Idea Transcript
-
------
TONGUÇ VE ENSTİTÜLERİ Pakize Türkoğlu
T
o
NGUÇ VE ENSTİTÜLERİ
P a k iz e T ü r k o ğ lu 1927’d e A n ta ty a ’n m C ö k s e n ir y a y la sın d a d o ğ d u . O k u la G a z ip a şa b u c a ğ ın d a b a şla y a ra k (1 9 3 3 ), A la n y a H a y e te İlk o k u lu ’nu (1938), A k su K ö y E n stitü s ü 'n ü (1 9 4 4 ) v e H a sa n o ğ la n Y ü k s e k K ö y E n stitü sü ’n ü (19 4 7 ) bitird i. İlk g ö rev i A n ta ly a M e rk e z -K e m e r g e z ic i b a şö ğ retm en liğ iy d i. B ir sü re G azip aşa İlk o k u lu 'n d a ç a lıştı; h a sta lığ ı n ed e n iy le d ö rt y ıl m e sle ğ in d e n a y n kald ı. 1 9 5 4 'te g ö re v e d ö n e re k u z u n sü re İsta n b u l'd a Y ak acık v e K ü çü k y a lı y e tiştirm e y u rtla rın d a çalıştı. O rh a n g a z i İlk o k u lu (1 9 6 9 ), Ü m ra n iy e L isesi ve Ö z e l M o ran L ise s i'n d e b ed en eğ itim i (1 9 7 0 -1 9 7 4 ), K a d ık ö y K ız M e s le k L ise si'n d e so sy o lo ji-p sik o lo ji v e ru h sa ğ lığ ı lan b öy le b ir eğitim i tek partili rejim içinde kurup geliştirm iş olm anın onu ru mu taşıyordu. A m a tam dem okrasiye geçm işken, ona kaynak oluşturacak Köy / Enstitülerinin yıkılm ası ve C H P 'n in bu onu ru sırtından söküp atm ası nasıl bir akıl olabilirdi? Bunu anlam ak zordu. >"~ Bu olayla C H P ve Tü rkiye politikası büyük kayıp verm iş, "h asta olm ayan i b ir bed en, gereği olm ad ığı halde ehil olm ayan kim selerce" m asaya yatırılm ıştı. Yeni Bakan Sirer ve yandaşları, Tü rkiye'nin bağrından fışkıran, kendi bünyesine uygun bu eğitim sistem ini kökünden yıkm aya, o güzel birikim leri talan etm eye kararlıydı. Tonguç, hüküm et program ını izledikten sonra istifa dilekçesini hem en verdi yeni bakana. A ncak Sirer, birden şim şekleri üstüne çekm em ek için, "Seni görevden alırsam nasıl hesap veririm . Birlikte çalışacağız; ancak Enstitüleri bir operasyond an geçireceğiz, sesini çıkarm ayacaksın " dem işti. Tonguç ise ona: "B en im yanıtım bu kitapta yazılı" diyerek, A ğustos 1946'da yayım lanan 450 sayfalık İlköğretim Kavram ı yapıtım verdi,17 "Tonguç bu kitabında ilköğretim le halk yönetim i arasındaki ilişkiyi tarihsel kökleriyle belirtm ekte, ilköğretim siz b ir halk yönetim i düşünü lem eyeceğini, halk avcılarının ortaya çıktığı o d önem d e çığlık çığlığa söylem ektedir. O daha seçim lerden önce ülkede yaşananlardan, Enstitülere olan tem elsiz eleştirilerden edindiği izlenim lerle hem en başlam ıştı bu yapıtım yazm aya. Bir eğitim ci başka ne yapabilirdi. Ç ok partili dönem in acem i politikacılarının elinde en çok yara alan konu olm uştu ilköğretim seferberliği. O y alm a yolunda halka ilköğretim i kÖtüleyenlere şunları söylüyordu: 'Bilgisiz insanlar gerilikten ve uyuşukluktan kurtulm ak İstem iyor diye onların dünya görüşüne mi katılacağız?' diyordu. Enstitüler kurulalı beri yapılan eleştirilere bir yanıttı o yapıt... Birinci b ölü m ü n d e İlköğretim in tarihsel köklerine değiniyor, Batıda ve bizde nasıl geliştiğini, neler yapıldığını ve yapılm ası gerektiğini, ilköğretim gören köylerin nasıl canlanm aya başladığını anlatıyordu. Bu bölüm ün b aşına İnön ü 'n ü n 1945 M ayıs'ın d a söylediği sözlerini koyarak konunun siyasal yanını güçlendirm işti. İnönü, 'İlköğretim i gerçekleştirm eyen bir ülkede ortaçağ yönetim i b ütün varlığıyla sürer. Bilm eyenler, ekonom ik ve siyasal kudret sah ip lerinin elind e köle hayatı yaşar. A cıklı olan kendi düşkün hayatlarına karşı duygusuz kayıtsız kalırlar... İlköğretim davası insan olm ak, millet olm ak davasıd ır d em işti"18 Sirenin, ne Tonguç'un birikim lerine, ne de kendini bakan yapan İnön ü 'n ü n özlü sözlerine ve Enstitülerin ülkeye getirdiği yararlara aldırdığı vardı.
1946 Ytkımı
507
K işiliğinden ve dünya görüşünden kaynaklanan bir kuşkuculukla, çok zararlı olduğunu düşünd ü ğü bu ku ru m lan, "m illi" dediği görü şü ne uydurup, bir varlık yaratm ak, bundan kendine büyük başarı pay çıkarm aktı am acı. Bizim ü lkem izde ü st düzeylere gelen çoğu kişinin izlediği sağlıksız bir tutum du bu. T ü rkiy e bu ned enlerle çok kayıp veren bir ülkeydi. "B irlik te çalışacağ ız" dem esinde hiçbir zam an içtenlikli ve ciddi değildi. KÖy E nstitülerinin düşünürü, planlayıcısı, yönetici, yönlendirici ve uygulam adan sorum lu kişisi ve eski bakan Y ü cel'in dava arkadaşı olan Tonguç'u yan ın da asla tutam azdı. B ir gün odasında onunla tartıştığına, o d ışarı çıkarken arkasından, "Ç olu k çocu ğunla birlikte belinizi kıracağım " dediğine, Tonguç'un da "K ılım ıza b ile d oku nam azsın" diye karşı koyduğuna, bakanın özel kalem m üdürü hayretle tanık olm uş ve üzülm ü ştü.19 Bundan sonra Tonguç ve yardım cılarından H am di K eskin'in Talim Terbiye K uru lu 'n a, başyardım cısı Ferit O ğuz B a y ılın önce bir büro işine, daha son ra B olu'd a bir kitaplığa atandığı görülüyor. Tonguç'un yerine Yüksek Kısım psikoloji öğretm eni ve Talim Terbiye Kurulu üyesi Yunus Kâzım Köni getiriliyor. Daha sonra H asan oğlan'd an, Yüksek Köy Enstitüsü'nden başlanıyor bu danm aya. Köni, daha b ir kaç gün Önce yöneticisi olan H ürrem A rm an'a "B an dırm a'd a bir liseye g önd ereceğiz" diyor. Aile sorunu nedeniyle güçlükle A nkara'da ortaokul öğretm eni olarak kalabiliyor yüksek bölüm eğitim başı Arm an. Sırayla başlıyor yöneticilerin, sonra öğretm enlerin değişm esi. Böylece, parti program ına uygun olarak, parti içindeki bürokrat kesim in onayıyla ve çalışm asıyla ku rulup geliştirilen Köy Enstitülerinin, aynı partinin p olitikasında ve eğitim politikasında yaptığı dönüşle, yıkılıp bozulm asına b aşlanıyor. Ö nce Y ü cel sonra Tonguç ve yakm arkadaşlarının görevden alınm ası, E n stitü çevresind e C H P 'y e kuşkuyla bakılm asına yol açıyor doğal olarak. O yıllarda başka şeyler de oluyordu. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde v e başka kesim lerde birçok bilim ve kü ltür adam ı aynı nedenlerle görevlerinden alınıyor, adları kötü ye çıkarılıyordu. Ç ok partili rejim b ir karışıklık yaratm ıştı ülkede. C H P 'nin tutum u karşısında Köy Enstitüsü öğretm en ve öğrencilerinden ve d em okrat kesim d en, adına güvenerek D P'yi daha solda ve halka daha yakın bir parti olarak görüp onlara oy verenler oluyordu. Ö yle olaylar yaşanıyordu ki kim in ne olduğunu anlam ak güçleşiyordu. Sirer, E nstitülerle ilgili sözünü ettiği operasyonu (yıkım ı), planlam aya b aşlam ıştı. A ncak yapacaklarına gerekçeler ve yandaşlar da bulm alı, özellikle m eclisin konuya yeniden dikkati çekilm eliydi. Bütçe görüşm elerinin bu işler için iyi b ir fırsat olduğunu geçen yıldan biliyordu. O yıl bu denenm iş, Y ü cel'in başı yenm işti. Bu yıl bakan olarak çevresinin daha kalabalık olacağını biliyordu. Ö zellik le solculuk tehlikesinin tüm ülke için var olduğu, bu akım ın KÖy Enstitülerind e iyi b ir ortam bulup yuvalandığı gibi "kaygı'T ar hep gündem de tutuluyordu. Yücel v e Tonguç'a karşı kin besleyen eski K ızılçullu M üdürü Em in Soysal, M araş bağım sız m lletvekili olarak m eclise girm iş, daha önceden de tanışıp anlaştığı Bakan Siren le bu konuda iyi bir ikili oluşturm uştu. Soysal,
508
Tonguç ve Enstitüleri
sık sık H asanoğlan'a gidiyor, eski öğrencileriyle ilişkilerini kötüye kullanarak, Y ü ksek Köy E ntitüsü 'nü n kapatılm ası için belge hazırlıyordu. Yalnız o değil elbet başkaları da vardı. 1947 bütçe m üzakerelerinin yapıldığı 1946 sonunda toplanan M ecliste, sıra M illi E ğ itim 'e gelince, ilginç bir taktikle yükleniliyordu konuya. Em in Soysal, bakan olarak Sirene Enstitülerle ilgili soru yönelterek birçok sav öne sürüyor, "B u konuda ne yaptınız?" diyor, ondan yanıt istiyordu. "Tü rk öğretm eninin başka işleri bırakıp, ne zam an yalnızca milli şuurun gelişm esine ağırlık vereceği, solculuk yuvası olan Yüksek Köy Enstitüsü'nün hâiâ niçin kapatılm adığı" gibi sorulardı bunlar. Köy Enstitülerinde dinsizliğin, ahlaksızlığın, solculuğun başını alıp gittiğini söylüyordu. Bu eleştiriler sırasında Em in Soysal, Yücel ve Tonguç'a o kadar olm ayacak hücum larda bulunuyordu ki kim i yandaşı m illetvekileri bile kişilik haklarına saldırm am ası konusunda onu uyarm ak zorunda kalm ıştı. Am a yeni M illi Eğitim Bakanı Sirenin aradığı m eclis ortam ı yaratılmıştı. Böylece yapm ak istedikleri oylanm asa da onaylanm ış oluyordu. Bundan sonra m eclisi de arkasına alıp, bakanlıkta bir toplantı yaptığı, Enstitülerle ilgili m eclis tartışm alarını onlara aktardığı, Köy Enstitülerinde yapm ak istediğ yıkım ı Bakanlık M erkez Ö rgütüne yaydığı görülüyor. Daha sonra tüm Enstitülerde soruşturm a (tahkikat) açtırarak, yönetici ve öğretm enlerden başlayan operasyon işine girişiyor. Tonguç görevden ayrıldıktan sonra zaten hiçbir Enstitü m üdürünün o ülkü arkadaşlığının ardından Enstitülerde kalm ayı d üşünm ed iği, onların sonradan yazdıkları anılardan da anlaşılıyor. Ancak hiçbiri gençliklerinin en güzel yıllarını verdikleri Enstitü davasından suçlanarak ya da, "m ağ d u r" edilerek ayrılm ayı hak etm em işti. O ysa bunların çeşitlisi geliyordu başlarına. Tüm Enstitülere hızla yayılm ıştı m üfettişler. Ö neğ in, Bakanlık m üfettişlerinden biri, zam an yitirm eden bir gün ansızın A rifiye Köy E n stitüsü'ne gidip, m üdürün başına dikilm işti. Daha ilginç olanı aynı gün m üdürün başka yere (İstanbul Teknik Ü niversitesi Ö ğrenci İşlerine) atam a yazısı, yeni G enel M üdür Yunus Kâzım Köni im zasıyla çıkıp gelm işti. Balkır, büyük bir kırgınlık içinde anlatıyor anılarında: Onu gönderip arkasından tahkikat (soruşturm a) yapm ayı planlam ışlardı. Bir çöpü bile bulunm ayan boş topraklar üstünde yarattığı, balıkhanesi, çiftliği, şeftali bahçeleriyle, birçok yapısı vb. kuruluşlarıyla, büyük bir işletm eye d önüştürdüğü A rifiye'd eıı, öğrencilerinden, tasını tarağını toplam ası için bir iki gün zam an b ile verm eden, bir anda atıyorlardı onu. Ü stelik arkasından m üfettişin bir sürü suçlam a göndereceğini biliyordu. Küçük el çantasını alıp İstasyona yöneldi kim se görm eden. Evini sonra gelip götürecekti. Am a gördü ki tüm Enstitü yığılm ıştı oraya. İşin garip yanı, m üfettiş de aralarındaydı. Balkır o kalabalığın karşısında var gücüyle kendini tuttu. Am a tren kalkıp onlar uzaklaştığında gözyaşlarını koyverdi. Yeni görevine başlar başlam az arkasından hem en geliyor m üfettişin soruları. Böylece zanlı kişi olm asından yeni görev yerinin de haberi oluyor. Soruları görünce donup kalıyor. Sonra kendini toparlayarak, "Elbet böyle yapacaklar"d iy e düşünüyor. Bir kulp takm ak için hazırlanan soruları üzüle üzüle va-
1946 Yıkımı
5 °9
nıtlıyor, "G elecek te tarih bunların yaptığını başlarına çarp ar" diye teselli bu lu yordu. O ysa m üfettiş "ta rih " filan dinlem em iş, acayip suçlam alarda b u lu n m uştu. A ncak verdiği raporun ifadelere uym adığı anlaşılarak, tahkikatın 1953 yılm a kadar sürdüğü görülüyor.20 Sad ece yöneticiler değil, her Enstitüde Öğretmenlerle, dahası kim i öğrencilerle ilgili soruşturm alar da başlatılm ış, A nkara'da m üfettiş kalm am ıştı. O çalışkan ülkücü yönetici ve öğretm enler sudan nedenler uydurulup, görevden alınıyor, yerlerine fakülte ve yüksek okulları yeni bitirm iş, deneyim i olm ayan elem anlar atanıyordu. Bir yandan Enstitülereki tahkikatlar sürerken, asıl Yüksek Köy Enstitüsü 'n e el atılm ası gerekiyordu onlara göre. 1946-1947 öğretim yılında oranın dirliği iyice bozulm uştu. A nkara'dan sık sık m illetvekilleri vb. kişilerin gelip gitm esi, Bunların M ecliste Enstitüler için olum suz şeyler söyleyen eski Kızılçullu m üdürü Em in Soysal gibi kişiler olm ası, öğretm en ve öğrencilerden kim ileriyle özel görüşm eleri, öğrenciler arasında ikilik çıkm asına neden oluyordu. Bir gün okulda iki grup arasında hırçınca tartışm alar oldu, iş kavgaya dönüştü. Eski psikoloji öğretm enim iz, yeni İlköğretim Genel M üdürü Yunus Kâzım Koni, öğrencileri yatıştırm ak için gece okulda kaldı. Am a söyledikleriyle yatıştırm a yerine daha çok sorun çıkm asına neden oldu. Ö ğrencileri bir salona toplayarak: "Bizim de b ir görüşüm üz var. Biz N asyonalistiz" dedi. Y üksek kısım Öğrencilerinin çoğunluğu sosyal ve siyasal kavram ların bilim sel bilgilerini, açıklam alarını iyi biliyordu. H ayretle baktılar birbirlerine, "E ski öğretm enim ize birden n 'o lm u ş" gibilerden. Bir grup ona karşı koydu. "Siz olabilirsiniz ama biz d eğ iliz" dediler. Eski öğretm enim iz K öni'nin buğday rengi yüzünden ter döküldü birden. İkinci gün aynı saatte yeni Bakan Sirer'le gelip, aynı yerde (yapı kolu salonu) yeni bir toplantı daha yaptılar yüksek bölüm öğrencileriyle. Bakan, öğrencilere eski öğretm enlerini yanlış anladıklarını, onu kırdıklarını söyledi. "A slın da o bizi kırd ı" diyenler oldu öğrencilerden. Bu kez Bakan çok kızdı. "E lb et N asyon alistiz" dîye yeniden pekiştirdi ve m asaya yum ruğunu vurarak sö zlerini sürdürdü: "H er şeye rağm en sizi cerrahi am eliyeden geçirm eyeceğim . H astalığınızı bunu yapm adan tedavi ed eceğim " dedi. Bakanın sözlerini bir tehlike işareti olarak görenler hom urdanm aya başladı. Toplantıdan sonra tartışm alar sürdü. G ene de bakanın ve eski öğretm enim izin bize okadar kıyacağını d üşünm üyorduk belki. A m a o günden sonra Yüksek Bölüm de ve H asanoğlan orta kısm ında her şey d eğişm eye başladı. Ö nce yöneticiler, eğitim başılar vb. öğretm enler gitti, yerlerine yenileri geldi. Kadro değişiyordu. Başka ilginç b ir yenilik de her hafta ayrı b ir kişinin konferansa gelm esiydi. Ö ğrenciler bunun milli duygularım ızı pekiştirm ek için olduğunu söyleyip biraz da hafife alırlardı. Bunlardan yalnızca H am dullah Suphi Tanrı öv eı7i ve Fahrettim K erim G ökay'ı anım sıyorum nedense. H alil Fikret Kanad da gelm eye başlamışta sanıyorum . "T ed av i"n in n e d em eğe geldiğini, ders yılı sonunda okulu bitirince anladı bizim sınıf. Ö nceki atam alar uyum içinde, istekler ve gereksinm eler dikkate alınarak, eğitim başı ve Tonguç, her öğrenciyle görüşerek yapılırken, bizim ata-
5 io
Tonguç ve Enstitüleri
m alarım ız kura çekilerek yapılıyordu. Am a b öyle olm ası bizim için sorun değildi. H erkes zaten uzak illeri, A nadolu'yu istiyordu. D ahası, İstanbu l'u , A nkara'yı istem ek gülünç b ile geliyordu. A tam a listesini ve ad çekm e torbasını elinde tutan eski öğretm enim iz genel m üdür, buna şaşm ıyordu. O bizi tanırdı. Kızlara b iraz kolaylık sağlanm asını isteyen bile çıkm am ıştı. A m a asıl kıyıcı olan, o yıllarda yüksek Öğrenim görm üş eğitim elem anı sayısı az olm asına karşın bizi ne KÖy Enstitülerine, ne m üfettişliğe atam am ış o lm alarıydı. M illi eğitim m üdürlükleri em rine gezici başöğretm en olarak vererek büroda kâtiplik, m utem etlik gibi işlerde çalıştırdılar çoğum uzu. Birinci, ikinci sınıfları ve yeni alınan öğrencileri branşlarına ve okulların alım isteğine göre G azi Eğitim Enstitüsü, Yüksek Z iraat Enstitüsü, Erkek Teknik ve Kız Teknik Y ü ksek Ö ğretm en O kullarına gönderip, "Enstitülerin beyni ve kalbi olan'' Y ü ksek Koy E n stitüsü'nü boşalttılar böylece. Bu onlar için en önce yapılacaklardan biriydi. Y erlerim ize giderken buruktuk doğal olarak. K urduğum uz onca düşler içim izd e kalıyordu. Ö ğrenci ile karşılaştırm am ak için ilkokula bile atam ıyorlardı bizi. Sirenin m üfettiş raporları hazırlatarak yaptığı yıkım ı en iyi anlatan belgenin, "Y ü cel-Ö n er D av ası" olarak bilinen davada, Ö nekin savunm asında yer aldığı hayretle görülüyor. Öner, "eğer Yücel suçlu olm asaydı bunlar yapılm az, Köy Enstitüleri böylesine yıkılm azd ı" diyerek yapılanları m üfettiş raporlarına dayanarak sıralıyordu (bu konu, "Y ü cel-Ö n er D av ası" bölüm ünde yer alıyor). Bir yandan tahkikat başlatılıyor, sonucu beklem eye gerek kalm adan bir yan dan yıkım sürüyordu. Bunlardan biri Köy Enstitüsü çıkışlı öğretm enleri, özellikle Y ü ksek Köy Enstitüsü çıkışlıların hepsini askere alarak, onların bir bölüm ünün, dahası en çalışkanlarının çavuş çıkarılm ası oldu. O yıllarda yedeksubaylık gençler için özenilen b ir form asyondu. K öylü gençler İçin bunun Önemi daha başkaydı. Babaları, dedeleri olan rütbesiz erler yüzyıllarca kuşaktan kuşağa savaşarak yu rdu bugünlere getirm işlerdi. Artık "su bay'T ık sırası onlara da gelm işti. G erek Enstitülü öğrenciler için, gerekse ana b abalan için çok özenilen bir şeydi bu görev. Yedeksubay O kuluna alm an Enstitü çıkışlılar, özellikle Yüksek K öy Enstitüsü çıkışlılar orada çalışkanlıkları, yurtseverlikleri, disiplinleri ile iyi birer su bay ad ayı olarak kendilerini kanıtlam ışlardı. Kim ileri okul birincisi olm uştu. Am a gene de bir bölüm ü okuldan er ve çavuş olarak çıkarılm ış, dahası sakıncalı görülerek hep izlenm işlerdi. Yalnız yüksek kısım dan değil, öteki Enstitülerden de vardı çavuş çıkarılanlar. O günlerin gençleri için büyük b ir darbeydi bu. Daha b ir yıl önce devletin, hüküm etin bel bağladığı, büyük işler yüklem eyi am açlad ığı gençler birden sakıncalı olm uştu. Bunlar arasında Buğday A ğabey de vardı. Dahası o er olarak askerliğini yaparken, sanıyorum apandisit am eliyatında, karan lık b ir şekilde ölm üştü ( M ahm ut M akal'ın anıları). D aha öğrencilikleri sırasında çoğu yazar ve ozan gençler olan bu enstitülülerin sonraki yıllardaki ürünlerinin, hep o tatsız günlerin izlerini taşıdığı görülüyor. O zam an d u ru m lan n ı Tonguç'a, Y ü cel'e, dahası İn ö n ü 'y e kadar anlatm ışlar, ancak, h iç-
1946 Yıkımı
51i
b ir etki sağlayam am ışlardı. Ç ünkü onlar da ben zer sorunlar içindeydi. O nlar da hepsi "rü tb e in d irim i"n e uğram ıştı. Ö te yandan köylere atanan Enstitü çıkışlıların dirliği de bozulm uştu. Sü rekli köyde kalacakları için başöğretm en yapılm ış olanlardan bu görevler geri alınm ış, yerlerine öğretm en okulu çıkışlılar atanm aya başlanm ıştı. İş eğitim in den, üretim den, cayılm ış, köy okulları eski ezberci eğitim e başlatılm ıştı. 1947'd e çıkarılan 5117 ve 5129 sayılı yasalarla öğretm ene toprak verilm esi yerine ücretleri artınlıyord u. Ayrıca 4274 sayılı yasa yürürlükte olm asına karşın, köylülerin okul yapım ına katılm a zorunluluğuna da son veriliyordu. K uşkusuz bütün bunlar köylüye yönelik eğitim seferberliğini durdurm ak dem ekti. Ç ünkü günün koşullarında o kadar öğretm ene o ölçüde aylık verm ek ve yalnız devlet parasıyla her köye aynı hızda okul yapm ak olası değildi. Ö ğrencilerin okula devam zorunluluğu için kullanılan yaptırım lar askıya alınm ış, özellikle kızların devam ı serbest bırakılm ıştı. Enstitü çıkışlı öğretm enler için bıktırıcı ve üzücü olum suzluklardan biri ve başta geleni, başlatılan solculuk tahkikatlarının, köylere kadar ulaşm ış olm asıydı. M ahkem elerin, suçlam aların, ihbarların ardı arkası kesilm iyordu. D evletin öğretm eni "şam ar oğlanı" olm uştu. Bu tür olayların çoğunun acı olduğu kadar gülünç y an lan da vardı. Bunlardan tanığı olduğum biri şöyleydi: 1947'd e Yüksek Köy Enstitüsü'nü bitirip A ntalya em rine verilm iş, Milli Eğitim M üdürlüğü bürosunda çalışıyordum . Aynı günlerde atanan Gazi Eğitim çıkışlı bir m üfettiş, çantasını kapıp köyleri denetlem eye çıkıyor, Enstitülü öğretm enleri kasıp kavuruyordu. H er gittiği yerden bir suçlam ayla dönüyor, rapor ediyordu. B ir gün, "O n u A llah b ile elim den alam az" diye gelm işti m üdüre. Zabıt tutm uş, birilerine im zalatm ıştı. Y ü ksek K öy Enstitüsü öğrencisi Recep T ü rköz'ün bir köy öğretm enine gönderdiği şiir kitabıydı belge. K apağında orak-çekiç resm i, şiirlerd e kom ünistlik propagandası varm ış. Vali İl M eclisi'ni toplam ış, içinden çıkam am ışlar. M üdür yaşlı bir bürokrattı. " N e yapacağım ızı şaşırd ık" dedi büroya gelip. O na anlattım : K itaptan ben d e de vardı. A nkara'd an ayrılırken A k-Ba K itabevi'n den alm ıştık b irkaç arkadaşla. Yanılm ıyorsam M elih C evdet A nday'ın A dam ın Biri adında ince b ir şiir kitabıydı. K apağında Bedri R ah m i'nin siyah beyaz güzel bir ağaç deseni vardı. Gönderen Recep Türköz, Y ü ksek K öy Enstitüsündendi. Şaird i, G ü zel şiirler yazardı. Küçük sınıfta olduğu için bana "abla" derdi; ben de ona "k ard eş''. Ö ğretm enlik stajını A ksu 'da yapm ıştı. Ö ğrenciler onu sev mişti. K itap gönderdiği öğretm en onlardan biriydi. M üdür beni alıp götürdü valinin odasına. İçerdeki kalabalığı görünce şaşırdım . Em niyet m üdürü, m al m üdürü, il jandarm a ku m and anı, tanım adığım b ir iki kişi daha vardı. Kara kara düşünüyorlar, valinin önündeki kitabın kapağına d ikkatle b ak ıp ter d ökü yorlardı. M üfettiş kapı tarafında ayakta duruyordu. Vali sorularını sordu bana: "B u kitabı b iliy or m usun, şu ağacın üstünde ne var? Bu şiir sözleri ne anlam a geliyor, kitabı göndereni tanıyor m usun?" O nlara da anlattım m üdüre söylediklerim i. Ağacın üstünde daire içine al-
512
Tonguç ve Enstitüleri
dıkları yeri gösterdi yeniden. "Burada ne görü yorsun?" "Bakın efendim , o bir kuş" dedim . Vali hayretle ağzım açıp ötekilere baktı. "B u d oğru " dedi. H epsi gözlerini açıp yeniden inceledi resmi. "G erçekten bir k u ş" dediler. O ysa ne kuş, ne de orak- çekiç vardı görünürde. Sonra içindeki şiirleri açtı. "B u n ları an lat" dedi. Sanıyorum , aşk şiirleri filan, dedim . Vali gözlerini devirerek m üfettişe sordu: "B ak, aynı kitap bayan öğretm ende de varm ış, ne diyorsu n?" M üfettiş hiç ses çıkarm ayınca, "V ur diyorlar öldürüyorsunuz, bize de tem izlem ek k alıyo r" dedi. Jandarm a kum andanı, yeniden eğildi kitabın üstüne. "N asıl oldu da bunu anlam ad ık efendim , orak-çekiç filan değil, adam cağız ağacın tepesine ku ş kondurm uş gerçekten" dedi. (Bu olay elbet en çarpıcı olan örnek değildi. D eğinm em in nedeni ilginç b ir raslantıdır. Bu çalışm am ı yaparken p ostacı kocam an bir kitap paketi getirdi. Recep'tendi. İçinden birkaç kitap birden çıktı. H epsi kendisinindi. "K ız Kardeşim e, m eslekdaşım a saygı ve sevgilerle" d iye yazm ıştı. 50. Y ılında K öy Enstitüleri için yazdığı N isandaki G üııeşler'âi biri. Ö tekiler, G üneşe Doğru ve Yeni R ubailer adlı şiir kitaplarıydı. H epsi güzeldi. Bir yurtseverin yüreğind en dökülen aydınlık düşün ve duygulardı. O kuldan sonra hiç görüşüp haberleşm em iştik. Baskılar nedeniyle soyadını değiştirip "B u lu t" koyduğunu duym uştum . 2 7 M ayıs'tan sonra özlük haklarım ız bir dereceye kadar geri verildiğinde, m üfettiş ve m illi eğitim m üdürü olm uş, em ekliye ayrılm ıştı. O kuyup yazm ayı, kitap gönderm e alışkanlığını ve kardeşliğim izi elli yıl sonra da sürdürüyordu dem ek. "K arın ca K ararınca" şiiri şöyle başlıyor:21 Toprağında yağm urla güneş gibiydik. Ü lkem iz, ülkemiz, seni ne kadar sevdik. Biz köylerin, kırların çocuklarıydık, Bir M ustafa Kemal'i, bir seni bildik. A nam ız, babam ız, soyum uz gibi, Ülkemiz, ülkem iz, sen i ne kadar sevdik.) E nstitülerde bu güzelliklerden, kitap kültür, sanat etkinliklerinden dön ü lüyor, m inyatür biçim e dönüşüyordu her şey. İş eğitim i, tarım ve teknik eğitim program d an çıkarılıyor. Ö rneğin, b ir tarım öğretm eni ağaçlan aşılam a yöntem ini tahtaya çizerek anlatm aya başlam ıştı. Başka bir Öğretmen onu kınayınca, "S e n onu git Talim Terbiye D airesi'ne a n lat" dem işti. Ö ncelikle yapılan değişiklerden biri, Enstitülerde kızlarla erkeklerin ayrı ve birbirind en uzak yapılara taşınm ası olm uş, b ir arada yaşam aya yasaklar getirilm işti. 1950'd en sonra kızların hepsinin b ir Enstitüye toplandığı görülüyor. Bu değişm e bundan sonra kız öğrenci alınm asını da önleyecekti doğal olarak. Enstitülerin güzel gelenekleri ve ilkeleri b ir bir yerinden sökülüp atılıyordu. Yeni yönetici ve öğretm enler, eleştiri günlerini, öğretm enlerin dem okrat tavrım benim sem iyordu. Ö ğrenciye söz hakkı tanınm ıyordu eskisi gibi. K end ileri sık sık öğü t ve söylev veriyorlar, öğrencileri önem seyip dinlem iyorlardı. D aha önem li b ir bozulm a, d eğerlendirm e sistem inde yapılm ış, klasik not
1946 Yıkımı
513
alış verişine dönülm üştü. Ö ğrenciler öğretm eni birer not ağacı olarak görm eye başlam ıştı. N ot için çalışm ak, not peşinde koşm ak, ezberlem e ve yazılı sözlü sınavlar am aç olm uş, daha ilk yıldan başlayarak birçok öğrenci sınıfta bırakılmıştı. Sirer, yalnız Enstitüleri değil, eski bakan Y ücel'in yaptığı her şeyi b ozu yordu. N e var ki bakanlığı iki yıl b ile sürm em iş, 10 H aziran 1948'de yapılan hüküm et d eğişikliğind e Başbakan Haşan Saka kabinesinde M illi Eğitim Bakanı olam am ıştı. A m a o geçen süre içinde yapacağını yapm ıştı. K aldı ki yerine gelen Tahsin Banguoğlu ondan geri kalacak değildi. B anguoğlu'nun ilk yaptığı işlerden biri, Enstitülere öğrenci alim im azaltm ak oldu. Ç ünkü köylerde üretici eğitim den dönülünce, o kadar öğretm enin aylığını verm ek kolay değildi. Köy okulu yapım ı durdurulm uş, köyler için olağanüstü eğitim önlem ine son verilmişti. Bu arada Tonguç için açılan soruşturm ada çeşitli suçlam alarda bulunulmuş, devlet m alını kötüye kullandığı gibi olm ayacak şeyler uydurulm uştu. O , bun lar karşısında, gereken yasal direnm eyi soğukkanlılıkla yapıyordu. Am a asıl sorun onca sağlam bir örgütlenm enin, kurum laşm ış bir eğitim in gözlerinin ön ü nd e bozulm asıydı. Bunun için sabretm ek zorunda kalm ış, yazm a yolunu seçm işti. H er zam an yaptığı gibi gündüzleri işine gidiyor, "g ece herkes pastanelerde eğ len irken" o gene evde yazıp okuyordu. Canlandırılacak Koy kitabının ikinci baskısını yeni eklerle bu dönem de hazırladı. Burada köylerin nasıl canlanm aya başlad ığını b elgelerle anlatarak suçlam aları bu yolla yanıtlıyordu. Bu onun yöntem iydi. 29 N isan 1947'd e K öy Enstitüleri için yeni bir yönetm elik hazırlandı. Buna göre öğrencilerin yönetim e katılm ası, yetki ve sorum luluk alm ası sona erd irilmişti. Daha sonra 9 M ayıs 1947 genelgesi ile kız ve erkek öğrencilerin kaldığı yerler birbirinden ayrıldı. 20 M ayıs 1947 genelgesi İle de serbest okum a saatleri ve okum a işleri kısıtlandı. Bu genelgede yer alan, "Öğrencilerin düzeyine uygu n " şeklindeki açıklam a ile klasiklerin okunm asına kısıtlam a getirilm işti. Yücel d önem ind e Enstitülere gönderilen kitaplar, yeni bakanlıktan gelen listelere uygun olarak yırtılıp yok ediliyordu. 1948'de Enstitü öğretim program ı değiştirildi. Köy okulu program ı da buna uygun olarak düzenlendi. Yeni program lara göre artık k oy ve kent program ları arasında ayrım yoktu. Tonguç'un iş eğitim i ilke ve yöntem leri uygulam adan kaldırılm ıştı. İş eğitim i olarak yaln ızca tem rin (alıştırm a) yaptırılacaktı.21 İlk eğitim şûrasından buyana tutucu bir tavır içind e olanlar, köyde eğitim le ilgili sağlıklı örgütlenm eyi, bir b ir yok ediyorlardı. O nlar, K em alizm in eğitim sistem ini yıktıklarının ayrım ında İdiler.22 Daha sonra, 2 N isan 1949'd a Tonguç'un A tatürk Lisesi resim öğretm enliğine atandığı görülüyor. Banguoğlu onu buradan K ayseri L isesi'n e gönderm e yazısını hazırlatm ışken, 1950 seçim leriyle hüküm et değişince atam anın durduğu anlaşılıyor. Ç ünkü Banguoğlu kendi başının derdine bakm ak zorunda kalm ıştı. A ncak D P Bakanı Tevfik İleri'nin, Tonguç ve başkaları için yeni iyilikler d üşüneceği doğaldı.
5 14
Tonguç ve Enstitüleri
Yapay Bir Demokrasi (Denge Politikası) "... Bir ülkede demokrasinin yerleşip kökleşmesinin bi-
rinci koşulu eğitim düzenini demokratlaştırmak, yeteneklere tüm eğilim yollarım açık tutmak, yurttaşlar arasında farklar yaratan seçkinci eğitim sistemine son vermek, okulları hak ve adalet ilkelerine göre örgütlemektir..." 23
İnönü 'nü n, 1946 A ntalya konuşm asında "yaşam ının iki Önemli olayı" olarak vurguladığı "K ö y Enstitüleri ve dem okratik rejim ", bugünlere serpilm iş olarak u laşsayd ı elbet coşkusu ve tanısı yerindeydi. Köy Enstitüleri 10 yıl daha sürse belki onun dem okrasi d ileği de sağlıklı gerçekleşebilirdi. Am a dileğine karşın b öyle olm adı n e yazık. Tek parti 22. yılım yaşıyordu. N e var ki Köy Enstitülerinden başka toplumu etkileyecek elle tutu lur atılam lar yapılm am ış, başlananlar tam am lanm am ıştı. Birçok atılım "k om ü nistlik" dam gasıyla engelleniyordu. Enstitülerin göze batan tek yenilik olm ası bu durum da bir şanssızlıktı nerdeyse. 8 M ayıs 1945'te A lm anya'nın, 29 Eylül 1945 te Japon ya'nın teslim olm asıyla İkinci D ünya Savaşı bitm işti. Türkiye savaşa girm ese de savaş kısıtlam alarından doğan yoksunlukların, ortaya çıkan düşün akım larının yarattığı çalkantıların sonuçları tek parti C H P'nin başarısızlığı olarak görülüyordu. Savaş sonuçlarının görüşülm esine İnönü de çağrılm ıştı. Bu çağrı onun iki bloktan b irin e katılm ası içindi, Türkiye, ya kom ünist Rusya ya da kapitalist Batı yanlısı olm aya zorlanıyordu. Tepem izdeki kuzey kom şum uzun düzeni ve ü lkem izin doğu bölgesin d e gözü olm ası, öteden beri Tü rkiye'nin Rusya'ya soğuk bakm asına neden oluyordu. Batı yanlısı olm ak ise kapitalizm i ben im sem ek, çok partili rejim e geçm ek d em ekti.24 Böyle b ir çağrı gelip çattığında A tatürk sağ olsaydı, "B izim de bir ideolojim iz var. B iz K em alistiz. Sizinle iyi ilişkiler içinde olacağız. Am a biz kendi program ım ızı uygulam aktayız. Beğendiğiniz bir eğitim sistem i geliştiriyoruz. Şim di köyleri canlandırm a, ilköğretim i yüzde yüze çıkarm a; sanayiye, toprak reform una geçm e aşam asındayız. G elişm em izi kendi gerçeklerim ize uygun ve halkın bilinçli katılım ıyla yapacağız. Kurduğum uz eğitim , yapm akta olduğum uz reform lar buna bizi zorlayacak. Eğitim gibi kim i tem el sorunlarınızı siz de dem okrasilerd en önce gerçekleştirm eye bağlam ıştınız" vb. diyebilirdi. Kuzey kom şum uza da "D oğu bölgem izden gözünüzü çekiniz. Bize gölge etm eyiniz. B iz birçok şeyi başka yoldan yapm aktayız. Bizim iş eğitim i sistem im iz, ulusal kültüre verdiğim iz önem le gelecekte sizi geçecek. İyi ilişkiler içinde olalım " dem esi olasıydı. K oşullar böylesine dayatırken İnönü bunu yapabilir m iydi? "B izim yolum uz çizilm iştir, kendi yolum uzda yürüyoruz, savaşa da girm edik, hiçbir blok-
1946 Yıkımı
515
ta yer alm ıyoru z" diyebilir m iydi? Bunlar siyaset bilim cilerinin tartışacağı bir konu. Belki gönlündeki buydu. Am a ne içteki, ne dıştaki savaş sonrası gü çlerine karşı bunu yapam am ıştı. Rusların Doğu A nadolu 'yla ilgili istekleri ve içerde sürekli kom ünizm korkusu, ister istem ez onu öteki blok yanlısı yapm ıştı. (U ğur M u m cu 'n u n 1990 17 N isan konuşm ası.) İnönü dem okrasiyi seçiyordu. Bunu arkadaşlarına açtığında kim ileri kaygılanm ıştı. T ürkiye, K em alizm in gereklerini henüz yerine getirm iş değildi. Bunlar yapılınca, altyapı oluşunca dem okrasi daha sağlıklı olarak tabandan fışkıracaktı. Bunun eğitim alanındaki tohum ları Koy Enstitülerinde çim lenm eye, uç verm eye başlam ıştı. İyi sonuç alınan bu eğitim politikası sürm eliydi. Sözü edilen toprak reform u vb. atılım lar yapılm alıydı. Bunlar yeni cum huriyetin başta gelen hedefleriydi. Bu hedeflere ulaşm ada sonuç alm ak için güçlü olm ak gerekliydi. Am a dönem in tek partisi kendi içinde bile güçlü olam ıyordu. İnönü için tek parti yönetim ini sürdürm ek güçleşiyordu. En iyi niyetli işlerin ve davranışların b ile kom ü nizm le suçlanm ası işini zorlaştırıyordu. Bu ortam da çok ilginç gelişm eler oluyor, ırkçılar Turancılar, her yeri yakıp yıkıyordu. K om ünizm e karşı olanlarla K em alizm e karşı olanlar bir noktada birleşiyordu. D em okrasiye geçerken K em alist bürokratlara kıyım hazırlanıyordu. Bu aynı zam anda Köy Enstitülerinin sonu d em ekti.25 Bu olgu şunu gösteriyordu; C H P için, kom ünizm kadar, ırkçılık kadar önem li bir sorun kendi içinde vardı. Kurtuluş Savaşından beri A tatü rk'e karşı olan, am a sinen bir görüşün tem silcileri onun yokluğunda güçlenerek kendini gösterm eye başlam ıştı. Savaş ekonom isiyle zenginleşm işlerdi. Bunlar, Anadolu eşrafı ve toprak ağalarının çıkarlarıyla bütünleşen bir görüşün tem silcileriydi. T ü rk iy e'd e dem okrasiye geçiş başladığında siyaset sahnesine çıkan savaş sonrası güçlerin, sınflarm , kendi çıkarları doğultusuııda değişik beklentileri vardı. O ysa gerçek dem okrasinin ülkenin ve toplum un her kesim inin çıkarlarını am açlam ası gerekirdi, C H P içinden bir grup ayrılarak, C elâl Bayar başkanlığında D P'yi kurm uştu. Başka küçük partiler de vardı. A ncak böyle b ir ayrılm ada, sınıfsal ya da ideolojik bir görünüm yoktu. Yeni partilerin eski partiden daha ilerde olm ası ya da parti içindeki sağ kesim in kopup partileşm esi gerekirken, D P sağ bîr parti olm akla birlikte, C H P'nın içinde de b ir sağ kesim çöreklenm işti. O nlar, parti içindeki, sağlıklı K em alist kesim e karşı C H P'yi ele geçirm e, K öy Enstitüleri gibi halka yönelik hareketlere onay veren ilerici grubu dışlam a girişim i içindeydiler. G erek yeni partiler, gerekse C H P 'nin sağ kanadı, köylünün okum asına, uyanm asına tem elde karşıydılar. D em okrasi denen yeni bir düzen kurulm uşsa da anlayış değişm iş değildi. Dahası çıkar anlayışı gittikçe önem kazanm aya başlam ıştı. K öylünün uyanm ası kom ünizm sayılıyordu. Böyle düşünm ek tem elde A tatü rk'ün köylüye çağdaş anlam da eğitim verm e görüşüne karşı çıkm aktı. Eğitim görm e gibi olum lu girişim leri, özellikle Köy Enstitülerini kötü leyerek, köy toplum unu besleyecek siyasal ve ekonom ik bilinç kazandıracak kaynaktan yoksun kalınm asına neden oluyorlardı. Karşı partiler durm adan A tatü rk'ün yeniliklerini ve toplum da uç veren yeni kurum larını eleştiriyor,
5 ı6
Tonguç ve Enstitüleri
özellikle K öy E nstitülerine bin bir kulp takıyorlardı. O ysa Enstitüler yeni kuru m lan ın ız olarak halka ters düşm üyor, onlara y a b a n a gelm iyordu. Yeni D em okrasi(l) ortam ında, Köy Enstitülerini ve A tatürk devrim lerinin ele aldığı öteki gelişm eleri gözden d üşürm ek için solculuk, kom ünistlik suçlam ası d urm adan kullanılıyordu. Pusuda beklercesine b ir kıyım la gidiliyordu konu nu n üstüne. O nlara göre önem li olan seçkinci eğitim di. Ç oğunluğa da sıra gelebilird i ilerde. A celesi yoktu. Şim di dem okrasi zam anıydı. H erkes eğitim görü rse işleri kim yapacaktı. Sözd e dem okrasinin gelm ekte olduğu günlerde ülkenin politik, ideolojik ve eğitim tartışm aları böyleydi. T ürkiye, yapay b ir dem okrasiye sapm ak zorunda kalm ış, bu tarihi olayın sevabını, günahını İnönü yüklenm işti. Ü lkeye bu yeni dönem in gelm esiyle ilginç olaylar yaşanm ış, dem okrasiyi besleyip büyütecek olan Atatürkçü kuruluşların yıkılm ası, örselenm esi sözde dem ok ratlan sevindirm işti. K onuya eğitim ya da siyaset açısından bakıld ığın da, sağlıklı bir dem okrasid e ilerici hareketler durdurulm ak yerine, önü açılırdı. Ç ünkü d em okrasiyi besleyecek olan bu hareketlerdi. B öylesine sakat bir gidişin en büyük faturası eğitim e, Köy Enstitülerine, dolayısıyla köylüy e çıkarılm ıştı ne yazık. O sm anlı din düzeninin etkilerinden, feodal alışkan lıklan nd an tam kurtulum am ış bir toplum , kendi aydınlarının kurduğu dem okratik eğitim i yıkıp, onun yerine, sözde dem okrasi getiriyordu. O ysa batı dem okrasilerin e baktığım ızd a, dem okrasiyi ayakta tutacak olan eğ itim gibi kim i tem el kurum lar ve kuruluşların toplum a kök salm ış olm ası, dem okrasinin sağlam doğm asına ve sağlıklı gelişm esine yol açıyordu. Ç ağdaşlığın birincil öğesi insan olduğuna göre, onların iyi bir eğitim den geçm esi dem okrasinin tem el sorunuydu. Am a dönem in Türkiye'sin d e tozdan dum andan ferm an okunm uyor, d em okrasinin anlam ı, durum u ele geçirenlerin istediğini yapabilm esi anlam ına geliyordu. Din bilm eyen bir dinci grupla, politika bilm eyen b ir politikacı grup türem işti. Politikanın ve dinin insanların m utluluğu.için b ir araç olduğu unu tulup, kend ilerine çıkar sağlam ak için m eslek durum una getirilm işti. Eğitim ülkenin önem li sorunu olm aktan çıkarılıp, yerine dinsel eğitim geçiriliyordu. A cem i politikacılar, ülkenin bağrında filizlenm ekte olan gerçek dem okratik hareketleri acım asızca örselediler. Dağ kanunlarına baş vurdular. Ö yle bir d em okrasiydi ki kendini gökten indiren İnönü'nün bile, Topkapı'da ve U şak'ta yolu kesilerek taşa tutulacaktı. O ysa Enstitü planlam ası sürseydi, köylünün yüzde yüzü, bilinçlendirici bir eğitim den geçm iş olacağından, Enstitülerin orta ve yüksek bölüm ünü bitirenler arasınd an ve onların yetiştirdiği kesim den yeni köylü liderler, politikacılar, yön eticiler işin içine girecekler, partiyi, gerçek dem okrasiyi halk kuracak, İnönü 'y ü ve partisini belki gerilerde koyacaktı. Am a onun başına taş atm ayacaklar, soluna geçerek, soylu bir davranışla, "D em okrasi sizin eserinizdir, bize yer açın " diyeceklerdi belki. Eğitim kurum larını kapatm ak şöyle dursun, Enstitüler d em okrasinin beşiği olacak, bölgelerde b irer kültür ve eğitim m erkezi olarak belki ü niversiteye dönüşerek, her bölge kendi sorununu çoktan çözü m -
1946 Yıkımı
517
leyecek, ülkenin ekonom ik, siyasal ve kültürel y ü z ü çok başka olacaktı. İnönü geçten geç "B iz ortanın solun d ayız" dediğinde ise, çok geç olm uştu.
Eskiye Dönüş “Biraz önce radyodan şu haberi duydum; Ankara'da bulunan Alman Başbakanı pazar günü Hasanoğlan Enstitüsü'mi ziyaret edecekmiş... Hani bu kurumlar kötiiydü, hani bunlar öğretmen okuluna çevrilmişti... Demek Enstitüler AvrupalIlar için makbul, anları yaratanlar
için
mikrop
yuvası..
Vay
demokrasi
vay... "1 9 . 3 . 1 9 5 4 26
Tonguç o gü nlerd e derinden üzgündür doğal olarak. Am a derdi kişisel değildir. G ü n d em in d e h ep eğitim , hep ilköğretim davası vardır gene. Bunları yakınındaki, uzaktaki dostlarıyla tartışıp yazıştığı, m ektuplara döktüğü görülür: "M ektu bu n d a b irk aç kez A tatürk'ü anm ışsın. A dam , gerçekten önem li n oktalan görerek neşteri vurm ak istem iş. Am a ülküdaşlarını yaratam adığı için eserlerinin çoğu kökleşm edi. D evrim îerin böyle sonuçlanm asında hepim izin günahı olsa gerek. Ç ünkü vatan hepim izin vatanı idi. K urbanlarını verem edik. A ydınlar çulsu zlu klarını pek çabuk unutup, han ham am , apartm an, arsa peşine düşerek birer dem agog old ular" diye yazıyor b ir d ostu n a.27 "D ev rim in kendi insanını y aratm ası", en çok üstünde durduğu kon u lardan biriydi Tonguç'un. Ç abalan buna katkı İçindi. İlköğretim b ir an Önce gerçekleşsin, in san lar bilinçlensin, devrim ler benim sensin diye didinm esi b u n dandı. "C u m h u riyet yeni insanını yetiştirm ezse, eskiye dönm ek isteyenler, fırsatçılar, yan çizenler, d evrim îerin gerilem esine neden olacaklar" diye kaygılıydı baştan beri. Bunu C anlandırılacak Köy kitabının ikinci baskısında şöyle dile getiriyordu: "H avayı uygun bulan bir bolüm yarı aydın, K em alistlerin kafasını çelerek, bakanlık koltuğuna kadar çıkabiliyordu. İdeoloji ve anlayışlarıyla onlardan ayrılan, onların getirdiği yeni anlayışı benim sem eyen, am a bunu açığa vurm am aya özen gösteren m askeli k u m az tipler yetkileri ele alınca işlerin rengi değişiyordu. Ö nem li İşler, cum huriyete in a n m a y a n la ra d in e asla kalm am alıyd ı."(s .l 6) Bu nedenle, C um huriyet yeni insanını yetiştirm ek zorundaydı. G idiş, onun bu kaygısında haklı olduğunu gösterm işti. C um huriyet yeni insanını yetiştirm eli diye çırpınm asının nedeni buydu. Bulanık sularda bocalar gibi b ir bilinçsizlik içindeki halk, C H P'den kopan toprak ağalarının, Anadolu eşrafı ve d in gericilerinin kurduğu D em okrat Parti'yi kendi elleriyle, oylarıyla iktidara getirm işti. C H P kökü nü, program ım K em alist ilkelerden alan b ir parti olm asına kar-
5 ı8
Tonguç ve Enstitüleri
şın, gerek tek parti dönem inin olum suzlukları, gerek İkinci D ünya Savaşı sonrasının getirdiği sorunlar nedeniyle istenm eyen parti olarak görülüyordu. Bunda, kendi içinde eskiye özenenlerin payı büyüktü. K onuya Köy Enstitülerinin kapatılm ası ve eskiye dönülm esi yönünden b akıld ığınd a, bir durum u görm em ek olası değildi. "E skiye dönü ş" olarak, Enstitü öncesi değerler ve alışkanlıklar bile değil, K em alist ilkelerden cayılm ayı ve O sm anlı alışkanlıklarını içeren bir "eskiye d ön ü ş"tü ufukta görünen. A tütü rk ilkelerine karşı olan kesim in, bu ilkelerin yaşam a geçirilm esini planlanlayan, yeni insanı yetiştirm eye yöneiik olan Enstitü sistem ine karşı olacağı doğaldı. C erek C H P sağ kanadının, gerekse D P ve öteki tutucu partilerin yaptığı buydu. Bu kesim iktidarda ve m uhalefette iken, Atatürk ilkelerinin halka u laşm akta olan yanlarını hep kötülem işler, bunları talan edip, en eskiye dönm eye kapı açm ışlardı. Enstitülerden d önm ek, onları çökertm ek elbet kolay olm ayacaktı. Buna ortam hazırlayacak politikayı adım adım izleyip, akla gelm edik yollarla bu ku rum lan gözden düşürm e yolları arayıp buluyorlardı. Bir yere orak-çekiç çizip, "Bunu Enstitü çıkışlı öğretm en yap tı" diyorlardı. Bir yerde bayrağı yırtıp, "B unu Enstitü öğrencileri yap tı" diye ihbar ed iyorlardı. Ö ğrencilere iş yaptıran Enstitü çıkışlı öğretm en için suç duyurusunda bulunup m üfettiş çağırıyorlardı. K ırm ızı göm lek giyen öğretm en kom ünistlikle suçlanıyordu. Dersini bırakıp cam iye giden öğretm en m akbul oluyor, görevinin başında kalıp nam azını geçirene dinsiz deniyordu. Ülkenin gözbebeği olm ası gereken nice çalışkan ve becerikli öğretm en, acem i kasaba politikacılarının boy hedefi oluyordu. O kudukları kitaplar, yazdıkları Öyküler suç sayılıyordu. Yapay bir dem okrasinin ülkeye arm ağanı olan DP, A tatürk'ün köylüye arm ağanı olan Köy Enstitülerini, İnönü'nün varlığına karşın yok etm eye, eskiye d ön m eye kararlıydı. O nlar iktidara bu ku rum lan kötüleyerek gelm işlerdi. İktidarda kalm ak için de onları yıkıyorlar, yok ediyorlardı. H alkın bilinçsizliğini kötüye kullanarak nüfusun yüzde seksenine sağlanan fırsatı ellerinden alıyorlardı. O ysa eğer doğru politika yapabilselerdi, belki C H P 'nin iktidarda kalm ak için elindeki fırsat da Köy Enstitülerinin varlığı olabilirdi. Eğer parti içi ihaneti olm asa, eğer K em alist kesim akıllı ve örgütlü davranabilseydi, Enstitüleri som ut iyi örnek olarak gösterebilselerdi; köylüye, halka aydınlara anlatabilselerdi belki ülkenin bindiği dalın kesilm esi önlenebilirdi. Am a bu yapılam ıyor, d ayanaksız karalam alar için ödün üstüne ödün veriliyor. Bu nedenle D P iktidara geldiğinde, Enstitüleri kapatırken hiçbir güçlükle karşılaşm ıyor. Ç ünkü C H P başlam ıştı yıkım a. Yalnızca yasaları, politikayı sona erdirm ek kalm ıştı onlara. İnönü, d em okrasiye geçerken öne sürdüğü, "K öy Enstitüleri politikasın dan cayılm am ası" koşulunu ne CH P içindeki tutuculara ne de Bayar'a dinletebilm işti. O ysa aynı yıllarda İkinci Dünya Savaşının ardından Avrupa ülkeleri yem den bayınd ırlaşm ad a, endüstrilerini toparlam ada, kültürel çöküntüyü can lan dırm ada en başta eğitim politikalarına ileriye dönük yön verm ekle başlam ış
1946 Yıkımı
519
lardı.28 Am a savaş görm em iş Türkiye, planlı olarak kendi yarattığı aynı am açlı ve Avrupalınm , A m erikalının hayran kaldığı Enstitü politikasından cayıyordu. 1950'd e iktidar olan D P'nin M illi Eğitim Bakanı Tevfik İleri aynı C H P 'nin Sireni gibi kendini bir yere oturtam am ış tutarsız bir politikacıydı. 1944 yılında Sam sun bayındırlık m üd ürü iken Ladik Akpm ar Koy E n stitüsü'nü gördü ğü nde, Sam sun H alkev i'n ce çıkarılan 19 M ayıs dergisinin 66. sayısında şunları yazm ış biriydi: "E vet, tesadüfen görm em iş olanların bilm eleri ve tasavvur etm elerine im kân olm ayacak yepyeni bir gençliğin, yepyeni b ir neslin Köy Enstitülerinde yaratılm akta olduğunu gurur duyarak, zevk alarak gördük. D ileğim iz, T ü rkiy e için çok yararlı olan Köy Enstitüleri davasının başarılı olm ası ve gerçekleşm esidir. Bu güzel, bu hayat dolu, istikbalim iz için çok üm it verici Enstitüd en ayrılırken şöyle düşündüm : Şehirlerin kasvetli, bozucu, insanı bed bin edici havasından bunalanlar buraya uğram alıdırlar. Burası hasta dim ağ ve ruhlar için bir şifa kaynağı olacaktır,"29 Ama D P bakanı olarak göreve başlar başlam az ilk işi, Sireı'in , Banguoğlu'nun kaldığı yerden başlayarak Enstitülerin yıkım işini sürdürm ek oluyor. O da önce m ecliste başlıyor çevre oluşturm aya. 19 Kasım 1951 günlü TBM M 'nin kapalı oturum unda konuşan İleri, Tonguç'a ve Enstitülere ağır saldırılarda b u lunuyor. Sanki iki ayrı partinin bakanı değillerm iş gibi eski C H P bakanı Sirer'le işbirliği yapıyor m ecliste. Kendi yapacağı yıkım ı önceden hafifletm iş olduğu için ona teşekkür ediyor. Bu ku rum lan hastalıklı ve m ikroplu olarak devraldıklarını söylüyor. Tonguç'un hâlâ İnönü tarafından "kayırıld ığ ın ı" ima ediyor. Bu n ed en le Sirer'in yapm ak istediklerini yapam adığını söylüyor. O nun ancak Talim Terbiye D airesi'ne ve daha sonra Atatürk Lisesi resim öğretm enliğine atanabildiğim anlatıyor. "H ak k ı Tonguç, değil ilk tedrisat um um m üdürü, değil A tatürk Lisesi Öğretmeni, Türk çocuğunun karşısına çıkam ayacak kadar bu m em lekete hıyanet etm iş bir adam olm ası sıfatıyla onun oradan tutulup atılm ası şü kürler olsun b ize nasip olm uştur" diyor, "B rav o " sesleri geliyor m eclisten. Tonguç, birçok suçlam alarla onun tarafından danıştaya verilm iş, bakanlık em rine alınm ıştır. A ncak 30 Eylül 1950 günlü savunm ası sonucunda cezalandırılm asını isteyen Tevfik İleri'nin başvurusunu geri çeviriyor Danıştay. Am a 1954'e kadar bakanlık em rini kaldırm ayacaktır, Tevfik İleri de m eclisten sonra bakanlıkta "bü yü k bir toplantı" yapıyor S irer'in yaptığı gibi. Bu toplantıda ilk olarak kız öğrencilerin ayrı bir öğretm en okulunda toplanm ası k aran alm ıyor. 21 Köy Enstitülerindeki kızların tümü Trabzon Beşikdüzü ve İzm ir kızılçullu'ya gönderiliyor. O radaki erkekler de başka Enstitülere. Daha önce Sirer, her Enstitüde kızları ayrı bölüm lere toplam ış, karm a eğitim e kafes çekm işti. İleri'nin yapıtığı ise köy kadınlarının, kızlarının eğitim i ve eğitim d e d em okratikleşm e yönünden son derece kıyıcı bir karardı. O yıllarda iller arasında ulaşım bugünkü gibi değildi. Kızları başka illere eğitim için gönderebilm ek köylüler için kolay göze alınam ayacak bir şeydi. O ysa kendi il ve ilçe bölgelerindeki Enstitüye kolayca gidebiliyorlardı. Enstitüler kendi çevrelerind e kızları eğitim e özendirici bir tutum içinde oluyordu O nlar için b öyle yapm ak büyük bir fırsat ve olanaktı. Bundan cayıl ma kla köy
520
Tonguç ve Enstitüleri
kızlarının eğitim in e b ü yü k b ir darbe indirilm iş oluyordu. Tonguç bunları duyduğunda kahroluyor, "Tarih bunları affetm ez" diyordu. İlk yıllarda Enstitü m üdürlerini de yanm a alıp, kız öğrenci bulm ak için çevre köylerde dolaşarak, kızları ve ana balarını özendirm ek için gösterdikleri içtenlikli çabayı ve heyecanı düşünüyordu. G eleneklerin ağır bastığı T ü rkiy e'd e kızların uzak illere öğrenim e gönderilm esi o günün köylüleri için m addi m anevi yönden kolay değildi. İlk yıllarda yakınlarındaki Enstitülere bile kolay gelem em işti kızlar. İkincisi, "k öy e yarayışlı elem an yetiştirm e" ilkesi yürürlükten kaldırılarak, her yıl alınan öğrenci sayısının azaltılm ası yoluna gidilm işti. Böylece klasik öğretm en yetiştirm eye dönülürken köy çocuklarının ileri öğrenim olanağı kısıtlanm ış oluyordu. Ö te yandan Enstitülerde öğretm enle birlikte hızla sağlıkçı, ebe, tarım cı yetiştirm e tasarısı sona erdirilm işti. Eğitm en yetiştirm e ve çalıştırma işine son verilm işti. Ö ğrenci devam ını sağlam ak için alınan önlem ler kaldırılm ış, Özellikle kızların okula gidip gitm em esi serbest bırakılm ıştı. 1952 yılında ise bu ku rum lanıl adı değiştirilerek, "k ö y " ve "E n stitü " sözcüklerinin kaldırılm ası sağlanm ıştı. 1939'da Birinci Eğitim Şûrası sırasında dönem in gen ç C H P Bakanı Y ücel'in tem elini attığı Köy Enstitüleri politikası, 1946'da Sirer tarafından bozulm uş, 1952'de DP'nİn bakanı Tevfik İleri'nin topladığı şûrada ise resm en her şeyiyle sona erdirilm işti. Yapılanlar yalnız öğretm en yetiştirm ed e birkaç d eğişiklik değil, A tatürk'ün önerdiği, "eli silah kadar m akine tutm aya da yaraşır" dediği Türk halkını, toprağı m odem araçlarla ve bilgilerle verim e durdurm asını bilen, fabrikada sağlam iş yapan, siyasette kim i seçeceğini bilerek ağırlığını koyan yeni insanlar olarak yetiştirm e politikasından cayılıyordu. Tonguç olanları görüp duyduğunda içi kanarcasm a acı çekiyordu. Kısıtlı olan ak lan n a karşın, savaş sonrası A vrupa'sında uygulanan eğitim i görm ek için yeniden "H olland a, A lm anya Fransa, İsviçre, Avusturya ve İtalya'da köyleri, Özellikle köy oku lların ı" dolaşıyor. O ralarda savaştan hem en sonra köylerin nasıl cennete çevrildiğini görünce kendi davasına inancı artıyor. N üfu su nun çoğunluğu köylerd e yaşayan ülkelerin ne yapıp edip köyleri uygarlığın ni netlerinden yararlandırm ak, bunun eğitim ini verm ek gerektiğini acılar içinr’e yeniden düşlüyor. Köy kaynağından taze kan fışkırm ayınca ne fabrikadan, ae barajlard an iyi sonu çlar alınabileceğini yeniden düşünüyor. Fabrikaların, ticarethanelerin, otellerin okulların iyi işleyebilm esi için aydınlanm ış İnsana gereksinim old uğun yeniden inanıyor. O nun "m odern anlam lı ilköğretim davası bu am acı güdüyordu. Bunu anlam ayanlar ya da kasıtlı olarak anlam ak isıvmeyenler, Enstitü davasını sona erdiriyordu."30 Elbet her iktidar, her parti kendine uygun bir eğitim politikası izleyecekti. Ama o politika, en azından ülkenin çıkarlarına halkın gereksinim i olan yeni eğitim e ters düşm em eliydi. H ele dem okrasiye hiç ters düşm em eliydi. Enstitülerden cayılm akla, sıradan d eğişiklikler değil, en başta eğitim de fırsat ve olanak eşitliği alt ü st edilm işti. T ü rkiy e'n in b ir daha kolay ele geçirem eyeceği bir fırsat, bir örgütlenm e yerle bir ediliyordu. O sm anlı dönem inde ve Enstitüler öncesind e olm ayan köylüye yönelik fırsat eşitliği, Enstitülerin getirdiği planlı
1946 Yıkımı
521
b ir örgütlenm e, dahası yerli, özgün bir ulusal eğitim yok edilerek halkın aydınlam asına kıyılıyordu. Enstitüden yetişen ülkücü öğretm enlerin, sağlıkçı ebe ve tarım cıların köyü canlandırm a eylem i sevinçle izlenm işti. Eğer bu fırsat yok edilm eseydi, bugün toplum da, d oğu d aki, batıdaki, kentteki köydeki kültür ve eğitim çok ayrı bir farklılık gösterm eyecek, nüfus bu kadar artm ayacak, kente göçler bu kadar acem ice, cahil ve u ygarlıktan nasibini alm am ış olm ayacaktı. K öyler canlanm aya başlayınca eğitim , sağlık gibi hizm etler yanlarına götürüldüğü için kentlere koşulm ayacak, onlar kendi otu rd uklan yerleri kente çevireceklerdi. Dahası, doğu A nadolum uz bugünkü durum da olm ayacaktı. D eğişen politika, ikinci önem li yıkım ı n itelikte yapıyordu. Enstitü sistem inin iş yöntem ini, üretim e d ön ü k yanını iyice hançerliyordu. Eğitim in niteliğini yükselten, tarım a, tekniğe, üretim e dönük, güzel sanatlara dönük am aç ve anlam yok ediliyordu. O ysa Enstitülerde gelişen uygulam a, yalnız köyler için d eğil, giderek çok yönlü b ir eğitim olarak tüm ülkenin ilk Öğretimini kapsayacaktı. Bunun yerine ezberci eğitim e dönülm esinin ülkem ize verdiği zarar büyüktü ne yazık. Eğitim bu yolia bulduğu kendi giderini karşılam a olanağını kaybediyordu. Küçük b ir şey için devlete el açma yerine nerdeyse tüm gid erini karşılayacak durum a gelm iş bir eğitim tem elden yıkılıyordu. Yalnızca bu değil, tüm yurttaşların da kendi giderlerini karşılayacak bir eğitim den geçm esi sağlanıyordu. Tem bel, iş bilm ez, işsiz, m esleksiz insanlar yerine, çalışkan ü retken, kendi işini beceren, kesinlikle b ir m esleği olanların ve m esleğinin "erb a b ı” olanların ülkesi olacaktı Türkiye. Bu kurum lar sürseydi, tüm ülkenin insanları, eli kolu kafası birlikte çalışan, tekniğe, m akineye bakm asını, kullanm asını bilen, güzel sanatlardan an layan sağlıklı yurttaşlar yetiştiren bir eğitim den geçm iş olacaktı. Böylesine eğitim görm üş b ir toplum da, deprem lerde tüm yapılar yıkılm ayacak, trafik kazaları başını alıp gitm eyecekti. Fabrikalarda çürük m al üretilm eyecekti. Yeşillerin, orm anların kökü kazınm ayacak, ülke yeşile, orm ana kesecekti. Tonguç bunlar için yanıyor, arkadaşlarına yazıyor, anlatıyordu. Eğitim in niteliğinden dönm ek yalnızca bir İş yöntem inden dönm ek değil tüm bunlardan dönm ekti. Geri getirilen ezberci eğitim , Enstitülerin dem okratik yapısını ve oradaki havayı, Enstitünün kendi içindeki, çevre içindeki insan ilişkilerini de b ozm uştu doğal olarak. Ö rneğin, Öğretmen ve öğrencinin birlikte çalışm ası, birlikte iş ve ders yapm ası yerine Öğretmen m erkezli tutum un geri gelm esi ile Öğrenci yeniden piyon durum una geçm işti. Bunların yanında yem e İçm e, birlikte din lenm e b irlik te eğlenm e gibi alışkanlıklar bozulm uş, çevre ilişkileri kısıtlanm ış, köylülerin, öğrenci ana babalarının, değil Enstitüde yatılı kalabilm eleri, saatle kalm aları bile sorun olm uştu. Bir saatlik görüşm eler kayıtlara geçer olm uştu. Ö ğrencilerin kitleler halind e sınıfta bırakılm ası, tüm değerlendirm enin yalnızca yazılı kâğıda göre yapılm ası ve ezberci eğitim sınavına geçilm esi d aha Sirer d önem ind e başlam ıştı. A tanan yeni öğretm enlerin eline verilen not defterleri öğrenciye kıym ak için kullanılıyordu. Başka bir konu ise okul yapım ı im ecesine getirilen dönüştü. K öylünün ilk
522
Tonguç ve Enstitüleri
anlardaki tepkileri aşağı yukarı kaybolm uş, halkın kendi köyü ne okul yapılm ası, öğretm en verilm esi için yarışa girdiği, hiç güçlük çıkarm adan 4274 sayılı yasanın getirdiği im ece zorunluluğu kaldırılm ıştı. H alka, "A rtık okul yapım ı yükünd en kurtuldunuz, parası olunca devlet yap acak" denm işti. Böylece on ların oylarını alm ışlardı. Oysa o devletin hiçbir zam an yoksulun okulunu yapm aya p arası olm am ıştı, olm ayacaktı. Böyle olduğu için Tonguç, 1935 m uhtırasında köylünün okul yapım ına katılım ını isterken, bunun kentlerde de uygulanm ası için ipucu getirm işti. "K entliler nasıl cam ilerini yapıyorsa, kendi çocukları için m odern okul yapım ına katılm aları için örgütlenm eleri sağlan m alı" diyordu. H alkın cam i yapm a geleneğinden yararlanılarak, yapılacak örgütlenm e ile o n lan n m odern okullarını da bu yolla yapılabileceğini önerm iş, devletin buna öncülük etm esini istem işti. Eğer Enstitü politikası sürseydi, Tü rkiye'de bugün eğitim in ekonom ik kaynağı d iye b ir sorun olm ayacağı, bölgelerdeki o büyük işletm eler kendi g iderini sağlayacağı gibi, köyler, okullarının giderini, yapım ını, m im arisini kendi olanakları ile sağlayacak, belki m odern köy evlerinin yapım ına sıra gelecekti. G ittikçe büyüyeceği, yeni gelişm elere, yatırım lara gideceği belliydi. Enstitülerin ve Enstitü çıkışlıların ülke yararına verdiği güzel örnekler bir kesim i rahatsız etm iş, elbirliği ile bu kurum ların hakkından gelm e yolu tutulm uştu. Ö rneğin, Eskişehir m illetvekili Em in Sazak'ın çifçisinin oğlu olan Talip A paydın gerçek bir aydın kişi olarak yetişm iş, toprak sorununun, bilim ini, sosyolojisini öğreninip, bu konuda yazılar, rom anlar yazarak toprak ağalarının karşısına çıkm ıştı. Bunlar çoğalınca, o toprak ağalan bir daha m eclise nasıl g ireceklerdi? G erek nicelik, gerekse nitelikte Enstitü sistem inden cayılm ası ve eskiye dönüş olarak getirilenler, Enstitü Öncesinin Atatürkçü arayışları da değil, 1924 öncesine özlem olduğu söylenebilir. Bu dönüşe bakıldığında aynı O sm anlı d ön em inde olduğu gibi, bir yandan din eğitim ine, bir yandan yabancı dilde eğitim e, öte yandan işe el sürm eyen sözde laik ezberci eğitim olarak üç başlı bir eğitim e doğru gidildiği görüldü. Belki bunu yapanların bir bölüm ü de ayrım ında değillerdi ne yaptıklarının. Am a seçkm ci eğitim e yeşil ışık yakılınca arkası geliyordu. Robert Lisesi, kendilerine başvuranlarla başa çıkılam adığını b ildirerek, aynı kendi okulları gibi yabancı d ilde eğitim yapan Türk okulları açm alarını önerm işti bakanlığa. İngilizce eğitim yapan resm i okullar böyle açılm aya başlıyor, araştırm aya gerek görülm eden (1955). 1950'd en sonra "M arshal Yardım ı"nın gelişiyle ü lkem izde ilginç gelişm eler oluyor. Ö rneğin, bu yardım la eski A m erikan arabaları, traktörleri ya da b un ları satın alacak krediler ülkeye girdiği halde, genel eğitim içinde tekniğe, m otora m akineye önem le yer veren Köy Enstitülerinden cayılm asını kim se kolay açıklayam az sanıyorum . 12 kadar eğitim projesi de vardır A m erikan yardım paketleri arasında. Ama bunlar yiyecek paketlerinde olduğu gibi kendi kullanm ayıp attıkları ve bizim bünyem ize uym ayan projelerdir. Bunlardon biri H asanoğlan için düzenlenen "A TA BİRÇ A "; Üstelik baş harfleri A tatürk'ün adını taşıyorm uş. İçinde yuvası, uygulam a okulu, sağlık ko-
194-6 Yıkımı
523
lu, yüksek bölüm ü de bulunan H asanoğlan Köy Enstitüsü'nü yıkıp, yerine koydukları ve ilk uygulam ayı orada başlatm ak istedikleri yeni "öğretm en yetiştirm e projesi"ym iş. Aslında bizim gerçeklerim ize uygun hiçbir yenilik taşım ayan bu projenin H asanoğlan Köy Enstitüsü'nün yerini alm ası, konuya nasıl yaklaşıldığını gösteren ibret verici bir örnekti. Bu projenin peşinden birçok Am erikalı bize gelm işti. Program geliştirm e çalışm aları adı altında bir sürü çalışm a düzenlenm işti. Ayrıca bizim kilerden de birçok insan bu am açla A m erika'ya gön derilm işti. Daha ilginç olan aynı yıllarda Avrupa, Köy Enstitülerini çok ilginç bularak bizim gibi ülkelere öneriyor, kurucusu Tonguç'a başvurular oluyordu. T ü rkiye'd en bu konuda elem an isteniyordu. O ysa T ü rkiy e'd e bu işin gerçek elem an ları çoktan kızağa çekilm işler, görevden alınm ışlardı. Tonguç'un yazdığı 10 Ekim 1954 tarihli m etupta böyle bir örnek yer alıyor: "... M ektubunu alm adan bir gün önce, 'H indistan Planlam a N azırı' u nvanını taşıyan pek kültürlü bir zatla uzun uzadıya görüşm üş, derin düşüncelere dalm ıştım . K onuşabilecek bir arkadaş arayıp duruyordum ... A dam cağız Avrup a'd a (İsviçre sanıyorum ) bir kongreye katılm ış. Orada bizim Köy Enstitülerini incelem iş olan bir yabancı profesör, ona bu kurum lan görm esini tavsiye ed erek, 'T ü rk iy e'd e planlı iş olarak böyle bir hareket oldu. O nların bilhassa kuruluş yıllarını inceleyin' dem iş. O da H asanoğlan'ı gördükten sonra beni arayıp b u ld u " d iye anlatıyor.31 K onum uz yönünden daha üzücü olan, köy Enstitülerinin kapatılm asıyla yerine halka gidecek, halk çocuklarını, köylüyü kapsam ına alacak eğitim olarak, im am -hatip okullarının, kuran kurslarının açılm ası, halkın buna özendirılm esiydi. D ünyanın en büyük sorum luluğu ya da günahı, eğitim olanağına kavuşm am ış çocukları bu olanağa kavuşturuyoruz diyerek, onlar için yaşam sal Önemde oim ayan, kendi kendilerine de becerebilecekleri hedeflere yöneltm ekti. D önem in yönetim leri, A tatürk'ün dayatm asıyla, Türk köylüsünün elin e g eçen çağdaş eğitim fırsatı ve olanağını yok ederek, yerine im am -hatip okulları açıyor; öte yandan, aynı yıllarda (1955) seçkinler için yabancı dilde resm i kolejlerin açılm ası başlatılıyordu. Bunun ne dem eğe geldiğini halk, köylü, elbet an lam azdı. K endi çocukları için bu "k o le j'İe ri açanlar, bilim e, sanata, teknolojiye ve kültürüm üze büyük katkılar sağlayacak Köy Enstitülerini kapatıp, köylü çocuklarını bu nitelikte bir gelişm eden alıkoyacak im am -hatip okullarını uygun görüyorlardı. Bu okulların öğrenci kaynağı da Köy Enstitülerini dolduran halk çocuklarıydı. Köy Enstitülerinde olduğu gibi onlar da çalışkanlık gibi davranışlarla başarılı oluyorlardı kuşkusuz. Am a bu, onların İyi eğitim görm esi için yapılm ış b ir seçim değil, köylünün uyanm asını istem eyenlerin, oy depolarının azalacağından korkanların kendileri için bulduğu bir çözüm dü. A slında A nayasa'nm 21. m addesindeki, "çağdaş bilim ve öğretim e aykırı eğitim öğretim yerleri açılam az" hükm üne bile aykırıydı yapılanlar.31 M eşrutiyetin ilk yıllarından bu yana İslam cılık, Türkçülük, ırkçılık gibi akım lara bulaşm ış olan kişiler, A tatürk'ün varlığında açığa çıkaram adıkları bu yanlarını onun yokluğunda ortaya koyarak Enstitülerin kapatılm asına neden
524
Tonguç ve Enstitüleri
olm uşlar, hem de bu kurum ların yokluğunda güçlenm işlerdi. K uşkusuz bu A tatü rk'e ve onun halkına karşı bir vefasızlık, büyük b ir haksızlıktı.
Yücel-Öner Davası "... Köylünün eğilim hakkını savunmak, gerçekleştiritmesini istemek, gerçekleştirmeye çalışmak yalnızca
insanlık ve yurttaşlık görevidir. Türkiye'de ilköğretimi gerçekleştirmeye çalışanları komünistlikle itham etmek pedagoji tarihimiz için bir lekedir... Türk İmİki okuma yazma bilmemek damgasından sıyrıldıkça, kimlerin kendinin iyiliği için çalıştığını ve gerçeğin ne olduğunu öğrenecektir..."^
Köy Enstitülerinin yıkıldığı ortam ı kavram ak, ü lkem izde nasıl bir d em okrasi yapıldığını anlam ak için o dönem de "Y ücel- Ö ner D av ası" olarak geçen olaya da d eğinm ek gerekir. 7 O cak 1946'd a C elâl Bayar Dem okrat Parti'yi kurduktan sonra el yordam ıyla dem okrasi yapılırken, partililer kıran kırana birbirlerini suçlam aya girişm işlerdi. Yaptıklarım , yapacaklarım , program larını anlatm a yerine, birbirlerini kötülem e yarışına yöneliyorlar, her şeyi birbirine karıştırıyorlardı. Eski tek parti içindeki tutuculardan, toprak ağalarından bir bölüm ü ayrılıp yeni D P'yi kurm uşlardı. N e var ki gelişm enin doğasına uygun bir partileşm e ve siyasal yelpaze değildi ortaya çıkan. Yeni partinin C H P 'den daha ilerde bir program ı ve ilkeleri olm adığı gibi, sözde "lib eral" parti özentisiyle, C H P 'n in ileriye yönelik devletçi atılım larım n karşısında yer alm ışlardı. Ayrıca her şeyin "k o m ü n istlik "le suçlanm ası kargaşaya yol açıyordu. Yalnız DP d eğil, C H P içindeki sağ kesim de de vardı bu tutum . Karşı olduğunu kom ünistlikle su çlam ak herkese yetiyordu. Ö rneğin, yeni DP, C H P 'nin A tatürk ilkelerinin uzantısı olan ileri atılım lanm kom ünistlikle suçlarken,C H P sağ kanadı, kendi partilerinin sol kanadını aynı yöntem le eleştiriyordu. D em okrasiye karşın, "so l" diye, halktan yana bir güç görm ek istem iyordu kim se. D P 'nin kurulm asından bir süre sonra 19 H aziran 1946'da seçim gezisine çıkan C H P H atay M illetvekili ve Parti M üfettişi Şükrü Sökm ensüer, yaptığı propaganda konuşm alarında, DP için, "onların özledikleri K em alist hürriyet değil, kızıl hürriyet" diyor. G ene Sökm ensüer içişleri bakanı sıfatıyla yaptığı m eclis konuşm asında ülkede kom ünistler bulunduğunu söyleyerek bilgi veriyor. A m acı yeni D em okrat Parti'yi kötülem ektir. Dahası, Fevzi Ç akm ak'm da bu çalışm alara katıldığını söylüyor. Sökm ensüer'in bu savları, 30 O cak 1947 günlü Ulus gazetesinde yayım lanıyor.33 Fevzi Ç akm ak önce önem sem iyor kendi için söylenenleri. B ir em ekli asker
1946 Yıkımt olarak köşesine çekilm iştir. Kenan Ö ne/ e göre, C H P 'd en " Ş a k ı N ihatlar, Falih Rıfkılar, H üseyin Cahitler, Asım Uslar, ülkenin sim gesi olan bu saym ihtiyar askere saldıran yazılarını b ir broşürde toplayarak d ağıtıyorlardı." Bunun üzerine Fevzi Ç akm ak da 5 Şubat 1947 tarihinde, gazetelere verdiği bir dem eçte şu n ları söylüyor: "... Ben kom ünistliği bu ülke için m uzır görenlerdenim .... Ben daha iş başında iken eski b ir m illi eğitim bakanının bu işleri destekleyen hareketinden dolayı hükü m eti resm en uyardım . İkaz ettim . K im se kulak asm adı. Sonra da Ç ifteler H am id iye Köy E n stitüsü'nd eki kom ünist yuvasından söz ettiler." Bunu üzerine, İzm ir m illetvekili ve eski M illi Eğitim Bakanı Yücel, 5 Şubat 1947'd e U ins'ta çıkan b ir yazısında Fevzi Ç akm ak'a soruyor: " O eski bakan ben m iyim ? D esteklenenler kim lerdir? N asıl d esteklenm işlerdir? Bu hususta hüküm eti nasıl ve ne zam an ikaz ettiniz?" Yaşlı Fevzi Ç akm ak buna da yanıt verm iyor. Belki uzatm ak istem iyor. Am a Y ücel yeniden soruyor gazeted e sorusunu. Ç akm ak'tan gene yanıt gelm iyor. A ncak, ırkçıların avukatı olan K enan Ö nekin savunm asındaki açıklam asından anlaşıldığına göre, Y ü cel'in üstüste çıkan açık m ektuplarını okuduktan sonra, "çıld ırm am ak elde olm adığı için" 20 Şubat 1947 tarihli Yeni Sabah gazetesinde şunları "ifşa " ediyor kendi deyişiyle K enan Ö ner: "E vet, o eski bakan sizsiniz. Tereddütünüzü ben gidereceğim . Nihal Atsız'a karşı Sabahattin A li'yi tuttunuz." Bu adları çoğaltıyor, bir yanda ırkçılar, b ir yanda Dil ve Tarih-C oğrafya Fakültesi'ndeki öğretim elem anları vb. adlar. Ö n e rin bu densizliği karşısında Yücel onu m ahkem eye veriyor. Tonguç bu olay sırasında Y ü cel'i uyarıyor: "B unu yapm anız doğru olm az. O rtam ı görm ü yor m usunuz? Sizi zaten hırpaladılar. Daha çoğunu yaparlar. Ayrıca bizim Öğretm enlere, çocuklara zararı dokunabilir b öyle b ir çatışm anın" diyor. A m a Y ü cel dinlem iyor, "K om ü n ist olduğum u ispatla" diye avukat K enan Ö n e ı'e m eydan okuyor. O günlerde Y ü cel'i kızdıran ve üzen başka bir söylenti de öte yandan gelmektedir. Sık sık köşke çağrılm ası, İnönü 'ye yakınlığı, partide ve m ecliste kıskançlığa yol açıyor, durm adan dedikodular üretiliyor. M evleviliği, Yunusçuluğu konu ediliyor. İnönü 'n ü n annesine m evlit okum ak için sık sık köşke gittiği gibi sözler kulağına geliyordu. B ir gün İnönü'nün annesine, kendine özgü söylem iyle bundan şöyle yakınm ıştır: "B ü yü k H anım efendi, şim di de ne u ydurm uşlar b iliy or m usunuz? G üya ben akşam ları gelip sizin huzurunuzda m evlit okuyorm uşum . Paşanın beni sık sık kabul etm esinin nedeni b u ym u ş!"34 M ah kem eye veren Yücel olm asına karşın, Öner, Tü rkiye'd eki ırkçıları savunup solcuları kötüleyerek, bunu Y ü cel'e m alederek dem agoji yüklü bir savunm a yapıyor. "Y ü ce l'e kom ünistlik itham ı ilk kez tarafım dan yap ılm ad ı" diyerek, ırkçı N ihal A tsız'ın 1 N isan 1944'te Başbakan Saraçoğlu 'na yazdığı uzun m ektupları savunm asına alıyor. Savunm asının "H ükü m et İçinde K om ünizm " başlıklı bölüm ünde (s. 34),
526
Tonguç ve Enstitüleri
Köy Enstitülerinde kom ünizm in oldukça eski olduğunu söylüyor; "teşv ik edildi" diyor. Bundan sorum lu olan Ç ifteler Köy Enstitüsü M üdürü Rauf İnan'm terfi ettirildiğini, Y ücel'in Genel M üdür Tonguç'la el ele vererek, Enstitü yönetici ve Öğretmenlerini kom ünist düşüncelerle yetiştirdiğini, köy öğretm eni olacak öğrencilere de aynı fikirleri aşılam ak için son derece planlı çalışm alar yapıldığını, bakanlığın etki ve yetkilerini kullandığını söylüyor. Daha ilginç olan, bunları kanıtlam ak için Y ücel'in yerine geçen yeni bakan Sirenin Enstitülerde başlattığı tahkikatları ve kıyım hareketini kanıt olarak göstermesidir. Bunların neler olduğunu m üfettiş raporlarına ve Bakanlığın eylem lerine dayanarak sıralıyor. Sirenin Köy Enstitülerinde yaptığı kıyım ı düzenli biçim de şöyle anlatıyor: • İlköğretim G enel M üdürü Tonguç'la onun yardım cısı Ferit O ğuz Bayımı görevden uzaklaştırdığı. • Şim diye kadar görülm ediği biçim de her Köy Enstitüsüne b ir m üfettiş olmak üzere bir taram a teftişi yaptırm aya gerek görm üş, m üfettişlere özellikle solculuk üstünde durulm asını söylemiştir. • Bu genel teftiş sonucunda hem en hem en Tüm Köy Enstitülerinin m üdür ve yardım cıları, öğretm enleri başka yerlere atanm ış ve bakanlık em rine alınm ışlardır. • M em lekette birçok kıym etli, üstün öğretm en olduğu halde, Yücel bunları beğenm eyerek, m üfrit kom ünist ruhu taşıyan ve bu m aksada hizm et eden Köy Enstitüsü m üdürleri arasından ve herkese tercihan bakanlığın genel m üfettişliğine terfi ettirerek, teftiş heyeti içine de solcuları sokm uştu... Bunlar arasında yeni bakan tarafından büyük bir rütbe indirim i ile Ankara O rtaokulu'na atanan eski Ç ifteler ve H asanoğlan m üdürünü saym ak doğru olu r" (savunm a, s. 35). Bu kişi Rauf İnan'dır. Oysa Rauf İnan'ın Bakanlık m üfettişliğine atanm ası ödüllendirm ek için değil, bu savunm ada da yer aldığı gibi A tsız'm ihbarında adı geçm esindendi. Bunların sesini kısm aları için İnönü, Başbakan ve Yücel'in onu Enstitüden alıp bakanlık m üfettişliğine atadıklarına ve bunun karşısında Tonguç'un "K elle verm eye başlarsanız bunlar yarın sizin kellenizi de isteyeceklerd ir" d ediğine Önceki bölüm lerde değinilm işti. Bundan sonra Öner, Y ücel'in yayın yoluyla kom ünistlik yaptığına dair savlarına geçiyor. Birinci olarak Milli Eğitim B akanlığı'nın yayım ladığı klasikleri örnek gösteriyor. İkinci olarak Türkçe kitaplarında kom ünist fikirlerin yer alm asını, üçüncü olarak ise Köy Enstitüleri D ergisi ile İlköğretim G azetesi'ni gösteriyor. Savunm asının 10. sayfasında bu dergilerle ilgili suçlam alar yer alıyor. Y ü ksek Köy Enstitüsü öğrencilerinin çıkardığı Köy Enstitüleri D ergisi'n d e yer alan güzel yazıların, şiirlerin, köy incelem elerinin, her birini ayrı ayrı ele alarak, kom ünistlik ifade ettiğini kanıtlam aya çalışıyor ve ekliyor: "K ö y Enstitüleri, H asan-Â li'nin başına topladığı kom ünistlerin faaliyetleri yüzünden gerçek b ir afet halini alm ış, bütün m illî rabıtalara hücum edilerek bunların yıkılm asına uğraşılm ış, din, aile, milli gelenekler aleyhinde etkilerle genç d im ağlar zehirlenm iştir.". Yeni bakanın sand alyesine oturur oturm az Enstitülerde geniş çaplı b ir tef-
1946 Yıkınıı
527
tişe gerek duym ası, bu gerçeğin kendince de bilindiği gibi... raporlarda "yüz kızartıcı, vicdan bulandırıcı bu kom ünist faaliyetlerin dehşeti vb. kötü lü kler" diye sıralıyor... Ö ner daha sonra m üvekkili olduğu ırkçıların gördüğü işkencelerin de Yücel'in görüşünden kaynaklandığını savunarak bunları anlatır. İnönü'nün 19 M ayıs 1944 G ençlik ve Spor Bayram ı'nda yaptığı, "ırkçılık teh likesi" içerikli söylevini de savu nm asına alarak, Turancılara çatan bu konuşm ayı, "b ir devlet başkanm m m ahkem eye düşm üş bir olaydan söz etm esinin adaleti etkileyeceğini ve kom ünistlere cesaret vereceğini" söylüyor. Kendinin Y ü cel'e karşı Sabah gazetesinde yazdığı m ektubun nedeninin ırkçılara yapılan işkence ve h aksızlıklar olduğunu söylüyor. Savunm asını: "Y ü cel'in ne sağcı, ne solcu olduğu, onun kom ünist ve hatta sosyalist bir im ana sahip olduğu iddiasında bulunm uş değilim " diyerek b itiriyor. Y ü cel, D avam adlı kitapçıkta, sık sık "S ay ı» Yargıçlar" diye seslenerek Ö nekin dayanaksız savlarını çürütecek açıklam a ve görüşlerde bulunuyor. Ç ifte le rle ilgili olarak, "B urad a propaganda yaptığı söylenen Asiye adındaki kız, öğretm en değil, işçi kadrosunda çalışan bir usta öğreticiydi. Ö ğrencilerin şikâyetçi olm aları üzerine Enstitü m üdürlüğünce görevine son verilm iş, konu m ahkem eye gitm iştir (s. 70). Bu konu sonuçlanm ış, adı geçen Asiye Eliçin m ahkem ece suçsuz sayılm ıştır. A ncak m ahkem e uzun sürm üştür. (Talip Apayın'ın anılarından anlaşıldığına göre, burada şikâyet eden Öğrenciler aslında Yüksek Köy E n stitü sü 'n e seçilem eyenlerden bir gruptur. H asanoğlan'da da Yüksek Köy E nstitüsü'nden bir grubun, Em in Soysal'ın etkisiyle benzer bir şey yaptıkları anlaşılıyor. Enstitülerin kendi içinden ve öğrenciler arasından gelen bu davranışların, köylülüğün olum suz bir yanı olduğunu söylem ek yanlış olm az sanıyorum .) Tonguç'a yapılan suçlam aları da yanıtlıyor Yücel. Emin Soysal ve birçok ırkçının ifadelerinin yanlı ve dayanaksız olduğunu göstererek, Eııstitülü ö ğ rencilerden söz ediyor. "B ugü n aslan gibi büyüyüp görevlerinin başında bulunuyorlar. Benim onları korum ak haddim mi? Ben bu m em leket evlatlarına sadece h izm et ettim . Benim anladığım m illiyetçilik b u d u r" diyor. Ö ner'in tanıklarından, Köy Enstitülerini suçlayan biri için konuşuyor. "M eh m et K ülahlı'yı bekliyorum . Bakalım tıbbiyeyi bitirdikten sonra bu gençler arasına girip halkın dertlerine deva, hastalıklarına şifa olacak m ı?" Y ü cel'in , tarihsel anlam ı olan D