SORU KİTABI SERİSİ FİZYOLOJİ

GUYTEN AND HALL TEXTBOOK OF MEDİCAL PHYSİOLOGY Kitabıyla Uyumlu Yüzlerce Yeni Soru Toplamda 1983 Soru

108 downloads 2K Views 31MB Size

Recommend Stories

Empty story

Idea Transcript


HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ 1.

Mitoz bölünme sırasında, ışık mikroskobunda görülen hücrelerin en cok bulunduğu mitoz evresi aşağıdakilerden hangisidir?

7.

Mitoz bölünmede kromozomların orta kuşak düzleminde dizildikleri evre aşağıdakilerden hangisidir?

A)

İnterfaz

B) Profaz

A)

İnterfaz

C)

Metafaz

D) Anafaz

C)

Metafaz

E) Telofaz Doğru cevap: C

Mitoz bölünmede DNA kopyalanmasının gerçekleştiği evre aşağıdakilerden hangisidir? A) C)

İnterfaz Metafaz

8.

Mitoz bölünmede kardeş kromatidlerin birbirlerinden ayrılıp zıt kutuplara çekildiği evre aşağıdakilerden hangisidir?

B) Profaz D) Anafaz

A) İnterfaz

E) Telofaz

B) Profaz

Doğru cevap: A 3.

D) Anafaz E) Telofaz

Doğru cevap: A 2.

B) Profaz

C) Metafaz

Mitoz bölünmede evrelerin aşağıdakilerden hangisidir?

doğru

D) Anafaz E) Telofaz

sıralanışı

A) İnterfaz- Profaz-Metafaz-Telofaz-Anafaz

Doğru cevap: D

B) İnterfaz-Profaz-Metafaz-Anafaz-Telofaz C) İnterfaz-Metafaz-Profaz-Anafaz-Telofaz D) Anafaz- İnterfaz-Profaz-Metafaz-Telofaz

9.

Mitoz bölünmede çekirdeğin yeniden görülmeye başladığı evre aşağıdakilerden hangisidir?

E) Telofaz- interfaz- Profaz-Metafaz-Anafaz Doğru cevap: B

A)

İnterfaz

B) Provaz

C)

Metafaz

D) Anafaz E) Telofaz

4.

Mitoz bölünmede sentrozomların hücrenin kutuplara göç ettiği evre aşağıdakilerden hangisidir? A)

interfaz

B) Profaz

C) Metafaz

Doğru cevap: E 10. Mitoz bölünmede çekirdek kılıfının parçalandığı evre aşağıdakilerden hangisidir?

D) Anafaz E) Telofaz

Doğru cevap: B 5.

A)

İnterfaz

B) Profaz

C)

Metafaz

D) Anafaz E) Telofaz

Mitoz bölünmede mitoz mekiğinin oluştuğu evre aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru cevap: B

A)

11. Sitokinez, aşağıdaki mitoz bölünme evrelerinin hangisinin sonunda gerçekleşir?

İnterfaz

B) Profaz

C) Metafaz

D) Anafaz E) Telofaz

A)

İnterfaz

C)

Metafaz

Doğru cevap: B

B) Profaz D) Anafaz E) Telofaz

6.

Mitoz bölünmede sentrozomların duplikasyonunun gerçekleştiği evre aşağıdakilerden hangisidir? A)

interfaz

B) Profaz

C) Metafaz

D) Anafaz E) Telofaz

Doğru cevap: B

MİTOZ BÖLÜNME •

Bu işlem ile hücre ikiye ayrılır.



İki hücrede tüm kromozomal özellikler aynıdır.



İnterfaz, Profaz, Metafaz, Anafaz, Telofaz (İPMAT) olmak üzere beş faza ayrılır.

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



iki sentrozom arasında mitoz mekiğinin mikrotübülleri görülmeye başlar ve çekirdekçik parçalanır.



Sentrozomlar ve aralarında uzanan mikrotübüller mitoz mekiğini oluştururlar.



Sentrozomların olmaktadır.

8 saat

duplikasyonu

interfazda

Metafaz:

A



Duplike olan kromozomlar (kardeş kromatidler) hücrenin orta kuşak düzleminde düzenlenirler.



Oradan da mitoz mekiğini oluşturan mikrotübüller ile göç etmeye hazır hale gelirler.



Kromatidler mitoz mekiğinin mikrotubüllerine, kinetekor denilen bölümleriyle tutunurlar.

“Mitozun evreleri” başlıklı şekile bakınız. İnterfaz:

Anafaz:



İki mitoz arasındaki fazdır. Işık miroskobunda görülen hücrelerin çoğu interfaz evresindedir.



Çekirdek mikroskopik olarak normal görülür.



Genetik materyal (DNA) bu evrede kopyalanır.



Erken evrede kromozomlar boyuna yarılır ve geç evrede kutuplarda toplanırlar.



Kardeş kromatidler birbirlerinden ayrılırlar ve mikrotübüller boyunca hareket eden kinezin motor proteinleri tarafından zıt iplik kutuplarına doğru çekilirler.

İnterfaz üç döneme ayrılır: G1, S, G2. G1: Sentez öncesi, yoğun RNAve protein sentezi olur. Sitoplazma eski boyutlara proteinler sentezlenir.

Telofaz:

ulaşana dek sitoplazmik

S: DNA sentezi / DNA kopyalanması dönemidir.



Yavru hücrelerde çekirdeğin yeniden görülmesiyle karakterizedir.



Çekirdekçik, kromatin ve çekirdek kılıfı yeniden görünür, mitotik aygıt kaybolur.



Her kromozom kümesi etrafında yeni bir çekirdek zarı gelişir.



Oluşan zar sitoplazmada var olan endoplazmik retikulum parçalarından meydana gelmiştir.



Bu nükleer değişiklikler olurken, ana hücrenin ekvator düzleminde bir büzülme başlar ve sitoplazma ile organelleri tümüyle ikiye ayrılana kadar devam eder.

G2: DNA kopyalanması sonrası dönemdir. Bölünmeyen nöron ve çizgili kas hücreleri GO’da kalırlar. Profaz: •

Profazın sonunda, çekirdek kılıfı nükleer lamin proteinlerinin fosforlanması sonucu parçalanır.



Sentrozomlar, sentriyolleri ile birlikte hücrenin kutuplarına göç ederler.

~\

r

K ro m o zo m la rın çekirdek içi y o ğ u n la şm a sı

Krom ozom ların belirginleşmesi, m ito z m e k iğ in in o lu ş m a y a b a şla m a sı, çekird ek kılıfının yırtılması

K ro m o zo m la rın orta k u ş a k düzlem inde düzenlenm esi, m ekik o lu şu m u n u n ta­ m am lanm ası, çekird ek kılıfı ve çekirde­ ğin kayb olm ası

Ç e k ir d e ğ in ş e k i ll e n m e s i , çekird ek kılıfı ve çekird ek o lu şu m u hücre b ölü nm e sinin bitimi

K ro m o z o m la r ın k u tu p la rd a top lan m ası hücre a yrılm asının b aşla m ası yarıklanm a o lu ğ u ­ n un o lu şm a sı

K rom ozom ların b oy u n a yarılm ası ve kutuplara g ö ç ü



Bu büzülme, hücre zarının hemen altındaki aktın ve miyozin mikrofilamanları tarafından gerçekleştirilir.



Telofazın sonunda sitokinez sırasında, bu halkanın konstriksiyonu ile bir yarık oluşur.



Bu olay, sitoplazma ve organelleri her biri bir çekirdeğe sahip yavru hücrelere bölünene kadar sürer.

15. Aşağıdaki hücrelerden hangisinin rejenerasyon kapasitesi stabildir? A) Çizgili kas B) Hepatosit C) Nöron D) Kemik iliği hücreleri E) Mesane epiteli

Doğru cevap: B

Doğru cevap: B

12. Aşağıdaki mitoz evrelerinden hangisi p53 proteini tarafından kontrol edilir?

16. Aşağıdaki hücrelerden hangisi bölünerek çoğalma özelliğine sahip değildir?

A) G1

B) S

C) G2

D) Profaz

A) Mesane epitelyum hücresi B) Hepatosit

E) Metafaz

C) Kemik iliği hücresi D) Renal epitel hücresi E) Kalp kası hücresi

Doğru cevap: A 13. Aşağıdaki mitoz evrelerinden hangisi MPF (olgunlaşma başlatan faktör) proteini tarafından kontrol edilir? A) G1

B) S

C) G2

D) Profaz

Doğru cevap: E 17. Aşağıdaki hücrelerden hangisi mitoz sonrasında Go evresinde kalırlar? A) Hepatosit

E) Metafaz Hücre döngüsü, ilerlemeyi baskılayan çeşitli sinyaller tarafından kontrol edilir. •





Döngünün her fazına giriş, her biri çeşitli komplekslerde proteini fosforile/aktive eden (mitozun başındaki nükleer laminler gibi) siklinler ve siklin bağımlı kinazlar (CDK) özel protein setleri tarafından kontrol edilir. G1 kontrol noktasındaki durdurma, hücre S evresine girmeden önce hasarın tamirine olanak sağlar. Bu olmazsa, hasarlı DNA eşlenmiş olur. G1 kontrol noktasındaki durdurma, p53 denilen protein aracılığı ile gerçekleşir. p53 proteinini kodlayan gen; insan kanserlerinde mutasyona uğramıştır. G2 evresinde gelişen olaylar; mitozda kullanılacak enerjinin biriktirilm esi, mitotik mikrotübüllere katılacak olan tübülin sentezi ve kromozomal histon olmayan proteinlerin sentezidir. G2 evresinde MPF (olgunlaşma başlatan faktör) adlı bir protein bileşiği birikmeye başlar. MPF, mitozun başlamasına, kromozomların yoğunlaşmasına, çekirdek kılıfının yırtılm asına ve mitozla ilgili diğer olayların gerçekleşmesine neden olur.

B) Mesane epitel hücresi C) Kalp kası hücresi D) Renal epitel hücresi E) Kemik iliği hücresi Rejenerasyon kapasitelerine göre vücuttaki hücre gruplan 1. Labil (sürekli bölünen) hücreler •

Skuamöz epitel (deri, oral kavite, vagina, serviks uteri)



Küboidal epitel (pankreas, tükrük bezi, safra kanalları gibi ekzokrin organ duktusları



Prizmatik epitel (uterus-tuba-endoserviks epiteli, GİS epiteli)



Mesane değişici epitel



Kemik iliği hücreleri

2. Stabil (sessiz) hücreler: •

Parankimal epitel (hepatositler, renal hücreler, pankreatik epitel)



Mezenkimal hücreler (d.kas hücresi, fibroblastlar, kondrositler, osteositler, endotel.)

Doğru cevap: C 14. Aşağıdaki hücrelerden hangisinin sürekli bölünme özelliği vardır?

3. Bölünmeyen (permanant) hücreler: •

Nöronlar

A) Deri epitel hücresi

B) Hepatosit



Çizgili kas hücreleri

C) Fibroblast

D) Nöron



Kalp kası hücreleri

E) Çizgili kas hücresi Doğru cevap: A

Doğru cevap: C

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

18. Aşağıdaki organellerden hangisinin çevresi zarla çevrilidir? A)

Peroksizom

C)

Mikrotübül

D) Sentriol E) Mikrofilament

19. Aşağıdakilerden hangisinin zarla çevrilidir?

C)

I.

Ribozom Mikrotübül

Hücre zarı (plazma membranı)



Mitokondri



Granüllü endoplazmik retikulum (GER)



Düz (agranüler-kaba) endoplazmik retikulum (DERAGER)



Golgi bileşiği



Lizozom



Kaplı kesecikler



Salgı granülleri



Peroksizom (mikrocisimler)



Sentriol



Mikrofilaman

D) Mide E) ince bağırsak



Yaşlanmış membranların, hücre içi artıkların kahverengi pigment halinde birikmesidir.



Özellikle kalp hücresi ve nöronda, yani bölünmeyen hücrelerde görülürler.



Kalpte birikmesiyle brovvn (kahverengi) atrofi oluşur.

Doğru cevap: C 22. Hücre membranmda en cok bulunan madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Karbonhidrat C) Fosfolipid

B) Kolesterol D) Protein E) Sülfat

HÜCRE ZARI (PLAZMA MEMBRANI)

B) Zarla çevrili olmayan organeller:

Mikrotübül

B) Kalın bağırsak

C) Kalp

Lipofuksin





A) İskelet kası

D) Sentriol E) Mikrofilaman

A) Zarla çevrili ya da zar yapısındaki organeller:

Ribozom

karbon

21. Lipofuksin pigmentinin en cok bulunduğu organ aşağıdakilerden hangisidir?

Hücre işlevlerinin yürütülmesi için çeşitli metabolik aktivitelerin gerçekleştiği canlı hücre birimleridir.



(karoten,

Doğru cevap: C

B) Mitokondri

ORGANELLER •

c) Eksojen pigm entler parçacıkları).

B) Ribozom

Doğru cevap: A

A)

Kalpte birikmesiyle brovvn (kahverengi) atrofi oluşur.



Hücreyi sınırlandıran, sıvı-mozaik modelinde, asimetrik bir yapıdır.



Proteinlerin mozaik dağılımı ve lipid çift katmanının akışkanlığı membranın sıvı mozaik modelini oluşturur.



%55 protein, %25 fosfolipid, %13 kolesterol, %4 diğer lipidler ve %3 karbonhidrattan oluşmuştur.



Plazmalemma maddelerin hücre içine ve dışına geçişini düzenleyen seçici bir engel olarak işlev görür.

Doğru cevap: B 20.

Aşağıdakilerden hangisi bir ekzojen pigmenttir? A)

Hemoglobin

C)

Karoten

B) Lipofuksin D) Mielanin E) Hemosiderin

SİTOPLAZMA İNKLÜZYONLARI •

Çeşitli maddelerin hücre içindeki depolarıdır: a) Glikojen ve yağ damlacıkları b) Endojen pigmentler



Hemoglobin, hemosiderin, bilirubin, melanin, lipofuksin gibi pigmentlerdir.



Lipofuksin, yaşlanmış membranların, hücre içi artıkların kahverengi pigment halinde birikmesidir. Özellikle kalp hücresi ve nöronda, yani bölünmeyen hücrelerde görülürler.



8-10 nm kalınlığında olan hücre zarı, fosfolipid ve kolesterol içeren iki tabakalı bir lipid yapısındadır.



Zigotun içine, sperme ait mitokondriler giremez (girse bile bu çok az sayıdadır).



Lipidlerin arasına gömülmüş integral (intrensek) ve periferal (ekstrensek) proteinler içerir.



Bu nedenle, mitokondriyal kalıtım anneden gelir.



Lipid çift tabaka temel olarak fosfolipidlerden (fosfatidilkolin = lesitin, fosfatidilserin vb) oluşmuştur.



Mitokondride iç ve dış olmak üzere çift ünit zar vardır.





Fosfolipidin fosfat bölümü hidrofilik, yağ asidi bölümü ise hidrofobiktir.

Dış zar düzken, iç zar kristaları oluşturmak üzere katlantılar yapmıştır.





Lipid tabaka, suyun sızmasını engeller, glikoz, üre, iyonlar gibi suda eriyen maddeler için ana bariyeri oluşturur, oksijen, karbon dioksit ve alkol gibi yağda eriyen maddeler kolayca geçebilirler.

Fosforilasyon enzimleri, elektron transport işlemi iç zar (kristalar) üzerinde yerleşmiştir.



Bu nedenle yapısında en çok protein olan membran, mitokondri iç zarıdır.







İntegral proteinler genelde iyon kanalı olarak görev yaparlarken, bir bölümü de membrandan geçemeyen maddelerin iipid tabakadan geçişini sağlayan taşıyıcı proteinlerdir.



Görevli enzimler NADH dehidrogenaz, süksinat dehidrogenaz, sitokrom b, c ve sitokrom oksidaz’dır.



Hücreye dışarıdan gömülü periferal proteinler çoğunlukla reseptör olarak,içeriden gömülü periferal proteinlerse genelde enzim olarak görev yaparlar.

Bu tepkimeler sırasında, protonlar (H+), intrakristal alana pompalanmakta ve böylece bir proton farklanması kurulmaktadır.



Kolesterolün ana görevi, çift tabakanın suda erir maddelere karşı geçirgenlik derecesini belirlemeye yardım etmektir.

Bu farklanma boyunca geriye sızan protonlar, ATP sentaz enzimi tarafından adenozin trifosfat (ATP) sentezlenmesini yönetmektedir.



Dış zarda monoamin oksidaz (MAO) enzimi vardır.



Matrikste ise, kalsiyum içeren yoğun matriks granülleri izlenir.

Kolesterol içeriği arttıkça membranın akıcılığı azalmaktadır. •

İntegral proteinler ve lipidler, hücre zarının dış yüzüne tutunmuş olan polisakkarit zincirleri ile beraber glikokaliksi oluştururlar (glikoprotein ve glikolipid).

Doğru cevap: D 23. Aşağıdaki enzimlerden hangisi mitokondri dış zarında yerleşmiştir? A) Süksinat dehidrogenaz B) Karnitin C) Glutamat dehidrogenaz D) Monoamin oksidaz

Matrikste ayrıca, trikarboksilik asit (TCA) siklusu, beta oksidasyon, porfirin ve üre metabolizmasına ait enzimler yer alır. • •

Mitokondri iç zarı seçici geçirgendir.



Yağ asitleri iç zardan karnitin proteini ile geçerler.



Yoğun mitokondri içeren hücreler, güçlü asidofil boyanırlar.



Hematoksilen-Eozin ile ışık mikroskobunda kırmızı görülürler.



Mitokondrinin biyokimyasal markeri glutamat dehidrojenaz’dır (Matriks enzimi).

E) Na-K ATP az MİTOKONDRİ •

Hücre için gerekli enerjinin (ATP) elde edildiği organeldir.



Yüksek enerji metabolizmasına sahip hücreler (kalp kası hücreleri, böbrek tübül hücreleri) çok sayıda mitokondriye sahiptir.



M itokondriler hücrelerde enerji tüketim inin fazla olduğu yerlerde (titrek tüylü hücrelerin üst bölgelerinde, spermlerin orta kısmında ve iyon transportu yapan hücrelerin bazal kısmında) fazla bulunur.



Kendisi bölünerek yenilenebilen tek organeldir.



Kendine ait DNA, RNA, ribozom ve proteinleri vardır.

TCA siklusu enzimlerinden sadece süksinat dehidrogenaz iç zarda yerleşmiştir.

Doğru cevap: D 24. Mitokondri matriksinden sitoplâzmaya çıkarak, caspase enzimini aktive eden aşağıdakilerden hangisidir? A) Sitokrom C C) Glukoz-6-fosfatoz

B) Glutamat dehidrogenaz D) Glikozil transferaz

E) Katalaz APOPTOZİS •

P53 geninin bax protein ürünü mitokondri iç zarında kanal oluşturur.



Matrikste bulunan sitokrom C bu kanaldan sitoplâzmaya çıkar.

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

J

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

S ito k ro m C, apopitozisi olanCASPASE’ı aktive eder.

başlatan

enzim

26. SRP (signal recognition peptid) proteini hangi organel üzerinde bulunur?

CASPASE (C-Cystein, ASP-ASPartat-ASE) enzimi, proteinleri sistein ve aspartat rezidülerinden parçalar.

A) Düz endoplazmik retikulum B) Ribozom C) Granüllü endoplazmik retikulum D) Mitokondri

Apopitozis gerçekleşmiş olur. Doğru cevap: A

E) Golgi cismi •

SRP (signal recognition peptid) denilen molekül, ribozomda sentezlenen proteine bağlanır.



Ribozom da SRP aracılığıyla, GER membranında bulunan SRP-reseptörüne bağlanır ve protein sentezini bir süre daha devam ettirerek translasyonu durdurur.



GER keseciklerinde sentezlenen proteinler, taşıma kesecikleriyle (COP-II kaplı transport vezikülleri) Golgi cismine aktarılır. Salgının olgunlaştırılarak paketlenmesi Golgi cisminde gerçekleşir.

25. Hücre dışına salgılanacak proteinler ve lizozomal enzimlerin sentezlendiği organel aşağıdakilerden hangisidir? A) Granüllü endoplazmik retikulum B) Düz endoplazmik retikulum C) Proteozom D) Peroksizom E) Serbest ribozomlar GRANÜLLÜ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (GER) •

Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumlu organel, granüllü endoplazmik retikulumdur.



Hücre içi proteinler ribozomlarda sentezlenir.



Dış yüzüne ribozomların bağlandığı, ünit zarlarla çevrili, tübül ve sisternalardan oluşan organeldir.



Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumludur.



Kollajen, pıhtılaşma proteinleri, serum albumini ve immünglobulin gibi proteinler sentezlenir.



Pankreas asinus hücreleri (sindirim enzimleri), fibroblastlar (kollajen) ve plazma hücreleri (immünglobülinler) gibi protein salgılamak için özelleşm iş hücrelerde fazla miktarda GER bulunur.



• •







“Ribozomlarda protein sentezi” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: B 27. Hücresel membranların yapısını oluşturan fosfolipidlerin sentezi aşağıdaki organellerden hangisinde gerçekleşir? A) Düz endoplazmik retikulum B) Ribozom C) Granüllü endoplazmik retikulum D) Mitokondri E) Golgi cismi DÜZ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (DER) •

Dış yüzlerinde ribozom yoktur. Birbirleriyle ağızlaşan unit zarla çevrili tübüllerden oluşur.



DER’in ana görevi bütün hücresel membranların yapısını oluşturan çeşitli fosfolipidlerin sentezidir.



SRP (signal recognition peptid) denilen molekül, ribozomda sentezlenen proteine bağlanır.

Başlıca; steroid sentezi, ilaç detoksifikasyonu, glikojen ve lipid metabolizmasında görev yaparlar (karaciğerde Glukoz 6 fosfataz enzimini içerir, glikojen yıkımı ve glikolizde etkili.)



Ribozom da SRP aracılığıyla, GER membranında bulunan SRP-reseptörüne bağlanır ve protein sentezini bir süre daha devam ettirerek translasyonu durdurur.

Kas hücrelerinde triad ve diad yapısına katılarak kalsiyumun depolanması vesitoplazmaya salınması olaylarında da rol oynar.



Steroid sentezleyen adrenal korteks hücreleri ile karaciğer hücrelerinde iyi gelişmiş düz endoplazmik retikulum vardır.



Belirtilen işlevleri yürüten hücrelerde çok iyi gelişmiş olan organeli çevreleyen zarlar, GER zarlarıyla devamlılık gösterir.

Glikoproteinlerin merkezi glikozlanması, fosfolipitlerin sentezi, çok zincirli proteinlerin birleştirilmesi ve yeni yapılmış polipeptitlerin translasyon (çeviri) sonrası değişiklikleri de işlevleri arasındadır.

GER keseciklerinde sentezlenen proteinler, taşıma kesecikleriyle (COP-II kaplı transport vezikülleri) Golgi cismine aktarılır. Salgının olgunlaştırılarak paketlenmesi Golgi cisminde gerçekleşir. Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat gibi yan moleküller Golgi cisminde eklenir. (Posttranslasyonel modifikasyon). Olgun salgı ürünü hücre dışına verilmek üzere zarla çevrili olarak apikal sitoplazmaya aktarılır.

Doğru cevap: A 28. Proteinlerin posttranslasyonel modifikasyonunun gerçekleştiği hücre organeli aşağıdakilerden hangisidir? A) Peroksizom

Doğru cevap: A

B) Ribozom

C) Mitokondri

D) Proteozom E) Golgi cismi

SRP’nin sinyal peptide bağlanması

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

r

SRP'nin ayrılması

mRNA

Yeni polipeptid zinciri

SRP reseptör

GOLGİ CİSMİ

Uzayan peptid zinciri

GRANÜLLÜ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (GER)



Endoplazmik retikulum gibi zarla çevrili, tübül ve keseciklerden oluşmuş bir organeldir.



Tipik olarak çekirdek ile üst plazma membranı arasında yerleşmiştir.



Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumlu organel, granüllü endoplazmik retikulumdur.



Hücre içi proteinler ribozomlarda sentezlenir.



GER’de sentezlenen proteinler, transfer vezikülleri ile Golgi kompleksine aktarılır.



Dış yüzüne ribozomların bağlandığı, ünit zarlarla çevrili, tübül ve sisternalardan oluşan organeldir.



Burada karbonhidrat (glikozilasyon), sülfat, fosfat gibi gruplar eklenir. Özellikle oligosakkaritleri, proteinlerin, serin ve treonin aminoasitlerinin olduğu bölgelere ekler. Bu olaya proteinlerin posttranslasyonel modifikasyonu denir. Golgi kompleksi ayrıca, proteinlerin sınırlı proteolizinden de sorumludur.



Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumludur.



Kollajen, pıhtılaşma proteinleri, serum albumini ve immünglobulin gibi proteinler sentezlenir.



Pankreas asinus hücreleri (sindirim enzimleri), fibroblastlar (kollajen) ve plazma hücreleri (immünglobülinler) gibi protein salgılamak için özelleşm iş hücrelerde fazla miktarda GER bulunur.

• • • •

Mukus salgılayan Goblet hücreleri gibi hücrelerde golgi kompleksi boldur.





Golgi kompleksinin önemli bir özelliği, vezikül yapımı ve dağıtımı ile ilgili GTP veya GDP bağlı kontrol düzenleyici proteinler (küçük-small- G proteinler) dizisi içermesidir.

Glikoproteinlerin merkezi glikozlanması.fosfolipitlerin sentezi, çok zincirli proteinlerin birleştirilmesi ve yeni yapılmış polipeptitlerin translasyon (çeviri) sonrası değişiklikleri de işlevleri arasındadır.





İkinci bir önemli özelliği SNARE (Soluble Nethylmaleimide sensetive factor Attacment Receptor) proteinlerinin varlığıdır.

SRP (signal recognition peptid) denilen molekül, ribozomda sentezlenen proteine bağlanır.



Ribozom da SRP aracılığıyla, GER membranında bulunan SRP-reseptörüne bağlanır ve protein sentezini bir süre daha devam ettirerek translasyonu durdurur.



GER keseciklerinde sentezlenen proteinler, taşıma kesecikleriyle (COP-II kaplı transport vezikülleri) Golgi cismine aktarılır. Salgının olgunlaştırılarak paketlenmesi Golgi cisminde gerçekleşir.



Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat gibi yan moleküller Golgi cisminde eklenir. (Posttranslasyonel modifikasyon).



Olgun salgı ürünü hücre dışına verilmek üzere zarla çevrili olarak apikal sitoplazmaya aktarılır.



v-(vezikül)-SNARE vezikül duvarında, t-(hedef)SNARE’lere kilit ve anahtar şeklinde bağlanır.



Işık mikroskobu düzeyinde gümüşleme gibi özel yöntemlerle izlenebilir.

Doğru cevap: E 29. Lizozomal enzimlerin sentezinden organel aşağıdakilerden hangisidir? A) Düz endoplazmik retikulum C) Granüllü endoplazmik retikulum E) Golgi cismi

sorumlu

B) Ribozom D) Mitokondri

Doğru cevap: C

L.

30. Hücre içinde detoksifikasyon organelde yapılır?

işlemi

hangi



Olgunlaşmasını tamamlamış lizozom primer lizozom olarak adlandırılır.



Hücre dışından alınmış yabancı maddeyi içeren vezikülle birleşmiş lizozom ise sekonder lizozom olarak isimlendirilir.



Pinositoz yoluyla alınmış protein içeren pinositotik veziküllerle lizozomların birleşmesi sonucu da multiveziküler cisim olarak adlandırılan sekonder lizozomlar meydana gelir.



Artık (rezidüel) cisimler: Lizozomal enzimler ile tam olarak sindirilemeyen ve membranla çevrili vakuol (rezidüel vakuol = telolizozom) içinde bulunan maddelerden oluşur.



Lizozomlarda bakteri hücre zarını eriten lizozim, bakterilerin üremesi için gerekli olan demir ve diğer iyonları bağlayan lizoferrin ve hidrolazları aktifleyen pH’sı 5 civarında bir asit bulunur.



Granüllü endoplazmik retikulumda yapılan lizozomal enzimler, önce Golgi’de mannoz-6-fosfatla (M6P) işaretlenir. İşaretlenmiş enzimler klatrin kaplı veziküldeki M6P reseptörüne bağlanıp lizozomlara transfer edilir.



Hücrelerin fagosite ettiği maddeleri sindiren bakterisid enzimler içerirler:



Esteraz, Asit fosfataz, Sülfataz, Katepsin, Beta glukronidaz.

A) Mitokondri B) Ribozom C) Granüllü endoplazmik retikulum D) Granülsüz Endoplazmik retikulum E) Golgi Granülsüz endoplazm ik retikulum: •

Endoplazmik retikulumun ribozom içermeyen bölgesidir.



Agranüler ya da düz endoplazmik retikulum adını alan bu bölge hücredeki lipid madeleri özellikle fosfolipid ve kolesterolü sentezler ve birçok enzimatik süreci gerçekleştirir.



Steroid hormon sentezi, (adrenal kortex hücrelerinde çok gelişmiştir).



ilaç detoksifikasyonu, kas hücrelerinde Ca++ regülasyonu glikojen ve lipid metabolizmasında fonksiyonu vardır.



Düz endoplazm ik retikulum un kastaki adı sarkoplazmik retikulumdur.



Enerji gereksinimi için glikojen kullanılacağı zaman, glikojen yıkımını denetleyen enzimleri sağlar.



İlaçlar gibi hücreye zarar verebilecek maddeleri konjügasyon, oksidasyon, hidroliz, glukuronikasitle birleştirme ya da başka bir yolla zehirsizleştiren çok sayıda enzimi içerir.

“Lizozom tipleri” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: D

Doğru cevap: D 31. Golgi cisimciğinden boğumlanarak ayrılmak suretiyle oluşan organel aşağıdakilerden hangisidir?

32. SNARE proteinleri içeren aşağıdakilerden hangisidir? A) Peroksizom C) Mitokondri

A) Granüllü endoplazmik retikulum B) Düz endoplazmik retikulum C) Golgi cismi D) Lizozom

hücre

organeli

B) Ribozom D) Proteozom E) Golgi cismi

GOLGİ CİSMİ •

Endoplazmik retikulum gibi zarla çevrili, tübül ve keseciklerden oluşmuş bir organeldir.



Tipik olarak çekirdek ile üst plazma membranı arasında yerleşmiştir.

E) Ribozom LİZOZOM •

Golgi cisimciğinden boğumlanarak oluşurlar.





0.2-0.4 pm çapında, unit zarla çevrili, hidrolitik enzim ler içeren (başlıca asit hidrolazlar) organeldir.

GER’de sentezlenen proteinler, transfer vezikülleri ile Golgi kompleksine aktarılır.



Burada karbonhidrat (glikozilasyon), sülfat, fosfat gibi gruplar eklenir.



Asit hidrolazlar, asit pH’da çalışan sindirici enzimlerdir ve lizozom membranında H-ATPaz pompası bulunur.



Özellikle oligosakkaritleri, proteinlerin, serin ve treonin aminoasitlerinin olduğu bölgelere ekler.



Bu olaya proteinlerin modifikasyonu denir.



Golgi kompleksi ayrıca, proteinlerin sınırlı proteolizinden de sorumludur.



Mukus salgılayan Goblet hücreleri gibi hücrelerde golgi kompleksi boldur.





Lizozom, fagositozla hücreye alınan yabancı maddelerle, hücre içinde oluşan artık maddelerin parçalanmasından sorumludur. Bu nedenle makrofajlarda (fagositoz yapan hücrelerde) bol lizozom bulunur.

posttranslasyonel

~\

S e k o n d e r R e z id u e l

lizozom

Q

Fagositoz

cisim

q

O. ,0 ° G

| H E nd o sito z

Erken endozom Geç endozom

Sekonder lizozomlar



Golgi kompleksinin önemli bir özelliği, vezikül yapımı ve dağıtımı ile ilgili GTP veya GDP bağlı kontrol düzenleyici proteinler (küçük-small- G proteinler) dizisi içermesidir.



İkinci bir önemli özelliği SNARE (Soluble Nethylmaleimide sensetive factor Attacment Receptor) proteinlerinin varlığıdır.



v-(vezikül)-SNARE vezikül duvarında, t-(hedef)SNARE’lere kilit ve anahtar şeklinde bağlanır.



Işık mikroskobu düzeyinde gümüşleme gibi özel yöntemlerle izlenebilir.



Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumludur.



Kollajen, pıhtılaşma proteinleri, serum albumini ve immünglobulin gibi proteinler sentezlenir.



Pankreas asinus hücreleri (sindirim enzimleri), fibroblastlar (kollajen) ve plazma hücreleri (immünglobülinler) gibi protein salgılamak için özelleşm iş hücrelerde fazla miktarda GER bulunur.



Glikoproteinlerin merkezi glikozlanması.fosfolipitlerin sentezi, çok zincirli proteinlerin birleştirilmesi ve yeni yapılmış polipeptitlerin translasyon (çeviri) sonrası değişiklikleri de işlevleri arasındadır.



SRP (signal recognition peptid) denilen molekül, ribozomda sentezlenen proteine bağlanır.



Ribozom da SRP aracılığıyla, GER membranında bulunan SRP-reseptörüne bağlanır ve protein sentezini bir süre daha devam ettirerek translasyonu durdurur.



GER keseciklerinde sentezlenen proteinler, taşıma kesecikleriyle (COP-II kaplı transport vezikülleri) Golgi cismine aktarılır. Salgının olgunlaştırılarak paketlenmesi Golgi cisminde gerçekleşir.



Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat gibi yan moleküller Golgi cisminde eklenir. (Posttranslasyonel modifikasyon).



Olgun salgı ürünü hücre dışına verilmek üzere zarla çevrili olarak apikal sitoplazmaya aktarılır.

Doğru cevap: E 33. COP-II kaplı transport veziküllerinin GER’de sentezlenmiş proteinleri götürdüğü organel aşağıdakilerden hangisidir? A) Düz endoplazmik retikulum B) Peroksizom C) Granüllü endoplazmik retikulum D) Mitokondri E) Golgi cismi GRANÜLLÜ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (GER) •

Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumlu organel, granüllü endoplazmik retikulumdur.



Hücre içi proteinler ribozomlarda sentezlenir.



Dış yüzüne ribozomların bağlandığı, ünit zarlarla çevrili, tübül ve sisternalardan oluşan organeldir.

Doğru cevap: C

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

r

34. Aşağıdaki enzimlerden bulunmaz? A) Asit fosfataz C) Esteraz

hangisi

lizozomlarda

35. Glutamat dehidrogenaz aşağıdaki hücre bileşenlerinden hangisine özgü bir enzimdir? A) Lizozom B) Granüllü endoplazma reticulum

B) Ürik asit oksidaz D) Sülfataz E) Katepsin

Ürik asit oksidaz gibi enzim ler lizozomlarda değil peroksizomlarda bulunur. LİZOZOM

içi

C) Mitokondri D) Golgi birleşiği E) Peroksizom "Organellerin Biyokimyasal Markerleri Fonksiyonları" başlıklı tabloya bakınız.

ve

Temel



Golgi cisimciğinden boğumlanarak oluşurlar.

Doğru cevap: C



0.2-0.4 pm çapında, unit zarla çevrili, hidrolitik enzim ler içeren (başlıca asit hidrolazlar) organeldir.

36. X’e bağlı adrenolökodistrofi’de etkilenen hücre organeli aşağıdakilerden hangisidir?



Asit hidrolazlar, asit pH’da çalışan sindirici enzimlerdir ve lizozom membranında H-ATPaz pompası bulunur.

A) Mitokondri



Lizozom, fagositozla hücreye alınan yabancı maddelerle, hücre içinde oluşan artık maddelerin parçalanmasından sorumludur.

D) Peroksizom



Bu nedenle makrofajlarda (fagositoz yapan hücrelerde) bol lizozom bulunur.



Olgunlaşmasını tamamlamış lizozom primer lizozom olarak adlandırılır.



Hücre dışından alınmış yabancı maddeyi içeren vezikülle birleşmiş lizozom ise sekonder lizozom olarak isimlendirilir.



Pinositoz yoluyla alınmış protein içeren pinositotik veziküllerle lizozomların birleşmesi sonucu da multiveziküler cisim olarak adlandırılan sekonder iizozomlar meydana gelir.



Artık (rezidüel) cisimler: Lizozomal enzimler ile tam olarak sindirilemeyen ve membranla çevrili vakuol (rezidüel vakuol = telolizozom) içinde bulunan maddelerden oluşur.







B) Ribozom C) Lizozom E) Granülsüz endoplazmik retikulum PEROKSİZOM •

Böbrek ve karaciğer hücrelerinde bol bulunurlar.



Peroksizomlar, mitokondri gibi oksijen kullanırlar, ancak ATP sentezi yapmazlar.



Lizozomlara fiziksel açıdan benzerler, iki önemli farkları vardır: Golgi apareyi tarafından değil, kendilerini çoğaltarak (self-replication) ya da düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesiyle oluşurlar. Hidrolazlardan çok, oksidaz enzimleri içerirler.



Peroksizomun esas görevi, sp e s ifik organik substratları okside etmektir (2H20 2—> 2H20 + 0 2).

Lizozomlarda bakteri hücre zarını eriten lizozim, bakterilerin üremesi için gerekli olan demir ve diğer iyonları bağlayan lizoferrin ve hidrolazları aktifleyen pH’sı 5 civarında bir asit bulunur.



Biyokimyasal markeri katalazdır.



Granüllü endoplazmik retikulumda yapılan lizozomal enzimler, önce Golgi'de mannoz-6-fosfatla (M6P) işaretlenir. İşaretlenmiş enzimler klatrin kaplı veziküldeki M6P reseptörüne bağlanıp lizozomlara transfer edilir.

Peroksizom ayrıca, ila çla rın ve bazı to ksik maddelerin, karaciğer ve böbrekte yıkımından da sorumludur. Etil alkol kullanan kişilerde alınan alkolün yarısı asetaldehite peroksizomlarda çevrilir.



Safra a sitle rin in safra tuzlarına dönüştüğü yerdir.



Hücrelerin fagosite ettiği maddeleri sindiren bakterisid enzimler içerirler: Esteraz, Asit fosfataz, Sülfataz, Katepsin, Beta glukronidaz



Proteinler, şaperon proteinler (peroksin) adını alan özgün sinyal zincirleriyle peroksizomlara yönlendirilirler.



Peroksizom zar taşıyıcısını kodlayan genlerden bir tanesindeki bir mutasyon, çocukluk X’e bağlı adrenolökodistrofi'ye neden olur.

“Lizozom tipleri” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: B

Peroksizomlarda katalazdan başka, D ve L aminoasit oksidaz, hidroksiasit oksidaz, ürat oksidaz gibi enzimler de bulunur.

Bu hastalıkta, çok uzun zincirli yağ asitlerinin (3oksidasyonu kusurludur.



|

Tablo: O rganellerin Biyokimyasal M ark erleri ve Tem el Fonksiyonları Organel

Biyokimyasal marker

Temel fonksiyon

Çekirdek

DNA

DNA’dan RNA sentezi (transkripsiyon)

Mitokondri

Glutamat dehidrogenaz

Sitrik asit siklusu, oksidatif fosforilasyon

Yüksek ribozomal

Hücre içinde kullanılacak yapısal protein sentezi

RNA içeriği

(glikoliz enzimleri, sitoplazmik veya membran proteinleri gibi)

Ribozom Granüllü Endoplazmik Retikulum

Glukoz-6-fosfataz

Hücre dışına verilecek ya da lizozomal enzimlerin sentezi Lipid, kolesterol, steroid hormon sentezi,

Düz Endoplazmik Retikulum Lizozom

Hücre zarı

Golgi bileşiği

Peroksizom

Hücre iskeleti Sitozol

Glukoz-6-fosfataz

(Sitokrom P450) oksidasyonu, Ca ve karbonhidrat metabolizması, Ksenobiotiklerin depolanması

Asit hidrolazlar

Asit hidrolazlarla pek çok makromolekülün yıkımı,

(Ör: Asit fosfataz)

hücre içi sindirim

NA-K-ATPaz,

Hücre içi ve dışına doğru moleküllerin taşınması,

5’ Nükleotidaz

Hücre adezyonu, sinyal iletimi, zar potansiyeli oluşturma

Glikozil transferaz

Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat eklenmesi,

Lizozom oluşumu, hücre içi zar trafiği

Katalaz,

Uzun zincirli yağ asitlerinin oksidasyonu ve

Ürik asit oksidaz

amino asitlerin yıkımı

Özgül işaretleyici

Mikrofilaman, mikrotübül, arafilaman,

enzimi yok

hareket ve yapısal destek

Laktat dehidrogenaz

Glikoz, yağ asit sentezi

Peroksizom zarından taşınmada çok daha ciddi bir kusur yapan otozomal bir mutasyon, bebeklikte öldürücü olan Zellweger sendromuna neden olur. •

Peroksizomların sayısı, peroksizom çoğaltıcıları tarafından arttırılır. Bunlar, çekirdekteki, peroksizom çoğalmasını etkinleştiren reseptörler (PPAR’lar) üzerine etki yapar.



Peroksizomlar, 18 karbondan uzun zincirli yağ asitlerini okside edip daha küçük parçalara ayırır. Doğru cevap: D 37.

Zellvveger sendromuna yol açan bozukluğu hangi organele aittir?

Bu reseptörler, steroid hormon reseptörlerini da kapsayan, hormona duyarlı çekirdek transkripsiyon faktörü üst ailesinin üyeleridir. •

Üç farklı gen tarafından kodlanan üç izoform vardır.

A)

Peroksizom

C)

Golgi aygıtı

fonksiyon

B) Mitokondri D) Endoplazmik retikulum E) Çekirdek

PEROKSİZOM •

Böbrek ve karaciğer hücrelerinde bol bulunurlar.

Bunlar: PPARa, PPARy ve PPARö’dır.



insüline duyarlaştıran bir ilaç olan troglitazon, PPARy'ya bağlanır ve insüline duyarlılığını artırır.

Peroksizomlar, mitokondri gibi oksijen kullanırlar, ancak ATP sentezi yapmazlar.



Lizozomlara fiziksel açıdan benzerler, iki önemli farkları vardır:

PPARy’nın etkinleştirilmesi, hücrelerin adipositlere farklılaşmasına neden olur.

Golgi apareyi tarafından değil, kendilerini çoğaltarak (self-replication) ya da düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesiyle oluşurlar.

PPARÖ geninin mutasyonları, insüline direnci arttırır ve diabetes mellitus ile hipertansiyona neden olur. •

Uzun zincirli yağ asidleri mitokondri iç zarından geçemezler.

Peroksizomal enzimler sitoplazmadaki serbest ribozomlar tarafından sentezlenir.

Hidrolazlardan çok, oksidaz enzimleri içerirler. •

Peroksizomun esas görevi, spesifik organik substratları okside etmektir (2H20 2-> 2H20 + o 2).

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

11

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

12



Biyokimyasal markeri katalazdır.



Peroksizom ayrıca, ilaçların ve bazı toksik maddelerin, karaciğer ve böbrekte yıkımından da sorumludur. Etil alkol kullanan kişilerde alınan alkolün yarısı asetaldehite peroksizomlarda çevrilir.



Safra asitlerinin safra tuzlarına dönüştüğü yerdir.



Peroksizomlarda katalazdan başka, D ve L aminoasit oksidaz, hidroksiasit oksidaz, ürat oksidaz gibi enzimler de bulunur.



Proteinler, şaperon proteinler (peroksin) adını alan özgün sinyal zincirleriyle peroksizomlara yönlendirilirler.



Peroksizom zar taşıyıcısını kodlayan genlerden bir tanesindeki bir mutasyon, çocukluk X’e bağlı adrenolökodistrofi’ye neden olur.

“Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar” başlıklı tabloya bakınız. Doğru cevap: C 39. Hürler hastalığı aşağıdaki organellerden hangisine özgüdür? A) Mitokondri C) Lizozom

E) Endoplazmik retikulum "Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar” başlıklı tabloya bakınız. Doğru cevap: C 40. I hücresi hastalığı hangisine özgüdür?

Bu hastalıkta, çok uzun zincirli yağ asitlerinin poksidasyonu kusurludur.



Peroksizomların sayısı, peroksizom çoğaltıcıları tarafından arttırılır.

aşağıdaki

organellerden

A) Mitokondri B) Mikrotübül C) Lizozom

Peroksizom zarından taşınmada çok daha ciddi bir kusur yapan otozomal bir mutasyon, bebeklikte öldürücü olan Zellvveger sendromuna neden olur. •

B) Mikrotübül D) Golgi

D) Golgi E) Endoplazmik retikulum "Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar” başlıklı tabloya bakınız.

Bunlar, çekirdekteki, peroksizom çoğalmasını etkinleştiren reseptörler (PPAR’lar) üzerine etki yapar.

Doğru cevap: D

Bu reseptörler, steroid hormon reseptörlerini da kapsayan, hormona duyarlı çekirdek transkripsiyon faktörü üst ailesinin üyeleridir.

41. Hatalı kıvrılmış ya da virüs tarafından kodlanmış proteinlerin, yıkım için proteozomlara aktarılmasını sağlayan protein aşağıdakilerden hangisidir?

Üç farklı gen tarafından kodlanan üç izoform vardır.

A) Klatrin

Bunlar: PPARa, PPARy ve PPARö’dır.

C) Ubikuitin

insüline duyarlaştıran bir ilaç olan troglitazon, PPARy'ya bağlanır ve insüline duyarlılığını artırır.

B) Kuinin D)Treonin E) Telomer

PROTEOZOM

PPARy’nın etkinleştirilmesi, hücrelerin adipositlere farklılaşmasına neden olur.



Merkezi bölümlerinde ATPaz ve ubikuitin denilen, protein tanıyan bir parça bulunur.

PPARÖ geninin mutasyonları, insüline direnci arttırır ve diabetes mellitus ile hipertansiyona neden olur.





Peroksizomal enzimler sitoplazmadaki serbest ribozomlar tarafından sentezlenir.





Uzun zincirli yağ asidleri mitokondri iç zarından geçemezler.

Ubikuitin molekülü, hatalı kıvrılmış ya da virüs tarafından kodlanmış proteinlerin, yıkım için proteozomlara aktarılmasını sağlar. Proteozomlar hücrede ihtiyaç duyulmayan proteinleri uzaklaştırırlar ve spesifik bir proteinin belirli zamandaki aktivitesinin kısıtlanmasını önlemede çok yararlıdırlar.

Peroksizomlar, 18 karbondan uzun zincirli yağ asitlerini okside edip daha küçük parçalara ayırır.



Doğru cevap: A



38. Metakromatik lökodistrofi aşağıdaki organellerden hangisine ait bir hastalıktır?



A) Mitokondri C) Lizozom

Proteozom veya hücrenin protein kontrolünü yapan mekanizmalarda bozulma o hücrede aşırı protein birikimine neden olur. Beyinde bu olay direk beyin fonksiyonlarını etkiler ve nörodejenerasyon yapar. Alzheimer hastalığı ve Huntington hastalığı bu şekildeki protein aggregatlarla oluşan nörolojik hastalıklardır.

B) Mikrotübül D) Golgi E) Endoplazmik retikulum

Doğru cevap: C

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

13

Tablo: Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar Etkilenen Hücre

Hastalık

Mitokondri

Moleküler Defekt

Morfolojik Değişiklik

Klinik Belirti

Mitokondriyal sitopati

Oksidatif fosforilasyonda defekt

Kas mitokondrilerinin büyüklük ve sayısında artış

yüksek bazal metabolizma

Hareketsiz titrek tüy sendromu

Sil ve ftagellumda dinein bulunmayışı

Çift mikrotübüllerde kolların yokluğu

Fare (Acomys) diyabeti

Pankreas B hücrelerinde tübülin azalması

B-hücrelerinde mikrotübül azalması

Metakromatik lökodistrofi

Lizozomal sülfataz yokluğu

Dokuda lip it birikimi (serebrosit)

Motor ve mental bozulma

Hürler hastalığı

Lizozomal a-L-iduronidaz yokluğu

Dokuda dermatan sülfat birikimi

Büyüme ve mental gerilik

l-hücresi hastalığı

Fosfotransferaz yetmezliği

Birçok hücrede inklizyon partiküllerinin depolanması

Fizikomotor gerilik, kemik anormallikleri

Hipertiroidi olmadığı halde Erkek sterilitesi ve kronik solunum yolu enfeksiyonuyla birlikte hareketsiz sil ve flagellum

Mikrotübül

Kan şekerinin artması (diyabet)

s

I!

|J

Golgi kompleksi

i1

42. Steroid sentezinden sorumlu aşağıdakilerden hangisidir? A) Düz endopiazmik retikulum C) Granüllü endopiazmik retikulum E) Golgi cismi

organel

B) Ribozom D) Mitokondri

DÜZ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (DER) • •









Dış yüzlerinde ribozom yoktur. Birbirleriyle ağızlaşan unit zarla çevrili tübüllerden oluşur. DER’in ana görevi bütün hücresel membranların yapısını oluşturan çeşitli fosfolipidlerin sentezidir. Başlıca; steroid sentezi, ilaç detoksifikasyonu, glikojen ve lipid metabolizmasında görev yaparlar (karaciğerde Glukoz 6 fosfataz enzimini içerir, glikojen yıkımı ve glikolizde etkili.) Kas hücrelerinde triad ve diad yapısına katılarak kalsiyumun depolanması ve sitoplazmaya salınması olaylarında da rol oynar. Steroid sentezleyen adrenal korteks hücreleri ile karaciğer hücrelerinde iyi gelişmiş düz endopiazmik retikulum vardır. Belirtilen işlevleri yürüten hücrelerde çok iyi gelişmiş olan organeli çevreleyen zarlar, GER zarlarıyla devamlılık gösterir.

Doğru cevap: A

KAPLI KESECİKLER •

Hücre zarının dış yüzünde klatrin adı verilen bir protein bulunur.



Klatrin üzerinde LDL reseptörleri gibi özel reseptörler vardır.



Reseptör-ligand kompleksi sitoplazmaya alınır.

endositoz

ile



Bu olaya reseptör aracılı endositoz adı verilir.



Daha sonra alınan madde endozomlara, gerekirse lizozoma geçer.



Klatrin kaplı vezikül tekrar membrana geri döner.



B12 vitamini ve transferrin de klatrin kaplı veziküller aracılığıyla hücreye alınır.



Hücrede demir bırakılır, apotransferrin-reseptör kompleksi membrana geri döner.

Doğru cevap: C 44. Katalaz aşağıdaki hücre içi hangisine özgü bir enzimdir?

bileşenlerinden

A) Lizozom B) Granüllü endoplazma reticulum C) Mitokondriyon D) Golgi birleşiği E) Peroksizom “Orgarıellerin Biyokimyasal Markerleri ve Temel Fonksiyonları” başlıklı tabloya bakınız.

43. Reseptör aracılı endositoz ile emilen vitamin aşağıdakilerden hangisidir? A) A vitamini C) B12 vitamini

B) D vitamini D) E vitamini E) K vitamini

Doğru cevap: E 45. Aşağıdaki organellerin hangisinin biyokimyasal markerı 5’ Nükleotidaz enzimidir? A) Peroksizom C) Hücre zarı

B) D) E) Proteozom

Ribozom Mitokondri

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

14

“Organellerin Biyokimyasal Markerieri ve Temel Fonksiyonları” başlıklı tabloya bakınız.

48. Çok uzun zincirli yağ asitlerinin oksidasyonu ve aminoasitlerin yıkımından sorumlu organel aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru cevap: C A) Mitokondri 46. Özgül işaretleyici enzimi aşağıdakilerden hangisidir?

olmayan

C)

organel

B) Ribozom

Lizozom

D) Peroksizom E) Sitozol

Doğru cevap: D

A) Lizozom B) Granüllü endoplazma reticulum C) Mitokondriyon

49. Mitokondri gibi oksijeni kullandığı halde ATP üretmeyen organel aşağıdakilerden hangisidir?

D) Golgi birleşiği

A) Mitokondri C) Lizozom

E) Hücre iskeleti ‘‘Organellerin Biyokimyasal Markerieri ve Temel Fonksiyonları” başlıklı tabloya bakınız.

B) Ribozom D) Peroksizom

E) Granüllü endoplazmik retikulum Doğru cevap: D

Doğru cevap: E 47. Laktat dehidrogenaz aşağıdaki hücre bileşenlerinden hangisine özgü bir enzimdir?

içi

50. H20 2’yi etkisizleştirerek su ve serbest oksijen radikali oluşturan enzim hangi organelde bulunmaktadır?

A) Sitozol

A) Mitokondri

B) Granüllü endoplazma reticulum

B) Ribozom

C) Golgi birleşiği D) Mitokondriyon E) Peroksizom

C) Lizozom D) Peroksizom E) Granüllü endoplazmik retikulum

“Organellerin Biyokimyasal Markerieri ve Temel Fonksiyonları" başlıklı tabloya bakınız.

Doğru cevap: D

Doğru cevap: A [

Tablo: Organellerin Biyokimyasal Markerieri ve Temel Fonksiyonları Organel

Biyokimyasal marker

Temel fonksiyon

Çekirdek

DNA

DNA’dan RNA sentezi (transkripsiyon)

Mitokondri

Glutamat dehidrogenaz

Sitrik asit siklusu, oksidatif fosforilasyon

Ribozom

Yüksek ribozomat RNA içeriği

Hücre içinde kullanılacak yapısal protein sentezi (glikoliz enzimleri, sitoplazmik veya membran proteinleri gibi)

Granüllü Endoplazmik Retikulum

Glukoz-6-fosfataz

Hücre dışına verilecek ya da lizozomal enzimlerin sentezi Lipid, kolesterol, steroid hormon sentezi,

Düz Endoplazmik Retikulum

Glukoz-6-fosfataz

(Sitokrom P450) oksidasyonu, Ca ve karbonhidrat metabolizması, Ksenobiotiklerin depolanması

Lizozom Hücre zarı Golgi bileşiği

Asit hidrolazlar(Ör: Asit fosfataz) NA-K-ATPaz, 5’ Nükleotidaz Glikozil transferaz

Asit hidrolazlarla pek çok makromolekülün yıkımı, hücre içi sindirim

Hücre içi ve dışına doğru moleküllerin taşınması, Hücre adezyonu, sinyal iletimi, zar potansiyeli oluşturma Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat eklenmesi, Lizozom

oluşumu, hücre içi zar trafiği

Katalaz,

Uzun zincirli yağ asitlerinin oksidasyonu ve amino asitlerin

Ürik asit oksidaz

yıkımı

Hücre iskeleti

Özgül işaretleyici enzimi yok

Mikrofilaman, mikrotübül, ara filaman, hareket ve yapısal destek

Sitozol

Laktat dehidrogenaz

Glikoz, yağ asit sentezi

Peroksizom

51. Aşağıdaki organellerden hangisi düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesi ile oluşur? A) Proteozom C) Peroksizom

İnsüline duyarlaştıran bir ilaç olan troglitazon, PPARy’ya bağlanır ve insüline duyarlılığını artırır. PPARy’nın etkinleştirilmesi, hücrelerin adipositlere farklılaşmasına neden olur.

B) Ribozom

PPARÖ geninin mutasyonları, insüline direnci arttırır ve diabetes mellitus ile hipertansiyona neden olur.

D) Mitokondri E) Golgi cismi

PEROKSİZOM •

Böbrek ve karaciğer hücrelerinde bol bulunurlar.



Peroksizomlar, mitokondri gibi oksijen kullanırlar, ancak ATP sentezi yapmazlar.



Lizozomlara fiziksel açıdan benzerler, iki önemli farkları vardır: Golgi apareyi tarafından değil, kendilerini çoğaltarak (self-replication) ya da düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesiyle oluşurlar. Hidrolazlardan çok, oksidaz enzimleri içerirler.



Peroksizomal enzimler sitoplazmadaki serbest ribozomlar tarafından sentezlenir.



Uzun zincirli yağ asidleri mitokondri iç zarından geçemezler. Peroksizomlar, 18 karbondan uzun zincirli yağ asitlerini okside edip daha küçük parçalara ayırır.

Doğru cevap: C 52. Aşağıdakiierden hangisinin biyokimyasal marker olarak kullanılan özgül işaretleyici enzimi yoktur?

Peroksizomun esas görevi, spesifik organik substratları okside etmektir

A) Granüllü endoplazmik retikulum B) Ribozom C) Hücre zarı

(2H20 2—> 2H20 + 0 2). •

Biyokimyasal markeri katalazdır.

D) Hücre iskeleti



Peroksizom ayrıca, ilaçların ve bazı toksik maddelerin, karaciğer ve böbrekte yıkımından da sorumludur. Etil alkol kullanan kişilerde alınan alkolün yarısı asetaldehite peroksizomlarda çevrilir.

E) Düz endoplazmik retikulum

• •

Safra asitlerinin safra tuzlarına dönüştüğü yerdir. Peroksizomlarda katalazdan başka, D ve L aminoasit oksidaz, hidroksiasit oksidaz, ürat oksidaz gibi enzimler de bulunur.



Proteinler, şaperon proteinler (peroksin) adını alan özgün sinyal zincirleriyle peroksizomlara yönlendirilirler.



Peroksizom zar taşıyıcısını kodlayan genlerden bir tanesindeki bir mutasyon, çocukluk X’e bağlı adrenolökodistrofi’ye neden olur. Bu hastalıkta, çok uzun zincirli yağ asitlerinin poksidasyonu kusurludur. Peroksizom zarından taşınmada çok daha ciddi bir kusur yapan otozomal bir mutasyon, bebeklikte öldürücü olan Zellvveger sendromuna neden olur.



Peroksizomların sayısı, peroksizom çoğaltıcıları tarafından arttırılır. Bunlar, çekirdekteki, peroksizom çoğalmasını etkinleştiren reseptörler (PPAR’lar) üzerine etki yapar.

Hücre iskeletinin özgül işaretleyici enzimi yoktur. “Organellerin Biyokimyasal Markerleri Fonksiyonları" başlıklı tabloya bakınız.

Üç farklı gen tarafından kodlanan üç izoform vardır. Bunlar: PPARa, PPARy ve PPARö’dır.

ve

Temel

Doğru cevap: D 53. İmmotil silia sendromu aşağıdaki organellerden hangisine ait bir hastalıktır? A) Mitokondri B) Mikrotübül C) Lizozom D) Golgi E) Endoplazmik retikulum "Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar" başlıklı tabloya bakınız. Doğru cevap: B 54. Aşağıdakiierden deâildir?

hangisi

bir

mikrofilaman

A) Gelsolin

B) Fimbrilin

C) Vimentin

D) Alfa-aktinin E) Formin

Doğru cevap: C 55. Aşağıdakiierden hangisi bir mikrofilamandır? A) Desmin

Bu reseptörler, steroid hormon reseptörlerini da kapsayan, hormona duyarlı çekirdek transkripsiyon faktörü üst ailesinin üyeleridir. •



B) Keratin D) Alfa-aktinin

C) Vimentin

E) Glial fibriler asidik protein MİKROFİLAMANLAR •

Yaklaşık 7 nm çapında ve birkaç mikrometre uzunluğunda, aktin filamanları içeren esnek yapılardır.

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

15

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

16

Tablo: Organellerin Biyokimyasal Markerleri ve Temel Fonksiyonları Organel

Temel fonksiyon

Biyokimyasal marker

Çekirdek

DNA

DNA’dan RNA sentezi (transkripsiyon)

Mitokondri

Glutamat dehidrogenaz

Sitrik asit siklusu, oksidatif fosforilasyon

Yüksek ribozomal

Hücre içinde kullanılacak yapısal protein sentezi

RNA içeriği

(glikoliz enzimleri, sitoplazmik veya membran proteinleri gibi)

Ribozom Granüllü Endoplazmik Retikulum

Hücre dışına verilecek ya da

Glukoz-6-fosfataz

lizozomal enzimlerin sentezi Lipid, kolesterol, steroid hormon sentezi,

Düz Endoplazmik Retikulum Lizozom Hücre zarı Golgi bileşiği Peroksizom Hücre iskeleti Sitozol

(Sitokrom P450) oksidasyonu,

Glukoz-6-fosfataz

Ca ve karbonhidrat metabolizması, Ksenobiotiklerin depolanması

Asit hidrolazlar

Asit hidrolazlarla pek çok makromolekülün yıkımı,

(Ör: Asit fosfataz)

hücre içi sindirim

NA-K-ATPaz,

Hücre içi ve dışına doğru moleküllerin taşınması,

5’ Nükleotidaz

Hücre adezyonu, sinyal iletimi, zar potansiyeli oluşturma

Glikozit transferaz

Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat eklenmesi,

Lizozom oluşumu, hücre içi zar trafiği

Katalaz,

Uzun zincirli yağ asitlerinin oksidasyonu ve

Ürik asit oksidaz

amino asitlerin yıkımı

Özgül işaretleyici

Mikrofilaman, mikrotübül, ara filaman,

enzimi yok

hareket ve yapısal destek

Laktat dehidrogenaz

Glikoz, yağ asit sentezi

Tablo: Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar Klinik Belirti

Etkilenen Hücre

Hastalık

Moleküler Defekt

Morfolojik Değişiklik

Mitokondri

Mitokondriyal sitopati

Oksidatif fosforilasyonda defekt

Kas mitokondrilerinin büyüklük ve sayısında artış

Hareketsiz titrek tüy sendromu

Sil ve flagellumda dinein bulunmayışı

Çift mikrotübüllerde kolların yokluğu

Fare (Acomys) diyabeti

Pankreas R hücrelerinde tübülin azalması

R-hücrelerinde mikrotübül azalması

Kan şekerinin artması

Metakromatik lökodistrofi

Lizozomal sülfataz yokluğu

Dokuda lip it birikimi (serebrosit)

Motor ve mental bozulma

Lizozomal

Dokuda dermatan sülfat birikimi

Büyüme ve mental gerilik

Birçok hücrede inklizyon partiküllerinin depolanması

Fizikomotor gerilik, kemik anormallikleri

Hipertiroidi olmadığı halde yüksek bazal metabolizma Erkek sterilitesi ve

Mikrotübül

Lizozom Hürler hastalığı

Golgi kompleksi

l-hücresi hastalığı

a-L-iduronidaz yokluğu Fosfotransferaz yetmezliği

kronik solunum yolu enfeksiyonuyla birlikte hareketsiz sil ve flagellum (diyabet)



Aktin monomerleri (G-aktin), uç uca bağlanarak aktin filamanlarını (F-aktin) oluştururlar.



Çoğu hücrede sürekli olarak polimerizasyondepolimerizasyon geçirirler.



Aktin, hücre iskeletine desteklik sağlayan motor proteindir.



Mikrofilamanların diğer örnekleri miyozin, a-aktinin, spektrin, fimbrin, filamin, gelsolin, profilin, kofilin ve talindir.

Kas Kasılması: • Kas hücresinde bulunan aktin, miyozin ile etkileşerek kas kasılması gerçekleşir.

58. Aşağıdakilerden hangisi epitel hücrelerindeki ara filamandır? A)

Desmin

B) Vimentin

C)

a-aktinin

D) Miyozin E) Sitokeratin

Doğru cevap: E 59. İskelet ve düz kas hücrelerinde bulunan ara filaman aşağıdakilerden hangisidir? A)

Desmin

B)Tonofilaman

C)

Vimentin

D)Nörofilaman E) Lamin

Hücre korteksi: •



Mikrofilamanlar çeşitli hücrelerde plazma membranı altında yoğunlaşarak hücre korteksi denilen ince bir kılıf oluştururlar (endositoz, ekzositoz, hücre hareketi ile ilgili yapı). Sitoplazm ik bileşenlerin hareket ve kayganlaştırılmasını mikrofilamanlar sağlarlar.

Doğru cevap: A 60. Fibroblast hücresinde bulunan aşağıdakilerden hangisidir? A) C)

E) Lamin



Mikrofilamantlarin kasılması mitotik hücrelerin bölünmesine yol açan filament halkasını oluşturur.

Doğru cevap: A



Miyozinle birlikte mitozda ortadan büzülmeye neden olarak yarıklanmayı başlatırlar.

61. Keratinosit hücresinde bulunan aşağıdakilerden hangisidir?

Farklı aktiviteli aktin bağlayıcı proteinler vardır: • Molekül ve vezikülleri mikrofilamentler boyunca taşıyan miyozinler gibi aktin motor proteinleri,

A)

Desmin

C)

Vimentin

filaman

D) Nörofilaman E) Lamin

Serbest ucu ve stabilize mikrofilamentleri bağlayan tropomiyozin gibi aktin-capping proteinler,

Doğru cevap: A



Mikrofilamentleri kısa parçalara ayıran gelsolin gibi proteinler,

62. Hücre çekirdeğinde bulunan aşağıdakilerden hangisidir?



Mikrofilamentleri çapraz bağlayan fimbrin, villin, ve a-aktinin gibi aktin sarmalayan proteinler, Mikrofilament boyunca dal noktaları üreten formin gibi aktin dallandıran proteinler.

ara

B) Tonofilaman





filaman

B) Tonofilaman D) Nörofilaman

Desmin Vimentin

Mitoz bölünme:

ara

ara

filaman

A)

Desmin

B) Tonofilaman

C)

Vimentin

D) Nörofilaman E) Lamin

Doğru cevap: D

Doğru cevap: E

56. Nöronlarda bulunan ara (intermediate) filaman aşağıdakilerden hangisidir?

63. Aşağıdakilerden hangisi bir ara filamandır?

A) Desmin

B) Tonofilament

C) Vimentin

A) C)

Spektrin Miyozin E) Gelsolin

D) Nörofilaman E) Lamin

B) Aktin D) Nörofilaman

Doğru cevap: D

Doğru cevap: D 57. Mezenkimal hücrelerde bulunan ara (intermediate) filaman aşağıdakilerden hangisidir? A) Desmin C) Vimentin

B) Keratin D) Nörofilaman E) Lamin

Doğru cevap: C

64. Aşağıdakilerden hangisi kas tümörlerinde belirteç olarak kullanılabilir? A)

Desmin

C)

Vimentin

B) Keratin D) Nörofilaman E) Lamin

Doğru cevap: A

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

17

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

18

65.

Aşağıdakilerden hangisi epiteliyal belirteç olarak kullanılabilir? A)

Desmin

C)

Vimentin

tümörlerde

67.

İmmotil silia organellerinden bağlıdır?

B) Keratin D) Nörofilaman

sendromu aşağıdaki hücre hangisinin bozukluğuna

A) Proteozom

B) Golgi kompleksi D) Lizozom E) Mitokondri

C) Mikrotübül

E) Lamin Doğru cevap: B 66.

Aşağıdakilerden hangisi mezenkimal tümörlerde belirteç olarak kullanılabilir?

Mikrotübüllerde dinein kollarının genetik olarak eksik ol ması durumunda Kartagener sendromu (hareketsiz silya sendromu, immotil silya sendromu) oluşur.

A)

Mikrotübüller

Desmin

B) Keratin

C) Vimentin

D)

Nörofilaman

E) Lamin 1

Ara filamanlar Filaman tipi

Hücre tipi

Keratinize ve nonkeratinize epitel,

Keratin (Sitokeratin)

Örnekler

Epitel

• •

Hücre hareketi (kemotaksis),



Fagositoz,



Mitoz bölünme,



Lizozom gibi organellerin intrasitoplazmik hareketi,



Salgı granüllerinin transportu gibi hücresel faaliyetlerde rol alır.

Epitel kökenli tüm örler (skuamöz karsinom, adenokarsinom) Fibroblastlar, kondroblastlar.

Vimentin

Desmin

Mezenkim hücreleri

Kas

Makrofajlar, endotel, damar düz kas hücreleri, Mezenşimal tümörler (fibrosarkom, liposarkom, angiosarkom, kondrosarkom, osteosarkom) Çizgili ve düz kas (damar düz kası hariç), nonvasküler düz kas, Kas tüm örleri (rabdomyosarkom) Astrositler, oligodendroglia, mikroglia,

Glial fibriller asidik proteinler

Glial hücreler

(GFAP)

Schwann hücresi, ependimal hücre ve pitüisit. Glia hücrelerinden 1köken alan tüm örler

Nörofilamanlar

Nöronlar

Lamin (A-B-C)

Çekirdek

Sinir hücresi gövdesi ve uzantıları Çekirdek zarının iç yaprağında tüm hücrelerde bulunur Nükleer zarfta yapısal bir çerçeve oluştururlar.

Hücre iskeletinin oluşumu ile hücre bütünlüğünün korunması,



o

nöronda aksoplazmik taşıma,

o

melanositlerde melanin taşınması,

o

mitoz mekiği ile kromozom taşınması,

o

hücre kompartmanları arasında vezikül hareketi.

Moleküler motor proteinler; Proteinler, organeller ve diğer hücre parçalarını m ikrotübüller ve mikrofilamanlar üzerinden hücrenin her tarafına taşıyan ATPaz özelliğinde yapılardır.

Yapısında mikrotübülüs bulunan hücre elemanları 1. Sentrioller 2. Bazal cisimler 3. Siller (titrek tüyler) 4. Flagellum 5. Mitoz mekiği Doğru cevap: C 68. Anterograd taşımadan sorumlu motor protein aşağıdakilerden hangisidir? A)

Dinein

C)

Aksonem

B) Kinezin D) Desmin E)

Ubiquitin

Doğru cevap: B 69. Retrograd taşımadan sorumlu aşağıdakilerden hangisidir? A)

Dinein

C)

Aksonem

B) Kinezin D) Desmin E) Ubiguitin

Doğru cevap: C

motor protein



Moleküler motor proteinler; Proteinler, organeller ve diğer hücre parçalarını m ikrotübüller ve mikrofilamanlar üzerinden hücrenin her tarafına taşıyan ATPaz özelliğinde yapılardır.

72.

Epididimiste görülen hücre aşağıdakilerden hangisidir?

1. Mikrotübüle-dayalı Moleküler motorlar:

uzantısı

A) Mikrovillus

B) Stereosilya

C) Aksonem

D) Titrek tüy E) Flagellum



Mitoz - mayoz bölünme ve aksonal iletide rol alırlar.

Doğru cevap: B



Kinezinler: İleriye yönelik (anterograd) taşımada görevlidir.

73.



Dineinler: Geriye yönelik (retrograd) taşımada görevlidir.

Hareket etmeyen ve hücre yüzeyinde dallanma özelliği gösteren yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Mikrovillus B) Stereosilya

2. Aktine-dayalı Moleküler motorlar: Miyozinler •

yüzey

C) Aksonem D) Titrek tüy

Kas kasılması ve hücre göçü gibi işlevlerde rol alırlar.

Doğru cevap: A

E) Flagellum STEREOSİLYA

70. Fırçamsı kenar görüntüsünü aşağıdakilerden hangisidir? A) Mikrovillus C) Aksonem

oluşturan

yapı

B) Kinezin D) Mikrofilaman E) Arafilaman

Doğru cevap: A 71. Absorbsiyon yapan hücrelerin apikal kısmında gözlenen yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Mikrovillus

B) Kinezin

C) Aksonem

D) Mikrofilaman E) Arafilaman



Epididimis, duktus deferens hücrelerinin uzun ve yana çıkıntı veren hareketsiz uzantılarıdır.



Esasen uzun ve dallanmış mikrovilluslardır.



Bunlar gerçek silya ile karıştırılmamalıdır.



Görevi, mikrovillus gibi emilim yüzeyini artırmaktır.



iç kulaktaki tüy hücrelerinin uzantılarından sayıca çok olanlarına da stereosilya adı verilirken, başta tek olarak bulunana kinosilyum denir.

Doğru cevap: B 74. Aşağıdakilerden hangisi hücre bölünmesinde kromozomların kutuplara çakiimesinde rol oynayan silindir biçimli organellerdir?

MİKROVİLLUS •

Hücrenin sitoplazma uzantıları olup, plazma membranıyla örtülüdürler.



Hücrenin apikal yüzey alanını artırırlar, böylece emilim yüzey alanı genişler.



Mikrovilluslar iç kısımlarında 20-30 kadar aktin içeren mikrofılament grubuna sahiptir.



Bu mikrofilamentler çeşitli proteinlerin oluşturduğu yan bağlantılarla birbirlerine ve onları çevreleyen plazma membranına tutunurlar.



Mikrovilluslar içerisinde villin adı verilen ve aktin moleküllerini birbirlerine bağlayan proteinler vardır.



İnce bağırsağı döşeyen epitel ve böbrek proksimal tübül hücreleri gibi emilim yapan hücrelerde, düzgün olarak sıralanmış yüzlerce mikrovillus bulunur.



Mikrovillusu çevreleyen filamentöz kılıf, glikokaliks ve glikoproteinler içerdiğinden PAS pozitiftir.



M ikrovilluslar ve glikokaliks kompleksi ışık mikroskobunda kolayca görülür ve fırçamsı kenar olarak isimlendirilirler.

A) Lamin

B) Aktin

C) Mikrotubül

D) Şaperon E) Sentriyol

SENTRİYOLLER •

Hücre bölünmesinde kromozomların kutuplara çekilmesinde rol oynayan silindir biçimli organellerdir.



Bir çift sentriyol bir araya gelir, etrafları granüle bir madde ile sarılır, sentrozomlar oluşur.



Mitozun metafaz safhasında iğ iplikçiklerini (mitoz mekiği) oluştururlar.



Duvarını 9 adet 3’lü yapıda mikrotübül oluşturur.

Doğru cevap: E 75. Silyanın yapısında periferdeki mikrotübül çiftlerini birbirine bağlayan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Laminler

B) Işınsal uzantı

C) Neksin

Doğru cevap: A

D) Şaperon E) Sentriyol

Doğru cevap: C

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

19

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

20

Difüzyon hızını etkileyen faktörler:

76. Silyanm yapısında mikrotübüller ortadaki kılıfa aşağıdakilerden hangisi ile bağlanırlar? A) Lamilinler C) Neksin



Membranın iki tarafı arasındaki konsantrasyon farkı ne kadar büyükse, difüzyon hızı o kadar artar.



Membranın yüzey alanı büyüdükçe difüzyon hızı artar.

B) Işınsal uzantı D) Şaperonlar E) Sentriyoller

SİLYALAR





Gövde ve bazal cisim cikten meydana gelen hareketli hücre uzantılarıdır.

Egzersizde, pulmoner kapillerler açılır ve difüzyon alanı artar.





Uzantıların içindeki mikrotübül çatısı aksonem olarak adlandırılır.

Membranda çözünebilme yeteneği fazla olan moleküller daha hızlı difüzyona uğrarlar.





Aksonem, merkezde iki tek, periferde 9 çift (9+2) mikrotübülden oluşur.

Karbondioksit, oksijenden 20 kat daha hızlı difuze olur.





9+2 mikrotübül çatısına aksonem denmesinin sebebi, sinir aksonu içinde de aynı yapının bulunmasıdır.

Membran ne kadar kalınsa, difüzyon yolu o kadar uzundur ve difüzyon hızı yavaştır.





Ortadaki ikili yapı merkezi kılıfla kaplıdır.

Akciğer fibrozisinde solunum membranı kalınlaşır ve difüzyon yavaşlar.



Periferdeki çiftler, birbirine neksin protein köprüleriyle bağlanırken, ortadaki kılıfa da ışınsal uzantılarla bağlanırlar.



Difüzyona uğrayan maddenin molekül ağırlığı ne kadar az ise, madde o kadar hızlı difüze olur.



Oksijen ve karbondioksitin taşınması basit difüzyonla gerçekleşir.

“Silya ve sentriyo! moleküler yapısı” başlıklı şekile bakınız.

Doğru cevap: D 78. Aşağıdakilerden hangisi sitoplazmik kalsiyum artışı ile tetiklenir?

Doğru cevap: B 77. Aşağıdakilerden arttırmaz?

hangisi

difüzyon

hızını

A) Pinositoz

A) Membranın iki tarafındaki konsantrasyon farkının fazla olması

EKZOSİTOZ

B) Membran yüzey alanının geniş olması C) Maddenin membranda çözünebilirliği D) Maddenin molekül ağırlığının büyük olması E) Membranın ince olması



Ekzositozda bir sitoplazm ik vezikül plazma membranıyla birleşir ve içerik dışarı boşaltılır.



Ekzositoz hücrede sitozolik kalsiyumun geçici artışı ile tetiklenir.

M KROTÜBÜL a Tubulin fi Tubulin

0< ?

prohormon —►kalsitonin



Sekresyon veziküllerinde depolanır.



Yarı ömrü 10 dakikadır.

B) Na kanalı D) Ryanodin kanalı



Glukoz pankreasın beta hücresine GLUT-2 ile alınır.



Hücrede glukoz konsantrasyonu artınca ATP üretimi artar ve K kanalları kapanır.



Depolarizasyon oluşur ve voltaj kapılı kanallardan hücre içine Ca girerek insülin salınımını başlatır.



Sülfonilüre grubu antidiyabetikler, beta hücresindeki ATP bağımlı potasyum kanalını kapatarak insülin salınımını artırırlar.

fruktozun emiliminde görevlidir. Fruktozemilimi.Na+veyaglukozvegalaktoztaşınmasından bağımsızdır. Barsak lümeninden enterositlere, GLUT 5 ile, enterositlerden interstisyuma ise, GLUT 2 ile taşınır. Fruktozun bir kısmı, mukoza hücrelerinde glukoza çevrilir. Doğru cevap: E 98. Glukoz-6-fosfat taşınmasından sorumlu taşıyıcı GLUT aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru cevap: A 94. Merkezi sinir sistemi ve eritrositlerde bulunan glikoz taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1

B) GLUT-2

C) GLUT-3

D) GLUT-4 E) GLUT-5

Doğru cevap: A

A) GLUT-1 C) GLUT-4

B) GLUT-3 D) GLUT-5 E) GLUT-7

GLUT-1: Merkezi sinir sistemi ve eritrositlerde bulunur. (Bazal glukoz taşınması) GLUT-3: Visseral organlarda (beyin, plasenta, böbrek, diğer organlar) bulunur. (Bazal glukoz taşınması) GLUT-4: Periferik dokularda (kalp, iskelet kası, yağ dokusu) bulunur, (insülinle uyarılmış glukoz taşınması)

95. Beyinde bulunan ve glikoz taşınmasını sağlayan taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1

B) GLUT-2

C) GLUT-3

D) GLUT-4 E) GLUT-5

GLUT-5: Gastrointestinal sistemde (jejunumda) fruktozun emiliminde görevlidir. GLUT-7: Endoplazmik retikulumda Glukoz 6-fosfat taşınması. (KC, diğer dokular) Doğru cevap: E

Doğru cevap: C 96. Periferik dokularda insülin bağımlı glikozu hücre içine alan taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1

B) GLUT-2

C) GLUT-3

D) GLUT-4 E) GLUT-5

99. Aşağıda bazı hücre ve yapılar verilmiştir. Buna göre glikoz girişi için insüline ihtiyaç duymayan hangileridir? I. Kalp II. İskelet kası III. Yağ dokusu IV. Eritrosit V. Beyin hücreleri

Doğru cevap: D 97. Gastrointestinal sistemde fruktozun emiliminde görevli taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1

B) GLUT-2

C) GLUT-3

D) GLUT-4 E) GLUT-5

GLUT-1: Merkezi sinir sistemi ve eritrositlerde bulunur. (Bazal glukoz taşınması) GLUT-2: Adacık p hücreleri, karaciğer, intestinal ve renal epitelial hücreler GLUT-3: Visseral organlarda (beyin, plasenta, böbrek, diğer organlar) bulunur. (Bazal glukoz taşınması) GLUT-4: Periferik dokularda (kalp, iskelet kası, yağ dokusu) bulunur. (İnsülinle uyarılmış glukoz taşınması) GLUT-5: Gastrointestinal sistemde (jejunumda)

A) I ve II

B) II ve IV

C) III ve IV

D) III ve V E) IV ve V

Beyin hücreleri ve eritrosit içine glukoz girişi için insüline ihtiyaç yoktur. Bunların dışındaki her yerde ihtiyaç vardır. Periferik dokularda (kalp, iskelet kası, yağ dokusu) glikoz girişi için GLUT-4 taşıyıcısı bulunur. (İnsülinle uyarılmış glukoz taşınması) Doğru cevap: E 100-Fruktozu enterositten interstisyuma taşıyan taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1 B) GLUT-2 C) GLUT-3 D) GLUT-4 E) GLUT-5

146

5. Protein yıkımını azaltır.

ENDOKRİN SİSTEM

GLUT-1: Merkezi sinir sistemi ve eritrositlerde bulunur. (Bazal glukoz taşınması)

6. Glukoneojenik amino asit serbestlenmesini azaltır.

GLUT-2: Adacık 3 hücreleri, karaciğer, intestinal ve renal epitelial hücreler

7. Keton alimim artırır. 8. K+alimim artırır.

GLUT-3: Visseral organlarda (beyin, plasenta, böbrek, diğer organlar) bulunur. (Bazal glukoz taşınması)

Doğru cevap: C

GLUT-4: Periferik dokularda (kalp, iskelet kası, yağ dokusu) bulunur, (insülinle uyarılmış glukoz taşınması)

103. İnsülinin yağ dokusu üzerindeki etkilerinden olmayan aşağıdakiierden hangisidir? A) Yağ asiti sentezini artırır.

GLUT-5: Gastrointestinal sistemde (jejunumda) fruktozun emiliminde görevlidir.

B) Trigliserit yıkımını azaltır. C) Lipoprotein lipazı aktive eder.

Fruktoz em ilim i, Na+ veya glukoz ve galaktoz taşınmasından bağımsızdır. Barsak lümeninden enterositlere, GLUT 5 ile, enterositlerden interstisyuma ise, GLUT 2 ile taşınır. Fruktozun bir kısmı, mukoza hücrelerinde glukoza çevrilir. Doğru cevap: B

A) Mangan

B) Krom D) Bakır E) Magnezyum

İnsülin’in etki mekanizması •

E) K alimim azaltır. İnsülinin yağ dokusuna etkileri 1. Glukoz girişini artırır. 2. Yağ asiti sentezini artırır.

101. “İnsülin tolerans faktör” olarak da bilinen mineral aşağıdakiierden hangisidir?

C) Çinko

D) Hormona duyarlı lipazı inhibe eder.

İnsülin reseptörü 2 alfa ve 2 beta alt üniteden oluşan bir tetramerdir.



insülin alfa alt birimine bağlanır.



Beta alt birim ise tirozin kinaz aktivitesine sahiptir.



İnsülin reseptörüne bağlanınca reseptör önce kendini fosforiller, daha sonra hücre içi proteinleri fosforiller veya defosforiller.



İnsülinin reseptör düzeyindeki etkisi için krom gereklidir.



Bu nedenle kroma, insülin tolerans faktör de denir.

3. Gliserol fosfat sentezini artırır. 4. Trigliserit yıkımını azaltır. 5. Lipoprotein lipazı aktive eder. 6. Hormona duyarlı lipazı inhibe eder. 7. K* alimim artırır. Doğru cevap: E 104. İnsülin ile doğrudur?

ilgili

aşağıdakiierden

hangisi

A) Reseptörleri bir alfa ve bir beta alt üniteden oluşur. B) İnsülin beta alt birimine bağlanır C) Beta alt birim treonin kinaz aktivitesine sahiptir D) İnsülinin reseptör düzeyindeki etkisi için klor gereklidir E) Klora, insülin tolerans faktör de denir. İnsülin’in etki mekanizması

Doğru cevap: B



İnsülin reseptörü 2 alfa ve 2 beta alt üniteden oluşan bir tetramerdir.

102. İnsülinin kas dokusu üzerindeki etkilerinden olmayan aşağıdakiierden hangisidir?



İnsülin alfa alt birimine bağlanır.



Beta alt birim ise tirozin kinaz aktivitesine sahiptir.



insülin reseptörüne bağlanınca reseptör önce kendini fosforiller, daha sonra hücre içi proteinleri fosforiller veya defosforiller.



İnsülinin reseptör düzeyindeki etkisi için krom gereklidir.



Bu nedenle kroma, insülin tolerans faktör de denir.

A) Glikoz girişini artırır B) Amino asit alimim artırır. C) Protein yıkımını arttırır. D) Keton alimim artırır. E) K alimim artırır. İnsülinin kas dokusuna etkileri 1. Glukoz girişini artırır. 2. Glikojen sentezini artırır. 3. Amino asit alimim artırır. 4. Ribozomlarda protein sentezini artırır.

Doğru cevap: C

A) C)

Alfa hücresi Delta hücresi

Gecelik veya daha uzun süreli bir açlıkta yükselen glukagon düzeyi hipoglisemiyi önler.

B) Beta hücresi D) F hücresi

Proteinli diyetten gelen amino asitler hem glukagon, hem insülin salgısını artırır.

E) L hücresi

Proteinli bir yemekten sonra insülinin neden olacağı hipoglisemi, glukagon tarafından önlenir.

Pankreasın Langerhans adacıkları tarafından hormon etkili en az 4 peptid salgılanır.

Yüksek epinefrin (P adrenerjik etki ile) düzeyleri de glukagon salınımını uyarır.

1. insülin (P) % 65 2. Glukagon (a) % 20

Doğru cevap: E

3. Somatostatin (D) % 10 4. Pankreatik polipeptid (F) % 5

108. Glukagon doğrudur?

SOMATOSTATİN •

Somatostatin delta hücrelerinde bulunur.



Kan glukozunda artış,



Amino asitlerde artış,



Yağ asitlerinde artış ve



Gıda alınmasına cevap olarak üst gastrointestinal kanaldan salgılanan hormonların birçoğunun konsantrasyonlarında artış sayılabilir.

ile

ilgili

aşağıdakilerden

hangisi

A) En zayıf glukoneogenik hormondur. B) Hepatik lipolizi azaltır. C) Adipoz dokudaki lipolitik etkisi minimaldir D) Plazma amino asit düzeyini arttır.

Besin alınımıyla ilişkili faktörler somatostatin sekresyonunu uyarır: Somatostatin aşağıda sıralanan çok sayıda inhibitör etkiler gösterir: 1. Langerhans adacıklarına lokal(parakrin) etki ile hem insülin hem de glukagon sekresyonunu baskılar. 2. Somatostatin mide, duodenum ve safra kesesinin motilitesini azaltır.

E) Yüksek konsantrasyonda kalbin kasılma gücünü azaltır.

GLUKAGON •

Lineer bir polipeptid olan glukagon alfa hücreleri tarafından üretilir.



Enerji depolarını mobilize serbestleştirici hormondur.

eden,

enerji

Glukagon Sentezi •

Preproglukagon (179 aa), glukagon ve majör proglukagon fragmanına (MPGF) dönüştürülür.



Gastrointestinal L hücrelerinden salman glisentin, glukagona yapısal olarak en fazla benzeyen GİS hormonudur.

3. Somatostatin gastrointestinal kanalda hem sekresyon hem de emilimi azaltır.

Etkileri L hücrelerinden glisentin salınır. Glisentin, glukagona yapısal olarak en fazla benzeyen GİS hormonudur. Doğru cevap: C 106.

En aüclü glukoneogenik hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) C)

İnsülin Oksitosin

B) Glukagon D) Kortizol E) Somatostatin

Glukagon salgısını düzenleyen en önemli faktör aşağıdakilerden hangisidir? A)

Epinefrin

C)

Enfeksiyon

B) Stres D) Hiperglisemi E) Hipoglisemi

Glukagon salgının düzenlenmesi •

Esas hedefi karaciğerdir.



Adipoz dokuya da etki eder.



En güçlü glukoneogenik hormondur.



Ayrıca glikojenolizi de uyarır.

Lipid metabolizmasına olan etkisi: •

Hepatik lipolizi, yağ asidi oksidasyonunu ve asetil KoA’dan keton oluşumunu artırır.



Adipoz dokudaki lipolitik etkisi minimaldir.

Protein katabolizmasına olan etkisi:

Doğru cevap: B 107.



Alfa hücreleri hipoglisemiye duyarlıdır.



Karaciğerin amino asit alimim artırır, glukoneogenez için substrat sağlar.



Plazma amino asit düzeyini düşürür.

Yüksek konsantrasyonda glukagon: •

Kalbin kasılma gücünü artırır.



Safra salgılanmasını şiddetlendirir.



Mide asit salgılanmasını inhibe eder.

ENDOKRİN SİSTEM

En önemli faktör düşük kan glukozudur.

105. Somatostatin hormonunun sentezlendiği hücre aşağıdakilerden hangisidir?

148

Salgının düzenlenmesi

Tiroksin (T4)

Alfa hücreleri hipoglisemiye duyarlıdır.



Kalsitonin



En önemli faktör düşük kan glukozudur.



Hücrelerin metabolik hızını artıran hormonlardır.



Gecelik veya daha uzun süreli bir açlıkta yükselen glukagon düzeyi hipoglisemiyi önler.



Normal büyüme ve gelişme için gerekli fakat yaşamı sürdürmek için zorunlu değildirler.



Proteinli diyetten gelen amino asitler hem glukagon, hem insülin salgısını artırır.



Folliküler hücrelerde sentezlenen hormonlar tiroglobulin halinde kolloidde biriktirilirler.



Proteinli bir yemekten sonra insülinin neden olacağı hipoglisemi, glukagon tarafından önlenir.



Hücreler TSH ile uyarılınca kolloid endositozla hücreye alınır.



Yüksek epinefrin (p adrenerjik etki ile) düzeyleri de glukagon salınımını uyarır.



Hormonlar bazal yüzeye yakın bulunan pencereli kapillerlere geçerek kana ulaşır.



Tiroid hormonları çok miktarda iyot içerir ve bunun kaynağı diyettir.



Sentezin bir bölümü hücre içinde bir kısmı ise ekstraselüler alanda gerçekleşir.



Yapılan hormon follikül lümeninde kolloid içinde saklanır. Bez uyarılınca salgı oluşur.



Tiroid hormonları tirozinden sentezlenirler.



Temel sekresyon T4 (% 93) olmasına rağmen, etkin form Ta’tür ve tiroid dışı dokularda T4’ten oluşur.



ENDOKRİN SİSTEM



Tablo: Glukagon salınımını etkileyen faktörler Glukagon salgısını uya ra n la r

Glukagon salgısını in h ib e e d e n le r

• Aminoasitler (özellikle glukogenik amino asitler: alanin, serin, glisin, sistin, treonin)

• Glukoz

• Sekretin

• CCK, Gastrin

• Serbest yağ asidi, keton



TVün önemli bir aktivitesi yoktur, öncül hormondur.

• Kortizol, egzersiz

• insülin



TTü T3’e dönüştüren enzim 5’ deiyodinazdır.

• Enfeksiyon

• Fenitoin



• Beta adrenerjik stim ülatör

• Atfa adrenerjik stimülatör

İnhibe edilirse TTten rT3(5 deiyodinaz ile) oluşumu artar.

• Teofilin

• GABA

• Somatostatin

Hormonların sentez ve birikimi 4 evrede gerçekleşir: 1. Tiroglobulin sentezi, 2. Kandan iyodun alınması,

• Asetilkolin

3. İyodun aktivasyonu ve 4. Tiroglobulindeki tirozin iyodinizasyonu. Tiroglobulin sentezi:

• Stres

Etki mekanizması Membrandaki reseptörüne bağlanarak etki eder. Gs üzerinden adenilat siklazı aktifleyerek, hücre içi cAMP’yi artırarak etki eder. Ayrıca farklı glukagon reseptörleri (Gq) ile Fosfolipaz C’yi aktifleyerek, sitoplazmik Ca++ seviyesinde artışla glikojenolizi uyarır.



• doğru

olan

A) Tiroid hormonları tiroglobulin halinde hücre içinde depolanır. B) T4'ü T3'e dönüştüren 5 deiyodinaz enzimidir. C) Tiroid hormon sentezi için intrensek substrat iyottur. D) iyot, folliküler hücrelere potasyum ile beraber aktif olarak alınır. E) Tiroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı basamak iyot uptake’idir.

TİROİDİN METABOLİK HORMONLARI •

Triiyodotironin (T3)

Düz endoplazma retikulumunda protein sentezi, endoplazma retikulumu ve Golgi kompleksinde karbonhidrat eklenmesi ve hücrenin tepesinde oluşan keseciklerden folikül lümenine tiroglobulin salıverilmesinden oluşmaktadır.

Dolaşımdaki iyodun alınması:

Doğru cevap: C 109. Tiroid hormonları ile ilgili aşağıdakilerden hangisidir?

kalıntılarının

• • •

Tiroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı basamak iyot uptake basamağıdır. Tiroid folikül hücrelerindeki bir zar taşıyıcı proteini tarafından gerçekleştirilmektedir. Eş zamanlı olarak sodyum ve iyodür taşıyan zar taşıyıcı protein Na/I taşıyıcısı olarak adlandırılır. Pompa aktivitesi ekstraselüler sıvı iyot konsantrasyonundan etkilenir.

• •

Düşük iyot konsantrasyonunda pompa aktive olur, Na/I taşıyıcısının miktarı artar, beze iyot alımı artar.



Yüksek iyot konsantrasyonunda pompa inhibe olmaktadır. Bu inhibisyona Wolf Chaikoff etkisi denmektedir.



149



• •

İyod, tiroid peroksidaz tarafından okside edilir ve pendrin adlı bir anyon taşıyıcısı tarafından folikül boşluğuna taşınır. Enzim bir hemoproteindir Tiroid peroksidazın katalize ettiği reaksiyon için H202 ve NADPH gerekir. Kolloid içerisinde, tiroid peroksidaz tarafından katalizlenen tiroglobulinin tirozin rezidülerinin iyodinizasyonu gerçekleşir.



T3 ve T4 meydana gelir, bunlar daha büyük olan tiroglobulin molekülünün birer parçası durumundadır.



iyodür iyonlarını tiroid hücrelerine pompalayan aynı aktif pompa, tiyosiyanat, perklorat ve nitrat iyonlarını da pompalayabilir.





Tiyosiyanat veya diğer iyonlardan bir tanesinin verilmesi, hücrelere iyodür taşınmasının yarışmalı baskılanmasına yol açabilir. Propiltiyourasii, metimazol ve karbimazol; iyodürler ve tirozinden tiroid hormon oluşumunu engeller.

“Tiroid hormonları sentezi ve salgısı” başlıklı şekile bakınız.

TİROİD HORMONLARININ FİZYOLOJİK ETKİLERİ •

Tiroid hormonları çok sayıda genin transkripsiyonunu artırır.



Çekirdek reseptörlerini aktive eder.



Hücresel metabolik aktiviteyi artırır.



Mitokondrilerin sayısını ve aktivitesini artırır.

Kalorijenik etkiler: •

Metabolik etkinliği olan dokularda oksijen tüketimini uyarır. (beyin, testisler, uterus, lenf düğümleri, dalak ve adenohipofiz hariç) Na-K ATPaz pompasının etkinliğini artırır. Yağların mobilizasyonunu (lipoliz) artırır. Bu nedenle plazma yağ asidi konsantrasyonu artarken, hücrelerde yağ asidi oksidasyonu hızlanır. Plazma kolesterol, konsantrasyonu azalır.

fosfolipid,

trigliserid

Erişkinde protein katabolizmasını artırır. Vücut ağırlığı azalır (kilo kaybı).

Doğru cevap: E

Karbonhidrat metabolizmasını her yönüyle uyarır:

110. Tiroid hormonlarının fizyolojik etkilerinden olmayan asaaıdakilerden hangisidir?

Hücrelerin glukoz alımı artar, glikoliz artar, glikoneogenez artar.

A) Glikozaminoglikan turnoverını sağlar.

Glukozun emilimi artar, insülin salgısı artar.

B) Normal beyin gelişimini sağlar. C) Lipolizi arttırır.

Vücut sıcaklığı artar.

D) Diyastol basıncını düşürür.

Bu nedenle vücut sıcaklığını azaltmak için deriye giden kan akımı artar.

E) LDL reseptör yapımı azaltır.

Sıcaklık artışı sunucu arterio-venöz şantlar açılır.

ENDOKRİN SİSTEM

İyodun aktivasyonu ve İyodinizasyon:



Sonuçta diyastol basıncı düşer. Nabız basıncı artar.



Solunumun derinliğini (hiperpne) ve sayısını (takipne) artırır.



Sindirim sistemi motilitesini ve sekresyonlarını artırır (ishal).



Metabolizma hızı ve enzim aktiviteleri arttığı için vitamin ihtiyacı artar.



Beta-Karoten yıkımını da artırır.



Glukozaminoglikan turnoverini sağlarlar.



Bu nedenle hipotiroidide glukozaminoglikanlar yıkılmaz.



Su tutarak miksödem oluştururlar.

Tiroid Hormonlarının Kardiyovasküler Sisteme Etkisi •

Yüksek doz tiroid hormon aşırı ısı üretimine ve vücut sıcaklığında yükselmeye neden olur.



Kutanöz vazodilatasyon sonucu periferik direnç düşer.



Bu da renal Na ve su absorbsiyonunu arttırarak kan volümünde artış yapar.



Katekolaminler gibi tiroid hormon da direk etkiyle kalbin kasılma gücünü arttırır.



Kan akımı ve kalp debisi artar, kalp hızı artar, kalbin atım gücü artar, nabız basıncı artar, ortalama arteryel basınç genellikle değişmez.



Kalp kası dokusunda T3 miyosite girer, reseptöre bağlanır ve bazı genlerin ekspresyonunu arttırıp bazılarını azalttığı nukleusa girer.

Tiroid Hormonunun Büyümeye Etkisi •

Hipotiroid olanlarda büyüme hızı büyük oranda geri kalır.



Hipertiroid olanlarda ise çocuğun erken yaşlarda oldukça uzun boylu olmasına yol açan aşırı iskelet büyümesi gözlenir. Ancak kemikler daha hızlı olgunlaşır ve epifizler erken yaşta kapanır. Bu nedenle büyüme süresi ve erişkinin sonunda ulaşacağı boy aslında kısalmıştır.

Kas Fonksiyonlarına Etkisi

Hipotiroidizm: •

Zihinsel etkinlik yavaşlar, BOS’ta protein düzeyi azalır.



Beyin gelişiminde aksama, özellikle serebral korteks, bazal ganglionlar ve kohleada çarpıcıdır.



Zekâ geriliği, rijidite, sağırlık ve dilsizlik görülebilir.

Hipertiroidizm: •

Zihinsel etkinlikte artış, irritabilite, huzursuzluk, sinirlilik oluşur.



Gerilme reflekslerinin reaksiyon zamanında azalma görülür.



iskelet kasına giden gama deşarjı arttığı için tremor oluşur.



Ayrıca reflekslerin reaksiyon zamanı (latens periyod) kısalır.



Yorgunluğa rağmen uykusuzluk (sinaptik uyarılmada artma nedeniyle) oluşturur.

Bez aktiviteleri artar. Dokuların hormon ihtiyacında artış olur.

Üreme sistemine etkileri •

Erkeklerde eksikliğinde libido kaybı, fazlalığında impotans oluşur.



Kadınlarda eksikliğinde menoraji, polimenore, amenore; fazlalığında oligo ve amenore meydana gelebilir.



Hormon miktarı çok yüksek olduğu zaman, aşırı protein katabolizması nedeniyle kaslar güçsüzleşir.



Emilimi hızlandırır. Kan glukozu hızlı ve çok yükselir.

Kolesterol metabolizmasına etkisi •

Kan kolesterolü azalır (LDL reseptör yapımı artışına bağlı olarak).

"Tiroid hormonlarının fizyolojik etkileri” başlıklı tabloya bakınız. Doğru cevap: E 111. Kalsiyum iyonu ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Asidemi iyonize kalsiyumu azaltır. B ) Alkalemi iyonize kalsiyumu arttırır. C) Hipokalsemi uyarılabilirliği arttırır. D) Chvostek belirtisi ve Trousseau hiperkalsemide görülen bulgulardır.

belirtisi

E) Hiperkalsemi konvülsiyonlara neden olur. Plazmada iyonize Ca++ miktarım etkileyen bazı durumlar: •

Plazma protein konsantrasyonlarında değişiklik (iyonize form etkilenmez)



Anyon konsantrasyonlarında değişiklik



Asit-baz anormallikleri



Ekstraselüler sıvı kalsiyum konsantrasyonu normalin altına indiğinde, nöron membranlarında sodyum geçirgenliğinin artmasıyla sinir sistemi giderek daha kolay uyarılabilir duruma gelir.

Endokrin sisteme etkileri •

Tiroid hormonunda hafif artış genellikle kasların cevabını güçlendirir.

Karbonhidrat metabolizmasına etkisi

Sinir sistemine etkileri Normal beyin gelişimini sağlar.



H edef doku

E tki

M ekanizm a

Kalp

Kronotrop

B-adrenerjik reseptörlerin sayı ve afinitesini artırır

ENDOKRİN SİSTEM

Tiroid hormonlarının fizyolojik etkileri

Dolaşımdaki katekolaminlere yanıtı artırır, Inotrop Miyozin ağır zincirinin oranını a rtırır (daha yüksek ATPaz etkinliği ile) Yağ dokusu

Katabotik

Lipolizi uyarır

Kas

Katabolik

Protein yıkımını artırır

K em ik

Gelişim

Normal büyüme ve iskelet gelişimini güçlendirir

S in ir sistem i

Gelişim

Normal beyin gelişimini sağlar

Bağırsak

Metabolik

Karbonhidrat emilim hızını artırır

L ip o p ro te in

Metabolik

LDL reseptörlerin yapımını uyarır Metabolik olarak etkin dokularda oksijen tüketim ini uyarır

Diğer

Kalorijenik

(ayrıcalıklar: testis, uterus, lenf düğümü, dalak, ön hipofiz) Metabolik hızı artırır



Bu da aksiyon potansiyellerinin daha kolay başlamasını sağlar. \

e

Total Ca2+ (Total)

Proteine bağlı

İyonize•

Hipokalsemide •

Chvostek belirtisi, Trousseau belirtisi, karpopedal spazm,



Ebe eli, balerin ayağı, tetani, konvülziyonlar oluşur.



Ayrıca beyinde uyarılabilirliği arttırarak konvülsiyonlara neden olur.

Kalsiyum düzeyi düştüğü zaman, Kalsiyum plazm ada p ro te in le re bağlı ve iy o n iz e halde b u lu n u r



Kalpte belirgin dilatasyon,



Hücresel enzim aktivitelerinde değişme,



Sinir hücrelerine ek olarak diğer hücre membranlarında da permeabilitenin artması ve



Pıhtılaşma bozukluğu görülür.

Ca ve Mg iyonlarının fazlalığı sinir ve kas hücrelerinde uyarılmayı zorlaştırır. Kalsiyum çıktığında, •





Plazma kalsiyum konsantrasyonu normalin % 50 kadar altına indiğinde (Hipokalsemi) periferik sinirler çok kolay uyarılabilir hale gelirler ve spontan deşarjlar çıkarmaya başlarlar. Bu deşarjların başlattığı sinir uyarıları iskelet kaslarında tetanik kasılmalara neden olur.

konsantrasyonu

normalin

üstüne

Sinir sistemi deprese olur ve merkezi sinir sisteminin refleks aktivitesi yavaşlar.



Kalpte Q-T aralığını kısaltır



Gastrointestinal kanaldaki kas kontraktilitesini azaltarak kabızlığa ve iştah kaybına yol açar.



Kalsiyum ve fosfatın ekstraselüler sıvıdaki konsantrasyonu, hidroksiapatit çökmesini sağlayacak miktarın çok üzerindedir.



Vücuttaki dokuların çoğunda ve plazmada bulunan pirofosfat gibi inhibitörler bu çökmeyi önler.

Doğru cevap: C

152



ENDOKRİN SİSTEM

112. Parathormonun reseptör düzeyindeki etkisi için gerekli olan iyon aşağıdakilerden hangisidir?

A)

B) Potasyum

Magnezyum

C) Sodyum

Böbrekler üzerine: •

Ca geri emilimini uyarır, P04 geri emilimini önler; atılımını artırır.



Proksimal tüplerde fosfat, Na, bikarbonat ve aminoasit geri emilimini önler, cAMP atılımını artırır.



Distal tüpler ve toplayıcı kanallarda ise Ca geri emilimini artırır.



Vitamin D3 aktivitesini uyarır.



PTH, böbrekte 1a hidroksilazı aktive ederek aktif D vitamini yapımını artırır. Bu en hızlı etkisidir.

D) Klor E) Bikarbonat

PARATHORMON (PTH) Paratiroid bezde iki tip hücre vardır: 1. Esas hücreler hücrelerdir)

(Parathorm onun

Kemiğin organik matriksi yıkılır, idrarla hidroksiprolin ve hidroksilizin atılımı artar.

yapıldığı

2. Oksitli hücreler Salgının Düzenlenmesi •

Plazma Ca*+konsantrasyonu ile düzenlenir.



Esas hücrelerin membranında C a " sensörleri bulunur.



Vitamin D3, KC ve böbreklerde hidroksile edilerek 1,25-Dihidroksikolekalsiferol oluşturulur.



Bu sensörler Çan’daki düşmeyi algılarlar ve G proteini ile eşleşmişlerdir.



Bu hormon da bağırsaklardan Ca geri emilimini aktive eder.



Ekstraselüler Ca"un düşmesi G proteini aracılığıyla adenilat siklazı aktive eder ve cAMP artar.



Aşırı D vitamini alınması parathormon gibi etki gösterir ve kemiklerin erimesine yol açar.



cAMP’nin artışı veziküllerin egzositozunu artırır.





D vitamini PTH yapımını azaltır.

Vitamin D3, parathormonla birlikte sinerjik etki gösterir.



Artan plazma fosfatı, C a " artışını ve D vitamini oluşumunu inhibe eder, PTH salgısını uyarır.



D vitamini yokluğunda parathormonun aktivitesi de azalır.

Magnezyum:

Doğru cevap: A



C a "’a benzer fakat daha az etkilidir.



Hipomagnezemi PTH salınım ını artırırken, hipermagnezemi PTH salınımını azaltır.



Ancak reseptör düzeyinde parathormon etkisi için magnezyum gereklidir.



Magnezyum yoksa parathormon hücresel düzeyde etkisiz kalır.

ETKİLERİ

113. Parathormon reseptörlerinin bulunduğu hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Osteoklast B) Osteoblast C) Osteosit D) Osteoprogenitör hücre E) Kondroblast Parathormonun etkileri



Hedef organları kemik ve böbreklerdir.



Kandaki kalsiyum seviyesini yükseltici, fosfat seviyesini düşürücü yönde etkilidir.



Parathormon reseptörleri osteoblastlar üzerinde bulunmaktadır.



RANK ligand üzerinden monosit sitümüle edici faktör uyarılır.



Monositlerden osteoklast osteaklastların sayısı artar.





Hedef organları kemik ve böbreklerdir.



Kandaki kalsiyum seviyesini yükseltici, fosfat seviyesini düşürücü yönde etkilidir.



Parathormon reseptörleri osteoblastlar üzerinde bulunmaktadır.

uyarılır,



RANK ligand üzerinden monosit sitümüle edici faktör uyarılır.

Fizyolojik düzeylerde kemik oluşumunu artırıcı etkisi baskındır.



Monositlerden osteoklast osteaklastların sayısı artar.



Fizyolojik düzeylerde kemik oluşumunu artırıcı etkisi baskındır.

yapımı

Kemikler üzerine: •

Kemiklerden Ca serbestletir (Kemik yıkımı).



Mevcut osteoklastları hızla aktive ederek veya yeni osteoklastların oluşumunu sağlayarak kemik resorpsiyonuna yol açar.



Osteoklastik kollajenaz aktivitesini ve lizozomal hidrolaz salınımını artırır.

Doğru cevap: B

yapımı

uyarılır,

153

Kalsivum Sodyum A) Artırır Artırır

Fosfat Artırır

B) Azaltır

Azaltır

Azaltır

C) Azaltır D) Artırır

Azaltır Artırır

E) Artırır

Azaltır

2. Böbrek •

3. Kemik •

Fizyolojik etkisi artırmaktadır.

Artırır Azaltır



Ancak farmakolojik dozlarda osteoklastik aktiviteyi ve kemik rezorpsiyonunu artırır.

Azaltır



Sonuç olarak her zaman kemik yıkımını, kemik yapımı takip eder.

Parathormonun böbrekler üzerine etkisi •

Ca geri emilimini uyarır, P04 geri emilimini önler; atılımını artırır.



Proksimal tüplerde fosfat, Na, bikarbonat ve aminoasit geri emilimini önler, cAMP atılımını artırır.



Distal tüpler ve toplayıcı kanallarda ise Ca geri emilimini artırır.



Vitamin D3 aktivitesini uyarır.



PTH, böbrekte 1a hidroksilazı aktive ederek aktif D vitamini yapımını artırır. Bu en hızlı etkisidir.



Vitamin D3, KC ve böbreklerde hidroksile edilerek 1,25-Dihidroksikolekalsiferol oluşturulur.



Bu hormon da bağırsaklardan Ca geri emilimini aktive eder.



Aşırı D vitamini alınması parathormon gibi etki gösterir ve kemiklerin erimesine yol açar.



Vitamin D3, parathormonla birlikte sinerjik etki gösterir.



D vitamini yokluğunda parathormonun aktivitesi de azalır.

Doğru cevap: E 115.

Kalsiyum ve fosfatın geri emilimini artırır.

osteoblastik

Sentezinin düzenlenmesi •

D vit oluşumu, plazma Ca++ ve fosfat düzeyleri tarafından geri bildirimle düzenlenir.



PTH, 1a-hidroksilaz oluşumunu kolaylaştırır.



Plazma fosfatının azalması durumunda, D vitamini oluşumu artar.



Plazma fosfat düzeylerindeki artma ise, 1ahidroksilaz’ı doğrudan inhibe ederek, aktif D-vit oluşumunu azaltır.



Fazla D vitamini oluştuğunda, D vit sentezi 24,25 dihidroksi kolekalsiferol olarak yapılır.



24,25 dihidroksi kolekalsiferolün etki gücü, 1,25 kolekalsiferolden düşüktür.



Prolaktin, 1a-hidroksilaz etkinliğini artırır.



Östrojen, protein sentezini artırır. Bu şekilde kalbindin sentezi artar.



Sonuç olarak D-vitamininin etkileri artmış olur.



Hipertiroidizmde, D vitamini yıkımı artar. Böylece osteoporoz insidansı da artar.



Metabolik asidoz, D vit oluşumunu baskılar.



Büyüme hormonu, hCS ve kalsitonin, D vitamini oluşumunu uyarırlar.

Aşağıda bazı hormonlar verilmiştir. I. Parathormon II. Kalsitonin III. Prolaktin IV. Östrojen Buna göre D vitamini etkisini artıran hormonlar yukarıdakilerden hangileridir? A)

I ve II

C) I, II ve III

B) II ve III D) II, III ve IV E) I, II, III ve IV

D VİTAMİNİ D vitamininin etkileri Kalsitriol 1,25-(OH)2kolekalsiferol

1. Bağırsak

02s632



Kalsiyum ve fosfatın bağırsaklardan emilimini artırır.



Ca++ üzerine olan etkisini calbindin D-28K yapımını artırarak yapar.

aktiviteyi

Doğru cevap: E

ENDOKRİN SİSTEM

114. Parathormonun böbreklerden geri emilimi üzerine etkisi aşağıdakilerden hangisidir?

116. Paratiroid hormonla ilişkili protein (PTHrP) ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?

118. Kalsitonin geniyle ilişkili peptid (CGRP) ile ilgili doğru olan aşağıdakilerden hangisidir?

A) PTH etkinliğine sahip bir proteindir.

A) CGRPa iskelet kasında bulunur.

B) Etkisini kıkırdak dokusunda gösterir. C) Gelişmekte olan kıkırdakta kondrositlerin çoğalmasını uyarır. D) Kondrositlerin mineralize olmalarını artırır.

B) CGRPb sindirim kanalında bulunur C) Kan damarları civarında sonlanan primer afferent nöronların dallarında Glutamat ile birlikte bulunur.

E) Derinin, kıl foliküllerinin ve memenin gelişimi için bir büyüme faktörü olarak da etki yapar

D) CGRP damar daralmasına neden olur. E) CGRP en güçlü vazokonstriktör moleküldür. Kalsitonin geniyle ilişkili peptid (CGRP)

Paratiroid hormonla ilişkili protein (PTHrP) •

PTHrP, PTH etkinliğine sahip bir protein olup, vücutta birçok farklı dokuda yapılır.

CGRPa ve CGRPb diye 2 formu vardır: •

CGRPb sindirim kanalında bulunur.



Gelişmekte olan kıkırdakta, kondrositlerin çoğalmasını uyarır ve bunların mineralize olmalarını baskılar.



CGRPa primer afferent nöronlarda, tad duyularını talamusa ileten nöronlarda ve medial ön beyin şeridindeki nöronlarda yer alır.



Derinin, kıl folliküllerinin ve memenin gelişimi için bir büyüme faktörü olarak da etki yapar.



Kan damarları civarında sonlanan primer afferent nöronların dallarında P maddesiyle birlikte bulunur.



CGRP damar genişlemesine neden olur.



CGRP’nin en güçlü vazodilatatör molekül olduğu ifade edilmektedir.

Doğru cevap: D 117. Tiroid bezindeki C hücrelerinden hormon aşağıdakilerden hangisidir?

salgılanan

A) Parathormon B) Kalsitonin C ) T4

Doğru cevap: B 119. D vitamininin etkilerinden aşağıdakilerden hangisidir?

vanlıs

olan

D) T3 A) Böbreklerden kalsiyum ve fosfatın emilimini artırır

E) TSH

B) Barsaklardan kalsiyum ve fosfatın emilimini azaltır. C) Barsakta kalsiyum üzerine olan etkisini calbindin yapımını artırarak yapar D) Fizyolojik dozlarda osteoblastik aktiviteyi artırır.

KALSİTONİN •

Tiroid bezi C hücrelerinden salgılanır.



32 aa’li düz bir peptiddir.



Kan Ca miktarının artışı, kalsitonin salınımını stimüle eder.



Preprohormon —►prohormon —> kalsitonin



Sekresyon veziküllerinde depolanır.



Yarı ömrü 10 dakikadır.

Salgıyı uyaran diğer ajanlar •

Adrenerjik agonistler



Dopamin



Östrojen



Gastrin, CCK, glukagon, sekretin

Kalsitonin, kan Ca** ve fosfat düzeyini düşürür: 1. Osteoklastik aktiviteyi azaltır (hızlı etki). 2. Osteoklast oluşumunu azaltır. Kalsitoninin ayrıca santral sinir sisteminde ağrı kesici etkinliği vardır.

E) Farmakolojik artırır.

dozlarda

osteoklastik

aktiviteyi

D VİTAMİNİ D vitamininin etkileri 1. Bağırsak •

Kalsiyum ve fosfatın bağırsaklardan emilimini artırır.



Ca** üzerine olan etkisini calbindin D-28K yapımını artırarak yapar.

2. Böbrek •

Kalsiyum ve fosfatın geri emilimini artırır.

3. Kemik •

Fizyolojik etkisi artırmaktadır.



Ancak farmakolojik dozlarda osteoklastik aktiviteyi ve kemik rezorpsiyonunu artırır.



Sonuç olarak her zaman kemik yıkımını, kemik yapımı takip eder.

Doğru cevap: B

Doğru cevap: B

osteoblastik

aktiviteyi

155

A) 24,25 dihidroksi kolekalsiferolün etki gücü, 1,25 kolekalsiferolden düşüktür. B) Prolaktin, 1a-hidroksilaz etkinliğini artırır. C) Hipertiroidizmde, D vitamini yıkımı azalır. D) Metabolik asidoz, D vit oluşumunu baskılar. E) Büyüme hormonu, hCS ve kalsitonin, D vitamini oluşumunu uyarırlar.

D VİTAMİNİ D vitam ininin etkileri 1. Bağırsak •

Kalsiyum ve fosfatın bağırsaklardan emilimini artırır.



Ca+* üzerine olan etkisini calbindin D-28K yapımını artırarak yapar.

2. Böbrek •

Kalsiyum ve fosfatın geri emilimini artırır.

3. Kemik •

Fizyolojik etkisi artırmaktadır.

osteoblastik

aktiviteyi



Ancak farmakolojik dozlarda osteoklastik aktiviteyi ve kemik rezorpsiyonunu artırır.



Sonuç olarak her zaman kemik yıkımını, kemik yapımı takip eder.

Sentezinin düzenlenmesi •

D vit oluşumu, plazma Ca+* ve fosfat düzeyleri tarafından geri bildirimle düzenlenir.



PTH, 1a-hidroksilaz oluşumunu kolaylaştırır.



Plazma fosfatının azalması durumunda, D vitamini oluşumu artar.



Plazma fosfat düzeylerindeki artma ise, 1ahidroksilaz’ı doğrudan inhibe ederek, aktif D-vit oluşumunu azaltır.



Fazla D vitamini oluştuğunda, D vit sentezi 24,25 dihidroksi kolekalsiferol olarak yapılır.



24,25 dihidroksi kolekalsiferolün etki gücü, 1,25 kolekalsiferolden düşüktür.



Prolaktin, 1a-hidroksilaz etkinliğini artırır.



Östrojen, protein sentezini artırır. Bu şekilde kalbindin sentezi artar.



Sonuç olarak D-vitamininin etkileri artmış olur.



Hipertiroidizmde, D vitamini yıkımı artar. Böylece osteoporoz insidansı da artar.



Metabolik asidoz, D vit oluşumunu baskılar.



Büyüme hormonu, hCS ve kalsitonin, D vitamini oluşumunu uyarırlar.

Doğru cevap: C

ENDOKRİN SİSTEM

120. D vitamini ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?

1.

Överin yüzey epiteli aşağıdakilerden hangisidir?

3.

Uterus ile ilgili hangisidir?

vanlıs olan aşağıdakilerden

A) Tek katlı kübik epitel A) Endometriyum, tek katlı silyalı silindirik epitelle döşelidir.

B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel

B) Lamina propriyası basit tübüler bezler ve kan damarları içerir. C) Uterusun en kalın yapısı miyometriyum tabakasıdır

D) Çok katlı kübik epitel E) Çok katlı prizmatik epitel OVARYUM

D) Endometrium zigotun implantasyonu için ortam hazırlar. E) Endometriumun varlığı için progesteron gereklidir.



Överlerin yüzeyleri basit yassı ya da kübik epitel ile kaplıdır.



Bu epitel germinal epitel olarak adlandırılır.



Germinal epitelin altında, ovaryumun beyazımsı rengini veren tunika albuginea bulunur.

Doğru cevap: E



Lig. latum uteri ile mezentere, lig teres uteri ile uterusa tutunmuştur.

4.



Ovaryumun korteks ve medullası vardır.



Tunika albugineanın altında oositleri içeren ovaryum foliküllerinin bulunduğu kortikal bölge yer alır.



Foliküller, kortikal bölgenin bağ dokusu (stroma) içinde gömülüdür.



Stroma iğ biçiminde fibroblastlar içerir.



Ovaryumun en iç kısmı zengin bir damar yatağı içeren medüller bölgedir.

Endometriumun varlığı için aşağıdakilerden hangisidir?

gerekli

hormon

A) hCG B) HPL C) Progesteron D) Östrojen E) Testosteron

UTERUS Endometriyum, tek katlı silyalı silindirik epitelle döşelidir ve lamina propriayla desteklenmiştir. Lamina propriyası basit tübüler bezler ve kan damarları içerir. İçten dışa endometriyum, miyometriyum ve seroza (ya da adventisya) ile çevrelenmiştir. Perimetrium uterusu saran bağ dokudur. Myometrium düz kasların yaptığı tabakadır. Endometrium uterusun mukoza tabakasıdır. Uterusun en kalın yapısı miyometriyum, dört kat düz kas demetinden oluşmuştur. Endometrium zigotun implantasyonu için ortam hazırlar ve plasentanın anneye ait kısmını oluşturur. Korpus ve serviks olmak üzere iki bölümden oluşur. Gebelikte hem hipertrofi hem hiperplazi gösteren miyometriyum dokusu, hacmini belirgin olarak artırır. Serviks mukozası oldukça dallanmış, müköz servikal bezler içerir. Endometriumun varlığı için östrojen gereklidir.

Doğru cevap: A 2.

Endometriyum epiteli aşağıdakilerden hangisidir?

Endometrium yapı bakımından iki tabakada incelenir: Endometrium bazalis:

A) Tek katlı yassı epitel B ) Tek katlı silyalı prizmatik epitel



Endometrium mukozasının 1/3 bazalindeki kısımdır.

C) Çok katlı yassı epitel



D) Çok katlı silyalı kübik epitel E) Çok katlı prizmatik epitel

Menstruasyonla dökülmeyip, endometriyumun rejenerasyonunu sağlayan kısımdır.



Kanlanması düz arterlerle olur.

Doğru cevap: B

157

Görevi menstruasyon siklusu ile dökülen endometrium fonksiyonalisin yerine konmasıdır.

8.

Endometrium fonksiyonalis:

Serviks ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?



Mukozanın 2/3 üst kısmında yer alır.

A) Mukus salgılayan tek katlı prizmatik epitelle döşelidir.



Kanlanması spiral arterlerle olur.

B) Lamina propriasında bu epitelden uzanan tübüler



Menstruasyon siklusunda dökülen kısımdır.



Tek katlı silyalı silindirik epitelle kaplıdır.

müköz bezler izlenir. C) Gebelik süresince kapalı kalan kanal, doğum sırasında gebelik korpus luteumu ve plasentadan salgılanan relaksin adlı bir hormonun etkisiyle gevşer.

Desidua bazalis Vitellüs kesesi

Koriyon villüsleri

Göbek kordonu

Desidua 'b azalis

M iyom etrium

(Koryon villüsleri

A

D) Servikal kanal mukozası menstruasyon sırasında endometriyumla birlikte dökülür.

Vitellüs kesesi

Desidua kapsularis -D e s id u a paryeta liu Am niyon boşluğu " M iyometriyum

E) Serviksin vajinaya bakan yüzü ise çok katlı yassı epitelle döşelidir.

M

Uterus boşluğu y Koryonik boşluk(ekstraem brlyonik solom) Servikal m ukus tıkacı ■

SERVİKS

Uterus

Doğru cevap: D 5.

Serviksin endometriuma bakan yüzündeki epitel aşağıdakilerden hangisidir? A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı kübik epitel

Uterusun vajinaya açılan boyun bölümünü oluşturur. Serviks kanalı, mukus salgılayan tek katlı prizmatik epitelle döşelidir. Lamina propriasında bu epitelden uzanan tübüler müköz bezler izlenir. Bu hücreler hem serviksin hem vajinanın mukus salgısını oluştururlar. Duvarını bol miktarda bağ dokusunun desteklediği düz kaslar oluşturur. Gebelik süresince kapalı kalan kanal, doğum sırasında gebelik korpus luteumu ve plasentadan salgılanan relaksin adlı bir hormonun etkisiyle gevşer. Servikal kanal mukozası menstruasyon sırasında endometriyumla birlikte dökülmez. Serviksin vajinaya bakan yüzü ise çok katlı yassı epitelle döşelidir. Doğru cevap: D

E) Çok katlı prizmatik epitel

9.

Vajen epiteli aşağıdakilerden hangisidir? A) Tek katlı yassı epitel

Doğru cevap: B

B) Tek katlı prizmatik epitel 6.

Serviksin vajinaya bakan aşağıdakilerden hangisidir?

yüzünün

epiteli

A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı kübik epitel E) Çok katlı prizmatik epitel Doğru cevap: C 7.

Gebelik süresince kapalı servikal kanalı, doğum sırasında gevşeten hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Testosteron B) Relaksin C) HPL D) hCG E) Folistatin

Doğru cevap: B

C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı kübik epitel E) Çok katlı prizmatik epitel Doğru cevap: C 10. Bez içermeyen hangisidir?

organ

aşağıdakilerden

A) Endometrium serviksi B) Fallop tüpleri C) Endometriyumun altındaki lamina propria D) Endometriyum korpusu E) Vajen Doğru cevap: E

GENITAL SİSTEM



158

GENITAL SİSTEM

11. Vajina lumeninde bulunan mukusun esas kaynağı olan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Minör vestibüler bezler

Böylece düşük pH ortam oluşturulur. Vajinadaki asidik ortam bazı patojen mikroorganizmalara karşı koruyucu bir etki sağlar. Doğru cevap: E

B) Serviks C) Uterus D) Fallop tüpleri

15. Klitoris epiteli aşağıdakilerden hangisidir? A) Tek katlı yassı epitel

EjMajor vestibüler bezler

B) Çok katlı yassı epitel Doğru cevap: B 12. Mukozadaki epitel hücreleri keratohiyalin içeren organ aşağıdakilerden hangisidir? A) Minör vestibüler bezler B) Majör vestibüler bezler C) Serviks D) Vajina

E) Tek katlı prizmatik epitel Klitoris ve penis embriyonik köken ve histolojik yapı bakımından benzerdir. Klitoris körleşmiş/rudimenter glans klitoridis içinde sonlanan iki erektil cisimcik ile bir prepusyumdan oluşur. Klitoris çok katlı yassı epitel ile örtülür. Doğru cevap: B

E) Fallop tüpleri Doğru cevap: D 13. Vajen ile ilgili hangisidir?

C) Tek katlı kübik epitel D) Çok katlı kübik epitel

doğru

olan

aşağıdakilerden

16. Gebe olmayan kadında salgılandığı zaman ve yer hangisidir?

progesteronun aşağıdakilerden

A) Ovaryum siklusunun ilk yarısı, korpus luteumdan A) Çok katlı prizmatik epitelle döşelidir. B) Vajina duvarı bezlerden zengindir. C) Lamina propria tabakası venözpleksus yapısından zengindir. D) Vajina epiteli büyük ölçüde laktik asit sentezleyip biriktirir E) Vajinadaki bazik ortam bazı patojen mikroorganizmalara karşı koruyucu bir etki sağlar.

D) Ovaryum siklusunun ilk yarısı, överden E) Ovaryum siklusunun ilk yarısı, plasentadan Doğru cevap: C 17. Gebe bir kadında progesteronun salgılandığı zaman ve yer aşağıdakilerden hangisidir?

VAJİNA Çok katlı yassı epitelle döşeli, fibromüsküler duvarı olan bir organdır. Vajina duvarı bezlerden yoksundur. Mukoza, müsküler tabakası ve adventisya olarak üç tabakadır. Lamina propriasında bez bulunmaz. Vajinanın lumeninde bulunan mukus, serviks uterideki bezlerden gelir. Lamina propriadaki küçük venlerin oluşturduğu pleksuslar organa vasküler bir görünüm kazandırır.Mukozadaki epitel hücreleri az miktarda keratohiyalin içerebilir. Ancak, hücrelerin keratin plaklarına dönüşmesi ile izlenen aşırı keratinizasyon burada görülmez. Doğru cevap: C 14. Vajina epiteli tarafından sentezlenip depolanan madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Lütein pigmenti C) Laktik asit

B) Ovaryum siklusunun ikinci yarısı, plasentadan C) Ovaryum siklusunun ikinci yarısı, korpus luteumdan

B) Mukus D) Lipid E) Glukojen

Östrojen uyarısıyla, vajina epiteli büyük ölçüde glukojen sentezleyip biriktirir. Vajinal hücrelerin dökülmesiyle, bu glikojen vajina lumeninde depolanır. Vajinadaki bakteriler glukojenden laktik asit oluşturur.

A) 1. aydan sonra överden B) 1. aydan sonra plasentadan C) 1. aydan sonra korpus luteumdan D) 4. aydan sonra, korpus luteumdan E) 4. aydan sonra, plasentadan

Progestinler: Progestinler içinde en önemli olanı progesterondur. Ancak, küçük miktarlarda bulunan bir başka progestin, 17-a-hidroksiprogesterondur. Bu hormon progesteronla birlikte salgılanır ve aslında onunla aynı etkiye sahiptir. Bu nedenle pratik olarak, progesteron tek önemli progestin olarak kabul edilmektedir. Normal gebe olmayan bir kadında, progesteron ovaryum siklusunun yalnız ikinci yarısında, korpus luteum’dan salgılanır. Gebelik sırasında, özellikle gebeliğin 4. ayından sonra, plasentadan büyük miktarlarda progesteron serbestlenir. Doğru cevap: E

A) Östrojen ve yapıdadır.

progesteronlarm

tümü

ile

ilgili steroid

B) Bu hormonlar başlıca överde üretilir.

Progesteron hormonu, salgılandıktan birkaç dakika sonra tümüyle, progesteron etkisi olmayan diğer steroidlere yıkılır. Karaciğerde progesteronun en önemli son yıkım ürünü pregnandiol’dür. Doğru cevap: A

C) Bu hormonlar en çok kolesterolden oluşurlar

D) Az miktarda asetil koenzim-A’dan da sentez

21.

edilirler. E) Sentez sırasında ilk oluşan hormon östrojendir.

Fetusta bulunan follikül tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Primer follikül (tek tabakalı) B) Sekonder follikül

Doğru cevap: E

C) Graff follikülü D) Primordial Follikül

19. Östrojen hormonunun oluşumunun gerçekleştiği hücre aşağıdakilerden hangisidir?

E) Primer follikül (çok tabakalı)

A) Leidig hücresi

Doğru cevap: D

B) Granüloza hücresi C) Desidua hücresi

22.

D) Sitotrofoblast hücresi

Yenidoğanda primordial aşağıdakilerden hangisidir?

follikül

sayısı

A) 1 milyon B) 2 milyon

EjSinsityotrofoblast hücresi Doğru cevap: B

C) 3 milyon D) 4 milyon

20. Östrojen ve progesteron hormonlarını taşıyan başlıca madde aşağıdakilerden hangisidir?

E) 5 milyon

A) Albumin B) Globulin

Doğru cevap: B

C) Fibrinojen D) Transkortin

23. Primordial folliküllerden ovulasyon şansına sahip olan follikül sayısı aşağıdakilerden hangisidir? A) 100-200 adet B) 400-500 adet

E) Transferrin

Östrojen ve Progestinlerin Sentezi Östrojen ve progesteronlarm tümü steroid yapıdadır. Bu hormonlar başlıca, överlerde kandan alınan kolesterolden, az miktarda da asetil koenzim-A’dan sentez edilirler. Sentez sırasında ilk oluşan hormon progesteron ve erkek seks hormonu olan testosterondur. Bu hormonlardan testosteronun tümü ve progesteronun büyük bir kısmı granüloza hücrelerinde östrojenlere dönüşür..

C) 500-1000 adet D)

2000-5000 adet

E) 5000-10000 adet Doğru cevap: B 24. Zona pellusida yapısının oluşmaya başladığı dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Primordial Follikül

Siklusun luteal fazında ise hormonların çoğunluğu progesterona dönüşür. Böyle olmasına karşın kadında överlerden plazmaya serbestleyen testosteron miktarı, erkekte testislerden plazmaya salgılanan miktarın 1/15’ine ulaşmaktadır. Östrojen ve progesteron hormonları kanda başlıca plazma albumini ve özel östrojen ve progesteron bağlayıcı globulinlerle taşınırlar. Karaciğer östrojenleri, glukuronidler ve sülfatlar halinde bağlar. Bağlı ürünlerin beşte biri safra ile geri kalanın çoğu idrarla atılır. Bunun yanında, karaciğer güçlü etkili östrojenler, östradiyol ve östronu tümüyle etkisiz östrojen olan östriyole dönüştürür. Bu nedenle, karaciğer fonksiyonlarının zayıflaması halinde vücutta östrojen aktivitesi artarak bazan hiperöstrinizme yol açar.

B) Primer follikül (tek tabakalı) C) Primer follikül (çok tabakalı)

D) Sekonder follikül E) Graff follikülü Doğru cevap: B 25.

Zona pellusidanın oluşumunun tamamlandığı dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı) C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül E) Graff follikülü

Doğru cevap: D

GENITAL SİSTEM

18. Östrojen ve progesteron sentezi aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

160

GENITAL SİSTEM

26. Teka taslağının ilk oluştuğu aşağıdakilerden hangisidir?

dönem

A) ’ rimordial Follikül B) rimer follikül (tek tabakalı)

31. Corona radiata yapısının gözlendiği follikül evresi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı)

C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül

C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül

E) Graff follikülü

E) Graff follikülü

Doğru cevap: D

Doğru cevap: E

27. Granuloza hücreleri arasında Call-Exner cisimlerinin ortaya çıktığı dönem aşağıdakilerden hangisidir?

32. Cumulus ooforus yapısının gözlendiği follikül evresi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Primer follikül (tek tabakalı)

A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı)

B) Sekonder follikül C) Graff follikülü

C) Primer follikül (çok tabakalı)

D) Primordial Follikül

D) Sekonder follikül

E) Primer follikül (çok tabakalı)

E) Graff follikülü

Doğru cevap: B

Doğru cevap: E

28. Sekonder follikül evresinde, teka interna hücreleri üzerinde reseptörleri ortaya çıkan hormon aşağıdakilerden hangisidir?

33. Teka interna hücrelerinde LH kontrolünde yapılan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) FSH

A) LH

B) Progesteron

B) FSH

C) Östroadiol D) Androstenadion

C) Östroadiol D) Progesteron

E) Östron

E) Östron Doğru cevap: D Doğru cevap: A 29. Granuloza hücreleri arasında antrumun tamamen oluştuğu dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı)

34. Androstenadionun östrojene dönüşmesini katalizleyen enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Katalaz

C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül

B) Aromataz C) Akrozin D) Vezikülaz

E) Graaf follikülü

E) Hyaluronidaz

Doğru cevap: E 30. Granuloza hücreleri arasında follikül sıvısının Nk oluştuğu dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı) C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül E) Graff follikülü Doğru cevap: D

Doğru cevap: B

35. Aromataz enziminin aktivitesini hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) FSH B) Progesteron C) Östroadiol D) Androstenadion E) Östron

belirleyen

Î6T

FOLİKÜLLER VE MORFOLOJİK YAPILARI



Fetusta bulunan yapı primordial foliküldür.



Yenidoğanda 2 milyon primordial folikülden % 99,9’u atreziye uğrayarak harap olur.



Ancak 400-500 tanesi ovulasyon şansına sahiptir.



Çünkü primordial folikullerin bir bölümü inaktif dururken, b ir b ö lü m ü de s ü re k li g e liş m e göstererek, primer foliküle dönüşürler.



Bu süreç preantral (sekonder) folikül olana kadar devam eder.



Bu süreç FSH ve LH’dan bağımsız olarak meydane gelir.

Primer Folikül

02s283 steroidler, büyüm e faktörleri v e g o n a d o tr o p in le r d e n zengindir

Tersiyer (Graaf) Folikül •

Granuloza hücreleri arasında folikül sıvısı birikmeye başlar (Antrum).



Korona radiata hücreleriyle çevrili oosit, granuloza hücrelerinden oluşmuş kumulus ooforus denen çıkıntının içinde yer almaktadır.



Tek sıra yassı granuloza hücresiyle (kübik epitel) döşelidir.



Granuloza ile yumurta zarı arasında glikoprotein yapılı, ovumu örten zona pellusida oluşmaya başlar.



Teka, granuloza, ovum arasında gap junctionlar (neksus) ile bağlantılar kurulmuştur.





Zona pellusida için pellusidin denilen protein yapılar bulunmaktadır.

Teka interna hücrelerinde LH reseptörleri gelişmiş ve LH kontrolünde androstenadion yapılmaktadır.



Yapılan androstenadion, granuloza hücrelerinde aromataz etkisinde östrojenlere çevrilir.



Zp1-Zp2-Zp3 adı verilen bu proteinler spermin ovuma tutunmasında görev alırlar.



Aromataz enziminin aktivitesini FSH belirler.

Doğru cevap: A

Sekonder (Antral) Follikül •

36. Bir ovaryum siklusunda östrojen seviyesinin maksimum olduğu gün aşağıdakilerden hangisidir?

Granuloza hücreleri çoğalmış çok katmanlı hale gelmiştir.

A) 7.gün



Zona pellusida katmanı tam olarak oluşur.



Granuloza katı çevresine mezenşim hücreleri göç etmeye başlar. Birbirine paralel dizilir.

B) 9.gün C) 11.gün



ilk teka taslağı oluşmaya başlar.



Bu dönemde granuloza hücreleri arasında CallExner cisimleri ortaya çıkar.•



Teka interna hücrelerinde LH reseptörleri ortaya çıkar.

D) 13.gün E) 15.gün

OVARYUM SİKLUSU Her bir ovaryum siklusunda FSH etkisi ile 5-15 primordial folikül gelişir. Ancak bunlardan en fazla LH etkisinde kalan (en fazla östrojen sentezleyen) hariç diğerleri dejenere olurlar.

GENITAL SİSTEM

Primordail Folikül

162

GENITAL SİSTEM

Folliküler faz (5-14. günler) Bir primordial follikül graaf safhaya doğru ilerlerken komşu folliküler atreziye uğrar. Teka ve granülosa hücrelerindeki FSH ve LH reseptörleri indüklenirler, böylece androjen (LH, teka hücreleri) ve östradiol (FSH, granüloza hücreleri) sentezini stimüle ederler. Östradiol seviyesi hala artar ve uterusun proliferasyonuna neden olur. FSH ve LH seviyeleri, östradiolün ön hipofiz üzerine olan negatif feedback etkisi ile suprese olurlar. Progesteron seviyeleri düşüktür.

foliküler büyümenin en son aşamasına ulaşabilir ve ovulasyonu gerçekleştirebilir. Olgun folikül ya da graaf folikülü olarak adlandırılan bu ovulasyon öncesi folikül son derece büyüktür (yaklaşık 2.5 cm çapında). Ovulasyon, olgun folikül duvarının yırtılması ve oositin serbest kalmasıdır. Serbest kalan oosit oviduktun genişlemiş ucu tarafından yakalanır. Bu olay 28 günlük döngünün yaklaşık 14. gününde gerçekleşir, insanda çoğunlukla her döngüde ovaryumdan yalnızca bir oosit serbest bırakılır.

Ovulasyon fazı: Genital siklusun 13. gününde yani ovulasyondan iki gün önce östrojen düzeyi maksimuma ulaşır. Folliküler fazın sonundaki östradiol sentezi patlaması FSH ve LH sekresyonu üzerine pozitif feedback etki yapar. (LH piki) LH’daki bu artış ile folikül yırtılır ve sekonder oosit periton boşluğuna atılırken uterus tüplerinin fimbriaları ile tutulur. Yani östrojenin indüklediği LH pikinin sonucu ovulasyon oluşur ve genital siklusun 15. gününde olur. Östrojen seviyeleri ovulasyondan hemen sonra düşer; fakat luteal fazda yeniden yükselir. Servikal mukus miktar olarak artar. Viskozitesi daha düşük ve sperm için daha penetrabl bir hal alır.

Progestasyonel faz (15-28. günler) (Postovulatuar -Sekretuar-Luteal dönem): Korpus luteum’un oluştuğu safhadır. Korpus luteum östrojen ve progesteron sentezler. Östrojenler bu evrede endometriyumu bir miktar daha hücresel çoğalmaya sokar. Progesteron da endometriyumda belirgin bir şişme ile sekretuvar gelişmelere neden olur. Bezlerde kıvrımlar artar, glandüler epitel hücrelerinde salgı maddeleri birikir. Stroma hücrelerinin sitoplazmaları artarken lipit ve glikojen depoları da çoğalır. Sekretuvar aktivite gelişimine bağlı olarak, endometriyumu besleyen kan miktarı artar, kan damarları oldukça kıvrımlı hale gelir. Salgı fazının doruk noktasında, ovulasyondan yaklaşık bir hafta sonra endometriyumun kalınlığı 5-6 mm olur. Bütün bu endometriyal değişimlerin ana nedeni, yüksek salgı yeteneği olan birendometriyum hazırlamaktır. Büyük miktarda besin depolanır ve bu besin aylık döngünün son yarısında döllenmiş ovumun yerleşmesi için uygun koşulu sağlayabilir. Doğru cevap: D 37. Ovulasyonu uyarmak için pik yapan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) FSH B) Progesteron C) LH D) Androstenadion E) Östrojen

Ovulasyon Her aybaşı dönemi sırasında, genellikle bir folikül diğerlerinden daha fazla büyür ve baskın hale gelir. Diğerleri foliküller yıkıma uğrar. Baskın olan folikül,

Ovulasyon için uyarıyı oluşturan, büyüyen folikül tarafından üretilen dolaşımdaki yüksek östrojen düzeylerine cevap olarak ön hipofizden salgılanan luteinizan hormondaki (LH) ani artıştır. Doğru cevap: C 38. Birinci mayoz bölünmenin tamamlandığı dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Fertilizasyondan hemen önce B) Fertilizasyondan hemen sonra C) Zona reaksiyonu esnasında D) Ovulasyondan hemen önce E) Ovulasyondan hemen sonra

Ovulasyon Her aybaşı dönemi sırasında, genellikle bir folikül diğerlerinden daha fazla büyür ve baskın hale gelir. Diğerleri foliküller yıkıma uğrar. Baskın olan folikül, foliküler büyümenin en son aşamasına ulaşabilir ve ovulasyonu gerçekleştirebilir. Olgun folikül ya da graaf folikülü olarak adlandırılan bu ovulasyon öncesi folikül son derece büyüktür (yaklaşık 2.5 cm çapında). Ovulasyon, olgun folikül duvarının yırtılması ve oositin serbest kalmasıdır. Serbest kalan oosit oviduktun genişlemiş ucu tarafından yakalanır. Bu olay 28 günlük döngünün yaklaşık 14. gününde gerçekleşir. İnsanda çoğunlukla her döngüde ovaryumdan yalnızca bir oosit serbest bırakılır. Ovulasyon için uyarıyı oluşturan, büyüyen folikül tarafından üretilen dolaşımdaki yüksek östrojen düzeylerine cevap olarak ön hipofizden salgılanan luteinizan hormondaki (LH) ani artıştır. Kan LH düzeylerindeki artıştan sonra birkaç dakika içinde ovaryumun kan akımında bir artış görülür ve plazma proteinleri kapiller ve postkapiller venüllerden sızarak ödeme yol açar. Lokal olarak, prostaglandinier, histamin, vazopressin ve kollajenaz salınır. Granüloza hücreleri daha fazla hiyaluronik asit üretir ve gevşek bir hal alırlar. Folikül duvarının küçük bir kısmı, tunika albugineadaki kollajen yıkımı, iskemi ve bazı hücrelerin ölmesi nedeniyle zayıflar. Ovulasyonun yakın olduğunun bir göstergesi, folikül yüzeyinde stigmanın görülmesidir.Bu, kan akımının durması sonucu folikül duvarının renginde ve saydamlığında oluşan lokal değişikliktir.

Birinci mayoz bölünme ovulasyondan hemen önce tamamlanır (bu ana kadar oositler,fetal yaşam sırasında başlayan birinci mayoz bölünmenin profaz evresindedir). Kromozomlar yavru hücreler arasında eşit olarak bölünür, ancak sekonder oositlerden biri sitoplazmanın hemen hemen tümünü alırken, diğeri birinci kutup cismi haline gelir. Birinci kutup cisminin atılmasından hemen sonra, oositin nükleusu ikinci mayoz bölünmeye başlar; bu bölünme metafaz evresinde durur. Metafazdaki duraklama, ovumda c-mos proto-onkogeni tarafından kodlanan pp39mosproteininin oluşmasına bağlıdır. Döllenme gerçekleştiğinde kalsiyuma bağımlı bir sistein proteazı olan kalpain 30 dakika içinde pp39mos’u parçalar. Döllenme genellike ampullada gerçekleşir ve türe özgü diploid kromozom sayısına ulaşılır. Oositin ikinci mayoz bölünmeyi tamamlaması için bir uyaran oluşturur, primer oosit sekonder oosite dönüşür. Sitoplazmanın çoğu bir hücreye, fertilize olmuş oosite veya olgun ovuma geçer. İkinci polar cisimcik atıldığında oositin olgunlaşması tamamlanır. Folikül duvarının yırtılmasıyla, oosit ve birinci kutup cismi, zona pellusida, korona radyata ve bir miktar folikül sıvısıyla birlikte ovaryumu terk eder ve tuba uterinanın açık ucundan içeri girer. Oosit burada döllenebilir. Döllenme ovulasyon sonrasında ilk 24 saat içinde gerçekleşmezse, oosit bozulur ve ortadan kaldırılır. Doğru cevap: D 39. Aşağıda bazı hormonlar verilmiştir. I. LH II. FSH III. Östroadiol IV. Progesteron Buna göre yukarıdaki hormonlardan folliküler fazda seviyesi yüksek olan hormon aşağıdakilerden hangisi/hangileridir? A) Sadece I

B) I ve II

C) I, II ve İli

D) Sadece III

Folliküler faz (5-14. günler) Bir primordial follikül graaf safhaya doğru ilerlerken komşu folliküler atreziye uğrar. Teka ve granülosa hücrelerindeki FSH ve LH reseptörleri indüklenirler, böylece androjen (LH, teka hücreleri) ve östradiol (FSH, granüloza hücreleri) sentezini stimüle ederler. Östradiol seviyesi hala artar ve uterusun proliferasyonuna neden olur. FSH ve LH seviyeleri, östradiolün ön hipofiz üzerine olan negatif feedback etkisi ile suprese olurlar. Progesteron seviyeleri düşüktür. Doğru cevap: C 41. Ovulatuar faz ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Genital siklusun 13. gününde östrojen düzeyi maksimuma ulaşır. B) Östradiol sentezi patlaması FSH ve LH sekresyonu üzerine pozitif feedback etki yapar. . C) LH pikinin sonucu genital siklusun 15. gününde ovulasyon oluşur D) Östrojen seviyeleri ovulasyondan hemen sonra düşer. E) Servikal mukus miktar olarak azalır.

Ovulasyon fazı: Genital siklusun 13. gününde yani ovulasyondan iki gün önce östrojen düzeyi maksimuma ulaşır. Folliküler fazın sonundaki östradiol sentezi patlaması FSH ve LH sekresyonu üzerine pozitif feedback etki yapar. (LH piki) LH’daki bu artış ile folikül yırtılır ve sekonder oosit periton boşluğuna atılırken uterus tüplerinin fimbriaları ile tutulur. Yani östrojenin indüklediği LH pikinin sonucu ovulasyon oluşur ve genital siklusun 15. gününde olur. Östrojen seviyeleri ovulasyondan hemen sonra düşer; fakat luteal fazda yeniden yükselir. Servikal mukus miktar olarak artar. Viskozitesi daha düşük ve sperm için daha penetrabl bir hal alır. Doğru cevap: E 42. Luteaf faz ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?

E) Sadece IV A) Korpus luteum’un oluştuğu safhadır. Doğru cevap: C

B) Östrojenler bu evrede endometriyumu hücresel çoğalmaya sokar.

40. Folliküler faz ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?

C) Progesteron bu evrede endometriyumda şişme ile sekretuvar gelişmelere neden olur.

doğru

D) Endometriyumu besleyen kan miktarı azalır, kan damarları düzleşir.

B) Teka ve granülosa hücrelerindeki FSH ve LH reseptörleri indüklenirler,

E) Ovulasyondan 1 hafta sonra endometriyumun kalınlığı 5-6 mm olur.

A) Bir primordia! follikül graaf safhaya ilerlerken komşu folliküler atreziye uğrar,

C) Östriol seviyesi artar ve uterusun proliferasyonuna neden olur. D) FSH ve LH seviyeleri, östradiolün ön hipofiz üzerine olan negatif feedback etkisi ile suprese olurlar. E) Progesteron seviyeleri düşüktür.

Progestasyonel faz (15-28. günler) (Postovulatuar -Sekretuar-Luteal dönem): Korpus luteum’un oluştuğu safhadır. Korpus luteum östrojen ve progesteron sentezler. Östrojenler bu evrede endometriyumu bir miktar daha hücresel çoğalmaya

GENITAL SİSTEM

164

sokar. Progesteron da endometriyumda belirgin bir şişme ile sekretuvar gelişmelere neden olur. Bezlerde kıvrımlar artar, glandüler epitel hücrelerinde salgı maddeleri birikir. Stroma hücrelerinin sitoplazmaları artarken lipit ve glikojen depoları da çoğalır. Sekretuvar aktivite gelişimine bağlı olarak, endometriyumu besleyen kan miktarı artar, kan damarları oldukça kıvrımlı hale gelir. Salgı fazının doruk noktasında, ovulasyondan yaklaşık bir hafta sonra endometriyumun kalınlığı 5-6 mm olur. Bütün bu endometriyal değişimlerin ana nedeni, yüksek salgı yeteneği olan birendometriyum hazırlamaktır. Büyük miktarda besin depolanır ve bu besin aylık döngünün son yarısında döllenmiş ovumun yerleşmesi için uygun koşulu sağlayabilir.

44. Menstrüasyonun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Östrojen ve progesteronun aniden azalması B) Östrojen ve progesteronun aniden artması C) Östrojenin aniden artması D) Progesteronun aniden artması E) Prostoglandinlerin aniden artması Doğru cevap: A 45. Menstruasyonda uterus kasılmalarına neden olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Östrojen

Doğru cevap: D

B) Progesteron

43. Bazal vücut ısısını artıran hormon aşağıdakilerden hangisidir?

C) LH D) Prostoglandin E) FSH

A) FSH B) Progesteron

Doğru cevap: D

C) LH D) Androstenadion

46. Menstruasyon ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?

E) Östrojen

Progestasyonel faz (15-28. günler) (Postovulatuar-Sekretuar-Luteal dönem): Korpus luteum’un oluştuğu safhadır. Korpus luteum östrojen ve progesteron sentezler. Östrojenler bu evrede endometriyumu bir miktar daha hücresel çoğalmaya sokar. Progesteron da endometriyumda belirgin bir şişme ile sekretuvar gelişmelere neden olur. Bezlerde kıvrımlar artar, glandüler epitel hücrelerinde salgı maddeleri birikir. Stroma hücrelerinin sitoplazmaları artarken lipit ve glikojen depoları da çoğalır. Sekretuvar aktivite gelişimine bağlı olarak, endometriyumu besleyen kan miktarı artar, kan damarları oldukça kıvrımlı hale gelir. Salgı fazının doruk noktasında, ovulasyondan yaklaşık bir hafta sonra endometriyumun kalınlığı 5-6 mm olur. Bütün bu endometriyal değişimlerin ana nedeni, yüksek salgı yeteneği olan birendometriyum hazırlamaktır. Büyük miktarda besin depolanır ve bu besin aylık döngünün son yarısında döllenmiş ovumun yerleşmesi için uygun koşulu sağlayabilir. Ovulasyondan 6 gün sonra progesteron pik düzeye ulaşır. Ovulasyondan sonra FSH ve LH düzeyleri düşer ancak bu düzey korpus luteumdan progesteron ve östrojen salınımı için yeterlidir. Progesteron ve östrojen negatif feedbackile FSH ve LH’yı azaltır. Bazal vücut ısısı artar, çünkü progesteron hipotalamik termoregülatör merkezi etkiler. Gebelik oluşmazsa corpus luteum, gonadotropin salınımının azalması ile geriler. Sonuç olarak östradiol ve progesteron seviyelerinde ani düşme olur. Progesteron seviyelerindeki azalma depresyondan sorumludur (premenstrüel sendrom). Doğru cevap: B

A) Menstrüasyonun nedeni, östrojen ve progesteronun birden azalmasıdır. B) Menstrüasyon öncesi 24 saat içinde kıvrımlı kan damarları kasılır C) Kan damarlarının kasılmasının nedeni prostaglandinlerdir. D) Kan ve dökülmüş doku kütlesinin de kasıcı etkisi vardır E) Menstürel sıvı pıhtılaşma özelliğine sahiptir.

MENSTRÜASYON (1-4. GÜN) Aylık döngünün sonlanmasından yaklaşık 2 gün önce, korpus luteum birdenbire küçülür ve ovaryum hormonları, östrojenler ve progesteron salgısı hızla azalır. Daha sonra, bunu mens kanaması izler. Menstrüasyonun nedeni, aylık döngü sonunda östrojen ve progesteronun, özellikle progesteronun birden azalmasıdır. Bu olayda ilk etki, endometriyal hücrelerin bu iki hormon tarafından uyarılmasının azalmasıdır. Bunun ardından, endometriyum hızla geriler (involusyon) ve mevcut kalınlığının % 65’ini kaybeder. Daha sonra, menstrüasyon öncesi 24 saat içinde endometriyumun mukoza tabakalarına uzanan kıvrımlı kan damarları kasılır (vazospazm). Bunun nedeni involusyon sırasında serbestlenen damar daraltıcı etkiye sahip prostaglandinlerdir. Vazospazm, endometriyumun beslenmesinde azalma ve hormonal uyarının kalkması sonucunda endometriyumda, özellikle kan damarlarında nekroz gelişir. Sonuçta endometriyumun vasküler tabakasına kan sızmaya başlar ve kanamalı alanlar 24-36 saat içinde hızla genişler.

Menstürel sıvı normalde pıhtılaşmaz. Çünkü nekrotik endometriyal materyelin içinde fibrinolizin bulunur. Eğer, uterus yüzeyindeki kanama şiddetliyse, fibrinolizin miktarı pıhtılaşmanın engellenmesinde yeterli olmayabilir. Menstrüasyon sürecinde pıhtının varlığı, genellikle uterus patolojisine kanıt olarak kabul edilir. Doğru cevap: E 47. Korpus luteumdan salgılanan aşağıdakilerden hangileridir?

hormonlar

A) Progesteron-Östrojen-inhibin B) Progesteron-Östrojen-LH C) Progesteron-FSH-inhibin D) FSH-Östrojen-LH E) Progesteron-Östrojen-FSH Doğru cevap: A

50. Ovulasyon öncesi zirve yapıp ovulasyona yol açan hormonlar aşağıdakilerden hangileridir? A) LH-FSH

GENITAL SİSTEM

Zamanla endometriyumunnekrozedış tabakaları hemorajik bölgelerde uterustan ayrılır. Menstrüasyonun başlaması ile 48 saat içinde endometriyumun yüzeysel tabakaları tamamen dökülür. Uterus boşluğundaki kan ve dökülmüş doku kütlesi, büyük bir olasılıkla prostaglandinlerin kasıcı etkisine katkıda bulunarak uterus kasılmalarını başlatır ve içeriğin atımını sağlar. Normal menstrüasyon süresince, 40 mİ kan ve buna ilave olarak 35 mİ seröz sıvı kaybedilir.

B) LH-Östrojen C) FSH-Östrojen D) Östrojen-Progesteron E) Progesteron-Kortizol

Ovulasyon Öncesi LH ve FSH Zirvesi Ovulasyona Yol Açar Menstrüasyonun başlamasından 11.5-12 gün sonra FSH ve LH salgısında azalma görülür. Bu sırada, yüksek östrojen düzeyi (ya da foliküllerden progesteron sekresyonunun başlaması) ön hipofiz üzerinde pozitif feedback etki yapar. Bu da LH salgısında çok büyük, FSH salgısında daha küçük ölçüde artışlara neden olur. Ovulasyon öncesi, LH ve FSH salgısının aşırı ve ani artışının nedeni ne olursa olsun, ovulasyona ve onun ardından da korpus luteum sekresyonuna yol açar. Böylece hormonal sistem, bir sonraki ovulasyona kadar yeni bir siklus dönemine girer. Burada ovulasyon öncesi ostrojende pik yapar. Ostrojenin LH üzerine olan pozitif feed-back etkisiyle LH’da ani artış olur. LH piki ovulasyona yol açar. Doğru cevap: A

48. Progesteron, östrojen ve inhibin'in ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir? A) Ovulasyon öncesi salgılanırlar.

51. FSH ve LH hormonlarının aşağıdakilerden hangisidir?

B) Sadece korpus luteumdan salınırlar C) Ön hipofizde (+) feedback etkisi vardır.

A) Menstrüasyonun 3-4. günü B) Menstrüasyonun 5-6. günü

D) Sadece överden salınırlar

C) Menstrüasyonun 7-8. günü

E) FSH ve LH salgısını baskılarlar.

D) Menstrüasyonun 9-10. günü

Doğru cevap: E

azaldığı

dönem

E) Menstrüasyonun 11-12. günü

A) Menstrüasyondan 1 hafta önce

Menstrüasyonun başlamasından 11.5-12 gün sonra FSH ve LH salgısında azalma görülür. Bu sırada, yüksek östrojen düzeyi (ya da foliküllerden progesteron sekresyonunun başlaması) ön hipofiz üzerinde pozitif feedback etki yapar. Bu da LH salgısında çok büyük, FSH

B) Menstrüasyondan 3-4 gün önce

salgısında daha küçük ölçüde artışlara neden olur.

49. Östrojen, progesteron ve inhibin en düşük olduğu dönem aşağıdakilerden hangisidir?

C) Menstrüasyondan 3-4 gün sonra D) Menstrüasyondan 1 hafta sonra E) Menstrüasyondan 10 gün sonra Ovulasyon sonrasında (ovulasyonla menstrüasyonun başlangıcına kadar geçen süreç içinde) korpus luteum, büyük miktarlarda progesteron ve östrojenle, aynı düzeyde inhibin hormonu salgılar. Bu hormonların tümü birlikte, ön hipofiz ve hipotalamus üzerinde negatif feedback etki yaparlar. Bu şekilde FSH ve LH salgısı baskılanır. Menstrüasyondan yaklaşık 3-4 gün önce, bu hormonlar en düşük düzeylerine inerler. Doğru cevap: B

Ovulasyon öncesi, LH ve FSH salgısının aşırı ve ani artışının nedeni ne olursa olsun, ovulasyona ve onun ardından da korpus luteum sekresyonuna yol açar. Böylece hormonal sistem, bir sonraki ovulasyona kadar yeni bir siklus dönemine girer. Doğru cevap: E 52. Korpus luteumdan salgılanıp FSH ve LH salgısını baskılayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) inhibin

B) Östrojen

C) Relaksin

D) Folistatin E)

Progesteron

GENITAL SİSTEM

166

Korpus luteumdan salgılanan inhibin hormonu FSH ve LH salgısını baskılar. Erkeklerde testislerdeki Sertoli hücrelerinden de aynı hormon salgılanmaktadır. İnhibin kadında, erkekte olduğu gibi ön hipofiz bezinden FSH salgısını, daha küçük ölçüde de LH salgısını baskılar. Bu nedenle, inhibin hormonunun kadında, cinsel aylık döngünün sonuna doğru FSH ve LH azalmasında önemli rolü olduğu kabul edilmektedir. Folistatin (FSH-Supresör Protein): Dokularda aktivinleri bağlayan ve etkilerini inhibe eden glikoproteinlerdir. Hipofiz ve gonadlarda sentezlenir. Aktivine bağlanarak onun etkisini bloke etmek suretiyle dolaylı yoldan FSH salmımını bloklar. GnRH’a FSH cevabını inhibe eder. Doğru cevap: A

53. İnhibin hormonunun korpus luteum dışında salgılandığı hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Trofoblast hücresi

B) Desidua hücresi C) Sertoli hücresi D) Leidig hücresi E) Embriyoblast hücresi Korpus luteumdan salgılanan inhibin hormonu FSH ve LH salgısını baskılar. Erkeklerde testislerdeki Sertoli hücrelerinden de aynı hormon salgılanmaktadır. İnhibin kadında, erkekte olduğu gibi ön hipofiz bezinden FSH salgısını, daha küçük ölçüde de LH salgısını baskılar. Bu nedenle, inhibin hormonunun kadında, cinsel aylık döngünün sonuna doğru FSH ve LH azalmasında önemli rolü olduğu kabul edilmektedir. İmplantasyon bölgesindeki endometrial stroma anne kanındaki artan progesterona cevap olarak ileri derecede vasküler ve ödemlidir. Bu dönemde endometrial stromaya desidua adı verilir. Glikojen ve lipidleri depolayarak polihedral görünüm kazanan stroma hücrelerine de desidual hücre denir. Desidual hücreler invazyon gösteren sinsityotrofoblast hücrelerin yakınında dejenere olarak,embriyonik beslenme için zengin bir kaynak oluştururlar. Dejenere olan desidual hücreler sinsityotrofoblast tarafından alınarak kullanılır. Blastosist boşluğunda sıvı arttıkça, blastomerleri iki bölüme ayırır: iç hücre kitlesi embriyoblast, dış hücre kitlesi trofoblast olarak isimlendirilir. Embriyoblast embriyoyu oluştururken, trofoblast plasenta ve fetal zarları meydana getirir. 107 hücreli blastosistte (100-140 saatlik), 8 hücre embriyoblastı oluştururken 99 hücre ise trofoblastları meydana getirir.

Leydig hücreleri Seminifer tübüller arasındaki stromada yer alan ve steroid salgılayan hücre özelliklerini gösteren interstisiyel hücrelerdir. LH etkisinde androjenlerin salgılanmasından sorumludurlar. Sekonder seks karakterlerinin gelişme­ sinden sorumlu olan testosteronu üretirler. Seminifer tübüller çevresinde miyoepitelyal hücrelere de rastala-

nabilir. İnsanda hamilelik sırasında plasentadan üretilen gonadotropik hormon, anne kanından fetüse geçer ve androjenik hormonları üreten bol miktardaki fetal testiküler interstisyel hücreleri uyarır. Bu hormonların varlığı, erkek genital organlarının embriyonik farklılaşması için gereklidir. Embriyonik interstisyel hücreler hamileliğin 4. ayına kadar tamamen farklılaşmış olarak kalırlar ve son­ ra testosteron sentezinde bir azalmayla birlikte gerilerler. Daha sonra gebeliğin geri kalanı boyunca ve hipofizden salgılanan LH hormonu uyarısı altında testosteron sente­ zini yeniden yapmaya başladıkları puberte öncesi döneme kadar dinlenmede kalırlar. Doğru cevap: C 54. İnhibin ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir? A) FSH salgısını baskılar. B) LH salgısını baskılar. C) Granüloza hücrelerinden salgılanır. D) Sertoli hücrelerinden de salgılanmaktadır. E) İnhibin-B, luteal fazda; inhibin-A ise folliküler fazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin’in iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de teka interna hücrelerinden IGF salınımmı uyarır ve androjen yapımını arttırır. Doğru cevap: E 55. Kadında ereksiyon ile ilgili aşağıdakilerden hangisidir?

vanlıs

olan

A) Klitorise doğru uzanan erektil doku, penisin erektil dokusuna eşdeğerdir. B) Erektil doku, erigentes sinirleri içindeki sempatik liflerle kontrol edilir. C) Seksüel uyarılmada, sinir uçlarından asetilkolin, nitrik oksit ve vazoaktif intestinal polipeptid (VIP) salgılanır. D) Seksüel uyarım Bartholin bezlerini de aktive eder. E) Bartholin bezi mukus salgılar

Kadında Ereksiyon ve Lubrikasyon: Vajina girişinde klitorise doğru uzanan erektil doku, hemen hemen penisin erektil dokusuna eşdeğerdir. Erektil doku penis gibi, sakral ağdan dış cinsel bölgeye gelen erigentes sinirleri içindeki parasempatik liflerle kontrol edilir. Seksüel uyarılmanın ilk evrelerinde, parasempatik uyarılarla erektil doku arterleri genişler. Bu olayda sinir uçlarından salgılanan asetilkolin, nitrik oksit ve vazoaktif intestinal polipeptid (VIP) etkilidir.

j

OVARİAL HORMONLAR

Parasempatik sinyaller aynı anda, labiya minorların alt kısmında yerleşmiş bulunan Bartholin bezlerini de uyarırlar. Bu uyarının amacı, giriş içine hızla mukus salgılanmasını sağlamaktır. Mukus sıvısının cinsel süreç içinde lubrikasyonda katkısı büyüktür.

Progesteron;Androjen ve östrojen prekursörüdür. Folikül ve luteal hücrelerde sentezlenir.

Doğru cevap: B

Androjen;(DHEA) Teka internada sentezlenir. İnhibinjFSH sentezini inhibe eder.

56. Aşağıdakilerden değildir?

hangisi

ovarial

hormon

A) Östriol B) Progesteron C) İnhibin D) Aktivin EJTestosteron Testisler, testosteron, dihidrotestosteron, androstenedion gibi erkek seks hormonlarını salgılar. Testosteronun büyük bir kısmı, hedef dokularda daha aktif olan dihidrotestosterona dönüşür. Testosteron, interstisyel Leydig hücreleri tarafından yapılır, bu hücreler, seminifer tübüller arasında interstisyel alanlarda yer alırlar ve erişkin testis kütlesinin %20’sini oluştururlar. Testosteron ve dihidrotesteron gibi, androjenlerin tümü steroid yapıda bileşiklerdir. Androjenler, hem testislerde hem de adrenal bezlerde kolesterolden veya doğrudan asetil koenzim A’dan sentezlenirler. Dokulara tikse olan testosteronun çoğunluğu hücre içinde 5-a-redüktaz enzimi ile dihidrotestosterona dönüşür. Dokularda tikse olmayan testosteron, karaciğerde başlıca androsteron ve dehidroepiandrosterona dönüşür, safra veya idrarla atılırlar. Erkekte, testosterona ek olarak, az miktarda östrojen de sentez edilmektedir (gebe olmayan bir kadındaki miktarın beşte biri kadar) Testosteron, erkek fetus testislerinde, embriyonik hayatın yaklaşık 7. haftasında admaya başlar. Önce genital plaktan, daha sonra fetal testislerden salgılanan testosteron hormonu erkek vücut özelliklerinin gelişmesinden sorumludur. Vajina ve klitoris yerine penis ve skrotumun oluşmasını sağlar. Prostat bezi, seminal veziküller ve erkek genital kanallarının gelişimini kolaylaştırırken, dişi genital organlarının baskılanmasına neden olur. Testisler, genellikle gebeliğin son 2-3 ayında yeterli düzeyde testosteron salgılanmasıyla skrotuma inerler. Pubede sonrasında, testosteron salgısının yeniden başlaması ile penis, skrotum ve testislerde büyüme görülür. Buna ek olarak, testosteron sekonder seks özelliklerini geliştirir. Testosteron, kılların büyümesine neden olur, tipik bas erkek sesi oluşumunu sağlar, yüzdeki yağ bezlerinin fazla salgı yapmasıyla akneye neden olur, protein oluşumu ve kas gelişimini adırır, kemik büyümesi ve kalsiyum depolanmasını adırır, uzun kemiklerde epifizlerin erken kapanmasına neden olur, bazal metabolizmayı hızlandırır, eritrosit sayısını adırır, diğer steroid hormonlar gibi böbreğin distal tübüllerinde sodyum geri emilimini adırır.

Aktivin;FSH sentezini aktive eder. Relaksin;Overden ve plasentadan sentezlenir. Pelvik ligamentlerin relaksasyonunu sağlar. Doğru cevap: E 57. Gebe olmayan bir kadında östrojenin en cok sentezlendiği yer aşağıdakilerden hangisidir?

A) Över

B) Adrenal kodeks

C) Adrenal medulla

D) Karaciğer

E) Endometriyum Gebe olmayan normal bir kadında, östrojenler büyük miktarlarda överlerden, az miktarlarda da adrenal kodeksten salgılanırlar. Gebelikte ise, çok büyük miktarlarda plasentadan salgılanırlar. Doğru cevap: A 58. Gebe olan bir kadında östrojenin en cok sentezlendiği yer aşağıdakilerden hangisidir? A) Endometriyum C) Plasenta

B) Adrenal kodeks D) Karaciğer E) Över

Gebe olmayan normal bir kadında, östrojenler büyük miktarlarda överlerden, az miktarlarda da adrenal kodeksten salgılanırlar. Gebelikte ise, çok büyük miktarlarda plasentadan salgılanırlar. Doğru cevap: C 59. Östrojenler ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Östradiol, östriol ve östron olarak 3 tip östrojen vardır. B) Östradiol en aktif östrojenik hormondur C) Östron en zayıf östrojenik hormondur.

D) Gebelik sırasında plasentadan salınan başlıca östrojenik hormon östrioldur. E) Postmenopozal kadınlarda östrojen i östrondur.

başlıca

plazma

ÖSTROJENLER Östradiol, östriol ve östron olarak 3 östrojen vardır. Gebe olmayan normal bir kadında, östrojenler büyük mik­ tarlarda överlerden, az miktarlarda da adrenal kodeksten salgılanırlar. Gebelikte ise, çok büyük miktarlarda plasen­ tadan salgılanırlar.

GENİTAL SİSTEM

Östrodiol(Estradiol 17- p)

168

GENITAL SİSTEM

Östradiol: En aktif östrojenik hormondur ve överde granüloza hücrelerinden salgılanır. Kadınlarda östradiolün hemen tamamı överlerden salgılanır. Gebelikte özellikle östradiol annenin üreme organlarının büyüme ve gelişmesine neden olur.

61. Östrojenin vajen üzerine ifadelerden vanlıs olan hangisidir?

etkileriyle ilgili aşağıdakilerden

A) Vajende süperficial hücreler hâkimdir. B) Yaymada da hücrelerdir.

en

çok

görülen

süperficial

C) Hücrelerin kenarlarında kırılma en çok süperfisial hücrelerde görülür.

Östriol: En zayıf östrojenik hormondur. Karaciğerde östradiol ve östrondan sentezlenir. Gebelik sırasında plasentadan salınan başlıca östrojenik hormondur. Plasentada az miktar östradiol ve östron da sentezlenir.

D) Vajen epitelini proliferasyona uğratır E) Vajen epitelini glikojenden zengin hale gelir.

Östrojenlerin Vagen Üzerine Etkileri: Östron: Överden salınır ve zayıf östrojenik aktivite gösterir. Bir miktar da adrenal kodeksten salınan androstenedionun periferal dönüşümünden oluşur. Postmenopozal kadınlar­ da başlıca plazma östrojeni östrondur ve sentezi andros­ tenedionun periferde aromatazla dönüşümü ile sağlanır. P-östradiyolun östrojenik kuvveti östrona göre 12 kat, östriyole göre 80 kat daha fazladır.

Östrojen etkisindeki bir kadında vajende süperficial hücreler hakimdir ve yaymada da en çok görülen hücrelerdir. Östrojen etkisinde vajen epiteli proliferasyona uğrar ve glikojenden zengin hale gelir. Progesteron etkisi hakim olduğunda ise hücre kenarlarında kırılma (navikuler hücre) karakteristiktir ve daha çok intermedier hücreler hakimdir. Doğru cevap: C

Doğru cevap: C 60. Aşağıdakilerden hangisi, östrojenin üzerine olan etkilerinden değildir?

uterus

62. Aşağıdakilerden hangisi, östrojenin bezlerine olan etkilerinden değildir?

meme

A) Östrojenler memede stromal dokuyu geliştirir.

A) Uterusun boyutlarını erişkin formuna dönüştürür.

B) Meme duktuslarının gelişmesini sağlar.

B) Vajina epitelini kübik şekilden, çok katlı epitel şekline dönüştürür.

C ) Asinilerde progesteron ile sinerjist etki ederek büyümeyi sağlar. D) Memede yağ birikmesini sağlar.

C) Endometriyal stromada belirgin proliferasyona yol açarlar D) Miyometriumda kontraktil protein arttırarak kasılmaya neden olurlar. E) Miyometriumun azaltır.

oksitosine

olan

sentezini

Östrojenlerin Meme Bezlerine Etkileri: duyarlılığını

Östrojenlerin Uterus ve Eksternal Kadın Seks Organlarına Etkisi: Östrojenler çocukluk döneminde çok az miktarlarda salgılanırlar. Pubertede ise salgılanan miktar hipofiz gonadotropik hormonların etkisi altında 20 kat ya da daha yüksek oranda artış gösterir. Bu sırada, kadının cinsel organları da çocukluk görüntüsünden erişkininkine dönüşür. Överler, fallop tüpleri, uterus ve vajinanın boyutları birkaç kat artar. Mons pubis ve labia majörda yağ birikmesi ve labia minör’ün genişlemesiyle, dış genital organlar büyür. Buna ek olarak, östrojenler vajina epitelini kübik şekilden, çok katlı epitel şekline dönüştürerek, puberte öncesine göre travma ve enfeksiyonlara karşı daha dirençli hale getirir. Pubertenin ilk birkaç yılı içinde, uterusun boyutları iki veya üç kat artma gösterir. Östrojenler endometriyal stromada belirgin proliferasyona ve implante ovumun beslenme­ sine yardımcı olacak olan endometriyal bezlerde büyük gelişmelere yol açarlar. Miyometriumda kontraktil protein sentezini arttırarak kasılmaya neden olurlar. Miyometri­ umun oksitosine olan duyarlılığını arttırır. Serviksten viskozitesi düşük bol mukus salgılanmasını sağlar. Doğru cevap: E

E) Prolaktin salınımını hamilelikte inhibe eder.

Östrojenler memede stromal dokuyu geliştirir. Meme duktuslarının gelişmesini sağlar. Asinilerde progesteron ile sinerjist etki ederek büyümeyi sağlar. Memede yağ birikmesini sağlar. Prolaktin salınımını hamilelikte uyarır. Ancak prolaktinin meme bezlerinden süt salınımına neden olan etkisini inhibe eder. Doğru cevap: E 63. Östrojenin ifadelerden hangisidir?

gebeliğe vanlıs

olan olan

etkileriyle ilgili aşağıdakilerden

A) Anne uterusunun gelişimine neden olur, B) Annede memelerin büyümesini ve memede duktal yapının gelişmesini sağlar, C) Annede dış genital organların gelişmesine yol açar. D) Annenin pelvis ligamentlerini gevşetir. E) Embriyonun geç dönemlerinde hücrelerin çoğalmasını hızlandırır

Östrojenlerin Gebeliğe Etkileri: Gebelik süresince aşırı miktarlarda salgılanan östro­ jenler;

Anne uterusunun gelişimine neden olur,



Annede memelerin büyümesini ve memede duktal yapının gelişmesini sağlar ve



Annede dış genital organların gelişmesine yol açar.

Buna ek olarak, östrojenler annenin pelvis ligamentlerini gevşetir. Böylece sakroilyak eklemler gevşer ve simfizis pübis daha elastik hale gelir. Bu değişimler, fetusun doğum kanalından geçişini kolaylaştırır. Gebelik sürecinde östrojenler embriyonun erken dönemlerin­ de hücrelerin çoğalmasını hızlandırır ve embriyonun büyümesini sağlar.

Östrojenler metabolik hızı hafif de olsa artırırlar. Ancak bu artış testosteronun etkisine göre 1/3 oranda daha düşüktür. Bunun yanında, hormonun derialtı yağ dokusunu artırıcı etkisi de vardır. Östrojenler yağın göğüs ve deri altından başka, kalçalarda birikmesine yol açar ki, bu da kadın vücuduna özgü görünümü kazandırır. Su ve tuz tutulmasına neden olur. Hücrelerde antiinsülin etki yaparak glikozun kullanımını önlerler. Doğru cevap: D 66. Yukarıdakilerden hangisi hormonunun özelliği değildir?

Doğru cevap: E 64. Aşağıdakilerden hangisi, östrojenin sistemine olan etkilerinden değildir?

Östrojenlerin Vücut Metabolizması ve Yağ Depolanması Üzerine Etkileri:

iskelet

A) Östeoblastik aktivitenin artmasına neden olurlar. B) Epifiz plaklarının kapanmasına neden olurlar. C) Epifiz plaklarını kapatma etkisi testosterondan daha azdır. D) Östrojen eksikliğine bağlı osteoporoz gelişir. E) Menopoz sonrasında, överlerden östrojen salgılanmaz.

Östrojenlerin İskelet Üzerine Etkisi: Östrojenler osteoblastik aktivitenin artmasına neden olurlar. Epifiz plaklarının kapanmasına neden olurlar. Bu etkisi testosterondan daha güçlüdür. ileri yaşlarda östrojen eksikliğine bağlı osteoporoz gelişir. Menopoz sonrasında, överlerden hemen hemen hiç östrojen salgılanmaz. Östrojen eksikliğine bağlı olarak: Kemiklerde osteoblastik aktivite azalır, kemik matriksi azalır ve kemikte kalsiyum ve fosfor birikimi azalır. Doğru cevap: C 65. Aşağıdakilerden hangisi, östrojenin protein ve vücut metabolizmasına olan etkilerinden değildir? A) Toplam vücut proteinini hafifçe artırırlar

B) Faktör

II, VII, IX sentezini artırarak hiperkoagulabiliteye neden olur. C) Testosteronun protein depolanmasına etkisi, östrojenlere oranla daha güçlüdür. D) Metabolik hızı, testosterona göre daha fazla arttırırlar. E) Su ve tuz tutulmasına neden olur

progesteron

A) Hamile olmayan bir kadında progesteron böbrek üstü bezi ve överlerden salınır. B) Folliküler fazda progesteron’un korpus luteumdan salınımı artar. C) Hamile kadında plasentada da büyük miktarlarda progesteron yapılır. D) Progesteron plazmada transkortin ve albumine bağlanarak taşınır. E) Progesteron karaciğerde pregnandiole dönüşür ve idrarla atılır. Doğru cevap: B 67. Gebe olmayan bir kadında progesteron kaynağı aşağıdakilerden hangisidir? A) Böbrek üstü bezi ve över

B) Böbrek üstü bezi ve plasenta C) Böbrek üstü bezi ve karaciğer D) Plasenta ve karaciğer E) Plasenta ve över Doğru cevap: A 68. Gebe olan kadında progesteron hormonunun en çok sentezlendiği yer aşağıdakilerden hangisidir? A) Böbrek üstü bezi kodeksi B) Böbrek üstü bezi medullası C) över D) Karaciğer E) Plasenta Doğru cevap: E

Östrojenlerin Protein Birikimi Üzerine Etkileri: Östrojenler toplam vücut proteinini hafifçe artırırlar. Faktör II, VII, IX gibi pıhtılaşma faktörlerinin sentezini artırarak hiperkoagulabiliteye neden olur. Karaciğerden taşıyıcı globulinlerin ve anjiotensinojenin sentezini arttırır. Testosteronun protein depolanmasına etkisi, östrojenlere oranla daha yaygın ve kat kat güçlüdür.

69. Endometriumda glikojen tutulumuna neden olan ve endometrial bezlerde sekresyon oluşturan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Östrojen C) Relaksin

B) Progesteron D) Oksitosin E) inhibin

Doğru cevap: B

GENİTAL SİSTEM



170

GENITAL SİSTEM

70. Menstruel siklusun 2. yarısında endometriyumu embriyonun implantasyonuna hazırlayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) ksitosin B) Östrojen C) elaksin D) Progesteron E) İnhibin

PROGESTERON Progestinlerin en önemlisi progesterondur. Hamile olmayan bir kadında progesteron böbrek üstü bezi ve överlerden salınır. Luteal fazda progesteron’un korpus luteumdan salınımı artar. Hamile bayanlarda plasentada da büyük miktarlarda progesteron yapılır. Steroid sentezi yapılan tüm dokularda ara ürün olarak progesteron yapılır. Salgılanan progesteron plazmada transkortin ve albumine bağlanarak taşınır. Progesteronun artması serbest kortizolün kanda artmasına neden olur. Progesteron karaciğerde pregnandiole dönüşür ve idrarla atılır. Endometriumda glikojen tutulumu ve endometrial bezlerde sekresyon oluşturur. Böylece endometrium, döllenen embriyonun yapışması ve beslenmesi için hazır hale gelir. Bu nedenle ovulasyonun ilk histolojik bulgusu endometrium bezlerinde subnukleer vakualizasyondur. (nükleus altında salgı birikimi) İnhibin: iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de teka interna hücrelerinden IGF salınımım uyarır ve androjen yapımını arttırır.

ÖSTROJENLER Östradiol, östriol ve östron olarak 3 östrojen vardır. Gebe olmayan normal bir kadında, östrojenler büyük miktarlarda överlerden, az miktarlarda da adrenal kodeksten salgılanırlar. Gebelikte ise, çok büyük miktarlarda plasentadan salgılanırlar.

Östradiol: En aktif östrojenik hormondur ve överde granüloza hücrelerinden salgılanır. Kadınlarda östradiolün hemen tamamı överlerden salgılanır. Gebelikte özellikle östradiol annenin üreme organlarının büyüme ve gelişmesine neden olur.

Östriol: En zayıf östrojenik hormondur. Karaciğerde östradiol ve östrondan sentezlenir. Gebelik sırasında plasentadan salınan başlıca östrojenik hormondur. Plasentada az miktar östradiol ve östron da sentezlenir.

Östron: Överden salınır ve zayıf östrojenik aktivite gösterir. Bir miktar da adrenal kodeksten salınan androstenedionun periferal dönüşümünden oluşur. Postmenopozal kadınlar­ da başlıca plazma östrojeni östrondur ve sentezi andros­ tenedionun periferde aromatazla dönüşümü ile sağlanır. (3-östradiyolun östrojenik kuvveti östrona göre 12 kat, östriyole göre 80 kat daha fazladır. Ovaryum korpus luteumu ve plasentadan östrojen ve progesteron hormonları yanında relaksin adı verilen bir hormon salgılanır. Hormonun korpus luteumdan salgı­ lanması insan koryonik gonadotropinleriyle ariış gösterir. Relaksin, simfizis pubis ligamentlerini gevşetir. Ancak bu etki gebe kadında çok zayıf ya da hiç görülmemektedir. Gerçekte, pelvis ligamentlerinin gevşemesi, östrojenlerin etkisi altında olmaktadır. Bunun yanında, relaksin doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlamaktadır.

OKSİTOSİN 9 aminoasitten oluşan bir peptid hormondur. Hipotalamusun paraventriküler nükleusunda sentezlenir. Aksonal taşınmayla (anterograd taşınma, kinezin aracılığıyla) arka hipofize gelir. Depolandıkları veziküllerde nörofizin-l adı verilen proteine bağlı olarak bulunurlar. Oksitosin salınımı için kolinerjik sinir lifleri uyarılmalıdır. Oksitosin salınımı için en güçlü stimulus emzirmedir. Serviksin genişlemesi, genital bölgenin uyarılması, bebeğin görülmesi ve sesinin duyulması da oksitosin salınımına neden olur. Meme bezlerindeki miyoepitelyal hücrelerde kasılmaya neden olarak sentez edilmiş sütün kanallar boyunca ilerlemesini sağlar. Gebeliğin sonuna doğru miyometriumda oksitosin reseptör sayısı artar. Oksitosin miyometriumda kasılmaya neden olur. Düz kas hücreleri arasındaki gap junctionların yapıtaşı olan connexin 43 proteinin sentezini artırarak, miyometriumun kasılmasını kolaylaştırır. Böylece doğum sancıları oluşur. Miyometriumdaki kasılmalar, doğum sonrası kanamaları da önler. Korku, üzüntü ve alkol oksitosin salınımım inhibe eder. Doğru cevap: D 71. Embriyonun erken evrelerde beslenmesinde görevli hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Sitotrofoblast hücresi B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Desidua hücresi D) Endometriyum epitel hücresi E) Sertoli hücresi Doğru cevap: C 72. Embriyoya implantasyon öncesi uygun besin maddeleri sağlayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Oksitosin C) Relaksin

B) Östrojen D) Progesteron E) hCG

PROGESTERON Progestinlerin en önemlisi progesterondur. Hamile olmayan bir kadında progesteron böbrek üstü bezi ve överlerden salınır. Luteal fazda progesteron’un korpus luteumdan salınımı artar. Hamile bayanlarda plasentada da büyük miktarlarda progesteron yapılır. Steroid sentezi yapılan tüm dokularda ara ürün olarak progesteron yapılır. Salgılanan progesteron plazmada transkortin ve albumine bağlanarak taşınır. Progesteronun artması serbest kortizolün kanda artmasına neden olur. Progesteron karaciğerde pregnandiole dönüşür ve idrarla atılır. Endometriumda glikojen tutulumu ve endometrial bezlerde sekresyon oluşturur. Böylece endometrium, döllenen embriyonun yapışması ve beslenmesi için hazır hale gelir. Bu nedenle ovulasyonun ilk histolojik bulgusu endometrium bezlerinde subnukleer vakualizasyondur. (nükleus altında salgı birikimi) Doğru cevap: D 73. Uterus kontraksiyonlarının şiddetini ve frekansını azaltıcı etkiye sahip hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) inhibin

B) Relaksin C) Oksitosin

endometrial bezlerde glikojen ve su tutulumu oluşturur. Bu nedenle endometriumu süngerimsi hale dönüştürür (desidua reaksiyonu). Desidua hücreleri embriyonun erken evrelerde beslenmesinde önemli rol oynarlar. Progesteron, endometriyum üzerindeki bu etkisine ek olarak, uterus kontraksiyonlarının şiddetini ve frekansını azaltıcı etkiye sahiptir. Bu şekilde implante ovumun atılması engellenir. Ayrıca spontan düşüklere yol açan uterus kasılmalarını da engellemiş olur. Myometriumun düz kas hücrelerini inhibe ederek gevşetir. Myometriumu oksitosinin etkisine duyarsızlaştırır. Zigot implantasyonu için T lenfositleri baskılarve fetüsü korumada immun supresif etki gösterir. Progesteron termojenik etkilidir ve bazal vücut ısısında 0.5°C kadar artış yapar. Progesteron natriürez oluşturur. Tuz atılımını artırır. Progesteron solunumu stimule eder. İnhibin: iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de tekainterna hücrelerinden IGF salımmım uyarır ve androjen yapımını arttırır. Doğru cevap: A

D) Progesteron

75. Premenstruel sendrom aşağıdakilerden hangisidir?

E) Östrojen Doğru cevap: D

yapan

hormon

A) Relaksin

74. Zigot implantasyonu için T lenfositleri baskılayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Progesteron

B) Östrojen

C) İnhibin A

D) İnhibin B E) Relaksin

PROGESTERON Progestinlerin en önemlisi progesterondur. Hamile ol­ mayan bir kadında progesteron böbrek üstü bezi ve överlerden salınır. Luteal fazda progesteron’un korpus luteumdan salınımı artar. Hamile bayanlarda plasentada da büyük miktarlarda progesteron yapılır. Steroid sentezi yapılan tüm dokularda ara ürün olarak progesteron yapılır. Salgılanan progesteron plazmada transkortin ve albu­ mine bağlanarak taşınır. Progesteronun artması serbest kortizolün kanda artmasına neden olur. Progesteron kara­ ciğerde pregnandiole dönüşür ve idrarla atılır. Endometriumda glikojen tutulumu ve endometrial bezler­ de sekresyon oluşturur. Böylece endometrium, döllenen embriyonun yapışması ve beslenmesi için hazır hale gelir. Bu nedenle ovulasyonun ilk histolojik bulgusu endomet­ rium bezlerinde subnukleer vakualizasyondur. (nükleus altında salgı birikimi) Ayrıca embriyonun gelişiminin erken döneminde hücre bölünmesini etkiler. Gebelikte sekretuar fazda,

B) Östrojen C) Aktivin D) inhibin E) Progesteron Premenstruel sendrom: Progesteron, GABAA kanalına bağlanıp santral sinir sisteminde inhibitör etki oluşturur. Premenstruel dönemde progesteron azaldığı için bu inhibitör etki azalarak premenstruel sendrom oluşur. Bu dönemdeki gerginlik, kaygı gibi reaksiyonları önlemek için GABA kanalını açan alprozolam kullanılabilir. SSRI tipi ilaçlar da yararlıdır. Ovaryum korpus luteumu ve plasentadan östrojen ve progesteron hormonları yanında relaksin adı verilen bir hormon salgılanır. Hormonun korpus luteumdan salgılanması insan koryonik gonadotropinleriyle artış gösterir. Relaksin, simfizis pubis ligamentlerini gevşetir. Ancak bu etki gebe kadında çok zayıf ya da hiç görülmemektedir. Gerçekte, pelvis ligamentlerinin gevşemesi, östrojenlerin etkisi altında olmaktadır. Bunun yanında, relaksin doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlamaktadır. Aktivin; FSH sentezini aktive eden birovarial hormondur. İnhibin: iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik

GENITAL SİSTEM

171

GENITAL SİSTEM

172

hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de tekainterna hücrelerinden IGF salımmını uyarır ve androjen yapımını arttırır.

79. hCG'nin anne kanında ilk defa görüldüğü zaman aşağıdakilerden hangisidir? A) Fertilizasyondan 1-2 gün sonra B) Fertilizasyondan 4-5 gün sonra C) Fertilizasyondan 6-8 gün sonra

Doğru cevap: E

D) Fertilizasyondan 3 hafta sonra

76. Aşağıda bazı hormonlar verilmiştir. Buna göre plasentadan salınan hormonlar aşağıdakilerden hangileridir? I. Östrojen II. Progesteron

E) Fertilizasyondan 4 hafta sonra Doğru cevap: C 80. hCG hormonunun pik aşağıdakilerden hangisidir?

III. hCG

A) 9. hafta

IV. HPL

B) 13. hafta

yaptığı

dönem

C) 16. hafta D) 19. hafta

A) I ve II B) I ve III C) II ve III

E) 24. hafta

D) I, II ve IV

Doğru cevap: A

E) I, II, II ve IV 81. Korpus luteumun bozulmasını engelleyen hormon aşağıdakilerden hangisidir?

PLASENTA HORMONLARI Plasenta (ve korion), blastokistin dış tabakasını yapan trofoblastlarca oluşturulur. Plasentadan östrojenler, progesteron, hCG, ve HPL (Human plasental laktojenİnsan koryonik somatomamotropini) salgılanır. Gebelikte başlıca östrojen östrioldür. Plasentada sentez edilen östrojenler, fetüs böbrek üstü bezinden salgılanan DHEA ve (DHEAS'ın dönüşümü) ile oluşurlar o nedenle fetüs ölümünde plazma östriol konsantrasyonu düşer. Doğru cevap: E 77. hCG ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) İnsanlardaki en büyük aktif peptid hormondur. B) Yapısal ve işlevsel özellikleri bakımından luteinizan hormona benzer. C) Plasentada sinsityotrofoblastlarda sentezlenir. D) Fertilizasyondan 6-8 gün sonra anne kanında görülmeye başlar. E) Hamileliğin 20. haftasında pik yapar. Doğru cevap: E 78. hCG salgılayan hangisidir?

hücre

A) Sitotrofoblast hücresi B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Desidua hücresi D) Endometriyum epitel hücresi E) Sertoli hücresi Doğru cevap: B

aşağıdakilerden

A) hCG B) Östrojen C) Progesteron D) Relaksin E) Oksitosin

hCG (Human koryonik gonadotropin) İnsanlardaki en büyük aktif peptid hormondur. Yapısal ve işlevsel özellikleri bakımından hipofiz bezinden salgılanan luteinizan hormona benzer. Plasentada sinsityotrofob­ lastlarda sentezlenir. Fertilizasyondan 6-8 gün sonra anne kanında görülmeye başlar. Hamileliğin 9. haftasın­ da pik yapar daha sonra16-20. haftasında oldukça düşük bir değere iner. Bu değer gebeliğin sonuna kadar aynı düzeyde kalır. Menstruasyon korpus luteumunu, gebelik korpus luteumuna dönüştürür. Fetusta testisten testosteron salımmını uyarır. En önemli işlevi korpus luteumun bozulmasını engellemektir. Plasenta büyük miktarlarda insan koryonik gonadotropini (hCG), östrojenleri, proges­ teron ve insan koryonik somatomamotropinlerini salgılar, Korpus luteumdan normalin üstünde progesteron ve östrojen salgılanmasına neden olur. Bu seks hormonları menstrüasyonu engeller ve endometriyumun sürekli büyü­ mesine ve büyük miktarda besin depolamasına yol açar. Sonuç olarak, normal kadın cinsel döngüsü sırasında endometriyumda gelişen desiduaya benzer hücreler, zigot implante olduktan sonra ön plana geçerek, genişlemiş besleyici desidual hücrelere dönüşürler. Gebelik başladık­ tan 1 ay veya biraz daha sonra korpus luteum, hCG’nin etkisi altında, başlangıç büyüklüğünün yaklaşık iki misli büyüme gösterir.

173

Doğru cevap: A 82. HPL hormonunun salgılandığı aşağıdakilerden hangisidir?

dönem

A) Gebeliğin 3.haftası

HPL (Humarı Plasental Laktojen - İnsan koryonik somatomamotropini) Bu hormonun plasentadan salgılanması, gebeliğin yaklaşık 5. haftasında başlar. Gebelik süresince salınımı giderek artar. Büyüme hormonu ve prolaktin benzeri etkileri vardır. Büyüme hormonu gibi, dokularda protein depolanmasına neden olur. Gebede insulin rezistansından sorumlu hormondur. Annede insülin duyarlılığının azalmasına ve buna bağlı olarak glikoz kullanımının azalmasına neden olur. Bu şekilde fetusa büyük miktarlarda glikoz sağlanmaktadır. Çünkü glikoz fetusun büyümesi için gerekli enerjinin sağlanmasında kullanılan başlıca substrattır. Plasenta kitlesiyle en orantılı hormon HPL’dir. Hormonun salgılanması, gebeliğin ilerlemesiyle plesanta ağırlığının artışıyla orantılı olarak giderek artar. Annenin yağ depolarından serbest yağ asidlerini harekete geçirerek, metabolizmada alternatif enerji kaynağı oluşturur. Bu nedenle, insan koryonik somatomamotropinin anne ve fetus beslenmesinde özel önem taşıyan genel bir metabolik hormondur.

B) Gebeliğin ö.haftası C) Gebeliğin 10.haftası D) Gebeliğin 12.haftası E) Gebeliğin 15.haftası Doğru cevap: B 83. Plasenta kitlesiyle en orantılı artış gösteren hormon aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru cevap: A 86. Kanda seviyesi belli ölçüye geldiğinde GnRH pulsasyonu yaptıran hormon aşağıdakilerden hangisidir?

A) hCG B) Östrojen C) Progesteron D) HPL

A) Progesteron

B) HPL

C) Leptin

E) Oksitosin

D) Östrojen E) hCG

Doğru cevap: D

PUBERTE 84. Büyüme hormonu benzeri etkili plasenta hormonu aşağıdakilerden hangisidir? A) Relaksin B) HPL

Puberte yaşı değişkendir, (kızda 8-13, erkekte 9-14). Kızlarda ilk belirti teiarş iken, erkeklerde ilk belirti testis volümünde artmadır. Kızlarda sıra ile teiarş, puberş, menarş’dır.

C) Progesteron

Pubertenin başlaması:

D) Östrojen

Puberteye kadar GnRH ile salınmaktadır. Puberte ile birlikte GnRH’nın pulsatil atımlar halinde salınması ile başlar. Ama bunu denetleyen etkenler multifaktorialdir. (Genetik, iklim, çevresel stimülasyon). Ancak Leptin hormonunun puberte ile ilişkili olduğu sanılmaktadır.

E) hCG

;

{

Doğru cevap: B 85. HPL ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Gebeliğin yaklaşık 10. haftasında salgılanmaya başlar. B) Gebelik süresince salınımı giderek artar. C) Büyüme hormonu ve prolaktin benzeri etkileri vardır. D) Gebede insulin hormondur.

rezistansından

E) Plasenta kitlesiyle en orantılı hormondur.

GENITAL SİSTEM

hCG, erkek fetusun testislerinde de interstisyel hücre uyarıcı etkisi gösterir. Bu nedenle, erkek fetusların testislerinde doğuma kadar ya da biraz daha uzun süre testosteron yapımı görülür. Gebelikte bu az miktardaki testosteron salgısı, fetusta kadın organları yerine erkek cinsel organlarının gelişmesini sağlar. Gebeliğin sonuna doğru, fetus testislerinden salgılanan testosteron, testislerin skrotuma inmesini sağlar.

Leptin, yağ dokusundan salınan bir Leptin seviyesi kanda belli ölçüye pulsasyon yapmaktadır. Bu nedenle bulunan ve BMI (Vücut kitle indeksi) puberte gecikmesi oluşur.

peptid hormondur. geldiğinde GnRH sportif faliyetlerde düşük bayanlarda

Doğru cevap: C

sorumlu 87. Semeni koagüle ederek vajinal bir plak oluşturan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Akrozin

B)

Hyaluronidaz

C) Aromataz

D)

Vesikülaz

E)

Katalaz

L.

GENITAL SİSTEM

174

Spermler kuyruk hareketleri yardımıyla yavaşça servikal kanaldan geçerler. Seminal vezikülden üretilen vesikülaz enzimi bir kısım semeni koagüle ederek, vajinal bir plak oluşturur. Bu plak semenin vajinaya doğru geri akmasını önler. Ovulasyon sırasında servikal mukusun miktarı artar ve viskozitesi azalır, böylece spermin geçişi kolaylaşır. Uterus ve uterin tüplerden spermin geçişinde bu organların duvarlarındaki kasların kasılması önemli rol oynar.

88. Gelişimin ilk 10 günündeki gebelik testlerinin en önemlisi aşağıdakilerden hangisidir? A) Erken gebelik faktörü B) hCG C) Östrojen D) Progesteron E) inhibin

Semen içindeki ırostoglandinler terus hareketlerini uyararak spermlerin uterus ve uterin tüpleri geçerek fertilizasyon bölgesi olan tüplerin ampullasına gelmesine yardım eder. Semen içindeki vesikula seminalisden salınan fruktoz, spermler için bir enerji kaynağıdır.

Erken gebelik faktörü, trofoblastik hücrelerden salgılanır ve fertilizasyondan 24-48 saat sonra anne serumunda ortaya çıkan, immün sistemini baskılayan bir proteindir. Erken gebelik faktörü, gelişimin ilk 10 günündeki gebelik testlerinin en önemlisidir.

Sperm akrozomu zona pellusida da bulunan glikoproteine (zp3) bağlanır. Birçok noktadan sperm plazma membranı ile akrozomun dış membranı birleşir. Membranın bu bölgesindeki parçalanma bir pencerenin açılmasına neden olur. Akrozom reaksiyonu ile oluşan bu değişiklikler, akrozomdan feıtilizasyonu kolaylaştıran hiyaluronidaz ve akrozin gibi enzimler sayesinde gerçekleşir.

hCG (Human koryonik gonadotropin)

Tersiyer (Antral-Graaf) Folikül Granuloza hücreleri arasında folikül sıvısı birikmeye başlar (Antrum). Korona radiata hücreleriyle çevrili oosit, granuloza hücrelerinden oluşmuş kumulus ooforus denen çıkıntının içinde yer almaktadır. Teka, granuloza, ovum arasında gap junctionlar (neksus) ile bağlantılar kurulmuştur. Teka interna hücrelerinde LH reseptörleri gelişmiş ve LH kontrolünde androstenadion yapılmaktadır. Yapılan androstenadion, granuloza hücrelerinde aromataz etkisinde östrojenlere çevrilir. Aromataz enziminin aktivitesini FSH belirler.

PEROKSİZOM Böbrek ve karaciğer hücrelerinde bol bulunurlar. Peroksizomlar, mitokondri gibi oksijen kullanırlar, ancak ATP sentezi yapmazlar. Lizozomlara fiziksel açıdan benzerler, iki önemli farkları vardır: Golgi apareyi tarafından değil, kendilerini çoğaltarak (self-replication) ya da düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesiyle oluşurlar. Hidrolazlardan çok, oksidaz enzimleri içerirler. Peroksizomun esas görevi, spesifik organik substratları okside etmektir (2H20 2-+ 2H20 + 0 2). Biyokimyasal markeri katalazdır. Peroksizom ayrıca, ilaçların ve bazı toksik maddelerin, karaciğer ve böbrekte yıkımından da sorumludur. Etil alkol kullanan kişilerde alınan alkolün yarısı asetaldehite peroksizomlarda çevrilir. Safra asitlerinin safra tuzlarına dönüştüğü yerdir. Peroksizomlarda katalazdan başka, D ve L aminoasit oksidaz, hidroksiasit oksidaz, ürat oksidaz gibi enzimler de bulunur. Doğru cevap: D

İnsanlardaki en büyük aktif peptid hormondur. Yapısal ve işlevsel özellikleri bakımından hipofiz bezinden salgılanan luteinizan hormona benzer. Plasentada sinsityotrofoblastlarda sentezlenir. Fertilizasyondan 6-8 gün sonra anne kanında görülmeye başlar. Hamileliğin 9. haftasında pik yapar daha sonra16-20. haftasında oldukça düşük bir değere iner. Bu değer gebeliğin sonuna kadar aynı düzeyde kalır. Menstruasyon korpus luteumunu, gebelik korpus luteumuna dönüştürür. Fetusta testisten testosteron salınımını uyarır. En önemli işlevi korpus luteumun bozulmasını engellemektir. Plasenta büyük miktarlarda insan koryonik gonadotropini (hCG), östrojenleri, progesteron ve insan koryonik somatomamotropinlerini salgılar. Korpus luteumdan normalin üstünde progesteron ve östrojen salgılanmasına neden olur. Bu seks hormonları menstrüasyonu engeller ve endometriyumun sürekli büyümesine ve büyük miktarda besin depolamasına yol açar. hCG, erkek fetusun testislerinde de interstisyel hücre uyarıcı etkisi gösterir. Bu nedenle, erkek fetusların testislerinde doğuma kadar ya da biraz daha uzun süre testosteron yapımı görülür. Gebelikte bu az miktardaki testosteron salgısı, fetusta kadın organları yerine erkek cinsel organlarının gelişmesini sağlar. Gebeliğin sonuna doğru, fetus testislerinden salgılanan testosteron, testislerin skrotuma inmesini sağlar. Doğru cevap: A 89. Erken gebelik faktörünü aşağıdakilerden hangisidir? A) Trofoblastik hücre B) Vajen epitel hücresi C) Desidua hücresi D) Endometriyum epitel hücresi E) Sertoli hücresi Doğru cevap: A

salgılayan

hücre

A) Fertilizasyondan 4-8 saat sonra B) Fertilizasyondan 24-48 saat sonra C) Fertilizasyondan 1 hafta sonra D) Fertilizasyondan 2 hafta sonra E) Fertilizasyondan 1 ay sonra Erken gebelik faktörü, trofoblastik hücrelerden salgılanır ve fertilizasyondan 24-48 saat sonra anne serumunda ortaya çıkan, immün sistemini baskılayan bir proteindir. Erken gebelik faktörü, gelişimin ilk 10 günündeki gebelik testlerinin en önemlisidir. Doğru cevap: B 91. Kırkıncı haftanın sonunda fetal strese bağlı fetus hipotalamusundan salınan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Relaksin

B) HPL

C) CRH

D) Oksitosin E) İnhibin

Doğru cevap: C 92. Fetusun başı servikse bası annede artan hormon hangisidir?

oluşturduğunda aşağıdakilerden

A) Relaksin

B) HPL

C) CRH

D) Aktivin E) Oksitosin

Doğru cevap: E 93. Uterotonik etkinlik için myometriyumda konneksin 43 protein sentezini arttıran hormon aşağıdakilerden hangisidir?

HPL (Human Plasental Laktojen - İnsan kory' onik somatomamotropini) Bu hormonun plasentadan salgılanması, gebeliğin yaklaşık 5. haftasında başlar. Gebelik süresince salınımı giderek artar. Büyüme hormonu ve prolaktin benzeri etkileri vardır. Büyüme hormonu gibi, dokularda protein depolanmasına neden olur. Gebede insulin rezistansından sorumlu hormondur. Annede insülin duyarlılığının azalmasına ve buna bağlı olarak glikoz kullanımının azalmasına neden olur. Bu şekilde fetusa büyük miktarlarda glikoz sağlanmaktadır. Çünkü glikoz fetusun büyümesi için gerekli enerjinin sağlanmasında kullanılan başlıca substrattır. Plasenta kitlesiyle en orantılı hormon HPL’dir. Hormonun salgılanması, gebeliğin ilerlemesiyle plesanta ağırlığının artışıyla orantılı olarak giderek artar. Annenin yağ depolarından serbest yağ asidlerini harekete geçirerek, metabolizmada alternatif enerji kaynağı oluşturur. Bu nedenle, insan koryonik somatomamotropinin anne ve fetus beslenmesinde özel önem taşıyan genel bir metabolik hormondur. İnsanda gebelik 40 hafta sürmektedir. 40. haftanın sonunda fetal stres artar (plasenta yaşlanmasına bağlı), buna bağlı olarak fetus hipotalamusundan CRH sentezi artar. CRH, ACTH sentezini artırır. ACTH da adrenal androjenlerin yapımını artırır. Androjenler plasentada östrojene çevrilir. Östrojenler, prostoglandin F yapımını uyararak myometrium kasılmasını artırırlar. Ovaryum korpus luteumu ve plasentadan östrojen ve progesteron hormonları yanında relaksin adı verilen bir hormon salgılanır. Hormonun korpus luteumdan salgılanması insan koryonik gonadotropinleriyle artış gösterir. Relaksin, simfizis pubis ligamentlerini gevşetir. Ancak bu etki gebe kadında çok zayıf ya da hiç görülmemektedir. Gerçekte, pelvis ligamentlerinin gevşemesi, östrojenlerin etkisi altında olmaktadır. Bunun yanında, relaksin doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlamaktadır. Doğru cevap: B

A) Relaksin C) HPL

B) Oksitosin D) Aktivin E) CRH

insanda gebelik 40 hafta sürmektedir. 40. haftanın sonunda fetal stres artar (plasenta yaşlanmasına bağlı), buna bağlı olarak fetus hipotalamusundan CRH sentezi artar. CRH, ACTH sentezini artırır. ACTH da adrenal androjenlerin yapımını artırır. Androjenler plasentada östrojene çevrilir. Östrojenler, prostoglandin F yapımını uyararak myometrium kasılmasını artırırlar. Fetusun başı servikse bası oluşturduğunda anne oksitosin düzeyi artar. Oksitosin miyometriumdaki konneksin 43 sayısını arttırarak, gap junction sayısını arttırır. Böylece kontraksiyonları kolaylaştırır (Uterotonik etki). Aktivin; FSH sentezini aktive eden birovarial hormondur.

94. Gebelikte gerçekleşen olaylar aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

ile

ilgili

A) Laktasyon oluşmaz B) Prolaktin düzeyi artar C) Ön hipofiz bezi küçülür. D) Aldesteron düzeyi artar E) Tiroid bezi büyür. Annenin cinsellikle ilgili olmayan tüm endokrin bezleri de gebeliğe karşı belirgin tepkiler gösterir: Gebelik süresince önhipofiz bezi en az %50 oranında genişleme gösterir. Özellikle kortikotropin, tirotropin ve prolaktin hormonlarının yapımı artar. Buna karşılık, folikül uyarıcı hormon ve luteinizan hormon salgıları da hemen hemen tamamen baskılanır. Baskılanma olayı, plasentadan salgılanan östrojen ve progesteronun baskılayıcı etkisi sonucunda ortaya çıkar.

GENITAL SİSTEM

90. Erken gebelik faktörünün ilk görüldüğü zaman aşağıdakilerden hangisidir?

GENITAL SİSTEM

176

Adrenokortikal glikokortikoidlerin salgı hızı, gebelik boyunca orta derecede artış gösterir. Bunun sonucu olarak, anne dokularındaki aminoasitler mobilize olarak fetus dokularının sentezinde kullanılırlar. Gebe kadında aldosteron salgısı, normale göre yaklaşık iki misli yüksektir. Gebeliğin sonunda hormon düzeyi en yüksek noktaya ulaşır. Gebelikte artan aldosteron ve östrojenler birlikte böbrek tübüllerine etki ederek, aşırı miktarda Na+ geri emilimine neden olurlar. Sonuçta, gebe kadında sıvı tutulması artar ve çoğu kez gebelikle uyarılan hipertansiyona neden olur. Gebelik sürecinde, annenin tiroid bezi genellikle %50’nin üstünde bir büyüme gösterir. Buna uygun olarak da tiroksin yapımı artar. Tiroksin salgısındaki artış kısmen insan koryonik gonadotropinlerinin tirotropik etkisi sonucunda, küçük bir kısmı da plasentadan salgılanan özgül bir tiroid uyarıcı hormon olan insan koryonik tirotropini tarafından sağlanmaktadır. Gebelik döneminde genellikle annede paratiroid bezi büyür. Bu olay özellikle, annenin kalsiyumdan fakir diyetle beslenmesi sonucunda belirginleşir. Bezlerin genişlemesi anne kemiklerinden kalsiyum çekilmesine neden olur. Kemiklerden serbestlenen kalsiyum iyonları hem fetus kemiklerinin gelişiminde, hem de annede hücredışı sıvı kalsiyum konsantrasyonunun normal düzeyde kalmasında rol oynar. Paratiroid hormon salgısı doğumdan sonra, laktasyon süresince daha yoğun artış gösterebilir. Çünkü bebeğin fetustan kat kat fazla kalsiyum ihtiyacı vardır. Doğru cevap: C 95. Doğumda simfizis pubis ligamentlerini gevşeten hormon aşağıdakilerden hangisidir?

Ovaryum korpus luteumu ve plasentadan östrojen ve progesteron hormonları yanında relaksin adı verilen bir hormon salgılanır. Hormonun korpus luteumdan salgılanması insan koryonik gonadotropinleriyle artış gösterir. Relaksin, simfizis pubis ligamentlerini gevşetir. Ancak bu etki gebe kadında çok zayıf ya da hiç görülmemektedir. Gerçekte, pelvis ligamentlerinin gevşemesi, östrojenlerin etkisi altında olmaktadır. Bunun yanında, relaksin doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlamaktadır.

HPL (Human Plasental Laktojen - İnsan kory­ onik somatomamotropini) Bu hormonun plasentadan salgılanması, gebeliğin yaklaşık 5. haftasında başlar. Gebelik süresince salınımı giderek artar. Büyüme hormonu ve prolaktin benzeri etkileri vardır. Büyüme hormonu gibi, dokularda protein depolanmasına neden olur. Gebede insulin rezistansından sorumlu hormondur. Annede insülin duyarlılığının azalmasına ve buna bağlı olarak glikoz kullanımının azalmasına neden olur. Bu şekilde fetusa büyük miktarlarda glikoz sağlanmaktadır. Çünkü glikoz fetusun büyümesi için gerekli enerjinin sağlanmasında kullanılan başlıca substrattır. Plasenta kitlesiyle en orantılı hormon HPL’dir. Hormonun salgılanması, gebeliğin ilerlemesiyle plesanta ağırlığının artışıyla orantılı olarak giderek artar. Annenin yağ depolarından serbest yağ asidlerini harekete geçirerek, metabolizmada alternatif enerji kaynağı oluşturur. Bu nedenle, insan koryonik somatomamotropinin anne ve fetus beslenmesinde özel önem taşıyan genel bir metabolik hormondur. Doğru cevap: D

A) Progesteron B) Folistatin

98. Bulboüretral bezlerin (Covvper bezleri) bulunduğu anatomik bölge aşağıdakilerden hangisidir?

C) inhibin D) Relaksin E) Östrojen

A) Üretra proksimali

B) Üretra distali

C) Seminal vezikül

D) Prostat E) Epididimis

Doğru cevap: E 96. Pelvis ligamentlerini gevşeten aşağıdakilerden hangileridir?

hormonlar

A) Relaksin ve HPL B) Relaksin ve Progesteron C) İnhibin ve Relaksin D) Östrojen ve inhibin E) Östrojen ve Relaksin Doğru cevap: E 97. Doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) HPL C) İnhibin

B) Östrojen D) Relaksin

Seminifer tübüller kıvrımlıdır ve tubuli rekti ile devam eder. Bu düz tübüller, seminifer tübüllerin rete testis denilen, epitel ile döşeli kanalların oluşturduğu bir labirente bağlanmasını sağlar. Anastomoz yapan rete testis kanalları, yaklaşık 10-20 duktuli efferentes ile epididimisin baş kısmına bağlanmıştır. Epididim vaz deferense açılır V 6 prostat bezine girmeden h6fT16n ÖPIC6, vaz deferens ampulası adı verilen bir genişleme gösterir. Testisleri vücut dışına bağlayan zincirin son bölümünü üretra oluşturur. Uretranın başlangıç bölgesine çok yakın yerleşimi olan bilateral bulboüretral bezler (Covvper bezleri) üretraya çok miktarda mukus salgılamaktadır. Spermatozoonlar seminifer tübüllerde üretilir, tubuli recti - rete testis- ductuli eferentes- epididim- vas deferens (ductus deferens) - seminal vezikül- ejakülatör kanal üretra yoluyla atılır.

E) Progesteron Doğru cevap: A

1 77 r*“ 103.

A) Sertoli hücresi B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Desidua hücresi D) Leydig hücresi

yapan

hücre

A) Desidua hücresi B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Sertoli hücresi

E) Sitotrofoblast hücresi

D) Leydig hücresi

Leydig h ü c re le ri Seminifer tübüller arasındaki stromada yer alan ve steroid salgılayan hücre özelliklerini gösteren interstisiyel hücrelerdir. LH etkisinde androjenlerin salgılanmasından sorumludurlar. Sekonder seks karakterlerinin gelişmesinden sorumlu olan testosteronu üretirler. Seminifer tübüller çevresinde miyoepitelyal hücrelere de rastalanabilir. İnsanda hamilelik sırasında plasentadan üretilen gonadotropik hormon, anne kanından fetüse geçer ve androjenik hormonları üreten bol miktardaki fetal testiküler interstisyel hücreleri uyarır. Bu hormonların varlığı, erkek genital organlarının embriyonik farklılaşması için gereklidir. Embriyonik interstisyel hücreler hamileliğin 4. ayına kadar tamamen farklılaşmış olarak kalırlar ve sonra testosteron sentezinde bir azalmayla birlikte gerilerler. Daha sonra gebeliğin geri kalanı boyunca ve hipofizden salgılanan LH hormonu uyarısı altında testosteron sentezini yeniden yapmaya başladıkları puberte öncesi döneme kadar dinlenmede kalırlar.

E) Sitotrofoblast hücresi Doğru cevap: C 104.

İnhibin ile doğrudur?

ilgili

aşağıdakilerden

hangisi

A) Sertoli hücrelerinden salgılanır. B) FSH sentezini ve salınmasını önler. C) İnhibin-B, folliküler fazda FSH inhibisyonu yapar. D) İnhibin-A ise luteal fazda FSH inhibisyonu yapar. E) LH aktivitesini azaltır, Doğru cevap: E 105.

Anti-Müilerian hormon üretimi aşağıdakilerden hangisidir?

yapan

hücre

A) Endometriyum epitel hücresi B) Sertoli hücresi C) Leydig hücresi

Doğru cevap: D 100. Kan-testis bariyerini aşağıdakilerden hangisidir?

İnhibin protein üretimi aşağıdakilerden hangisidir?

GENİTAL SİSTEM

99. LH etkisinde androjenlerin salgılanmasından sorumlu hücre aşağıdakilerden hangisidir?

oluşturan

D) Sitotrofoblast hücresi

hücre

E) Sinsityotrofoblast hücresi

A) Leydig hücresi

Doğru cevap: B

B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Sitotrofoblast hücresi

106.

D) Sertoli hücresi

Üreme çağı süresince aşağıdakilerden hangisidir?

E) Desidua hücresi

A) Primer spermatosit

Doğru cevap: D 101. Spermatidlerin sitopiazma artıklarını fagosite eden hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Sertoli hücresi B) Endometriyum epitel hücresi C) Sitotrofoblast hücresi D) Leydig hücresi E) Sinsityotrofoblast hücresi Doğru cevap: A 102. Androjen-bağlayıcı proteini üretimi yapan hücre aşağıdakilerden hangisidir?

bölünmeyen

hücre

B) Sekoder spermatosit C) Sertoli hücresi D) Granülosa hücresi E) Leydig hücresi Sertoli hücrelerinin çeşitli işlevleri vardır: Gelişmekte olan spermatozoonların desteklenmesi, korunması ve beslenmesinin düzenlenmesi; Spermatozoonlar Sertoli hücrelerinin yaygın sitoplazmik dallanmaları ile fiziksel olarak desteklenir. Spermatositler, spermatidler ve spermatozoonlar kan-testis bariyeri ile kan akımından izole edildiği için, bu spermatogenik hücreler besin maddelerinin ve metabolitlerin alınıp verilmesinde Sertoli hücrelerine muhtaçtır. Sertoli hücre bariyeri gelişen sperm hücrelerini immünolojik saldırıdan da korur.

A) Endometriyum epitel hücresi

Fagositoz

B) Sertoli hücresi C) Leydig hücresi

Spermiyogenez sırasında fazla spermatid sitoplazması artık cisimcikler şeklinde atılır. Bu sitoplazmik parçacıklar Sertoli hücrelerindeki lizozomlar tarafından fagosite edilir ve sindirilir.

D) Sitotrofoblast hücresi E) Sinsityotrofoblast hücresi Doğru cevap: B

178

GENITAL SİSTEM

Sekresyon Sertoli hücreleri sürekli olarak seminifer tübüllere genital kanallar yönünde akan ve spermlerin taşınması için kullanılan bir sıvı salgılar.

Androjen-bağlayıcı protein üretimi Sertoli hücreleri tarafından folikül uyarıcı hormon (FSH) ve testosteron kontrolü altında gerçekleştirilir ve seminifer tübül içinde spermatogenez için gerekli olan testosteronu bağlayarak yoğunlaştırılmasını sağlar. Spermatogenezin sürmesi için gerekli lokal yüksek testosteron konsantrasyonu böylece sağlanmış olur. Sertoli hücreleri testosteronu östradiole çevirebilir.

İnhibin protein üretimi Bu hücreler, ön hipofiz bezinden FSH sentezini ve salınmasını önleyen inhibin adı verilen bir peptid salgılar, inhibin’in iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de tekainterna hücrelerinden IGF salmımını uyarır ve androjen yapımını arttırır.

Anti-Müllerian hormon üretimi Müller kanalını baskılayıcı hormon olarak da adlandırılan bu hormon embriyonik gelişme sırasında erkek fetusta Müller (paramezonefrik) kanallarının gerilemesini sağlayan bir glukoproteindir. Testosteron ise VVolf (mezonefrik) kanallarından köken alan yapıların gelişmesini sağlar. Sertoli hücreleri insanda ve diğer hayvanlarda üreme çağı süresince bölünmezler.

Kan-testis bariyeri Seminifer tübüllerin iç kısmıyla kan arasında bir bariyerin bulunması, testisküler sıvıda kandan gelen çok az madde bulunmasına yol açar. Testiküler kapillerler pencereli tiptedir ve büyük moleküllerin geçişine izin verir. Spermatogonyumlar kanda bulunan maddelere kolayca ulaşabilir. Ancak, Sertoli hücreleri arasında bulunan engelleyici bağlantılar, bir bariyer oluşturarak büyük moleküllerin Sertoli hücreleri arasındaki boşluğa taşınmasını engeller. Böylece, spermatogenezin daha ileri aşamalarındaki germ hücreleri, kandaki zararlı maddelere karşı korunmuş olur. Doğru cevap: C 107. Sertoli hücresi tarafından sentezlenmeven hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Östradiol

B) İnhibin-A

C) İnhibin-B

D)Anti Müllerian Hormon E) Testosteron

Testisler, testosteron, dihidrotestosteron, androstenedion gibi erkek seks hormonlarını salgılar. Testosteronun büyük bir kısmı, hedef dokularda daha aktif olan dihidrotestoste-

rona dönüşür. Testosteron, interstisyel Leydig hücre­ leri tarafından yapılır, bu hücreler, seminifer tübüller arasında interstisyel alanlarda yer alırlar ve erişkin testis kütlesinin %20’sini oluştururlar. Testosteron ve dihidrotesteron gibi, androjenlerin tümü steroid yapıda bileşiklerdir. Androjenler, hem testislerde hem de adrenal bezlerde kolesterolden veya doğrudan asetil koenzim A’dan sentezlenirler. Dokulara fikse olan testosteronun çoğunluğu hücre içinde 5-a-redüktaz en­ zimi ile dihidrotestosterona dönüşür. Dokularda fikse olmayan testosteron, karaciğerde başlıca androsteron ve dehidroepiandrosterona dönüşür, safra veya idrarla atılırlar. Erkekte, testosterona ek olarak, az miktarda östrojen de sentez edilmektedir (gebe olmayan bir kadındaki miktarın beşte biri kadar) Testosteron, erkek fetus testislerinde, embriyonik hayatın yaklaşık 7. haftasında artmaya başlar. Önce genital plaktan, daha sonra fetal testislerden sal­ gılanan testosteron hormonu erkek vücut özelliklerinin gelişmesinden sorumludur. Vajina ve klitoris yerine penis ve skrotumun oluşmasını sağlar. Prostat bezi, seminal veziküller ve erkek genital kanalla­ rının gelişimini kolaylaştırırken, dişi genital organlarının baskılanmasına neden olur. Testisler, genellikle gebeliğin son 2-3 ayında yeterli düzeyde testosteron salgılanmasıyla skrotuma inerler. Puberte sonrasında, testosteron salgı­ sının yeniden başlaması ile penis, skrotum ve testislerde büyüme görülür. Buna ek olarak, testosteron sekonder seks özelliklerini geliştirir. Testosteron, kılların büyümesine neden olur, tipik bas erkek sesi oluşumunu sağlar, yüzdeki yağ bezlerinin fazla salgı yapmasıyla akneye neden olur, protein oluşumu ve kas gelişimini artırır, kemik büyümesi ve kalsiyum depo­ lanmasını artırır, uzun kemiklerde epifizlerin erken kapan­ masına neden olur, bazal metabolizmayı hızlandırır, erit­ rosit sayısını artırır, diğer steroid hormonlar gibi böbreğin distal tübüllerinde sodyum geri emilimini artırır. Sertoli hücrelerinin çeşitli işlevleri vardır: Gelişmekte olan spermatozoonların desteklenmesi, korunması ve beslenmesinin düzenlenmesi; Spermatozoonlar Sertoli hücrelerinin yaygın sitoplazmik dallanmaları ile fiziksel olarak desteklenir. Spermatositler, spermatidler ve spermatozoonlar kan-testis bariyeri ile kan akımından izole edildiği için, bu spermatogenik hücreler besin maddelerinin ve metabolitlerin alınıp verilmesinde Sertoli hücrelerine muhtaçtır. Sertoli hücre bariyeri gelişen sperm hücrelerini immünolojik saldırıdan da korur.

Fagositoz Spermiyogenez sırasında fazla spermatid sitoplazması artık cisimcikler şeklinde atılır. Bu sitoplazmik parçacıklar Sertoli hücrelerindeki lizozomlar tarafından fagosite edilir ve sindirilir.

Sekresyon Sertoli hücreleri sürekli olarak seminifer tübüllere genital kanallar yönünde akan ve spermlerin taşınması için kulla­ nılan bir sıvı salgılar.

Androjen-bağlayıcı protein üretimi

Överin bazı tümörleri ve ürettikleri maddeler

Sertoli hücreleri tarafından folikül uyarıcı hormon (FSH) ve testosteron kontrolü altında gerçekleştirilir ve seminifer tübül içinde spermatogenez için gerekli olan testosteronu bağlayarak yoğunlaştırılmasını sağlar. Spermatogenezin sürmesi için gerekli lokal yüksek testosteron konsantras­ yonu böylece sağlanmış olur.

Disgerminoma => LDH

GENITAL SİSTEM

Sertoli hücreleri testosteronu östradiole çevirebilir.

Strumaovarii => Tiroksin Karsinoid tümör => Serotonin Koryokarsinoma => hCG Granüloza hücreli tümör => İnhibin

İnhibin protein üretimi Bu hücreler, ön hipofiz bezinden FSH sentezini ve salınmasını önleyen inhibin adı verilen bir peptid salgılar, inhibin’in iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de tekainterna hücrelerinden IGF salınımmı uyarır ve androjen yapı­ mını arttırır.

Anti-Müllerian hormon üretimi

Endodermal sinüs tümörü => Alfa-feto protein Sertoli-Leydig hücreli tümör => Testosteron Doğru cevap: B 110.

Duktus epididimis hangisidir?

epiteli

aşağıdakilerden

A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel

Müller kanalını baskılayıcı hormon olarak da adlandırılan bu hormon embriyonik gelişme sırasında erkek fetusta Müller (paramezonefrik) kanallarının gerilemesini sağlayan bir glukoproteindir. Testosteron ise Wolf (mezonefrik) kanallarından köken alan yapıların gelişmesini sağlar. Sertoli hücreleri insanda ve diğer hayvanlarda üreme çağı süresince bölünmezler.

D) Çok katlı prizmatik epitel E) Yalancı çok katlı stereosilyalı prizmatik epitel Doğru cevap: E 111. Spermin motilitesini kazandığıyeraşağıdakilerden hangisidir?

Kan-testis bariyeri Seminifer tübüllerin iç kısmıyla kan arasında bir bariyerin bulunması, testisküler sıvıda kandan gelen çok az mad­ de bulunmasına yol açar. Testiküler kapillerler pencereli tiptedir ve büyük moleküllerin geçişine izin verir. Spermatogonyumlar kanda bulunan maddelere kolayca ulaşabilir. Ancak, Sertoli hücreleri arasında bulunan engelleyici bağlantılar, bir bariyer oluşturarak büyük moleküllerin Sertoli hücreleri arasındaki boşluğa taşınmasını engeller. Böylece, spermatogenezin daha ileri aşamalarındaki germ hücreleri, kandaki zararlı maddelere karşı korunmuş olur. Doğru cevap: E

A) Seminifer tübüller B) Rete testis C) Duktus eferentes D) Epididimis E) Duktus deferens Doğru cevap: D 112. Spermin kuyruğunu kazandığı yeraşağıdakilerden hangisidir? A) Seminifer tübüller

108. Disgerminoma tümörünün salgıladığı hormon aşağıdakilerden hangisidir?

B) Rete testis C) Duktus eferentes

A) LDH

B) hCG

D) Epididimis

C) Alfa fetoprotein

D) Testosteron

E) Duktus deferens

E) İnhibin

Doğru cevap: D

Doğru cevap: A 109. Serotonin salgılayan hangisidir?

tümör

A) Koryokarsinom B) Karsinoid tümör C) Struma ovarii D) Disgerminom E) Endodermal sinüs tümörü

aşağıdakilerden

113. Spermin depo hangisidir?

edildiği

A) Seminifer tübüller B) Rete testis C) Duktus eferentes D) Epididimis E) Duktus deferens

yer

aşağıdakilerden

180

GENITAL SİSTEM

EPİDİDİMİS Testisin üst ve arka yan bölümüne yerleştirilmiş yarım ay biçiminde bir organdır. Duktuli efferentesin bağlandığı kıvrıntılı bir borucuk olan duktus epididimisi içerir. Duktuli efferentes, silli yüksek prizmatik hücrelerle döşelidir. Spermler, epitel hüclerindeki siller aracılığıyla duktus epididimise ulaştırılır. Spermatoidler epididimde motilite kazandığından, genital kanalların bundan sonraki bölümlerinde sili izlenmez. Sperm, kuyruğunu epididimisde kazanır. Spermin kuyruğu sentriol kökenlidir. Duk­ tus epididimis yalancı çok katlı stereosilyalı silindirik epitel örtüsüne sahiptir ve yine düz kas hücrelerinden oluşmuş bir kas tabakası ile çevrelenmiştir. Stereosilyalı epitelin başlıca görevi resorbsiyondur (Yaşlı spermleri ve testis sıvısını rezorbe eder). Testislertunika albuginea adı verilen yoğun bağ dokusun­ dan oluşan kalın bir kapsül ile çevrilidir. Tunika albuginea testisin arka yüzünde kalınlaşarak mediastinum testisi oluşturur. Buradan bezin içine giren fibröz uzantılar bezi testiküler lobüller denilen yaklaşık 250 adet piramidal bölmeye ayırırlar. Her lobülde gevşek bağ dokusu ile sarılı 1-4 adet olan ve spermatogenezin gerçekleştiği seminifer tübül yer alır, bağ dokusu kan ve lenf damarı, sinirler interstisyel hücreleri(Leydig hücreleri) içerir. Seminifer tübüller spermatozoonları üretirken, interstisyel hücreler (Leydig hücreleri) de testiküler androjenleri salgılar. Seminifer tübüller kıvrımlıdır ve tubuli rekti ile devam eder. Bu düz tübüller, seminifer tübüllerin rete testis de­ nilen, epitel ile döşeli kanalların oluşturduğu bir labirente bağlanmasını sağlar. Anastomoz yapan rete testis kanal­ ları, yaklaşık 10-20 duktuli efferentes ile epididimisin baş kısmına bağlanmıştır. Epididim vaz deferense açılır ve prostat bezine girmeden hemen önce, vaz deferens ampulası adı verilen bir genişleme gösterir. Testisleri vücut dışına bağlayan zincirin son bölümünü üretra oluşturur. Uretranın başlangıç bölgesine çok yakın yerleşimi olan bilateral bulboüretral bezler (Covvper bezleri) üretraya çok miktarda mukus salgılamaktadır. Spermatozoonlar seminifer tübüllerde üretilir, tubuli recti - rete testisductuli eferentes- epididim- vas deferens (ductus deferens) - seminal vezikül- ejakülatör kanal - uretra yoluyla atılır.

115. Vezikula seminalis hangisidir?

epiteli

aşağıdakilerden

A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı prizmatik epitel E) Yalancı çok katlı prizmatik epitel Doğru cevap: E 116. Prostat epiteli aşağıdakilerden hangisidir? A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı kübik epitel C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı kübik epitel E) Yalancı çok katlı prizmatik epitel Doğru cevap: E 117. Asit fosfataz içeren ve tubulo-alveolar yapıya sahip yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Seminifer tübüller B) Prostat C) Covvper bezleri D) Üretra E) Vezikula seminalis Doğru cevap: B

118. Littre bezlerinin bulunduğu yer aşağıdakilerden hangisidir? A) Prostatik üretra B) Membranöz üretra C) Penil üretra D) Üreterin proksimal kısmı E) Üreterin distal kısmı

DUKTUS DEFERENS Üretraya açılan bu kanalın esas görevi spermi depo etmektir. Yalancı çok katlı prizmatik stereosilyalı epitele ve fibroelastik lamina propriaya sahiptir. Ortada sirküler, içte ve dışta longitudinal olmak üzere üç tabakalı bir düz kas katı içerir. Kas tabakası peristaltik kasılmalarla lümen içeriğini üretraya aktarır. Gevşek bağ dokusu ile sarılıdır.

VEZİKÜLA SEMİNALİS

Doğru cevap: E

PROSTAT

114.

Prostatik üretra çevresinde yerleşmiş, çok sayıda birleşik tübülo-alveoler bez içeren bir organdır. Her bezin, üretraya açılan kendine ait bir kanal sistemi vardır. Salgı yapan bölümleri prizmatik ya da yalancı çok katlı prizmatik hücrelerle döşelidir. Organın stroması damardan zengin fibroelastik bir bağ dokusu içerir. Kalsiyum, sitrat, fosfat iyonu, pıhtılaşma enzimi ve fibrinolizin içeren ince, süte benzer bir sıvı salgılar. Asit fosfataz içerir. Prostat

Ejekulatın %70’ini oluşturan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Vezikula seminalis B) Prostat C) Littre bezleri D) Covvper bezleri E) Seminifer tübüller

Doğru cevap: A

Erkekde ejekulatın % 70’ini veziküla seminalis oluş­ turur. Veziküla seminalis sıvısı fruktozdan zengindir. Yüksek prizmatik ya da yalancı çok katlı prizmatik, salgı yapan epitel hücreleriyle döşelidir. Kıvrıntılı, divertikül bi­ çiminde bir bezdir.

Testisleri vücut dışına bağlayan zincirin son bölümünü üretra oluşturur. Uretranın başlangıç bölgesine çok yakın yerleşimi olan bilateral bulboüretral bezler (Covvper bezleri) üretraya çok miktarda mukus salgılamaktadır.

ÜRETRA Prostatik üretra: Proksimalde değişici epitelle döşelidir. Epitel giderek yalancı çok katlı ve çok katlı prizmatik epitele dönüşür.

Membranöz üretra: Üretranın ürogenital diyaframı geçen kısa bölümüdür. Çok katlı prizmatik epitelle döşelidir.

Penil üretra:

Testisler, testosteron, dihidrotestosteron, androstenedion gibi erkek seks hormonlarını salgılar. Testosteronun büyük bir kısmı, hedef dokularda daha aktif olan dihidrotestosterona dönüşür. Testosteron, interstisyel Leydig hücreleri tarafından yapılır, bu hücreler, seminifer tübüller arasında interstisyel alanlarda yer alırlar ve erişkin testis kütlesinin %20’sini oluştururlar. Testosteron ve dihidrotesteron gibi, androjenlerin tümü steroid yapıda bileşiklerdir. Androjenler, hem testislerde hem de adrenal bezlerde kolesterolden veya doğrudan asetil koenzim A’dan sentezlenirler. Dokulara fikse olan testosteronun çoğunluğu hücre içinde 5-a-redüktaz enzimi ile dihidrotestosterona dönüşür. Dokularda fikse olmayan testosteron, karaciğerde başlıca androsteron ve dehidroepiandrosterona dönüşür, safra veya idrarla atılırlar. Erkekte, testosterona ek olarak, az miktarda östrojen de sentez edilmektedir (gebe olmayan bir kadındaki miktarın beşte biri kadar) Testosteron, erkek fetus testislerinde, embriyonik hayatın yaklaşık 7. haftasında artmaya başlar. Önce genital plaktan, daha sonra fetal testislerden salgılanan testosteron hormonu erkek vücut özelliklerinin gelişmesinden sorumludur. Vajina ve klitoris yerine penis ve skrotumun oluşmasını sağlar. Prostat bezi, seminal veziküller ve erkek genital kanallarının gelişimini kolaylaştırırken, dişi genital organlarının baskılanmasına neden olur. Testisler, genellikle gebeliğin son 2-3 ayında yeterli düzeyde testosteron salgılanmasıyla skrotuma inerler. Puberte sonrasında, testosteron salgısının yeniden başlaması ile penis, skrotum ve testislerde büyüme görülür. Buna ek olarak, testosteron sekonder seks özelliklerini geliştirir.

Korpus spongiyozum içinde seyreden en uzun bölümdür. Distalde genişlemiş navikülerfossa olarak bilinen bölümüne kadar olan kısmı çok katlı prizmatik, naviküler fossa ve distali çok katlı yassı epitelle döşelidir. Penil üretrada sürekli mukus salgılayan Littre bezleri bulunur. Duktus deferens, seminal vezikül salgısını boşaltan kısa kanalla birleşerek duktus ejakülatoriyusu oluşturur. Duktus ejakülatoriyus prostatik üretraya (Verumantanum) açılır. Böylece üretra, erkekte hem üriner hem genital kanalların son bölümünü oluşturur.

Testosteron, kılların büyümesine neden olur, tipik bas erkek sesi oluşumunu sağlar, yüzdeki yağ bezlerinin fazla salgı yapmasıyla akneye neden olur, protein oluşumu ve kas gelişimini artırır, kemik büyümesi ve kalsiyum depolanmasını artırır, uzun kemiklerde epifizlerin erken kapanmasına neden olur, bazal metabolizmayı hızlandırır, eritrosit sayısını artırır, diğer steroid hormonlar gibi böbreğin distal tübüllerinde sodyum geri emilimini artırır.

Doğru cevap: C

Doğru cevap: B

119. Testosteron ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Dokulara fikse testosteronun çoğunluğu 5-aredüktaz ile dihidrotestosterona dönüşür. B) Testosteron Dihidrotestosterondan daha aktif bir hormondur. C) Interstisyel Leydig hücreleri tarafından yapılır, D) Dokularda fikse olmayan testosteron, androsteron ve dehidroepiandrosterona dönüşür E) Testosteron, erkek fetus testislerinde, 7. haftasında artmaya başlar.

GENİTAL SİSTEM

salgısının H & E ile pembe renkli boyanmasına corpora amilacea denir. Prostat sıvısının hafif alkalik özelliği, ovumun başarılı bir şekilde döllenmesi için çok önemlidir. Çünkü vaz deferens sıvısı spermin metabolik ürünleri ve sitrik asit varlığında, göreceli olarak asidik özelliktedir. Bu nedenle, spermin fertilite özelliği baskılanabilir. Ayrıca, kadının vajinal salgıları da asidiktir (pH=3,5-4,0). Sperm, ortam pH’sı 6,0 ile 6,5’e ulaşana kadar uygun bir şekilde hareketlilik göstermez. Semenin hafif asit sıvıları, alkalik prostat sıvısı ile nötralize edilerek, semen bileşiminde ortalama pH’nın yaklaşık 7,5 olması sağlanır. Prostat sıvısında bulunan bir pıhtılaşma enzimi, seminal vezikülden gelen fibrinojeni etkileyerek zayıf bir pıhtı oluşturur. Bu olay uterus serviksinde, vajinanın derinliklerinde semenin tutulmasına yardım eder. Pıhtı, sonraki 15-30 dakika içinde, prostattan gelen fibrinolizinlerle eritilir.

KAN HÜCRELERİ VE HEM OSTAZ 1.

Embriyonik gelişim sırasında hangi dönemde sadece eritrositer seri üretilir? A) 3.hafta B) 8.hafta C) 12.hafta D) 16.hafta

E) 32.hafta Kan yapımı 3 evrede gerçekleşir:

Pluripotent kök hücreler; Lenfoid multipotent hücrelere (lenfositleri oluşturacak hücreler) ve Miyeloid multipotent hücrelere (granülosit, monosit, eritrosit ve megakaryositleri oluşturacak hücrelere dönüşürler. Gelişimlerinin erken dönemlerinde lenfoid kök hücreler kemik iliğinden timusa, lenf nodları ve dalağa göç ederler.

1. Primordial (prehepatik) dönem: •

iIk üç hafta Vitellüs kesesi (Yolk sac) mezoderminden gelişir.



Bu dönemde yalnız eritrosit serisi oluşur. Çekirdekli iri hücrelerdir (megaloblastik eritropoezis).

2. Hepatosplenotimik dönem: •

2. ayda karaciğer ve dalak görev yapar. Tüm seriler oluşur.



Bu dönemde dalakta kırmızı kan hücreleri, timusta lenfosit üretimi olur.



5. aydan itibaren karaciğerin hematopoetik fonksiyonu azalır.

3. Miyeloid (Medüllolenfatik) dönem: •

2-3. aydan itibaren klavikula kemikleşmeye ve içinde ilik oluşmaya başlar.



4. ayda kan yapımı diğer kemiklerde de başlar.



Erişkinde kan hücresi yapımı kemik iliğinde devam eder.

Doğru cevap: A



Kemik iliğinin kanser infiltrasyonu, miyelofibrozis gibi nedenlerle kan yapımını sürdürememesi durumunda karaciğer ve dalak tekrar kan yapımını üstlenir.

3.



Buna ekstramedüller hematopoez denir.

Doğru cevap: A 2.

Aşağıdaki hücrelerden hangisi miyeloid kök hücre kökenli deâildir? A) Lenfoblast B) Eritroblast C) Megakaryoblast D) Monosit E) Metamiyelosit

Aşağıdaki sitokinlerden hangisi primer olarak eritrosit üretimini uyarmaz? A) IL-1 B ) IL-3 C) İL-5

D ) IL-6 E ) IL-11 Sitokin yapıları içerisinde IL-1, 3, 6, 11, eritropoietin, SCF ve GM-CSF eritrositer serinin üretiminde uyarıcı olarak görev alır. Bunlardan en etkili olanı eritropoietindir. IL-5 ise esas olarak eozinofil farklılaşmasında görev alan bir sitokindir.

Uyarılan hücreler

Sitokin

5.

Sitokin üreten hücreler

A) IL-1 C) IL-4

• Eritrosit • Granülosit

İL -1

• Megakaryosit

Makrofaj ve diğer hücre tipleri

• Monosit • Eritrosit • Granülosit

IL-3

• Megakaryosit

Lenfosit

• Monosit IL-4 IL-5

• Bazofil

T lenfosit

• Eozinofil

T lenfosit

• Eritrosit • Granülosit

! IL-6

• Megakaryosit • Monosit

B )IL-3 D )IL-7

E )IL-11 IL-4 “ergin” haldeki B lenfositleri bir antijene karşı çoğaltan (BCGF), IL-5 bir antijene karşı IL-4 etkisiyle çoğaltmış olan “ergin” B lenfositlerden plazmosit oluşumunu sağlayan (BCGF) sitokinlerdir. Bunlar kemik iliğindeki ve timustaki hematopoetik aktiviteye karşı etkili değillerdir. IL7, pluripotent kök hücreden lenfoid progenitör oluşmasına, IL-6 ise lenfoid progenitörden B lenfosit gelişimine, yani hematopoez üzerine etkilidirler. Doğru cevap: D

Endotel hücreleri

6.

Fibroblast Makrofaj

Hemoglobin sentezi aşağıdaki evrelerinden hangisinde başlar?

eritropoezis

A) Proeritroblast

• Eritrosit • Granülosit

IL-11

Pluripotent kök hücreden lenfoid progenitör hücrenin oluşmasına neden olan sitokin aşağıdakilerden hangisidir?

• Megakaryosit • Eritrosit

Eritropoietin

Fibroblast Osteoblast

B) Bazofilik eritroblast C) Polikromatofil eritroblast

Böbrek

D) Normoblast

Karaciğer Kupffer hücreleri

E) Retikülosit Doğru cevap: A

• Eritrosit • Granülosit

SCF

• Megakaryosit

7.

Birçok hücre tipi

Eritropoezisde nükleolusun görülmediği ilk evre aşağıdakilerden hangisidir?

• Monosit • Granülosit

G-CSF

A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast C) Polikromatofil eritroblast

Endotel hücresi Fibroblast Monosit

GM-CSF

D) Normoblast E) Retikülosit

Endotel hücresi

• Eritrosit • Granülosit

Fibroblast

• Megakaryosit

Monosit

Doğru cevap: B

T lenfosit

8.

Endotel hücresi

• Monosit

M-CSF

Fibroblast Monosit

Trombopoetin IL= interlökin

• Megakaryosit

CSF=

A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast

Karaciğer, böbrek

C) Polikromatofil eritroblast D) Normoblast

Koloni stimülan faktör

G= Granülosit M= Makrofaj

SCF=

Aşağıdaki eritropoezis evrelerinden hangisinde nükleoius görülebilir?

Stem celi faktör

E) Retikülosit Doğru cevap: A

Doğru cevap: C 4.

Bazofil farklılaşmasında görev aşağıdakilerden hangisidir?

alan

A) IL-1

B) IL-3

C) IL-4

D) IL-6

sitokin

E )IL-11 Sitokin yapılarından IL-4 bazofil, IL-5 ise spesifik olarak eozinofil farklılaşmasında görev alır. Doğru cevap: C

9.

Eritropoezde hem asidofilik hem de bazofilik alanların görüldüğü evre aşağıdakilerden hangisidir? A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast C) Polikromatofil eritroblast D) Normoblast E) Retikülosit

Doğru cevap: C

KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ

Kan hücrelerinin yapımını uyarıcı sitokinler

|

1)

KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ

■■■■■i

1 53 10. Eritropoezde nükleusun son görüldüğü ve atıldığı evre aşağıdakilerden hangisidir?

6.

Eritrosit:

A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast C) Polikromatofil eritroblast



Çekirdeği ve organelleri yoktur.



Bikonkav diskler şeklindedir.

Doğru cevap: E

D) Normoblast

12. Eritropoietin hangi ikincil haberci kullanarak hedef hücrelere etkir?

E) Retikülosit Doğru cevap: D

sistemini

A) cAMP B) cGMP

11. Eritropoezde çekirdek ve organel yapılarının bulunmadığı evre aşağıdakilerden hangisidir? A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast

aşağıdaki

D) Tirozin kinaz E) Jak-stat Doğru cevap: E

C) Polikromatofil eritroblast D) Normoblast E) Eritrosit Eritrositler sırasıyla farklılaşırlar:

C) IP3

13. Eritropoietin aşağıdaki organlardan hangisinde en fazla üretilir? hücre

formlarına

A) Böbrek B) Dalak C) Beyin

1. Proeritroblast: (1-3 nükleuslu) •

D) Kemik iliği

Eritroid serinin ilk hücresidir. Sitoplâzması bazofiliktir.

E) Pankreas



Hemoglobin sentezi proeritroblastlarda başlar, az da olsa retikülositte bile devam eder.

Doğru cevap: A



Retikülositler kemik iliğinden kana geçip olgun eritrosit haline gelinceye kadar, 1-2 gün süreyle kanda hemoglobin yapımını sürdürürler.

14. Eritropoietin ile ilgili verilen aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Alyuvar yapımını düzenleyen temel hormondur B) Hipoksiye yanıtta ilk artan hormondur

2. Bazofilik eritroblast: •

Daha kuvvetli bazofiliktir. Yoğun nükleusa sahiptir, nükleolus görülemez.

C) Hematopoetik kök yapımını uyarır

hücreden

proeritroblast



Bu bazofililik, hemoglobin sentezleyen çok sayıda poliribozomdan kaynaklanır.

D) İkincil haberci olarak tirozin-kinaz haberci sistemini kullanır E) Çoğunluğu karaciğer, %10 u ise böbrekte üretilir

3. Polikromatofilik eritroblast:

Eritropoietin (EPO)



Hücre volümü azalır, poliribozomlar azalır.



Sitoplazmik alanlar hemoglobin ile dolmaya başlar.



Alyuvar üretimini uyaran esas faktör bir glikoprotein olan eritropoietindir.



Hem bazofilik hem de asidofilik alanlar görülür.



EPO, hipokside ilk artan hormondur.



Hipoksi, eritropoietin yapımında belirgin artışa neden olur.

4. Ortokromatofilik eritroblast (Normoblast): •

Sadece asidofilik sitoplâzma kalır.





Bu fazın geç evrelerinde makrofajlarca fagosite edilen nükleus atılır.

Hipoksi düzelinceye kadar da alyuvar yapımını arttırır.



EPO, esas olarak hematopoetik kök hücreden proeritroblast üretimini uyarır.



EPO, JAK-STAT sinyal yolunu kullanır.



Eritropoietinin %90’ı böbreklerde, %10’u karaciğerde yapılır.



EPO, böbrekte peritübüler kapiller interstisyel hücrelerde, karaciğerde perivenöz hepatositlerde üretilir.



Ayrıca, az miktarda beyin, uterus ve oviduktlarda da üretilir.



Yani nükleusun son görüldüğü ve atıldığı evredir.

5. Retikülosit: •

Hücrede az sayıda poliribozom bulunur. Krezil mavi ile zayıfça boyanır.



Retikülositler dolaşıma %1 oranında katılır, poliribozomlarını kaybeder.•



Hızla olgun eritrosit olurlar.

185



Renal doku hipoksisi hipoksi ile indüklenen faktör-1 (HIF-1) seviyesinde artış yapar.



HIF-1, EPO geninde bulunan hipoksiye duyarlı bölgeye bağlanır ve EPO sentezini arttırır.

19. B12 vitamini, intrensek faktör ile aşağıdaki doku veya organlardan hangisinde birleşerek kompleks oluşturur? A) Tükürük bezi



Eritropoietin dakikalar içinde yükselmeye başlar, 24 saat içinde maksimum düzeye ulaşılır.

B) Mide C) Duodenum



Ancak yeni alyuvarlar yaklaşık 5 gün kadar sonra dolaşımda görülür.

D) Terminal ileum E) Pankreas



Epinefrin, norepinefrin ve bazı prostaglandinler eritropietin üretimini stimüle ederler.

Doğru cevap: E

Doğru cevap: C 20. B12 vitamini, sindirim sisteminin başlıca hangi kısmında emilime uğrar?

15. B12 vitamininin terminal ileumdan emilimi aşağıdaki mekanizmalardan hangisiyle gerçekleşir?

A) Tükürük bezi B) Mide C) Duodenum

A) Basit difüzyon B) Kolaylaştırılmış taşınım

D) Terminal ileum E) Pankreas • B12 vitamini asit pH da kolaylıkla bozulabilen bir vitamindir.

C) Ekzositoz D) Reseptör aracılı pinositoz E) Primer aktif taşınım



Bu nedenle tükürük bezinden salgılanan R faktör ile bağlanarak mide asidinden korunur.



R faktör-B12 kompleksi duodenumda pankreatik tripsinojen ile ayrılır ve intrensek faktör (İF) ile birleşir.



İF-B12kompleksi, terminal ileumdan reseptör aracılı olarak pinositozla emilir.

A) Tükürük bezi



B) Mide C) Duodenum

B12 vitam ini parietal hücrelerden salınan İF olmadığında emilemez.



İF eksikliğinde pernisiyöz anemi oluşur.

Doğru cevap: D 16. B12 vitamininin emilim bölgesine iletiminde görev alan “R faktör” aşağıdaki doku veya organlardan hangisinden salınır?

D) Terminal ileum E) Kolon Doğru cevap: A

Doğru cevap: D 21. Depo demirini göstermede aşağıdaki boyalardan hangisi kullanılır?

17. B12 vitamini, aşağıdaki doku veya organlardan hangisinde R faktörden ayrılır?

A) PAS B) Hematoksilen-Eozin

A) Tükürük bezi

C) Giemsa

B) Mide

D) Masson-Trikrom

C) Duodenum D) Terminal ileum

E) Prusya mavisi •

PAS ( periyodik asit schiff ) boyası; glikoprotein içeriği yüksek, müköz karakterde salgı yapan bez ve dokuları boyamada kullanılır. Göblet bezleri ve Brunner bezleri gibi.



Hematoksilen-eozin; rutin preparat boyasıdır.



Romanovvsky boyaları (Giemsa, VVright) kan ve kemik iliğini boyamak için kullanılır.



Masson-Trikrom boyası; kas, bağ ve sinir dokusunu ayrı ayrı boyar.



Prusya mavisi, depo demirini göstermek için kullanılır.

E) Pankreas Doğru cevap: C 18. B12 vitamini, R faktörden aşağıdaki enzimlerden hangisi sayesinde ayrılır? A) Pankreatik tripsinojen B) Enterokinaz C) Lingual lipaz D) Gastrik lipaz E) Karboksipolipeptidaz Doğru cevap: A

Doğru cevap: E

KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ

22. Normal bir erişkindeki kan yaymasında aşağıdaki lökosit tiplerinden hangisi en fazla bulunur?



Miyelosit döneminde içerdikleri granüllere göre nötrofil, eozinofil ve bazofil miyelosit olarak ayrılırlar.



Normalde granülositler metamiyelosit evresinde dolaşıma geçmezler.



Fakat enfeksiyon sırasında nötrofilik metamiyelositler dolaşımda görülebilir (sola kayma).



Metamiyelositten sonraki hücreye band hücre (çomak) adı verilir.

A) Nötrofil B) Lenfosit C) Monosit D) Eozinofil E) Bazofil Doğru cevap: A 23. Normal bir erişkindeki kan yaymasında aşağıdaki hücrelerden hangisi en az bulunur? A) C)

Nötrofil Monosit

B) Lenfosit D) Eozinofil

Doğru cevap: D 26. Granülopoezistemitozlabölünmeningerçekleştiği son asama aşağıdakilerden hangisidir? A) Promiyelosit C) Miyelosit

E) Bazofil Normal bir erişkinde en fazla bulunan lökosit tipi nötrofil, en az bulunan ise bazofildir.

Normal erişkinde lökosit formülü: •

Nötrofil



Lenfosit: % 25-33



Monosit: % 3-8



Eozinofil: % 1-3



Bazofil

E) Granülosit Doğru cevap: C

: % 55-60 27. Granülopoeziste aşağıdaki hücre yapılarının hangisinin sitoplazmalarında granül yapısı bulunmaz? A) Promiyelosit C) Miyelosit

: % 0.5

Doğru cevap: E • 24.

B) Miyeloblast D) Metamiyelosit

B) Miyeloblast D) Metamiyelosit E) Granülosit Miyeloblastlar, granülopezde kök hücreden ilk farklılaşan hücrelerdir.

Granülopeziste kök hücreden ilk farklılaşan hücre aşağıdakilerden hangisidir?



Sitoplazmalarında granül yapısı yoktur.

A)

Promiyelosit



C)

Miyelosit

Promiyelositler, primer granüllerin sentezi bu aşamada gerçekleşir.



Bu hücre yapısı daha sonra nötrofilik, eozinofilik ve bazofilik miyelositleri üretirler.



Miyelositler; az da olsa spesifik granüllerin oluşmaya başladığı evredir.



Miyelosit evresi, granülopezde mitozun görüldüğü son aşamadır.



Metamiyelositler, granülosit oluşmadan önceki son aşamadır. Normalde dolaşıma geçmezler, fakat aktif infeksiyon durumunda dolaşımda görülebilirler.



Granülositler, granülopoezisin son aşamasıdır. Granüller oluşmuş ve hücre tipleri farklılaşmıştır.

B) Miyeloblast

D) Metamiyelosit E) Granülosit Granülopoezis, granüler lökositlerin oluşum ve olgunlaşma sürecidir.

Granülopoezis sırasıyla 5 aşamada gerçekleşir: 1. Miyeloblast 2. Promiyelosit 3. Miyelosit 4. Metamiyelosit 5. Granülosit Doğru cevap: B

“Miyeloid seri” başlıklı şekile bakınız 25.

Aktif infeksiyonda görülen sola kayma durumunda dolaşımda görülebilen hücreler hangileridir? A)

Promiyelosit

B) Miyeloblast

C) • •

Miyelosit D) Metamiyelosit E) Polikromatofil eritroblast Granülopoezisde Stem-cell'den farklılaşarak ilk gelişen hücre miyeloblasttır. Promiyelosit döneminde ilk olarak azurofilik granüller görülür.

Doğru cevap: B 28. Nötrofillerin inflamasyon bölgesinde duvarına yapışmasına ne ad verilir?

kapiller

A) Opsonizasyon

B) Marjinasyon

C) Diyapedez

D) Kemotaksis E) Nötrofili

Doğru cevap: B

187

"\

KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ

M yeloblast G ra n ü lo s itik d e ğ iş im iş le m i b o yu n ca (n ö tro fîlik s e rile r g ö s te rilm iş tir ) m a jö r d e ğ iş im n ü k le u s y a p ıs ın d a v e sito p la z m a içe rik le rin d e ge rçe kle şir, ö rn e ğ in , m yelo b la stta ( 1 0 - 2 0 p m ; V V right-boyanm ış p re p a ra tla rd a a y ırm a k z o rd u r) s ık ış m a m ış k r o m a tin li y u v a r la k n ü k le u s , g ö r ü le b ile n n ü k le o lu s vard ır. D ife ra n sia syo n u n fa rklı a şa m a la rın d a , n ü k le u s girin tili olu r, so n ra se g m e n te o lu r ve k rom atin y o ğ u n lu ğ u a rta r. M yeloblast sitoplazm a sında granül yoktur. P ro m y e lo s it a ş a m a s ın d a prim e r g ra n ü lle r oluşur, m y e lo s itte js e sp e s ifik v e y a s e k o n d e r g ra n ü lle r sen te zle nir. P r o m y e lo s it H ü c re ç a p ı y a k la ş ık o la ra k 15 -20 p m 'd ir. S ıkışm a m ış kro m a tin , içe re n y u v a rla k b ir nü kle u su v a rd ır ve b ir ve ya d a ha fa zla o va l n ü kle o lu su olu r. -Kırmızı veya m agenta boyananprim er granüllerin sentezi bu aşam ada gerçekleşir. Ç ok s a y ıd a kab a e n d o p la z m ik re tiku lu m va rlığ ın a ba ğlı o la ra k sito p la z m a b a zofiliktir. Prom yelositler; nötrofîlik, eozinofilik ve bazofîlik myelositleri üretir. P re p a ra tla ra b a ka ra k ve rile n p r o m y e lo s itin h a n g i m y e lo s ite d ö n ü ş e c e ğ in i b ile m e y iz .

M y e lo s it 12 -18 p m ça p ın d a k i bu h ü cre h a fifçe girin tili y u v a rla k ve ya o va l n ü k le u s içerir, n ü k le o lu s içe rm e z. Bazofîlik sitoplazm a

prom yelosit a şam asın d a üretilen primer granüller İçerir. M yelositte az da o lsa s p e sifik granüller o luşm aya başlar. S o n u n d a , m y e lo s it s ito p la zm a sı m a tü r b a zo fil, e o zin o fil veya n ö tro fil s ito p la z m a s ın a b e n ze m e ye başlar. M yelosit mîtozla bölünebilen s o n aşam adır. M ye lo sitle r ç o k sa yıd a sp e sifik g ra n ü l se n te zle ye b ilir, a m a sın ırlı sayıda ki (p ro m ye lo sitle rce ü re tile n ) p rim e r g ra n ü lle r y a vru m ye lo sitle re dağıtılır.

29. Kapiller ve venüllerdeki endotel hücreleri arasındaki mesafelerin açılması sonucunda nötrofillerin doku aralıklarına geçişine ne ad verilir? A) Opsonizasyon

B) Marjinasyon

C) Diyapedez

D) Kemotaksis E) Nötrofili



Kapiller ve venüllerdeki endotel hücrelerinin birbirinden ayrılması sonucunda nötrofillerin doku aralıklarına geçmesine diyapedez denir.



İnflamasyonun kemotaktik ürünleri tarafından nötrofillerin inflamasyon bölgesine çekilmesine kemotaksis denir.



inflamasyondan sonra birkaç saat içinde nötrofiller kanda dört-beş misli artar. Mikrolitrede 40005000’den, 15.000-25.000’e çıkarlar. Bu duruma nötrofili denir.

Doğru cevap: C 30. İnflamasyonda çeşitli mediyatörler aracılığıyla nötrofillerin inflamasyon bölgesine çekilmesine ne ad verilir?



A) Opsonizasyon

B) Marjinasyon

C) Diyapedez

D) Kemotaksis

Doğru cevap: D 31. Granüllerinde bol miktarda “majör basic protein’’ içeren hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Nötrofil

E) Nötrofili C3b ve IgG gibi maddeler (Opsoninler), nötrofil ve makrofajların yüzeyindeki reseptörlerce tanınır.



Bu aracılar sayesinde mikroorganizmalar fagosite edilir. Bu işlem opsonizasyon adını alır.



Nötrofillerin inflamasyon bölgesinde kapiller duvarına yapışmasına marjinasyon denir.

B) Eozinofil C) Bazofil D) Lenfosit E) Monosit Eozinofiller; •

Eozin ile boyanan kırmızı, büyük ve uzun granüller içerir.

V'

KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ



Granüller majör basic protein içerir, eozinofilik boyanmadan sorumludur.



Granüllerde ayrıca peroksidaz ve eozinofilik katyonik protein de bulunur.



Majör basic protein, Schistosom türleri gibi parazitleri ve helmintleri (bağırsak solucanları) öldürür.



Kanda eozinofillerin artması (eozinofili) allerjik reaksiyonlar ve parazitik enfeksiyonlar ile ilişkilidir.



Mast hücreleri ve bazofiller, eozinofillerin inflamasyonlu allerjik dokuya göç etmesine neden olan eozinofil kemotaktik faktörü salarlar.



Kolajenaz ve lizozim her iki granül tipinde de bulunur.

Bu granül yapılarından özgül granüllerin içer­ isinde bulunanlar:

Doğru cevap: B 32. Granüllerinde bol miktarda “eozinofilik kemotaktik faktör” içeren hücre aşağıdakilerden hangisidir? B) Eozinofil

C) Bazofil

D) Lenfosit E) Monosit

Bazofiller; •

Alkalen fosfataz



Kolajenaz



Laktoferrin



Lizozim

Azurofilik granül yapılarının içinde bulunanlar:

Eozinofillerin fagositoz yeteneği nötrofıllerden daha azdır.

A) Nötrofil



Kandaki akyuvarların %1’inden daha azını oluştururlar.



Asit fosfataz



Alfa-mannosidaz



Arilsülfataz



Beta-galaktozidaz



Beta-glukuronidaz



Katepsin



5’-nükleotidaz



Elastaz



Kollajenaz



Miyeloperoksidaz



Lizozim



Katyonik antibakteriyel proteinler bulunur.



Dolaşımda en az olan lökositlerdir.

Doğru cevap: A



Bazik boyalar ile mast hücresine benzer şekilde metakromatik boyanma gösterirler.

35.



Bazofilik granüller; eozinofilik kemotaktik faktör, peroksidaz, histamin ve heparin içerir.



Eozinofilik katyonik protein ise eozinofillerin özgül granüllerinde bulunan bir maddedir. Eozinofilik kemotaktik faktör ile karıştırılmaması gerekir.

Pigment hücresi, hangi doku veya organda bulunan mononükleer fagositer sisteme dahil olan bir hücredir? A) Karaciğer B) Deri C) Retina

Doğru cevap: C

D) Bağ dokusu E) Böbrek

33. Nötrofillerin hem özgül granüllerinde hem de azurofilik granüllerinde bulunan enzim aşağıdakilerden hangisidir?

Mononükleer fagositer sistem (MPS), monositten türeyen fagositlerin tamamıdır. •

Histiosit (Bağ dokusu)



Kupffer hücresi (Karaciğer)



Alveoler makrofaj (Akciğer)

Doğru cevap: D



Lenfoid organlardaki makrofajlar (Lenf düğümü ve dalağın sabit ve hareketli makrofajları)

34. Nötrofillerin hem özgül granüllerinde hem de azurofilik granüllerinde bulunan enzim aşağıdakilerden hangisidir?



Kemik iliği makrofajı



Plevral ve peritoneal makrofaj

A) Alkalen fosfataz B) Asit fosfataz C) Laktoferrin D) Kollajenaz E) Miyeloperoksidaz

A) Lizozim B) Miyeloperoksidaz C) Laktoferrin D) Alkalen fosfataz E) Asit fosfataz Nötrofillerin sitoplâzmasında granüller bulunur.

özgül

ve azurofilik



Osteoklast (Kemik)



Tip A sinovisit



Mikroglia (Beyin)



İntraglomerüler mezengial hücre (Böbrek)



Pigment hücresi (Retina)

Doğru cevap: C

36. Makrofajlarm inflamasyona cevabında aşağıdakiierden hangisi primer rol oynamaz?



Bu süreç inflamatuvar sitokinler (TNF, IL-1 vb.) ve çeşitli biyokimyasal ürünlerle olur:



Kapiller ve venül endotel yüzeyinde selektinler ve hücreler arası adezyon molekülü-1 (ICAM-1) ekspresse edilir.

C) Granülosit koloni uyarıcı faktör (G-CSF) D) Monosit koloni uyarıcı faktör (M-CSF)



Bu adezyon m olekülleri nötrofiller üzerinde komplementer integrin molekülleri ile etkileşir.

E) Transforme edici büyüme faktörü - beta (TGFbeta



Böylece nötrofiller inflame alandaki kapiller ve venül duvarına tutunur.



Bu etkiye marjinasyon denir.

A) Tümör nekroz faktörü (TNF) B) interlökin-l (IL-1)

Makrofajlarm inflamasyona cevabında 5 önemli faktör: 1) Tümör-nekroz faktörü (TNF)

KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ

189

Üçüncü Savunma Hattı: İltihaplı dokuya ikinci makrofaj yayılımı

2) İnterlökin-1 (IL-1) •

Monositler de kandan inflamasyonlu dokuya göçer ve genişleyerek makrofaj haline gelirler.



Günler, haftalar sonra makrofajlar inflamasyon bölgesindeki en baskın fagositik hücre haline gelirler.



Makrofajlar nötrofillere oranla daha çok bakteriyi (yaklaşık beş katı) ve daha büyük partikülleri, hatta nötrofillerin kendilerini bile ve büyük miktarda nekrotik doku hücrelerini fagosite edebilirler.

3) Granülosit koloni-uyarıcı faktör (G-CSF) 4) Monosit koloni-uyarıcı faktör (M-CSF) ve 5) Granülosit-monosit koloni-uyarıcı faktör (GM-CSF) Bu faktörler inflamasyonlu dokudaki aktif makrofaj hücreleri tarafından ve daha az miktarda da inflamasyonlu dokudaki diğer hücreler tarafından oluşturulur. Doğru cevap: E 37. Enfeksiyona karşı vücudun ilk savunma hattı aşağıdakiierden hangisidir?

Dördüncü Savunma Hattı: Kemik iliğinde granülosit ve monosit yapımının artması

A) Nötrofillerin inflamasyon bölgesine yayılımı



B) Kandaki monositlerin dokuya geçişi C) Doku makrofajlarının fagositik aktiviteleri

Granülositik ve monositik progenitör hücreler uyarılır.



Granülosit ve monositlerin iliği terk edecek evreye gelmeleri 3-4 gün sürer.



İnflamasyonlu dokudaki uyaran devam ederse, kemik iliği bu hücreleri aylarca hatta yıllarca fazla miktarda üretebilir.

D) Kemik iliğinde granülosit yapımının artması E) Kemik iliğinde monosit yapımının artması Doğru cevap: C 38.

Vücutta enfeksiyona karşı aşağıdaki olaylardan hangisi en son meydana gelir? A) Nötrofillerin inflamasyon bölgesine yayılımı

Doğru cevap: E 39. Diapedez, marjinasyon ve kemotaksis aşağıdaki hücrelerden hangisi ile ilişkilidir?

B) Kandaki monositlerin dokuya geçişi

A) Miyelosit C) Trombosit

C) Doku makrofajlarının fagositik aktiviteleri D) Makrofajlarm dokuya yayılımı E) Kemik iliğinde monosit yapımının artması

E) Osteoklast •

C3b ve IgG gibi maddeler (Opsoninler), nötrofil ve makrofajlarm yüzeyindeki reseptörlerce tanınır.



Bu aracılar sayesinde mikroorganizmalar fagosite edilir. Bu işlem opsonizasyon adını alır.



Nötrofillerin inflamasyon bölgesinde kapiller duvarına yapışmasına marjinasyon denir.



Kapiller ve venüllerdeki endotel hücrelerinin birbirinden ayrılması sonucunda nötrofillerin doku aralıklarına geçmesine diyapedez denir.



İnflamasyonun kemotaktik ürünleri tarafından nötrofillerin inflamasyon bölgesine çekilmesine kemotaksis denir.



İnflamasyondan sonra birkaç saat içinde nötrofiller kanda dört-beş misli artar. Mikrolitrede 40005000’den, 15.000-25.000’e çıkarlar. Bu duruma nötrofili denir.

İnflamasyon Sırasında Makrofaj ve Nötrofil Cevabı

Enfeksiyona karşı ilk savunma hattı: Doku makrofajlarının fagosotik aktiviteleri İnflamasyon başladıktan sonra dakikalar içinde; •

Dokudaki makrofajlar



Deri altı dokudaki histiyositler,



Akciğerdeki alveoler makrofajlar,



Beyindeki mikroglialar ve diğerleri hemen fagositik aktivitelerine başlarlar.

İkinci Savunma hattı: İnflamasyon bölgesine nötrofil yayılımı ve marjinasyon •

Çok sayıda nötrofil kandan inflamasyon bölgesine yayılmaya başlar.

B) Nötrofil D) Kupfer hücresi

Doğru cevap: B

I

KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ

190

40.

Aşağıdaki “büyüme faktörü - farklılaştırdığı hücre” eşleşmelerinden hangisi yanlıştır?

41. Yirmiiki yaşındaki bir insanda, aşağıdaki kemiklerden hangisinde eritropoezis gerçekleşmez?

A) SCF - Granülosit

I

B) IL-5 - Eozinofil

A) Vertebra

CJTrombopoetin - Megakaryosit

B) Kosta

D) IL-6 - Bazofil E) Eritropoetin - Eritrosit

C ) Tibia D) İliak kemik

Kan hücrelerinin yapımını uyarıcı sitokinler Uyarılan hücreler

Sitokin

• Eritrosit

İL -1

• Granülosit

E) Sternum

Sitokin üreten hücreler

Temel bilgi sorusudur. Dikkatli bakıldığında şıklarda dört adet yassı kemik, bir adet uzun kemik bulunmaktadır.

Makrofaj ve diğer hücre tipleri

Erişkinde kırmızı ilik; vertebra, kosta, sternum, iliak kemikler, humerus ve femur proksimalinde bulunur.

• Megakaryosit

Doğru cevap: C

• Monosit • Eritrosit

IL-3

Lenfosit

• Granülosit

42. Aşağıdaki yapmaz?

• Megakaryosit

IL-4

• Bazofil

T lenfosit

IL-5

• Eozinofil

T lenfosit

IL-6

• Eritrosit • Granülosit

Endotel hücreleri

• Megakaryosit

Makrofaj

Fibroblast



Alveoler makrofaj (Akciğer)



Lenfoid organlardaki makrofajlar (Lenf düğümü ve dalağın sabit ve hareketli makrofajları)



Kemik iliği makrofajı



Plevral ve peritoneal makrofaj



Osteoklast (Kemik)



Tip A sinovisit



Mikroglia (Beyin)

Endotel hücresi



İntraglomerüler mezengial hücre (Böbrek)

Fibroblast



Pigment hücresi (Retina)

Monosit



Langerhans hücresi antijen sunucu hücredir (Derinin stratum spinosum tabakasında bulunur). Fagositoz fonksiyonu yoktur.

Osteoblast

Böbrek Karaciğer Kupffer hücreleri Birçok hücre tipi

• Granülosit • Megakaryosit • Monosit

G-CSF

• Granülosit

I

i

GM-CSF

• Eritrosit

Mononükleer fagositer sistem (MPS),

Kupffer hücresi (Karaciğer)

• Granülosit

• Eritrosit

E) Langerhans hücresi

• Fibroblast

• Megakaryosit

SCF

C) Histiosit D) Osteoklast

Histiosit (Bağ dokusu)

• Eritrosit

• Eritrosit

fagositoz



• Monosit

Eritropoietin

hangisi

A) Alveolar makrofaj B) Kuppfer hücresi

• Monosit

İL -11

hücrelerden

Endotel hücresi

• Granülosit

Fibroblast

• Megakaryosit

Monosit

Doğru cevap: E

T lenfosit

M-CSF

• Monosit

Endotel hücresi Fibroblast

Trombopoetin IL= İnterlökin

• Megakaryosit

Monosit

A) Makrofaj

Karaciğer, böbrek

B) Eozinofil

CSF= Koloni stimülan faktör

G= Granülosit M= Makrofaj

Doğru cevap: D

43. Aşağıdaki hücrelerden hangisi myeloid kök hücre kökenli değildir?

SCF= Stem celi faktör

C ) Trombosit D) B hücresi E) Mast hücresi



Lenfoid multipotent hücrelere (lenfositleri oluşturacak hücreler) ve

Aktif faktör XII enzimatik olarak faktör X l’i aktive eder.



Miyeloid multipotent hücrelere (granülosit, monosit, eritrosit ve megakaryositleri oluşturacak hücrelere) dönüşürler.

Bu reaksiyon için ayrıca yüksek molekül ağırlıklı kininojen (HMWK)'e ihtiyaç vardır ve prekallikrein ile de hızlandırılır.



Aktif faktör XI, enzimatik etki ile faktör IX’u aktive eder.



Aktif faktör XI, faktör VIII, trombosit fosfolipidleri ve travmatize trombositlerden salınan faktör 3 birlikte etki göstererek faktör X’u aktive ederler. Faktör VIII veya trombositlerin eksikliğinde bu aşama yetersiz olur.



Faktör VIII klasik hemofili hastalarında eksik olan faktördür ve bu nedenle antihemofilik faktör olarak da adlandırılır.



Trombositopeni denen kanama hastalığında ise trombositler eksiktir.



Aktif faktör X, faktör V ve fosfolipidlerle birleşerek protrombin aktivatörü kompleksini oluşturur.



İntrensek yolun bu aşaması ekstrensek yolun son aşamasının aynısıdır.



Bunu takiben, protrombin aktivatörü saniyeler içinde protrombinin trombine parçalanmasını başlatır. Böylece pıhtılaşma işleminin son basamakları harekete geçmiş olur.



İntrensek yolun ilk iki basamağı dışında, bütün reaksiyonların başlatılabilm esi veya hızlandırılabilmesi için kalsiyum iyonlarına ihtiyaç vardır. Bu nedenle kalsiyum iyonlarının yokluğunda kan pıhtılaşmaz.

Pluripotent kök hücreler; • •



Gelişimlerinin erken dönemlerinde lenfoid kök hücreler kemik iliğinden timusa, lenf nodları ve dalağa göç ederler.

Doğru cevap: D

İn t r e n s e k yo l

44. Koagülasyon kaskadının intrensek yolağında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?

E k s t r e n s e k yo l

Yü zeye te m a s eden P re ka llikre n H M W -kin in o je n

D oku hasarı

A) Faktör XII B) Faktör XI C) Faktör IX D) Faktör VIII E) Faktör III Koagülasyon kaskadındaki pıhtılaşma faktörleri hakkındaki bilgilerimizi sorgulayan bir sorudur.

Pıhtılaşmanın Başlamasında İntrensek Mekan­ izma •



Kanın hasarlanması ya da damar duvarındaki kollajenle teması, kanda iki önemli pıhtılaşma faktörünü değiştirir: Faktör XII ve trombositler.

V o n V V ilie b ra n d H a s ta lığ ı * Von VViliebrand faktör (VW F) eksildiği * Kanama diatezlerinden en sık görülenidir. * Kanama zamanı uzamıştır. PTT uzar ve PT marjinal olarak artış olabilir. Von VViliebrand faktör trombositlerin subendotelyal kolajene bağlanmaları için gereklidir. H2C 03 ==> H+ + HCO'3 ) hidrojen iyonu oluşturur. Bu şekilde kanda C 0 2 artışı, dolaylı olarak santral kemoreseptörleri uyarır.



Yani medulladaki solunum merkezini uyaran arteryel kandaki C 02, ancak BOS’taki H iyonudur.

azalma bilgisini medulladaki kardiyopulmoner merkeze (nukleus traktus solitaryus) iletirler. •

Bu durumda sempatik deşarj ve solunum sayısı artar, kan oksijeni normale yaklaştırılır.



C 0 2 artışı ve pH azalması da, periferik kemoreseptörlerin hipoksiye olan duyarlılığını artırırlar.

Doğru cevap: A 24. Solunumun düzenlenmesinde kemoreseptörleri doğrudan aşağıdakilerden hangisidir?

santral uyaran

A) Kandaki hipoksi bilgisi B) Beyin omurilik sıvısında hidrojen iyonu artışı C) Beyin omurilik sıvısında karbondioksit artışı

Doğru cevap: C Aşağıdaki kaslardan hangisi egzersiz sırasında solunum hızı ve derinliğinin artırılmasında inspirasyona yardım eder?

27.

D) Beyin omurilik sıvısında oksijen artışı E) Kandaki hidrojen iyonu artışı

A) Eksternal oblik kaslar

Doğru cevap: B

B) İnternal oblik kaslar C) Rektus abdominis kası

25. Aşağıdakilerden hangisinin beyin omurilik sıvısında artışısolunumun düzenlenmesinde santral kemoreseptörleri doğrudan uyarır? A) Glukoz B) Hidrojen

D) İnternal interkostal kaslar E) Eksternal interkostal kaslar Doğru cevap: E

C) Karbondioksit D) Oksijen

I. internal interkostal kas II. eksternal interkostal kas

E) Bikarbonat

III. serratus anterior kası

Doğru cevap: B

IV. internal oblik kas V. rektus abdominis kası

26. Aşağıdakilerden hangisinin kandaki artışı solunumun düzenlenmesinde santral kemoreseptörlerinuyarılmasına yol açan reaksiyonları başlatır?

Yukarıda verilen kaslardan hangisi / hangileri zorlu ekspirasyonda görev alır? A) l-ll-lll

A) Glukoz B) Hidrojen

B) ll-lll-IV

C) ııı-ıv-v

C) Karbondioksit

D) l-IV-V

D) Oksijen

E) ll-lll-V

E) Bikarbonat Santral kem oreseptörlerin tem el özelliklerinin irdelendiği bir fizyoloji sorusudur. •

Solunumun amacı; dokulardaki 0 2, C 0 2 ve H+ iyon konsantrasyonlarını uygun sınırlarda devam ettirmektir.



0 2 miktarının azlığı, solunum merkezinde direkt etkiye sahip değildir, aort ve karotisteki periferal kemoreseptörler aracılığıyla etkilidir.



Santral kimoduyar alan medulla oblongatanın ventralinde olup, kandaki C 02 ve beyin omurilik sıvısındaki pH düzeyine göre uyarılarak, solunum merkezlerini tetikler.



Santral kemoreseptörler için direkt uyaran H+ iyonlarıdır.

Ekspirasyona yardımcı olan kas yapılarının irdelendiği bir sorudur.

Yedek İnspirasyon Kasları ve Zorlu İnspirasyon; •

Egzersiz sırasında solunumun hızının ve derinliğinin artması için inspirasyona yardım ederler.



500 mİ soluk hacmine ek olarak, 3000 mİ daha ek havanın alimim sağlarlar. o

Skalen kas

o

Sternokleidomastoid kas

o

Serratus anterior kası

o

Eksternal interkostal kaslar (kafesin ön-arka çapını artırırlar)

SOLUNUM SİSTEMİ

MM

1

2 ‘ 48 M

SOLUNUM SİSTEMİ

Yedek Ekspirasyon Kasları ve Zorlu Ekspirasyon: •

Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •

Egzersiz sırasında ve astım gibi hava yolu direncinin arttığı durumlarda ekspirasyona yardımcı olurlar. o

Rektus abdominis

o

İnternal oblik kas

o

Eksternal oblik kas

o

internal interkostal kaslar

Doğru cevap: D 29. Aşağıdakilerden hangisi egzersiz oluşan fizyolojik değişikliklerdendir?

Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)

İnspirasyon kapasitesi: •

Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



İnspirasyon kapasitesi = SH + IYH (3000 + 500) = 3500 mİ

Rezidüel (tortu) hacim (RH) •

sırasında

A) Oksijen tüketimi azalır.

B) Karbondioksit üretimi azalır. C) Pulmoner vendeki C 02 artar.

Doğru cevap: A 31.

Solunum fonksiyon testinde normal bir soluk almayı takiben alınabilecek maksimum hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?

D) Hemoglobin - 0 2 disosiasyon eğrisi sola kayar. E) Arteryel kandaki parsiyel oksijen basıncı artar.

A) Tidal volüm B) İnspirasyon yedek hacmi

Egzersiz ve solunum ilişkisinin irdelendiği bir fizyoloji sorusudur. •

Egzersiz sırasında oksijen tüketimi ve karbondioksit üretimi artar.



Hiperventilasyon gelişir.



Pulmoner vendeki karbondioksit artar.



Arteryel kandaki Pa02ve PaC02değişmez fakat pH düşer.



Kardiyak debi ve pulmoner kan akımı artar.



H b-02 eğrisi sağa kayar. Oksijene olan afinite azalır.

Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)

C) Ekspirasyon yedek hacmi D) İnspirasyon kapasitesi E) Rezidüel hacim Solunum fonksiyon testleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.

Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •

Normal solunumla akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)

İnspirasyon yedek hacmi (İYH)

Doğru cevap: C



Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)

30. Solunum fonksiyon testlerinde normal bir soluk alıp verme sırasında akciğerlere girip çıkan hava hacmi aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?



Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.

A) Tidal volüm B) İnspirasyon yedek hacmi C) Ekspirasyon yedek hacmi D) İnspirasyon kapasitesi E) Rezidüel hacim Solunum fonksiyon testleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.

Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •

Normal solunumla akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)

İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •

Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)



Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.

Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •

Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)

İnspirasyon kapasitesi: •

Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



inspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ

Rezidüel (tortu) hacim (RH) •

Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)

Doğru cevap: B

249

Solunum fonksiyon testinde normal bir soluk vermeyi takiben verilebilecek maksimum hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?



Ekspirasyon yedek hacmi (EYH)

A ) Tidal volüm



B) İnspirasyon yedek hacmi C) Ekspirasyon yedek hacmi D) İnspirasyon kapasitesi Solunum fonksiyon testleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.





Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



İnspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ

Rezidüel (tortu) hacim (RH)

Normal solunum la akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)

İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •

Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)



Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.

Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)

İnspirasyon kapasitesi:

E) Rezidüel hacim

Soluk hacmi (tidal volüm) (SH)

Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)

Doğru cevap: D 34. Solunum fonksiyon testinde maksimum inspirasyonu takiben çıkartılan tüm havadan sonra akciğerlerde kalan hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?

Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •

A) Tidal volüm

Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)

B) İnspirasyon yedek hacmi C) Ekspirasyon yedek hacmi D) İnspirasyon kapasitesi

İnspirasyon kapasitesi: •

Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



inspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ

Rezidüel (tortu) hacim (RH) •

Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)

Doğru cevap: C 33.

Solunum fonksiyon testinde normal bir soluk vermeyi takiben alınabilecek maksimum hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir? A) Tidal volüm B) inspirasyon yedek hacmi

E) Rezidüel hacim Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.

Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •

İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •

Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)



Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.

Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •

C) Ekspirasyon yedek hacmi D) inspirasyon kapasitesi E) Rezidüel hacim Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.

Normal solunumla akciğerlere alman veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)

İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •

Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)

Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)

İnspirasyon kapasitesi: •

Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



İnspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ

Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •

Normal solunumla akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)

Rezidüel (tortu) hacim (RH) •

Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)

Doğru cevap: E

SOLUNUM SİSTEMİ

32.

SOLUNUM SİSTEMİ

250

35. Solunum fonksiyon testinde normal bir soluk vermeyi takiben akciğerlerde kalan hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?

İnspirasyon kapasitesi:

A) İnspirasyon kapasitesi



Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



inspirasyon kapasitesi = SH + IYH (3000 + 500) = 3500 mİ

B) İnspirasyon yedek hacmi C) Ekspirasyon yedek hacmi

Ekspirasyon yedek hacmi (EYH)

D) Fonksiyonel rezidüel kapasite



E) Rezidüel hacim Doğru cevap: D

Fonksiyonel rezidüel kapasite: •

Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.



Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.



Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH (1100 + 1200) = 2300 mİ

36. Solunum fonksiyon testinde maksimum soluk almayı takiben verilebilecek maksimum hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir? A) Vital kapasite B) inspirasyon kapasitesi C) Ekspirasyon yedek hacmi D) Fonksiyonel rezidüel kapasite E) Total akciğer kapasitesi

Total akciğer kapasitesi: •

Maksimum inspirasyondan sonra akciğerlerde bulunan toplam hava miktarıdır.



Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH (3000+500+1100+1200) = 5800 mİ

Doğru cevap: A 37. Solunum fonksiyon testinde maksimum soluk almayı takiben akciğerlerdeki hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir? A) Vital kapasite B) inspirasyon kapasitesi C) Ekspirasyon yedek hacmi

Doğru cevap: D 39. Aşağıdaki akciğer volüm ve kapasitelerinden hangisi normal spirometre cihazı kullanılarak ölçülemez? A) Tidal volüm B) İnspirasyon kapasitesi

D) Fonksiyonel rezidüel kapasite E) Total akciğer kapasitesi

C) Total akciğer kapasitesi

Doğru cevap: E 38. Normal fizyolojik koşullar altında akciğerlerden çıkartılamayacak hava hacmine ne ad verilir? A) Tidal volüm B) İnspirasyon kapasitesi

Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)

D) Vital kapasite E) Ekspirasyon yedek hacmi Doğru cevap: C 40. Aşağıdaki akciğer hacim ve kapasitelerinden hangisinin ölçümü için pletismograf gereklidir?

C) Total akciğer kapasitesi A) Tidal volüm

D) Rezidüel volüm

B) İnspirasyon kapasitesi

E) Fonksiyonel rezidüel kapasite

C) Fonksiyonel rezidüel kapasite

Solunum fonksiyon testleri ile ilgili bir yorum sorusu daha... Vital kapasite: •

İnspirasyon yedek hacmi, soluk hacmi ve ekspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



Maksimum bir inspirasyondan sonra, maksimum bir ekspirasyonla çıkarılabilen hava hacmidir



Vital kapasite = IYH + SH + EYH (3000 + 500+1100) = 4600 mİ



Rezidüel volüm artarsa vital kapasite azalır.

D) Vital kapasite E) Ekspirasyon yedek hacmi Normal spirometri cihazıyla ölçülemeyen hacim ve kapasitelerin sorgulandığı bir sorudur. •

Akciğer hacim ve kapasiteleri spirometre ile ölçülür.



Rezidüel hacim ve bu hacmin içinde bulunduğu akciğer kapasiteleri (Fonksiyonel Rezidüel Kapasite, Total Akciğer Kapasitesi), spirometre ile ölçülemez.



Bu hacim ve kapasiteler, Helyum dilüsyon yöntemi ya da pletismograf ile ölçülür.

Doğru cevap: C

251

41.

Aşağıdakilerin hangisinin sonucu yedek hacmini verir?

ekspirasyon

II. terminal bronşioller III. alveolar kanallar IV. alveolar keseler V. trakea Yukarıda verilen solunum sistemi kısımlarından hangisi / hangilerinde gaz değişimi gerçekleşir?

C) Fonksiyonel Rezidüel Kapasite (F.R.K.) - Rezidüel Volüm (R.V.) D) Vital Kapasite (V.K.) - Tidal Volüm (T.V.)

A) l-ll-lll B) l-lll-IV

E) inspirasyon Kapasitesi (İ.K.)-Tidal Volüm (T.V.) Solunum fonksiyon testleri ile ilg ili formüllerin irdelendiği bir sorudur. •

inspirasyon kapasitesi = SH + IYH



Vital kapasite = IYH + SH + EYH



Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH



Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH

C) ı-ııı-v D) ll-lll-IV E) ll-lll-V Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.

Solunum sistemi iki bölüme ayrılır:

Dolayısıyla EYH = FRK - RH veya

1. İletici bölüm:



EYH = VK - ( IYH + SH ) veya



EYH = TAK - (IYH + SH + RH ) formüllerinden birisiyle hesaplanabilir.

Doğru cevap: C 42. Aşağıdakilerden hangisinin sonucu fonksiyonel rezidüel kapasiteyi verir?



Burun, nazofarinks, larinks, trakea, bronş ve bronşiyollerden oluşur.



Bu bölümde gaz değişimi olmaz.



Büyük bir bölümü goblet hücresinden zengin yalancı çok katlı prizmatik silli epiteli ile döşelidir.

2. Respiratuvar bölüm: •

Gaz alış-verişi olan bölgedir.



B) Total Akciğer Kapasitesi (T.A.K.) - Vital Kapasite (V.K.)

Respiratuvar bronşiyoller, duktus alveolaris ve alveollerden oluşur.



C) Vital Kapasite (V.K.) - Rezidüel Volüm (R.V.) D) Vital Kapasite (V.K.) - Tidal Volüm (T.V.)

Gaz değişimi respiratuvar bronşiyollerde başlar ve daha alt kısımlarda da devam eder.



Alveolden alveole geçiş, alveoler porlarla gerçekleşir.

A) Total Akciğer Kapasitesi (T.A.K.) - İnspirasyon Kapasitesi (İ.K.)

E) İnspirasyon Kapasitesi (İ.K.) + Tidal Volüm (T.V.) Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili formüllerin irdelendiği bir sorudur.

45.



İnspirasyon kapasitesi = SH + IYH



Vital kapasite = IYH + SH + EYH



Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH



Fonksiyonel rezidüel kapasite (FRK) = EYH + RH



Dolayısıyla FRK = TAK - İK veya FRK = TAK - ( SH + IYH ) formüllerinden hesaplanabilir.

A) Trakea B) Respiratuvar bronşiol

Solunum sistemi olfaktor mukozada bulunan bez yapısı aşağıdakilerden hangisidir? A) Schaffer bezi

Doğru cevap: A 43. Akciğerlerde gaz değişiminin başladığı seament aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru cevap: B

ilk

B) Bowman bezi C) Brunner bezi D) Lieberkühn bezi E) Goblet bezi Solunum sistemindeki bez yapılarının sorgulandığı temel bilgi sorusudur. Schaffer bezleri: •

Respiratuvar bölgede bulunan bez yapısıdır.

Bovvman bezleri:

C) Terminal bronşiol D) Alveolar kanal



Olfaktör bölgede bulunan tubuloasiner seröz bir bezdir.

E) Alveolar kese



Koku epitelinin lamina propriasında bulunur.

Doğru cevap: B

SOLUNUM SİSTEMİ

I. respiratuvar bronşioller A ) Total Akciğer Kapasitesi (T.A.K.) - İnspirasyon Kapasitesi (İ.K.) B ) Total Akciğer Kapasitesi (T.A.K.) - Vital Kapasite (V.K.)

252

SOLUNUM SİSTEMİ



Salgıları ile titrek tüylerin bulunduğu alanı yıkayıp koku alınmasını kolaylaştırırlar.

Elastisite: •

Gerilme kuvveti ortadan kalkınca akciğerlerin eski haline dönebilme yeteneğidir.



Elastin ve kollajen liflerle sağlanır.



Total elastik kuvvetlerin 1/3’ünden sorumludurlar. (2/3’ü yüzey gerilim kuvvetidir.)

Brunner bezleri: •

Duodenumun submukoza tabakasında bulunan bez yapısıdır.



Müköz karakterde salgı yaparlar. Bu nedenle PAS (+) boyanırlar.

Lieberkühn bezleri:

Yüzey Gerilimi: •

Total elastik kuvvetlerin 2/3’ünde sorumludur.



Hem ince bağırsak hem de kalın bağırsaklarda bulunur.



Hava ile sıvı yüzey oluşturduğunda, su molekülleri birbirini çekerler.



ince bağırsaklardaki Lieberkühn bezlerinin bazalinde antimkrobiyal peptidleri üreten Paneth hücreleri bulunur. Kalın bağırsakta ise Paneth hücresi bulunmaz.



İşte sıvıyı küre şekline sokmaya çalışan bu kuvvete “yüzey gerilimi” denir.



Yüzey gerilimi nedeniyle alveollerdeki ince sıvı tabakası alveolü kapatmaya, kollabe olmaya zorlar. Sürfaktan yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kapanmasını (kollabe olmasını) önler. Sürfaktan, Tip II alveol hücreleri tarafından sentezlenir.

Goblet bezleri: •

Kadeh veya kalisiform hücre olarak da bilinir.



Solunum sisteminde ve gastrointestinal sistemin birçok bölümünde bulunur.



P (Kollaps basıncı) = (2 x T) / r (Laplace Yasasına göre)



Solunum sisteminde olfaktor mukoza epitelinde goblet hücresi bulunmaz.



Kollaps basıncı alveol çapıyla ters orantılı olduğu için, küçük alveollerdeki kapanma basıncı, büyük alveollere göre daha fazladır. Ancak alveol küçüldükçe, sürfaktan konsantrasyonu arttığından, alveoller kollabe olmaz.

Doğru cevap: B 46. Bir dokunun gerildiğinde yeteneğine ne ad verilir?

genişleyebilirle

A) Komplians B) Viskozite C) Perfüzyon

Doğru cevap: A 47. Surfaktanın yapısında aşağıdakilerden hangisi en fazla bulunur? A) Fosfatidilglisin B) Dipalmitoilfosfatidilkolin

D) Elastikiyet E) Yüzey gerilimi Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.

C) Kalsiyum D) Karbonhidratlar

Kompliyans:

E) SP-F



Transpulmoner basınçtaki her birim artışa karşı akciğerlerin genişleme derecesine kompliyans adı verilir, (distansibilite).



Erişkinde normal total kompliyans 200 ml/cmSu basıncıdır.



Kompliyans, akciğerlerin elastik kuvvetleriyle belirlenmektedir.



Kompliyans pulmoner fibroziste azalır.



İnterstisyel aralıkta bağ dokusu infiltrasyonu, alveoler boşlukta ödem, atelektazi ve sürfaktan eksikliğinde akciğerin genişlemesi güçleşir (kompliyans azalır).



Kompliyansın azalması sonucu oluşan hastalıklar restriktif hastalıklardır.



Bu nedenle, restriktif hastalıklarda inspirasyon bozuktur.



Kompliyans amfizemde artar.



Amfizemde ise akciğer doku kaybına bağlı olarak elastik güçlerdeki azalma akciğerleri daha kolay genişler hale getirir (kompliyans artar).

Surfaktanın genel özelliklerinin irdelendiği bir sorudur. Sürfaktan’ın İçeriği: •

Dipalmitoilfosfatidilkolin (Dipalmitoil lesitin)



Lesitin bir fosfolipiddir) (% 62 )



Fosfatidilglisin: (% 5) Diabetik anne bebeklerinde akciğer matürasyon göstergesidir.

Diğer fosfolipidler: (% 10) •

Doğal yağlar: (% 13)



Apoproteinler: SP-A, SP-B, SP-C ve SP-D (Sürfaktan geri emiliminde görevli)



Apoproteinler: SP-B ve SP-C (Film tabakası oluşumunda görevliler)



Karbonhidrat ve Ca içerir.

Doğru cevap: B

48. Akciğer sürfaktanında azalma sonucunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşir? A) Alveoler yüzey gerilimi düşer.

52. Sakin solunum merkezini etkileyerek inspirasyonu oluşturan rampa sinyallerinin kapatılmasını önleyen / geciktiren merkez aşağıdakilerden hangisidir?

B) Alveoller kollabe olur. C) Solunum işi azalır.

A) Dorsal nöron grubu B) Ventral nöron grubu

D) Amfizem gelişir.

C) Pnömotaksik merkez D) Apnostik merkez

E) Fonksiyonel rezidüel kapasite artar. Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

Hava ile sıvı yüzey oluşturduğunda, su molekülleri birbirini çekerler.



işte sıvıyı küre şekline sokmaya çalışan bu kuvvete “yüzey gerilimi” denir.



Yüzey gerilimi nedeniyle alveollerdeki ince sıvı tabakası alveolü kapatmaya, kollabe olmaya zorlar.



Sürfaktan yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kapanmasını (kollabe olmasını) önler.



Sürfaktan, Tip II alveol hücreleri tarafından sentezlenir.



P (Kollaps basıncı) = (2 x T) / r (Laplace Yasasına göre)



Kollaps basıncı alveol çapıyla ters orantılı olduğu için, küçük alveollerdeki kapanma basıncı, büyük alveollere göre daha fazladır. Ancak alveol küçüldükçe, sürfaktan konsantrasyonu arttığından, alveoller kollabe olmaz.

Doğru cevap: B 49. İstirahat halinde nefes alıp verme esnasında inspirasyon için uyarı sinyallerini oluşturan merkez aşağıdakilerden hangisidir? A) Dorsal nöron grubu C) Pnömotaksik merkez

E) Nükleus parabrakialis Doğru cevap: D 53. Solunumun hızını ve derinliğini belirlemede görevli merkez aşağıdakilerden hangisidir? A) Dorsal nöron grubu B) Ventral nöron grubu C) Pnömotaksik merkez D) Apnostik merkez E) Nükleus parabrakialis Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. Solunum merkezi, medulla oblongata ve ponsta iki taraflı yerleşim gösteren nöron gruplarından oluşur. Bu nöronlar dört ana gruba ayrılır: Dorsal Solunum Grubu: •

Dorsal solunum nöron grubu, yaklaşık tüm medulla boyunca uzanır.



Nöronların hemen tümü nükleus traktus solitaryusta yerleşmişlerdir.



Nukleus ambiguus ve lateral retiküler nukleus arasında yer alan pre-Bötzinger kompleksindeki (pre-BÖTC) pacemaker hücreler uyarıyı başlatır.



Uyarı sinyali önce zayıf olarak başlayıp, 2 saniye süreyle giderek yükselir, bunu izleyen 3 saniye için aniden kesilir. Bu solunum sinyaline rampa sinyali adı verilir.



Sakin solunum ritmini esas olarak dorsal solunum nöron grubu belirler.



Dorsal nöron grubunda I nöronları vardır. Esas olarak inspirasyondan sorumludur. Buradan çıkan impulslar, frenik sinirle diyafragma kasını kasar ve inspirasyon gerçekleşir.

B) Ventral nöron grubu D) Apnostik merkez

E) Nükleus parabrakialis Doğru cevap: A 50. Yoğun egzersiz durumunda sakin solunum merkezine ek olarak devreye giren merkez aşağıdakilerden hangisidir? A) Dorsal nöron grubu C) Pnömotaksik merkez

B) Ventral nöron grubu D) Apnostik merkez

E) Nükleus parabrakialis Doğru cevap: B 51. Sakin solunum merkezi olarak adlandırılan oluşum aşağıdakilerden hangisidir? A) Dorsal nöron grubu C) Pnömotaksik merkez

B) Ventral nöron grubu D) Apnostik merkez

E) Nükleus parabrakialis Doğru cevap: A

Ventral Solunum Grubu: •

Medullanın ventro-lateral tarafındadır.



Rostral olarak nükleus ambiguus, kaudal olarak nükleus retroambiguus’da yerleşiktirler.



Normal solunum esnasında aktif değildir. Hem I hem de E nöronları içerir. Dolayısıyla hem zorlu inspirasyonda hem de zorlu ekspirasyonda görevlidir. Özellikle ekspirasyon sırasında abdominal kaslar için güçlü ekspiratuvar sinyallerin oluşturulmasında önemlidirler.

SOLUNUM SİSTEMİ

253

254

SOLUNUM SİSTEMİ



Bu alan yüksek düzeyde pulmoner ventilasyon gerektiğinde, özellikle egzersizde, aşırı bir uyarı mekanizması olarak görev yapar.



Duktus alveolaris ve sakkus alveolaris yapıları, respiratuvar bronşiyollerden sonraki solunum sistemi kısımlarıdır. Respiratuvar bronşiyollerle birlikte gaz değişiminin gerçekleştiği solunumsal üniteyi meydana getirirler.

Apnöstik Merkez: •

Ponsun alt bölümünde yer alır ve inspirasyonu tetiklediği düşünülmektedir.





Apnöstik merkez, dorsal nöron grubunu etkileyerek inspirasyonu oluşturan rampa sinyallerinin “kapatılmasını önler/geciktirir”. Böylece akciğerler hava ile dolu hale gelir.

Disse mesafesi; karaciğerde hepatosit hücre kordonları ile karaciğer sinüzoid endotel hücreleri arasında bulunan mesafedir.



Mail aralığı; hepatositler ile portal alanı çevreleyen bağ dokusu kılıf arasındaki alandır.

Doğru cevap: A Pnömotaksik Merkez: •

Ponsun üst-arka kısmında nukleus parabrachialis’de yer alır.



Solunumun hızının ve derinliğinin belirlenmesine yardım eder.



Pnömotaksik merkez, tonik olarak çalışan apnöstik merkezi inhibe ederek solunum siklusunu belirler.



Apnöstik merkez inspirasyon derinliğinin düzenlenmesinde pnömotaksik merkez ile birlikte görev yapar.



Pnömotaksik merkez inspirasyonun süresini kısaltarak solunumun frekansını artırır.



Güçlü bir pnömotaksik sinyal, solunum frekansını dakikada 30-40’a yükseltebilirken, zayıf bir sinyal dakikada birkaça düşürebilir.

Doğru cevap: C 54. Aşağıdakilerden hangisi kompliyansı tanımlar?

56. Aşağıdaki hücrelerden hangisi salgılanmasından sorumludur?

sürfaktan

A) Septal hücre B ) Tip I pnömosit C) Goblet hücresi D) M hücresi E) Paneth hücresi Hücre yapıları ve fonksiyonlarım irdelendiği temel bilgi sorusudur. Tip I pnömosit: •

Tek katlı yassı epiteldir. Alveolün % 90-95’ini kaplarlar.



Difüzyon için selektif bir bariyer oluştururlar.

Tip II pnömosit (Tip II hücre, Büyük alveoler hücre, Septal hücre):

A) Bir dakika içinde hacim değişimi B) Birim hacim başına birim basıncı değişimi



Kübik hücrelerdir, parankimin % 5-10’unu oluştururlar.

C) Birim basıncı başına hacim değişimi



Apikal yüzeylerinde mikrovilluslar bulunur.

D) Bir dakika içindeki basıncı değişimi E) Hacim değişiminin basıncı değişimine oranı



Hava-kan bariyerine katılmaz.



Sürfaktan sentezler ve depolar.



Sürfaktan salgısı olmazsa yenidoğanın solunum sıkıntısı sendromu (Hiyalen membran hastalığı, RDS) oluşur.



Alveoler yaralanmalarda alveoler epiteli tamir etme yeteneğine sahiptir.

Temel tanım sorusudur. Kompliyans: Transpulmoner basınçtaki her birim artışa karşı akciğerlerin genişleme derecesidir, (birim basınç başına hacim değişimi, distansibilite).

Goblet (Kadeh, Kalisiform) hücreleri:

Doğru cevap: C



Emici hücrelerin arasına serpiştirilmiş olarak bulunurlar.

55. Aşağıdaki yapılardan hangisi iki alveol arasındaki gaz geçişinden sorumludur?



Sayıları duodenumda daha azdır ve ileuma doğru giderek artar.



Bu hücreler musin tipinde asit glikoproteinleri üretirler.

A) Alveolar por B) Duktus alveolaris C) Sakkus alveolaris D) Disse aralığıı

Paneth hücreleri: •

Lieberkühn kriptalarının bazal bölümlerinde yerleşmiş ve salgıladığı ürünlerle lüminal yüzeyi patojen mikroorganizmalardan koruyan hücrelerdir.



TNF-a, lizozim, defensin (kriptidin) gibi antimikrobiyal ajanları sentezlerler.

E) Mail aralığı Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

İki alveol arasında gazların geçişi alveolar por (delik) vasıtasıyla gerçekleşir.

255

Lizozim, bakterilerin hücre duvarının geçirgenliğini artırarak, defensin ise, parazit ve bakteri membranlarında iyon kanalı açarak antimikrobiyal etki oluştururlar.



Paneth hücrelerinin doğal bağışıklık ve intestinal kriptalardaki mikro çevreyi düzenlemede önemli rolü vardır.

Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. Hava- kan bariyerini oluşturan hücre yapılarının arasındaki bağlantı molekülü sorgulanmaktadır. Zonula Okludens (Sıkı Bağlantı, Tight junction)

M (Mikro katlantı, Membranöz epitelyal) hücreleri: • •



Peyer plaklarındaki lenf foliküllerini örten özelleşmiş epitel hücreleridir. Bu hücrelerin çukurcuklar oluşturan çok sayıda bazal zar girintileri vardır. Bu çukurcuklarda intraepitelyal lenfositler ve antijen-sunan hücreler (makrofajlar) bulunur. M hücreleri endositozla antijenleri alıp, alttaki lenfoid hücrelere taşırlar.

Doğru cevap: A 57. Hangi reseptörün aktivasyonu bronşlarda genişleme görülür?

sonrasında



Zonula okludens geçirgen olmayan bağlantıdır.



Okludin ve claudin proteinlerinden oluşur.



Yüzeye en yakın hücre bağlantısıdır ve bant şeklinde hücreyi tamamen sarar.



İntestinal mukoza, renal tubül duvarı, koroid pleksus epitel hücreleri arasında,



Mesane ve gastrointestinal sistemi oluşturan enterositler arasında,



Kan-beyin ve kan timus bariyerindeki endotel hücreleri arasında, Hava-kan bariyerini oluşturan tipi pnömositler arasında, Kan-testis bariyerindeki sertoli hücreleri arasında zonula okludensler vardır.

Doğru cevap: C 59. Solunumun kontrolü ile İlgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Alfa-1 adrenerjik reseptör B ) Alfa-2 adrenerjik reseptör

olarak

A) Solunum merkezi kodekste yerleşmiştir. B) Dorsal nöron grubu, esas olarak ekspirasyondan sorumludur.

C) Beta-1 adrenerjik reseptör D) Beta-2 adrenerjik reseptör E) Beta-3 adrenerjik reseptör Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır

C ) Ventral nöron grubu, esas olarak inspirasyondan sorumludur.

Bronşiyoller

D) Pnömotaksik merkez, solunumun tipini belirleyen merkezdir.



Tek katlı silli silindirik epitelle döşelidir.



Goblet hücresi ve bez bulunmaz.



Bronşiyol duvarında kıkırdak bulunmaz, belirgin bir düz kas tabakası izlenir.



Astım hastalarında bronkokonstriksiyonun esas olarak gerçekleştiği yer bronşiyollerdir.



Sempatik deşarj, beta-2 reseptör aktivasyonuyla bronşları dilate ederler.



Astım gibi bronş konstriksiyonu olan hastalara, beta2 adrenerjik reseptör agonistleri (albuterol, terbutalin gibi) verilerek bronşlar genişletilmeye çalışılır.



Terminal bronşiyollerin düzenli bir kas tabakası vardır.



Respiratuvar bronşiyoller en küçük bronşiyollerdir, duvarlarında alveoller bulunur ve gaz değişimi olur.

E) Dorsal nöron grubunda hem I hem de E nöronları bulunur. Solunumun düzenlenmesinde görev alan merkezlerin temel fonksiyonları ile ilgili bilgilerimizi sorgulayan bir sorudur. Solunum merkezi, medulla oblongata ve ponsta iki taraflı yerleşim gösteren nöron gruplarından oluşur. Bu nöronlar dört ana gruba ayrılır: Dorsal Solunum Grubu: •

Dorsal solunum nöron grubu, yaklaşık tüm medulla boyunca uzanır.



Nöronların hemen tümü nükleus traktus solitaryusta yerleşmişlerdir.



Nukleus ambiguus ve lateral retiküler nukleus arasında yer alan pre-Bötzinger kompleksindeki (pre-BÖTC) pacemaker hücreler uyarıyı başlatır.



Uyarı sinyali önce zayıf olarak başlayıp, 2 saniye süreyle giderek yükselir, bunu izleyen 3 saniye için aniden kesilir. Bu solunum sinyaline rampa sinyali adı verilir.



Sakin solunum ritmini esas olarak dorsal solunum nöron grubu belirler.

Doğru cevap: D 58. Hava-kan bariyerini oluşturan hücrelerin arasında en fazla bulunan hücrelerarası bağlantı molekülü aşağıdakilerden hangisidir? A) Desmozom

B) Neksus

C) Zonula okludens

D) Gap junction

E) Makula adherens

SOLUNUM SİSTEMİ





Dorsal nöron grubunda I nöronları vardır. Esas olarak inspirasyondan sorumludur. Buradan çıkan impulslar, frenik sinirle diyafragma kasını kasar ve inspirasyon gerçekleşir.

Ventral Solunum Grubu: •

Medullanın ventro-lateral tarafındadır.



Rostral olarak nükleus ambiguus, kaudal olarak nükleus retroambiguus’da yerleşiktirler.



Normal solunum esnasında aktif değildir. Hem I hem de E nöronları içerir. Dolayısıyla hem zorlu inspirasyonda hem de zorlu ekspirasyonda görevlidir. Özellikle ekspirasyon sırasında abdominal kaslar için güçlü ekspiratuvar sinyallerin oluşturulmasında önemlidirler.



Bu alan yüksek düzeyde pulmoner ventilasyon gerektiğinde, özellikle egzersizde, aşırı bir uyarı mekanizması olarak görev yapar.

ettirmektir. •

0 2 miktarının azlığı, solunum merkezinde direkt etkiye sahip değildir, aort ve karotisteki periferal kemoreseptörler aracılığıyla etkilidir.



Santral kimoduyar alan medulla oblongatanın ventralinde olup, kandaki C 0 2 ve beyin omurilik sıvısındaki pH düzeyine göre uyarılarak, solunum merkezlerini tetikler.



Santral kemoreseptörler için direkt uyaran H+ iyonlarıdır.



Fakat kanda H+iyon konsantrasyonu arttığı nda BOS içerisindeki hidrojen iyon derişimine etki etmez. Çünkü hidrojen iyonu kan-beyin bariyerini çok az geçebilir.



Buna karşılık kanda C 02 konsantrasyonu artınca (hiperkarbi), C 02 kan-beyin bariyerini kolaylıkla geçerek BOS’ta karbonik anhidraz enziminin katalizlediği reaksiyonla (C 02 + H20 ==> H2C 03 ==> H+ + H C 0 3 ) hidrojen iyonu oluşturur. Bu şekilde kanda C 0 2 artışı, dolaylı olarak santral kemoreseptörleri uyarır.



Yani medulladaki solunum merkezini uyaran arteryel kandaki C 02, ancak BOS’taki H iyonudur.

Apnöstik Merkez: •

Ponsun alt bölümünde yer alır ve inspirasyonu tetiklediği düşünülmektedir.



Apnöstik merkez, dorsal nöron grubunu etkileyerek inspirasyonu oluşturan rampa sinyallerinin “kapatılmasını önler/geciktirir”. Böylece akciğerler hava ile dolu hale gelir.

Pnömotaksik Merkez:

Doğru cevap: A 61. Sağlıklı bir erkek bireyde, tidal volüm 600 mİ, solunum frekansı 14 /dk ve ölü boşluk hacmi 120 mİ ise alveolar ventilasyon kaç ml/dk’dır?



Ponsun üst-arka kısmında nukleus parabrachialis’de yer alır.



Solunumun hızının ve derinliğinin belirlenmesine yardım eder.

A ) 6000 B ) 6240



Pnömotaksik merkez, tonik olarak çalışan apnöstik merkezi inhibe ederek solunum siklusunu belirler.

C ) 6720



• •

Apnöstik merkez inspirasyon derinliğinin düzenlenmesinde pnömotaksik merkez ile birlikte görev yapar. Pnömotaksik merkez inspirasyonun süresini kısaltarak solunumun frekansını artırır. Güçlü bir pnömotaksik sinyal, solunum frekansını dakikada 30-40’a yükseltebilirken, zayıf bir sinyal dakikada birkaça düşürebilir.

hangisinin

artışı

A) Hidrojen

Alveoler ventilasyon = (Soluk hacmi-Anatomik ölü boşluk hacmi) X Dakika soluk sayısı = (600-120) x 14 = 6720

62. Glomus cisimciklerinin uyarılma mekanizmasında hipoksiye bağlı olarak kapanan ve böylece hücrenin depolarize olmasında görev yapan iyon kanalı aşağıdakilerden hangisidir?

B) Oksijen

A) Klor

C) Karbondioksit

B) Bikarbonat C ) Sodyum

D) pH E) Bikarbonat Santral kem oreseptörlerin temel özelliklerinin irdelendiği bir fizyoloji sorusudur. •

Basit bir hesaplama sorusu. Benzerlerini sınavlarda sıkça görmekteyiz.

Doğru cevap: C

Doğru cevap: D 60. Beyin omurilik sıvısında solunumu doğrudan uyarır?

D ) 7200 E ) 8400

Solunumun amacı; dokulardaki 0 2, C 0 2 ve H* iyon konsantrasyonlarını uygun sınırlarda devam

D) Potasyum E) Magnezyum Solunumun düzenlenmesinde görev alan reseptör yapılarının temel fonksiyonları ile ilgili bilgilerimizi sorgulayan bir sorudur.

Periferik Kemoreseptörler (Glomus cismi) •

Kandaki P 0 2 düşmesiyle, aorta kavsinde yer alan glomus aortikum ve karotis arterin ikiye ayrıldığı bölgede yer alan glomus karotikumdaki kemoreseptörler uyarılır.



Periferik kem oreseptörler kandaki oksijen azalmasına (P02 < 60 mmHg) duyarlıdırlar.



Hipoksiyle orantılı olarak K kanalları kapanır.



K’un dışarı çıkışı azalır, hücre depolarize olur.



L-tipi Ca kanalları açılır ve Ca hücreye girer.



Ca, aksiyon potansiyelini ve iletici salınımını tetikler.



Afferent sinir uçları uyarılır.



Sinir uçlarını uyaran dopamindir (D2 reseptörü).



Aortadan vagus (Cyons dalı), karotisten glossofaringeus (Hering dalı) sinirleri, oksijendeki azalma bilgisini medulladaki kardiyopulmoner merkeze (nukleus traktus solitaryus) iletirler.



Bu durumda sempatik deşarj ve solunum sayısı artar, kan oksijeni normale yaklaştırılır.



C ö 2 artışı ve pH azalması da, periferik kemoreseptörlerin hipoksiye olan duyarlılığını artırırlar.

Tuzak soru. Kelime oyunuyla kolay bir bilgi zor algılanır hale getirilmiş. Doğru seçeneğin açıklanması

Tek katlı yassı epitel, alveol içeren kısımlarında görülen hücre tipidir. SO LUNUM Y O LLA R IN D A K İ HÜCRE TİPLERİ: Bronş epiteli: •

Bronşiyol epiteli: •

Solunum sayısı

Soluk hacmi



Tek katlı kübik epitel

Duktus alveolaris: •

Tek katlı yassı epitel

Alveoller: •

Tek katlı yassı epitel (Tip I pnömosit)



Duktus alveolarisler düz kasın görüldüğü son segmentlerdir.

Doğru cevap: E

65.

Hava-kan bariyerinde hangisi bulunmaz?

A) 30

200

A) Büyük alveolar hücreler

B ) 20 C) 15

300 400

C) Kapiller bazal laminası

D ) 10

600

E) 6

1000

Hesaplama sorusu gibi görünmekle birlikte basit bir mantık yürüterek çözülebilecek güzel bir sorudur.• •

Önce tek katlı silli silindirik, sonra tek katlı silli kübik epitel

Respiratuvar bronşiyollerin alveol içermeyen kısımları:

Doğru cevap: D 63. Dakikadaki sofunum sayısı ve soluk hacimleri aşağıda verilen ve ölü boşluk hacimleri 150 mİ olan bireylerin hangisinde alveolar ventilasyon değeri en fazladır?

Yalancı çok katlı silli silindirik epitel

Alveoler ventilasyon = (Soluk hacmi-Anatomik ölü boşluk hacmi) X Dakika soluk sayısı

aşağıdaki

yapılardan

B) Alveol epitel hücreleri D) Sudaktan tabakası E) İnterstisiyum Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.

Hava kan bariyerinin tabakaları: 1. Sürfaktan tabakası

formülünden hesaplanır.

2. Alveol epitel hücreleri (Tip I hücre)

Buna göre doğru cevap E seçeneğidir.

3. Alveol ve endotel hücrelerinin kaynaşmış bazal laminası (bazal membran)

Doğru cevap: E

4. İnterstisyum

64. Solunum sisteminin alveol içermeyen kısımlarında bulunmayan hücre tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Kübik silyalı hücreler B) Prizmatik silyasız hücreler C) Prizmatik fırçamsı kenarlı hücreler D) Küçük granüler hücreler E) Tek katlı yassı epitel hücreleri

5. Kapiller bazal laminası 6. Kapiller endoteli •

Büyük alveolar hücre, Tip-2 pnömositin diğer ismidir.



Tip-2 hücreler hava-kan bariyerine katılmazlar, fakat sentezlemiş oldukları sudaktan katılır.

Doğru cevap: A

66. Aşağıdaki durumlardan hangisinde fonksiyonel rezidüel kapasite artar?

Oksijen basıncı ve hemoglobin miktarının normal olduğu, ancak kan akımının yetersiz olduğu hipoksi türü aşağıdakilerden hangisidir?

67.

A) Soluk hacminin azalması

A) Anemik hipoksi

B) inspirasyon kapasitesinin artması C) Ekspirasyon yedek hacminin artması

B) Anoksik hipoksi

D) Rezidüel hacmin azalması

C) Hipoksik hipoksi

E) İnspirasyon yedek hacminin artması

D) Histotoksik hipoksi E) Stagnan hipoksi

Solunum fonksiyon testleri ile ilgili temel bilgi sorusudur.

Rezidüel (tortu) hacim (RH):

Doğru cevap: E 68. Astım, amfizem,alveolerfibrozis, pulmonerödem, pnömotoraks gibi akciğer kaynaklı problemlerde ortaya çıkan hipoksi türü aşağıdakilerden hangisidir?



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)



İnspirasyon kapasitesi:



Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.

A) Anemik hipoksi B) Hipoksik hipoksi



İnspirasyon kapasitesi = SH + IYH (3000 + 500) = 3500 mİ

C) iskemik hipoksi D) Histotoksik hipoksi

Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •

Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum hava hacmidir (1100 mİ)

Total akciğer kapasitesi: •

Maksimum inspirasyondan sonra akciğerlerde bulunan toplam hava miktarıdır.



Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH (3000+500+1100+1200) = 5800 mİ



Bu değerler erkeklerdeki değerlerdir, kadınlarda erkeklerden % 20-25 daha düşüktür.



Akciğer hacim ve kapasiteleri spirometre ile ölçülür.

Vital kapasite: • • • •

İnspirasyon yedek hacmi, soluk hacmi ve ekspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir. Maksimum bir inspirasyondan sonra, maksimum bir ekspirasyonla çıkarılabilen hava hacmidir. Vital kapasite = IYH + SH + EYH (3000 + 500+1100) = 4600 mİ Rezidüel volüm artarsa vital kapasite azalır.

Fonksiyonel rezidüel kapasite: •

Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.



Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.



Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH (1100 + 1200) = 2300 mİ Ekspirasyon yedek hacmi veya rezidüel hacimdeki artış FRK ‘yı arttırır. İnspirasyon kapasitesi artarsa fonksiyonel rezidüel kapasite azalır.

• • •

Fonksiyonel rezidüel kapasite artarsa inspirasyon kapasitesi azalır.

Doğru cevap: C

E) Stagnan hipoksi Hipoksi tiplerinin genel özelliklerinin irdelendiği temel fizyoloji sorusudur.

HİPOKSİ TÜRLERİ •

Hipoksi doku düzeyinde oksijen eksikliğidir.

Anemik hipoksi: •

Arter kanında oksijen basıncı normal, ancak oksijeni taşıyacak hemoglobin düşüktür.



CO zehirlenmesi, genellikle anemik hipoksi tipi olarak nitelendirilir.

İskemik (stagnan) hipoksi: •

Oksijen basıncı ve hemoglobin normal, ancak kan akımı yetersizdir.

Histotoksik hipoksi: •

Hemoglobin, oksijen ve kan akımı normaldir.



Ancak hücreler toksik nedenlerle oksijeni kullanamaz.

Hipoksik hipoksi (anoksik anoksi): •

Akciğerlere alman oksijenin azalması sonucu ortaya çıkan durumdur (ventilasyonun bozulması gibi). Astım, amfizem, alveoler fibrozis, pulmoner ödem, pulmoner kanama, pnömotoraks gibi akciğer kaynaklı problemler; arteriyovenöz şant gibi dolaşım sistemi kaynaklı tablolar, yüksek irtifa gibi atmosferik parsiyel oksijen basıncının düşük olduğu durumlar, solunum hareketlerini baskılayarak hipoventilasyonla sonuçlanan (beyin sapı tümörü, poliyomiyelit v.b.) nörolojik tablolar hipoksik hipoksi gelişmesine neden olurlar.

Doğru cevap: B

259

A) Klor şifti olayında eritrositler içine Cl alınımı

72. Karbondioksitin aşağıdakilerden gerçekleşmektedir?

kanda hangisi

taşınmasında akciğerde

C ) Glukozun bağırsaklardan emilimi

A) HC03 ün H ile birleşip H2C 03 oluşturması B) HC03 ün eritrosit dışına taşınması

D) Mide paryetal hücresinde lümene H iyonu geçişi

C) C 02 nin su ile birleşip H2C 03 oluşturması

E) Kas sarkoplazmasında Ca ’nın geri emilimi

D) Cl in eritrosit içerisine girmesi

B) Proksimal tübülde Na ‘nın geri emilimi

Temel fizyoloji bilgilerinin irdelendiği bir sorudur. •

Proksimal tübülde Na ‘nın geri emilimi; sekonder aktif taşınım ile,



Glukozun bağırsaklardan emilimi; sekonder aktif taşınım ile,



Mide paryetal hücresinde lümene H iyonu geçişi; primer aktif taşınım ile



Kas sarkoplazmasında Ca ‘nın geri emilimi; primer aktif taşınım ile gerçekleşir.



Klor şifti olayında eritrositler içine Cl alınımı ise difüzyon yoluyla gerçekleşir. Doğrudan veya dolaylı olarak enerji kullanımı yoktur.

Doğru cevap: A 70. İntraplevral negatif basıncın oluşmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

E) C 02 nin hemoglobine bağlanması Karbondioksitin kanda taşınmasının sorgulandığı güzel bir soru.

KARBONDİOKSİDİN TAŞINMASI 1) Erimiş halde: •

% 7’si bu yolla taşınır.



C 02'nin suda çözünebilme yeteneği 0 2’den 21 kat fazladır.



100 mililitre kan içinde 0,3 mililitrelik C 02, çözünmüş halde taşınır.

2) Karbaminohemoglobin olarak: •

Bu yolla total C 02’nin % 23’ü taşınır.



C02, hemoglobinin bir aminoasidine bağlanır.

3) Bikarbonat şeklinde: •

% 70’i bu şekilde taşınır. C 0 2, su ile birleşince karbonik asit oluşur.



Bu reaksiyonda anhidrazdır.



Eritrositlerde oluşan karbonik asit (H2C 0 3), hidrojen ve bikarbonat iyonlarına (H+ve HC03) ayrılır. Daha sonra hidrojen iyonlarının çoğunluğu eritrositlerdeki hemoglobinle birleşir. Çünkü hemoglobin proteini kuvvetli bir asit-baz tamponudur. Sırasıyla, bikarbonat iyonlarının çoğu alyuvarlardan plazmaya geçerken, klorür iyonları da onların yerini almak üzere alyuvarlara girer (bikarbonat-klorür taşıyıcı protein). Bu olaya Klor kayması (Klor şifti) adı verilir.

A) Venöz pompalama B) Lenfatik drenaj C) Alveoler evaporasyon D) Pulmoner ventilasyon E) inspiratuvar kasların kasılması Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. Plevral basınç (intraplevral basınç): •

İntraplevral alanda bulunan ve normalde negatif olan sıvı basıncıdır.



İnspirasyonun başında plevra basıncı- 5 cm Su kadardır.



Akciğerlerin istirahatte açık kalması için gerekli olan emme basıncını oluşturur (lenfatik drenaj).•



İnspirasyon sırasında -7,5 cm Su’ya kadar düşer ve akciğer hacminde 500 mİ artış yapar.

katalitik

enzim

karbonik

Akciğer kapillerlerinde de bu olayın tam tersi gerçekleşir. •

HC03' eritrosite girerken, klorür eritrositten dışarı çıkar.



Bu olaya da Ters klor şifti denir.

Doğru cevap: B



HC03' akciğerdeki eritrositlerde H+ile birleşip H2C 03 oluşturur.

71. Venöz kandaki karbondioksidin büyük bir kısmı, hangi formda bulunur?



H2C 03, C 02 ve H20 ’ya ayrılır.



C 02, solunum membranından alveole, oradan da akciğerler yoluyla atmosfere atılır.



Bikarbonat ve klor iyonlarının yer değiştirmesinde enerji harcanmaz.

A) Karbonat

B) Karbonik asit C) Bikarbonat D) Çözülmüş karbondioksit halinde E) Oksihemoglobin Doğru cevap: C

“Karbondioksit taşınması ve klor şifti” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: A

SOLUNUM SİSTEMİ

69. Aşağıdaki olaylardan hangisinde doğrudan veya dolaylı olarak enerji kullanımı yoktur?

260

SOLUNUM SİSTEMİ

r

Ven dolaşımı

73.

Akciğer dokusunda kıkırdak yapısının görüldüğü son segment aşağıdakilerden hangisidir?

Bronşiyoller •

Tek katlı silli silindirik epitelle döşelidir.



Goblet hücresi ve bez bulunmaz.



Bronşiyol duvarında kıkırdak bulunmaz, belirgin bir düz kas tabakası izlenir.



Astım hastalarında bronkokonstriksiyonun esas olarak gerçekleştiği yer bronşiyollerdir.

Doğru cevap: B



Sempatik deşarj, beta-2 reseptör aktivasyonuyla bronşları dilate ederler.

74. APUD sistem hücrelerinin bulunduğu solunum segmenti aşağıdakilerden hangisidir?



Astım gibi bronş konstriksiyonu olan hastalara, beta2 adrenerjik reseptör agonistleri



(albuterol, terbutalin gibi) verilerek bronşlar genişletilmeye çalışılır.



Terminal bronşiyollerin düzenli bir kas tabakası vardır.



Respiratuvar bronşiyoller en küçük bronşiyollerdir, duvarlarında alveoller bulunur ve gaz değişimi olur.

A ) Trakea B) Bronşlar C) Terminal bronşiyol D) Respratuar bronşiyol E) Alveol

A) Trakea B) Bronşlar C) Terminal bronşiyol D) Respratuar bronşiyol E) Alveol Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.

Trakea •

Trakea mukozası yalancı çok katlı silli silindirik epitelle döşelidir.



Lamina propriada trakea lümenini açık tutan C harfi şeklinde,



16-20 adet hiyalin kıkırdak halkası ve serömüköz bezler bulunur.



Respiratuvar sistem mukozasında APUD sistem hücreleri (Küçük granüler hücre-DNES) de bulunur.

Bronşlar •

Trakea T4 hizasında ikiye ayrılır ve bronş adını alır.



Bronşların yapısı hemen hemen trakeayla aynıdır.



Segmental bronşların dallanması ile akciğer lobüllerine giren bronşiyoller oluşur.

Doğru cevap: A 75. “(Tidal volüm - Ölü boşluk) x Dakikadaki Solunum Sayısı” formülüyle hesaplanan parametre aşağıdakilerden hangisidir? A) Zorlu vital kapasite B) Total akciğer kapasitesi C) Dakika ventilasyonu D) Alveolar ventilasyon E) Tiffeneau indeksi Temel fizyoloji bilgilerinin irdelendiği bir sorudur. FVC (Zorlu Vital Kapasite) = Derin bir inspirasyondan sonra, zorlu ve hızlı bir ekspirasyonla dışarı atılan hava hacmidir. Sağlıklı kişilerde vital kapasiteye eşittir. Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH Alveoler ventilasyon = (Soluk hacmi-Anatomik ölü boşluk hacmi) X Dakika soluk sayısı

bariyerini çok az geçebilir. Buna karşılık kanda C 02 konsantrasyonu artınca (hiperkarbi), C 02 kanbeyin bariyerini kolaylıkla geçerek BOS’ta karbonik anhidraz enziminin katalizlediği reaksiyonla

Dakika ventilasyon = Soluk hacmi X Dakika soluk sayısı FEV1/FVC (Tiffeneau indeksi): (FEV1/FVC = % 75-80) Solunumsal bozukluğun tipini belirlemede önemlidir. FVC ve FEV1 değerleri düşük iken (yani kişinin bir akciğer problemi varken), FEV1/FVC oranının; normalden düşük oluşu obstrüktif bir bozukluğu, beklenen değere yakın veya bu değerden yüksek oluşu restriktif bir bozukluğu gösterir.



(C02 + H20 ==> H2C03 ==> H+ + HCO-3 ) hidrojen iyonu oluşturur. Bu şekilde kanda C02 artışı, dolaylı olarak santral kemoreseptörleri uyarır.



Yani medulladaki solunum merkezini uyaran arteryel kandaki C 02, ancak BOS’taki H iyonudur.



Bu uyarımın uzun süre devam etmesi durumunda hiperventilasyon yapılır ve hipokarbi gelişebilir. Dolayısıyla respiratuvar alkaloz görülebilir.

Doğru cevap: D 76. Aşağıdakilerden hangisi hangisi eritrositlerde 2-3 DPG artışına yol açmaz? A) Asidoz C) Yüksek irtifa

B) Egzersiz D) Tiroid hormonları E) Androjenler

Hemoglobin - oksijen disosiasyon eğrisini etkileyen faktörlerin irdelendiği bir sorudur.

Doğru cevap: B 78. Aşağıdaki akciğer hacim ve kapasitelerinden hangisi normal spirometri cihazı ile ölçülebilir? A) Rezidüel hacim



2, 3-DPG hemoglobin oksijen disosiasyon eğrisini düzenleyen temel faktördür.

B) Fonksiyonel rezidüel kapasite C) Fizyolojik ölü boşluk



2,3-DPG artışı eğriyi sağa kaydırır.

D) Vital kapasite



Eğri sağa kaydığında hemoglobinin oksijene afinitesi azalır.

E) Total akciğer kapasitesi



Böylelikle hemoglobin oksijeni daha zor bağlar ama daha kolay bırakır.



2,3-DPG glikolizde ortaya çıkan 1,3-DPG’den mutaz enzimi ile yapılır.



Asidoz alyuvar glikolizini inhibe ettiği için 2, 3-DPG de- risımi azalır.



Tiroid hormonları, buüyüme hormonu, androjenler, alkaloz glikolizi hızlandırdığı icın 2, 3-DPG miktarını arttırırlar.

Solunum fonksiyon testleri ile ilg ili temel bilgi sorusudur. •

Akciğer hacim ve kapasiteleri normal spirometre ile ölçülür.



Rezidüel hacim ve bu hacmin içinde bulunduğu akciğer kapasiteleri, spirometre ile ölçülemez. Helyum dilüsyon yöntemi ya da pletismograf ile ölçülür.



Normal spirometri cihazıyla ölçülemeyen hacim ve kapasiteler; rezidüel hacim, fonksiyonel rezidüel kapasite ve total akciğer kapasitesidir.



Fizyolojik ölü boşluk hacmi de normal spirometri cihazıyla ölçülemez.

Doğru cevap: A 77. Arteryal kanda meydana gelen aşağıdaki değişimlerden hangisi santral sinir sistemindeki meduiierkemoreseptörler vasıtasıyla respiratuvar alkaloza neden olabilir? A) p0 2 düşmesi B) pC02 artışı C) pH azalması D) K+ konsantrasyonu artışı E) pCO artışı Solunumun düzenlenmesinde görev alan reseptör yapılarının temel fonksiyonları ile ilgili bilgilerimizi sorgulayan bir sorudur.• •



Santral kimoduyar alan medulla oblongatanın ventralinde olup, kandaki C 02 ve beyin omurilik sıvısındaki pH düzeyine göre uyarılarak, solunum merkezlerini tetikler. Santral kemoreseptörler için direkt uyaran H+ iyonlarıdır. Fakat kanda H+ iyon konsantrasyonu arttığında BOS içerisindeki hidrojen iyon derişimine etki etmez. Çünkü hidrojen iyonu kan-beyin

SOLUNUM SİSTEMİ

261

Doğru cevap: D 79. Vitai kapasitesi 5 litre, tidal volümü 0.5 litre, inspirasyon kapasitesi 3.5 litre, fonksiyonel rezidüel kapasite 2.5 litre, olan bir kişinin ekspirasyon yedek hacmi kaç litredir? A) 4.5

B) 3.9

C) 3.6

D) 2.5 E) 1.5

Solunum fonksiyon testleri ile ilgili basit bir hesaplama sorusudur. Vital kapasite = IYH + SH + EYH yani VK= IK + EYH dir. Bu durumda EYH = VK - IK formülünden hesaplama yapabiliriz. EYH = 5 - 3 .5 = 1.5 L. Doğru cevap: E

I

80. OLUNUM SİSTEMİ

81. Sakin bir inspirasyonun sonunda intraalveolar basınç yaklaşık olarak ne kadardır? A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C ) +1 cmH20 D) -4.5 cmH20 E) -7.5 cmH20 Doğru cevap: A 82. Sakin bir ekspirasyonun sonunda intraalveolar basınç yaklaşık olarak ne kadardır? A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C) +1 cmH20 Yukarıdaki şekilde “A” eğrisinde normal bir hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisi görülmektedir. Buna göre bu eğrinin “B” ye doğru değişmesinde aşağıdakilerden hangisi etkili olmuş olabilir? A) Isıdaki düşme

D ) -4.5 cmH20 E) -7.5 cmH20 Doğru cevap: A 83. Sakin bir inspirasyonun başlangıcında intraplevral basınç yaklaşık olarak ne kadardır?

B) pC02 deki azalma A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C) +1 cmH20

C) Hidrojen iyon konsantrasyonundaki azalma D) Yüksek irtifa E) 2,3 DPG azalması

D) -5 cmH20

Şekilde hemoglobin - oksijen disosiasyon eğrisini sağa kaydıran sebepler sorgulanmaktadır. Hemoglobinin oksijene afinitesini azaltan durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. •

Asidoz (H* iyon miktarında artma, pH’da düşme)



Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)



E) -7.5 cmH20 Doğru cevap: D 84. İnspirasyonda dış ortamdaki havanın alveoliere akışını sağlamak için intraalveolar basınç hangi değerde olmalıdır? A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C ) +1 cmH20 D) -4.5 cmH20 E) -7.5 cmH20

Isının artması



pC02’nin artması



Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)

Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar: Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider. •

Alkalozis (H* iyon miktarında azalma, pH’da artış)



Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması



Isının azalması



pC02‘nin azalması



Karboksihemoglobin



Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe*3)

Doğru cevap: D

Doğru cevap: B 85. Ekspirasyonda akciğerdeki havanın atmosfere atılabilmesi için intraalveolar basınç hangi değerde olmalıdır? A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C) +1 cmH20 D) -4.5 cmH20 E) -7.5 cmH20 Solunum olayındaki basınç değişimlerinin irdelendiği temel fizyoloji sorusudur. Plevral basınç: •

intraplevral alanda bulunan ve normalde negatif olan sıvı basıncıdır.

263

inspirasyonun başında plevra basıncı- 5 cm Su kadardır.



Akciğerlerin istirahatte açık kalması için gerekli olan emme basıncını oluşturur (lenfatik drenaj).



Inspirasyon sırasında -7,5 cm Su’ya kadar düşer ve akciğer hacminde 500 mİ artış yapar.

FEV1: •

Zorlu ekspirasyonun birinci saniyesinde atılan volümdür.



Normalde ekspirasyonun birinci saniyesinde akciğer volümünün % 75-80’i dışarı atılmış olmalıdır. FEV1 'deki azalma, büyük hava yolu obstrüksiyonunu düşündürür.



Şekilde hacimdeki sert inişin başladığı nokta zorlu ekspirasyonun başladığı andır. Buna göre 1.saniyenin sonunda 3.5 L hava çıkartılmıştır.

Alveoler basınç: •

Akciğer alveollerinin içindeki basınçtır.



içeri veya dışarı hiçbir hava akımının olmadığı durumda alveollere giden tüm yollardaki basınçlar atmosfer basıncına eşittir ve 0 cm Su basıncı olarak değerlendirilir.





inspirasyonda havanın içe doğru akışını sağlamak üzere yaklaşık -1 cm Su basıncına düşer ve 2 saniyelik inspirasyon sırasında 500 mİ hava akciğerlere girer.

Doğru cevap: C 87. Aşağıdakilerden hangisi özelliklerinden değildir? A) İskelet kasındaki kırmızı pigmenttir B) Tek bir hem grubu içerir, bu nedenle tek bir oksijen bağlar

Ekspirasyonda tam tersi değişiklikler olur, alveoler basınç +1 cm su kadar yükselir ve 500 ml’lik soluk hacmi 3 saniyede akciğerlerden dışarıya atılır.

C) Oksijene afinitesi hemoglobinden daha azdır D) Miyoglobin-oksijen disosiasyon eğrisi hiperboliktir

Transpulmoner Basınç: •

Alveoler ve plevral basınçlar arasındaki basınç farkına transpulmoner basınç adı verilir. (Alveoler basınç - Plevral abasınç = Transpulmoner basınç)



Akciğerlerde büzülme basıncı olarak adlandırılan elastik kuvvetlerin bir ölçüsüdür.

Doğru cevap: C

Yukarıdaki şekilde maksimum bir inspirasyon sonrasında hızlı ve zorlu bir şekilde çıkartılan havanın spirometre cihazında alınan kaydı görülmektedir. Buna göre bu kişideki FEV1 değeri kaç litredir? A) 1.5

B) 2.5

C) 3.5

D) 4.5

E) 5.5 Basit, fakat tem el bilgi gerektiren hesaplama sorusudur.

FVC: •

E) Kalp miyokard hücrelerinin kaynağını oluşturur

sistolde

oksijen

Temel bilgi sorusudur.

MİYOGLOBİN •

İskelet kasındaki kırmızı pigmenttir.



Yapı olarak Hb’e benzer, ancak her molekülünde 4 yerine 1 Hem bulunur. Bu nedenle 1 molekül 02 bağlar.



Tek bir oksijen bağladığı için allosterik modifikasyon yoktur.



Oksijene afinitesi hemoglobinden daha fazladır ve daha düşük P02‘lerde oksijeni serbestleyebilir.



Miyoglobin-oksijen disosiasyon eğrisi hiperboliktir.



Miyoglobin kaslarda oksijen deposu olarak işlev görür.



Miyoglobin kalp kasında, diyastol sırasında koroner akımın en yoğun olduğu dönemde depoladığı oksijeni, sistol sırasında koroner arterler sıkıştığında yedek olarak serbest bırakır ve kalbin sistolde beslenmesini sağlar.

Doğru cevap: C 88. Akciğerlerin apeksinde bazaline oranla daha yüksek olan parametre aşağıdakilerden hangisidir? A) Ventilasyon/Perfüzyon oranı B) Kan akımı C) Ventilasyon değeri D) Akciğer kompliansı E) PaC02

Derin bir inspirasyondan sonra, zorlu ve hızlı bir ekspirasyonla dışarı atılan hava hacmidir. Sağlıklı kişilerde vital kapasiteye eşittir.

miyoglobinin

Doğru cevap: A

SOLUNUM SİSTEMİ



89. Akciğerlerin apeksinde bazaline oranla daha yüksek olan parametre aşağıdakilerden hangisidir?

Total akciğer kapasitesi: •

Maksimum inspirasyondan sonra akciğerlerde bulunan toplam hava miktarıdır.

A) Kan akımı

Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH

B) Ventilasyon değeri

İnspirasyon yedek hacmi (İYH)

C) Akciğer kompliansı



Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir



Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alman hava, inspirasyon yedek hacmidir.

D) Pa02 E) PaC02 Ventilasyon-perfüzyon dengesiyle ilgili temel bilgilerin irdelendiği bir sorudur. •

Akciğerde kompliyansın en yüksek olduğu bölge bazal kısımlardır.



Bu nedenle ventilasyonun en iyi olduğu yer de bazal kısımlardır.



Akciğerde perfüzyonun (kanlanmanın) en iyi olduğu yer de bazal kısımlardır. Hem yer çekimi ve hem de iyi havalanması nedeniyle, en çok kanlanan yer de yine bazal kısımlardır. Ancak, V/Q oranının en iyi olduğu yer ise akciğerin apeksidir.

Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •

Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum hava hacmidir Rezidüel (tortu) hacim (RH)



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir

Doğru cevap: E 91.

Aşağıdaki durumlardan hangisi hemoglobinin oksijene olan afinitesini azaltır?



Akciğerde V/Q oranının normal değeri 0.8’dir.



Akciğerin üst, orta ve alt zonlarında ventilasyon/ perfüzyon oranı (V/Q) farklıdır.

A) Hidrojen iyonlarının azalması B) Karboksihemoglobin



Üst zonlarda perfüzyon az iken (0.07 L/dk), alt zonlarda yer çekiminin etkisiyle fazladır (1.29L/ dk).

C) Methemoglobinemi D) pH’nın artması



Aynı şekilde ventilasyon da alt zonlarda fazla, üst zonlarda azdır.



Ancak V/Q oranı, üst zonlarda yüksek iken (3.4), alt zonlarda düşüktür (0.6).



Bu nedenle üst zonlarda kanda çözünmüş oksijen fazla (130 mmHg), alt zonlarda ise azdır (89 mmHg).

Doğru cevap: D 90. Sakin solunumda inspirasyon kaslarının gevşediği durumda spirometri cihazında saptanan akciğer hacim veya kapasitesi aşağıdakilerden hangisidir? A) Rezidüel hacim B) Ekspirasyon yedek hacmi C) inspirasyon yedek hacmi D) Total akciğer kapasitesi E) Fonksiyonel rezidüel kapasite Aynı parametreler farklı tanımlarla karşımıza soru olarak çıkabilir. Fonksiyonel rezidüel kapasite: • •

Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir. Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir. Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH

E) Eritrositte 2,3-DPG miktarı artışı Hemoglobin ■ oksijen disosiasyon eğrisini etkileyen faktörlerin irdelendiği bir sorudur. Hemoglobinin oksijene afinitesini azaltan durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. •

Asidoz (H+ iyon miktarında artma, pH’da düşme)



Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)



Isının artması



pC02‘nin artması



Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)

Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar: Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider. •

Alkalozis (H+ iyon miktarında azalma, pH’da artış)



Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması



Isının azalması



pC02‘nin azalması



Karboksihemoglobin



Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3)

Doğru cevap: E

265 ■■■■■

A) Arteryel kan PC02

94. Solunum sistemindeki hangi hücrelerin bazal kısımlarında nörosensoryal reseptör yapıları bulunur?

C) Venöz kan PC02

A) Fırça hücreleri B) Silyalı silindirik hücreler

D) Venöz kan P 02

C) Goblet hücreleri

B) Arteryel kan P 02

D) Bazal hücreler

E) İnspirasyon yedek hacmi

E) Küçük granüllü hücreler

Temel fizyoloji bilgilerinin irdelendiği bir sorudur. •

Ventilasyon arttığında kanda C 0 2 miktarı hızla azalmaktadır. Çünkü C02, 0 2’ye göre daha liposolubl bir gazdır ve alveoler membrandan hızla diffüze olur. Bu nedenle ventilasyonu gösteren kan gazı parametresi arteryel kan PC02düzeyidir.

Doğru cevap: A 95. Aşağıdaki solunum sisteminde yeralan hücre yapılarından hangisinin kök hücre fonksiyonu vardır?

o

Normal ventilasyon (4-5 L/dk), P C 02= 40 mmHg

A) Fırça hücreleri

o

Hipoventilasyon (2 L/dk), PC02= 80 mmHg

o

Hiperventilasyon (8 L/dk), PC02= 20-25 mmHg

C) Goblet hücreleri D) Bazal hücreler

B) Silyalı silindirik hücreler

E) Küçük granüllü hücreler

Doğru cevap: A

Doğru cevap: D 93. 96. Solunum sisteminde yeralan aşağıdaki hücre yapılarından hangisi aynı zamanda nöroendokrin sistemin bir elemanı olup serotonin ve bombesin salgılar?

I. bronşlar II. terminal bronşioller III. trakea IV. duktus alveolaris V. sakkus alveolaris Kartagener sendromunda yukarıdaki solunum sistemi kısımlarından hangisi/hangilerindeki yapıların fonksiyonları kesinlikle doğrudan etkilenmez? A) l-ll

B) ll-lll

C) ll-IV

D) IV-V E) l-V

Temel solunum fizyoloj sorgulanmaktadır.• •

ve

A) Fırça hücreleri B) Silyalı silindirik hücreler C) Goblet hücreleri D) Bazal hücreler E) Kulchitsky hücreleri Temel hücre yapılarının sorgulandığı temel bilgi sorusudur. Solunum Epiteli Beş Tip Hücreden Oluşur:

histoloji

bilgisi

Dineinin genetik olarak detektif olduğu Kartagener sendromunda silyalar fonksiyon gösteremez. Sorudaki şıklarda silyalı epitelin bulunmadığı yerler sorgulanmaktadır. Buna göre alveolar kanallar ve alveolar keselerde silyalı epitel yapısı bulunmadığı için Kartagener sendromunda solunum sisteminin bu kısımları etkilenmez.



Bronş epiteli; yalancı çok katlı silli silindirik epitel,



Bronşiyol epiteli; önce tek katlı silli silindirik, sonra tek katlı silli kübik epitel,



Respiratuvar bronşiyollerin alveol içermeyen kısımları; tek katlı kübik epitel,

1. Silli silindirik hücreler: •

Titrek tüylü prizmatik hücreler olup, en çok bulunan hücre tipidir.



Her hücrede yaklaşık 300 titrek tüy bulunur.



Titrek tüylerin altında bazal cisimcikler vardır.



Titrek tüy hareketi için ATP gereklidir.



Kartegener Sendromunda dinein eksikliği vardır.

2. Müköz Goblet hücreleri: •

Hücrelerin tepe bölümü glikoproteinlerden oluşan müköz damlacıklar içerir.

3. Fırça Hücreleri:



Duktus alveolaris; tek katlı yassı epitel,





Alveoller; tek katlı yassı epitel (Tip I pnömosit) ile döşelidir.

Prizmatik hücrelerdir. Tepeye bakan yüzeylerinde çok sayıda mikrovillus içerirler.



Fırça hücrelerinin bazal kısımlarında afferent nöron sonlanması (nörosensoryal reseptör) bulunur.

Doğru cevap: D

SOLUNUM SİSTEMİ

92. Akciğer ventilasyonu hakkında en sağlıklı bilgiyi veren parametre aşağıdakilerden hangisidir?

266



4. Bazal (kısa) hücreler: SOLUNUM SİSTEMİ





Bazal laminaya oturan ve epitelin lümene bakan yüzeyine kadar uzanmayan küçük, yuvarlak hücrelerdir.

Alveoler makrofaj •

Toz (dust) hücreleri de denir.



Alveollerde fagositoz yapan hücredir.



Kalp yetmezliğinde alveolde biriken kanı fagosite ederler.



Hemosiderini fagoside etmiş makrofaja kalp hatası hücresi (siderofaj) denir.

Bu hücrelerin kök hücre olduğu düşünülmektedir.

5. Küçük granüllü hücreler (Kulchitsky hücresi): •

Nöroendokrin sistem elemanıdırlar.



Serotonin ve bombesin salgılarlar.

Alveoler yaralanmalarda alveoler epiteli tamir etme yeteneğine sahiptir.

Doğru cevap: E Doğru cevap: D 97. Aşağıdaki hücre yapılarından fagositoz yeteneği vardır?

hangisinin 98. DLCO (karbonmonoksit difüzyon kapasitesi) testi ile hangi nedenle yapılır?

A) Goblet hücresi B) Tip I pnömosit

A) Hava-kan amacıyla

C ) Tip II pnömosit E) Klara hücreleri Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.





D) Restriktif akciğer hastalıklarının tanısında E) Ventilasyon / perfüzyon oranını ölçmek amacıyla Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır

Solunum sisteminde olfaktor mukoza epitelinde goblet hücresi bulunmaz.

Hava-kan bariyerinin fonksiyonunu ölçen test DLCO'dur (Diffusing capacity of the Lung for CO). (Karbonmonoksit difüzyon kapasitesi: İnspire edilmiş havada bulunan CO gazının akciğer kapiller kanına geçişi)

Sürfaktan benzeri madde salgılar (sürfaktan apoprotein A,B ve D)

Doğru cevap: A

Detoksifikasyon yapar (bronşiyol yüzeyini oksitleyici artıklardan ve iltihaptan koruyan proteinleri salgılar),

99. Aşağıdakilerden hangisi egzersiz durumunda oluşan fizyolojik değişikliklerden değildir?



Klor transportunda görev alır,



Bronşiyoler epiteli rejenere etmek için bölünerek çoğalırlar.



A) Hiperventilasyon B) Pulmoner kan akımı artışı C) Hemoglobin oksijen disosiasyon eğrisinde sağa kayma

Clara hücreleri en fazla respiratuvar bronşiyollerde bulunur.

D) Hemoglobinin oksijene afinitesinde azalma

Tip I pnömosit: •

Tek katlı yassı epiteldir. Alveolün % 90-95’ini kaplarlar.



Difüzyon için selektif bir bariyer oluştururlar.

Tip II pnömosit (Tip II hücre, Büyük alveoler hücre, Septal hücre): •

ölçmek

Goblet hücreleri; kadeh veya kalisiform hücre olarakta bilinir. Solunum sisteminde ve gastrointestinal sistemin birçok bölümünde bulunur.

Clara hücreleri (prizmatik silyasız hücreler): •

fonksiyonunu

B ) Tip II pnömositlerin fonksiyonunu ölçmek amacıyla C) Obstrüktif akciğer hastalıklarının tanısında

D) Toz hücreleri



bariyerinin

Kübik hücrelerdir, parankimin % 5-10’unu oluştururlar.

E) Kan pH’sında artış Egzersiz durumunda solunum ve kardiyovasküler sistem ilişkisinin irdelendiği bir fizyoloji sorusudur. •

Egzersiz sırasında oksijen tüketimi ve karbondioksit üretimi artar.



Hiperventilasyon gelişir.



Pulmoner vendeki karbondioksit artar.



Arteryel kandaki Pa02ve PaC02değişmez fakat pH düşer.



Apikal yüzeylerinde mikrovilluslar bulunur.



Hava-kan bariyerine katılmaz.



Kardiyak debi ve pulmoner kan akımı artar.



Sürfaktan sentezler ve depolar.





Sürfaktan salgısı olmazsa yenidoğanın solunum sıkıntısı sendromu (Hiyalen membran hastalığı, RDS) oluşur.

Hb-02 eğrisi sağa kayar. Oksijene olan afinite azalır.

Doğru cevap: E

267

Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider.

A) Pulmoner ventilasyon artar



Alkalozis (H+iyon miktarında azalma, pH’da artış)

B) Eritrositler çoğalır C) Akciğerlerin difüzyon kapasitesi yükselir



Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması



Isının azalması

D) Dokuların vaskülaritesi artar



pC02‘nin azalması

E) Hücrelerin oksijeni kullanma yetenekleri azalır



Karboksihemoglobin

Yüksek irtifa koşullarındaki adaptasyon mekanizmaları ile ilgili bilgilerimizin irdelendiği bir sorudur.



Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3)

Doğru cevap: A Aklimatizasyonu sağlayan değişiklikler: 102. Aşağıdaki hipoksi tiplerinden hangisinde hemoglobin, oksijen seviyeleri ve kan akımı normaldir?

(1) Pulmoner ventilasyon artar, (2) Eritrositler çoğalır, (3) Akciğerlerin difüzyon kapasitesi yükselir,

A) Anemik hipoksi B) İskemik hipoksi

(4) Dokuların vaskülaritesi artar ve (5) Hücrelerin oksijeni kullanma yetenekleri artar. •



Eritropoietin sekresyonu yüksek rakımda artar. Dolaşan kırmızı hücre sayısı artışı 2. ve 3. günlerde eritropoetin ile tetiklenir ve birey yüksek rakımda kalmaya devam ettikçe sürer. Kompansasyon değişim leri dokularda da devam eder. Oksidatif reaksiyon alanı olan mitokondrilerde sayı artışı olur ve dokuya 02 geçişi sağlayan miyoglobin artar. Sitokrom oksidazın dokudaki miktarı da artar.

C) Hipoksik hipoksi D) Histotoksik hipoksi E) Stagnan hipoksi Hipoksi tiplerinin genel özelliklerinin irdelendiği temel fizyoloji sorusudur.

HİPOKSİ TÜRLERİ •

Hipoksi doku düzeyinde oksijen eksikliğidir.

Anemik hipoksi: Doğru cevap: E 101. Aşağıdakilerden oksijen disosiasyon nedenlerdendir?

hangisi eğrisini

hemoglobinsağa kaydıran

A) Orak hücreli anemi B) Alkalozis C) Isının azalması D) Eritrosit içi 2,3 DPG miktarında azalma E) EKarboksihemoglobin Hemoglobin - oksijen disosiasyon eğrisini etkileyen faktörlerin irdelendiği bir sorudur.



Arter kanında oksijen basıncı normal, ancak oksijeni taşıyacak hemoglobin düşüktür.



CO zehirlenmesi, genellikle anemik hipoksi tipi olarak nitelendirilir.

İskemik (stagnan) hipoksi: •

Oksijen basıncı ve hemoglobin normal, ancak kan akımı yetersizdir.

Histotoksik hipoksi: •

Hemoglobin, oksijen ve kan akımı normaldir. Ancak hücreler toksik nedenlerle oksijeni kullanamaz.

Hipoksik hipoksi (anoksik anoksi):

Hemoglobinin oksijene afinitesini azaltan durumlar:



Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider.

Akciğerlere alınan oksijenin azalması sonucu ortaya çıkan durumdur (ventilasyonun bozulması gibi).



Astım, amfizem, alveoler fibrozis, pulmoner ödem, pulmoner kanama, pnömotoraks gibi akciğer kaynaklı problemler; arteriyovenöz şant gibi dolaşım sistemi kaynaklı tablolar, yüksek irtifa gibi atmosferik parsiyel oksijen basıncının düşük olduğu durumlar, solunum hareketlerini baskılayarak hipoventilasyonla sonuçlanan (beyin sapı tümörü, poliyomiyelit v.b.) nörolojik tablolar hipoksik hipoksi gelişmesine neden olurlar.

• •

Asidoz (H* iyon miktarında artma, pH’da düşme) Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)



Isının artması



pC02‘nin artması



Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)

Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar:

Doğru cevap: D

SOLUNUM SİSTEMİ

100. Aşağıdakilerden hangisi aklimatizasyonu sağlayan değişikliklerden değildir?

SOLUNUM SİSTEMİ

268

103. Derin bir inspirasyondan sonra, zorlu ve hızlı bir ekspirasyonla dışarı atılan hava hacmi aşağıdakilerden hangisidir? A) Zorlu vital kapasite B) Fonksiyonel rezidüel kapasite

A) Ataksik solunum B) Santral alveolar hipoventilasyon

C) Rezidüel hacim D) Ekspirasyon kapasitesi

C) Apnostik solunum

E) İnspirasyon kapasitesi

E) Cheyne-Stokes solunumu

Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur. Zorlu vital kapasite (FVC): •

105. İsteğe bağlı soluk almanın normal olduğu buna karşılık otomatisitenin bozuk olduğu solunum şekli aşağıdakilerden hangisidir?

Derin bir inspirasyondan sonra, zorlu ve hızlı bir ekspirasyonla dışarı atılan hava hacmidir. Sağlıklı kişilerde vital kapasiteye eşittir.

D) Santral nörojenik hiperventilasyon Doğru cevap: B 106. Derin soluk alma ve sonrasında solunum durması ile karakterize en sık görülen periyodik solunum şekli aşağıdakilerden hangisidir? A) Obstrüktif uyku apnesi B) Santral alveolar hipoventilasyon C) Apnostik solunum

İnspirasyon kapasitesi: •

Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



inspirasyon kapasitesi = SH + IYH

Fonksiyonel rezidüel kapasite: •

Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.



Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.



Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH

Rezidüel (tortu) hacim (RH): •

Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir

Doğru cevap: A 104. Tiffeneau indeksi olarak adlandırılan parametre aşağıdakilerden hangisidir?

Farklı patolojik durumlarda ortaya çıkabilen solunum paternleri sorgulanmaktadır. Cheyne-Stokes Solunumu: • •

Periyodik solunumun en sık görülen tipidir. En yaygın olarak konjestif kalp yetmezliği, üremisi ve beyin hastalığı olanlarda görülür.

• •

Bazı hastalarda C02’ye duyarlılık artmıştır. Kalp hastalığı olanlarda ise akciğer-beyin dolaşım süresi uzamıştır.



40-60 saniye arasında tekrarlayan solunumdaki artış ve azalmalarla karakterizedir. Kişi kısa bir süre için derin soluk alır ve sonra solunum yavaşlar, bazen bir süre için tamamen durur.



Ataksik Solunum:

A ) FEV1



Son derece düzensiz bir solunum ritmidir.

B) FVC C) FEF25-75



Aşağı beyin sapı (bulbus) lezyonunu, yani kötü bir prognozu gösterir.

D) FEV1/FVC E) FEV3/FVC Temel tanım sorusudur. Bazen bildiğimiz çok basit bir bilgi, az duyulmuş bir diğer ismiyle karşımıza gelebilir. FEV1/FVC (Tiffeneau indeksi): (FEV1/FVC = % 75-80) •

D) Santral nörojenik hiperventilasyon E) Cheyne-Stokes solunumu

Solunumsal bozukluğun tipini belirlemede önemlidir.



FVC ve FEV1 değerleri düşük iken (yani kişinin bir akciğer problemi varken),



FEV1/FVC oranının; normalden düşük oluşu obstrüktif bir bozukluğu, beklenen değere yakın veya bu değerden yüksek oluşu restriktif bir bozukluğu gösterir.

Doğru cevap: D

Santral Alveoler Hipoventilasyon (Ondine’in Laneti): •

isteğe bağlı soluk alma sağlamdır.



Otomatisitede anormallik vardır.



Uyamadıkları sürece nefes alabilirler.

Apnostik Solunum: •

Her inspiryumu izleyen bir apne periyodu vardır.



Orta ve alt pons seviyesindeki lezyonlarda ortaya çıkar.

Santral Nörojenik Hiperventilasyon: •

Birbirini izleyen derin inspiryum ve ekspiryumdan oluşur.



Sıklığı dakikada 40 ile 70 arasında değişen bir solunum tipidir.

Doğru cevap: E

Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hacim aşağıdakilerden hangisidir?

Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

Akciğerlerin özünde var olan esneklik nedeni ile alveoller soluk verme sırasında kollabe olma eğilimi gösterir. Bu eğilim esnek bir balonun şişirilmesi için gereken basınçla (P) bu balonun yarıçapı (r) ve yüzey gerilimi (T) arasındaki ilişkiyi gösteren Laplace Yasası tarafından açıklanmıştır (P = 2T/r). T sabit tutulursa, alveolleri şişirmek için gereken basınç, soluk verme sırasında yarıçap azalırken belirgin bir artış gösterecektir.



Bu olay normal akciğerlerde görülmez, zira sürfaktanın özgün nitelikleri, akciğer hacmi azalırken yüzey gerilimini düşürür. Yani sürfaktan, soluk verme ardı alveol içi basınç düzeylerinde alveollerin kollabe olmasını önler; bunun ortadan kalkması atelektaziye yol açacaktır.



Sürfaktan eksikliği, yüzey gerilimini yükseltecek, akciğerlerde kollabe olma eğilimi yaratırken FRC’yi düşürecektir. Böyle bir durumda, akciğerleri şişirme çok daha güç olacaktır. Akciğer kompliyansı düşecek yani, ventilasyonu sürdürmek için daha büyük bir iş ve plevra içi basınçta daha büyük bir değişiklik yapılması gerekecektir.

A) İnspirasyon yedek hacmi B) İnspirasyon kapasitesi C) Rezidüel hacim D) Fonksiyonel rezidüel kapasite E) Vital kapasite Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur. İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •

Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum havadır (3000 mİ).



Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.

Rezidüel (tortu) hacim (RH) •

Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir

İnspirasyon kapasitesi: •

Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



İnspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ

Fonksiyonel rezidüel kapasite: •

Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.



Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.



Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH (1100 + 1200) = 2300 mİ

Vital kapasite: •

inspirasyon yedek hacmi, soluk hacmi ve ekspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



Maksimum bir inspirasyondan sonra, maksimum bir ekspirasyonla çıkarılabilen hava hacmidir.



Vital kapasite = IYH + SH + EYH (3000 + 500 + 1100) = 4600 mİ



Rezidüel volüm artarsa vital kapasite azalır.

Doğru cevap: A 108.

Akciğer sürfaktanındaki bir azalma hangisine neden olur? A) Alveollerdeki yüzey gerilimi düşer B) Belli bir tidal hacmi sağlamak için gereken plevra içi basıncındaki değişme azalır C) Akciğer kompliyansı azalır D) Solunum işi azalır E) işlevsel artık kapasite (FRC) artar

Doğru cevap: C 109. Solunum kasları gevşediğinde akciğerlerde kalan hava aşağıdakilerden hangisine eşittir? A) Artık hacim (RV) B) Ekspiratuvar yedek hacim (ERV) C) işlevsel artık kapasite (FRC) D) inspiratuvar yedek hacim (IRV) E) Total akciğer kapasitesi (TLC) Solunum fonksiyon testleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği b ir sorudur. Çalışılırken kesinlikle tanımlamalar ezberlenmemelidirü! Akciğerler içe doğru esnek büzülme eğilimi gösterirken göğüs duvarı dışa doğru esnek açılma eğilimi gösterir. Solunum kaslarının tümü gevşediğinde bu iki zıt kuvvet birbirini dengeler. Bu noktada, akciğerlerdeki gaz hacmi gevşeme hacmi veya işlevsel artık kapasitedir (FRC). Doğru cevap: C 110. Normal bir soluk alma sırasında hangi nedenden ötürü akciğer tabanındaki alveollere akciğer tepesindeki alveollerden daha fazla hava gider? A) Akciğer tabanındaki sürfaktan bulunur

alveollerde

daha

fazla

B) Akciğer tabanının kompliyansı daha büyüktür C) Akciğer tabanındaki alveoller daha yüksek V/Q oranına sahiptir D) Akciğer tabanında daha negatif bir plevra içi basınç bulunur E) Akciğer tabanına daha büyük bir kan akışı vardır Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.

SOLUNUM SİSTEMİ

107.

270

SOLUNUM SİSTEMİ







Göğüs duvarının dışa doğru çekilme ve akciğerlerin kollabe olma eğilimlerine bağlı olarak, akciğerler ve göğüs duvarı arasında negatif veya subatmosferik bir plevra içi basınç (PIP) vardır. Akciğerlerin esas olarak göğüs içinde “asılı” halde durmasından ötürü akciğerler üzerine olan yerçekimi etkisi PİP’nin akciğer tepesinde daha negatif olmasına neden olur. Bu olay, akciğer tepesindeki alveollerin akciğer tabanındaki alveollerden daha büyük olmasına da neden olur. Daha büyük alveoller, küçük alveollere oranla önceden daha fazla şişmiş olup daha düşük bir kompliyansa sahiptir. Soluk alma sırasında bütün alveoller esas olarak aynı alveoler basınca maruz kalırken kompliyansı daha büyük olan alveollere daha fazla miktarda hava gidecektir. Yerçekiminin kan üzerine olan etkisi nedeniyle akciğer tabanına olan kan akışı daha büyük olacaktır. Bu durum akciğer kompliyansını önemli düzeyde etkilemez, Ventilasyon, akciğer tabanında yaklaşık 3 kat daha büyük ise de akış, akciğer tepesine göre akciğer tabanında yaklaşık on kat daha fazladır. Dolayısı ile normal akciğerde V/Q oranı, tepeye göre tabanda daha düşüktür.

3. Gazın membran içindeki difüzyon katsayısı, 4. Membranın iki tarafı arasındaki gazın basınç farkıdır. Doğru cevap: B 113. Hemoglobinin oksijene olan ilgisi durumlardan hangisinde artar? A) Asidoz B) Yüksek irtifa C) Anemi D) Egzersiz E) Methemoglobinemi Temel bilgi sorusudur. Hemoglobinin Oksijene Afinitesini Azaltan Durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. •

Asidoz (H+ iyon miktarında artma, pH’da düşme)



Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)



Isının artması



pC02‘nin artması



Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)

Doğru cevap: B 111. Akciğerlerde oksijenin aiveolierden kana geçişi aşağıdaki mekanizmalardan hangisiyle gerçekleşir? A) Primer aktif taşınım B) Sekonder aktif taşınım C) Kolaylaştırılmış difüzyon D) Reseptör aracılı endositoz E) Pasif difüzyon Doğru cevap: E 112. Akciğerlerde karbondioksitin kandan alveollere geçişi aşağıdaki mekanizmalardan hangisiyle gerçekleşir?

aşağıdaki

Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar: Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider. •

Alkalozis (H+ iyon miktarında azalma, pH’da artış)



Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması



Isının azalması



pC02‘nin azalması



Karboksihemoglobin



Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3)

A) Primer aktif taşınım

Doğru cevap: E

B) Pasif difüzyon C) Reseptör aracılı endositoz D) Sekonder aktif taşınım

114. Kan veya BOS ‘ta aşağıdaki durumlardan hangisindeki değişimin solunum üzerindeki etkisi diğerlerine göre daha azdır veya hiç yoktur?

E) Kolaylaştırılmış difüzyon A) Arteriyel kandaki C 02 derişimi B) Arteriyel kandaki oksijen derişimi

Temel fizyolojik mekanizmaların sorgulandığı bir sorudur. •

Alınan temiz havadaki oksijen alveolden kapiller kana basit difüzyonla geçer.



Venöz damarlarla gelen karbondioksit de kapillerden alveole yine basit difüzyonla geçer.

Solunum Membranında Gazların Difüzyon Hızını Etkileyen Faktörler 1. Membran kalınlığı, 2. Membran yüzey alanı,

C) Beyin omurilik sıvısı H* derişimi D) Beyin omurilik sıvısı C 02 derişimi E) Arteriyel kandaki Na+ derişimi Dikkat gerektiren temel bilgi sorusudur. •

Kandaki P 0 2 düşmesiyle, aorta kavsinde yer alan glomus aortikum ve karotis arterin ikiye ayrıldığı bölgede yer alan glomus karotikumdaki kemoreseptörler uyarılır.



Periferik kem oreseptörler kandaki oksijen azalmasına (P02 < 60 mmHg) duyarlıdırlar.

4. İnterstisyum



Arteryel kandaki PC02 miktarındaki artış, beyin omurilik sıvısındaki PC02 ve H+ iyon miktarlarının fazlalığı ise medulla oblongatadaki solunum merkezini uyarır.

6. Kapiller endoteli

Arteryel kandaki sodyum iyon konsantrasyonundaki değişimlerin solunum merkezleri üzerine etkisi yoktur.

Doğru cevap: E 116. Aşağıdaki klinik durumlardan hangisi hipoksik hipoksiye neden olmaz? A) Astım C) Alveoler fibrozis

Doğru cevap: E

B) Amfizem D) Pulmoner ödem

E) CO zehirlenmesi 115. Alveol duvarında yer aşağıdakilerden hangisidir?

almayan

oluşum

A) Tip I pnömosit

Hangi klinik durumların hangi tip hipoksiye neden olabileceği bilgisinin sorgulandığı temel bilgi sorusudur.

B) Tip II pnömosit

HİPOKSİ TÜRLERİ

C) Septal hücre D) Bazal membran E) Tek katlı silyalı silindirik epitel



Hipoksi doku düzeyinde oksijen eksikliğidir.

Anemik hipoksi:

Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



Arter kanında oksijen basıncı normal, ancak oksijeni taşıyacak hemoglobin düşüktür.

Alveollerdeki hücre tipleri:



CO zehirlenmesi, genellikle anemik hipoksi tipi olarak nitelendirilir.

1. Tip I pnömosit: •

Tek katlı yassı epiteldir. Alveolün % 90-95’ini kaplarlar.



Difüzyon için selektif bir bariyer oluştururlar.

2. Tip II pnömosit (Tip II hücre, Büyük alveoler hücre, Septal hücre):• •

Kübik hücrelerdir, parankimin % 5-10’unu oluştururlar.



Apikal yüzeylerinde mikrovilluslar bulunur.



Hava-kan bariyerine katılmaz.



Sürfaktan sentezler ve depolar.



Sürfaktan salgısı olmazsa yenidoğanın solunum sıkıntısı sendromu (Hiyalen membran hastalığı, RDS) oluşur.



Alveoler yaralanmalarda alveoler epiteli tamir etme yeteneğine sahiptir.

3. Alveoler makrofaj •

Toz (dust) hücreleri de denir.



Alveollerde fagositoz yapan hücredir.



Kalp yetmezliğinde alveolde biriken kanı fagosite ederler.



Hemosiderini fagoside etmiş makrofaja kalp hatası hücresi (siderofaj) denir.

Hava kan bariyerinin tabakaları: 1. Sürfaktan tabakası

İskemik (stagnan) hipoksi: •

Oksijen basıncı ve hemoglobin normal, ancak kan akımı yetersizdir.

Histotoksik hipoksi: •

Hemoglobin, oksijen ve kan akımı normaldir. Ancak hücreler toksik nedenlerle oksijeni kullanamaz.

Hipoksik hipoksi (anoksik anoksi): •

Akciğerlere alınan oksijenin azalması sonucu ortaya çıkan durumdur (ventilasyonun bozulması gibi).



Astım, amfizem, alveoler fibrozis, pulmoner ödem, pulmoner kanama, pnömotoraks gibi akciğer kaynaklı problemler; arteriyovenöz şant gibi dolaşım sistemi kaynaklı tablolar, yüksek irtifa gibi atmosferik parsiyel oksijen basıncının düşük olduğu durumlar, solunum hareketlerini baskılayarak hipoventilasyonla sonuçlanan (beyin sapı tümörü, poliyomiyelit v.b.) nörolojik tablolar hipoksik hipoksi gelişmesine neden olurlar.

Doğru cevap: E 117. Klor şifti ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Sistemik kılcallarda gerçekleşir B) Klor ile yer değiştiren iyon karbonik asittir C) Klor şiftinde enerji kullanılmaz

2. Alveol epitel hücreleri (Tip I hücre)

D) Karbondioksitin eritrositlere geçişi basit difüzyon ile gerçekleşir

3. Alveol ve endotel hücrelerinin kaynaşmış bazal laminası (bazal membran)

E) Klor şiftinde eritrositlerde görev alan başlıca enzim karbonik anhidrazdır

SOLUNUM SİSTEMİ



5. Kapiller bazal laminası

272



SOLUNUM SİSTEMİ

Karbondioksitin taşınım olayı ile ilgili bilgilerimizin irdelendiği temel bilgi sorusudur. •

Karbondioksitin % 70’i bikarbonat şeklinde taşınır. C02, su ile birleşince karbonik asit oluşur.



Bu reaksiyonda anhidrazdır.



Eritrositlerde oluşan karbonik asit (H2C 03), hidrojen ve bikarbonat iyonlarına (H+ ve HC03-) ayrılır.

katalitik

enzim

Daha sonra hidrojen iyonlarının çoğunluğu eritrositlerdeki hemoglobinle birleşir.



Çünkü hemoglobin proteini kuvvetli bir asit-baz tamponudur.



Sırasıyla, bikarbonat iyonlarının çoğu alyuvarlardan plazmaya geçerken,



klorür iyonları da onların yerini almak üzere alyuvarlara girer (bikarbonat-klorür taşıyıcı protein)



Bu olaya Klor kayması (Klor şifti) adı verilir.



Böylece, venöz eritrositlerin klorür içeriği, arteriyel eritrositlerdekinden daha fazla olur.



Asetazolamid karbonik anhidrazı inhibe eder ve dokulardan karbondioksit taşınması zayıflar, dokuda PC02 normaldeki 45 mm Hg yerine 80 mm Hg’ya yükselebilir.



Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum hava hacmidir

4. Rezidüel (tortu) hacim (RH) •

Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir

AKCİĞER KAPASİTELERİ •

Birkaç hacmin birleşiminden oluşurlar.

1. İnspirasyon kapasitesi: •

Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



İnspirasyon kapasitesi = SH + İYH

2. Fonksiyonel rezidüel kapasite:

Akciğer kapillerlerinde de bu olayın tam tersi gerçekleşir.



Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.



Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.



Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH

3. Vital kapasite:



HC03- eritrosite girerken, klorür eritrositten dışarı çıkar.



Bu olaya da Ters klor şifti denir.



Bikarbonat ve klor iyonlarının yer değiştirmesinde enerji harcanmaz.

Doğru cevap: B 118. Aşağıdakilerden hangisi statik fonksiyon testi parametresi değildir?

3. Ekspirasyon yedek hacmi (EYH)

karbonik



Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava inspirasyon yedek hacmidir.



İnspirasyon yedek hacmi, soluk hacmi ve ekspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



Maksimum bir inspirasyondan sonra, maksimum bir ekspirasyonla çıkarılabilen hava hacmidir.



Vital kapasite = İYH + SH + EYH



Rezidüel volüm artarsa vital kapasite azalır.

4. Total akciğer kapasitesi: solunum

A) Rezidüel volüm B) Fonksiyonel rezidüel kapasite



Maksimum inspirasyondan sonra akciğerlerde bulunan toplam hava miktarıdır.



Total akciğer kapasitesi = İYH + SH+EYH + RH

Doğru cevap: E

C) Total akciğer kapasitesi

119.

D) Ekspirasyon yedek hacmi E) Zorlu vital kapasite Statik ve dinamik solunum fonksiyon parametrelerinin sorgulandığı bir sorudur.

testi

Aşağıdaki oluşumlardaki damar hangisinde meydana gelen vazokonstriksiyona yol açar?

yapılarının hipoksi

A) Karaciğer B) Akciğer

STATİK TESTLER

C) Beyin

AKCİĞER HACİMLERİ

D) Kas E) Deri

1. Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •

Normal solunumla akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir

2. İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •

Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir

Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır Akciğerlerde havalanmayan bölgeye kan gitmez. •

Çünkü havalanmayan akciğer bölgesinde 02 miktarı azalır. Oksijen azalınca, hipoksiye cevap olarak pulmoner arter daralır. Böylece ölü boşluğa kan gönderilmemiş olur.

Kan da havalanan bölgelere gider.

Doğru cevap: B 120.

Aşağıdakilerden hangisi solunum membranında gazların difüzyon hızını etkileyen temel faktörlerden değildir?

Havanın iletim inden sorumlu yolların histolojik özelliklerini bilmeyi ölçen bir soru. Solunum sisteminin havayı ileten yollarının yapısal özellikleri ile ilgili eşleştirmeler; •

Nazal vestibülde - Vibrissae



Nazal kavitenin solunum alanında - Serömüköz bezler

B) Membran yüzey alanı



Larinksde - Hyalin ve elastik kıkırdaklar mevcuttur.

C) Gazın membran içindeki difüzyon katsayısı



Konkaların lamina propriasında erektör cisimcikler (svvell bodies) olarak bilinen geniş venöz pleksuslar bulunur. Periyodik aralıklarla bu cisimcikler kanla dolar ve kuruyan solunum epitelinin toparlanması sağlanır.

A) Membran kalınlığı

D) Gazın membranın iki tarafı arasındaki basınç farkı E) Gazların hemoglobine bağlanma yetenekleri Gazların difüzyon hızını etkileyen faktörler hakkındaki bilgilerimizin sorgulandığı temel bilgi sorusudur.

Doğru cevap: C

Solunum Membranında Gazların Difüzyon Hızını Etkileyen Faktörler

123.

1. Membran kalınlığı,

Clara hücreleri ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Apikal yüzleri kubbe biçimli, kübik hücrelerdir

2. Membran yüzey alanı, 3. Gazın membran içindeki difüzyon katsayısı,

B) Surfaktan benzeri madde salgılarlar C) Duktus alveolarislerin duvarında bulunurlar

4. Membranın iki tarafı arasındaki gazın basınç farkıdır.

D) Bölünerek epitelin rejenerasyonunu sağlarlar E) Klor transportunda görev yaparlar

Doğru cevap: E

Bronşiol hücrelerinin özelliklerini sorgulayan bir soru

121. Aşağıdakilerden hangisi akciğerlerde surfaktan sentezini arttırmaz?

Clara hücreleri: •

Apikal yüzeyleri kubbe şeklinde kabarık

A) Tiroid hormonları B) Östrojen



Respiratuvar bronşiyollerin duvarlarında bulunur.



Alveol kanalı ve alveolde bulunmaz

C) Kortizol D) Teofilin



Sürfaktan apoprotein A, B ve D salgılar.



Hava yolu epitelini yenileyen uzun ömürlü hücrelerdir.

E) İnsülin Temel bilgi sorusudur. •

Tiroid hormonları, kortizol, östrojen, teofilin, ambroksol (ekspektoran) akciğerde sürfaktan sentezini hızlandırırlar.

Bronşiyol epitelinde 4 farklı hücre var: 1. Kübik silyalı hücreler 2. Clara hücreleri (prizmatik silyasız hücreler):



İnsülin, surfaktan sentezini azaltır.

- Sürfaktan benzeri madde



Bu nedenle diabetik anne bebeklerinin insülini çok olduğu için akciğer matürasyonları yavaşlar.

- Klor transportu

Doğru cevap: E

- Detoksifikasyon - Bölünerek çoğalır - En fazla respiratuvar bronşiyolde

122. Solunum sisteminin havayı ileten yollarının yapısal özellikleri ile ilgili çiftlerden hangisi vanlıs eşleştirilmiştir?

3. Prizmatik fırçamsı kenarlı hücreler (Brush celi) 4. Küçük granüler hücre (Kulchitsky hücresi) -

A) Nazal vestibül - Vibrissae B) Nazal kavitenin solunum alanı - Serömüköz bezler C) Nazal kavitenin olfaktör bölge - Erektil benzeri doku D) Larinks - Hyalin ve elastik kıkırdaklar E) Nazofarinks - Faringeal tonsil

Endokrin fonksiyonlu (Bombesin ve serotonin salgılar)

Doğru cevap: C

SOLUNUM SİSTEMİ



124. “Küçük hava yolları ile karşılaştırıldığı zaman bronşlarda............. ” cümlesini hangisi tamamlar? A) Toplam enine kesit alanı fazladır B) Hava akım hızı düşüktür C) Hava akımı sessizdir D) Akıma karşı direnç düşüktür



Bu durumda sempatik deşarj ve solunum sayısı artar, kan oksijeni normale yaklaştırılır.



C 02 artışı ve pH azalması da, periferik kemoreseptörlerin hipoksiye olan duyarlılığını artırırlar.

Solunumun Santral Kontrolü •

Solunumun amacı; dokulardaki 0 2, C 0 2 ve H+ iyon konsantrasyonlarını uygun sınırlarda devam ettirmektir.



0 2 miktarının azlığı, solunum merkezinde direkt etkiye sahip değildir, aort ve karotisteki periferal kemoreseptörler aracılığıyla etkilidir.

E) Akım, gaz dansitesinden etkilenir Küçük ve büyük hava yollarında havanın akışını etkileyen özellikleri bilmeyi ölçen bir soru •

Küçük hava yollarında enine kesit alanı trakeadan daha büyüktür.



Enine kesit alanı arttıkça akım hızı yavaşlar ve difüzyon kolaylaşır.



C 02 ve H+ iyon miktarlarının fazlalığı ise medulla oblongatadaki solunum merkezini uyarır.



Hava akımının karakteri yarıçap, dansite, viskozite, ortalama akım hızından etkilenir.





Türbülan akım dansiteden,

Santral kimoduyar alan medulla oblongatanın ventralinde olup, kandaki C 0 2 ve beyin omurilik sıvısındaki pH düzeyine göre uyarılarak, solunum merkezlerini tetikler.



Santral kemoreseptörler için direkt uyaran H+ iyonlarıdır.

Küçük hava yollarında (2mm) laminar akım bulunur.



Fakat kanda H+iyon konsantrasyonu arttığında BOS içerisindeki hidrojen iyon derişimine etki etmez.

Trakeadan sonra her dallanmada çap azalır, dolayısıyla bronşlarda direnç yüksektir.



Çünkü hidrojen iyonu kan-beyin bariyerini çok az geçebilir.

Bronşiyol ve sonrasında çok fazla paralel bağlanma var.



Buna karşılık kanda C 02 konsantrasyonu artınca (hiperkarbi), C 0 2 kan-beyin bariyerini kolaylıkla geçerek



BOS'ta karbonik anhidraz enziminin katalizlediği reaksiyonla

Laminar akım yarıçap ve viskoziteden etkilenir. •



Büyük hava yollarında (Trakea) türbülan akım,

Bu nedenle bronşiollerde direnç düşüktür. Doğru cevap: E

(C02+ H20 => H2C 03=> H++ HCO-3) hidrojen iyonu oluşturur.

125. Hangi değişiklik/değişiklikier santral kemoreseptörlerin uyarılmasına neden olur? I- Arteriyel PC02 artarsa II- Arteriyel P02 azalırsa



Bu şekilde kanda C 02 artışı, dolaylı olarak santral kemoreseptörleri uyarır.



Yani medulladaki solunum merkezini uyaran arteryel kandaki C 02, ancak BOS’taki H iyonudur.

III- Arteriyel pH azalırsa IV- BOS’da pH azalırsa A) I ve II B) II ve III C ) I ve IV

Doğru cevap: C 126. Çözünmüş nitrojenin vücut sıvılarında gaz haline geçmesine ilişkin hangisi yanlıştır?

D) III ve IV

A) Su altında uzun süre 02-N2 soluyanlarda görülür

E) I, III ve IV

B) Yukarıya hızlı çıkış nedeniyle meydana gelir C) Egzersiz yapılarak kabarcık oluşumu engellenir

Solunumun düzenlenme mekanizmasını ve etkileyen faktörleri bilmeyi ölçen bir soru

D) En çok görülen belirtisi ekstremitelerde kas ve eklem ağrısıdır

Periferik Kemoreseptörler (Glomus cismi) •

Kandaki P02 düşmesiyle, aorta kavsinde yer alan glomus aortikum ve karotis arterin ikiye ayrıldığı bölgede yer alan glomus karotikumdaki kemoreseptörler uyarılır.



Periferik kem oreseptörler kandaki oksijen azalmasına (P02 < 60 mmHg) duyarlıdırlar.



Aortadan vagus (Cyons dalı), karotisten glossofaringeus (Hering dalı) sinirleri, oksijendeki azalma bilgisini medulladaki kardiyopulmoner merkeze (nukleus traktus solitaryus) iletirler.

E) Dekompresyon (vurgun) hastalığına neden olur Kandaki gazların basınçla değişimini ve vurgun hastalığının mekanizmasını bilmeyi ölçen bir soru

VÜCUTTA NİTROJEN •

Deniz seviyesinde, vücutta 1 Litre çözünmüş Nitrojen var.



Yarısı vücut sıvılarında, yarısı yağda çözünmüş halde bulunur.



Uzun süre yüksek basınç altında solunum yapılırsa çözünmüş nitrojen artar.



Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması



Vücut sıvıları ve dokuların nitrojen ile doygun hale gelmesi deniz dibinde kalma süresine bağlıdır, (sıvılarda 1 saat, yağ dokusunda 5 saat)



Isının azalması



pC02‘nin azalması

Dalgıç uzun süre deniz altında kaldıktan sonra aniden yukarı çıkarsa vurgun hastalığı oluşur (hücre içi ve dışı sıvılarda nitrojen kabarcıkları oluşur.)



Karboksihemoglobin



Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3)





Egzersiz kabarcık oluşumunu artırır.

Doğru cevap: C



Alkalozis (H* iyon miktarında azalma, pH’da artış)

Doğru cevap: D 128.

127. Aşağıdaki şekilde normal 02-hemoglobin saturasyon eğrisi N ile gösterilmiştir. Sırasıyla “fetal hemoglobin” ve “anemik kan" eğrilerini gösteren grafik eğrileri hangileridir?

“Ayaktayken akciğerin tabanına göre tepesinde (apekste)......” cümlesini hangisi/hangileri tamamlar? I- Plevral basınç daha negatiftir II-

Ventilasyon/perfüzyon oranı daha azdır

III- Kompliyans daha azdır IV- Kanlanma daha azdır A)

İve II

C)

II ve III

B) I, II ve III D) III ve IV E) I, III ve IV

Akciğerin farklı bölgelerinde kanlanma, havalanma ve basınç değişikliklerinin bilinmesini ölçen bir soru

VENTİLASYON PERFÜZYON DENGESİ (V/Q)

B) b-c C ) c-d D ) a-d E) b-a Hb-Oksiyen eğrisini sağa ve sola kaydıran nedenler fisyoloji ve biyokim yanın sık sorulan soruları arasındadır.



Akciğerde kompliyansın en yüksek olduğu bölge bazal kısımlardır.



Bu nedenle ventilasyonun en iyi olduğu yer de bazal kısımlardır.



Akciğerde perfüzyonun (kanlanmanın) en iyi olduğu yer de bazal kısımlardır.



Hem yer çekimi ve hem de iyi havalanması nedeniyle, en çok kanlanan yer de yine bazal kısımlardır.



Ancak, V/Q oranının en iyi olduğu yer ise akciğerin apeksidir.



Akciğerde V/Q oranının normal değeri 0.8’dir.



Akciğerin üst, orta ve alt zonlarında ventilasyon/ perfüzyon oranı (V/Q) farklıdır.



Üst zonlarda perfüzyon az iken (0.07 L/dk), alt zonlarda yer çekiminin etkisiyle fazladır (1.29L/ dk).



Aynı şekilde ventilasyon da alt zonlarda fazla, üst zonlarda azdır.



Ancak V/Q oranı, üst zonlarda yüksek iken (3.4), alt zonlarda düşüktür (0.6).



Bu nedenle üst zonlarda kanda çözünmüş oksijen fazla (130 mmHg), alt zonlarda ise azdır (89 mmHg).



Yerçekimi nedeniyle plevral basınç da apekste daha negatiftir

Hemoglobinin oksijene afinitesini azaltan durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. •

Asidoz (H+ iyon miktarında artma, pH’da düşme)



Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)



Isının artması



pC02‘nin artması



Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)

Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar: Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider.

Doğru cevap: E

SOLUNUM SİSTEMİ

276



Yüzey gerilimi nedeniyle alveollerdeki ince sıvı tabakası alveolü kapatmaya, kollabe olmaya zorlar.



Sürfaktan yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kapanmasını (kollabe olmasını) önler.



Sürfaktan, Tip II alveol hücreleri tarafından sentezlenir.

Doğru cevap: A



P (Kollaps basıncı) = (2 x T) / r (Laplace Yasasına göre)

130. Yüzey gerilimini düşüren (sürfaktan fonksiyonu olan) lesitin hangi gruptandır?



Kollaps basıncı alveol çapıyla ters orantılı olduğu için, küçük alveollerdeki kapanma basıncı, büyük alveollere göre daha fazladır.



Ancak alveol küçüldükçe, sürfaktan konsantrasyonu arttığından, alveoller kollabe olmaz.

129. Akciğer’de surfaktan yapısına giren fosfolipidlerden hangisinin düşüklüğü solunum güçlüğü sendromuna yol açar? A) Lesitin C) Kardiyolipin

B) efalin D) Sfingomiyelin

E) Plazmalojen

A) olesterol B) Fosfolipid C) Trigliserid

Sürfaktanın Yüzey Gerimi Üzerine Etkisi.

D) Sfingolipid

E) Yağ asidi



Alveollerde yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kollapsını engelleyen sürfaktanın biyokimyasal yapısını bilmeyi ölçen bir soru

Surfaktan bir sıvının yüzeyi üzerine yayıldığında yüzey gerimini azaltan bir yüzey aktif ajandır.



Surfaktan Tip 2 alveol hücreleri tarafından salgılanır.

Sürfaktan’ın İçeriği:



En fazla bulunan komponent dipalmitoilfosfatidilko lin yüzey geriminin düşürülmesinden sorumludur.



Sürfaktan salgısı olmazsa yenidoğanın solunum sıkıntısı sendromu (Hiyalen membran hastalığı) oluşur.



D ipalm itoilfosfatidilkolin Dipalmitoil lesitin)

(Fosfatidilkolin,



Lesitin, bir fosfolipiddir. (% 62)



Fosfatidilglisin: (% 5) Diabetik anne bebeklerinde akciğer matürasyon göstergesidir.



Diğer fosfolipidler: (% 10)

Sürfaktan’ın İçeriği: •

D ip a lm ito ilfo s fa tid ilk o lin (F o s fa tid ilk o lin , Dipalmitoil lesitin)



Doğal yağlar: (% 13)



Lesitin, bir fosfolipiddir. (% 62)



Apoproteinler: SP-A, SP-B, SP-C ve SP-D (Sürfaktan geri emiliminde görevli)



Fosfatidilglisin: (% 5) Diabetik anne bebeklerinde akciğer matürasyon göstergesidir.



Apoproteinler: SP-B ve SP-C (Film tabakası oluşumunda görevliler)



Diğer fosfolipidler: (% 10)



Karbonhidrat ve Ca içerir.



Doğal yağlar: (% 13)



Apoproteinler: SP-A, SP-B, SP-C ve SP-D (Sürfaktan geri emiliminde görevli)



Apoproteinler: SP-B ve SP-C (Film tabakası oluşumunda görevliler)

Doğru cevap: B 131. Prematür bebeklerde hiyalen membran hastalığında aşağıdaki lipidlerden hangisinde eksiklik gözlenir? A) Plazmalojen

B) Kardiyolipin

C) Galaktozil seramid



Karbonhidrat ve Ca içerir.



Tiroid hormonları, kortizol, östrojen, teofilin, ambroksol (ekspektoran) akciğerde sürfaktan sentezini hızlandırırlar.



İnsülin, surfaktan sentezini azaltır. Bu nedenle diabetik anne bebeklerinin insülini çok olduğu için akciğer matürasyonları yavaşlar.

D) Gangliosid

E) Fosfatidilkolin Alveollerde yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kollapsını engelleyen sürfaktanın biyokimyasal yapısını bilmeyi ölçen bir soru

Doğru cevap: E

Yüzey Gerilimi: 132. Eritrositlerde, aşağıdakilerden hangisi glikoiizin yan ürünü olarak oluşur?



Total elastik kuvvetlerin 2/3’ünde sorumludur.



Hava ile sıvı yüzey oluşturduğunda, su molekülleri birbirini çekerler.

A) Gliseraldehit-3-fosfat

işte sıvıyı küre şekline sokmaya çalışan bu kuvvete “yüzey gerilimi” denir.

C) 3- fosfogliserat D) 1, 3- difosfogliserat E) 2,3- difosfogliserat



Doğru cevap: E

B) 2- fosfogliserat

277

133. Eritrositlerde oksijen dissosiyasyon eğrisinin sağa kaymasında rolü olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Gliserol 3- fosfat

Böylece maternal kandaki oksijeni daha fazla bağlayabilir (Talasemide yüksek HbF). Yani oksijen, fetal hemoglobinle bebeğe gider.

B) 2-3 bifosfogliserat C) ATP D) cAMP E) Glukoz-6- fosfat Doğru cevap: B 134. Aşağıdaki durumlardan hangisi hemoglobine affinitesini azaltır?

oksijenin

A) 2, 3 bifosfoliserat düzeyinin artması B) fosfogliserat düzeyinin yükselmesi C) pH’ın 7. 35’in üstünde olması D) 1,3 bifosfogliserat düzeyinin artması E) pCO seviyesinin düşmesi Eritrositlerde oksijen-hemoglobirı disosiasyon eğrisini etkileyen faktörlerin bilinmesinin sorgulandığı bir soru

OKSİHEMOGLOBİN DİSSOSİASYON EĞRİSİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) 2,3-Difosfogliserik Asit (2,3-DPG)

Hemoglobinin Oksijene Afinitesini Azaltan Durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. • •



Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)

2,3-DPG eğriyi sağa kaydırır. •

Asidoz (H+ iyon miktarında artma, pH’da düşme)

Olgun eritrositlerde mitokondri ve çekirdek yoktur.



Isının artması

Eritrositler enerji ihtiyaçlarını glikolitik (anaerobik) yoldan karşılarken, yan ürün olarak 2,3-DPG sentezi olur.



pC02‘nin artması



Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)

Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar:



2,3-DPG sentezini sağlayan enzim, oksihemoglobin tarafından inhibe edilir.



Dolayısıyla, oksihemoglobin miktarı azalırsa, 2,3DPG sentezi artar.



Hemoglobin miktarı azalırsa veya P 0 2 azalırsa (yüksek irtifada olduğu gibi), 2,3-DPG deoksihemoglobine daha stabil bağlanır,

Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması

Kapillerlerde hemoglobin oksijen yükünü boşaltınca deoksihemoglobine 2,3-DPG bağlanır ve eğriyi sağa kaydırarak daha çok oksijenin serbestlenmesini sağlar.

pC02‘nin azalması





Isının azalması Karboksihemoglobin Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3) Doğru cevap: A

Kan bankalarında beklemiş kanda laktik asit birikmekte, bu da son ürün inhibisyonu ile glikolizi durdurmaktadır. Glikoliz durunca 1-3 DPG azaldığı için, 2-3 DPG de azalmaktadır.

135. Aşağıdakilerden hangisi hemoglobinin özelliği değildir?

Anemide 2,3-DPG artar ve dokulara daha fazla oksijenin serbestlenmesini sağlar.

C) Fetal Hb •

Alkalozis (H+ iyon miktarında azalma, pH’da artış)

Kan bankalarında bekleyen kanda 2, 3-DPG miktarı azalır.

B) Anemi •

Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider.

Fetal hem o g lob in 2,3-DPG bağlayam az ve

A) Oksijen taşıması

B) Dört adet polipeptid zincir içermesi C) Allosterik özellik taşıyan bir protein olması D) Oksihemoglobin eğrisinin hiperbolik olması E) Miyoglobuline olması Doğru cevap: D

göre

oksijene

affinitesinin

az

SOLUNUM SİSTEMİ

hemoglobinin oksijene olan afinitesi artar. •

136. Hemoglobinin taşıdığı oksijeni dokulara bırakmasında rol oynayan bileşik aşağıdakilerden hangisidir?



A) Piruvat

Hemoglobinin 4. oksijene ilgisi, ilk bağlanan oksijene olan ilgiden yaklaşık 300 kat daha fazladır. Bu nedenle Hb-oksijen disosiasyon eğrisi sigmoidaldir.

B) 1-3 bifosfogliserat C) 2,3-difosfogliserat (2,3-BPG) D) Glukoz E) ATP Doğru cevap: C 137. Hemoglobin ve miyoglobindeki Hem grubunun, oksijeni tersinir olarak bağlayabilmesi için demirin hangi oksidasyon düzeyinde olması gerekir? A) Fe° B) Fe+ C) Fe+2 D) Fe+3 E) Fe+4 Doğru cevap: C 138. Aşağıdakilerden hangisi hemoglobine bağlanan bir ligand değildir?

Doğru cevap: A 139. Yapısındaki farklı alt birim nedeniyle 2,3bifosfogliserata afinitesi düşük olan ve böyiece oksijeni daha sıkı bağlayan hemoglobin aşağıdakilerden hangisidir?

A) Amonyak

A) Methemoglobin

B) 2,3-difosfogliserat C) Karbondioksit

B) Fetal hemoglobin C) Hemoglobin A1C

D) H+ iyonları

D) Oksihemoglobin E) Hemoglobin S

E) Karbonmonoksit Hemoglobinin yapısal özelliğinin bilinmesini ölçen bir soru

Fetal Hemoglobin •

Fetal hemoglobin 2,3-DPG bağlayamaz ve hemoglobinin oksijene olan afinitesi artar.

HEMOGLOBİN VE OKSİJEN TAŞINMASI •

Kanda oksijenin % 97’si hemoglobine bağlı, % 3’ü plazmada çözünmüş olarak taşınır.



Böyiece maternal kandaki oksijeni daha fazla bağlayabilir (Talasemide yüksek HbF).



Karbonmonoksitin çözünürlüğü 0 2’den 20 kat fazla ve hemoglobine afinitesi 250 kat fazladır.



Yani oksijen, fetal hemoglobinle bebeğe gider.



Bir molekül HbA (alfa2-beta2) 4 adet globin içerir.



Her bir globinde bir hem halkası olması nedeniyle, bir molekül hemoglobin, 4 mol oksijen taşır.



Embriyonal hayatta ilk yapılan zincir Epsilon zinciridir.



Gowers 1 hemoglobini fetüsün ilk hemoglobinidir.



Gebeliğin 3. ayından doğuma kadar en önemli hemoglobin, Hb F (alfa2-gama2)’dir.



Gebeliğin 6. ayında fetusta total Hb’nin % 90-95’i Hb F iken, doğumda bu oran % 70’e iner.



Bir 0 2 molekülü hemoglobine bağlanınca, tetramerik yapısından dolayı hemoglobin şekil değişikliğine uğrar ve bir sonraki oksijeni daha kolay bağlar (Allosterik Modifikasyon).

Doğru cevap: B

1.

Kas hücresinin membranma ne ad verilir? A) Sarkomer

B) Miyozin

C)Aktin

D) Sarkolemma



H bandının ortasında da miyozinlerin kuyruklarının birleştiği M çizgisi bulunur.



M çizgisi komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulunduğu bölgedir. M çizgisi bölgesinde bazı proteinler yer alır.



I bandı, polarize ışığı geçiren, ince aktin filamentlerinden oluşur. I bandının ortasına Z çizgisi bulunur.



Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.

E) SERCA T e m e l h is t o lo ji b ilg is i s o r g u la n m a k ta d ır .



Kas hücresinin hücre zarına sarkolemma adı verilir.



Sarkomer, iki Z bandı arasında kalan ve kas dokusundaki en küçük fonksiyonel birimdir.



Aktin, ince filaman yapısında yer alır. Miyozin ise Kalın filaman olarak adlandırılır.

D o ğ ru c e v a p : D

D o ğ ru c e v a p : A

3.

İskelet kası hücresinin boyu değişebilen (kısalabilen) en küçük birimi aşağıdakilerden hangisidir?

Bir kas fibrilinde iki Z çizgisi arasında kalan miyofibril bölümüne ne denir?

2.

A) Sarkomer

B) H bandı

C) A bandı

A) Troponin

B) Tropomiyozin

C)Triad

D) Sarkomer

D) I bandı E) G bandı

E) Miyozin K a s ıla b ile n

f ila m a n la r ın

te m e l

ö z e llik le r in in

s o r g u la n d ığ ı b ir s o r u d u r .

T e m e l b ilg i s o r u s u d u r.



A bandı, polarize ışığı geçirmeyen koyu banddır. Boydan boya, kalın miyozin filamanlarından oluşur.



A bandının ortasında, sadece miyozinlerden oluşan, hafif açık boyanan H bandı bulunur. H bandı, miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alandır.

Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.

Tropomiyozin: •

F-aktin sarmalının etrafına spiral olarak sarılmıştır.

.| bandı.....- H

Kasılm a so n un d a A bendinin boyu değişm ez, l-H bantlarının boyu kısalır

Çizgili kastaki bantların kontraksiyon ile değişmeleri

KAS FİZYOLOJİSİ

280



Dinlenme durumunda tropomiyozin molekülleri aktinin aktif bölgelerini kapatır.



Aktin ile miyozin arasında kasılmaya neden olacak çekimi engeller. Böylece; miyozin aktine bağlanamaz ve kas gevşek kalır.

5.

Bir sinirsel uyarana cevap olarak iskelet kası kasıldığında aşağıdaki olaylardan hangisi olur? A) I bandı genişliğinde artma B) A bandı genişliğinde artma C) A bandı genişliğinde azalma

Troponin: •

Tropomiyozine tutunmuş olarak bulunur. Troponin üç alt üniteden oluşur:

1) Troponin-I: •

Aktine bağlanır. Aktin-miyozin etkileşimini inhibe eder.

D) I bandı genişliğinde azalma E) H bandı genişliğinde artma Doğru cevap: D 6.

Kasılma sırasında aşağıdakilerden boyu değişmez?

2) Troponin-C: •



Troponin molekülünün, tropomiyozine bağlandığı bölgedir.



Kas hücresinin membranına sarkolemma denir. Sarkolemmanın hücre içine doğru yaptığı transvers girintilere T tübülü adı verilir. T tübülleri her sarkomerin A-l bantlarının sınırlarını kuşatır.



T tübülünün görevi, aksiyon potansiyelinin miyofibrillere hızla yayılımını sağlamaktır.



T tübülünün her iki yanında sarkoplazmik retikulum sisternaları bulunur. Sisterna-T tübülü-Sisterna üçlüsüne triad adı verilir.

4. Aşağıdaki yapılardan hangisi sadece miyozin içerir? A) H bandı

B) A bandı

C) Z çizgisi

D) Sarkomer

A bandı, polarize ışığı geçirmeyen koyu banddır. Boydan boya, kalın miyozin filamanlarından oluşur. A bandının ortasında, sadece miyozinlerden oluşan, hafif açık boyanan H bandı bulunur. H bandı, miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alandır.



H bandının ortasında da miyozinlerin kuyruklarının birleştiği M çizgisi bulunur.



M çizgisi komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulunduğu bölgedir. M çizgisi bölgesinde bazı proteinler yer alır.





C) A bandı

D) İki Z çizgisi arasında kalan bölge



Açık bantlar sadece aktin filamentlerini içerir ve I bandı adını alır, Çünkü polarize ışığa izotropiktirler. Koyu bantlar miyozin filamentleri ile, aralarına giren aktin filamentlerinin uçlarını içerir. Koyu bantlara A bandı denir, çünkü polarize ışığa anizotropiktirler.



Aktin filamentlerinin ucu Z disklerine tutunur. Aktin filamentleri bu diskten her iki yöne doğru uzanarak miyozin filamentlerinin arasına girer.



Kontraksiyon esnasinda aktin ve miyozin filamentlerinin üstüste gelmeleriyle I bandının genişliği azalır. Sadece miyozin filamentlerinden oluşan A bandında değişiklik olmaz. A bandı dışında tüm bantların boyutları azalır.

Doğru cevap: C 7.

Sarkomerin hangi bölümünde hem aktin hem de miyozin flamanları birlikte bulunur?

E) I bandı Kas proteinlerinin temel özelliklerinin irdelendiği temel bilgi sorusudur.•



B) I bandı

E) iki M çizgisi arasında kalan bölge Temel bilgi sorusudur.

Doğru cevap: D



A) H bandı

Kasılmayı başlatan Ca’un bağlandığı bölgedir.

3) Troponin-T:

I bandı, polarize ışığı geçiren, ince aktin filamentlerinden oluşur. I bandının ortasına Z çizgisi bulunur. Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.

Doğru cevap: A

hangisinin

A) I bandı

B) M çizgisi

C) H bandı

D) A bandı E) Z çizgisi

İmce ve kalın filamanlar ile ilgili temel bilgi sorusudur. •

Işık mikroskobunda Kas lifleri açık ve koyu bantlar halinde ardışık sıralanan enine çizgilenmeler gösterir.



Koyu olarak gözlenen bantlar A bandı (anizotrop) olarak isimlendirir; açık gözüken bantlar ise I bantları (izotrop, yani polarize ışık altında değişmeyen) olarak adlandırılır. Elektron mikroskopta her I bandının Z çizgisi denilen enine koyu bir çizgiyle ikiye ayrıldığı gözlenir.



Kasılabilir yapının yinelenen en küçük parçası olan sarkomer bir Z çizgisinden diğer Z çizgisine uzanan kısımdır.



Filamentöz proteinlerden oluşan Z diski, miyofibriller arasında çapraz uzanır ve kas lifi boyunca ilerleyerek bir miyofibrili diğerine bağlar.



a-Aktinin proteini, aktini Z çizgilerine bağlar.



Kalın filamanlar; sarkomerin orta bölümünde, A bandını oluştururlar.



ince filamanlar, kalın filamanlar arasında bir uçları Z çizgisine tutunmuş şekilde, onlara parelel olarak uzanır.



A bandının ortasında H bandı olarak isimlendirilen daha açık bir alan vardır.



Burası sadece miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alana karşılık gelir.



H bandı M çizgisiyle ikiye ayrılır. Burası komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulunduğu bölgedir.



T tübülünün görevi, aksiyon potansiyelinin miyofibrillere hızla yayılımını sağlamaktır. T tübülünün her iki yanında sarkoplazmik retikulum sisternaları bulunur. Sisterna-T tübülü-Sisterna üçlüsüne triad adı verilir.



A bandının ortasında, sadece miyozinlerden oluşan, hafif açık boyanan H bandı bulunur. H bandı, miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alandır. H bandının ortasında da miyozinlerin kuyruklarının birleştiği M çizgisi bulunur. M çizgisi komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulunduğu bölgedir. Kaveola, iskelet kasındaki T- tübül sisteminin düz kastaki homoloğudur.

Doğru cevap: D 8.

İskelet kasında T tübül sisteminin her iki yanındaki sarkoplazmik retikulumun sarnıçları ile birlikte yaptığı sistem aşağıdakilerden hangisidir? A) Sarkomer

B) Triad

C) Diad

D) Ranvier boğumu

E) Sarkolemma Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.



Kas hücresinin membranına sarkolemma denir. Sarkolemmanın hücre içine doğru yaptığı transvers girintilere T tübülü adı verilir. T tübülleri her sarkomerin A-l bantlarının sınırlarını kuşatır.



T tübülünün görevi, aksiyon potansiyelinin miyofibrillere hızla yayılımını sağlamaktır. T tübülünün her iki yanında sarkoplazmik retikulum sisternaları bulunur. Sisterna-T tübülü-Sisterna üçlüsüne triad adı verilir.

• •

Doğru cevap: C 10. İskelet kasında Z çizgileri ve düz kasta yoğun cisimler (dens badies) bölgelerinde aktin filamanlarına bağlanan protein aşağıdakilerden hangisidir? A) Distrofin C) a-aktinin E) Desmin Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir. Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir. Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir.



Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan protein nebulin'dir.



Diad; kalp kasında bir sarkoplazmik retikulum sisternası ve bir T tübülden oluşan yapıdır.

Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinin’dir.



Ranvier boğumu, miyelinli sinir liflerinde bulunan sodyum iyonundan zengin kısımdır. Saltotorik iletinin gerçekleşmesine olanak tanır.

Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.



Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin'dir.

Doğru cevap: B 9.

B) Nebulin D) Titin

İskelet kasında aksiyon potansiyelinin, hücre zarından kas içindeki bütün miyofibrillere hızlı bir şekilde taşınmasını sağlayan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Z çizgisi C) Transvers tübül

B) M çizgisi D) Sarkolazmik retikulum

E) Kaveola Histolojik yapıların fizyolojik işlevlerinin sorgulandığı bir sorudur. •

Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.



Kas hücresinin membranına sarkolemma denir. Sarkolemmanın hücre içine doğru yaptığı transvers girintilere T tübülü adı verilir. T tübülleri her sarkomerin A-l bantlarının sınırlarını kuşatır.

Doğru cevap: C

KAS FİZYOLOJİSİ

281

282

11. Titin sarkomerde nerede bulunur?

Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir. Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir. Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir.



Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan ve fibriler aktin haline getiren protein nebulin’dir.



Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinin'dir.



Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.



Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin'dir.

KAS FİZYOLOJİSİ

A) M çizgisini Z diskine bağlar. B) Aktin üzerinde bulunur. C) Aktinleri birbirine bağlar. D) Aktini Z diskine bağlar. E) Aktin ile miyozini birbirine bağlar. Dikkat gerektiren temel histoloji sorusudur. •

Titin, vücuttaki en büyük protein moleküllerinden biridir, filamentöz olduğu için çok esnektir. Bu esnek titin molekülleri, miyozin ve aktin filamentlerini yerlerinde tutan bir iskelet görevi yapar. Z çizgilerini M çizgilerine bağlar ve sarkomer için iskelet vazifesi görür.



Kas lifi tam gergin durumda iken sarkomerde, aktin filamentleri miyozin filamentlerinin üzerini örter ve karşılıklı olarak birbiri üzerine gelirler.



Miyozin ve aktin filamentleri arasındaki yan yana ilişkinin sürdürülmesini sağlar. Titin molekülleri, sarkomerin kasılabilir bölümlerinin özellikle de miyozinin oluşumunda kalıp rolü oynar.

Doğru cevap: D 16. Aktin kas membranındaki distrofin proteini aracılığıyla aşağıdaki moleküllerden hangisine bağlanır? A) Alfa-aktinin C) Nebulin

Doğru cevap: A

B) Desmin D) (3-Distroglikan E) a-Distroglikan

12. Aşağıdaki moleküllerden hangisi aktini Z çizgisine bağlar? A) Alfa-aktinin C) Nebulin

B) Desmin D) Distrofin

Basit bir temel bilginin daha ayrıntılı ve daha zor nasıl sorulabileceğine güzel bir örnek... •

M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir. Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir. Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir



Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan ve fibriler aktin haline getiren protein nebulin’dir.



Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinin’dir.



Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.



Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin’dir. Duchenne müsküler distrofisinde, distrofin proteini yoktur. Bu nedenle kas membran stabilizasyonu sağlanamaz ve dejenerasyon olur. Duchenne, X’e bağlı hastalık olup, genelde 30’lu yaşlarda ölüme sebep olur.



Becker müsküler distrofisinde ise distrofin eksiktir. Bu nedenle daha yavaş dejenerasyon mevcuttur.



Distrofin, aktinleri zardaki (3-distroglikan’a bağlayan bir çubuk yapar, p-distroglikan, a-distroglikan ile hücre dışındaki laminin’e bağlanır. Distroglikanlar, a-, p-,y- ve ö-sarkoglikan’ın yaptığı bir komplekse eşlik eder.

E) Titin Doğru cevap: A 13. G-aktin monomerlerinin polimerleşerek Faktin oluşturmasında görev alan molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Alfa-aktinin C) Nebulin

B) Desmin D) Distrofin E) Titin

Doğru cevap: C 14. Z çizgisini iskelet kası hücre membranına bağlayan molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Alfa-aktinin

B) Desmin

C) Nebulin

D) Distrofin E) Titin

Doğru cevap: B 15. Aktini kas membranına bağlayarak hücre içi stabiliteyi oluşturan molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Alfa-aktinin

B) Desmin

C) Nebulin

Doğru cevap: D 17. p-Distroglikan bazal laminada bulunan laminine aşağıdaki moleküllerden hangisiyle bağlanır?

D) Distrofin E) Titin

A) Alfa-aktinin C) Nebulin

B) Desmin D) P-Distrofoglikan E) a-Distrofoglikan

283

patoloji

A) Distrofin proteini yoktur. B) Distrofin proteini yetersizdir. C) Nebulin proteininde defekt vardır. D) Titin proteininde defekt vardır. E) Desmin proteininde defekt vardır. Potansiyel bir klinik bilimler sorusudur. •

Distrofin geni vücuttaki en büyük genlerden biridir ve mutasyonlar pek çok farklı bölgede olabilir.



Duchenne kas distrofisi kasta distrofin proteininin bulunmadığı ciddi distrofi tiplerinden biridir. X’e bağlıdır ve genellikle 30’lu yaşlarda ölüme sebep olur. Hastalığın daha hafif bir formu olan Becker kas distrofisinde distrofin bulunur, ama değişmiş veya miktarı azalmıştır.

Ayrıntı sayılabilecek bir temel bilgi irdelenmektedir. Distrofin Aktini kas membranına bağlar ve hücre içi stabiliteyi oluşturur. Distrofin proteini, ince aktin filamanlarını sarkolemmadaki transmembran bir protein olan (3-distroglikan’a bağlayan

Doğru cevap: B 20. İskelet kasında miyozin filamanlarının Z çizgisine tutunmasını sağlayan esnek protein molekülü aşağıdakilerden hangisidir?

bir çubuk yapar.

A) Titin

B) Distroglikan

P-distroglikan, a-distroglikan ile hücre dışı yataktaki laminin’e bağlanır.

C) Sarkoglikan

D) Laminin

Distroglikanlar, dört transmembran glikoproteinin (a-, p-,yve ö-sarkoglikan) yaptığı bir komplekse eşlik eder.

E) Distrofin Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir. Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir. Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir.



Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan ve fibriler aktin haline getiren protein nebulin’dir.



Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinin'dir.

A) Distrofin proteini yoktur. B) Distrofin proteini yetersizdir.



Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.

C) Nebulin proteininde defekt vardır.



Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin’dir.

Distrofin-glikoprotein kompleksi kas lifçiğine destek ve sağlamlık verir, kompleksdeki bozukluklar, kas distrofilerine neden olur. Doğru cevap: E 18. Duchenne müsküler distrofisinde temel patoloji aşağıdakilerden hangisidir?

D) Titin proteininde defekt vardır. E) Desmin proteininde defekt vardır. Klinik bilimler soruları arasında da karşılaşılabilecek bir sorudur. •

Doğru cevap: A 21. Aşağıdakilerden hangisi rigor mortisin nedenidir?

Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin’dir. Duchenne müsküler distrofisinde, distrofin proteini yoktur. Bu nedenle kas membran stabilizasyonu sağlanamaz ve dejenerasyon olur. Duchenne, X’e bağlı hastalık olup, genelde 30’lu yaşlarda ölüme sebep olur.



Becker müsküler distrofisinde ise distrofin eksiktir. Bu nedenle daha yavaş dejenerasyon mevcuttur.



Distrofin, aktinleri zardaki P-distroglikan’a bağlayan bir çubuk yapar, p-distroglikan, a-distroglikan ile hücre dışındaki laminin’e bağlanır. Distroglikanlar, a-, P-,y- ve ö-sarkoglikan'ın yaptığı bir komplekse eşlik eder.

Doğru cevap: A

A) Litik enzim aktivitesinde artış B) ATP’nin tükenmesi C) Hücre içi Ca*2 konsantrasyonunun azalması D) SERCA’nın aşırı çalışması E) Asetilkolinin sinaptik aralıkta azalması TUS ‘ta da sorgulanmış temel bilgi sorusudur. •

İskelet kasında çapraz köprülerde miyozin başına yeni ATP bağlanınca, miyozin aktinden ayrılır. Buna ATP’nin yumuşatıcı/gevşetici etkisi denir. Eğer gevşeme için gereken ATP olmazsa kas gevşeyemez. Ölen kişide ATP yokluğuna bağlı

KAS FİZYOLOJİSİ

19. Becker müsküler distrofisinde temel aşağıdakilerden hangisidir?

bu sarmalına kuyruk adı verilir. Bu zincirlerden herbirinin bir ucu kıvrılarak miyozin başı denen globuler polipeptid yapıyı meydana getirir. Dışarı doğru uzanan kollar ve başlara birlikte çapraz köprü denir.

olarak oluşan bu katılığa Rigor Mortis (Ölüm katılığı) denir. Doğru cevap: B 22. İskelet kasındaki tropomiyozinin aşağıdakilerden hangisidir?

işlevi

A) Boyca kısaltmayı sağlamak üzere aktin üzerinde kayma B) Kasılmanın başlamasından sonra Ca+2 salınması C) Kasılma sırasında miyozine bağlanma D) Miyozinin aktine bağlandığı noktaları örterek, gevşetici protein olarak etki yapmak E) Kontraktil işlergeye geçecek olan ATP'yi üretmek Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. F-aktin iplikleri ile zayıf bir şekilde birleşmiş ve F-aktin sarmalının kenarları etrafına spiral olarak sarılmıştır. Dinlenme durumunda tropomiyozin ipliklerinin aktif bölgelerini kapatır.

molekülleri aktin

Aktin ile miyozin arasında kasılmaya neden olacak çekimi engeller. “Soru 22" başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: D 23. İskelet kası sarkomerinin hangisinden kurulmuştur? A) Titin C) Nebulin

çapraz

köprüleri

B) Miyozin D) Tropomiyozin E) Miyelin

Temel bilgi sorusudur. •

Miyozin molekülü, iki ağır zincir ile dört hafif zincir olmak üzere altı polipeptid zincirinden olmuştur. İki ağır zincir bir çift sarmal oluşturmak üzere birbiri etrafına spiral olarak sarılır. Miyozin molekülünün

Doğru cevap: B 24. Gap junction’lar için aşağıdakilerden doğrudur?

hangisi

A) Kalp kasında bulunmaz B) Kalp kasında vardır fakat işlev yönünden pek önemsizdir. C) Kalpte uyarının Purkinje sisteminden miyokard hücrelerine hızlı iletimini sağlar D) Düz kasta bulunmaz E) Sarkotübüler sistemi bağlar

iskelet kas hücrelerine

Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

Kalp kası lifleri, birbirine seri bağlanmış çok sayıda ayrı hücreden meydana gelir. Ancak interkale disklerin elektriksel direnci kalp kası lifinin dış zarının direncinin yalnızca ’/400’üdür. Çünkü hücre zarlarının kaynaşarak oluşturduğu, “haberleşen bağlantılar” (oluklu bağlantı, gap junction) geçirgendir, iyonların nisbeten serbest difüzyonuna izin verir. Dolayısıyla, işlevsel açıdan, iyonların kalp kası liflerinin uzun ekseni boyunca kolaylıkla hareket etmeleri sağlanır. Böylece aksiyon potansiyelleri çok küçük bir engelle karşılaşarak interkale diskleri geçer ve bir kalp kası hücresinden diğerine iletilirler. Kalp kası, bir sinsisyum oluşturacak şekilde biraraya gelmiş pekçok kalp kası hücresinden meydana gelir. Bu sinsisyumdaki kalp hücreleri birbirlerine öylesine bağlanmıştır ki, hücrelerden biri uyarılınca, aksiyon potansiyeli hücreden hücreye yayılarak bütün hücrelere ulaşır.

Doğru cevap: C

285

İyonlar ve sorusudur.

B) GABA salınım



C) Glutamat salınımı D) Adrenalin salınımı E) Asetilkolin salınımı Nöromuskuier kavşak ile ilgili temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

Akson ucuna uyarı geldiğinde voltaj kapılı Ca kanalları açılır.



Kalsiyum akson içine girer ve asetilkolinin ekzositozuna neden olur.

temel

bilgi



Asetilkolin, kas membranındaki nikotinik Ach reseptörüne tutunur.



Asetilkolin kanalı açılır ve hücre içine Na iyonları girer.



Na iyonu çizgili kasta depolarizasyonu başlatan iyondur.

Presinaptik terminali kaplayan hücre membranına presinaptik membran adı verilir ve burada çok sayıda voltaj-kapılı kalsiyum kanalları bulunur. Aksiyon potansiyeli terminali depolarize ettiği zaman, çok sayıda kalsiyum iyonu bu kanallardan terminalin içine akar. Sinaps aralığına ekzositoz olayı ile serbestlenen transmiterin miktarı terminale giren kalsiyum iyonlarının sayısı ile doğrudan ilişkilidir.

Doğru cevap: A 28. Aşağıdakilerden hangisi iskelet kasma ait motor sinirin uyarılmasıyla motor son plak potansiyelinin başlatılmasını sağlar? A) Uzamsal sumasyon B) Frekans sumasyonu C) Noradrenalin salınması

D) Nöromüsküler kavşakta Ca*2 konsantrasyonu

Doğru cevap: E

artışı E) Asetilkolin kanalından Na*‘un girişi

26. Aşağıdaki membran değişikliklerinden hangisi kas aksiyon potansiyelini başlatır? A) Membranın kalsiyum iyonlarına geçirgenliğinde azalma

B) Membranın sodyum iyonlarına geçirgenliğinde azalma

Kas dokusundaki uyarılabilirlik mekanizmalarına ilişkin temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.

Asetilkolinin Postsinaptik Membranda İyon Kanallarını Açıcı Etkisi •

Kas membranında çok sayıda asetilkolin reseptörü bulunmaktadır; bunlar gerçekte asetilkolin kapılı iyon kanallarıdır ve asetilkolin veziküllerinin sinaptik yarığa boşaltıldığı yoğun çubuk alanlarının hemen altında uzanan subnöral kıvrımların ağızlarında yerleşmişlerdir.



Pratikte, asetilkolin kanallarından diğer iyonlardan daha çok sodyum iyonları geçer, asetilkolin kanallarının açılmasının başlıca etkisi çok sayıda sodyum iyonlarının çok sayıda pozitif yükü taşıyarak lifin içine girmesidir. Bu, kas lifi membranında son plak potansiyeli denen lokal bir potansiyel değişiklik oluşturur. Daha sonra, son plak potansiyeli kas membranında aksiyon potansiyelini başlatır ve kas kasılmasına neden olur.

C) Membranın potasyum geçirgenliğinde azalma

D) Membranın sodyum iyonlarına geçirgenliğinde artma E) Membranın potasyum iyonlarına geçirgenliğinde artma İyonlar ve kas dokusundaki aksiyon potansiyeli üzerine etkileri ile ilgili temel bilgi sorusudur. Kas membranında çok sayıda asetilkolin reseptörü bulunur, bunlar gerçekte asetilkolin kapılı iyon kanallarıdır. Asetilkolin kanallarının açılmasının başlıca etkisi çok sayıda sodyum iyonlarının çok sayıda pozitif yükü taşıyarak lifin içine girmesidir. Bu, kas lifi membranında son plak potansiyeli denen lokal bir potansiyel değişiklik oluşturur. Asetilkolin kanallarının açılması, kas lifi membranından çok miktarda sodyum iyonunun içeri girmesini sağlar. Bu olay kas lifinde aksiyon potansiyelini başlatır

Doğru cevap: D 27.

irdelendiği

Presinaptik Terminallerden Transmiterin Serbestlenmesine Yol Açan Mekanizma

A) Norepinefrin salınımı



etkilerinin

Presinaptik membrandan transmitter maddenin salınmasında rol alan en önemli iyon aşağıdakilerden hangisidir? A) Kalsiyum

B) Klor

C) Magnezyum

D) Potasyum E) Sodyum

Doğru cevap: E 29. Aşağıdakilerden hangisinin intrasellüler konsantrasyonundaki kümülatif bir artış iskelet kas liflerinde tetanik kontraksiyonla sonuçlanır? A) Na*

B) K*

CjTroponin

D) ATP E) Ca*2

Temel bilgi sorusudur. •

Kalsiyum iyonları sarkoplazm ik tübüllerden serbestleyip m iyofibrillere difüze olursa,

KAS FİZYOLOJİSİ

25. İskelet kasında, kasa ait motor sinirin uyarılması ile kasta bir aksiyon potansiyelinin başlaması için aşağıdakilerden hangisi gereklidir?

KAS FİZYOLOJİSİ

286

konsantrasyonu miyofibriler sıvıda yüksek kaldığı sürece kas kasılması devam edecektir. Frekans belli bir kritik değere ulaştığında, ardıl kasılmalar o kadar hızlıdır ki, birbiriyle kaynaşır ve kasılma tamamen düzgün ve devamlı olur. Buna tetanizasyon denir. •

Kasılma gücü maksimumuna ulaştıktan sonra frekansın daha fazla artması kasılma gücünü arttırmaz. Aksiyon potansiyelleri arasında bile kas sarkoplazmasında yeterince kalsiyum iyonu bulunduğu için, kasılma hali aksiyon potansiyelleri arasında da devam eder

Doğru cevap: E 30. Golgi tendon organının uyarılmasıyla oluşan inhibitör etki sonrası kaslarda oluşan ani gevşeme cevabı (Ters gerilme refleksi) için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Refleksin afferent lifleri la tipi liflerdir B) Tek kavşaklı bir reflekstir C) Afferent ve efferent kolların arasına tek bir ara nöronun yerleşmiş olduğu iki kavşaklı reflekstir. D) Afferent ve efferent kolların arasına birçok ara nöronun yerleşmiş olduğu çok kavşaklı reflekstir E) Asetilkolin salan merkezi nöronların deşarjını gerektirir. Refleks yapılarıyla ilgili temel bilgilerin irdelendiği bir sorudur.

Ters Gerilme Refleksi •

Disinaptik bir reflekstir.



Kasın gerildiği en son noktaya kadar en güçlü kasılma meydana gelir.



Fakat gerilim daha da arttığında kontraksiyon aniden durur ve kas gevşer.



Bu kuvvetli gerilime karşı verilen gevşeme cevabına ters gerilim refleksi otojenik inhibisyon denir.



Ters gerilme refleksinin reseptörü Golgi tendon orgamndadır.



Golgi tendon organlarından çıkan lifler miyelinli hızlı ileten 1b tipi sinir liflerini yapar.

Doğru cevap: C 31. Bir miktar boyu uzatılan kas kuvvetli bir şekilde kasılır, ancak tendonların gerimi çok arttırılırsa kas gevşer, bunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Resiprokal antagonist kasdan gelen uyarının artması B) Afferent sinirdeki deşarjin azalması C) la afferent liflerinde deşarjın artması D) Golgi tendon organındaki deşarjın artması E) Kas iğciklerinin uyarılması Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.

Golgi tendon organı •

Ekstrafuzal liflerle ardarda dizilim gösterirler.



Kastaki gerimi algılarlar.



Kas kasıldığında tendondaki gerim artar.



Golgi tendon organı bu gerimi algılar.

■ Gerim bilgisini Ib sinir lifi ile medulla spinalise götürür. •

Ib lifi omurilikte glisinerjik ara nörondan glisin salgılatır.



Glisin, alfa motor nöronu inhibe eder.



Böylece kas kasılması sonlandırılır.



Bu reflekse ters gerilme refleksi (Golgi tendon refleksi-uzama reaksiyonu) adı verilir.



Aşırı kasılan bir kasın tendonundaki kopmayı ve kasın yırtılmasını engelleyen reflekstir.



Disinaptik bir reflekstir. Golgi tendon refleksinin bir başka fonksiyonu ayrı kas liflerinin oluşturduğu kasılma kuvvetlerini eşitlemektir.

Doğru cevap: D 32. Bir iskelet kası uzatıldığında ilk yanıt kasılma şeklinde ortaya çıkar. Aynı kasın daha fazla gerilmesi durumunda ise, kas ani olarak gevşer. Bu gevşemenin nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Alfa motor nöron deşarjının azalması B) Golgi-kiriş reseptörlerinden kaynaklanan deşarjın artması C) Golgi-kiriş reseptörlerinden kaynaklanan eksitasyonun azalması D) Afferent sinirlerde deşarj frekansının azalması E) Resiprokal innervasyondan dolayı, antagonist kastan agonist kasa doğru olan deşarjın artması Fizyolojinin en temel konularından birisi de refleks yapılardır. Kas dokusundaki refleks bilgilerimizin irdelendiği temel bilgi sorusudur. Golgi tendon organı Ekstrafuzal liflerle ardarda dizilim gösterirler. Kastaki gerimi algılarlar. Kas kasıldığında tendondaki gerim artar. Golgi tendon organı bu gerimi algılar. Gerim bilgisini Ib sinir lifi ile medulla spinalise götürür. Ib lifi omurilikte glisinerjik ara nörondan glisin salgılatır. Glisin, alfa motor nöronu inhibe eder. Böylece kas kasılması sonlandırılır. Bu reflekse ters gerilme refleksi (Golgi tendon refleksiuzama reaksiyonu) adı verilir. Aşırı kasılan bir kasın tendonundaki kopmayı ve kasın yırtılmasını engelleyen reflekstir. Disinaptik bir reflekstir. Golgi tendon refleksinin bir başka fonksiyonu ayrı kas liflerinin oluşturduğu kasılma kuvvetlerini eşitlemektir. Doğru cevap: B

33. Bir gerilme refleksi bir kası uyardığında sıklıkla antagonist kasları da eş zamanlı olarak inhibe eder. Bu olaya ne denir? A) Lateral inhibisyon B) Çapraz ekstensör refleks C) Tökezleme refleksi D) Nosiseptif refleks

9. Düz kas hücreleri, troponin yerine, çok miktarda kalmodulin denen bir düzenleyici protein içerirler. Bu protein dört kalsiyum iyonu ile reaksiyona girmesi açısından troponine benzese de, kasılmayı başlatma biçimi yönünden farklıdır. Doğru cevap: D 35. Aşağıdakilerden hangisinin ATPaz etkisi vardır?

E) Resiprokal inhibisyon Temel bilgi sorusudur. •



Bir grup kasın uyarılması, çoğunlukla başka bir grup kasın inhibisyonuyla birliktedir. Bir gerim refleksi bir kası uyardığında sıklıkla antagonist kasları da eşzamanlı olarak inhibe eder. Bu olaya resiprokal inhibisyon ve bu resiprokal ilişkiye neden olan nöron devresine de resiprokal inervasyon denir.

A) Dihidropiridin reseptörleri B) Aktin C) Miyozin başı D) Tropomiyozin E) Distrofin Temel bilgi sorusudur. •

Kas kasılması sırasında; akson ucuna uyarı geldiğinde voltaj kapılı Ca kanalları açılır.

Doğru cevap: E



Kalsiyum akson içine girer ve a s e tilk o lin in ekzositozuna neden olur.

34. İskelet kasının kasılması sırasında aşağıdaki basamaklardan hangisi gerekli değildir?



Asetilkolin, kas membranındaki nikotinik Ach reseptörüne tutunur.

A) İskelet kası hücresi depolarizasyonu B) Sarkoplazmik retikulumdaki kalsiyum kanallarının açılması C) Kalsiyum’un troponin C'ye bağlanması



Asetilkolin kanalı açılır ve hücre içine Na iyonları girer. Na iyonu çizgili kasta depolarizasyonu başlatan iyondur.



Kas membranında önce motor son plak potansiyeli oluşur.



Sinaptik çukur bitiminde aksiyon potansiyeli oluşur (bol Na kanalı nedeniyle).



Depolarizasyon dalgası T tübülleri ile hücre içine yayılır.



T tübülündeki dihidropiridin (DHP) reseptörü uyarılır.



1. Aksiyon potansiyeli motor sinir boyunca kas lifindeki sonlanmasına kadar yayılır.

DHP reseptörü sarkoplazmik retikulumdaki ryanodin kanalını (Ca kanalı) açar.



2. Her sinir ucundan nörotransmiter olarak az miktarda asetilkolin salgılanır.

Sarkoplazmik retikulumların sisternalarında bol Ca iyonu bulunur.



3. Kas lifi membranında etki gösteren asetilkolin, membrandaki asetilkolin kapılı kanalları açar.

Kalsiyum sarkoplazmik retikulumda kalsekestrinle depolanır.



Kanal açılınca Ca sitoplâzmaya boşalır. Hücre içinde Ca iyonu artar. Ca, kasılmayı sağlayan iyondur.



Ca iyonları sitoplâzmada Troponin C’ye bağlanır. Ca troponin C’ye bağlanınca, troponin döner.



Troponin I ve onu takiben Troponin T yerinden döner.



Troponin T’ye bağlı olan tropomiyozin de aktin üzerindeki yerinden ayrılır.



Böylece miyozinin bağlanacağı aktif bölgeler açığa çıkar.

D) Kalsiyum’ un kalmodulin’e bağlanması E) Aktinin tropomiyozin tarafından örtülü miyozin bağlanma bölgelerinin açığa çıkması Temel fizyolojik mekanizma bilgisi sorgulanmaktadır. Kas Kasılmasının Genel Mekanizması Kas kasılmasının başlangıç ve oluşum basamakları:

4. A setilkolin kanallarının açılması, kas lifi membranından çok miktarda sodyum iyonunun içeri girmesini sağlar. Bu olay kas lifinde aksiyon potansiyelini başlatır 5. Aksiyon potansiyeli sinir membranında olduğu gibi kas lifi membranı boyunca da yayılır. 6. Aksiyon potansiyeli kas lifi membranını depolarize eder ve kas lifi içine doğru yayılarak, sarkoplazmik retikulumdan kalsiyum iyonlarının miyofibrile serbestlemesine neden olur. 7. Kalsiyum iyonları, kasılma olayının esası olan filamentlerin kaymasını sağlayan, aktin ile miyozin filamentleri arasındaki çekici güçleri başlatır. 8. Sonra, saniyenin bölümleri içinde kalsiyum iyonları sarkoplazmik retikuluma geri pompalanır.



Miyozin başı aktif bölgeye bağlanır.



F-aktin miyozin başının ATPaz etkinliğini artırır.



Miyozin başının ATPaz etkinliği için Mg iyonuna ihtiyaç vardır. Burada aktin kofaktör rolü oynar.



Miyozin başı, ATP’yi ADP ve inorganik fosfata

KAS FİZYOLOJİSİ

287

KAS FİZYOLOJİSİ

288

ayırır. Kas gevşek iken, miyozinin baş-boyun açısı 90 derecedir.

Kas dokusu ve kullandığı enerji kaynakları ile ilgili bir soru daha...



Pi (fosfor) kompleksten ayrıldığında, miyozin başboyun açısı 90 dereceden 50 dereceye düşer.

Kas Kasılması İçin Enerji Kaynakları



Böylece aktin ve miyozin flamentleri birbirleri üzerinden kayar. (Kayan filaman teorisi). Miyozin başından ADP de ayrılınca, açı 45 dereceye düşer ve kayma işlemi sonlanır.



Kas lifinde mevcut olan yaklaşık 4 milimolarlık ATP konsantrasyonu, tam kasılmayı ancak 1-2 saniye sürdürebilir.



ATP ADP’a yakıldıktan sonra, ADP saniyenin bölümleri içinde yeniden ATP oluşturmak üzere refosforile edilir.



Bu refosforilasyon için birkaç enerji kaynağı vardır ATP’yi yeniden oluşturmak için kullanılan ilk enerji kaynağı ATP’a benzer bir yüksek enerjili fosfat bağı taşıyan fosfokreatindir.



Fosfokreatinin yüksek enerjili fosfat bağı, ATP'dakinden biraz daha yüksek miktarda serbest enerjiye sahiptir. Fosfokreatinin yıkılması ile açığa çıkan enerji, birfosfat iyonunun ADP’a bağlanmasını ve yeni ATP oluşturulmasını sağlar.



Bununla birlikte, total fosfokreatin miktarı da ATP miktarının ancak 5 katı kadardır.



ATP ve fosfokreatini yeniden oluşturmak için kullanılan ikinci önemli enerji kaynağı, kas hücrelerinde depolanmış olan glikojendir.



Glikojenin pirüvik asit ve laktik aside hızlı yıkımı sonucunda açığa çıkan enerji ile ATP yeniden sentezlenir. Üçüncü ve son enerji kaynağı oksidatif metabolizmadır.



Bu, oksijenin çeşitli hücresel besin maddeleri ile birleşerek ATP oluşturması demektir.



Kas tarafından uzun süreli kasılmada kullanılan enerjinin yüzde 95'inden fazlası bu kaynaktan elde edilir.

Doğru cevap: C 36. Kas kontraksiyonu için gerekli enerji kaynakları ile ilgili olarak hangisi yanlıştır? A)

as kontraksiyonu için gerekli olan enerji, ilk olarak ATP tarafından sağlanır.

B) ADP’nin ATP’ye yeniden fosforilasyonu için kullanılan fosfokreatin, kaslara saatlerce yetecek enerji sağlar. C) Oksidasyon mekanizmalarına göre glikoliz, enerji ihtiyacının giderilmesinde daha hızlı bir şekilde çalışır. D) Glikoliz ile elde edilen enerji, kaslara sadece saniyelerle ifade edilebilen sürede yeterlidir. E) Kasların kontraksiyonu için harcanan kimyasal enerjinin elde edilen işe olan oranı (verim) yaklaşık %20-25’tir. Kas kasılması sırasında kullanılan enerji kaynaklarının sorgulandığı bir sorudur.

İSKELET KASINDA ENERJİ KAYNAĞI •

istirahatte ATP neden sentezlenir: Serbest yağ asidi



Egzersizde birinci saniye içinde biten enerji kaynağı: ATP





Kısa süreli egzersizde 5-6 saniye süreyle yeterli olan: Kreatin fosfat

Kullanılan besin maddeleri karbohidratlar, yağlar ve proteindir.





Egzersiz devam ederse (Hızlı kasta): Anaerobik glikoliz

Birçok saat süren uzun süreli maksimal kas aktivitesinde enerjinin büyük kısmı yağlardan elde edilir.



Ancak, 2-4 saat süren periyodlarda enerjinin en az yarısı glikojen tükenmeden önce depolanmış glikojenden gelir.

(kas glikojeninden ATP eldesi) (Laktik asit açığa çıkar ve ağrı oluşur) •

Ağır egzersizde (yavaş kasta): O ksidatif fosforilasyon (mitokondride sitrat döngüsü) Maratoncu en çok hangisini enerji için kullanır: Serbest yağ asidi

Doğru cevap: B 37. Bir 100 metre yarışı sırasında kaslar için gerekli ATP nin en büvük kısmı aşağıdaki kaynakların hangisinden gelir? A) Kreatin fosfat B) Kas glikojeninin laktata dönüşmesi C) Kas glikojeninin C 02 ye dönüşmesi D) Karaciğer glikojeninin C 02 ye dönüşmesi E) Yağ asitlerinin C 02 ye dönüşmesi

Doğru cevap: A 38. Aktin ile miyozin arasındaki etkileşim ve ATP hidrolizi ile sonuçlanan eksitasyon-kontraksiyon bağlantısı için hangisi yanlıştır? A) Troponin-tropomiyozin kompleksi aktin miyozine bağlanır.

yokluğunda

B) Kalsiyum iyonları troponin T’ye bağlanır. C) Kalsiyum iyonlarının ortamda fazla miktarda bulunmasi aktin-miyozin etkileşimi için gereklidir. D) iskelet kasında sarkoplazmik salınmasından sorumludur.

retikulum,

Ca

E) Miyozin filamentinin baş kısmında ATPaz aktivitesi vardır. Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.

289

Miyozin başının kas kasılması için temel olan diğer bir özelliği ATPaz enzimi olarak fonksiyon görmesidir, bu özellik başın ATP’ı yıkmasını ve ATP’nin yüksek enerjili fosfat bağlarından elde edilen enerjiyi kasılma işlemini enerjilendirmek için kullanmasını sağlar.

Aktin Filamenti

Aktin, tropomiyozin ve troponin Aktin filamentinin belkemiği, çift sarmal F-aktin protein molekülüdür. Çift F-aktin sarmalındaki ipliklerin her biri, G-aktin moleküllerinden oluşmuştur. Her G-aktin molekülüne bir ADP molekülü tutunmuştur. Bu ADP moleküllerinin, kas kasılması sırasında aktin filamentlerinin miyozin filamentlerinin çapraz köprüleriyle etkileştiği aktif bölgeler olduğu düşünülmektedir.



Dinlenme durumunda tropomiyozin molekülleri aktin ipliklerinin aktif bölgelerini kapatır, aktin ile miyozin arasında kasılmaya neden olacak çekimi engeller.



Troponin herbiri kas kasılmasının kontrolünde özgül bir rol oynayan, zayıf bağlı üç protein altbiriminden oluşmuş bir komplekstir.



Troponin I (miyozinin aktin ile etkileşimini inhibe eder) aktin için,



Troponin T (troponin molekülünün diğer kısımlarını, tropomiyozin molekülüne bağlar.) tropomiyozin için,



Troponin C (kasılmayı başlatan Ca2* için bağlanma noktaları içerir.) ise kalsiyum iyonları için kuvvetli affiniteye sahiptir. Troponinin kalsiyum iyonlarına kuvvetli affinitesi kasılma işlemini başlatır.

39. İskelet kasında kasılmayı başlatan iyon olan Ca*2 için bağlanma noktaları içeren yapı aşağıdaklerden hangisidir? B) Tropomyozin D) Troponin I

E) Troponin C Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.

Tropomiyozin: •

F-aktin sarmalının etrafına spiral olarak sarılmıştır. Dinlenme durumunda tropomiyozin molekülleri aktinin aktif bölgelerini kapatır. Aktin ile miyozin arasında kasılmaya neden olacak çekimi engeller. Böylece; miyozin aktine bağlanamaz ve kas gevşek kalır.

Troponin: •

Aktine bağlanır. Aktin-miyozin etkileşimini inhibe eder. Troponin l'nın en yoğun olduğu doku miyokarddır. Troponin I yüksekliği miyokard

enfarktüsü için spesifiktir.



Kasılmayı başlatan Ca’un bağlandığı bölgedir.

Troponin-T: •

Troponin molekülünün, tropomiyozine bağlandığı bölgedir.

Miyozin: •

Baş kısmı kasılma sırasında F-aktin üzerindeki

aktif noktalara tutunur. •

Miyozin, iki ağır ve dört hafif olmak üzere altı polipeptid zincirinden oluşur.



Miyozin başının ATPaz aktivitesi vardır. Bu özellik başın ATP'yi yıkmasını ve açığa çıkan enerjinin kasılma işlemi için kullanmasını sağlar. Miyozin başının ATPaz etkisi için sitoplâzmada magnezyuma ihtiyaç vardır.

Doğru cevap: E 40. Ca+2’un sinaps bölgesindeki etkisi için aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Presinaptik hücrede yüksek konsantrasyonda bulunur. B) Presinaptik terminalden veziküllerinin salınımını sağlar.

norotransmitter

C) Postsinaptik membranda Na+ geçişini arttınr. D) Presinaptik uçtan salınarak postsinaptik membranda hiperpolarizasyona yol acar.

Doğru cevap: B

A) Miyozin C) Troponin T



Troponin-C:

Aktin filamenti üç protein bileşeninden oluşmuş bir komplekstir.



Troponin-I:

Tropomiyozine tutunmuş olarak bulunur. Troponin üç alt üniteden oluşur:

E) Ekstrasellüler sıvıda konsantrasyonunun artması tetaniye yol açar. Motor son plak ve ilişkili yapılar ile ilgili temel bilgi sorusudur. Nöral membranın iç yüzeyinde lineer dense barlar (koyu çubuklar) vardır. Her yoğun çubuğun iki tarafından membrana penetre olmuş voltaj kapılı kalsiyum kanalları bulunur. Aksiyon potansiyeli terminal boyunca yayıldığı zaman bu kanallar açılır ve çok miktarda kalsiyumun terminal içine diffüze olmasını sağlar. Kalsiyum iyonları asetilkolin veziküllerini etkileyerek, onları nöral membranda yoğun çubuklara yakın bölgelere çeker. Veziküller ve vezikül duvarlarının proteinleri, nöron hücre gövdesinin Golgi aygıtında sentez edilir Veziküller membranla birleşir ve asetilkolini ekzositozla sinaptik aralığa boşaltırlar. Doğru cevap: B

KAS FİZYOLOJİSİ



41. Sinir-kas kavşağında bölümde bulunur?

asetilkolinesteraz

hangi

43. Sinaptik veziküller iskelet kası nöromusküler kavşağına aşağıdaki durumlardan hangisinde salınır?

A) Presinaptik uç A) Motor son plak hiperpolarizasyonunda

B) Postsinaptik hücre sitoplazması C) Akson terminali

B) İskelet kası kısalırken

D) Bazal lamina

C) Sinir terminali ATP salgılarken

E) Plazma

D) Kalsiyum sinir terminaline girdiğinde E) Motor son plak, asetilkolini serbest bıraktığında

Temel bilgi sorusudur. Asetilkolin sinir terminalinin sitoplazmasında sentezlenir ve küçük sinaptik veziküle absorbe edilir. Asetilkolin presinaptik uç ile postsinaptik kas membranı arasındaki sinaptik boşluğu dolduran ince sungerimsi bag dokusu olan, bazal laminaya tutunmuş bulunan asetilkolinesteraz enzimi ile yıkılır. Sinaptik aralıkta bulunan asetilkolinesteraz asetilkolini sinaptik veziküllerden salındıktan sonra yıkar.

Doğru cevap: D

44. İskelet kası nöromusküler kavşağından asetilkolin salındığında aşağıdakilerden hangisi olur? A) Asetilkolin sarkoplazmik retikuluma girer. B) Postsinaptik depolarizasyona neden olur. C) Norepinefrin salgısını engeller

Doğru cevap: D

D) Presinaptik zar inhibe olur. 42. İskelet kasında sarkomerin önleyen elastik protein hangisidir? A) Aktinin C) Desmin

aşırı gerilmesini aşağıdakilerden B) Nebulin D) Distrofin

E) Titin Kas yapısını oluşturan proteinler ile ilgili bilgilerimizin irdelendiği temel bilgi sorusudur.

E) Presinaptik potasyum kanallarını harekete geçirir. Doğru cevap: B

45. Nöromüsküler kavşakta asetilkolinin nöromusküler aralığa ekzositozla boşaltılmasını sağlayan uyarı aşağıdakilerden hangisidir? A) Kas hücre membranında voltaj duyarlı kalsiyum kanallarının açılması B) Sinir hücre membranında voltaj duyarlı kalsiyum kanallarının açılması

KAS YAPISINI OLUŞTURAN PROTEİNLER •

M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir.

C) Kas hücre membranında voltaj duyarlı hızlı sodyum kanallarının açılması



Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir.

D) Sinir hücre membranında voltaj duyarlı hızlı sodyum kanallarının açılması



Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir.



Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan protein nebulin’dir.



Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinindir.



Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.



Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin’dir.



Duchenne müsküler distrofisinde, distrofin proteini yoktur. Bu nedenle kas membran stabilizasyonu sağlanamaz ve dejenerasyon olur. Duchenne, X’e bağlı hastalık olup, genelde 30’lu yaşlarda ölüme sebep olur.



Becker müsküler distrofisinde ise distrofin eksiktir. Bu nedenle daha yavaş dejenerasyon mevcuttur.

Doğru cevap: E

E) Sarkoplazmik retikulumdan sitoplazmaya boşaltılması

kalsiyumun

Ekzositozun temel dinamikleri ile fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

Kas kasılması sırasında; akson ucuna uyarı geldiğinde voltaj kapılı Ca kanalları açılır.



Kalsiyum akson içine girer ve asetilkolinin ekzositozuna neden olur.



Asetilkolin, kas membranındaki nikotinik Ach reseptörüne tutunur.



Asetilkolin kanalı açılır ve hücre içine Na iyonları girer. Na iyonu çizgili kasta depolarizasyonu başlatan iyondur.



Kas membranında önce motor son plak potansiyeli oluşur.



Sinaptik çukur bitiminde aksiyon potansiyeli oluşur (bol Na kanalı nedeniyle).



Depolarizasyon dalgası T tübülleri ile hücre içine yayılır.



T tübülündeki dihidropiridin (DHP) reseptörü uyarılır.

291

DHP reseptörü sarkoplazmik retikulumdaki ryanodin kanalını (Ca kanalı) açar.



Sarkoplazmik retikulumların sisternalarında bol Ca iyonu bulunur.



Kalsiyum sarkoplazmik retikulumda kalsekestrinle depolanır.



Kanal açılınca Ca sitoplâzmaya boşalır. Hücre içinde Ca iyonu artar. Ca, kasılmayı sağlayan iyondur.



Ca iyonları sitoplâzmada Troponin C’ye bağlanır. Ca troponin C’ye bağlanınca, troponin döner.



Troponin I ve onu takiben Troponin T yerinden döner.



Troponin T’ye bağlı olan tropomiyozin de aktin üzerindeki yerinden ayrılır.



Böylece miyozinin bağlanacağı aktif bölgeler açığa çıkar.

47. Nikotinik asetilkolin reseptörlerine karşı otoantikorların oluştuğu hastalık aşağıdakilerden hangisidir? KAS FİZYOLOJİSİ



A) Multiple Sklerozis B) Guillian Barre Sendromu C) Duchenne Muskuler Distrofisi D) Eaton Lambert Sendromu E) Miyastenia Gravis Geçmiş yıllarda TUS ‘ta benzerinin sorulduğu, klinik bilimler soruları arasında da karşılaşılabilecek bir sorudur. •

Akson ucundaki Ca kanallarına karşı otoantikor varsa oluşan hastalık; E a to n -L a m b e rt S e n d ro m u



Nikotinik asetilkolin reseptörlerine karşı otoantikor varsa oluşan hastalık;



Miyozin başı aktif bölgeye bağlanır.



F-aktin miyozin başının ATPaz etkinliğini artırır.



Miyozin başının ATPaz etkinliği için Mg iyonuna ihtiyaç vardır. Burada aktin kofaktör rolü oynar.

Doğru cevap: E



Miyozin başı, ATP’yi ADP ve inorganik fosfata ayırır. Kas gevşek iken, miyozinin baş-boyun açısı 90 derecedir.

48. Aşağıdakilerden hangisi Myastenia gravis için yanlıştır?



Pi (fosfor) kompleksten ayrıldığında, miyozin başboyun açısı 90 dereceden 50 dereceye düşer.



Böylece aktin ve miyozin flamentleri birbirleri üzerinden kayar. (Kayan filaman teorisi). Miyozin başından ADP de ayrılınca, açı 45 dereceye düşer ve kayma işlemi sonlanır.

Doğru cevap: B 46. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde akson ucundaki kalsiyum kanallarına karşı otoantikorlar oluşmuştur? A) Multiple Sklerozis B) Guillian Barre Sendromu C) Duchenne Muskuler Distrofisi D) Eaton Lambert Sendromu E) Miyastenia Gravis Klinik bilimler soruları arasında da karşılaşılabilecek bir sorudur.• •

Akson ucundaki Ca kanallarına karşı otoantikor varsa oluşan hastalık; Eaton-Lambert Sendromu



Nikotinik asetilkolin reseptörlerine karşı otoantikor varsa oluşan hastalık; Miyastenia Gravis

Doğru cevap: D

M iy a ste n ia G r a v is

A) Nikotinik asetil kolin reseptörlerine karşı antikor oluşur. B) Derin tendon refleksleri normaldir. C) Akşama doğru artan kas güçsüzlüğü mevcuttur. D) Denervasyon hipersensitivitesi görülür. E) Semptomatik kullanılır. Temel bilgi sorusudur.

tedavide

antikolinesterazlar

kişilerde asetilkolinle aktive edilen iyon kanallarına karşı antikorların geliştiği bir otoimmün hastalık olarak bilinir. Sinir-kas kavşağında, sinyallerin sinir lifinden kasa iletilememesi nedeniyle paraliziye sebep olur. Miyasteniya gravis genellikle neostigmin veya diğer antikolinesteraz ilaçlarla tedavi edilir. Bunlar sinaptik yarıkta daha fazla asetilkolinin birikmesini sağlar. Paralizili hastaların bazıları, ilaçtan sonraki dakikalar içinde hemen normal fonksiyon görmeye başlayabilir. M iy a ste n iy a g ra v is,

Doğru cevap: D 49. İskelet kasında daha güçlü kasılma cevabı elde edebilmek için daha fazla sayıda kas lifinin kasılmaya katılmasını aşağıdakilerden hangisini tanımlar? A) Multipl lif sumasyonu B) Frekans sumasyonu C) Spasial sumasyon D) Temporal sumasyon E) Uzamsal sumasyon Temel tanım sorusudur.

292

Sumasyon, tek tek sarsılann birleşerek kasın kasılma şiddetini arttırması demektir. Multipl Lif Sumasyonu. Merkezi sinir sistemi kas kasılması için zayıf bir sinyal gönderdiği zaman, önce sayıca az ve küçük kas liflerini içeren motor üniteler uyarılırlar. Sinyalin gücü arttıkça, giderek daha büyük motor üniteler uyarılmaya başlar. Boyut prensibi denen bu özellik önemlidir, çünkü kasılmaların basamak halinde oluşması, büyük güç gerektiğinde kas kuvvetinin dereceli olarak artmasını sağlar. Multipl lif sumasyonunun diğer bir önemli özelliği farklı motor ünitelerin asenkron olarak yönetilmesidir. Frekans Sumasyonu ve Tetanizasyon Tetanizasyon

51. İskelet kasma tek bir uyarı verildiğinde oluşan kasılıp gevşeme olayına ne ad verilir? A) Sarsı

B) Merdiven (Treppe)

C) Temporal sumasyon

D) Spasyal sumasyon

E) Tetanus Doğru cevap: A 52. İskelet kasma gelen iki uyarı arasındaki süre, sarsı süresinin 1/3’ünden daha kısa veya eşit olursa kasta aşağıdaki durumlardan hangisi ortaya çıkar? A) Sarsı

B) Merdiven (Treppe)

C) Temporal sumasyon

D) Spasyal sumasyon

E) Tetani Doğru cevap: E 53. İskelet kasına gelen iki uyarı arasındaki süre, sarsı süresinin 1/3’ünden daha uzun olursa aşağıdaki durumlardan hangisi ortaya çıkar? A) Sarsı B) Merdiven (Treppe) C) Temporal sumasyon D) Spasyal sumasyon E) Tetanus

Stimulasyon hızı (kez/saniye)

Daha önce TUS’ta benzerinin fizyolojik kavram sorusudur.

sorulduğu

temel

Sarsı

Şekil, frekans sumasyonu ve tetanizasyonun prensiplerini göstermektedir. Solda düşük frekanslı stimulasyonda birbiri ardına oluşan tek sarsılar gösterilmiştir. Daha sonra frekans artarken her yeni kasılmanın bir öncekinin üstüne bindiği bir noktaya ulaşılır. Sonuçta ikinci kasılma kısmen birinciye eklenir, total kasılma gücü frekansla birlikte giderek artar. Frekans belli bir kritik değere ulaştığında, ardıl kasılmalar o kadar hızlıdır ki, birbiriyle kaynaşır ve kasılma tamamen düzgün ve devamlı olur. Buna tetanizasyon denir. Kasılma gücü maksimumuna ulaştıktan sonra frekansın daha fazla artması kasılma gücünü artırmaz. Aksiyon potansiyelleri arasında kas sarkoplazmasında yeterince kalsiyum iyonu bulunduğu için, kasılma hali aksiyon potansiyelleri arasında da devam eder. Doğru cevap: A 50. Birçok presinaptik hücrenin, tek bir postsinaptik hücreyi aynı anda uyarmasını aşağıdakilerden hangisi tanımlar? A) Multipl lif sumasyonu C) Spasyal sumasyon

B) Tetani D) Temporal sumasyon

E) Treppe Doğru cevap: C

iskelet kasına tek bir uyarı verildiğinde, iskelet kası kasılıp gevşer. Bu kasılıp gevşemeye sarsı adı verilir. Kasılıp gevşeme için gereken süreye ise sarsı süresi denir. Bu süre kastan kasa değişmek üzere 30-50 msn kadardır. Su m asyo n

Sumasyon, tek tek sarsıların birleşerek kasın kasılma şiddetini artırmasıdır. Daha güçlü kasılma için daha fazla kas lifinin kasılmaya katılmasına multipl lif sumasyonu denir. Sp asy al Su m asyo n

Birçok presinaptik hücre, bir postsinaptik hücreyi aynı anda uyarırsa, bu uyaranlar postsinaptik hücrede birikir. Bu olaya spasyal (uzamsal) sumasyon denir. İskelet kasına verilen uyaran şiddeti artırıldığında kasılmaya katılan motor ünite sayısı artar. T e m p o ra l s u m a s y o n

iskelet kasında aksiyon potansiyeli 2 -5 msn kadar sürmektedir. Aksiyon potansiyeli 2-5 msn sürdüğü için, iskelet kası bu aralıkla uyarılabilir. Böyle bir uyarım yapılırsa, kasılmalar üst üste biner ve zaman içinde birikirler. Bu olaya temporal sumasyon adı verilir. T e ta n i

Kasa ard arda verilen iki uyarı arasındaki süre, sarsı süresinin 1/3’ünden daha kısa veya eşit olursa kasılmalar birleşir. Motor ünitenin maksimum kasılması sağlanmış olur. Buna tetani adı verilir.

İk in c il H a b e r c i S i s t e m i O la r a k M e m b r a n F o s f o li-

Bir kasa, kası tetanize etmeyecek frekansta uyarı verilirse, her bir kas sarsışında oluşan kuvvet giderek artar. Buna merdiven (Treppe) olayı adı verilir, iki uyarı arasındaki süre, sarsı süresinin 1/3’ünden daha uzundur.

p id le r i



Bazı hormonlar, reseptörlerin iç uzantılarına bağlı olan fosfolipaz C enzimini hareket geçiren transmembran reseptörleri aktive ederler.



Bu enzim de hücre membranındaki bazı fosfolipidlerin özellikle fosfatidil inositol bifosfat (PIP2) iki ayrı ikinci haberci ürünlerine inositol trifosfat (IP3) ve diasilgliserol (DAG)’e parçalanmasını katalizler.



IP3 mitokondri ve endoplazmik retikulumdan kalsiyum iyonlarını hareket geçirir ve kalsiyum iyonları da düz kas kontraksiyonu, salgı hücrelerinden salgılama değişiklikleri gibi ikinci habercinin bütün özgün etkilerini başlatır.



DAG, protein kinaz C (PKC) enzimini aktive eder. Protein kinaz C de hücre cevabına yol açan çok sayıda proteinin fosforilasyonunu sağlar. Bu etkilerin yanısıra, DAG’ın lipid bölümünü oluşturan ve prostaglandinlerin ve diğer lokal hormonların ön maddesi olan araşidonik asit vücuttaki birçok dokuda çok sayıda etkilere yol açar.

Doğru cevap: B 54. Bir kasın ürettiği gücün miktarı artırılabilir?

hangisi

ile

A) Hücre dışı Mg iyonu arttığında B) Hücre dışı Na iyonu azaldığında C) Hücre içi Ca iyonu arttığında D) Asetilkolinesterazın etkinliği arttığında E) Hücre dışı K iyonu arttığında Temel bilginin irdelendiği fizyoloji sorusudur. •



İskelet kas kasılmaları arasındaki aralık küçük olduğunda bu iki ardışık kasılma tarafından üretilen güç (birikmeye) uğrar. Kasılmalar arasındaki aralık ne kadar kısa ise sumasyonun (frekans sumasyonu) niceliği o kadar büyük olacaktır. Azami sumasyona tetanus adı verilir. Hücre dışı Ca+2da azalma, iskelet kas liflerinin uyarılabilirliğini arttıracak fakat kasılma gücü üzerine herhangi bir doğrudan etkisi bulunmayacaktır. Mg+2 derişiminde artış iskelet kas uyarılabilirliğini azaltacaktır. Asetilkolin esteraz etkinliğinin artışı, Ach’in hidrolizini şiddetlendirir ve kas kasılmasının başlama olasılığını azaltır.

Doğru cevap: D 56. İskelet kas lifleri hakkında hangisi doğrudur? A) Kalın filamanlar miyozin, ince filamanlar aktindir. B) Miyozin filamantları içeren aydınlık bantlara I bantları adı verilir. C) I bantları, polarize ışıkta anizotropik görünüm verirler. D) A bantları izotropiktir. E) Her iki A bandı arasına bir sarkomer denir.

Doğru cevap: C 55. Ca iyonu sarkoplazmik retikulumdan hangisi sayesinde salınır? A) Diasil gliserol

B) G protein

C) Fosfolipaz C

D) inozitol trifosfat

Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •

Işık mikroskobunda kas lifleri açık ve koyu bantlar halinde ardışık sıralanan enine çizgilenmeler gösterir. Koyu olarak gözlenen bantlar A bandı (anizotrop) olarak isimlendirir; açık gözüken bantlar ise I bantları (izotrop, yani polarize ışık altında değişmeyen) olarak adlandırılır.



Elektron mikroskopta her I bandının Z çizgisi denilen enine koyu bir çizgiyle ikiye ayrıldığı gözlenir.



Kasılabilir yapının yinelenen en küçük parçası olan sarkomer bir Z çizgisinden diğer Z çizgisine uzanan kısımdır.



Filamentöz proteinlerden oluşan Z diski, miyofibriller arasında çapraz uzanır ve kas lifi boyunca ilerleyerek bir miyofibrili diğerine bağlar.



a-Aktinin proteini, aktini Z çizgilerine bağlar.



Kalın filamanlar; sarkomerin orta bölümünde, A bandını oluştururlar.



ince filamanlar, kalın filamanlar arasında bir uçları Z çizgisine tutunmuş şekilde, onlara parelel olarak uzanır.



A bandının ortasında H bandı olarak isimlendirilen daha açık bir alan vardır.



Burası sadece miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alana karşılık gelir.

E) Adenilat siklaz Temel bilgi sorusudur.



DAG + IFs.

Sitoplazma Aktif protein kinaz C Protein - PO„

I

Hücre Cevabı

MHPG (3-metoksi 4-hidroksi fenil glikol) Periferde => VMA (Vanilmandelik asit) Doğru cevap: D

ELEKTROFİZYOLOJİ VE OTONOM SİNİR SİSTEMİ

393

ELEKTROFIZYOLOJI VE OTONOM SİNİR SİSTEMİ

394

132. Postgangliyonik parasempatik sinir ucundan salınan nörotransmitter aşağıdakilerden hangisi tarafından hidrolize edilir?



Sitoplazmadasentezlenenasetilkolini, sitoplazmadan vezikül içine alan veziküler pompayı inhibe eden ilaç: Vezamikol



Kolin geri atımındaki pompayı inhibe eden ilaç Hemikolinyum’dur



Asetilkolin sinaptik aralıktan akson ucuna asetilkolin olarak geri alınamaz.



Sinaptik aralıkta yıkılan asetilkolin, kolin + asetat’a ayrılır.



Kolin tekrar akson ucuna geri alınır ve tekrar asetikolin sentezinde kullanılır



Kolin geri ahırımdaki pompayı inhibe eden ilaç Hemikolinyum’dur

A) Monoamin oksidaz B) Kolin asetiltransferaz C) Asetilkolinesteraz D) Katekol - O - metil transferaz E) Fenil etanolamin - N - metil transferaz Otonom sinir sistemindeki transmitterlerin neler olduğunun ve nasıl yıkıldıklarının bilinmesini ölçen bir soru Postgangliyonik parasempatik sinir ucundan salınan nörotransmitter asetilkolindir.

Doğru cevap: B

Asetilkolinin eliminasyonu: •

Sinaptik aralıkta asetilkoliniprimer olarak yıkan enzim asetilkolinesteraz’dır.



Bir saniyede 10 bin Ach molekülünü parçalar.



Bu enzim asetilkolini, kolin ve asetata ayırır.



Psödokolinesterazenzimi de plazmada bulunur ve Ach’i daha yavaş parçalar.



Postgangliyonikkolinerjik nöronlardan VİP de salınır.



V İP ’in, asetilkolininpostsinaptik kolaylaştırdığı düşünülüyor.

etkilerini

A) Hemikolinyum C) Kokain

alan

C) Beta2 D) ACh nikotinik E) ACh muskarinik Doğru cevap: D

asetilkolini veziküler

A) Asetilkolin - Nöronal nikotinik B) Asetilkolin - Musküler nikotinik C) Asetilkolin - Muskarinik tip 1

B) Tiramin D) Trisiklik antidepressanlar E) Vezamikol

D) Norepinefrin - Alfal adrenerjik reseptör E) Norepinefrin - Betal adrenerjik reseptör Otonom sin ir sistem inteki transm itterleri ve reseptörlerini bilmeyi ölçen bir soru

Doğru cevap: E 134. Kolin pompasını inhibe eden ilaç aşağıdakilerden hangisidir? A) Hemikolinyum C) Betadon

A) Alfa 1 B) Betal

137. Adrenal medulladan katekolamin salıverilmesine yol açan transmitter-reseptör İkilisi aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru cevap: C 133. Aşağıdakilerden hangisi sitoplazmadan vezikül içine pompayı inhibe eder?

136. Adrenal medulladan hangi uyarıyla noradrenalin ve adrenalin salınır?

B) Fizostigmin D) Kokain

E) Süksinil kolin

1. S em patik S in ir S istem i: •

Birinci sıra nöronları



Bu nöronlar om urilikte torakolum bar kolonu oluştururlar.



Bu nedenle sempatik sisteme torakolumbar sistem de denir.



Sempatik gangliyonlar aortun çevresinde paraaortik bölgede bulunurlar.



En büyük sempatik gangliyon aort bifurkasyonunda bulunan Zucker-Kandel gangliyonudur.



Sempatik preganglionik nörondan salınan mediatör asetilkolindir.



Sempatik postgangliyoner nöronların çoğu adrenerjiktir, ancak istisnaları vardır.



Çünkü ter bezleri, piloerektör kaslar ve bazı kan damarlarının sempatik postgangliyonik lifleri kolinerjiktir.

Doğru cevap: A 135. Sinir ucunda uptake’e uğramayan aşağıdakilerden hangisidir? A) Noradrenalin C) Dopamin

B) Asetilkolin D) Serotonin E) Guanetidin

Transmitter maddelerin neden sentezlendiği, sentezde hız kısıtlayıcı basamakları, nasıl yıkıldıkları ve yıkım ürünleri Fizyoloji, Biyokimya ve Farmakolojiden sorulabilen sorulardır

arasında bulunur.

Adrenal medulla özelleşmiş bir sempatik gangliyondur. •



Adrenerjik reseptörler ve fonksiyonu

Asetilkolin, adrenal m edulladaki nikotinik reseptörleri uyarır ve kana katekolaminleri salgılatır. Adrenal medulla salgısının %80’i epinefrin, %20’si norepinefrindir.

A lfa re s e p tö rle r • Vazokonstriksiyon (1)

• Vazodilatasyon (P2)

• İris dilastasyonu (a1)

• Kalbin hızlanması (P1- p2)

• İntestinal relaksasyon

• Kalp kasında gerim artması (p i)

• İntestinal sfinkter kontraksiyonu (a1)

Doğru cevap: A 138. Aşağıdaki yapılardan hangisini inerve eden sempatik sistemin postsinaptik nöronlarının bir kısmı kolinerjik diğer kısmı adrenerjiktir?

Beta re s e p tö rle r

• Pilomotor kontraksiyon («1) • Mesane sfinkteri kontraksiyonu (a1)

• Renin salınımında artış (P1) • İntestinal relaksasyonu (P2) • Uterus relaksasyonu (p2)

A) Ekrin ter bezleri

• Lipolizininhibisyonu (a2)

• Bronkodilatasyon (p2)

B) Kalp miyokart hücreleri C) Kıl folikül hücreleri

• İnsülin salınımımn inhibisyonu (a2)

• Kalori oluşum (p2)

D) Adrenal medulla hücreleri E) iskelet kas damarları

• Renin salınımımn inhibisyonu ( t •

Bronşlar Pankreas

• iskelet kası • Pankreas

p3 ! p<

• Yağ hücreleri, KC hücreleri • Miyokard ve SA nodül

Doğru cevap: E



GlukojenolizGlikoneogenez



Dilatasyon

• Glukagon salınımı •

K’un hücre içine alimim artar



İnsülin salınımında artma



Lipoliz, glikojenoliz



Pozitif inotrop ve kronotrop

ELEKTROFİZYOLOJİ VE OTONOM SİNİR SİSTEMİ

399

SANTRAL SINIR SİSTEMİ 1.

Üçüncü ventrikül aşağıdaki yapıların hangisinden gelişir? A) Telensefalon B) Diensefalon C) Mezensefalon D) Rhombensefalon E) Myelensefalon

Doğru cevap: B 2.

Aşağıdaki yapılardan kesesidir?

hangisi

primer

4.

Lateral ventriküiler hangisinden gelişir?

aşağıdaki

A) Telensefalon C) Mezensefalon

B) Diensefalon D) Rhombensefalon

E) Myelensefalon Beyin boşlukları ve yapıları ile geliştikleri vezikülleri sorgulayan embriyoloji sorusu... •

beyin

Lateral ventriküiler, telensefalondan gelişirler.

“Beynin Embriyolojik Gelişimi” başlıklı tabloya bakınız.

A) Prosensefalon

Doğru cevap: A

B) Diensefalon C) Mezensefalon

5.

Nöral plak ne zaman nöral tübe dönüşür? A) 1. hafta C) 3. hafta

D) Myelensefalon E) Metesefalon

B) 2. hafta D) 4. hafta E) 8. hafta

Doğru cevap: A 3.

yapıların

Aquaductus serebri hangisinden gelişir?

aşağıdaki

yapıların

Nöral plak, nöral tüp ve notokord yapıları her zaman sorulabilecek bilinmesi gerekli embriyolojik yapılar...

Merkezi Sinir Sistemi (MSS)

A) Telensefalon B) Diensefalon



3. haftada ektodermin kalınlaşmasıyla nöral plak gelişir.

C) Mezensefalon D) Rhombensefalon



Notokord, ektodermin nöral plağa farklılaşmasını indükler.

E) Myelensefalon



Bu olayda Shh sinyal molekülleri olarak rol alır.



Nöral plak, 4. haftada nöral tüpe dönüşür.

Doğru cevap: C

Doğru cevap: D Beynin Em briyolojik Gelişimi E rişkinde Gelişen B oşluklar

Sekonder V e z ik ü lle r

E rişkinde Gelişen Yapılar

Telensefalon

Serebral hemisferler, kaudat, putamen, amygdaloid, klaustrum, lamina terminalis, bulbus olfactorius, hippocampus

Lateral ventriküiler

Diensefalon

Epitalamus, subtalamus, talamus, hipotalamus, mamiller cisimler, nörohipofiz, pineal gland, globus pallidus, retina, iris, siliyer cisim, optik sinir (II. CN), chiasma opticum, tractus opticus

3. ventrikül

Mezensefalon

Orta beyin

Aquaductus serebri

R hom bensefalon

Metensefalon

Pons, serebellum

4. ventrikül üst bölümü

(Arka beyin)

Miyelensefalon

Medulla oblongata

4. ventrikül a lt bölümü

Miyelensefalon sonrası kısım

Medulla spinalis

P rim e r V e zikü lle r

Prosensefalon (Ön beyin)

M ezensefalon (Orta beyin)

401

Ektodermin nöral plağa farklılaşmasını indükleyen yapı aşağıdakilerden hangisidir?

9.

B) Somitler D) Nöral oluk

A) Krista nöralis C) Notokord

Aşağıdaki yapılardan hangisi utrikular kısmından gelişir?

otik

A) Kemik labirent

B) Sakkulus D) Spiral organ

C) Yarım daire kanalları

E) Kloaka

kesenin

E) Otolit

Doğru cevap: C

Doğru cevap: C

7.

10. Yüzey ektoderminden otik kesenin gelişmesi ne zaman gerçekleşir?

Aşağıdaki yapılardan hangisi organogenesis sırasında primer indüktör görevi yapar? A) Somit C) Yolk kesesi

B) Notokord

A) 1. hafta

D) Primitif yarık

C) 3. hafta

B) 2. hafta D) 4. hafta E) 8. hafta

E )Lens Notokordun temel görevinin sorgulandığı bir embriyoloji sorusu...

Otik kese ve gelişme embriyolojik olarak zamanının sorgulandığı bir sorusu..

N o to ko rd U zantısı ve N o to ko rd

Otik kese 4. haftada yüzey ektodermden gelişir.



• •



Embriyonun primordiyal longitudinal eksenini belirleyen ve sertlik veren; kas, iskelet, intervertebral disk ve merkezi sinir sisteminin gelişimi için gerekli sinyallerin oluşumunu sağlayan bir embrionik yapıdır. Notokord erken dönemdeki embriyoda primer uyaran olarak görev yapar. Gelişm ekte olan notokord üstünde uzanan embriyonik ektodermin kalınlaşmasını ve merkezi sinir sisteminin (MSS) primordiyumu olan nöral plağın oluşumunu uyarır. Primitif çizgi boyunca içeri giren ve bunun sonucu olarak mezodermal hücre özellikleri kazanan bazı mezenşimal hücreler prim itif düğüm ve çukurdan kraniyale doğru göç eder ve orta çizgide notokord uzantısı olarak bilinen hücresel bir kordon oluştururlar.



Bu uzantıdan kısa zamanda bir lümen oluşur ve notokord kanalı adını alır.



Notokord, ektodermin altında bulunur. Ektodermi nöral sulkus yönünde indükler. Nöral sulkus kapanarak nöral tüp oluşur.





Kese, iç kulağın membranöz labirentini oluşturur.



Otik kese utrikuler ve sakkuler kısım olarak ikiye ayrılır



Utrikular kısımdan, utrikulus, yarımdaire kanalları ve endolenfatik kanal gelişir.



Saccular kısımdan, sacculus ve koklear kanal gelişir.



Koklear kanaldan, spiral organ gelişir.



Kemik labirent ve membranöz labirent komşu mezenkimden gelişir.



Timpan boşluğunun mastoid, antrum ve farengeotimpanik tüp epiteli, 1. yutak kesesi endoderminden gelişir.

Doğru cevap: D 11. Elektrolitlerle ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Kan kalsiyumu azalırsa nöron daha kolay uyarılır B) Hipermagnezemide uyarılma zorlaşır C) Hiperpotasemide uyarılma kolaylaşır D) Hiperkalsemide tetani ve konvulsiyonlar görülür

indüksiyon, bir dokunun, yanıt veren bir doku veya hücre grubunu uyarmasını tanımlayan karmaşık bir süreçtir. Yapılan araştırmalar sonunda, notokordal yapıdan ve daha sonra notokorddan salgılanan bazı maddelerin, nöral tabaka gelişimi için primer indüktör görevi yaptığı anlaşılmıştır. Lensler ise sekonder indüktör olarak fonksiyon görürler.

Doğru cevap: B 8.



Aşağıdaki yapılardan hangisi koklear kanaldan gelişir? A) Utrikulus

B) Sakkulus

C) Yarım daire kanalları E) Otolit Doğru cevap: D

D) Spiral organ

E) Hipopotasemide hücre içinden dışına K*un kaçışı artar Sinir sistem i ve iyonların fizyolojik etkierinin sorgulandığı temel bir soru...

İYO NLARIN SİNİR VE İSKELET KASI UYARILM ASINA ETKİLERİ Hiperkalsemi ve hipermagnezemide uyarılma zorlaşır: •

Ca ve Mg iyonları +2 yüklü oldukları için, negatif yüklü membran proteinlerine bağlanırlar.



Voltaj kapılı Na kanalları da protein yapıda oldukları için bu bağlanmadan etkilenirler.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

6.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

402



Daha fazla Ca ve Mg voltaj kapılı Na kanallarının dış yüzüne bağlanınca, + yüklü Na iyonlarını iterler.



Üçüncü ventriküldeki özelleşmiş ependim hücrelerine tanisit denir.



Böylece Na iyonlarının hücre içine girişi zorlaşır ve uyarılma da zorlaşmış olur.



Bu hücreler, çevresindeki hücrelere zonula okludensler ile bağlanmışlardır.



Bu nedenle, kalsiyum iyonlarına “zar baskılayıcı” (stabilize edici) iyon denir.



Diğer ependimal hücreler arasındaki bağlantı tipi ise desmozomdur.

Hipokalsemi ve hipomagnezemide uyarılma kolaylaşır: •

Na’un hücreye girişi kolaylaşacağı için uyarılma kolaylaşır.



Bu nedenle hipokalsemide Chvostek belirtisi, Trousseau belirtisi, karpopedal spazm, ebe eli, balerin ayağı, tetani ve konvülziyonlar oluşur.

Doğru cevap: B 13.



Hücre dışında K artar ve hücre içinden dışına K kaçışı azalır. Yani hücre hipopolarize olur, eşik değere yaklaşır (Örneğin, -70mV’dan -60mV’a). Böylece hücre kolay uyarılır hale gelir.

C) Oligodentroglia D) Astrosit E) Mikroglia Nöroglia hücreleri ve embriyolojik kökenlerinin sorgulandığı embriyoloji sorusu... Glia Hücre Tipi

Hipopotasemide •

Hücre dışında K azalır ve hücre içinden dışına K kaçışı artar.



Yani hücre hiperpolarize olur, eşik değerden uzaklaşır (Örneğin, -70 mV’dan -90mV’a). Böylece hücre zor uyarılır hale gelir.

Kökeni

Yeri

Temel İşlevleri

Schvvann hücresi

Nöral tüp

Periferik sinirler

Miyelin yapımı, elektrik yalıtımı

O lig o d en d ro sit

Nöral tüp

Merkezi sinir sistemi

Miyelin yapımı, elektrik yalıtımı

Doğru cevap: D 12. Koroid pleksusları oluşturmak üzere modifiye olan hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Schvvann C) Oligodentroglia

Nöral tüp

Merkezi sinir sistemi

Ependim h ücresi

Nöral tüp

Merkezi sinir sistemi

Merkezi sinir sisteminin boşluklarının döşenmesi

M ikro g lia

Kemik iliği

Merkezi sinir sistemi

Makrofaj aktivitesi

E) Mikroglia

Ependim Hücreleri •

Beyin ventriküllerini ve omurilik orta kanalını döşeyen alçak prizmatik epitel hücreleridir.



Bazı yerlerde ependim hücreleri beyin omurilik sıvısının hareketini kolaylaştıracak olan titrek tüylere sahiptir.



Değişik bölgelerde BOS üretmek üzere modifiye olmuşlardır.



Modifiye ependimal hücreler ve bunlarla ilişkili kapillerler birlikte boşluğa sarkarak koroid pleksusları oluştururlar.

• •

Koroid pleksus oluşumunda ependim hücrelerine pia mater komşuluk etmektedir. Koroid pleksusları döşeyen ependim hücreleri, BOS sentezinden çok, plazmanın süzülüp ventriküle geçmesinden sorumludur.

Yapısal destek, onarım işlemleri,

A s tro s it

B) Ependim D) Astrosit

Nöroglia hücrelerinden, ependimal hücrenin sorgulandığı temel bir fizyoloji sorusu...

hangisinin

A) Schvvann B) Ependim

Hiperpotasemide •

Aşağıdaki nöroglia hücrelerinden kökeni nöral tüp değildir?

Kan-beyin engeli, metabolik değiş tokuş

Mikroglia, kemik iliği kökenlidir. Doğru cevap: E 14.

Santral sinir sisteminde makrofaj özellikli hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Schvvann

B) Ependim

C) Oligodentroglia

D) Astrosit E) Mikroglia

Nöroglia hücreleri ve temel görevlerinin sorgulandığı bir soru...

Mikroglia •

Sinir dokusunda mononükleer fagositik sistem kapsamına giren fagositik hücrelerdir.



Kemik iliğindeki öncül hücrelerden köken alırlar.

16. Merkezi sinir sisteminde miyelin kılıf yapımından sorumlu nöroglial hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Schvvan

B) Ependim

C) Oligodentroglia

D) Astrosit



Diğer glial hücreler gibi ektodermden değil, mezodermden gelişirler.



Erişkin MSS'de inflamasyon ve onarımda görev alırlar.

Nöroglia hücreleri ve temel görevlerinin sorgulandığı bir soru...



Nötral proteazlar ve oksidatif radikaller üreterek bunları salgılarlar.

Oligodendroglialar



PSS’nde glial hücrelerden sadece Schvvann hücreleri ve satellit hücreler bulunur.

E) Mikroglia



MSS’de miyelin yapımından sorumludurlar.



Bu açıdan analoğudur.

Doğru cevap: E



Schvvann hücrelerinden farklı olarak birden fazla aksonun miyelinizasyonuna katılabilirler.

15. Sinir sisteminde boşlukları döşeyen nöroglial hücre aşağıdakilerden hangisidir?



Ektodermden gelişirler.



Astrositlerden daha küçük hücrelerdir.



Oligodendroglialar, astrositler gibi uzun uzantılara sahip değildir.

A) Schvvann B) Ependim C) Oligodentroglia D) Astrosit



Uzantıları az sayıda ve kısadır.



Oligodendroglialar hem gri cevherde, hem de beyaz cevherde yaygın olarak bulunurlar.



Gri maddede nöron gövdesine yakın olarak yerleşmişlerdir.

E) Mikroglia Nöroglia hücreleri ve temel görevlerinin sorgulandığı bir soru...

Ependim Hücreleri •

Beyin ventriküllerini ve omurilik orta kanalını döşeyen alçak prizmatik epitel hücreleridir.



Bazı yerlerde ependim hücreleri beyin omurilik sıvısının hareketini kolaylaştıracak olan titrek tüylere sahiptir.



Değişik bölgelerde BOS üretmek üzere modifiye olmuşlardır.



Modifiye ependimal hücreler ve bunlarla ilişkili kapillerler birlikte boşluğa sarkarak koroid pleksusları oluştururlar.



Koroid pleksus oluşumunda ependim hücrelerine pia mater komşuluk etmektedir.



Koroid pleksusları döşeyen ependim hücreleri, BOS sentezinden çok, plazmanın süzülüp ventriküle geçmesinden sorumludur.



Üçüncü ventriküldeki özelleşmiş ependim hücrelerine tanisit denir.



Bu hücreler, çevresindeki hücrelere zonula okludensler ile bağlanmışlardır.



Diğer ependimal hücreler arasındaki bağlantı tipi ise desmozomdur.

Doğru cevap: B

PSS’deki Schvvann hücresinin

Doğru cevap: C 17. Periferik sinir sisteminde miyelin kılıf yapımından sorumlu nöroglial hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Schvvann

B) Ependim

C) Oligodentroglia

D) Astrosit E) Mikroglia

Nöroglia hücreleri ve temel görevlerinin sorgulandığı bir soru... Glia Hücre Tipi

Kökeni

Yeri

Temel İşlevleri

Schvvann hücresi

Nöral tüp

Periferik sinirler

Miyelin yapımı, elektrik yalıtımı

Oligodendrosit

Nöral tüp

Merkezi sinir sistemi

Miyelin yapımı, elektrik yalıtımı

Astrosit

Nöral tüp

Merkezi sinir sistemi

Yapısal destek, onarım işlemleri, Kan-beyin engeli, metabolik değiş tokuş

Ependim hücresi

Nöral tüp

Merkezi sinir sistemi

Merkezi sinir sisteminin boşluklarının döşenmesi

Mikroglia

Kemik iliği

Merkezi sinir sistemi

Makrofaj aktivitesi

Doğru cevap: A

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

403

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

404

18. Kan-beyin bariyerinin yapısına katılan ve ekstrasellüler potasyum seviyesinin düzenlenmesinde görev alan glia hücresi aşağıdakilerden hangisidir?

Bazı astrositler, kapiller endotel hücreleri kapsayan genişletilmiş perivasküler ayaksı uzantılar ve sıkı bağlantılar geliştirirler, böylece kan-beyin bariyerine katılırlar.



Astrositler in vitro adrenerjik reseptörleri, aminoasit reseptörlerini (GABA) ve peptid reseptörlerini (natriüretik peptid, Anjiotensin II, endotelinler, VİP ve tirotropin salgılatıcı hormon) bulundurur.

A) Oligodendrosit



B) Mikroglia C) Satellit hücresi D) Astrosit



Fibröz ve protoplazmik astrosit çeşitleri vardır.

E) Ependim hücresi



Fibröz astrositlere spider hücresi de denir.



Astrositler ve oligodendroglialar birlikte makroglia olarak adlandırılır. Ektodermden gelişirler.

Nöroglia hücreleri ve temel görevlerinin sorgulandığı embriyoloji sorusu...

Astrositler •

Doğru cevap: D

Glia hücreleri içinde sayısı en fazla ve en büyük olanıdır.



Astrositler, destekleme işlevine ek olarak nöronların iyonik ve kimyasal ortamını kontrol eder.



Merkezi sinir sistemi hasar gördüğünde astrositler çoğalarak yara iyileşme dokusu oluştururlar.



Yani gliozise neden olan hücre astrosittir.



Bazı astrositler, kapiller endotel hücreleri kapsayan genişletilmiş perivasküler ayaksı uzantılar ve sıkı bağlantılar geliştirirler, böylece kan-beyin bariyerine katılırlar.



20. Aşağıdaki hücrelerden hangisi merkez sisteminde gliozisten sorumludur?

sinir

A) Schvvann

B) Ependim

C) Oligodentroglia

D) Astrosit E) Mikroglia

Nöroglia hücreleri ve temel özelliklerinin sorgulandığı bir soru...

Nörogfial hücreler: •

Oligodentroglia: MSS de miyelin yapımı

Astrositler in vitro adrenerjik reseptörleri, aminoasit reseptörlerini (GABA) ve peptid reseptörlerini (natriüretik peptid, Anjiotensin II, endotelinler, VİP ve tirotropin salgılatıcı hormon) bulundurur.



Schvvan: PSS de miyelin yapımı



Mikroglia: Makrofaj özellikli hücre. En küçük glial hücre.



Fibröz ve protoplazmik astrosit çeşitleri vardır.



Ependim: Boşlukları döşer



Fibröz astrositlere spider hücresi de denir.





Astrositler ve oligodendroglialar birlikte makroglia olarak adlandırılır. Ektodermden gelişirler.

Astrosit: Kan beyin bariyerine katılır. En büyük nöroglial hücredir. Giozisten sorumludur.

Doğru cevap: D

Astrositler •

Glia hücreleri içinde sayısı en fazla ve en büyük olanıdır.



Astrositler, destekleme işlevine ek olarak nöronların iyonik ve kimyasal ortamını kontrol eder.



Merkezi sinir sistemi hasar gördüğünde astrositler çoğalarak yara iyileşme dokusu oluştururlar.

C) Oligodentroglia



Yani gliozise neden olan hücre astrosittir.

D) Astrosit E) Mikroglia



Bazı astrositler, kapiller endotel hücreleri kapsayan genişletilmiş perivasküler ayaksı uzantılar ve sıkı bağlantılar geliştirirler, böylece kan-beyin bariyerine katılırlar.



Astrositler in vitro adrenerjik reseptörleri, aminoasit reseptörlerini (GABA) ve peptid reseptörlerini (natriüretik peptid, Anjiotensin II, endotelinler, VİP ve tirotropin salgılatıcı hormon) bulundurur.



Fibröz ve protoplazmik astrosit çeşitleri vardır.

19. Glial hücrelerin hangisidir?

en

büvüaü

aşağıdakilerden

A) Schvvann B) Ependim

Nöroglia hücreleri ve temel özelliklerinin sorgulandığı bir soru...

Astrositler •

Glia hücreleri içinde sayısı en fazla ve en büyük olanıdır.



Astrositler, destekleme işlevine ek olarak nöronların iyonik ve kimyasal ortamını kontrol eder.



Merkezi sinir sistemi hasar gördüğünde astrositler çoğalarak yara iyileşme dokusu oluştururlar.



Yani gliozise neden olan hücre astrosittir.



Fibröz astrositlere spider hücresi de denir.



Astrositler ve oligodendroglialar birlikte makroglia olarak adlandırılır. Ektodermden gelişirler.

Doğru cevap: D

405

almayan

hücre

Beyin Kodeksinin Tabakaları Beyin kodeksinin gri maddesi altı tabakadır:

A) Kupffer hücresi

I, moleküler tabaka

B) Mikroglia hücresi

II, dış granüler tabaka

C) Ependim hücresi

III, piramidal hücre tabakası

D) Makrofaj E) T lenfosit

IV, iç granüler tabaka V, büyük piramidal hücre tabakası ve

Nöroglia hücreleri ve temel görevlerinin sorgulandığı bir soru...

Mikroglia •

Sinir dokusunda mononükleer fagositik sistem kapsamına giren fagositik hücrelerdir.



Kemik iliğindeki öncül hücrelerden köken alırlar.



Diğer glial hücreler gibi ektodermden değil, mezodermden gelişirler.



Erişkin MSS’de inflamasyon ve onarımda görev alırlar.



Nötral proteazlar ve oksidatif radikaller üreterek bunları salgılarlar.



PSS’nde glial hücrelerden sadece Schvvann hücreleri ve satellit hücreler bulunur.

Gelen duysal sinyaller önce, IV. tabakadaki nöronları uyarırlar, sonra hem kodeksin yüzeyine doğru hem de daha derin tabakalara doğru yayılırlar.

I. ve il. tabakalar, •

Alt beyin merkezlerinden gelen sinyalleri alırlar ve kodeksin özgül bir bölgesinde kolaylaştırıcı rol oynarlar.



Bu giriş sinyalleri daha çok, ilgili bölgelerin genel uyarılabilirlik düzeyini kontrol eder.

I. ve III. tabakalardaki nöronlar, •

22. Beyne gelen duysal sinyaller, kortekse hangi tabakadan giriş yaparlar? I. ve II. tabaka IV. tabaka

B) III. tabaka D) V. tabaka



Sinir sisteminin daha derin bölümlerine aksonlar gönderirler.



V. tabakadaki nöronlar daha kalındır, bazal gangliyonlar, beyin sapı ve omurilik gibi uzak alanlara kontrol sinyallerini sağlarlar.



VI. tabakadan çıkan aksonlar, serebral kodeksten talamusa geribildirim sinyalleri sağlamak üzere talamusa uzanırlar. Bunlar, talamusa giren duysal sinyallerin uyarılma düzeyini kontrol eden serebral kodeks sinyallerini taşır.

E) VI. tabaka Doğru cevap: C 23. Serebral kodeksten talamusa giden sinyaller, beyin kodeksinin hangi tabakasından çıkarak talamusa giderler? A)

I. tabaka

C)

III. tabaka

Korpus kallozum aracılığıyla beynin karşı tarafındaki ilgili kısımlarına aksonlar gönderirler.

V. ve VI. tabakalardaki nöronlar,

Doğru cevap: C

A) C)

VI, polimorfik füziform hücre tabakası

B) II. tabaka D) V. tabaka

Doğru cevap: B 25. Aşağıdaki yapılardan hangisi kafatasının periostu ile devam eder? A) Dura mater C) Pia mater

E) VI. tabaka Doğru cevap: E

B) Araknoid D) Beyin parankimi

E) Glia hücre katmanları 24. Korpus kallosum aracılığı ile beynin karşı tarafındaki ilgili kısımlarına giden aksonlar, hangi tabaka/tabakalarda bağlantı kurarlar?

Beyin zarları ve özelliklerini bilmemizi gerektiren bir soru...

MENİNKSLER (BEYİN ZARLARI) A) Sadece II. tabaka B) I. ve III. tabakalar C) Sadece IV. tabaka D) IV. ve V. tabakalar E) Sadece VI. tabaka Serebral korteks tabakaları ve fonksiyonlarını sorgulayan bir soru...



Dış içe doğru meninksler üç tabakadan oluşur: Dura mater, araknoid ve pia mater



Araknoid ve pia mater, birbirine bitişiktir ve genellikle piaaraknoid adı verilen tek bir zar olarak kabul edilir.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

21. Kemik iliğinden köken aşağıdakilerden hangisidir?

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ



Sinir dokusuna oldukça yakın yerleşmesine karşın sinir hücreleri ya da sinir lifleri ile temas etmez.

Doğru cevap: A 26. Aşağıdakilerden içerir?

hangisi

kan

beyin

bariyeri

A) Subfornikal organ B) Organum vaskulozum lamina terminalis C) Pineal bez D) Anterior hipofiz E) Posterior hipofiz Sirvumventrikülerorganların neler olduğunu sorgulayan bir soru...

Sirkümventriküler Organlar:

Dura Mater •

En dıştaki katmandır.



Kan beyin bariyeri olmayan bölgelerdir.



Hepsinde pencereli kapillerler vardır.



Geçirgenlikleri nedeniyle bunların “kan-beyin engelinin dışında” oldukları söylenir.



İnce bir subdural aralıkla araknoidden ayrılır.



Sıkı (tıkız) bağ dokusundan oluşur ve kafatasının periosteumu ile devam eder.

1. Arka hipofiz (nörohipofiz) ve komşu hipotalamusun median eminensinin ventral parçası,



O m uriliği saran dura mater, omurganın periosteumundan epidural boşluk ile ayrılır.

2. Area postrema,



Burası ince duvarlı venler, gevşek bağ dokusu ve yağ dokusu içerir.



Dura materin iç yüzeyi, omuriliğin dış yüzeyinde olduğu gibi mezenkim kökenli tek katlı yassı epitelle örtülüdür.

Araknoid •

İki bileşenden oluşur.



Biri dura materle temas halindeki tabaka, diğeri ise pia mater ile bu tabakayı birbirine tutturan trabekül sistemidir.



Trabeküller arasındaki boşluklar beyin omurilik sıvısı ile dolu olan ve subdural aralıktan tamamen ayrı olan subaraknoid aralığı yapar.

3. Organum vaskülozum lamina terminalis (OVLT, supraoptik krista) 4. Subfornikal organdır (SFO). Doğru cevap: D 27. Aşağıdaki nörotransmitterlerden aminoasit yapıdadır? A) GABA (Gama aminobütirik asit) B) Dopamin C) Epinefrin D) Asetilkolin E) Serotonin Doğru cevap: A



Subaraknoid aralık, merkezi sinir sistemini travmadan koruyan hidrolik bir yastık oluşturur.



Subaraknoid aralık beyin ventrikülleri ile bağlantılıdır.



Araknoid, tek katlı yassı epitelle örtülüdür.



Bazı bölümlerde araknoid dura mater içindeki venöz sinüslerde sonlanan kıvrımlaşmalar oluşturacak şekilde dura materi delerek geçer.

Doğru cevap: D

Bu kıvrımlaşmalar venlerin endotel hücreleri ile örtülür ve araknoid villuslar adını alır.

29.

• •

Araknoid villuslar, beyin omurilik sıvısını, venöz sinüslerde bulunan kana geri çekerler.

Pia Mater •

Çok sayıda kan damarı içeren gevşek bir bağ dokusudur.

hangisi

28.

Anandamid yapısal nörotransmitterdir?

olarak

A) Amin

ne B) D)

C) Nükleotid

tür

bir

Aminoasit Yağ asidi

E) Peptid

Aşağıdaki nörotransmitterlerden monoamin yapıda değildir? A) C)

Histamin Epinefrin

B) Dopamin D) Asetilkolin E)

Doğru cevap: E

hangisi

Aspartat

Aşağıdaki nörotransmitterlerden nükleotid yapılıdır?

hangisi

T a b lo : hlö r o t r a n s m it t e r le r

I

A m in y a p ılıla r

• Epinefrin • Norepinefrin • Dopamin • Serotonin • Histamin • Asetilkolin

A m in o a sit y a p ılıla r

• GABA • Glisin • Glutamat • Aspartat

A) GABA B) Glutamat C) Glisin D) Aspartat E) Adenozin Doğru cevap: E 31.

Aşağıdaki nörotransmitterlerden hangisi peptid yapıda değildir?

I

................

A) Oksitosin

N U kle o tit y a p ılıla r

B) Dopamin C) Endorfin

• ATP • Adenozin

Yağ asidi tü re v le ri

• Anandamid (araşidonik asit türevi)

D) Kolesistokinin

H ipotalam ohipofizer horm onlar: • ADH • Oksitosin • ACTH • GH • TRH • GnRH

E) Gastrin Doğru cevap: B 32.

Aşağıdaki nörotransmitterlerden hangisi peptid yapıda değildir? A) Somatostatin B) ATP C) Büyüme hormonu D) Nöropeptid Y

Endojen opioid horm onlar: • Enkefalin • Endorfin • Dinorfin

E) Gastrin P e p tit y a p ılıla r

Doğru cevap: B 33.

SANTRAL SINIR SİSTEMİ

30.

Aşağıdaki nörotransmitterlerden hangisi amino asit yapıda değildir? A) GABA

Taşikininler: • SP • CGRP, • Nörokinin A • Nöropeptit Y Barsak horm onları: • VIP • Kolesistokinin • Gastrin • insülin • Somatostatin

B) Glisin C) Adenozin D) Glutamat E) Aspartat Doğru cevap: C 34.

Aşağıdaki nörotransmitterlerden hangisi peptid yapıdadır? A) GABA

B) Glisin

C) Gastrin

D) Glutamat E) Aspartat

Doğru cevap: C 35.

Aşağıdaki nörotransmitterlerden reseptörü iyon kanalıdır? A) Asetilkolin nikotinik

Nörotransmitterlerin yapıtaşı olarak hangi gruptan olduğunu sorgulayan bir soru...

B) Asetilkolin muskarinik C) Dopamin D2 D) Dopamin D3

Gastrin peptid yapıda bir transmitterdir.

E) Norepinefrin

Diğer dördü ise amino asit yapıdadır.

Doğru cevap: A

hangisinin

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

408

36. Aşağıdaki nörotransmitterierden reseptörü iyon kanalıdır? A) C)

Asetilkolin muskarinik Serotonin 5HT3

hangisinin

38.

B) Dopamin D2 D) Dopamin D3

Aşağıdaki serotonin reseptörlerinden hangisi hücrelerdeki etkisini diğerlerinden farklı bir yolla gösterir? A) 5HT1

B )5HT2

C) 5HT3

E) Norepinefrin

D )5HT4 E) 5HT5

Doğru cevap: C 37. Aşağıdaki nörotransmitterierden reseptörü iyon kanalı değildir? A)

Asetilkolin Nikotinik

C)

Glutamat Kainat

hangisinin

Serotonin reseptörlerinden sadece 5HT3 iyon kanalıdır.

B) Serotonin 5HT3 D) Norepinefrin Alfa-1

E) GABA-A Nörotransmitterlerin hangi reseptörünün iyon kanalı oarak hareket ettiğini bilmemizi ölçen bir soru.... Norepinefrin reseptörleri iyon kanalı değildir.

SEROTONİN

Nörotransmitterler ve Reseptörleri Transm itter

A setilkolin

Dopamin

N orepinefrin

5HT

Adenozin

GABA

5HT1B

tcAMP

5HT1D

tcAMP

t K

5HT2A

t IP3, DAG

t K

5HT2C

t IP3, DAG

İkincil Haberci

Kanallardaki e tk ile r

5HT3

İyon Kanalı

Nikotinik

İyon kanalı

t Na

5HT4

tcA M P

M1

t IP3, DAG

M2 (kardiyak)

tcAMP

M3

t IP3, DAG

M4 (glandular)

tcAMP

M5

t IP3, DAG

D1, D5

t cAMP

D2

tcAMP

D3,D4

tcAMP

t K

T IP3, DAG

t K t K, t Ca

61

tcAMP tcAMP

5HT1A

tcAMP tcAMP

5HT1D

tcAMP

t K

5HT2A

î IP3, DAG

t K

5HT2C

t IP3, DAG

5HT3

İyon kanalı

5HT4

tcAMP

A1

tcAMP

A2

tcAMP

39. Motor son plak bölgesinin doğal transmitteri aşağıdakilerden hangisidir? A) Epinefrin

t K, t Ca

tcAMP

t cAMP

Doğru cevap: C

( t Ca

d2A, o2B,o2C

63

t Na

t Ca

a1A, o1B,c1D

62

t K

tC a 't K

5HT1B

B) Norepinefrin C) Asetilkolin D) Kürar E) GABA Motor son plakta bulunan nörotransmitter, kas ve sinir fizyolojisinin önemli bir konusu. Asetilkolini sorgulayan temel bir fizyoloji sorusu...

t K



Sempatik ve parasempatik sistemin birinci sıra nöronlarından ve parasempatik sistemin 2. sıra nöronlarından oluşur.



Bu nöronların gangliyonlardaki ya da nöroefektör kavşaklardaki akson vakalarından salıverilen ve sinaptik aşırımdan sorumlu olan nörotransmiter asetilkolindir.

t Na

I]

ASETİLKOLİN •

Beyinde ponto-mesensefalik kolinerjik kompleks de dahil olmak üzere bulunur.



Uyku-uyanıklık durumunun düzenlenmesi, öğrenme ve hafızada etkilidir.



Motor kodeksin büyük piramidal hücreleri ve bazal gangliyonlardaki birçok nöron ACh’i kullanırlar.

iyonotropik AMPA, Kainate

İyon kanalı

t Na

NMDA

İyon kanalı

t Na, Ca

GABAA, GABAC

İyon kanalı

tc ı-

GABAB

t IP3, DAG

tK,Ca

İkinci habercisi verilmeyenler, iyon kanalı etkinliğinde olan reseptörlerdir.

Doğru cevap: D

tcAMP

Reseptör

Metabotropik Glutamat

5HT1A

Doğru cevap: C

40. Aşağıdakilerden hangisi kendine güven, moral yüksekliği ve öforiden sorumludur?

SSS’de noradrenalinin majör metaboliti MHPG (3metoksi-4-hidroksifenilglikol)’dir. Noradrenalin;

C) Asetilkolin D) Kurar

Kendine güven, moral yüksekliği ve öforiden sorumludur.

E) GABA

*

Doğru cevap: B 41. Amfetaminler ve kokain, aşağıdakilerden hangisinin sinaptik geri alimim bloklayarak öforizan etki yaparlar? A) Histamin

B) Asetilkolin

C) Kürar

D) Noradrenalin

Doğru cevap: B 44. Hücre gövdeleri rafe magnus çekirdeğinde bulunan sinirlerin akson uçlarından salman transmitter aşağıdakilerden hangisidir? A) Endorfin C) Glisin

E) GABA Doğru cevap: D

A) Fenilefrin C) Metoksamin

B) Amfetamin D) Klonidin

Doğru cevap: D 45. Halusinojen olarak istismar edilen madde olan LSO (Lizerjik asid dietilamin) beyinde hangi serotonin reseptörlerine bağlanarak bu etkinliği gösterir? A) 5HT1

E) Terbutalin

C) Asetilkolin

B)5HT2

C) 5HT3

Doğru cevap: B

A) Enkefalin

B) P maddesi D) Serotonin E) Enkefalin

42. Aşağıdaki sempatomimetik ilaçlardan hangisi sinir uçlarından biyojenik aminlerin salıverilmesine ve santral sinir sisteminde stimülasyona neden olur?

43. Kokainin etki hangisidir?

Am fetam inler ve kokain, noradrenalin ile dopaminin sinaptik geri alimim bloklayarak öforizan etki yaparlar.

D)5HT4 E) 5HT5

mekanizması

aşağıdakilerden B) Adrenerjik D) GABAminerjik

Doğru cevap: B 46. Eksikliğinde depresyon, ambivalans eğilimler, uykusuzluk gibi bozukluklar ortaya çıkan transmitter aşağıdakilerden hangisidir?

E) Dopaminerjik Kokainin etki yolunun bilinmesinin ölçüldüğü bir soru NOREPİNEFRİN •

Norepinefrin salgılayan nöronlar özellikle ponstaki lokus seruleusta yer alırlar.



Uzantılarını beyinde geniş alanlara göndererek beynin tüm aktivitelerini ve uyanıklık düzeyinin artırılması gibi zihinsel faaliyetleri kontrol ederler.



Bu alanların birçoğunda norepinefrin eksitatör reseptörleri, bazılarında ise inhibitor reseptörleri uyarır.

A) Endorfin

B) P maddesi

C) Glisin

D) Serotonin E) Enkefalin

Serotoninin özelliklerini sorgulayan temel bir fizyoloji sorusu...

SEROTONİN (5-hidroksitriptamin; 5-HT) •

Santral sinir sisteminde hipotalamus, limbik sistem, neokorteks, serebellum ve spinal kord parçaları arasında bağlantı sağlayan orta hattaki raphe nukleusunda bulunur.



Ayrıca trombositlerde, sindirim sisteminin miyenterik pleksusunda ve enterokromafin hücrelerde yüksek konsantrasyonda bulunur.



Norepinefrin ve epinefrin, granüllü veziküllerde ATP’ye bağlı olarak bulunurlar.



Bu veziküller aynı zamanda dopamin-p-hidroksilaz, nöropeptid Y ve Kromogranin A denen bir protein içerirler.



Serotonin vücutta esansiyel aminoasit triptofanın dekarboksilasyonu ile oluşur.



Pineal bezde melatonine çevrilir.



Kromogranin tümör markeri olarak kullanılır.





Sürrenal tümörlü hastalarda ve esansiyel hipertansiyonu olanlarda artmış sempatik aktivite

Serotoninin spinal ağrı yollarında daima inhibitor etkisinin bulunduğu, şahsın ruh halini kontrol ettiği ve uykuya neden olduğu bilinmektedir.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

A) Glisin B) Noradrenalin

göstergesi olarak plazmada düzeyi artar.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ



Serotonin, Non-REM uykusundan sorumlu nörotransmitterdir.



Normal davranış kalıbının sürdürülmesi, sıcaklık regülâsyonu, kan basıncı regülâsyonu ve beslenme davranışının düzenlenmesinde rol oynar (iştahı azaltır).



Serotonin anorgazmi oluşturur.



Serotoninin ve reseptörlerinin özelliğini sorgulayan bir nörotransmitter sorusu...

SEROTONİN (5-hidroksitriptamin; 5-HT) reseptörleri •

5-HT2A reseptörleri trombosit agregasyonu ve kas kasılmasında rol oynar.

Bu nedenle antiseratonerjikler deney hayvanlarında orgazmı kolaylaştırır.



5-HT2C reseptörleri zedelendiğinde leptin cevabı azalır ve obezite görülür.



Serotonin, ACTH ve PRLsalınımını artırırken, GnRH salınımını inhibe eder.



5-HT3 reseptörleri nikotinik reseptörler gibi ligand kapılı iyon kanallarıdır.



Serotonin ayrıca, ağrının santral sinir sistemine geçmesini bloke eder.



5-HT3 reseptörleri area postrema ve gastrointestinal sistemde bulunur kusmayla ilişkilidir.



5-HT4 reseptörleri de beyinde ve gastrointestinal sistemde (sekresyon ile peristaltizm i artırır) bulunur.

Serotonin eksikliğinde; •

Depresyon, ambivalans eğilimler, uykusuzluk oluşur.





Yine obsesif kompulsif bozukluk (OKB) hastalarında serotonin eksikliği bilinmektedir.

5-HT6 ve 5-HT7 reseptörleri limbik sistemde yaygın bulunurlar.



5-HT6 reseptörlerinin anti depresanlara kuvvetli afinitesi vardır.



5-HT3 reseptörü iyon kanalıdır.

Serotonin deşarjının artışı; •

Migren krizini tetikler,



Şizofrenide negatif semptomlardan sorumludur.



Ayrıca öfori oluşturur.



Beyinde serotonin reseptörlerine (5 HT2) bağlanarak halusinojen olarak istismar edilen madde LSD’dir (Lizerjik asid dietilamin).

Doğru cevap: E 50. Dopaminin hangi reseptörlerinin aşırı uyarılması şizofreni ile ilişkilidir? A) D1 C) D3

Doğru cevap: D

B) D2 D) D4 E) D5

47. Aşağıdaki reseptörlerin hangisinin zedelenmesinde leptin cevabı azalır ve obezite gözlenir?

Dopamin ve reseptörlerinin özelliğini sorgulayan bir nörotransmitter sorusu...

DOPAMİN A) 5-HT2A B) 5-HT-2C



Dopamin, tirozin amino asidinden yapılır.

C) 5-HT-3 D) 5-HT-4



MAO ve COMT enzimleri ile metabolize edilir.



Yıkılım ürünü HVA (Homovanilik asit)’tir.

E) 5HT-6



Substansiya nigradan kaynaklanan nöronlardan serbestlenir.



Bu nöronların uzantıları, başlıca bazal gangliyonların korpus striatumunda sonlanırlar.



Ayrıca hipotalamustan salınır ve prolaktin sekresyonunu inhibe eder.



Dopaminin etkisi genellikle inhibisyondur.



D2 reseptörlerinin aşırı uyarılması, şizofreni ile ilişkilidir.

Doğru cevap: A



49. Aşağıdaki reseptörlerin hangisinin antidepresanlara kuvvetli afinitesi vardır?

D4 reseptörleri, şizofrenide kullanılan klozapin’e daha duyarlıdırlar. (Klozapin’in ekstrapiramidal yan etkisi azdır).



D3 reseptörleri, nukleus akkumbens’te yaygın bulunur.

Doğru cevap: B 48. Aşağıdaki reseptörlerin hangisi trombosit agregasyonu ve kas kasılmasında rol oynar? A) 5-HT2A

B) 5-HT-2C

C) 5-HT-3

D) 5-HT-4 E) 5HT-6

B) 5-HT-2C D) 5-HT-4

A) 5-HT2A C) 5-HT-3 E)

5HT-6

Doğru cevap: B

411

51. Merkez sinir sisteminde en vavaın eksitatör nörotransmitter aşağıdakilerden hangisidir?

1. Metabotropik reseptörler:

B)Glutamat D) Aspartat



Hücre içi IP3 ve DAG düzeylerini yükselten veya hücre içi cAMP’yi düşüren, G-proteinine kenetli reseptörlerdir.



Özellikle hippokampus ve serebellumda kavşak plastisitesinin oluşumuna katılır.

E) Serotonin Doğru cevap: B 52. Aşağıdakilerden hangisi glutamat iyonotropik reseptörlerinden değildir? A) Kainat

2. İyonotropik reseptörler: •

B) AMPA

C) Quisqualat

D) Famorat E) NMDA

Nikotinik kolinerjik reseptörleri ve GABA reseptörlerine benzeyen iyonotrofik glutamat reseptörleridir. o

Kainat reseptörleri (kainat, yosundan yalıtılmış bir asittir)

o

AMPA reseptörleri (a-amino-3-hidroksi-5metil-4-izoksazol-proprionat, Quisqualat) ve

o

NMDA reseptörleridir (N-metil-D-aspartat).

Doğru cevap: D 53. Aşağıdakilerden hangisi NMDA-glutamat resep­ törünün glutamata cevap verebilmesi için gerekli olan nörotransmitterlerden biridir? (Nisan 2009) A) GABA C) Glisin

B) Asetilkolin



Sinir ve glia hücrelerine glutam at alımı önemlidir.



Çünkü glutamat, hücreleri aşırı uyararak öldürebilen bir eksitotoksindir.



İskemi ve anoksi sırasında glutamat geri alımı inhibe edildiğinden sinir hücresi kaybının arttığına ait kanıtlar vardır.



İskemi, anoksi, hipoglisemi ve travmaya cevaben glutamat düzeyleri aşırı artar.



Glutamat ve bazı sentetik çeşitleri, nöron gövdelerine etki ettiklerinde nöronları öldürecek kadar çok Ca’un hücre içine girmesine yol açar.



Glisin, glutamatın NMDA reseptörünü uyarabilmesini kuvvetlendiren bir transmitterdir.

D)Noradrenalin E) Dopamin

Doğru cevap: C 54. Aşağıdaki reseptörlerden hangisinin uyarılması nöronal hasara sebep olur? A) Dopamin (D1) C) Metabotropik

aşırı

B) NMDA D) GABA-A E) GABA-B

Temel olarak bilinmesi gerekli bir nörotransmitter sorusu... GLUTAMAT •

Birçok duysal yolların presinaptik uçlarında ve kodeksin birçok alanlarında serbestlenir.



Daima eksitasyona neden olur.

Doğru cevap: B 55. Beyinde en vavaın inhibitör nörotransmitter aşağıdakilerden hangisidir? A) GABA C) Aspartat

B) Glutamat D) Norepinefrin E) Serotonin

Doğru cevap: A 56. Beyinde, glutamik asitten sentezlenerek pre ve post sinaptik inhibisyona aracılık eden transmiter madde aşağıdakilerden hangisidir? A ) Asetil kolin B) GABA C) Subtans P D) Noradrenalin E) Histamin Doğru cevap: B

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

A) GABA C) Glisin

Glutamat reseptörleri iki tiptir:

57. GABA aşağıdakilerden hangisinin dekarboksilasyon ürünüdür? A) Dopamin

B) Glutamat

C)Aspartat

D) Glisin



Barbituratlar ve alkol de Cl kanalı üzerinden Cl iletimini arttırır.



GABAA reseptörleri glisin reseptörlerini de bağlayan gephyrin ile ilişkilidir.

Doğru cevap: E

E) Tirozin Doğru cevap: B

61. Omurilikte en vavaın bulunan inhibitör özellikli nörotransmitter aşağıdakilerden hangisidir?

58. Aşağıdaki toksinlerin hangisi santral sinir sisteminde giisin reseptörlerinin kompetitif antagonistidir?

A) GABA B) Glutamat C) Glisin

A) Sitriknin B) Bungarotoksin

D) Aspartat E) Serotonin

C) Batrakotoksin

Doğru cevap: C

D) Apamin E) Tübokürarin

62. Omirilikte inhibitör etkili iken kortekste eksitatör özellik gösteren nörotransmitter aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru cevap: A 59. Benzodiazepinler ve barbütüratlar aşağıdaki reseptörlerden hangisi aracılığıyla anksiyolotik, antikonvulsan, sedatif etkilerini gösterirler? A) GABA-A

B) Kainat

C) Quisqıalat

D) NMDA

A) GABA

B)Glutamat

C) Glisin

D) Aspartat E) Serotonin

Doğru cevap: C

E) AMPA 63. Omirilikte inhibitör etkili iken kortekste eksitatör özellik gösteren glisin, bu eksitatör etkisini hangi reseptörü aktifleyerek gösterir?

Doğru cevap: A 60. GABA, GABAa reseptörü aracılığıyla aşağıdaki iyonlardan hangisinin iletkenliğinde artış sağlayarak anksiyolotik, antikonvulsan ve sedatif etkilere aracılık eder? A) Kalsiyum

A) GABA-A

B) Kainat

C)Quisqıalat

D) NMDA E) AMPA

B) Potasyum

Glisinin eksitatör özelliğinin mekanizmasının bilinmesi irdeleniyor D)Bikarbonat

C) Sodyum E) Klor

GLİSİN

GABA reseptörlerinin iyonlarla ilişkisini bilmeyi ölçen bir soru



SSS’de hem eksitatör hem de inhibitör etkisi vardır.

GAMA-AMİNOBÜTİRİK ASİD (GABA)



Medulla spinalis sinapslarında inhibitör transmiter olarak işlev görür.



Esas olarak beyin sapı ve omurilikte doğrudan inhibisyondan sorumlu ara nöronlardan salınan bir aracıdır.



Medulla spinalis, serebellum, bazal gangliyonlar ve kodeksin birçok alanlarındaki sinir terminalleri tarafından serbestlenir.



Daima inhibisyona neden olur.



Glutamik asit dekarboksilaz (GAD) ile glutamattan sentezlenir.



GABA gibi, Cl iletkenliğini arttırarak etki gösterir.



NMDA reseptöründe glutamata ek olarak glisin bağlanma bölgesi de bulunur.



GABAA ve GABAB, SSS’de yaygın bulunurken,



GABAC neredeyse tamamen retinada bulunur.





GABAC reseptörleri retinadaki hücre iskeletine MAP1B proteini ile bağlanır.

Glisin buraya tutununca NMDA reseptörünü aktifler.





Benzodiazepin, GABAA aracılı Cl iletimini potansiyalize ederler.

Böylece glisin omurilik ve beyin sapında inhibitör bir transmitterken, kortekste eksitatör özellik gösterir.



Glisin, NMDA reseptörlerine bağlandığında onları daha hassas hale getirir.



Böylece anksiyolitik, kas gevşetici, antikonvülsan ve sedatif etki kuvvetlenir.



NMDA reseptörleri üzerine olan etkisiyle beyinde eksitatör bir etki gösterir.



Glisinin etkisi strikinin tarafından antagonize edilir.



Strikinin bu kanalı kapatan zehirdir.



Strikinin verilen deney hayvanlarında medulla spinalis düzeyinde inhibisyon ortadan kalktığı için çırpınma ve aşırı kas etkinliği oluşur.



Getrin (gephyrin) proteini, reseptörü mikrotübüllere bağlayarak, glisin reseptörlerinin kavşaklarda kümelenmesine neden olur.



Benzodiazepin, GABAA aracılı Cl iletim ini potansiyalize ederler.



Böylece anksiyolitik, kas gevşetici, antikonvülsan ve sedatif etki kuvvetlenir.



Barbituratlar ve alkol de Cl kanalı üzerinden Cl iletimini arttırır.



GABAA reseptörleri glisin reseptörlerini de bağlayan gephyrin ile ilişkilidir.

Doğru cevap: D

Doğru cevap: A

64. Aşağıdakilerden hangisi her zaman inhibitör etkili bir nörotransmitterdir?

66. Aşağıdaki nörotransmitter maddelerden hangisinin ağrının santral sinir sistemine geçmesini bloke edeci etkisi bulunur?

A) Asetilkolin B) Norepinefrin

A) Asetilkolin B) Norepinefrin

C) Glutamat

C) Glutamat

D) Serotonin E) Gama-aminobütirik asit (GABA) Eksitatör ve inhibitör özellikli nörotransmitterler bilinm esi gerekli b ir grupiama. Bu gruplamanın sorgulandığı temel bir fizyoloji sorusu... •

GABA eksitatör bir transmitterdir.



Glisin omurilikte inhibitör iken, kodekste NMDA reseptörü aracılığıyla eksitatör özellik gösterebilir.

Doğru cevap: E 65. Gama aminobutirik asit (GABA) aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

D) Serotonin E) Gama-Aminobütirik asit (GABA) Ağrı mekanizması ile ilgili nörotransmitter bilgisinin srogulandığı bir soru... Serotoninin, ağrının santral sinir sistemine geçmesini bloke edeci etkisi bulunmaktadır. SEROTONİN (5-hidroksitriptamin; 5-HT) •

Santral sinir sisteminde hipotalamus, limbik sistem, neokorieks, serebellum ve spinal kord parçaları arasında bağlantı sağlayan orta hattaki raphe nukleusunda bulunur.



Ayrıca trombositlerde, sindirim sisteminin miyenterik pleksusunda ve enterokromafın hücrelerde yüksek konsantrasyonda bulunur.



Serotonin vücutta esansiyel aminoasit triptofanın dekarboksilasyonu ile oluşur.



Pineal bezde melatonine çevrilir.



Serotoninin spinal ağrı yollarında daima inhibitör etkisinin bulunduğu, şahsın ruh halini kontrol ettiği ve uykuya neden olduğu bilinmektedir.



Serotonin, Non-REM uykusundan sorumlu nörotransmitterdir.



Normal davranış kalıbının sürdürülmesi, sıcaklık regülâsyonu, kan basıncı regülâsyonu ve beslenme davranışının düzenlenmesinde rol oynar (iştahı azaltır).



Serotonin anorgazmi oluşturur.



Bu nedenle antiseratonerjikler deney hayvanlarında orgazmı kolaylaştırır.



Serotonin, ACTH ve PRLsalınımını artırırken, GnRH salınımını inhibe eder.



Serotonin ayrıca, ağrının santral sinir sistemine geçmesini bloke eder.

için

A) Motor nöronları hiperpolarize eder ve inhibitör etki gösterir B) Striknin tarafından bloke edilir C) Glisin tarafından bloke edilir D) Alfa motor nöronlardaki inhibitör postsinaptik potansiyel (IPSP) ile ilişkilidir E) Eksitatör etkilidir GABA ve genel özelliklerinin sorgulandığı bir soru... •

GABA, lateral vestibüler nükleus ve serebral ve serebellar kodekslerde hiperpolarizasyona neden olur. Ayrıca striknine dirençlidir.



GABA bir inhibitör transmitterdir.

GAMA-AMİNOBÜTİRİK ASİD (GABA) •

Medulla spinalis, serebellum, bazal gangliyonlar ve kodeksin birçok alanlarındaki sinir terminalleri tarafından serbestlenir.



Daima inhibisyona neden olur.



Glutamik asit dekarboksilaz (GAD) ile glutamattan sentezlenir.



GABAA ve GABAB, SSS’de yaygın bulunurken, GABAC neredeyse tamamen retinada bulunur.



GABAC reseptörleri retinadaki hücre iskeletine MAP1B proteini ile bağlanır.

Serotonin eksikliğinde; • Depresyon, ambivalans eğilimler, uykusuzluk oluşur.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

413

414

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ



Yine obsesif kompulsif bozukluk (OKB) hastalarında serotonin eksikliği bilinmektedir.

Serotorıin deşarjının artışı; • • • •

Migren krizini tetikler, Şizofrenide negatif semptomlardan sorumludur. Ayrıca öfori oluşturur. Beyinde serotonin reseptörlerine (5 HT2) bağlanarak halusinojen olarak istismar edilen madde LSD’dir (Lizerjik asid dietilamin).



Bazofiller ve mast hücreleri histamin ve heparin içerirler.



Histamin, kapiller geçirgenliği artıran bir maddedir.



Histaminerjik nöronların hücre gövdeleri posterior hipotalamusun tubero-m am iller nukleusunda bulunurken aksonları serebral korteks ve spinal kord dâhil olmak üzere tüm beyne yayılır.



Histamin aynı zamanda gastrik mukoza hücrelerinde ve vücut yüzeyleri ile anterior- posterir hipofiz loblarında yaygın olarak bulunan mast hücrelerinde bulunur.

Doğru cevap: D 67. Gama aminobütirik asit hangisinden sentezlenir?

aşağıdakilerden

Histamin reseptörlerinin bilinen üç tipi vardır: •

H1, H2 ve H3 reseptörleri.



Bunlar hem periferik dokularda hem de beyinde bol miktarda bulunurlar.



Sinir sisteminde ilgili nörotransmitterler ve özellikleri bilinmesi gerekli konulardan birisi.

H3 reseptörleri presinaptiktir ve G protein üzerinden histamin ve diğer mediatörlerin salınımını inhibe ederler.



H1 reseptörleri fosfolipaz C'yi aktive eder,

GAMA-AMİNOBÜTİRİK ASİD (GABA)



H2 reseptörleri hücre içi cAMP seviyesini arttırır ve paryetal hücrede asit salgısını uyarır.

A) Asetilkolin C) Glutamat

B) Tirozin D) Serotonin E) Aspartat



• •

Medulla spinalis, serebellum, bazal gangliyonlar ve kodeksin birçok alanlarındaki sinir terminalleri tarafından serbestlenir. Daima inhibisyona neden olur.



Glutamik asit dekarboksilaz (GAD) ile glutamattan sentezlenir. GABAA ve GABAB, SSS’de yaygın bulunurken,



GABAC neredeyse tamamen retinada bulunur.



GABAC reseptörleri retinadaki hücre iskeletine MAP1B proteini ile bağlanır.

• • • •

Benzodiazepin, GABAA aracılı Cl iletim ini potansiyalize ederler. Böylece anksiyolitik, kas gevşetici, antikonvülsan ve sedatif etki kuvvetlenir. Barbituratlar ve alkol de Cl kanalı üzerinden Cl iletimini arttırır. GABAA reseptörleri glisin reseptörlerini de bağlayan gephyrin ile ilişkilidir.

Doğru cevap: C 69. Serotonin reseptörlerinden patogenezinde rol oynar?

hangisi

migren

B) 5-HT1B

A) 5-HT1A C)5-HT1d

D) 5-HT2 E) 5-HT3

Serotonin reseptörlerinin sorgulandığı bir soru...

Serotonin reseptörleri 5-HT1A anksiyolitik etkiden sorumludur. 5-HT1D migren patogenezinde görev alır. Sumatriptan türevi ilaçlar bu reseptör üzerinden etki ederler.

Doğru cevap: C

5-HT2A reseptörleri trombosit agregasyonu ve kas kasılmasında rol oynar.

68. Histaminin hangi reseptörü presinaptik yerleşimlidir ve G proteini üzerinden histamin ve diğer mediatörlerin salınımını inhibe eder?

5-HT2C reseptörleri zedelendiğinde leptin cevabı azalır ve obezite görülür.

A) H1

B)H2

C)H3

5-HT3 reseptörleri nikotinik reseptörler gibi ligand kapılı iyon kanallarıdır.

D)H4 E) H5

5-HT3 reseptörleri area postrema ve gastrointestinal sistemde bulunur kusmayla ilişkilidir.

Histamin reseptörlerinin sorgulandığı bir soru... •

Histaminin H3 reseptörleri presinaptik olarak bulunur ve G proteini üzerinden histamin ve diğer medyatörlerin salınımını inhibe eder.

HİSTAMİN •

Histamin, histidin amino asidinin dekarboksilasyonu ile oluşur.

5-HT3 reseptörü iyon kanalıdır. 5-HT4 reseptörleri de beyinde ve gastrointestinal sistemde (sekresyon ile peristaltizmi artırır) bulunur. 5-HT6 reseptörlerinin anti depresanlara kuvvetli afinitesi vardır.

415



Kanabinoidler, AIDS hastalarında iştah açıcı olarak kullanılırlar.

Kanabinoidler düşük dozda;

Doğru cevap: C

• 70. Aşağıdakilerden hangisi dorsal kökte ağrı iletim yolağında mediatör olarak bulunur? A) Asetilkolin B) Norepinefrin

Öfori, ağrı azalması, konuşkanlık, gevşeme hissiproblem çözme yetisinde azalma, kısa süreli bellekte kötüleşme oluştururlar.

Yüksek dozda ise; •

Kişilik değişikliği ve halisünasyon oluştururlar.



Ayrıca kanabinoidler kemoterapiye bağlı oluşan kusmayı azaltmak ve AIDS hastalarında iştah açıcı olarak kullanılmaktadır.



Periferal dokularda da CB1 reseptörleri bulunur ve bu reseptörlerin bloke edilmesi anandamidin vazodilatatör etkisini azaltır.

P maddesi, dorsal kökte ağrı iletim yolağında mediatör olarak görev yapar.



CB2 reseptörlerinin endojen ligandı palmitoil etanolamide (PEA)dir.

P Maddesi



CB1 reseptörü G protein ilişkili intraselüler cAMP seviyesini düşürür ve serebellum, hipokampus, ve serebral korteks ile santral ağrı yollarında bulunur.

C) P maddesi D) Serotonin E) Gama-Aminobütirik asit (GABA) Ağrı mekanizması ile ilgili nörotransmitter bilgisinin srogulandığı bir soru...



İnce bağırsaklarda, periferik sinirlerde ve SSS’nin birçok kısmında bulunan bir polipeptidtir.



Reseptörünün aktivasyonu, fosfolipaz C yoluyla IP3 ve DAG üretiminde artışa neden olur.

Doğru cevap: E



Spinal kordda primer afferent nöronlarda yüksek konsantrasyonda bulunur. Dorsal kökte ağrı iletim yolağında mediatör olarak görev yapar.

72.

• • • •

C liflerinden salınır ve yavaş ağrının mediatörüdür. Aynı zamanda nigrostriatal sistemde ve hipotalamusta yüksek konsantrasyonda bulunur. Cilde enjekte edilmesiyle ödem ve eritem meydana gelir.



Akson refleksinden sorumlu sinir liflerinden salınan mediatördür.



Bağırsaklarda peristaltizmi etkiler.

Doğru cevap: C

Kusma merkezi nerede lokalizedir? A) Serebral korteks B) Talamus C) Hipotalamus D) Medulla oblongata E) Servikal spinal kord

Sinirsisteminde önemli yapılardan birisinin sorgulandığı bir soru... •

Kusma merkezi, medulla oblongatanın lateral retiküler formasyonunun dorsal bölümünde bulunan Area Postrema’dır.

Doğru cevap: D

71. Mariuana ve esrar bağlayan aşağıdakilerden hangisidir?

reseptör

73. Aşağıdaki duyulardan hangisi dorsal kolon medyal lemniskal sistem ile beyne iletilir?

A) NMDA

B) AMPA-K

A) Ağrı

C) Kainat

D) Quisqualat

C) Gıdıklama

E) Kanabinoid

B) Kaba lokalizasyon D) Cinsel duyular E) Vibrasyon

Sinir sistem inde reseptörler ve özelliklerinin sorgulandığı bir soru...

Doğru cevap: E

Mariuana ve esrar bağlayan reseptör Kanabinoidtir.

74. Aşağıdaki duyulardan hangisi dorsal medial lemniskal sistem ile taşınır?

KANABİNOİDLER •

Tetra hidro kannabinole (THC) marihuanadaki psikoaktif içerik olarak klonlanmıştır.



Bu madde marihuana gibi analjezi, sakinlik, öfori, rüya hali gibi etkilere neden olur.



Reseptörün endojen ligandı bir araşidonik asit türevi anandamiddir.

A) Isı duyuları B) Gıdıklanma duyuları C) Kaşınma duyuları D) Cinsel duyular E) Pozisyon duyuları Doğru cevap: E

kolon

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

5-HT6 ve 5-HT7 reseptörleri limbik sistemde yaygın bulunurlar.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

416

75. Basınç şiddetinin hassas derecelerini değerlendirmekle ilgili basınç duyularını, hassas lokalizasyon gerektiren dokunma duyularını, vibrasyon ve deri üzerindeki hareketleri merkez sinir sistemine ileten duysal yol aşağıdakilerden hangisidir?

Retiküler Aktive edici Sistem (RAS) in temel görevinin sorgulandığı bir soru...

A) Dorsal kolon-medyal lemniskal sistem



Dikkat ve uyanıklıktan sorumlu merkez, Retiküler Aktive edici Sistem (RAS) dir.



RAS aktive edilirse kişi uyuyamaz (teofılin, kafein).



Uykunun oluşumunda da RAS inhibisyonunun sorumlu olduğu, ileri sürülen teorilerdendir.

B) Anterolateral sistem C) Ekstrapiramidal sistem

Retiküler Aktive Edici Sistem: •

Bütün duyu organlarından (göz, yüzeyel duyu, ağrı) ve bazal ganglionlardan veri alır.

Doğru cevap: A



76. Kaba lokalizasyon duyulan, gıdıklanma ve kaşınma duyularını merkez sinir sistemine ileten duysal yol aşağıdakilerden hangisidir?

Kolinerjik ve adrenerjik nöronların bulunduğu RAS, talamusa, limbik sisteme, hipotalamusa ve kodekse projeksiyonlar gönderir.



Bu projeksiyonlar uyanıklık, dikkat ve bilinçten sorumludur.

D) Piramidal yol E) Kortikospinal yol

Retiküler formasyonun kodekse projeksiyonu

A) Dorsal Kolon-Medyal Lemniskal Sistem

B) Anterolateral Sistem C) Ekstrapiramidal sistem D) Piramidal yol E) Kortikospinal yol Doğru cevap: B

Talamus

77. Cinsel duyuları merkez sinir sistemine ileten duysal yol aşağıdakilerden hangisidir?

Retiküler formasyon

A) Dorsal Kolon-Medyal Lemniskal Sistem

B) Anterolateral Sistem C) Ekstrapiramidal sistem

Motor fonksiyon

02S618

R e tik ü le r a k tiv e e d ic i siste m

D) Piramidal yol E) Kortikospinal yol Som atik duyuları ileten yo llar ve özelliklerinin sorgulandığı bir soru...

Anterolateral Sistem

Doğru cevap: B 79. İki nokta diskriminasyonunun en hassas olduğu yer aşağıdakilerden hangisidir?

1. Ağrı 2. Soğuk-sıcak duyularının her ikisini de kapsayan ısı duyulan 3. Kaba lokalizasyon yeteneği olan kaba dokunma ve basınç duyuları 4. Gıdıklanma ve kaşınma duyuları

78. Uyanıklık ve dikkatle ilgili bölge aşağıdakilerden hangisidir? A) Omirilik

B) Retiküler aktive edici sistem C) Beyin sapı D) Hipotalamus E) Serebellum

B) Avuç içi

C) El parmak uçları

D) Dil ucu

E) Kulak memesi İki nokta ayrımı ile ilgili temel bir soru... •

5. Cinsel duyular Doğru cevap: B

A) El sıdı

İki nokta ayırımı duyusu, dilden sonra en fazla el parmaklarının uç kısmında etkilidirler.

Primer Duyu Korteksi •

Duysal kodeks, girus postsentraliste yer alır.



Alan 1,2 ve 3 primer (SI); alan 5 ve 7 ise sekonder somatik (Sil) duyu alanlarıdır.



iki nokta ayrımının en hassas olduğu vücut bölgesi dil ucudur.



iki nokta duyarlılığı dil ucunda 1 mm, parmak ucunda 2 mm, sırtta 70 mm kadardır.



İki nokta duyarlılığını belirleyen faktör, duyusal sinirin reseptif alanının küçüklüğüdür.



Bir duyu sinirinin reseptif alanına giren bütün uyaranlar, aynı sinir tarafından beyne iletilir.



Beyin de bu bölgedeki tüm uyaranları tek bir nokta olarak algılar.

• • • •



Birim alandaki reseptör fazlalığı da o bölgenin hassas olduğunu gösterir.





B e y in p aran k im i a ğ rıy a du yarsızdır.



Ağrıya duyarlı olan meninkslerdir.

Sylvian yarığa yakın ağız ve yüz, Primer motor korteksin orta kısımlarında el ve kol, Beynin üst ucuna yakın gövde, Longitüdinal fıssüre inen kısmında ayak ve bacak temsil edilir. Tüm primer motor korteksin yarısından fazlası el ve konuşma kaslarının kontrolü ile ilgilidir.

Doğru cevap: C

Doğru cevap: D

81. Aşağıdaki arterlerden hangisinin VVernicke afazisine neden olur?

80. Primer motor kortekste en büvük alan kaplayan vücut bölümü aşağıdakllerden hangisidir? A) Omuz

B) Ayak bileği

C) Eller

D) Dirsek

oklüzyonu

A) A. karotis interna B) A. serebralis anterior C) A. serebralis media D) A. koroidalis anterior E) A. communicantes posterior

E) Diz Primer motor korteksin bilinmesi gereken bir özelliğini sorgulayan bir soru...

Afazi ve özelliklerini sorgulayan bir fizyoloji sorusu...

S ER EB R A L KO RTEKS

Sol arteria serebralis medianın proksimal dalının oklüzyonu VVernicke afazisine neden olur. •

Motor korteks girus presentraliste yer alır ve istemli hareketlerin yapılmasından sorumludur. Santral sulkusun önünde frontal lobun ilk kıvrımında uzanır.

Basit, tek eklemle ilgili hareketler: Primer motor alan (4)

• • •

Lateral olarak sylvian yarıktan başlar, yukarıda beynin en üst kısımlarına yayılır ve sonra longitüdinal yarık içindeki derinliğe dalar.

Primer motor alan: Gyrus presentralis Kompleks hareketlerin yapılması: Premotor alan Kopmleks hareketin bilateral planı ve denge: Suplementer motor alan



Primer Motor Korteks • • •



Bu alan, beyin korteksi alanlarının Brodmann sınıflandırmasındaki alan 4’ün karşılığıdır.



Primer somatik duyu alanı: Gyrus postsentralis (3,1,2) Sekonder somatik duyu alanı: Alan 5,7



Konuşma, sözcük oluşturma merkezi: Broca alanı



Betz’in dev hücreleri motor kortekse özgül hücrelerdir.



Genel yorum alanı, entellektüel alan: VVernicke alanı



Motor kortekste en büyük alanı eller (özellikle başparmak) kaplar.





Daha sonra da dil ve dudaklar çok alan kaplar.



Vücut kısımlarının çevreye göre uzaysal konumu: Paryetal korteks iki hemisferi birbirine bağlayan: Corpus callosum



Motor korteks hücreleri dikey kolonlar halinde organize olmuştur.

Doğru cevap: C 82.

Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? A) Basit tek eklemle ilgili hareketler - Primer motor alan B) Kompleks hareketlerin yapılması - Premotor alan C) Vücut kısımlarının çevreye göre uzaysal konumu - Paryetal korteks D) Primer somatik duyu alanı - Girus presentralis E) iki hemisferi birbirine bağlayan - Corpus Callosum

Beyinde temel bölgeler ve işlevlerinin sorgulandığı bir soru... •

Basit, tek eklemle ilgili hareketler: Primer motor alan (

• •

4)

Primer motor alan: Gyrus presentralis Kompleks hareketlerin yapılması: Premotor alan

S A N T R A L S İN İR S İS T E M İ

417

A L S I N I R S İS T E M İ



İnce hareketin bilateral planı ve denge: Supplementer motor alan



Primer somatik duyu alanı: Gyrus postsentralis (3,1,2) Sekonder somatik duyu alanı: Alan 5,7 Konuşma, sözcük oluşturma merkezi: Broca alanı

• • •

Genel yorum alanı, entelektüel alan: VVernicke alanı

86. Primer somatik duyu hangisinde bulunur?

alanı

aşağıdakilerden

A)

Broca

B) VVernicke

C)

Primer motor alan

D) Girus presentralis

E) Girus postsentralis Beyinde temel bölgelerin sorgulandığı bir soru...

Primer Duyu Korteksi

Doğru cevap: D



Duysal kodeks, girus postsentraliste yer alır.



Alan 1,2 ve 3 primer (SI); alan 5 ve 7 ise sekonder somatik (Sil) duyu alanlarıdır.



İki nokta ayrımının en hassas olduğu vücut bölgesi dil ucudur.



İki nokta duyarlılığı dil ucunda 1 mm, parmak ucunda 2 mm, sıdta 70 mm kadardır.



İki nokta duyarlılığını belirleyen faktör, duyusal sinirin reseptif alanının küçüklüğüdür.

Doğru cevap: B



Bir duyu sinirinin reseptif alanına giren bütün uyaranlar, aynı sinir tarafından beyne iletilir.

84.

Omuz ve kollara biçim verdirerek ellerin özgül bir görevi yapacak şekilde yönetilmesi gibi karmaşık hareketlerde görevli kısım aşağıdakilerden hangisidir?



Beyin de bu bölgedeki tüm uyaranları tek bir nokta olarak algılar.



Birim alandaki reseptör fazlalığı da o bölgenin hassas olduğunu gösterir.

A) Primer motor kodeks



Beyin parankimi ağrıya duyarsızdır.

B) Primer duyu kodeksi C) Premotor alan



Ağrıya duyarlı olan meninkslerdir.



Genel yorum ve entelektüel alan VVernicke

D) Suplementer alan



Konuşma, sözcük oluşturma merkezi Broca



Basit tek eklemle ilgili hareketlerle ilgili alan Primer motor alan



Kompleks hareketler ve planlama ile ilgili alan Premotor alan



Primer somatik duyu alanı (3,1,2) Gyrus postsentralis

83.

Aşağıdakilerden hangisi kompleks hareketlerin planlanması ile ilgili alandır? A) Supplementer motor alan B) Premotor alan C) Paryetal kodeks D) Gyrus presentralis E) Gyrus postsentralis

E) Corpus Callosum Doğru cevap: C 85.

A ş a ğ ıd a k ile r d e n h a n g is i ince hareketin bilateral p lan ı ve d e n g e ile ilgili a la n d ır? A)

Suplementer motor alan

B) Premotor alan C) Paryetal kodeks

Doğru cevap: E

D) Girus presentralis E) Girus postsentralis

87. Konuşma ve sözcük oluşturma aşağıdakilerden hangisidir? A) Broca alanı

Beyinde temel bölgeler ve işlevlerinin sorgulandığı bir soru... •

İn c e h a re k e tin bila tera l S u p p le m e n t e r m o to r alan

planı

B) VVernicke alanı C) Primer motor alan

ve d en ge:

D) Gyrus presentralis E) Gyrus postsentralis

Suplementer Motor Alan • • • •

Premotor alanın hemen üzerinde ve esas olarak longitüdinal fissürde yer alır. Üst frontal kodeksin üzerine birkaç santimetre uzanır. Bu alanın uyarılması ile elde edilen kasılmalar sıklıkla tek taraflı değil, çift taraflıdır. Örneğin, uyarılma sıklıkla her iki elin eşzamanlı olarak kavrama hareketine yol açar.

Doğru cevap: A

merkezi

Beyinde temel bölgeler ve işlevlerinin sorgulandığı bir soru... •

Basit, tek eklemle ilgili hareketler: Primer motor alan (4)



Primer motor alan: Gyrus presentralis



Kompleks hareketlerin yapılması: Premotor alan



ince hareketin bilateral planı ve denge: Supplementer motor alan

419

Primer somatik duyu alanı: Gyrus postsentralis (3,1,2)

89. Aşağıdakilerden hangisi genel yorum alanı ve

entelektüel alandır?



Sekonder somatik duyu alanı: Alan 5,7



Konuşma, sözcük oluşturma merkezi: Broca alanı

B) VVernicke alanı



Genel yorum alanı, entelektüel alan: VVernicke alanı

C) Primer motor alan

A) Broca alanı

D) Gyrus presentralis

Doğru cevap: A

E) Gyrus postsentralis

88. Basit, tek eklemle ilgili hareketlerin yapılmasından sorumlu alan aşağıdakilerden hangisidir? A) Broca

B) VVernicke

C) Primer motor alan

D) Gyrus presentralis

E) Gyrus postsentralis Beyinde temel bölgeler ve işlevlerinin sorgulandığı bir soru... •

Basit, tek eklemle ilgili hareketler: Primer motor alan (4)

Beyinde temel bölgeler ve işlevlerinin sorgulandığı bir soru... • •

Doğru cevap: B 90. Aşağıdaki bölgelerden hangisi frontal lobda yer almaz? A) Motor korteks (4. bölge) B) VVernicke’nin konuşma merkezi

Primer Motor Korteks •

Motor korteks girus presentraliste yer alır ve istemli hareketlerin yapılmasından sorumludur.



Santral sulkusun önünde frontal lobun ilk kıvrımında uzanır.



Lateral olarak sylvian yarıktan başlar, yukarıda beynin en üst kısımlarına yayılır ve sonra longitüdinal yarık içindeki derinliğe dalar.

Konuşma, sözcük oluşturma merkezi: Broca alanı Genel yorum alanı, entelektüel alan: VVernicke alanı

C) Presentral girus D) Broca’nın konuşma merkezi E) Göz hareketlerini kontrol eden bölge Beyinde temel bölgeler ve ilişkili oldukları bölgerlerin ayırdedilmesinin sorgulandığı bir soru...

Frontal lobda,

Bu alan, beyin korteksi alanlarının Brodmann sınıflandırmasındaki alan 4’ün karşılığıdır.



Motor korteks (presantral girus 4. bölge)





Betz’in dev hücreleri motor kortekse özgül hücrelerdir.

Dominat hemisferde Broca’nın konuşma merkezi (44 ve 45. bölge)



Frontal göz merkezi (8. bölge) yer alır.



Motor kortekste en büyük alanı eller (özellikle başparmak) kaplar.



VVernicke’nin konuşma merkezi (22. bölge) temporal lobun, superior temporal girusunun posterior bölümünde yer alır.





Daha sonra da dil ve dudaklar çok alan kaplar.



Motor korteks hücreleri dikey kolonlar halinde organize olmuştur.

Doğru cevap: B 91. Presentral

girus ve kortikospinal aşağıdakilerden hangisi için gereklidir?

traktus

A) İstemli hareketler B) Görme C) Koku D) işitme E) Kinestezi Beyinde temel bölgeler ve işlevlerinin sorgulandığı bir soru... •

Doğru cevap: C

Gyrus presentralis primer motor alandır.



İstemli hareketler burada kontrol edilir.



Burası Brodmanın dört nolu sahasıdır.



Bütün vücut burada homunkulus).



Betz’in dev hücreleri buradadır.

tem sil

edilir

(motor

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ



SANTRAL SINIR SİSTEMİ

Primer Motor Korteks

93. Normal koşullar altında beyin kan akımını düzenleyen en önemli faktör aşağıdakilerden hangisidir?



Motor korteks girus presentraliste yer alır ve istemli hareketlerin yapılmasından sorumludur.

»

Santral sulkusun önünde frontal lobun ilk kıvrımında uzanır.

A) Beyinde karbondioksit oluşum hızı B) Beyinde oksijen tüketim hızı



Lateral olarak sylvian yarıktan başlar, yukarıda beynin en üst kısımlarına yayılır ve sonra longitüdinal yarık içindeki derinliğe dalar.

C) Periferik vaskülaritenin sempatik derecesi D) Beyinden adenozin salınma hızı



Bu alan, beyin korteksi alanlarının Brodmann sınıflandırmasındaki alan 4’ün karşılığıdır.

E) Beyin potasyum salınma hızı



Betz’in dev hücreleri motor kortekse özgül hücrelerdir.

stimülasyon

Beyin kan akımının kontrolü ile ilgili bir soru...

BEYİN KAN AKIMI



Motor kortekste en büyük alanı eller (özellikle başparmak) kaplar.



Yetişkin bir insanın beyin kan akımı, dakikada 100 gram beyin dokusu için 50-65 mİ dir.



Daha sonra da dil ve dudaklar çok alan kaplar.





Motor korteks hücreleri dikey kolonlar halinde organize olmuştur.

Tüm beyin içinde bu miktar, 750-900 ml/dakika veya istirahatteki kalp debisinin % 15’idir.



Beyin kan akımı da önemli ölçüde beyin dokusunun metabolizması ile ilgilidir.



En az üç metabolik faktör beyin kan akımı kontrolünde güçlü bir etkiye sahiptir.



Bunlar, C ö2konsantrasyonu, H iyon konsantrasyonu ve 0 2 konsantrasyonudur.



Beyin karbondioksit konsantrasyonunda artış, beyin kan akımını çok arttırır.



Beyinde hidrojen iyonu artınca da beyin kan akımı artar.

Doğru cevap: A 92. Aşağıdaki kısımlardan hangisinde bir lezyon oluşursa bir ekstremite ile öğrenilen hareket diğer ekstremite ile yapılamaz? A) VVernicke alanı B) Corpus callosum C) Serebral kortek D ) Talamus E) Amigdala Corpus callozumun temel fonksiyonunun sorgulandığı bir soru...

Doğru cevap: A 94. Beyin omirilik sıvısı (BOS), III. Ventrikülden IV. Ventriküle hangisi aracılığı ile geçer?

Corpus callosum •

İki hemisferin karşılıklı kortikal alanlarının çoğu arasında iki yönlü bağlantı kurar.



İki tarafın iş birliği içinde çalışması için corpus callosum gereklidir.



Corpus callosum’un kesilmesi, baskın hemisferin VVernicke alanındaki bilgilerin, beynin karşı taraf motor kodeksine aktarılmasını durdurur.

A) Foramen monro C) Luschka

B) Aquaductus sylvius

D) Magendie E) Aracnoid villuslar

Beyinde BOS’un izlediği yolun sorgulandığı bir soru...

Dört tane beyin ventrikülü vardır: •

BOS’un çoğu lateral ventriküllerde yapılır. (Birinci ve ikinci ventriküller) Foramen Monro yoluyla (Foramen interventriculare) üçüncü ventriküle gelir.



Aqueductus cerebri / mesencephali (Sylvius) yoluyla dördüncü ventriküle boşalır.



Luschka (apertura lateralis) ve Magendie (apertura mediana) kanallarıyla Subaraknoid boşluğa ulaşır.

Örnek: Sol paryetal korteksi hasarlanan bir kişi;





Sağ kolunu, sağ elini, vücut sağ tarafını kullanmaktan kaçınır.

Absorpsiyon yeri, dural sinüsler içine uzanan araknoid villuslardır.



Araknoid villuslar kümeleşerek granülasyonları oluşturur.



Resim çizerken, kendi sağ görme alanında olan, yani çizilen resmin sol tafarı ihmal edilir. (İhmal-Neglect sendromu)



Beynin iki hemisferi arasındaki entellektüel işlevler, istemli motor işlevler, somatik ve görsel bilgiler aktarılamaz.



Commissure anterior iki tarafın duygusal cevaplarını birleştirmede önemli ek bir rol oynar.•



Vücut ve kısımlarının çevreye göre uzaysal konumu, arka paryetal korteks tarafından algılanır.



Doğru cevap: B

Doğru cevap: B

araknoid



95. Beyin Omurilik Sıvısı (BOS) ve kan-beyin bariyeri hakkında aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

BOS değeri plazmadan yüksek olanlar: Mg++, kreatinin

A) BOS yapımına katkıda bulunan en önemli iyon sodyumdur

Doğru cevap: A

B) Kafa içi basıncı artarsa erişkinde papil ödem gözlenir

99. Glukozun BOS’taki transportu hangisi aracılığı ile gerçekleşir?

C) Kan-beyin bariyerine katılan nöroglia hücresi astrositlerdir D) BOS'ta magnezyum plazmaya göre daha fazladır

A)

GLUT-1

B) GLUT-2

C)

GLUT-3

D) GLUT-4 E) GLUT-5

E) BOS en fazla araknoid villuslarda yapılır BOS ve K-BB ile ilgili temel bilgilerin yer aldığı bir soru... •

BOS yapımı koroid pleksuslarda, emilimi ise araknoid villuslardadır.



Mg++ ve kreatinin BOS ta plazmaya göre fazladır. Glukoz, Ca++, kolesterol ve protein ise plazmadan daha azdır.



Kafa içi basıncı artarsa erişkinde papil ödem, çocukta ise hidrosefali gözlenir.

Doğru cevap: E 96. Beyin-omurilik sıvısı (BOS) aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

BOS transportu ile ilgili olan GLUT reseptörünün sorgulandığı bir soru...

Sinir hücrelerinin majör enerji kaynağı glukozdur. •

Glukozun kan beyin bariyerinden geçişi yavaştır.



Fakat BOS’taki transportu özel transporterlar aracılığıyla (GLUT 1) hızlıdır.

Beyin iki çeşit GLUT 1 transporter içerir: •

GLUT 1 55K ve GLUT 1 45K



GLUT 1 55K beyin kılcalarında konsantrasyonda bulunur.



Konjenital GLUT 1 eksikliği düşük BOS glukoz seviyesine neden olur (plazma seviyesi normaldir).

hakkındaki

A) Koroid pleksus tarafından emilir B) Emilimi BOS basıncından bağımsızdır

Doğru cevap: A

C) Epidural mesafede dolaşır D) Glukoz derişimi plazmadakinden daha düşüktür E) Plazmadan sahiptir

daha

yüksek

protein

yüksek

derişimine

100. Aşağıdakilerden hangisi beyin kan damarlarında vazokonstriksiyon yapar? A) P maddesi B) CGRP

Doğru cevap: D

C ) VIP D) PHM-27 (peptid histidil metionin)

97. Aşağıdakilerden hangisinin BOS değeri serebral kapiller kandaki değerinden önemli ölçüde düşüktür? A) Na+ C) Osmolarite

B) HC03 D) Protein

E) Nöropeptid Y Beyinde nörotransmitterlerve özelliklerinin sorgulandığı bir soru...

Beyin kan damarlarında

E) Mg+2 Doğru cevap: D



P maddesi, CGRP, VIP ve PHM-27 (peptid histidil metionin) vazodilatasyon yaparken,

98. Aşağıdakilerden hangisinin BOS değeri, plazma değerine eşittir?



Nöropeptid Y vazokonstriksiyon yapar.

A) Osmolarite

Doğru cevap: E

B) Kolesterol

C) Protein

D) Magnezyum E) Kreatinin

BOS ve içeriği ile ilgili özelliklerinin sorgulandığı bir soru... •

BOS değeri plazma değerine eşit olanlar: Na+, Cl-, HC03-, Osmolarite



BOS değeri plazma değerinden düşük olanlar: K+, Ca++, Glukoz, Kolesterol (Çok düşük), Protein (Çok düşük)

101. Asansörün aniden hızlanıp yavaşlamasını algılayan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A)

Utrikulus

B) Sakkulus

C)

Yarım daire kanalları E) Oval pencere

Doğru cevap: B

D) Stapes

S A N T R A L S İ N İ R S İS T E M İ

422

102. Arabanın aniden hızlanıp yavaşlamasını algılayan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Utrikulus B) Sakkulus

İç kulaktaki versibüler sistem elemanlarının görevlerinin bilinmesini irdeleyen bir soru

Yarımdaire Kanalları:

C) Yarım daire kanalları D) Stapes

«

Başın açısal ivmelenmesini algılarlar.



Her vestibüier organda ön, arka ve yan (yatay) yarımdaire kanalları denen üç yarım daire kanalı, uzayın üç düzlemini temsil etmek üzere birbiriyle dik açı oluşturacak şekilde yerleşmişlerdir.



Her yarım daire kanalının bir ucunda ampulla denen bir genişleme vardır.



Kanallar ve ampulla endolenf adı verilen viskoz bir sıvıyla doludur.



Krista ampullaris denen küçük bir çıkıntının tepesinde kupula adı verilen jelatinimsi bir kütle vardır.



Baş herhangi bir yöne dönmeye başladığında kupula zıt yöne eğilir.



Kupulanın içinde krista am pullaris boyunca yerleşmiş tüy hücrelerinin kinosilyumları kupulanın aynı tarafına doğru yönelmiştir.



Kupulanın bu yöne eğilmesi tüy hücrelerini depolarize ederken, karşı yöne eğilmesi hiperpolarize eder.



Tüy hücrelerinden, vestibüier sinir yoluyla, başın dönüş hızı ve yönündeki değişmeler hakkında merkezi sinir sistemini haberdar eden sinyaller gönderilir.



Utrikulus makulasında otolitler (kalsiyum karbonat kristalleri) bulunur.



Bu otolitler yarım daire kanalları içine geçerlerse benign paroksismal pozisyonel vertigo (BPPV) oluşmasına neden olurlar.

E) Oval pencere Doğru cevap: A 103. Horizontal düzlemdeki hızlanma ve yavaşlamaya yanıt veren vestibüier sistem elemanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Utrikulus B) Sakkulus C) Yarım daire kanalları D) Stapes E) Oval pencere Doğru cevap: A 104. Vertikal düzlemdeki hızlanma ve yavaşlamaya yanıt veren vestibüier sistem elemanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Utrikulus B) Sakkulus C) Yarım daire kanalları D) Stapes E) Oval pencere İç kulaktaki versibüler sistem elemanlarının görevlerinin bilinmesini irdeleyen bir soru

Utrikulus: •

Makula esas olarak alt yüzeyde yatay plandadır.



Şahıs dik durduğu zaman yerçekiminin yönüne göre başın yönelimini tespit etmede rol oynar.



Yani horizontal harekete duyarlıdırlar. (Arabanın hızlanıp yavaşlamasını algılama)

Sakkulus: •

Makula dikey düzlemde yerleşmiştir.



Bu nedenle, insan yatar durumdayken denge organı olarak çalışır.



Yani vertikal harekete duyarlıdırlar. (Asansörün hızlanıp yavaşlamasını algılama)

Doğru cevap: B 105.

Başın açısal ivmelenmesini algılayan vestibüier sistem elemanı aşağıdakilerden hangisidir? A)

Utrikulus

B) Sakkulus

C)

Yarım daire kanalları E) Oval pencere

D) Stapes

Doğru cevap: C

Anterior

Ampulla Utrikulus Makula ve Statokonla

Yarımdaire kanalları

Kuplanın •s»— jelatinsi kütlesi Statokonya Jelatinsi tabaka Tüycükler

Tüycükler Tüy hücreh

Tüy hücreleri

Sinir lifleri Posterior

Sakkulus Krista ampullaris

Destek hücreleri

Duktus endolenfatikus

M e m b r a n o z la b ire n t

106.

Destek hücreleri

K rista a m p u lla r is v e m a k u la

Ductus semicirculares, iç kulağın hangi bölümüne açılır?

109. Aşağıdakilerden hangisinin lezyonunda atetozis adı verilen spontan ve sürekli hareketler ortaya çıkar?

A ) Ductus utriculosaccularis B) Ductus cochlearis

A) Stratium lezyonu

C) Sacculus D) Ductus endolymphaticus E) Utriculus

B) Subtalamik nukleus lezyonu

C) Globus pallidus lezyonu D) Substantia nigra lezyonu

Kulağın anatomik yapısının bilinmesinin ölçüldüğü bir soru •

Yarım daire kanalları utrikulusa açılır.



Utrikulus makulasında otolitler (kalsiyum karbonat kristalleri) bulunur.



Bu otolitler yarım daire kanalları içine geçerlerse benign paroksismal pozisyonel vertigo (BPPV) oluşmasına neden olurlar.

E) Putamen lezyonu

Doğru cevap: C 110. Bazal ganglionlardan hangisinin lezyonu ellerde, yüzde ve vücudun diğer bölümlerinde korea denen ani seyirme hareketlerine yol açar. A) Stratium lezyonu B) Subtalamik nukleus lezyonu

C) Globus pallidus lezyonu

Doğru cevap: E

D) Substantia nigra lezyonu

107. Aşağıdakilerden hangisi bazal ganglionların hasarında gözlenen bulgulardan değildir? A) C)

Ballismus Atetozis

B) Korea D) Huntington E) Nistagmus

Doğru cevap: E 108. Huntington hastalığının en aşağıdakilerden hangisidir?

önemli

nedeni

A) Putamen ve nükleus kaudatusta GABA salgılayan nöronlarda lezyon B) Nigrostriatal yolda dopamin salgılayan nöronların kaybı C) Substansiya nigra ve globus pallidusta in-hibisyon D) Kodekste asetilkolin sekresyonunda adış

E) Subtalamik çekirdeklerde lezyon Doğru cevap: A

E) Putamen lezyonu Doğru cevap: E 111. Bazal çekirdeklerden hangisinin lezyonunda hemiballismus adı verilen ekstremitenin bütününde büyük salınımlı ani sallanma hareketleri ortaya çıkar? A) Stratium lezyonu B) Subtalamik nukleus lezyonu

C) Globus pallidus lezyonu D) Substantia nigra lezyonu

E) Putamen lezyonu Doğru cevap: B

S A N T R A L S İ N İR S İS T E M İ

423

112. Aşağıdakilerden hangisi bazal ganglion hasarı ile ilişkilidir?

118. Parkinson sendromunda aşağıdakilerden hangisi izlenmez?

A) Disdiadokokinezi

B) Kore

A)

Akinetizm

C) Nistagmus

D) Dismetri

B)

Nistagmus

E) Dizartri

C) Bazal ganglionlarda dopamin azalması D) Substansiya nigra dejenerasyonu E) Rijidite

Doğru cevap: B 113. Hiperkinetik sendromlar (kore ve atetoz gibi) hangi bölgedeki patolojik değişiklikler sonucu ortaya çıkar? A) Serebral kodeksin motor bölgeleri

Doğru cevap: B 119. Dopaminerjik nöronların dejenerasyonu karakterize hastalık hangisidir?

B ) Spinal korddaki rekürren kollateral inhibisyonu sağlayan yollar

A)

C) Kas iğciklerinin gama inervasyonunu kontrol eden retiküler formasyon bölümleri D) Anterior hipotalamus

Şizofreni

C) Miyastenia gravis

B)

ile

Parkinson

D) Kürar zehirlenmesi

E) Obsesif - Kompulsif bozukluk Parkinson hastalığının tanımı ile ilgili temel bilgimizi değerlendiren bir soru...

E) Bazal ganglionlar Doğru cevap: E

Parkinson Hastalığı •

Vücuttaki kasların önemli bir kısmında rijidite, ilgili bölgelerde istirahat esnasında sabit frekansta istem dışı statik tremor, akinezi adı verilen ve hareketlere başlamada zorluk ile karakterizedir.



Paraliz ajitans olarak da bilinir.



Substantia nigranın, pars kompakta kısmının yaygın harabiyeti sonucu ortaya çıkar.



Bu alanın sinir lifleri nukleus kaudatus ve putamene gider ve dopamin salgılar.



Yani nigrostriatal yolda dopamin eksiktir. Normalde dopamin, Ach ve GABAsalınımını azaltan birtransmitterdir. Dopamin eksikliğinde Ach ve GABA salınımı artar. Ach artınca kaslar katılaşır, tremor oluşur. GABA artınca akinezi ortaya çıkar.

114. Aşağıdaki yapılardan hangisindeki nöronların hasarı parkinson hastalığına neden olur? A)Subtalamus nükleusu

B) Putamen

C) Substantia nigra D) Globus pallidus E) Kaudat nükleus Doğru cevap: C 115. Parkinson hastalığında kaslarda katılık ve tremor oluşmasına neden olabilecek en olası mekanizma aşağıdakilerden hangisidir? A) GABA artması

B) GABA azalması

C) Asetilkolin artması D) Asetilkolin azalması E) Dopamin artması

Doğru cevap: B

Doğru cevap: C 116. Parkinson hastalığında akinezi/hipokinezi oluşmasına neden olabilecek en olası mekanizma aşağıdakilerden hangisidir?

120. Serebellumdaki bir lezyonda denge kaybı ve ataksi belirgin bir bulgu ise bu lezyon nerededir? A)

Nükleus dentatus Flokkülonodüler lob

A) GABA artması

B) GABA azalması

B)

C) Ach artması

D) Ach azalması

C) Lateral serebellum D) Serebroserebellar korteks E) Superior serebellar pedünkül

E) Dopamin artması Doğru cevap: A 117. Aşağıdaki yollardan hangisinin yetersizliğinde plastik rijidite, bradikinezi ve istirahat tremoru ile karakterize bir tablo ortaya çıkar? A) Strionigral GABA erjik B) Striopallidal GABA erjik C) Raphestrial serotonerjik

Serebellum ve kısımları ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

Serebellum üç fonksiyonel bölgeye ayrılır: 1. Vestibuloserebellum: •

Archicerebellum da denir.



Flokkulunodüler lob ve verm işin komşu kısımlarından oluşur.



Vestibüler çekirdeklerle bağlantılıdır ve en önce gelişmiş olan lobdur.

D) Nigrostrial dopaminerjik E) Striostrial kolinerjik Doğru cevap: D

Denge ve postural hareketlerin kontrolüyle ilgilidir. Hızlı hareketler yapılırken dengeyi düzenler (Dinamik denge).



Harabiyetinde denge kaybı ve ataksi oluşur.



Bu lobların tahrip edilmesi yarım daire kanallarının tahrip edilmesiyle ortaya çıkan klinik semptomların neredeyse tamamen aynısına sebep olur.





Yani, bu yapılardan herhangi birinin şiddetli hasar görmesi, statik dengeyi önemli ölçüde bozmaz, hareketin doğrultusu hızla değiştiğinde denge kaybına yol açar. Serebellumun u vu la sı s ta tik d e nge nin korunmasında benzer önemli bir rol oynar.



Denge reflekslerinin primer yolu vestibüler sinirlerle başlar ve sonra hem vestibüler nükleuslara hem de serebelluma geçer.



Bundan sonra sinyaller beyin sapı retiküler nükleuslarına gönderildiği gibi vestibulospinal ve retikülospinal yollarla omuriliğe gönderilir.



Sonra om uriliğe gelen sinyaller, antigravite kaslarındaki fasilitasyon ile inhibisyonun etkileşimini düzenleyerek dengenin otomatik olarak kontrolünü sağlarlar.

121. Sağ serebellumdaki bir lezyon, aşağıdakilerden hangisine neden olur? A) Sol tarafta dismetri B ) Sol kolun hızla pronasyonu ve supinasyonunda beceriksizlik C) Sol kolun hızla pronasyonu bozulur D) Sol kolun supinasyonunda beceriksizlik E) Sağ tarafta dismetri ve sağ kolun hızlı pronasyonunda ve supinasyonunda beceriksizlik Serebellum ve kısımları ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru... •

Serebral kodeksten farklı olarak serebellumda, genellikle ipsilateral semptomlara neden olan unilateral lezyonlar görülür.

Doğru cevap: E 122. Aşağıdakilerden hangisi inferior olivar nukleustan kaynaklanıp, serebellumun moleküler tabakasında Purkinje hücreleri ile sinaps yaparak dikensi potansiyelleri oluşturur? A) Tırmanıcı lifler B) Yosunsu lifler

2. Spinoserebeilum:

C) Granüler hücreler D) Sepet hücresi E) Yıldız hücresi



Serebellum ara bölgeleri, yapılması planlanan hareketle, yapılan hareketi karşılaştırır.



Motor korteks ve nukleus ruber’den yapılması istenen ardışık hareketin planı bilgisini alır.



Periferden, kas ve tendonlardan p ropriosep tif duyular alır.



Medulla spinalisle bağlantılıdır.





Ara nukleuslar yoluyla düzeltici çıkış sinyallerini; talamus yoluyla motor kodekse gönderirken, nukleus ruber yoluyla rubrospinal yola ve el ile parmakları yöneten motor nöronları innerve etmek üzere kortikospinal yola katılır.

Dışta moleküler tabaka, odada büyük Purkinje hücrelerinden oluşan bir tabaka ve içte granüler tabaka.



Purkinje hücrelerinin hücre gövdesi belirgindir ve dendritleri yelpaze görüntüsü oluşturacak şekilde çok gelişmiştir.



Bu dendritler büyük ölçüde moleküler tabakayı doldurur ve bu tabakada çekirdeklerin seyrek olmasının nedeni de budur.



Granüler tabaka çok küçük nöronlardan oluşmuştur (vücuttaki en küçük hücreler).



Bu tabakaların altındaki serebellum kitlesinin içinde derin çekirdekler bulunur.

3. Serebroserebellum: •

Geniş lateral bölgeleri içerir.



K o m p le ks a rd ış ık h a re k e tle rin p la n la n ıp sıralanması ve bu hareketlerin zamanlaması ile ilgilidir.



Lezyonlarında disartri, dismetri, intensiyonel tremor ve disdiadokokinezi oluşur.



Premotoralan, primer duyu alanı ve duyu asosiasyon alanlarından bilgi alırlar.



Lateral alanlar; el ve parmakların ardışık hareket yeteneği ve konuşma becerisi ile parelel olarak genişler.



Serebellum; pedunculus cerebellaris superior ile mezensefalona, pedunculus cerebellaris medius ile ponsa, pedunculus cerebelleris inferior ile bulbusa bağlanmıştır.

Doğru cevap: B

Serebellumda bulunan hücreler ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

Beyincik korteksinde üç tabaka bulunur:

Serebellumda 30 milyona yakın fonksiyonel ünite vardır. •

Serebellumun fonksiyonel ünitesi, Purkinje hücresi ile derin çekirdek hücresinin etrafında oluşur.

Fonksiyonel ünitenin çıkışı derin çekirdek hücresinden olur. •

Bu hücre sürekli olarak hem eksitatör hem de inhibitor etkiler altındadır.



Eksitatör etkiler, beyin veya periferden gelen afferent

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

• •

426

SANTRAL SINIR SİSTEMİ

liflerle direkt bağlantılardan kaynaklanır. •

Tırmanıcı lifler,

İnhibitor etki ise tümüyle serebellum kodeksindeki Purkinje hücresinden kaynaklanır.



Medulladaki inferiyor olivaris’den kaynaklanır.



Purkinje hücresiyle sinaps yaparak dikensi potansiyelleri oluşturur.

Tırmanıcı lifler, •

Medulladaki inferiyor olivaris’den kaynaklanır.



Purkinje hücresiyle sinaps yaparak dikensi potansiyelleri oluşturur.

Yosunsu lifler,

Yosunsu lifler, •

Beynin üst merkezleri, beyin sapı ve omurilik gibi birçok yerden serebelluma gelen liflerdir.



Bu lifler de derin nukleus hücrelerine uyarıcı kollateraller gönderirler. Bu lifler korteksin granüler tabakasına uzanarak çok sayıda granül hücresiyle sinaps yaparlar.



Beynin üst merkezleri, beyin sapı ve omurilik gibi birçok yerden serebelluma gelen liflerdir.





Bu lifler de derin nukleus hücrelerine uyarıcı kollateraller gönderirler.



Yıldız, sepet, Golgi ve Purkinje hücreleri tarafından GABA salgılanırken,



Bu lifler korteksin granüler tabakasına uzanarak çok sayıda granül hücresiyle sinaps yaparlar.



Granül hücrelerinden glutamat salgılanır.



Yıldız, sepet, Golgi ve Purkinje hücreleri tarafından GABA salgılanırken,



Granül hücrelerinden glutamat salgılanır.

Purkinje hücresi Tırmanıcı lif Derin nüklear hücre

Granül hücreleri

Moleküler | tabaka Purkinje hücre tabakası Granüler hücre tabakası Derin çekirdekler

lif

Giriş (inferior olivaris)

Giriş (Olivaris’in dışında diğer afferentlerin tümü)

Doğru cevap: A 125. Aşağıdakilerden hangisi beynin üst merkezleri, beyin sapı ve omurilikten kaynaklanır ve korteksin granüler tabakasına uzanarak çok sayıda granül hücresiyle sinaps yapar? B) Yosunsu lifler

C) Granüler hücreler

D) Sepet hücresi

E) Yıldız hücresi Serebellumda bulunan hücreler ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

Tırmanıcı lifler, •

Medulladaki inferiyor olivaris’den kaynaklanır.



Purkinje hücresiyle sinaps yaparak dikensi potansiyelleri oluşturur.

Çıkış

Serebellumun katmanları

A)Tırmanıcı lifler

Yosunsu lifler,

Doğru cevap: A 123. Serebellumda bulunan hücrelerin hangisinden nörotransmitter olarak glutamat salgılanır? A) Granül



Beynin üst merkezleri, beyin sapı ve omurilik gibi birçok yerden serebelluma gelen liflerdir.



Bu lifler de derin nukleus hücrelerine uyarıcı kollateraller gönderirler.



Bu lifler korteksin granüler tabakasına uzanarak çok sayıda granül hücresiyle sinaps yaparlar.



Yıldız, sepet, Golgi ve Purkinje hücreleri tarafından GABA salgılanırken,



Granül hücrelerinden glutamat salgılanır.

B) Yıldız C) Sepet D) Golgi E) Purkinje

Doğru cevap: B 126. Serebellumda hasar oluştuğunda aşağıdakilerden hangisi ortaya çıkar?

Doğru cevap: A 124. Aşağıdakilerden hangisi çekirdeğinden kaynaklanır?

inferior

olivaris

A) Isı regülasyonunda bozulma B) Açlık-tokluk dengesinde bozulma

A) Tırmanıcı lifler

B) Yosunsu lifler

C) Mesafe ayarının bozulması

C) Granüler hücreler

D) Sepet hücresi

D) Su alımında bozulma E) Oksitosin salınımında bozulma

E) Yıldız hücresi Serebellumda bulunan hücreler ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

Serebellumda fonksiyonları ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

Serebellumda hasar oluştuğunda Denge ve mesafe ayarı bozulur, Isı, açlık-tokluk, su alımı, oksitosin salınımı hipotalamus ile ilgilidir.



Vestibüler çekirdeklerle bağlantılıdır ve en önce gelişmiş olan lobdur.



Denge ve postural hareketlerin kontrolüyle ilgilidir.

Serebellumun klinik bozuklukları



Hızlı hareketler yapılırken dengeyi düzenler (Dinamik denge).



Denge bozukluğu, ataksi



Propriosepsiyonda bozulma



Dizartri



Dismetri, Aşma



Hareket Tremoru



Disdiyadokokinezi



Serebellar Nistagmus



Hipotoni



Harabiyetinde denge kaybı ve ataksi oluşur.



Bu lobların tahrip edilmesi yarım daire kanallarının tahrip edilmesiyle ortaya çıkan klinik semptomların neredeyse tamamen aynısına sebep olur.



Yani, bu yapılardan herhangi birinin şiddetli hasar görmesi, statik dengeyi önemli ölçüde bozmaz, hareketin doğrultusu hızla değiştiğinde denge kaybına yol açar.



Serebellumun uvulası statik dengenin korunmasında benzer önemli bir rol oynar.



Denge reflekslerinin primer yolu vestibüler sinirlerle başlar ve sonra hem vestibüler nükleuslara hem de serebelluma geçer.



Bundan sonra sinyaller beyin sapı retiküler nükleuslarına gönderildiği gibi vestibulospinal ve retikülospinal yollarla omuriliğe gönderilir.



Sonra om uriliğe gelen sinyaller, antigravite kaslarındaki fasilitasyon ile inhibisyonun etkileşimini düzenleyerek dengenin otomatik olarak kontrolünü sağlarlar.

Doğru cevap: C 127. Hızlı hareketler yapılırken dinamik dengenin düzenlenmesinde görev yapan serebellum bölgesi aşağıdakilerden hangisidir? A) Spinoserebellum B) Serebroserebellum C) Posterior serebellum D) Flokkulonoduler lob E) Uvula

2. Spinoserebellum:

Doğru cevap: D 128. Statik dengenin düzenlenmesinde görev yapan serebellum bölgesi aşağıdakilerden hangisidir? A) Spinoserebellum C) Posterior serebellum

B) Serebroserebellum D) Flokkulonoduler lob



Serebellum ara bölgeleri, yapılması planlanan hareketle, yapılan hareketi karşılaştırır.



Motor korteks ve nukleus ruber’den yapılması istenen ardışık hareketin planı bilgisini alır.



Periferden, kas ve tendonlardan proprioseptif duyular alır.



Medulla spinalisle bağlantılıdır.



Ara nukleuslar yoluyla düzeltici çıkış sinyallerini; talamus yoluyla motor kortekse gönderirken, nukleus ruber yoluyla rubrospinal yola ve el ile parmakları yöneten motor nöronları innerve etmek üzere kortikospinal yola katılır.

E) Uvula Serebellum kısımları ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

Serebellum üç fonksiyonel bölgeye ayrılır: 1. Vestibuloserebellum: •

Archicerebellum da denir.



Flokkulunodüler lob ve verm işin komşu kısımlarından oluşur.

3. Serebroserebellum: •

Geniş lateral bölgeleri içerir.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

427

428

Kompleks ardışık hareketlerin planlanıp sıralanması ve bu hareketlerin zamanlaması ile ilgilidir.



Lezyonlarında disartri, dismetri, intensiyonel tremor ve disdiadokokinezi oluşur.



Premotoralan, primer duyu alanı ve duyu asosiasyon alanlarından bilgi alırlar.



Lateral alanlar; el ve parmakların ardışık hareket yeteneği ve konuşma becerisi ile parelel olarak genişler.



Serebellum; pedunculus cerebellaris superior ile mezensefalona, pedunculus cerebellaris medius ile ponsa, pedunculus cerebelleris inferior ile bulbusa bağlanmıştır.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ





Serebellumda üç adet derin serebellar çekirdek bulunur:



Dentatus, Emboliformis + Globosus (interpositus) ve Fastigii

Doğru cevap: E 131. Ekstremitelerin uzaydaki oryantasyonunun algılanması aşağıdakilerden hangisi aracılığıyla olur? A) Kemoreseptör B) Termoreseptör C) Proprioseptör D) Mekanoreseptör

Doğru cevap: E

E) Eksteroreseptör

129. Bir hareketten diğerine hızlı ve düzgün geçişte, hareketlerin zamanlamasında önemli rol oynayan, agonist ve antagonist kas gruplarındaki etkileşimi düzenlenlemeye yardımcı olan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Bazal ganglionlar C) Broca alanı

B) VVernicke alanı D) Serebellum

E) Retiküler aktive edici sistem

Serebellum kısımları ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

Spinoserebellum: •

Serebellum ara bölgeleri, yapılması planlanan hareketle, yapılan hareketi karşılaştırır.



Motor korteks ve nukleus ruber’den yapılması istenen ardışık hareketin planı bilgisini alır.



Periferden, kas ve tendonlardan proprioseptif duyular alır. Böylece ekstremitelerin uzaydaki oryantasyonunun algılanmasını sağlar.



Medulla spinalisle bağlantılıdır.



Ara nukleuslar yoluyla düzeltici çıkış sinyallerini; talamus yoluyla motor kodekse gönderirken, nukleus ruber yoluyla rubrospinal yola ve el ile parmakları yöneten motor nöronları innerve etmek üzere kortikospinal yola katılır.

Doğru cevap: D 130. Hangisinin primer fonksiyonu hız, mesafe, kuvvet ve hareket yönünün koordinasyonudur? A) Motor korteks B) Premotor korteks C) Prefrontal korteks D) Bazal ganglionlar E) Serebellum Serebellum fonksiyonları ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

Doğru cevap: C 132. Aşağıdakilerden hangisi serebellumun çekirdeklerinden değildir?

Serebeller kodeksin purkinje hücrelerinden çıkan lifler derin serebellar nükleuslara gider ve inhibitör etki gösterir. Hareket yönünü, kuvveti mesafeyi ve hızı ayarlar.

A) N. Dentatus B) N. Emboliformis C) N. Fastigi

SEREBELLUM •

Bir hareketten diğerine hızlı ve düzgün geçişte ve hareketlerin zamanlamasında önemli rol oynar.



Agonist ve antagonist kas gruplarındaki etkileşimi düzenlenlemeye,



Kas yükü değiştiğinde kas kasılma şiddetinin kontrolüne yardımcı olur.



İki hemisferi vardır ve bu hemisferleri birbirine vermiş bağlar.

D) N. Globosus E) N. Gracilis Serebellumda bulunan çekirdekler ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru... N. Gracilis, serebellum çekirdeklerinden değildir.

SEREBELLUM *

Bir hareketten diğerine hızlı ve düzgün geçişte ve hareketlerin zamanlamasında önemli rol oynar.

*

Agonist ve antagonist kas gruplarındaki etkileşimi düzenlenlemeye, Kas yükü değiştiğinde kas kasılma şiddetinin kontrolüne yardımcı olur.

Hemisferler üçer loba ayrılır: 1. Anteriorlob 2. Posterior lob 3. Flokkulonodüler lob

derin

*

429

İki hemisferi vardır ve bu hemisferleri birbirine vermiş bağlar.

Beyincik korteksinde üç tabaka bulunur: •

Dışta moleküler tabaka, ortada büyük Purkinje hücrelerinden oluşan bir tabaka ve içte granüler tabaka.



Purkinje hücrelerinin hücre gövdesi belirgindir ve dendritleri yelpaze görüntüsü oluşturacak şekilde çok gelişmiştir.



Bu dendritler büyük ölçüde moleküler tabakayı doldurur ve bu tabakada çekirdeklerin seyrek olmasının nedeni de budur.



Granüler tabaka çok küçük nöronlardan oluşmuştur (vücuttaki en küçük hücreler).



Bu tabakaların altındaki serebellum kitlesinin içinde derin çekirdekler bulunur.

Hemisferler üçer loba ayrılır: 1. Anteriorlob 2. Posterior lob 3. Flokkulonodüler lob •

Serebellumda üç adet derin serebellar çekirdek bulunur:



Dentatus, Emboliformis + Globosus (interpositus) ve Fastigii

Doğru cevap: E 133. Aşağıdakilerden hangisi serebellum hasarında gözlenmez? A)

Disartri

B) Dismetri

C) Disdiadokokinezi

D) İntensiyonel tremor

Serebellumda 30 milyona yakın fonksiyonel ünite vardır. •

E) Statik tremor Serebellum hasarının klinik bulguları ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru... Statik tremor (istirahat), parkinsonda gözlenir. Serebellum hasarında İntensiyonel tremor (hareket ederken) gözlenir.

Serebellumun klinik bozuklukları •

Denge bozukluğu, ataksi



Propriosepsiyonda bozulma

• •

Dizartri Dismetri, Aşma



Hareket Tremoru



Disdiyadokokinezi



Serebellar Nistagmus



Hipotoni

Fonksiyonel ünitenin çıkışı derin çekirdek hücresinden olur. •

Bu hücre sürekli olarak hem eksitatör hem de inhibitor etkiler altındadır.



Eksitatör etkiler, beyin veya periferden gelen afferent liflerle direkt bağlantılardan kaynaklanır.



İnhibitor etki ise tümüyle serebellum kodeksindeki Purkinje hücresinden kaynaklanır.

Tırmanıcı lifler, •

Medulladaki inferiyor olivaris’den kaynaklanır.



Purkinje hücresiyle sinaps yaparak dikensi potansiyelleri oluşturur.

Yosunsu (Mossy) lifleri,

Doğru cevap: E 134. Serebellumda Purkinje nörotransmitteri kullanır? A)

Serebellumun fonksiyonel ünitesi, Purkinje hücresi ile derin çekirdek hücresinin etrafında oluşur.

Serotonin

hücresi



Serebellumun ana input kaynağıdır.



Beynin üst merkezleri, beyin sapı ve omurilik gibi birçok yerden serebelluma gelen liflerdir.



Bu lifler de derin nukleus hücrelerine uyarıcı kollateraller gönderirler.



Bu lifler kodeksin granüler tabakasına uzanarak çok sayıda granül hücresiyle sinaps yaparlar.



Yıldız, sepet, Golgi ve Purkinje hücreleri tarafından GABA salgılanırken,



Granül hücrelerinden glutamat salgılanır.

hangi

B) Glutamat

C) Melatonin

D) GABA E) Glisin

Doğru cevap: D 135. Serebellumun ana input aşağıdakilerden hangisidir?

kaynağı

hücre

A) Mossy hücresi B) Basket hücresi C) Purkinje hücresi D) Sepet hücresi E) Granüler hücre Serebellumda bulunan hücreler ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru... Serebellumun ana input kaynağı Mossy (yosunsu lif) liflerdir.

Doğru cevap: A 136. Aşağıdaki klinik semptomlardan serebellum hasarı ile ilişkili değildir? A) Dizartri C) Dismetri

hangisi

B) Ataksi D) Disdiadokokinezi E) Spastisite

Serebellum hasarının klinik bulguları ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ



430

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

Serebellumun klinik bozuklukları

Limbik sistemin yapısını sorgulayan bir soru...

• •

Denge bozukluğu, ataksi Propriosepsiyonda bozulma



Lingual girus, oksipital lobdaki kalkarin fissürün altında yer alır.



Dizartri



Lingual girus primer vizüel kodeksi içerir ve limbik lobun bir parçası değildir.



Diğerlei limbik sistemin içinde olan yapılardır.



Dismetri, Aşma

• •

Hareket Tremoru Disdiyadokokinezi



Serebellar Nistagmus



Hipotoni

LİMBİK SİSTEM •

“Limbik” kelimesi “sınır” anlamına gelir.



Limbik sistem

Doğru cevap: E 137. His, duygu, ödül, ceza ve motivasyonla ilişkili kısım aşağıdakilerden hangisidir?

o

Hipotalamus,

o

Anteriyor hipotalamik çekirdekler,

o

Hipokampal formasyon,

o Amigdala,

A) Retiküler aktive edici sistem (RAS) B) Retiküler formasyon

o

Mamiller cisim,

C) Limbik sistem D) Bazal ganglionlar

o

Singulat girus,

o

N. Akumbens ve

E) Hipotalamus

o

Orbitofrontal kodeksten oluşur.

Doğru cevap: C 138. Heyecan, kızgınlık gibi emosyonel durumkarda vazomotor merkezi etkileyerek arteriyel kan basıncında artışa ve taşikardiye yol açan merkez aşağıdakilerden hangisidir? A) Retiküler aktive edici sistem



Uyku-uyanıklık döngüsü,



Motivasyon,



Öğrenme ve hafıza,



Ödül ve cezalanma duygularının motivasyonal kontrolü limbik sistem tarafından yürütülür.



Heyecan, kızgınlık gibi durumlarda vazomotor merkezi etkileyerek aderiyel kan basıncında adışa ve taşikardiye yol açarlar.

B) Retiküler formasyon C) Limbik sistem D) Bazal ganglionlar

Doğru cevap: E

E) Hipotalamus

141.

Doğru cevap: C 139. Duygusal girdilerin bellek kayıtlarıyla karşılaştırılması ve somatikfviseral davranışların ortaya çıkmasını yöneten merkezi sinir sistemi bölümü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Amigdala B) Retiküler Aktive Sistem (RAS) C) Serebral motor kodeks D) Bazal ganglionlar E) Anterior hipotalamus

A) Serebellum B) Omurilik C) Bazal ganglion D) Limbik sistem E) Retiküler aktive edici sistem

Am igdala lim bik sistem in genel fonksiyonunu sorgulayan bir soru... •

Doğru cevap: D 140. Aşağıdaki yapılardan hangisi limbik lobda yer almaz?

Aşağıdakilerden hangisinin lezyonu, korku duygusunun inhibisyonuna ve duygulanımın kaybına neden olur?

Amigdaloid nükleus ve limbik sistemin hasar görmesi, normal korku reaksiyonunun kaybolmasına neden olur.

Kluver-Bucy Sendromu: (Bilateral Amigdala Lezyonu)

A) Paraterminal girus



Korkusuz

B ) Cingulate girus



Aşırı meraklı, Unutkan

C) Parahippokampal girus



Herşeyi yemeye çalışan

D) Dentate girus



Hiperseksüalite (Farklı cins ve türlerle bile)

E) Lingual girus

Doğru cevap: A

431

143. Hipotalamus ve çekirdekleri ile ilgili aşağıdaki eşleşmelerden hangisi yanlıştır?

A) NMDA

B) AMPA-K

A) Supraoptik nukleus - ADH yapımı

C) Kainat

D) Quisqualat

B) Paraventriküler nukleus - Oksitosin yapımı

E) Kanabinoid Hafıza ile ilgili temel bir fizyoloji sorusu...

C) Ventromedial kısım - Açlık merkezi D) Preoptik alan - Isı regülasyonu E) Suprakiazmatik çekirdek - Diurnal ritim

ÖĞRENME VE HAFIZA •

Hafıza primer, sekonder ve tersiyer olmak üzere üçe ayrılır.



Bellek alanları hipokampusta, parahipokampal bölgelerde bulunur.



Bu bölgelerin çift taraflı lezyonları kısa süreli bellek kayıplarına neden olur.



Uzun s ü re li b e lle k lim b ik s is te m d e yer almaktadır.



Hipokampus, mamiller cisim, Meynert bazal çekirdeği ve amigdaladan projeksiyonlar alır.



Alkoliklerde, tiamin eksikliğine bağlı mamiller cisim dejenerasyonlarında hafıza kaybı oluşur.



A lz h e im e r h a s ta lığ ın d a , Meynert bazal çekirdeğinden hipokampusa giden nöronlarda dejenerasyon görülür.



Hipokampus ayrıca frontal lob ile bağlantılıdır.



Kişiler kelimeleri hatırladıklarında sol fontal lobda, resimler ve manzaraları hatırladıklarında ise sağ frontal lobta aktivasyon olmaktadır.

Kısa süreli hafızanın oluşumu:

Hipotalamus ve hipotalamusta bulunan çekirdeklerin fonksiyonlarını bilmemizi gerektiren bir soru... Ventromedial merkez tokluk merkezidir. Ventromedial lezyonunda kişide şişmanlık, lateral hipotalamus hasarında ise zayıflık gözlenir. Supraoptik ten ADH, Paraventriküler den Oksitosin salgılanır.

Hipotalamusta bulunan çekirdekler ve fonksiyonları: Posterior hipotalamus (Sempatik alan): Kan basıncının artması, pupiller dilatasyon, titreme, vücut sıcaklığında artma Anterior hipotalamus (Parasempatik alan): Miyozis, terleme, vücut sıcaklığında azalma Dorsomedial çekirdek: Gastrointestinal uyarma Perifornikal çekirdek: Acıkma, kan basıncının artması, hiddet Ventromedial çekirdek: Doyma, nöroendokrin kontrol Mamiller cisim: Beslenme refleksleri (tiamin eksikliğinde dejenerasyona uğrar) Lateral hipotalamik alan: Susama ve acıkma



G lutam at, NMDA ve AMPA-K reseptörlerine bağlanarak hücre içinde EPSP oluşturur, adenilat siklaz aktiflenir.

Paraventriküler alan: Oksitosin salgılanm ası, su tutulması



Adenilat siklaz protein kinaz A’yı aktifler ve böylece protein fosforilasyonu gerçekleşir.

Medial preoptik alan: İdrar kesesinin kasılması, kalp hızının azalması, kan basıncının düşmesi

Uzun süreli hafıza oluşumu: •

Tekrarlayan EPSP’ler sonucu presinaptik hücreden glutamat salınır.



Glutamat, postsinaptik hücrede AMPA ve NMDA reseptörlerini uyarır.



Hücre içinde Ca m iktarı artar ve postsinaptik hücreden NO (Nitrik oksit) salınır.



NO, presinaptik bölgeye giderek daha fazla glutamat salınımına neden olur.



Böylece kullanılan s in a p s la rın fo n k s iy o n u kolaylaşır (sinaptik fasilitasyon).



Bu olaya long term potensiyalizasyon denir (LTP).



LTP, hücre içinde DNA’nın gen ekspresyonunu değiştirerek yeni dentritler, proteinler ve bağlantılar oluşturulmasına dayanır.



K etam in, NMDA reseptörlerini bloklayarak öğrenmeyi bozar.

Doğru cevap: A

Supraoptik çekirdek: Vazopressin salgılanması Suprakiazmatik çekirdek: Diürnal ritim (uyku, sabah kortizonun yükselmesi, tansiyon, vücut sıcaklığı ritmi) P osterior hipotalam us (kan basıncının artm ası) (Pupiller dilatasyon) (Titreme)

D orsom edial çekirdek (G l. Uyarm a) Perifornikal çekirdek (Acıkm a) (Kan basıncının artm ası) (Hiddet) Ventrom edial çekirdek (Doym a) (Nöroendokrin kontrol) M am iller cisim ------(Beslenm e refleksleri) A rkua t çekirdek ve periventriküler alan (Nöroendokrin kontrol) Lateral H ipotalam ik alan (gösterilm em iştir) (Susam a v e acıkm a)

Doğru cevap: C

Paraventriküler çekirdek (O ksitosin salgılanm ası) (S u tutulm ası)

M edial preoptik alan (İdrar kesesinin kasılm ası) (K alp hızının azalması) (Kan basıncının düşm esi) Supraoptik çekirdek (vazopresin salgılanması

Posterior preoptik ve anterior hipotalam ik alan (V ücu t tem peratünün d üzenlenm esi) (Solum a) (Terleme) (Trotropin inhibisyonu)

SANTRAL SINIR SİSTEMİ

142. Hipotalamusta uzun süreli bellekten sorumlu reseptör aşağıdakilerden hangisidir?

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

432

144. Oksitosin yapımının çoğundan sorumlu olan hipotalamus bölgesi aşağıdakilerden hangisidir?

öz sıcaklığını ölçer. Diğer hipotalamik nöronlar ısı koruyucu ve ısı kaybettirici mekanizmaların başlatılm ası ve koordinasyonuna katılır. Hipotalamus emosyonel davranışa kısmen aracılık etmekten sorumlu limbik sistemin bir elemanı olarak da hizmet eder. Solunum, beyin sapındaki solunum merkezi tarafından denetlenir.

A) Dorsomedial çekirdek B) Ventromedial çekirdek C) Mamiller cisim D) Supraoptik çekirdek E) Paraventriküler alan Hipotalamus ve hipotalamusta bulunan çekirdeklerin fonksiyonlarını bilmemizi gerektiren bir soru...

Uterus Kasılmasının ve Memeden Süt Boşalmasının Düzenlenmesi •

Paraventriküler çekirdeğin uyarılması buradaki hücrelerin oksitosin salgılamasına yol açar.

Gastrointestinal Sistem ve Beslenmenin Düzenlenmesi •

Doyma merkezi ventromediyal çekirdekte bulunur.



Bu merkez uyarıldığında yemek yiyen hayvan ani olarak yemeyi durdurur ve yiyeceğe karşı tam bir ilgisizlik gösterir.



İki taraflı olarak tahrip edildiğinde, hayvan doymak bilmez, şiddetli iştah ortaya çıkar ve hayvan aşırı şişmanlar.



Hipotalamusun birçok alanının uyarılması hayvanda aşırı açlık, şiddetli bir iştah ve yoğun bir yiyecek arama isteği doğurur.

Hipotalamusta bulunan çekirdekler ve fonksiyonları: Posterior hipotalamus (Sempatik alan): Kan basıncının artması, pupiller dilatasyon, titreme, vücut sıcaklığında artma Anterior hipotalamus (Parasempatik alan): Miyozis, terleme, vücut sıcaklığında azalma Dorsomedial çekirdek: Gastrointestinal uyarma Perifornikal çekirdek: Acıkma, kan basıncının artması, hiddet Ventromedial çekirdek: Doyma, nöroendokrin kontrol Mamiller cisim: Beslenme refleksleri (tiamin eksikliğinde dejenerasyona uğrar) Lateral hipotalamik alan: Susama ve acıkma Paraventriküler alan: Oksitosin salgılanm ası, su tutulması Medial preoptik alan: İdrar kesesinin kasılması, kalp hızının azalması, kan basıncının düşmesi

Açlık ile en yakın ilişkili alan lateral hipotalamik bölgedir.

Supraoptik çekirdek: Vazopressin salgılanması



Bu bölgenin iki taraflı hasarı, yeme isteğinin kaybolmasına bazen de hayvanın açlıktan ölmesine yol açar.

Suprakiazmatik çekirdek: Diürnal ritim (uyku, sabah kortizonun yükselmesi, tansiyon, vücut sıcaklığı ritmi)



Hipotalamustaki diğer bir bölge de gastrointestinal aktivitenin tüm kontrolüne katılan, dudak yalama ve yutma gibi birçok beslenme refleksini kontrol eden mamiller cisimlerdir.

Doğru cevap: D

Doğru cevap: E

146. Yalama, yutma gibi beslenme refleksleri aşağıdaki hipotalamik alanlardan hangisi tarafından kontrol edilir? A) Paraventriküler alan

145. Hipotalamus hangisinin düzenlenmesine en az katılır?

B) Medial preoptik alan C) Posterior hipotalamus D) Supraoptik çekirdek E) Mamiller cisim

A) Susama B) Isı düzenlemesi C) İdrar osmolaritesi D) Solunumun düzenlenmesi E) Emosyonel davranış Hipotalamus ve hipotalamusta bulunan çekirdeklerin fonksiyonlarını bilmemizi gerektiren bir soru...• •

Hipotalamus hücre dışı osmolaritedeki artışı farketmekten sorumlu osmoreseptörler içerir. Bu osmoreseptörler susama duygusu yaratır, su içmeyi artırır ve antidiüretik hormon (ADH) salınmasına neden olur. Ön hipotalamustaki termoreseptörler

Hipotalamus ve hipotalamusta bulunan çekirdeklerin fonksiyonlarını bilmemizi gerektiren bir soru...

Gastrointestinal Sistem ve Beslenmenin Düzenlenmesi •

Doyma merkezi ventromediyal çekirdekte bulunur.



Bu merkez uyarıldığında yemek yiyen hayvan ani olarak yemeyi durdurur ve yiyeceğe karşı tam bir ilgisizlik gösterir.

İki taraflı olarak tahrip edildiğinde, hayvan doymak bilmez, şiddetli iştah ortaya çıkar ve hayvan aşırı şişmanlar.



Hipotalamusun birçok alanının uyarılması hayvanda aşırı açlık, şiddetli bir iştah ve yoğun bir yiyecek arama isteği doğurur. Açlık ile en yakın ilişkili alan lateral hipotalamik bölgedir.





Bu bölgenin iki taraflı hasarı,yeme isteğinin kaybolmasına bazen de hayvanın a çlıkta n ölmesine yol açar. Hipotalamustaki diğer bir bölge de gastrointestinal aktivitenin tüm kontrolüne katılan, dudak yalama ve yutma gibi bir çok beslenme refleksini kontrol eden mamiller cisimlerdir.



Böbrekle su atılım ının kontrolü ise başlıca supraoptik çekirdek tarafından yapılır.



Vücut sıvıları çok yoğunlaştığında bu alandaki nöronlar uyarılır.



Bu nöronlardan çıkan sinir lifleri hipotalamusun infindubulumu boyunca aşağı uzanarak arka hipofize gelir ve burada sinir uçlarından antidiüretik hormon (ADH, vazopresin) salgılanır.

Doğru cevap: C 149. Aşağıdakilerden hangisinin şişmanlığa neden olur?

B) Lateral hipotalamik nükleus C) Ventromedial hipotalamik nükleus D) Dorsomedial hipotalamik nükleus E) Kaudat nükleus

aşağıdakilerden

A) Serebrum B) Diensefalon C) Medulla oblangata D) Serebellum E) Beyin sapı

Hipotalamusta bulunan çekirdeklerin fonksiyonlarını bilmemizi gerektiren bir soru... •

Diensefalonurı temel yapısını sorgulayan bir soru... •

3. ventrikülde yerleşen diensefalon taiamus, hipotalamus, epitalamus ve subtalamustan oluşmuştur.

148. Beyindeki supraoptik çekirdek hasarlanırsa aşağıdaki durumlardan hangisi oluşur? A) Azalmış idrar hacmi ve konsantre idrar B) Azalmış idrar hacmi ve dilüe idrar C) Artmış idrar hacmi ve dilüe idrar D) Artmış idrar hacmi ve konsantre idrar



Doyma merkezi ventromediyal çekirdekte bulunur.



Bu merkez uyarıldığında yemek yiyen hayvan ani olarak yemeyi durdurur ve yiyeceğe karşı tam bir ilgisizlik gösterir.



İki taraflı olarak tahrip edildiğinde, hayvan doymak bilmez, şiddetli iştah ortaya çıkar ve hayvan aşırı şişmanlar.



Hipotalamusun birçok alanının uyarılması hayvanda aşırı açlık, şiddetli bir iştah ve yoğun bir yiyecek arama isteği doğurur. Açlık ile en yakın ilişkili alan lateral hipotalamik bölgedir.



Bu bölgenin iki taraflı hasarı, yeme isteğinin kaybolmasına bazen de hayvanın açlıktan ölmesine yol açar.



Hipotalamustaki diğer bir bölge de gastrointestinal aktivitenin tüm kontrolüne katılan, dudak yalama ve yutma gibi bir çok beslenme refleksini kontrol eden mamiller cisimlerdir.

E) İdrar hacmi değişmez ve konsantre idrar Hipotalamusta bulunan çekirdeklerin fonksiyonlarını bilmemizi gerektiren bir soru... •

Supraoptik çekirdekten ADH, paravatriküler çekirdekten oksitosin salınır.



Supraoptik çekirdek hasarında ADH salınımı bozulur ve santral diabetes insipidus meydana gelir, idrar hacmi artar, osmolaritesi ise düşer.

Vücut Suyunun Düzenlenmesi Hipotalamus vücut suyunu iki şekilde düzenler:

• • •

Susamaya neden olarak şahsın su içmesini sağlar. İdrarla su atılımını kontrol eder. Susama merkezi olarak adlandırılan bölge lateral hipotalamusta bulunur. OVLT (Organum vaskülozum lamina terminalis) ve subformikal organ temel olarak susama merkezi görevi görürler.

Hipotalamusun ventromedial nükleusunun hasarı veya anestezisi, aşırı yemek yeme eylemine ve şimanlığa neden olur.

Gastrointestinal Sistem ve Beslenmenin Düzenlenmesi

Doğru cevap: B



aşırı

A) Supraoptik hipotalamik nükleus

Doğru cevap: E 147. Taiamus ve hipotalamus hangisinin bölümlerindendir?

lezyonu

Hipotalamus Açlık ve Doyma Merkezlerine Sahiptir. •

Hipotalamusun açlık ve tokluk merkezlerinde beslenmeyi etkileyen bol reseptör bulunur.



Beslenmeyi uyaran, iştah açıcı maddelere oreksijenik maddeler denir.



Hipotalamusun ventromediyal çekirdekleri tokluk merkezi olarak görev yaparlar.



Bu alanın elektriksel olarak uyarılması tam tokluk oluşturur, kişi yemeği reddeder (afaji).

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ



SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

434



Bu merkez, beslenme ile ilgili tatmin duygusu oluşturur ve beslenme merkezini inhibe eder.



Bu alanın haraplanması ise oburluğa ve şişmanlığa yol açar.



Hipotalamusun lateral çekirdekleri açlık merkezi olarak görev yaparlar.



Bu alanın uyarılması aşırı yemeye neden olur (hiperfaji).



Lateral hipotalamusun harabiyeti, besine karşı isteği ortadan kaldırır ve belirgin kilo kaybı, kas zayıflığı ve metabolizmanın azalması ile karakterize ilerleyici zayıflamaya yol açar.

Doğru cevap: C 150. Biyolojik ritimlerin düzenlenmesinde “görevli hormon-görevli bölge” İkilisi sırasıyla hangisinde doğru olarak verilmiştir?



Epifiz hormonu melatonin’dir,



Melatonin, serotoninden N-asetillenm e ve Ometilasyon ile sentezlenir.



Salınımının kontrolü diürnal ritmle ayarlanır.



Melatonin, karanlıkta salgılanan bir hormondur. Işıkta salınımı durur.



Pineal bez sempatik innervasyon alır.



Karanlıkta, sempatik liflerle gelen noradrenalin deşarjı artar.



Noradrenalin, pineal bezdeki 3-adrenerjik reseptörlere bağlanarak melatonin salınımını artırır.



Melatonin, memelilerde mevsimsel diurnal ritmden sorumludur (bahar aylarındaki canlılık).



Pineal bez, suprakiazmatik çekirdek tarafından regüle edilen lokus seruleusla bağlantılıdır.



Fotoreseptörlerden çıkan uyarılar, diürnal ritim düzenleme merkezi olan suprakiazmatik çekirdeğe giderler.



Daha çok batıdan doğuya doğru uçuşlarda yerel saatle, hipotalamus tarafından düzenlenen vücut biyolojik saatinin uyumsuzluğu sonucunda oluşan duruma Jet-Lag adı verilir. Aşırı yorgunluk, uykusuzluk, mide ve baş ağrıları, oryantasyon bozukluğu, iştahsızlık, alınganlık genel belirtilerdir.



Melatonin salınım ritmi bozulur, korunmak için melatonin kullanılır.

A) Melatonin - Preoptik alan B) P maddesi - Lateral hipotalamus C) Serotonin - Subfornikal bölge D) Melatonin - Suprakiazmatik çekirdek E) Serotonin - Suprakiazmatik çekirdek Doğru cevap: D 151. Aşağıdaki hipotalamik yapılardan hangisinin lezyonu sirkadiyen ritmin ve kortizol sekresyonundaki ritmik düzenin bozulmasına neden olur? A) Suprakiazmatik çekirdek

Doğru cevap: D 153. Hipotalamusta hasar oluştuğunda aşağıdakilerden hangisi oluşmaz?

B) Supraoptik çekirdek C) Ventromedial çekirdek D) Paraventriküler alan

A) Isı regülasyonunda bozulma B) Açlık-tokluk dengesinde bozulma

E) Lateral hipotalamik alan Doğru cevap: A

C) Ekstremite hareketlerinde bozulması D) Su alımında bozulma

ritm

152. Biyolojik ritimlerin düzenlemesinde görevli bez aşağıdakilerden hangisidir?

E) Oksitosin salınımında bozulma

ve

dengenin

Doğru cevap: C A) Anterior hipofiz CjTroid

B) Posterior hipofiz D) Epifiz E) Paratroid

Sirkadian ritim ve epifiz ile ilgili temel bir fizyoloji sorusu...

EPİFİZ •

Diensefalonun üst parçasıdır.



Corpus pineale (epifiz), trigonum habenuale, striae medullares ve commissura habenulumdan oluşur.



Corpus pineale (epifiz), iki colliculus superior arasında bulunur.



Erişkinde epifizde acervulus cerebri (hidroksi apatit kristalleri, beyin kumu) adı verilen cisimler görülür.

154. Aşağıdakilerden hangisi işlevlerinden biri değildir?

hipotalamusun

A) Susuzlukta antidiüretik hormon salgılamak B) Beden ısısının düzenlenmesi C) Ağrı kontrolü D) Doğumda miyometriyum kasılmasının uyarılması E) Açlık ve tokluk düzenlemek Doğru cevap: C

hissi

uyararak

beslenmeyi

A) Supraoptik çekirdekte ADH sentezlenir B) Paraventriküler çekirdekte oksitosin sentezlenir

Perifornikal çekirdek: Acıkma, kan basıncının artması, hiddet Ventromedial çekirdek: Doyma, nöroendokrin kontrol

C) Ventromedial çekirdek tokluk merkezidir

Mamiller cisim: Beslenme refleksleri (tiamin eksikliğinde dejenerasyona uğrar)

D) Lateral çekirdek lezyonunda zayıflık gözlenir E) Suprakiazmatik çekirdek ısı regülasyonundan sorumludur

Lateral hipotalamik alan: Susama ve acıkma

Doğru cevap: E 156. Aşağıdaki bölgelerden hangisinin uyarılması vücut sıcaklığında azalma ve miyozis gibi etkilere neden olur? A) Anterior hipotalamus

Paraventriküler alan: Oksitosin salgılanması, su tutulması Medial preoptik alan: İdrar kesesinin kasılması, kalp hızının azalması, kan basıncının düşmesi Supraoptik çekirdek: Vazopressin salgılanması Suprakiazmatik çekirdek: Diürnal ritim (uyku, sabah kortizonun yükselmesi, tansiyon, vücut sıcaklığı ritmi)

B) Posterior hipotalamus C) Supraoptik çekirdek

Doğru cevap: E

D) Preoptik alan E) Suprakiazmatik nukleus

159.

Doğru cevap: A

Aşağıdakilerden hangisi oroksijenik maddelerden değildir? A) Endorfin

157. Aşağıdaki bölgelerden hangisinin uyarılması kan basıncında artış ve midriyazis gibi etkilere neden olur?

D) Endokannabinoid E) Kokain ve amfetamin ilişkili transkript (CART)

A) Anterior hipotalamus B) Posterior hipotalamus C) Supraoptik çekirdek

Doğru cevap: E

D) Preoptik alan

160. Aşağıdakilerden hangisinin iştahı azaltıcı özelliği bulunur?

E) Suprakiazmatik nukleus Doğru cevap: B 158. Aşağıdakilerden hangisi sabah yükselmesi ile ilgili alandır?

B) Melenin yoğunlaştırıcı hormon (MCH) C) Aguti-ilişkili protein (AGRP)

kortizolünün

A) Serotonin B) Nöropeptid-Y C) Öreksin A D) Ghrelin

A) Anterior hipotalamus B) Posterior hipotalamus C) Supraoptik çekirdek D) Preoptik alan E) Suprakiazmatik nukleus Hipotalamus ve fonksiyonlarını sorgulayan temel bir fizyoloji sorusu...

Hipotalamusta bulunan çekirdekler ve fonksiyonları: Posterior hipotalamus (Sempatik alan): Kan basıncının artması, pupiller dilatasyon, titreme, vücut sıcaklığında artma Anterior hipotalamus (Parasempatik alan): Miyozis, terleme, vücut sıcaklığında azalma Dorsomedial çekirdek: Gastrointestinal uyarma

E) Beta-endorfin Doğru cevap: A 161. Aşağıdakilerden hangisinin iştahı artırıcı özelliği bulunur? A) Oksitosin B) Leptin C) Kolesistokinin D) İnsülin E) Beta-endorfin İştah mekanizması ile ilgili bilgimizi sorgulayan bir soru...

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

155. Hipotalamus ve çekirdekleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

436

Hipotalamusta beslenme ve tokluk m erkezlerini etkileyen nörotranm itter ve hormonlar



Leptin reseptörlerinde hasar olursa hiperfaji ve morbid obezite gelişir.



Leptin, insülin saliminim da azaltır.

İştahı A z a lta n la r (A n o re k s ije n ik )

İştahı A rttıra n la r (O re k s ije n ik )

Leptin

N öropeptit Y (NPY)



Yağ depolanmasını azaltır

Serotonin

Ghrelin



Somatostatin

Öreksin A ve B

Hipotalamusta NPY ve AGRP gibi iştah uyarıcılarının yapımını azaltır.

İnsUlin

Kortizol



POMC nöronlarını aktifler.

Kolesistokinin

Endorfinler



Kortikotropin-serbestleştirici hormon yapımını artırır.



Sempatik aktiviteyi artırarak metabolizma hızını ve enerji tüketimini artırır.



Enerji depolanmasını azaltır.

Hipotalamusta leptin reseptörlerinin uyarılması,

Oksitosin

Gatanin

Norepinefrin

Aminoasitler (Glutamat ve GABA)

Kortikotropin satıverici hormon

Melanin-yoğunlaştıncı hormon (MCH)

Doğru cevap: C

Glukagon-benzeri peptit (GLP)

A guti-ilişkili protein (AGRP)

164. İştah ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

Kokain ve amfetamin ilişkili transkript (CART)

Endocannabinoid

A) Ghrelin verilmesi iştahı artırır B) Melanokortin 4 geni (MCR-4) mutasyonları iştahın azalmasına neden olur

Peptit YY (PYY) a- Metanosit Uyarıcı Hormon (a- MSH)

^

C) Leptin gen mutasyonları şişmanlık oluşturur D) Histamin iştahı azaltır E) insülin iştahı azaltır

M B M 5 K |8 B 8 B H g B

Doğru cevap: E

İştah mekanizmasını sorgulayan bir soru...

162. Aşağıdakilerden hangisi hipotalamusta Nöropeptid Y’yi baskılayarak iştah kesici etkinlik gösterir?

Gen bozukluğuna bağlı şişmanlık:

A)Termogenin

B)Ghrelin

C) Leptin

D)Öreksin E) POMC

Toplumda görülen şişmanların %95’inde çoklu gen bozukluğu, % 5’inde tek gen bozukluğu vardır. 1) Melanokortin 4 geni (MCR-4) mutasyonları, şişmanlığın en yaygın monojenik şeklidir. 2) Leptin geni mutasyonunun neden olduğu doğuştan leptin eksikliği

Doğru cevap: C

3) Leptin reseptörünün mutasyonu 163. Aşağıdakilerden hangisi POMC nöronlarında reseptörlerine bağlanarak iştahı keser? A) Termogenin

B)Ghrelin

C) Leptin

D)Öreksin E) Histamin

Leptinin etki mekanizmasını sorgulayan bir soru...

Leptin yağ dokusundan salınır ve iştahı azaltır. •

Doğru cevap: B 165. I. Eksikliğinde depresyon ve anksiyeteye neden olabilir II. Akson refleksinden ve yavaş ağrının iletilmesinden sorumludur III. İştahı artırıcı etkisi vardır

Yağ dokusunun miktarı arttığında (aşırı enerji depolama sinyali), yağ hücreleri leptin yapımını artırır.

Yukardaki etkileri gerçekleştiren maddeler hangi şıkta sırası ile ve doğru olarak sıralanmıştır?



Kana verilen leptin beyne gider, kan-beyin bariyerini kolaylaştırılmış difüzyonla geçer.

A ) Serotonin, Glutamat, Nöropeptid-Y



Leptin hipotalamus arkuat ve paraventriküler çekirdekte•

C) Melatonin, Glutamat, Leptin



POMC nöronlarında reseptörlerine bağlanarak iştahı keser.

D) Melatonin, P maddesi, Leptin E) Melatonin, P maddesi, Histamin

B ) Serotonin, P maddesi, Nöropeptid-Y

Nörotransmitter bilgimizi değerlendiren bir fizyoloji sorusu...

168. Uyanık bir kişide EEG kaydında sırasıyla “gözler kapalıyken baskın olan dalga, gözler açıldığında baskın hale gelen dalga ve bu durum için yapılan tanımlama" aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?



Serotonin eksikliğinde, depresyon ve anksiyete gözlenir.



P maddesi, akson refleksinden ve yavaş ağrının iletilmesinden sorumludur.

Gözler kaoalı Gözler acıldıöında Durum



Nöropeptid-Y nin iştahı artırıcı etkisi vardır.

A) P B) 0 (Teta) C)a D) a

Hipotalamusta beslenme ve tokluk m erkezlerini etkileyen nörotranm itter ve hormonlar İştahı A za lta n la r (A n o re k s ije n ik )

İştahı A rttıra n la r (O re k s ije n ik )

E)P

a

Beta blokajı

A (Delta)

Teta blokajı

P 0 (Teta) A (Delta)

Alfa blokajı Alfa blokajı Beta blokajı

EEG bilgimizi değerlendiren bir fizyoloji sorusu...

BEYİN DALGALARI

Leptin

Nöropeptit Y (NPY)

Serotonin

Ghrelin

Somatostatin

Öreksin A ve B

İnsülin

Kortizol

Kolesistokinin

Endorfinler

Oksitosin

Galanin

Norepinefrin

Aminoasitler (Glutamat ve GABA)

Kortikotropin salıverici hormon

Melanin-yoğunlaştıncı hormon (MCH)



Saniyede 8-13 arasında frekansa sahip ritmik dalgalardır.

Glukagon-benzeri peptit (GLP)

Aguti-itişkili protein (AGRP)



Sakin, sessiz durumdaki uyanık erişkinlerin hemen tümünün EEG’sinde bulunur.

Kokain ve amfetamin ilişkili transkript (CART)

Endocannabinoid



Bu dalgalar en güçlü oksipital bölgede ölçülmekle birlikte, paryetal ve frontal bölgelerde de gözlenirler.



Gerilimleri genellikle 50 mikrovolt civarındadır.



Derin uyku sırasında alfa dalgaları ortadan kalkar.



Kişinin dikkati, özel bir zihinsel etkinliğe yöneltildiğinde, alfa dalgaları yerini beta dalgalarına bırakırlar (alfa blokajı).

• •



Alfa dalgaları

Peptit YY (PYY) a- Melanosit Uyarıcı Hormon (a- MSH)

Doğru cevap: B 166. Aşağıdakilerden hangisinde EEG kaydında alfa dalgası hâkimdir? A) Süt çocuğunda B) Uykunun REM döneminde

Beta dalgaları •

Saniyede 14’ten fazla, 80’den az sıklıktadırlar.



Yüksek frekanslı, düşük amplitüdlü dalgalardır.



Merkezi sinir sisteminin fazla aktivasyonu veya gergin hallerde kafatasının paryetal ve frontal alanlarından kaydedilirler.

C) Uyanık erişkinde dinlenme durumunda D) Komada E) Ruhsal depresyonda

Teta dalgaları

Doğru cevap: C 167. Aşağıdaki EEG dalgalarından hangisinin saniyedeki frekansı en yüksek, amplitüdü ise düşüktür? A) Alfa C) Delta

B) Beta D) Teta E) Gama

Doğru cevap: B

Gözler kapatıldığında, saniyede yaklaşık 12 frekanslı senkron alfa dalgaları oluşur. Gözler açıldığında beynin etkinliği büyük ölçüde artar, beta dalgaları adını alan, daha yüksek frekanslı, düşük amplitüdlü dalgalar ortaya çıkar. Dikkatli uyanıklık yüksek frekanslı beta dalgaları ile karakterize iken, sakin uyanıklık genellikle alfa dalgaları ile birliktedir.



Saniyede 4-7 arasında sıklığa sahiptirler.



Özellikle çocukların paryetal ve temporal bölgelerinde gözlenmekle birlikte, bazı erişkinlerde düş kırıklığı gibi duygusal stresler sırasında ortaya çıkabilirler.



Sıklıkla beynin dejeneratif durumları başta olmak üzere birçok beyin hastalıklarında da oluşurlar.

Delta dalgaları •

EEG’nin sıklığı saniyede 3-5’ten az olan tüm

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

437

438

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

dalgalarını içerirler. •

Çok derin uykuda, çocuklukta ve ciddi organik beyin hastalıklarında ortaya çıkarlar.

Uyku mekanizması bilgimizi değerlendiren bir fizyoloji sorusu... UYKU

Doğru cevap: C 169. REM ve NREM uykusu ile ilgili eşleşmelerden hangisi yanlıştır?



Doğal uykuya neden olan alan, ponsun alt yarısı ve medullada yer alan rafe çekirdekleridir.



Rafe nöronlarının çoğunun serotonin salgıladığı bilinmektedir.



Bir hayvana serotonin oluşumunu durduran bir ilaç uygulandığında, hayvan genellikle bunu izleyen birkaç gün boyunca uyuyamamaktadır.



Bu nedenle, serotoninin uyku ile ilgili ana transmiter olduğu varsayılır.

aşağıdaki

A) EEG’de uyku iğciği - NREM B) Uyku başlangıcı - NREM C) Enurezis nokturna - NREM D) Noradrenalin - REM E) Dopamin - NREM Doğru cevap: E

Yavaş Dalga Uykusu (non-REM) •

Bu uyku son derece sakindir.



Hem periferik damar tonusu hem de diğer birçok vejetatif vücut işlevi azalmıştır.

A) Bir kişi uykuya daldığında beliren uykunun ilk evresidir



Kan basıncında, solunum hızında ve bazal metabolizmada % 10-30 azalma gözlenir.

B) İskelet kas tonusunda bir düşüşle birlikte olur



Yavaş-dalga uykusu “düşsüz uyku” olarak adlandırılır. Ancak bu uykuda düş görülür, hatta bazen kâbuslar ortaya çıkar. Enürezis nokturna, karabasan, uyurgezerlik nonREM’e ait bozukluklardır.

170. REM) uykusuna ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?

C) Yavaş fakat kararlı bir kalp hızı ile karakterizedir D) Çocuklara oranla erişkinlerde çok daha sık görülür E) Yavaş dalga uykusu dönemlerine göre daha uzun sürer Doğru cevap: B 171. Paradoksal doğrudur?

uyku

ile

ilgili

olarak

• • •

Yavaş dalga uykusu ve REM uykusu sı rasında görülen düşler arasındaki fark, REM uykusu sırasında görülen düşler daha rahat hatırlanabilirken, yavaş dalga uykusu sırasında görülen düşlerin genellikle hatırlanamamasıdır, Yani, yavaş dalga uykusu sırasında, düşlerin bellekte kon-olidasyonu olmamaktadır.



EEG’de uykunun Non-REM evre 2 de görülen alfa dalgasına benzeyen dikensi çıkıntılara uyku iğcikleri denir.

hangisi

A) EEG’de alfa dalgaları izlenir B) Genellikle rüya görme ile birliktedir C) Solunum düzenlidir D) Kas tonusu artar E) Testosteron düzeyi azalır Doğru cevap: B 172. Uyku ve dönemleri ile ilgili hangisi yanlıştır? A) Uyku Non REM ile başlar B) Enurezis nokturna non-REM döneminde gözlenir C) Uyurgezerlik REM dönemine ait bozukluktur D) REM döneminde EEG’de beta dalgası gözlenir E) REM döneminde düzensiz solunum gözlenir Doğru cevap: C 173. Aşağıdakilerden gözlenmez?

hangisi

A) Penil tümesans B) Aktif canlı rüyalar C) Kalp hızında artma D) Düzensiz solunum E) Enurezis nokturna

REM

f Evre 1: Başlangıç evresidir. Alfa dalgası vardır Kişi kolayca uyanabilir. Evre 2: H afif uyku evresidir. İnterm ediate uyku da denir. Alfa dalgası vardır. Uyku iğcikleri görülür. Evre 3: O rta dereceli uykudur. Teta dalgası hakimdir. Evre 4: En derin uyku evresidir. Delta dalgaları görülür. Dinlenme bu evrede olur. Uyku korkuları, yatak ıslatma, uykuda konuşma bu evrededir.

döneminde REM Uykusu (Paradoksal Uyku, Desenkronize Uyku) •

Normal bir gece uykusunda, 5-30 dakika süren REM uykusu dilimleri vardır ve ortalama 90 dakikada bir ortaya çıkar.



Kişi çok uykulu ise, REM uyku dilimlerinin süreleri kısalır ve hatta ortadan kalkar.

439

Öte yandan, kişi gece boyunca gittikçe daha fazla dinlenmiş olduğu için REM uykusu dilimleri giderek uzar.



REM’in toplam süresi, toplam uykunun % 20’sini geçmez.





• • •

Periferik kasların aşırı baskılanmasına karşın, düzensiz kas hareketleri oluşur. Bunlar hızlı göz hareketlerine ek olarak ortaya çıkar. Genellikle aktif düş görme vardır.



Beyin REM uykusunda oldukça aktiftir.



Toplam beyin metabolizmasında %20 kadar artış oluşabilir. Elektroensefalogramda (EEG) uyanıklıktaki gibi beta ritmi görülür.



Ponto-Genikülo-Oksipital dikenler gözlenir.



Kişinin beyindeki yüksek etkinliğe rağmen uyuması ters bir durum gibi göründüğü için paradoks uyku olarak da adlandırılır.



B) Nükleus Amigdaloideus C) Nükleus Globosus D) Nükleus Fastigi E) Nükleus Emboliformis Doğru cevap: A 175. Nucleus accumbens’te bulunan bağımlılıkla ilgili reseptör aşağıdakilerden hangisidir?

Kişi, yavaş dalga uykusuna göre uyaranlarla daha zor uyanır. Ancak kişi sabahları genellikle yavaş-dalga uykusu değil, REM uykusu sırasında kendiliğinden uyanır. Kalp ve solunum hızı, düş görmeyle uyumlu olarak düzensizleşir.



A) Nükleus Akumbens

Omurilik kas kontrolü alanları güçlü biçimde baskılandığı için, vücutta kas tonusu son derece azalmıştır.





174. Aşağıdaki beyin bölgelerinden hangisi madde bağımlılığı ile ilgili alandır?

A) Dopamin D3 B) Dopamin D1 C) Asetilkolin M2 D) Histamin H3 E) Serotonin 5HT3 Bağımlılık bilgimizi değerlendiren temel bir fizyoloji sorusu... BAĞIMLILIK •

Bir maddenin olumsuz etkilerine karşın, tekrarlayan şekilde kullanımı olarak tanımlanabilir.



Bağımlılık belirgin olarak ödül sistemi ile ilişkilidir.



Bu sistem özellikle striatum tabanında yerleşik olan nuklues accumbens ile mezensefalondan bu çekirdeğe ve bu çekirdekten frontal kortekse yansıyan mezokortikal dopaminerjik nöronları kapsar.



Bağım lılık yapan maddelerin ortak etkisi, nukleus accumbensteki Dopamin 3 reseptörünü etkilemeleridir.



Bu etkilenme akut olarak beynin ödül sistemini uyarmaktadır.

Bu dönemde erkeklerde penil tümesans görülebilir. Sebebi kan testosteronundaki yükselmedir.



REM uykusunun kaynağı lokus seruleus kaynaklı noradrenalindir.



REM uykusunun uyunmaması deney hayvanlarında ve deneklerde sinirlilik ve huzursuzluk meydana getirir.

Doğru cevap: A 176. Uzun süreli öğrenmede aşağıdakilerden hangisi/ hangileri görev yapar? I. Glutamat II. Nitrik Oksit III. Kalsiyum A) Yalnız I B) Yalnız II C) İve III D) II ve III E) I, II ve III Doğru cevap: E Doğru cevap: E

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ



1

z

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

4-

177. Hipokampusta NMDA reseptörlerinin blokianması hangisinde bozulmaya neden olur? A) Ağrı algılanması C) Isı regülasyonu

180. Aşağıdaki sinir liflerinden hangisi yavaş ağrının iletilmesinden sorumludur?

B) Koku algısı D) Yeme davranışı

A) A delta

B) A beta

C) A gama

E) Öğrenme

D) B lifleri E) C lifleri

Doğru cevap: E

Doğru cevap: E

178. Aşağıdakilerden hangisi uzun süreli hafıza oluşumunda (Long Term Potansiyalizasyon) yer almaz?

181. “C tipi sinir lifi / A-Delta tipi sinir lifi” sıralamasıyla uyumlu transmitter İkilisi aşağıdakilerden hangisidir?

A)Glutamat

B) Glisin

C) NMDA reseptörü

D) Nitrik oksit

A) P maddesi - Glutamat B) P maddesi - GABA C) Glisin - GABA

E) Kalsiyum

D) Glutamat - GABA E) Melatonin - P maddesi

Öğrenme ve hafıza bilgimizi değerlendiren bir fizyoloji sorusu...

Ağrı fizyolojisi bilgimizi sorgulayan bir soru...

Kısa süreli hafızanın oluşumu: •



Glutamat, NMDA ve AMPA-K reseptörlerine bağlanarak hücre içinde EPSP oluşturur, adenilat siklaz aktiflenir.

Ağrıyı medulla spinalise taşıyan lifler A-delta ve C lifleridir.



Arka boynuzdan giren ağrı lifleri, nöron değiştirip çapraz yaparak karşı taraftaki spinotalamik yolla taiamusa ulaşırlar.



A-delta lifleri miyelinli olup, hızlı ağrıyı (keskin ağrı, lokalize edilebilen ağrı) iletir. Sinapsa serbestlenen nörotransmitter glutamattır. A delta tipi lifler neospinotaiamik yolla beyne iletilirler.



C lifleri ise miyelinsiz olup, yavaş ağrıyı (viseral ağrı, künt ağrı, lokalize edilemeyen ağrı) iletirler.



Sinapsa serbestlenen nörotansm itter ise P maddesidir.



C tipi lifler paleospinotalam ik yolla beyne iletilirler.

Adenilat siklaz protein kinaz A’yı aktifler ve böylece protein fosforilasyonu gerçekleşir.

Uzun süreli hafıza oluşumu: •

Tekrarlayan EPSP’ler sonucu presinaptik hücreden glutamat salınır.



Glutamat, postsinaptik hücrede AMPA ve NMDA reseptörlerini uyarır.



Hücre içinde Ca miktarı artar ve postsinaptik hücreden NO (Nitrik oksit) salınır.



NO, presinaptik bölgeye giderek daha fazla glutamat salınımına neden olur.



Böylece kullanılan sinapsların fonksiyonu kolaylaşır (sinaptik fasilitasyon).



Bu olaya long term potensiyalizasyon denir (LTP).



LTP, hücre içinde DNA’nın gen ekspresyonunu değiştirerek yeni dentritler, proteinler ve bağlantılar oluşturulmasına dayanır.•





Ketamin, NMDA reseptörlerini bloklayarak öğrenmeyi bozar.

Doğru cevap: A 182. Primer olarak kimyasal ağrıya neden olan en önemli aljezik madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Glisin B) Dopamin C) Epinefrin D) Norepinefrin E) Bradikinin

Doğru cevap: B Doğru cevap: E 179. Yavaş ağrının iletilmesinde görevli nörotransmitter aşağıdakilerden hangisidir? A) Glutamat C) Serotonin

B) P maddesi D) Asetilkolin E) Melatonin

Doğru cevap: B

183. Aşağıdaki maddelerden hangisi ağrı sonlanmalarının hassasiyetini artırır, fakat direkt olarak ağrı sinirlerini uyarmaz? A) Glisin

B) Dopamin

C) Epinefrin

D) Norepinefrin E) Prostoglandin

Ağrı fizyolojisi bilgimizi sorgulayan bir soru...

441



C tipi lifler paleospinotalam ik yolla beyne iletilirler.



Yavaş, ızdırap veren ağrı oluşur.

Doğru cevap: D



Kimyasal tipte ağrı oluşturan kimyasal maddeler: Bradikinin, serotonin, histamin, potasyum iyonları, asitler, asetilkolin ve proteolitik enzimlerdir.

185. Genel anestezikler ve alkolün inhibe edici etkisi aşağıdaki bölgelerden hangisi üzerine olmaktadır?



Diğerlerine nazaran daha çok ağrı doğuran kimyasal madde, bradikinindir.



Prostaglandin ve P maddesi ağrı sonlanmalarının hassasiyetini artırır, fakat direkt olarak ağrı sinirlerini uyarmazlar.

Doğru cevap: E

D) Ağrı reseptörleri hızlı adapte olurlar E) Ağrı reseptörleri serbest sinir uçlarıdır

D) Bazal gangliyonlar

Doğru cevap: D 186. Presinaptik inhibisyon mekanizmasında salınan nörotransmitter aşağıdakilerden hangisidir? A) Glisin

B) GABA

C) Glutamat

A) Ağrı lifleri spinotalamik yolla talamusa iletilir

C) C tipi lifler paleospinotalamik yolla beyne iletilirler

B) Beyinsapı

C) Serebellum

E) Talamus

184. Ağrı fizyolojisi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

B) A delta tipi lifler neospinotalamik yolla beyne iletilirler

A) Omurilik

D) Serotonin E) Prostaglandin

Ağrı fizyolojisi bilgimizi sorgulayan bir soru...

Masajla ağrının azalmasının mekanizması: (Presinaptik inhibisyon)

Ağrı fizyolojisi bilgimizi sorgulayan bir soru...



Ağrı iletiminin arka kökte engellenmesi (kapı kontrol) mekanizmasıdır.

Ağrı Tipleri ve Nitelikleri



Presinaptik nöronun inhibisyonu yoluyla, postsinaptik hücreye bilgi aktarımı engellenir.



A-Beta liflerinin uyarılması presinaptik inhibisyon yaparak ağrının postsinaptik hücreye iletimini bloklar (kapı kontrol mekanizması).



Masaj, akupunktur ve elektrik tedavisiyle (TENS) ağrının kesilmesi bu mekanizma ile olur.



Salınan inhibitor transmiter madde GABA (gamaaminobütirik asit)’dır.



Hızlı ağrı ve yavaş ağrı olmak üzere ağrı iki gruba ayrılır.



Hızlı ağrı, ağrılı bir uyarandan 0,1 saniye sonra hissedilirken,



Yavaş ağrı, 1 saniye veya daha sonra başlar ve saniyeler, hatta dakikalar boyunca artarak devam eder.



Bütün ağrı reseptörleri (nosiseptör) serbest sinir uçlarıdır.



Ağrı reseptörleri adapte olmazlar.



Mekanik, termal ve kimyasal uyaranlar ağrı reseptörlerini uyarırlar.



Hızlı ağrı, genelde mekanik ve termal uyaranlarla oluşurken; yavaş ağrı ise her üç tip uyaranla da ortaya çıkabilir.

• •



• •

Ağrıyı medulla spinalise taşıyan lifler A-delta ve C lifleridir. Arka boynuzdan giren ağrı lifleri, nöron değiştirip çapraz yaparak karşı taraftaki spinotalamik yolla talamusa ulaşırlar.

Doğru cevap: B 187. Hipotalamusta prolaktin salınımını inhibe eden faktör aşağıdakilerden hangisidir? A) Adrenalin C) Serotonin

B) Noradrenalin D) Dopamin E) Feniletonalamin

Dopaminin farklı etkilerinin bilinmesini ölçen bir soru

DOPAMİN •

Dopamin, tirozin amino asidinden yapılır.

A-delta lifleri miyelinli olup, hızlı ağrıyı (keskin ağrı, lokalize edilebilen ağrı) iletir. Sinapsa serbestlenen nörotransmitter glutamattır.



MAO ve COMT enzimleri ile metabolize edilir.



Yıkılım ürünü HVA (Homovanilik asit)’tir.

A delta tipi lifler neospinotalamik yolla beyne iletilirler.



Substansiya nigradan kaynaklanan nöronlardan serbestlenir.



Bu nöronların uzantıları, başlıca bazal gangliyonların korpus striatumunda sonlanırlar.

C lifleri ise miyelinsiz olup, yavaş ağrıyı (viseral ağrı, künt ağrı, lokalize edilemeyen ağrı) iletirler. Sinapsa serbestlenen nörotansm itter ise P maddesidir.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

Kimyasal uyaranlar, doku zedelenmesinden sonra ortaya çıkar.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

442



Ayrıca hipotalam ustan salınır ve prolaktin sekresyonunu inhibe eder.



Dopaminin etkisi genellikle inhibisyondur.



D2 reseptörlerinin aşırı uyarılması, şizofreni ile ilişkilidir.



D4 reseptörleri, şizofrenide kullanılan klozapin’e daha duyarlıdırlar. (Klozapin’in ekstrapiramidal yan etkisi azdır).



D3 reseptörleri, nukleus akkumbens’te yaygın bulunur.

Doğru cevap: D 188. Katekolaminlerin sentezi sırasında, dopaminin noradrenaline hidroksilasyonu aşağıdakilerin hangisinde gerçekleşir? A) Sitoplazmada

• •

B) Golgi cisimciğinde

C) Salgı granüllerinde D) Sinapslarda E) Endoplazmik retikumda



Doğru cevap: C



189. Vanilmandelik asit (VMA) hangisinin ana metabolitidir? A) Adrenalin C) Serotonin

aşağıdakilerden B) GABA D) Dopamin

E) İzoproterenol

• •

Norepinefrin sekresyon bölgesinden üç yolla uzaklaştırılır:

Doğru cevap: A

1. Sinir ucuna geri alınır (aktif taşınmayla, % 50-80)

190. Aşağıdaki enzimlerden hangisi noradrenalin sentezinde hız kısıtlayan basamağı oluşturur?

2. Çevredeki kana difüzyona uğrar. 3. Küçük bir miktarı enzimlerle parçalanır. (MAO ve COMT ile) Bu parçalanma başlıca karaciğerde olur.

A) Dopamin p - hidroksilaz B) L - DOPA dekarboksilaz C) Monoamin oksidaz

MonoaminOksidaz (MAO):

D) Tirozin hidroksilaz E) Katekol - O - metil transferaz

• •

Doğru cevap: D 191. Tirozinden başlayıp adrenalinle sonuçlanan sentez sürecinde, aşağıdaki enzimlerden hangisinin fizyolojik bir rolü yoktur?

• •

• B) Tirozin hidroksilaz



C) Katekol - orto - metiltransferaz D) Feniletanolamin - N - metiltransferaz



E) Dopamin p - hidroksilaz

• •

Katekolaminlerin sentezinin bilinmesini irdeleyen bir soru

Norepinefrin Sentezi ve Uzaklaştırılması Norepinefrin sentezi adrenerjik sinir ucunda aksoplazmada başlar, veziküller içinde tamamlanır.

Mitokondriyal bir enzimdir. Sinir ucu sitoplâzmasında, vezikül dışında noradrenalini parçalayan enzimdir. MAO-A => 5HT-Noradrenalini MAO-B => Dopamini parçalar.

Katekol-O-Metil Transferaz (COMT):

A) Aromatik L - amino asit dekarboksilaz

Katekolaminler

Tirozin aminoasidinden sentezlenirler. Kromogranin A ve ATP’ye bağlanarak veziküller içinde depolanırlar. Dolaşımdaki kromogranin A düzeyi, sempatik etkinliğin iyi bir göstergesidir. Kromogranin A’nın plazma düzeyi, farklı türde endokrin tümörleri olan hastalarda artar. Kromogranin A tümör markeri olarak kullanılır. Postgangliyoniknoradrenerjik nöronlardaki küçük tanecikli veziküller ATP ve noradrenalin içerirken, iri tanecikli veziküller nöropeptid Y içerir.

Katekolam inleri nöron dışında parçalayan enzimdir. Damar endotel hücresi, akciğer, böbrek, karaciğer ve düz kasta bol bulunur. Ayrıca beyinde glia hücresinde ve bir miktar da postsinaptikmembranda bulunur. Katekolaminlerimetilasyona uğratarak parçalar. Katekolam inlerin en fazla oluşan metaboliti Vanilmandelik asit (VMA)’dir.

SSS'de => MHP6 (3-metoksi 4-hidroksi fenil glikol) Periferde => VMA (Vanilmandelik asit)

v

Doğru cevap: C

j

443

A) Adrenalin

hangisi

Katekolaminlerin yıkımının bilinmesini sorgulayan bir soru

B)SerotoninNorepinefrin sekresyon bölgesinden üç yolla uzaklaştırılır: D) Spermin

C) Dopamin E) Spermidin

1. Sinir ucuna geri alınır (aktif taşınmayla, % 50-80) 2. Çevredeki kana difüzyona uğrar. 3. Küçük bir miktarı enzimlerle parçalanır. (MAO ve COMT ile) Bu parçalanma başlıca karaciğerde olur.

Doğru cevap: B 193. Pineal bezde melatonine aşağıdakilerden hangisidir?

çevrilen

hormon

A) Adrenalin

B)SerotoninMonoaminOksidaz (MAO):

C) Dopamin

D) Spermin

• •

E) Spermidin Melatoninin neden sentezlendiğinin bilinmesini ölçen bir soru

SEROTONİN (5-hidroksitriptamin; 5-HT) •

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

192. Aşağıdaki biyolojik aminlerden triptofandan sentezlenir?

• •

Katekol-O-Metil Transferaz (COMT):

Santral sinir sisteminde hipotalamus, limbik sistem, neokorteks, serebellum ve spinal kord parçalan arasında bağlantı sağlayan orta hattaki raphe nukleusunda bulunur.



Ayrıca trombositlerde, sindirim sisteminin miyenterik pleksusunda ve enterokromafin hücrelerde yüksek konsantrasyonda bulunur.



Serotonin vücutta esansiyel aminoasit triptofanın dekarboksilasyonu ile oluşur.



Pineal bezde melatonine çevrilir.



Serotoninin spinal ağrı yollarında daima inhibitor etkisinin bulunduğu, şahsın ruh halini kontrol ettiği ve uykuya neden olduğu bilinmektedir.



Serotonin, Non-REM uykusundan sorumlu nörotransmitterdir.



Normal davranış kalıbının sürdürülmesi, sıcaklık regülâsyonu, kan basıncı regülâsyonu ve beslenme davranışının düzenlenmesinde rol oynar (iştahı azaltır).



Serotonin anorgazmi oluşturur. Bu nedenle antiseratonerjikler deney hayvanlarında orgazmı kolaylaştırır.



Serotonin, ACTH ve PRLsalınımını artırırken, GnRH salınımını inhibe eder.



Serotonin ayrıca, ağrının santral sinir sistemine geçmesini bloke eder.

Mitokondriyal bir enzimdir. Sinir ucu sitoplâzmasında, vezikül dışında noradrenalini parçalayan enzimdir. MAO-A => 5HT-Noradrenalini MAO-B => Dopamini parçalar.

• • • • •

Katekolam inleri nöron dışında parçalayan enzimdir. Damar endotel hücresi, akciğer, böbrek, karaciğer ve düz kasta bol bulunur. Ayrıca beyinde glia hücresinde ve bir miktar da postsinaptikmembranda bulunur. Katekolaminlerimetilasyona uğratarak parçalar. Katekolaminlerin en fazla oluşan metaboliti Vanilmandelik asit (VMA)’dir.

SSS'de => MHPG (3-metoksi 4-hidroksi fenil glikol) Periferde => VMA (Vanilmandelik asit)

v

J

Doğru cevap: A 195. Kan-beyin bariyerini aşamayan aşağıdakilerden hangisidir? A) Rezerpin

B) Noradrenalin

C) Atropin

D) Skopolamin E) Oksotremorin

Noradrenaiinin kan-beyin bariyerini aşamadığının bilinmesini ölçen bir soru •

Diğerseçeneklerdekimaddelerkan-beyinengelini geçebilirken, nor adrenalin geçememektedir.

Doğru cevap: B

Doğru cevap: B

194. Adrenerjik sinapsta norepinefrinin etkinliğinin sonlandırılmasındaki en önemli faktör aşağıdakilerden hangisidir?

196. Paryetal hücrelerde bulunan, asit salgısı için histamin tarafından uyarılan ve simetidin, ranitidin gibi ajanlarla bloklanan reseptör aşağıdakilerden hangisidir?

A) Norepinefrin taşıyıcı ile presinaptik geri alım B) Sinapsta MAO enzimi tarafından yıkılma C) Postsinaptik alım D) Sinapstan difüzyon ile uzaklaştırılma E) Postsinaptik katekol-O-metiltransferaz enzimi ile yıkılma

B) H2

A) H1A C)H3

D) M1 E) M2

Doğru cevap: B

Ti

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ

444

197. Aşağıdaki molekül ve sentezlendiği aminoasit eşleştirmelerinden hangileri doğrudur? I.

HİSTAMİN •

Histamin, histidin amino asidinin dekarboksilasyonu ile oluşur.



Bazofiller ve mast hücreleri histamin ve heparin içerirler.

Serotonin-Serin

II.

Histamin-Histidin

III.

Melatonin-Metionin

IV. Dopamin-Tirozin A) I ve II



Histamin, kapiller geçirgenliği artıran bir maddedir.



Histaminerjik nöronların hücre gövdeleri posterior hipotalamusun tubero-m am iller nukleusunda bulunurken aksonları serebral korteks ve spinal kord dâhil olmak üzere tüm beyne yayılır.



Histamin aynı zamanda gastrik mukoza hücrelerinde ve vücut yüzeyleri ile anterior- posterir hipofiz loblarında yaygın olarak bulunan mast hücrelerinde bulunur.

B) II ve III C) II ve IV D) I, II ve III E) II, III ve IV Doğru cevap: C 198. Aşağıdakilerden değildir?

hangisi

histaminin

etkisi

Histamin reseptörlerinin bilinen üç tipi vardır: •

H1, H2 ve H3 reseptörleri.

A) Vazodilatasyon



B) Kapiller permeabilitede azalma C) Bronkokonstriksiyon

Bunlar hem periferik dokularda hem de beyinde bol miktarda bulunurlar.



H3 reseptörleri presinaptiktir ve G protein üzerinden histamin ve diğer mediatörlerin salınımını inhibe ederler.



H1 reseptörleri fosfolipaz C’yi aktive eder,



H2 reseptörleri hücre içi cAMP seviyesini arttırır ve paryetal hücrede asit salgısını uyarır.



H2 reseptörleri famotidin, simetidin, ranitidin tarafından bloklanır.

D) Mide asit salgılanmasında artma E) Gangliyonların stimülasyonu Doğru cevap: B 199. Histamin ve heparin içermesi nedeni ile alerjik reaksiyonların başlamasından sorumlu olan bağ dokusu hücresi aşağıdakilerden hangisidir? A) Eozinofil B) Fibroblast C) Makrofaj D) Plazma hücresi E) Mast hücresi Doğru cevap: E 200. Sitoplazması metakromatik boyanan, granülleri heparin histamin içeren lökosit tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Bazofil B) Nötrofil C) Eozinofil D) Lenfosit E) Monosit Histamin salgılayan hücrelerin bilinmesini ölçen bir soru

Doğru cevap: A

GO RM E-IŞITM E-KO KU-TAT DUYULARI 1.

Korneanın hava ile temas eden ön yüzünü döşeyen epitel aşağıdakilerden hangisidir?

Skleranın özelliklerini bilmemizi gerektiren bir soru...

Sklera

A) Keratinleşmeyen çok katlı yassı



Gözün arka 5/6’sını kaplayan beyaz opak yapıdır.



Sıkı, fibröz bağ dokusu yapısında ekstrinsik göz kaslarının tutunduğu bölgedir.



Ekstrensek göz kaslarının tendonları, skleranın sıkı bağ dokusuna katılır ve üzerleri tendon kapsülü ile örtülüdür.



Çocuklarda inceliği nedeniyle mavimsi renktedir.



Yaşlılarda ise stromadaki hücrelerde lipofuksin birikimi nedeniyle sarımsı renktedir.



Sıkı bağ dokusu içeren opak bir tabakadır.



Demetleri yapan fibrillerin çapları ve dağılımları düzensizdir.

B) Tek katlı yassı C) Çok katlı prizmatik D) Çok katlı kübik E) Tek katlı silindirik Kornea epitelini sorgulayan bir histoloji sorusu... Kornea •

Gözün ön 1/6’sını kaplayan konveks biçimli transparan yapıdır.



Limbus bölgesiyle skleraya geçiş gösterir. Korneanın yapısı

Tabaka

Kornea epiteli

Özellik



Bu nedenle opak görünür.

Korneanın ön yüzü (havayla temas eden) nonkeratinize çok katlı yassı



Tip I kollajen demetleri yüzeye paralel tabakalar halinde çeşitli yönlerde seyreder.



Sklera; kan damarları, sinirler ve arkada optik sinir tarafından delinir.

epitel. Birçok serbest sinir sonlanması, yüksek regenerasyon kapasitesi bulunur.

Doğru cevap: B

Bovvman membranı

Epitelin bazal membranıdır.

Stroma

Korneanın kalın tabakası, kollajen tip lll ve tip IV içerir.

Descement membranı

Endotelin bazal membranıdır.

Kornea endoteli

Gözün yapısal özellikleri hakkındaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Korneadan skleraya geçiş bölgesi limbustur. B) Humor aköz, prosessus siliyaris tarafından ön kamaraya salgılanır.

Korneanın arka yüzünü (akoz humörle temas eder) döşeyen tek katlı yassı epiteldir.

C ) Aköz humorun ön kamaradan gözün venöz sistemine aktığı yer Schlemm kanalıdır.

Kornea ve aköz humör arasındaki metabolik alışverişten sorumludur.

Doğru cevap: A 2.

3.

Aşağıdakilerden yanlıştır?

hangisi

sklera

hakkında

A) Yaşlılarda, stromadaki hücrelerde lipofuksin birikimi nedeniyle sarımsı renktedir. B) Tip IV kollajen demetleri yüzeye paralel tabakalar halinde çeşitli yönlerde seyreder. C) Sklera; kan damarları, sinirler ve arkada optik sinir tarafından delinir. D) Sklera ekstrinsik bölgedir.

göz

kaslarının

tutunduğu

E) Çocuklarda inceliği nedeniyle sklera mavimsi renktedir.

D) Skleradaki toplama kanallarına aköz venler denir. E) Kornea epiteli yüksek rejenerasyon kapasitesine sahiptir. Gözün yapısal özelliklerini bilmemizi gerektiren bir soru...

GÖZ HİSTOLOJİSİ 1. Tunika Fibroza (Korneo-skleral tabaka): •

En dıştaki fibrilden zengin tabakadır.



Sklera ve kornea’yı içerir

Kornea •

Gözün ön 1/6’sını kaplayan konveks biçimli transparan yapıdır.



Limbus bölgesiyle skleraya geçiş gösterir.

GÖRME-İŞİTME-KOKU-TAT DUYULARI

446

Sklera

Korpus Siliyare



Gözün arka 5/6’sını kaplayan beyaz opak yapıdır.





Sıkı, fıbröz bağ dokusu yapısında ekstrinsik göz kaslarının tutunduğu bölgedir.

Korneoskleral bileşke hizasında gözün iç kısmında uzanır.





Ekstrensek göz kaslarının tendonları, skleranın sıkı bağ dokusuna katılır ve üzerleri tendon kapsülü ile örtülüdür.

içinde lens akomodasyonundan yani yakın görmeye uyumundan sorumlu siliyer kaslar vardır.



İristen posterolateral olarak oro serrataya kadar uzanır.



Çocuklarda inceliği nedeniyle mavimsi renktedir.





Yaşlılarda ise stromadaki hücrelerde lipofuksin birikimi nedeniyle sarımsı renktedir.

Korpus siliyare’nin ön 1/3 ü prosessus siliyarisi içerir.



Siliyer kaslar siliyer cismin büyük bir kısmını oluşturur. Akomodasyonda önemli rol oynarlar.



Sıkı bağ dokusu içeren opak bir tabakadır.



Demetleri yapan fibrilierin çapları ve dağılımları düzensizdir.



Bu nedenle opak görünür.



Tip I kollajen demetleri yüzeye paralel tabakalar halinde çeşitli yönlerde seyreder.



Sklera; kan damarları, sinirler ve arkada optik sinir tarafından delinir.

Siliyer epitelin fonksiyonları: •

Aköz humor’u salgılar.



Kan-aköz bariyeri (kan-göz bariyeri) aralarındaki sıkı bağlantılarla oluşturur.



Lensin aşıcı bağını (lig. suspensorium) oluşturan zonular fibrilleri salgılar ve tutunmasını sağlar.

Gözün Sıvı Sistemi - Göziçi Sıvıları L im b u s •

Avasküler korneadan iyi kanlanan skleraya bir geçiş bölgesidir.



Üzerinde konjunktiva’nın epitel hücrelerinin oluşturduğu 10-12 hücre katı vardır.



Limbus stromal tabakasında; aköz humorun akışı için endotel ile döşeli kanallar bulunur ve gözü çevreler.



Bu trabeküler ağ yapısı Fontana aralığı olarak isimlendirilir.



Bu trabeküler ağ (Fontana aralığı) birleşir ve Schlemm kanalına açılır.





Merceğin önü, kenarları ve kornea arasında yer alan sıvı humöraköz, mercekle retina arasında yer alan ise humör vitröz olarak isimlendirilir.



Humör aköz serbestçe hareket edebilen bir sıvı iken, humör vitröz (camsı cisim), büyük ölçüde uzun proteoglikan moleküllerinden oluşan ince fibriler bir ağ ile bir arada tutulan, jelatin kıvamında bir kitledir.



Maddeler humör vitröz içinde yavaşça difüze olurlar, ancak sıvı akımı çok azdır. Humör Sıvının akımı

Schlemm kanalı aköz humorun ön kamaradan gözün venöz sistemine aktığı yerdir.

İris Fontana boşlukları Schlemm kanalı Silyer cisim Sıvı ve diğer içeriğin difüzyonu

H um or A köz: •

Plazmanın iyonik yapısına benzer fakat % 0,1’den daha az protein içerir.



Prosessus siliyaris tarafından arka kamaraya salgılanır.



Sıvı; arka kamaradan ön kamaraya iris ve lens arasındaki açıklıktan geçer.



Retina damarlarında difüzyon ve filtrasyon

Optik sinir

Sıvı daha sonra limbus bölgesindeki trabeküler ağın arasındaki açıklıklardan (iridokorneal açı) geçerek Schlemm kanalına girer.



Skleradaki toplama kanallarına aköz venler denir.



Bunlar aköz humoru alır ve skleradaki kan damarlarına dökülürler.

S ıv ın ın g ö z iç in d e o lu ş u m u v e a k ım ı

HUMÖRAKÖZ •

Humör aköz sürekli olarak oluşturulur ve geri alınır (reabsorpsiyon).



Humör aközün oluşumu ve reabsorpsiyonu arasındaki denge, toplam hacmi ve göz içi basıncını düzenler.



Aköz humör gözde dakikada ortalama 2-3 pl hızla üretilmektedir.

2. Tunika va skü lo za (Üvea) •

Ortadaki pigmentli vasküler tabakadır.



Bölümleri koroid, iris ve korpus siliyaredir.

Bu sıvının hemen tümü silyer uzantılar tarafından salgılanır.



Humör aköz silyer cisim epiteli tarafından oluşturulduktan sonra merceğin bağları arasından ve daha sonra pupilladan geçerek gözün ön kamarasına akar.



Burada sıvı, kornea ve iris arasındaki açıya doğru akarvetrabeküllerin oluşturduğu bir ağın içinden geçerek ekstraoküler venlere boşalan Schlemm kanalına geçer.



Schlemm kanalı, gözün etrafını çember şeklinde dolaşan ince duvarlı bir vendir.



Normal göz içi basıncı ortalama 15 mm Hg’dır ve 12-20 mm Hg arasında normal kabul edilir.



Gövdesi retinada bulunan, aksonları ile optik siniri oluşturan hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Koni B) Bipolar hücre C) Gangliyon hücresi D) Horizontal hücre E) Amakrin hücre

Doğru cevap: C 6.

Retinada glia kökenli aşağıdakilerden hangisidir?

destek

A)

B) Bipolar hücre

Müller hücresi

Glokom, aşağıdaki vücut sıvılarından hangisinin drenajındaki güçlükten kaynaklanır?

D) Horizontal hücre E) Amakrin hücre

Doğru cevap: A 7.

A) Beyin-omurilik sıvısı

Koni, basil ve horizontal hücrelerden gelen sinyalleri, iç pleksiform tabakada gangliyon ve amakrin hücrelere ileten hücre aşağıdakilerden hangisidir?

B) Humor aqueous

A)

C) Humor vitreus

C) Gangliyon hücresi D) Horizontal hücre E) Amakrin hücre

D) Serum E) Gözyaşı Göz içi sıvılarının salgılanmaları, geri emilimleri ve fonksiyonlarının irdelendiği bir soru

Koni

B) Bipolar hücre

Doğru cevap: B 8.

HUMÖR AKÖZ

Görsel resimdeki kontrast derecesinin kontrolünde görev yapan inhibitör hücre aşağıdakilerden hangisidir?



Humör aköz sürekli olarak oluşturulur ve geri alınır (reabsorpsiyon).

A) Koni



Humör aközün oluşumu ve reabsorpsiyonu arasındaki denge, toplam hacmi ve göz içi basıncını düzenler.

C) İnterpleksiform hücre

B) Bipolar hücre D) Horizontal hücre E) Amakrin hücre



Aköz humör gözde dakikada ortalama 2-3 pl hızla üretilmektedir.

Doğru cevap: C



Bu sıvının hemen tümü silyer uzantılar tarafından salgılanır.

9.



Humör aköz silyer cisim epiteli tarafından oluşturulduktan sonra merceğin bağları arasından ve daha sonra pupilladan geçerek gözün ön kamarasına akar.



hücresi

C) Gangliyon hücresi

Göz içi basıncının artışına glokom denir.

Doğru cevap: B 4.

5.

Burada sıvı, kornea ve iris arasındaki açıya doğru akar ve trabeküllerin oluşturduğu bir ağın içinden geçerek ekstraoküler venlere boşalan Schlemm kanalına geçer.



Schlemm kanalı, gözün etrafını çember şeklinde dolaşan ince duvarlı bir vendir.



Normal göz içi basıncı ortalama 15 mm Hg’dır ve 12-20 mm Hg arasında normal kabul edilir.•



Göz içi basıncının artışına glokom denir.

Doğru cevap: B

Koni ve basilden aldıkları sinyalleri dış pleksiform tabakada bipolar hücrelere ileten hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Koni C) Gangliyon hücresi

B) Bipolar hücre D) Horizontal hücre

E) Amakrin hücre Doğru cevap: D 10. Bipolar hücreden aldığı bilgiyi gangliyon hücrelerine ileten hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Koni C) Gangliyon hücresi

B) Bipolar hücre D) Horizontal hücre

E) Amakrin hücre Doğru cevap: E

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI



GÖRME-İŞİTME-KOKU-TAT DUYULARI

448

11. Retinada bulunan aşağıdaki hücrelerden hangisinin lokal devre nöronu özelliği vardır? A) Pigment

Bipolar hücreler: •

B) Ganglion

C)Amakrin

D) Koni

Amakrin hücreler:

E) Müller



Doğru cevap: C 12. Aşağıdaki hücrelerden hangisinin birleşerek optik siniri oluşturur?

Koni, basil ve horizontal hücrelerden gelen sinyalleri, iç pleksiform tabakada gangliyon ve amakrin hücrelere iletirler.

aksonları

A) Pigment

Gangliyon hücreleri: •

B) Ganglion C) Amakrin D) Koni E) Müller

Bipolar hücreden aldığı bilgiyi gangliyon hücrelerine ya da iç pleksiform tabaka içinde bipolar hücre aksonları, gangliyon hücreleri dendritleri ve diğer amakrin hücreler arasında iletirler.

Çıkış sinyallerini retinadan optik sinir aracılığıyla beyne iletirler.

İnterpleksiform hücre: •

Sinyalleri retrograd olarak, iç pleksiform tabakadan dış pleksiform tabakaya iletir. Sinyallerin tümü inhibitördür.



Görsel resimdeki kontrast derecesinin kontrolüne yardım eder.

Retinada bulunan hücreler ve özellikleri bilinmesi gerekmektedir...

Müller hücresi: •

Glia kökenli bağ ve destek hücresidir.

Doğru cevap: B 13.

Retinada bipolar hücre ile gangliyon hücresinin yaptığı sinapslar hangi tabakada bulunur? A) İç nükleer tabaka B) iç pleksiform tabaka C) Dış pleksiform tabaka D) Dış nükleer tabaka E) iç sınırlayıcı menbran

Retinada bulunan hücre tabakalarının sorgulandığı bir soru...

Retinanın Tabakaları Dıştan içe doğru: 1. Pigment tabakası 2. Koni ve basillerin pigment içine uzayan tabakası 3. Dış sınırlayıcı zar 4. Koni ve basil hücre gövdelerini içeren dış nükleer tabaka 5. Dış pleksiform tabaka

Koni ve basiller (fotoreseptör): • • •

Bipolar ve horizontal hücrelerle sinaps yaparlar. Sinyalleri dış pleksiform tabakaya iletirler. Basiller ve koniler bipolar hücrelerle yaptıkları sinapslarda glutamat serbestlerler.

Horizontal hücreler: •

Koni ve basilden aldıkları sinyalleri b ipolar hücrelere iletirler (dış pleksiform tabakada).

6. İç nükleer tabaka 7. İç pleksiform tabaka 8. Gangliyon tabakası 9. Optik sinir lifleri tabakası 10. İç sınırlayıcı zar

r

DIŞ TARAF



Kandan gelen maddelerden retina hücrelerini korumak için kan-retina bariyerini oluşturur.



Işığa cevap olarak vizuel pigmentin ayrışmasıyla fotosensitivitenin yeniden oluşturulmasında rol oynar.

Pigmentli tabaka Basil ve konilerin tabakası Dış sınırlayıcı zar Dış nükleer tabaka Dış pleksiform tabaka



Horızantal hücre

Retinada koni ve basillerden dökülen membranöz diskleri fagosite eder.

İç nükleer tabaka Müller lifi Amakrin hücre

Doğru cevap: A

iç pleksiform tabaka

16. Aşağıdakilerden hangisinde kornea refleksinin “afferenti ve efferentini” oluşturan kranial sinirler sırasıyla doğru olarak verilmiştir?

Gangliyon hücreleri Gangliyonik tabaka Stratum optikum (optik tabaka)

A) ll-lll

iç sınırlayıcı zar

B) ll-IV

C) lll-V

D) V-VII E) ll-VII

IŞIĞIN YÖNÜ

Kornea, ışık ve akomodasyon refleksinin afferent ve efferentlerinin bilinm esi gerekmektedir. Kornea refleksinin afferent ve efferentlerini sorgulamaktadır... Doğru cevap: B 14.

A ffe r e n t L if (G e tire n )

Retinada koni ve basillerden dökülen membranöz diskleri fagosite eden hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Pigment hücresi C) Amakrin hücre

B) Ganglion hücresi

D) Horizontal hücre E) Müller hücresi

E ffe r e n t L if (G ö tü re n )

Kornea Refleksi Işık Refleksi Akomodasyon Refleksi

Doğru cevap: A Doğru cevap: D 15.

K a n -R e tin a bariyerini a ş a ğ ıd a k ile rd e n h a n g is id ir ?

o lu ştu ra n

h ücre

A) Pigment hücresi

17. Görme keskinliğinin en fazla olduğu bölge aşağıdakilerden hangisidir? A) Rod hücrelerinin en fazla bulunduğu bölgeler

B) Bipolar hücre C) Gangliyon hücresi

B) Makula lutea

D) Horizontal hücre E) Amakrin hücre

C) Retinanın lateral kenarları D) Papilla E) Skotom bölgesi

Pigment hücresinin özelliğini sorgulayan bir soru...

Retinadaki pigment epiteli

Fovea sentralisin en önemli özelliğinin sorgulandığı bir soru...



Hücreler koroid tabakanın Bruch membranımn üzerinde uzanır.



Tek sıralı kübik epiteldir.





Hücreler; foveada ve komşu bölgelerde en yüksektir.

Göz dibinde iki önemli nokta vardır; papilla nervi optici ve macula lutea.



Papilla nervi opticiden (optik disk) göze giren çıkan damarlar geçer.



Gangliyon hücre aksonlarının optik siniri oluşturmak üzere retinayı deldiği noktadır.



Burada koni ve basil yoktur. O nedenle kör nokta da denir.



Papilla nervi optici’nin 3 mm temporalinde macula lutea (fovea sentralis) bulunur.



Burada koni çok fazladır, basil yoktur ve gözdeki en büyük rezolüsyon alanıdır.



Birbirine neksus ve sıkı bağlantılarla bağlanırlar.



Bu bağlantı kompleksleri kan-retina bariyerini yapar.



Hücrelerin uzantılarında çok sayıda uzun oval melanin granülleri bulunur.

GÖZ DİBİ

Retina pigment epitelinin fonksiyonları: •

Nöral retinadan geçen ışığı absorbe ederek

yansımasını engeller.

G Ö R M E - İŞ İT M E - K O K U - T A T D U Y U L A R I

449

G O R M E - İŞ İT M E - K O K U - T A T D U Y U L A R I

450



Batorodopsin nanosaniyeler içinde lümirodopsine bozuşur.



Bu daha sonra metarodopsin l ’e, sonra metarodopsin ll’ye ve sonuçta saniyeler içinde skotopsin ve hep-trans retinale (A vitamini) dönüşür.



Basillerdeki elektriksel değişiklikleri uyaran ve aktif rodopsin de denen metarodopsin İl dir.



Bu nedenle A vitamini eksik olursa rodopsin sentezlenemez ve gece körlüğü oluşur.

Görme Keskinliği •

Görmenin en iyi olduğu foveada konilerin çapı ortalama 1,5 pm’dir.



Foveadan perifere gittikçe görme keskinliği 10 kezden fazla azalır.



Bunun nedeni, retinanın periferik alanlarında çok sayıda basil ve konilerin aynı optik sinir lifine bağlanmalarıdır

Doğru cevap: B 18. Aşağıdaki duyuların hangisinde aksiyon potansiyelinin oluşması, reseptörün hiperpolarizasyonu ile olur? A) Dokunma C) Görme

B) Tat alma D) İşitme

Basil reseptör potansiyeli depolarize edici değil hiperpolarize edicidir •

Işık rodopsince emilince, retinal kısımda elektron fotoaktivasyonu olur.



Metarodopsin II, transdusini, o da cGMPfosfodiesterazı aktive eder.

E) Koku Görme olayının elektrokimyasal özelliğini bilmemizi gerektiren bir soru...



cGMP, 5’-cGMPye yıkılır, cGMP miktarı azalır.



cGMP kapılı Na kanalları kapanır ve içeri sodyum girişi azalır.

Görmenin Moleküler Mekanizması



Sodyum iyonları iç segmentin membranı üzerinden dışarı pompalanmaya devam eder.



içeri giren sodyuma göre daha fazla sodyum iyonu basili terk eder.



Böylece hücre hiperpolarize olur.



Bu hücre uyarılmıştır.

Rodopsinin Işık Enerjisi İle Parçalanması Rodopsin

Işık enerjisi (P sn)

Batorodopsin (n sn)

i

Lümirodopsin (u sn)

I

(dakikalar)

Metaropsin I (msn)

I

Metaropsin II (sn)

ti

11 - sis - Retinal 11 - sis - Retinol ■

Skotopsin izomeraz İzomeraz

-- i

■hep - trans - Retinal

U

hep - trans - Retinal (A vitamini)



Basillerin dış segmentinde rodopsin ya da görme boyası olarak adlandırılan, ışığa hassas pigment bulunur.



Bu madde skotopsin proteini ile karotenoid pigment retinalin (retinen) bir kombinasyonudur.



Ayrıca, retinalin 11-sis retinal adını alan özel bir tipi vardır.



Retinalin bu sis formu önemlidir, çünkü yalnız bu tipi rodopsin sentezlemek üzere skotopsinle bağlanabilir.





Işık enerjisi rodopsin tarafından soğurulduğunda, retinalin sis şeklinin hep-trans şekline değişimine yol açar. Işık rodopsine geldiğinde ilk oluşan ürün batorodopsindir.

Doğru cevap: C 19. Schlemm kanalı tıkanırsa aşağıdakilerden hangisinin drenajında bozulma görülür? A) Endolenf B) Gözyaşı C) Humor vitröz (Camsı cisim) D) Serebrospinal sıvı E) Humor aköz

Gözün yapısal özelliklerini bilmemizi gerektiren bir soru...

Bu toplam olarak 14 diyoptrilik bir “akomodasyon” (uyum) sağlar.

Limbus

Bunu sağlamak için merceğin eğriliği hafif konveks bir mercekten çok konveks bir merceğe değiştirilir.



Avasküler korneadan iyi kanlanan skleraya bir geçiş bölgesidir.



Üzerinde konjunktiva’nın epitel hücrelerinin oluşturduğu 10-12 hücre katı vardır.



Limbus stromal tabakasında; aköz humorun akışı için endotel ile döşeli kanallar bulunur ve gözü çevreler.



Bu trabeküler ağ yapısı Fontana aralığı olarak isimlendirilir.



Bu trabeküler ağ (Fontana aralığı) birleşir ve Schlemm kanalına açılır.



Schlemm kanalı aköz humorun ön kamaradan gözün venöz sistemine aktığı yerdir.

Humor Aköz:

Gençlerde mercek viskoz, protein içeren fakat saydam liflerle dolu, güçlü, esnek bir kapsülden oluşmaktadır. Mercek, kapsülü üzerine herhangi bir gerim uygulanmadan gevşek bırakıldığında, büyük ölçüde mercek kapsülünün esnekliğine bağlı olarak küresel bir şekil alır. Ancak, yaklaşık 70 kadar suspansuvar bağ (Zinn Ligament) merceği dış çeperine doğru gerecek şekilde lensin çevresine radyal olarak gerilmiş durumdadırlar. Bağların gerimi normal dinlenme koşullarında merceğin görece yassı bir şekilde kalmasını sağlar. •

Mercek bağlarının silyer cisme girdikleri yerde silyer kas adını alan bir kas yer alır.



Plazmanın iyonik yapısına benzer fakat % 0,1’den daha az protein içerir.



Silyer kas tamamen gevşediğinde merceğin diyoptrik gücü olabilecek en küçük değere sahiptir.



Prosessus siliyaris tarafından arka kamaraya salgılanır.



Silyer kasın en güçlü kasılması sırasında merceğin diyoptrik gücü en yüksek değerine ulaşır.



Sıvı; arka kamaradan ön kamaraya iris ve lens arasındaki açıklıktan geçer.





Sıvı daha sonra limbus bölgesindeki trabeküler ağın arasındaki açıklıklardan (iridokorneal açı) geçerek Schlemm kanalına girer.

Silyer kas, hemen tümüyle beyin sapındaki üçüncü kafa çiftinin çekirdeğinden göze iletilen parasempatik sinir sinyalleriyle denetlenir.

AKOMODASYON



Skleradaki toplama kanallarına aköz venler denir.

• Uzağa bakılınca silyer kas kasılır.



Bunlar aköz humoru alır ve skleradaki kan damarlarına dökülürler.

• Silyer kas kasılınca Zinn lifleri gevşer.

Doğru cevap: E 20.

M id riy a z iste (pu piller d ila ta sy o n ), a şa ğ ıd a k ile rd e n h a n g is i g ö rü lm e z ?

• Lifler gevşeyince lens küreselleşir ve kırıcılığı artar. • Böylece yakına uyum sağlanmış olur. • Hipermetroplar silyer kası çok kullanırlar. “Akomodasyon mekanizması” başlıklı şekile bakınız.

A) İrisin radyal fibrillerinin kontraksiyonu B) İrisin sfinkter kaslarının gevşemesi C) Edinger-VVestphal nükleusunun stimülasyonu D) Sempatik sinir uyarımı E) Süperior servikal gangliondan impuls iletimi

Doğru cevap: C 21. Yaşlanmayla beraber lensin akomodasyon gücünün azalması ile oluşan duruma ne ad verilir?

Midriazis mekanizmasını bilmemizi gerektiren bir soru...

A) Emmetropi C) Astigmatizm



D) Presbiyopi E) Hipermetropi

Akomodasyonun Mekanizması •

B) Miyopi

Yakındaki nesnelerin net görülebilmesi için,

Tanım olarak presbiyopinin sorgulandığı bir soru...

o

lensin şekil değiştirerek kırıcılığını artırması,

Presbiyopi

o

gözlerin içe bakması (konverjans) ve



o

pupillaların küçülmesi (miyozis) durumuna akomodasyon (uyum triadı) adı verilir.

Yaşlandıkça mercek büyür, kalınlaşır ve proteinleri ilerleyici şekilde denatüre olur.



Böylece mercek esnekliğini yitirir, merceğin şekil değiştirebilme yeteneği yaşla birlikte ilerleyici tarzda azalır.

Merceğin kırma gücü küçük çocuklarda istemli olarak 20 diyoptriden 34 diyoptriye kadar yükseltilebilir.

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

451

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI



Akomodasyon gücü çocuktaki 14 diyoptri değerinden, 45 ila 50 yaş arasında 2 diyoptriye ve 70 yaşta 0 diyoptriye kadar iner.



Bu duruma “p r e s b iy o p i ” (Yaşlanmış göz) adı verilir.



Göz sürekli olarak hemen hemen sabit bir uzaklığa odaklanmış olarak kalır.



Gözler artık yakın ve uzak görmeye uyum yapamaz.



Bu nedenle, yaşlı bir kişi uzak ve yakın nesneleri net olarak görebilmek için üst kısmı uzak, alt kısmı ise yakına odaklamayı sağlayan b ifo k a l g ö z lü k kullanmak zorundadır.

Hipermetropi: •

Uzağı görmenin net, yakını görmenin bozuk olduğu durumdur.



Lensin kırıcılığı azalmış ya da göz küresinin önarka çapı küçülmüştür.



Görüntü retinanın arkasına düşmektedir.



Düzeltilmesinde ince kenarlı mercek kullanılır.



Bu hastalar silyer kası çok kullanarak lensin bombeliğini ve kırıcılığı artırmaya çalışırlar.

Doğru cevap: D 22. K o r n e a ve y a le n sin y a da her ik isin in birden y a ta y ve d ü ş e y dü zle m le rd e ki k ırıcılığın ın farklı o lm a s ı a şa ğ ıd a k ile rd e n h a n g i g ö z b o z u k lu ğ u n u m e y d a n a ge tirir?

A) Emetropi B) Presbiyopi C) Astigmatizma D) Miyopi

Astigmatizma •

Gözün görüntüyü bir düzlemde, buna dik olan düzlemden daha farklı bir uzaklıkta odaklaması nedeniyle oluşan bir kırma kusurudur.



Genellikle, korneanın düzlemlerinden birindeki eğriliğinin çok büyük olmasından kaynaklanır.



Gözün akomodasyon gücü, astigmatizmayı kompanse edemez.



Astigmatizmin düzeltilmesinde silindirik mercek kullanılır.

E) Hipermetropi Tanım olarak astigmatizmanın sorgulandığı bir soru...

Emetropi (Normal Görme) •

Uzak bir nesneden gelen paralel ışık ışınları, silyer kas tümüyle gevşek durumdayken retinada tam odaklanıyorsa, göz normal veya “emetrop” kabul edilir.

Miyopi:

Keratokonus



Yakını görmenin net, uzağı görmenin bozuk olduğu durumdur.



Hastalar garip, dışa kabarık biçimli korneaya sahiptir.



Lensin kırıcılığı artmış veya göz küresininön-arka çapı uzamıştır.



Gözlükle düzeltilemez, sert kontakt lensle korneal refraksiyon nötralize edilir.



Görüntü retinanın önüne düşmektedir.





Düzeltilmesinde kalın kenarlı mercek kullanılır.

Korneanın yerini, kontakt lensin ön yüzünün normal refraksiyonu alır.

24.



Yaşlandıkça mercek büyür, kalınlaşır ve proteinleri ilerleyici şekilde denatüre olur.



Böylece mercek esnekliğini yitirir, merceğin şekil değiştirebilme yeteneği yaşla birlikte ilerleyici tarzda azalır.

Göze gelen paralel ışık demeti retinanın önünde odaklanıyorsa aşağıdakilerden hangisi söz konusudur? A) Hipermetropi

B) Miyopi

C) Prespiyopi

D) Astigmatizm E) Emetropi



Akomodasyon gücü çocuktaki 14 diyoptri değerinden, 45 ila 50 yaş arasında 2 diyoptriye ve 70 yaşta 0 diyoptriye kadar iner.



Bu duruma “p r e s b iy o p i ” (Yaşlanmış göz) adı verilir.



Yakını görmenin net, uzağı görmenin bozuk olduğu durumdur.



Göz sürekli olarak hemen hemen sabit bir uzaklığa odaklanmış olarak kalır.



Lensin kırıcılığı artmış veya göz küresininön-arka çapı uzamıştır.



Gözler artık yakın ve uzak görmeye uyum yapamaz.



Görüntü retinanın önüne düşmektedir.



Bu nedenle, yaşlı bir kişi uzak ve yakın nesneleri net olarak görebilmek için üst kısmı uzak, alt kısmı ise yakına odaklamayı sağlayan b ifo k a l g ö z lü k kullanmak zorundadır.



Düzeltilmesinde kalın kenarlı mercek kullanılır.

Kırma kusurlarının sorgulandığı bir soru

Miyopi:

Hipermetropi:

Strabismus (Şaşılık): • •



Uzağı görmenin net, yakını görmenin bozuk olduğu durumdur.



Gözlerin birlikte uyum içerisinde bakamaması ve farklı yönlere doğru dönmüş olmasıdır.

Lensin kırıcılığı azalmış ya da göz küresinin önarka çapı küçülmüştür.



Görüntü retinanın arkasına düşmektedir.

Bir göz düzgün bakarken diğer göz içe, dışa, yukarı veya aşağı doğru kaymış olabilir.

• •

Düzeltilmesinde ince kenarlı mercek kullanılır. Bu hastalar silyer kası çok kullanarak lensin bombeliğini ve kırıcılığı artırmaya çalışırlar.

Ambliyopi (Göz tembelliği): •

Şaşılık veya kırma kusuru gibi nedenlerle bir g ö z tek b a şın a ku llan ıldığında, d iğ e r g ö z ü n b a sk ıla n m a sı

durumudur. •



Doğru cevap: B 25.

Göze gelen paralel ışık demeti retinanın arkasında odaklanıyorsa aşağıdakilerden hangisi söz konusudur?

Gözün ya da görsel yolların organik bir bozukluğu olmadan, görme keskinliğinde meydana gelen düşüklüktür.

A) Hipermetropi

Ambliyopinin en sık nedeni şaşılıktır.

C) Prespiyopi

B) Miyopi D) Astigmatizm E) Emetropi

Doğru cevap: C

Kırma kusurlarının sorgulandığı bir soru 23.

S ilin d irik m e rc e k k u lla n ılır?

hangi

ç e ş it

A) Miyopi

göz

k u su ru n d a

Miyopi: •

Yakını görmenin net, uzağı görmenin bozuk olduğu durumdur.



Lensin kırıcılığı artmış veya göz küresininön-arka çapı uzamıştır.



Görüntü retinanın önüne düşmektedir.



Düzeltilmesinde kalın kenarlı mercek kullanılır.

B) Hipermetrop

C) Astigmat

D) Presbiyopi E) Ambliyopi

Refraksiyon kusurlarında kullanılan mercek çeşitlerinin bilinmesini ölçen bir soru

Astigmatizma •

Gözün görüntüyü bir düzlemde, buna dik olan düzlemden daha farklı bir uzaklıkta odaklaması nedeniyle oluşan bir kırma kusurudur.



Genellikle, korneanın düzlemlerinden birindeki eğriliğinin çok büyük olmasından kaynaklanır.



Gözün akomodasyon gücü, astigmatizmayı kompanse edemez.



Astigmatizmin düzeltilmesinde silindirik mercek kullanılır.

Doğru cevap: C

Hipermetropi: •

Uzağı görmenin net, yakını görmenin bozuk olduğu durumdur.



Lensin kırıcılığı azalmış ya da göz küresinin önarka çapı küçülmüştür.



Görüntü retinanın arkasına düşmektedir.



Düzeltilmesinde ince kenarlı mercek kullanılır.



Bu hastalar silyer kası çok kullanarak lensin bombeliğini ve kırıcılığı artırmaya çalışırlar.

Doğru cevap: A

GORME-İŞİTME-KOKU-TAT DUYULARI

Presbivopi

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

454



26. Düzeltilmesinde ince kenarlı merceklerin kullanıldığı refraksiyon kusuru aşağıdakilerden hangisidir? A) Miyopi C) Astigmat

B) Hipermetrop D) Presbiyopi E) Ambliyopi



Görüntü retinanın önüne düşmektedir.



Düzeltilmesinde kalın kenarlı mercek kullanılır.

Hipermetropi: •

Uzağı görmenin net, yakını görmenin bozuk olduğu durumdur.



Lensin kırıcılığı azalmış ya da göz küresinin önarka çapı küçülmüştür.



Görüntü retinanın arkasına düşmektedir.



Düzeltilmesinde ince kenarlı mercek kullanılır.



Bu hastalar silyer kası çok kullanarak lensin

Refraksiyon kusurlarında kullanılan mercek çeşitlerinin bilinmesini ölçen bir soru

Hipermetropi: •

Uzağı görmenin net, yakını görmenin bozuk olduğu durumdur.



Lensin kırıcılığı azalmış ya da göz küresinin önarka çapı küçülmüştür.



Görüntü retinanın arkasına düşmektedir.



Düzeltilmesinde ince kenarlı mercek kullanılır.



Bu hastalar silyer kası çok kullanarak lensin

bombeliğini ve kırıcılığı artırmaya çalışırlar.

Astigmatizma •

Gözün görüntüyü bir düzlemde, buna dik olan düzlemden daha farklı bir uzaklıkta odaklaması nedeniyle oluşan bir kırma kusurudur.



Genellikle, korneanın düzlemlerinden birindeki eğriliğinin çok büyük olmasından kaynaklanır.

bombeliğini ve kırıcılığı artırmaya çalışırlar.

Miyopi:

Lensin kırıcılığı artmış veya göz küresininön-arka çapı uzamıştır.



Yakını görmenin net, uzağı görmenin bozuk olduğu durumdur.



Gözün akomodasyon gücü, astigmatizmayı kompanse edemez.



Lensin kırıcılığı artmış veya göz küresininön-arka çapı uzamıştır.



Astigmatizmin düzeltilmesinde silindirik mercek kullanılır.



Görüntü retinanın önüne düşmektedir.



Düzeltilmesinde kalın kenarlı mercek kullanılır.

Presbiyopi •

Yaşlandıkça mercek büyür, kalınlaşır ve proteinleri ilerleyici şekilde denatüre olur.



Böylece mercek esnekliğini yitirir, merceğin şekil değiştirebilme yeteneği yaşla birlikte ilerleyici tarzda azalır.



Akomodasyon gücü çocuktaki 14 diyoptri değerinden, 45 ila 50 yaş arasında 2 diyoptriye ve 70 yaşta 0 diyoptriye kadar iner.



Bu duruma “presbiyopi” (Yaşlanmış göz) adı verilir.



Göz sürekli olarak hemen hemen sabit bir uzaklığa odaklanmış olarak kalır.

Doğru cevap: B 27. Garip, dışa kabarık biçimli korneayı tanımlayan aşağıdakilerden hangisidir? A)

Presbiyopi

B) Astigmatizma

C) Miyopi

D) Hipermetropi E) Keratokonus

Tanım olarak keratokonusun sorgulandığı bir soru...

Keratokonus •

Hastalar garip, dışa kabarık biçimli korneaya sahiptir.





Gözlükle düzeltilemez, sert kontakt lensle korneal refraksiyon nötralize edilir.

Gözler artık yakın ve uzak görmeye uyum yapamaz.





Korneanın yerini, kontakt lensin ön yüzünün normal refraksiyonu alır.

Bu nedenle, yaşlı bir kişi uzak ve yakın nesneleri net olarak görebilmek için üst kısmı uzak, alt kısmı ise yakına odaklamayı sağlayan bifokal gözlük kullanmak zorundadır.

Emetropi (Normal Görme) •

Uzak bir nesneden gelen paralel ışık ışınları, silyer kas tümüyle gevşek durumdayken retinada tam odaklanıyorsa, göz normal veya “emetrop” kabul edilir.

Miyopi: •

Yakını görmenin net, uzağı görmenin bozuk olduğu durumdur.

Strabismus (Şaşılık): •

Gözlerin birlikte uyum içerisinde bakamaması ve farklı yönlere doğru dönmüş olmasıdır.



Bir göz düzgün bakarken diğer göz içe, dışa, yukarı veya aşağı doğru kaymış olabilir.







Şaşılık veya kırma kusuru gibi nedenlerle bir göz tek başına kullanıldığında, diğer gözün baskılanması durumudur.

30. Aşağıdakilerden hangisi akomodasyonu sağlayan mekanizmalardan değildir? A) Lensin küreselleşmesi B) Midriyazis

Gözün ya da görsel yolların organik bir bozukluğu olmadan, görme keskinliğinde meydana gelen düşüklüktür.

C) Gözlerin içe bakması D) Zinn liflerinin gevşemesi E) Silyer kasın kasılması

Ambliyopinin en sık nedeni şaşılıktır.

Doğru cevap: E

Doğru cevap: B

28. Hangisinde kesin olarak kontakt lens endikasyonu vardır?

31. Aşağıdakilerden hangisi akomodasyonu sağlayan mekanizmalardan değildir?

A) Astigmatizm

A) Lensin küreselleşmesi

B) Keratokonus C) Hipermetropi

C) Gözlerin içe bakması

D) Miyopi

D) Zinn liflerinin kasılması E) Silyer kasın kasılması

B) Miyozis

E) Bilateral afaki Tanım olarak keratokonusun sorgulandığı bir soru...

Doğru cevap: D

Keratokonu s

32. Gözde silyer kas ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi/hangileri doğrudur?



Hastalar garip, dışa kabarık biçimli korneaya sahiptir.



Gözlükle düzeltilemez, sert kontakt lensle korneal refraksiyon nötralize edilir.



Korneanın yerini, kontakt lensin ön yüzünün normal refraksiyonu alır.

I. Mercek bağlarının silyer cisme girdikleri yerde bulunur. II. Silyer kas kasıldığında merceğin diyoptrik gücü olabilecek en küçük değere sahiptir. III. Silyer kas, hemen tümüyle beyin sapındaki sempatik sinir sinyalleriyle denetlenir.

Doğru cevap: B 29. Aşağıdaki göz yapılarından hangisinin kasılması ile kırma gücünde bir artış sağlanır? A) Radyal kaslar B) Silyer kaslar C) Suspansuvar ligamanlar D) Ekstraoküler kaslar E) Sirküler kaslar S iliyer kaslar ve akomodasyon fizyolojisinin sorgulandığı bir soru...

A) YalnızI

B) I ve II

C) II ve III

D) İve III E) I, II ve III

Akomodasyon fizyolojisinin sorgulandığı bir soru...

Akomodasyonun Mekanizması •

Korpus Siliyare

Yakındaki nesnelerin net görülebilmesi için, o

lensin şekil değiştirerek kırıcılığını artırması,

o

gözlerin içe bakması (konverjans) ve

o

pupillaların küçülmesi (miyozis) durumuna akomodasyon (uyum triadı) adı verilir.



Korneoskleral bileşke hizasında gözün iç kısmında uzanır.



içinde lens akomodasyonundan yani yakın görmeye uyumundan sorumlu siliyer kaslar vardır.



Merceğin kırma gücü küçük çocuklarda istemli olarak 20 diyoptriden 34 diyoptriye kadar yükseltilebilir.



İristen posterolateral olarak oro serrataya kadar uzanır.



Bu toplam olarak 14 diyoptrilik bir “akomodasyon” (uyum) sağlar.



Korpus siliyare’nin ön 1/3 ü prosessus siliyarisi içerir.



Bunu sağlamak için merceğin eğriliği hafif konveks bir mercekten çok konveks bir merceğe değiştirilir.



Siliyer kaslar siliyer cismin büyük bir kısmım oluşturur.



Gençlerde mercek viskoz, protein içeren fakat saydam liflerle dolu, güçlü, esnek bir kapsülden oluşmaktadır.



Mercek, kapsülü üzerine herhangi bir gerim uygulanmadan gevşek bırakıldığında, büyük ölçüde mercek kapsülünün esnekliğine bağlı olarak küresel bir şekil alır.

Akomodasyonda önemli rol oynarlar. Doğru cevap: B

GÖRME-İŞİTME-KOKU-TAT DUYULARI

Ambliyopi (Göz tembelliği):

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

Ancak, yaklaşık 70 kadar suspansuvar bağ (Zinn Ligament) merceği dış çeperine doğru gerecek şekilde lensin çevresine radyal olarak gerilmiş durumdadırlar. Bağların gerimi normal dinlenme koşullarında merceğin görece yassı bir şekilde kalmasını sağlar.



Doğru cevap: A 34. Gözdeki refraksiyonun bölgede gerçekleşir?

kısmı

hangi

B) Korneanın posterior yüzünde C) Lensin anterior yüzünde

Silyer kas tamamen gevşediğinde merceğin diyoptrik gücü olabilecek en küçük değere sahiptir.

Silyer kas, hemen tümüyle beyin sapındaki üçüncü kafa çiftinin çekirdeğinden göze iletilen parasempatik sinir sinyalleriyle denetlenir.*•

büyük

A) Korneanın anterior yüzünde

Mercek bağlarının silyer cisme girdikleri yerde silyer kas adını alan bir kas yer alır.

Silyer kasın en güçlü kasılması sırasında merceğin diyoptrik gücü en yüksek değerine ulaşır.

Karbonik anhidraz inhibitörleri, göz intraoküler basıncının azalmasını sağlarlar.

D) Lensin posterior yüzünde E) Humor vitrözde Refraksiyonun özelliğinin sorgulandığı bir soru...

GÖZÜN KIRICI ORTAMLARI •

Kornea



Aköz humor

• Uzağa bakılınca silyer kas kasılır.



Lens

• Silyer kas kasılınca Zinn lifleri gevşer.



Vitröz cisim (humor)’ dür.

• Lifler gevşeyince lens küreselleşir ve kırıcılığı



Gözün tüm kırıcı yüzeylerinin toplam kırma gücü, mercek uzak görmeye uyum sağladığında, +59 diyoptridir.

f

AKOMODASYON

artar. • Böylece yakına uyum sağlanmış olur.

Görüntüyü mercekten 100 cm uzağa kıran mercek +1D’lik mercektir.

• Hipermetroplar silyer kası çok kullanırlar.

Görüntüyü mercekten 1,7 cm uzağa kıran mercek ise +59D’lik mercektir.

“Akomodasyon mekanizması" başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: A 33.



Gözün toplam kırma gücü içinde en büyük pay korneaya aittir (40 diyoptri).

Aşağıdakilerden hangisi glokomlu bir hastada intraoküler basıncı artırır?



Gözün 59 diyoptri olan kırma gücünün üçte ikisi, korneanın ön yüzü tarafından sağlanır.

A) Atropin ile parasempatik blokaj B) Juguler vendeki basınç azalması



Bunun temel nedeni korneanın kırma indeksinin havanınkinden belirgin ölçüde farklı olmasıdır.

C) C vitamininden zengin diyet D) Işık yoğunluğunun artması E) Karbonik anhidraz inhibitörleri



Göz merceğinin (lens) normalde gözde iki sıvı ortam arasında yer aldığı şekliyle toplam kırma gücü, gözün mercek sisteminin toplam kırma gücünün üçte biri, yani 20 diyoptri kadardır.



Ancak tek başına düşünüldüğünde en kırıcı yapı lenstir.

Glokom ve mekanizması ile ilgili bir soru... •

Pupillerin dilatasyonuna neden olan faktörler, intraoküler sıvının Schlem kanalına akışını engeller.



Orbitanın içinde ancak göz küresinin dışında gözyaşını salgılayan lakrimal bez yer alır.



Genellikle, korneanın düzlemlerinden birindeki eğriliğinin çok büyük olmasından kaynaklanır.



Göz içi boşluğunu korpus vitreus (vitröz cisim) doldurur ve gözün biçiminin korunmasını sağlar.



Gözün akomodasyon gücü, astigmatizmayı kompanse edemez.



Astigmatizmin düzeltilmesinde silindirik mercek kullanılır.

Doğru cevap: A 35.

Hipermetropi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

Doğru cevap: C

A) Görüntü, retinada fokuslanırsa ortaya çıkar

36. Aşağıdakileden hangisi glokoma neden olmaz?

B) Görüntü retinanın ön kısmında fokuslanırsa ortaya çıkar

A) Gözün ön odacığının köşesinde obstruksiyon B) Pupilde obstruksiyon

C) Görüntü retinanın arkasında oluşursa ortaya çıkar D) Kalın kenarlı bir mercek ile düzeltilebilir

C) Schlemm kanalında obstruksiyon D) Silyer sekretuar epitelyumda hasar

E) Silindirik mercekle düzeltilebilir Refraksiyon kusurlarının sorgulandığı bir soru...

Emetropi (Normal Görme) •

Uzak bir nesneden gelen paralel ışık ışınları, silyer kas tümüyle gevşek durumdayken retinada tam odaklanıyorsa, göz normal veya “emetrop” kabul edilir.

Miyopi: •

Yakını görmenin net, uzağı görmenin bozuk olduğu durumdur.



Lensin kırıcılığı artmış veya göz küresininön-arka çapı uzamıştır.

E) Trabeküler sistemde obstrüksiyon Glokom sebebini sorgulayan bir soru... Glokom, intraoküler basıncın normalin çok üzerine yükseldiği bir göz hastalığıdır. Yaklaşık glokom hastalarının hemen tamamında, iridokorneal köşeden sıvı akışında engellenme vardır. Aköz humor, silyer sekretuar epitelyumda üretildiğinden, silyer epitelyumun hasar görmesi, intraoküler basıncın azalmasına neden olur. Humör Sıvının akımı

Fontana boşlukları Schlemm kanalı



Görüntü retinanın önüne düşmektedir.

Silyer cisim



Düzeltilmesinde kalın kenarlı mercek kullanılır.

Sıvı ve diğer içeriğin difüzyonu

Retina difüzyon ve filtrasyon

Optik sinir

S ıv ın ın g ö z iç in d e o lu ş u m u v e a k ım ı

Hipermetropi:

HUMÖRAKÖZ



Uzağı görmenin net, yakım görmenin bozuk olduğu durumdur.



Humör aköz sürekli olarak oluşturulur ve geri alınır (reabsorpsiyon).



Lensin kırıcılığı azalmış ya da göz küresinin önarka çapı küçülmüştür.





Görüntü retinanın arkasına düşmektedir.

Humör aközün oluşumu ve reabsorpsiyonu arasındaki denge, toplam hacmi ve göz içi basıncını düzenler.



Düzeltilmesinde ince kenarlı mercek kullanılır.



Aköz humör gözde dakikada ortalama 2-3 pl hızla üretilmektedir.



Bu hastalar silyer kası çok kullanarak lensin bombeliğini ve kırıcılığı artırmaya çalışırlar.



Bu sıvının hemen tümü silyer uzantılar tarafından salgılanır.



Humör aköz silyer cisim epiteli tarafından oluşturulduktan sonra merceğin bağları arasından ve daha sonra pupilladan geçerek gözün ön kamarasına akar.

Astigmatizma •

Gözün görüntüyü bir düzlemde, buna dik olan düzlemden daha farklı bir uzaklıkta odaklaması nedeniyle oluşan bir kırma kusurudur.

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

457

GÖRME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

458

Burada sıvı, kornea ve iris arasındaki açıya doğru akar ve trabeküllerin oluşturduğu bir ağın içinden geçerek ekstraoküler venlere boşalan Schlemm kanalına geçer. Schlemm kanalı, gözün etrafını çember şeklinde dolaşan ince duvarlı bir vendir.

Optik sinir ve yolakları ile ilgili lezyonlarda hangi durumların oluşabileceğini bilmemizi gerektiren bir soru... Genikulokalkarin traktustaki bir lezyon, kontrolateral hemianopsiye neden olur.

Normal göz içi basıncı ortalama 15 mm Hg’dır ve 12-20 mm Hg arasında normal kabul edilir.

Sol göz Sağ göz Sağ anopi Bitemporal hemianopi

Doğru cevap: D 37. Optik traktus lezyonunda aşağıdakilerden hangisi meydana gelir? A) İpsilateral gözde körlük

’O o J 21) 3 La,era|' ^T\ (sol

Göz içi basıncının artışına glokom denir. Sol homonim hemianopi Sol üst quadrianopia (sağ temopral lezyon) Sol ait quadrianopi (sağ perietal lezyon) Sol hemianopi

B) Heteronim hemianopsi

3 fl J

(Sağ Kiazmcnjr^ (2

nikul^ f^ r\\Jgecisim\i

* ©©/ • ©© O©"

Parietal lob (5)

\\

^Temporal lob (4)

/ Kalkarin sulkus (6)

C) Homonim hemianopsi D) Makülanın korunduğu homonim hemianopsi E) Bitemporal hemianopsi Optik sinir ve yolakları ile ilgili lezyonlarda hangi durumların oluşabileceğini bilmemizi gerektiren bir soru... Optik traktus lezyonunda hom onim k o n ra la te ra l h e m ia n o p si, optik kiazma lezyonunda heteronim bitemporal hemianopsi, optik sinir lezyonunda ipsilateral gözde körlüğe neden olur. Doğru cevap: C 38. Hangisinin tam keşişi durumunda sol gözde tam körlüğe neden olur? A) Sol optik sinir B) Sağ optik sinir C) Optik kiazma D) Optik tractus E) Geniculocalcarin tractus

Doğru cevap: E 40. Sağ göz kapağını açamama problemi ile acile gelen hastada yapılan muayenede sağ gözde ışığa karşı tepki vermeyen bir midriazis ve yine sağ gözde nazal tarafa bakamama tesbit ediliyor. Hastada sağda hangi kranial sinir lezyonu ortaya çıkmış olabilir? A) N. Abducens B) N. Trochlearis C) N. Oculomatorius D) N. Facialis E) N. Opticus N. oculomatoriusun fizyolojik görevinin sorgulandığı bir soru...

Sol optik sinirin kesilmesi sol gözde tam körlüğe neden olur. Çünkü sinir lifleri henüz optik kiazmada çapraz yapmamıştır.

Göz kapağının açılmasında III. Kranial sinir (n. oculomarorius), kapatılmasında VII. Kranial sinir (n. Facialis) etkilidir. N. Oculomarorius hasarında kişi aynı taraf göz kapağını açamaz. N. Oculomarorius ayrıca göz kaslarından lateral rektus (VI. KS) ve superior oplik (IV. KS) kasları dışındaki kasları da uyarır. N. Oculomarorius, parasempatik dalı olan (3,7,9,10) bir kranial sinirdir. Bu etkisini de miyozis yaptıarak gösterir. Hasarında aynı tarafta miyozis gözlenmez.

Doğru cevap: A

“Kranial sinirler” başlıklı tabloya bakınız.

Optik sinir ve yolakları ile ilgili lezyonlarda hangi durumların oluşabileceğini bilmemizi gerektiren bir soru...

39.

Aşağıdaki bölgelerden hangisindeki bir lezyon, görme alanı defektine neden olur? A) Korpus kallozumun rostrumu

Doğru cevap: C 41. Sempatik sistem gözde midriazis etkisini hangi reseptörler üzerinden gerçekleştirir?

B) Putamen

A) Alfa-1

C) Globus pallidus D ) Talamus

C) Beta-1

E) Genikulokalkarin traktus

B) Alfa-2 D) Beta-2 E) Beta-3

Sempatik sinir sistemi ve reseptörlerinin fonksiyonunu bilmemizi gerektiren bir soru...

[

Kranial sinirler S in ir

O rjin

Dağılım

Fonksiyon

1. N. olfactorius (duyu)

Burun mukozasında bulunan regio olfactoriadaki bipolar gangliyon hücreleri

Bulbus olfactorius içerisinde mitral hücrelerde sonlanır

Koku alma

II. N. opticus (duyu)

Retinanın gangliyon tabakasında bulunan multipolar gangliyon hücreleri

Süperior collikulus ve talamusta lateral geniculatda sonlanır.

Görme, lens ayarı ve pupil kontraksiyonu ile oluşan odaklama refleksinin afferentleri

Mesencephalon

Obliquus süperior ve rectus lateralis kasları dışında gözün diğer dış kasları ve otonomik olarak ciliaris ve sphincter pupillae kasları

Göz hareketleri, pupil kontraksiyonu ve akomodasyon

Sadece obliquus süperior innervasyonu

Göz hareketleri (Aşağı ve lateral)

III. N. oculomotorius (motor)

IV. N. trochlearis (motor) V. N. trigeminus -Ophtalmicus (duyu)

Mesencephalon

Başın ön kısmı ve gözler

Başın ön kısmı ve gözler

Kornea, üst nazal kavite, başın ön kısmı, konjiktiva ve lakrimal bezden duyular taşır. Farinksin bazı bölümleri damak, nazal kavite mukozası, üs t dişler, üst dudak ve yanak duyularını taşır.

-Maxillaris (duyu)

Maksiller bölge

-Mandibularis (karışık)

Duyu: Mandibular bölge Motor: Pons

Duyu: Mandibuler bölge Motor: Çiğneme kasları

Duyu: Dil(tat harici), alt dişler, alt çene ve derisinden duyuları taşır. Motor: Çiğneme

VI. N. abducens (motor)

Caudal pons

Rectus lateralis kasını inerve eder

Gözde abdüksiyon (lateral hareket)

VII. N. facialis (karışık)

Pons

Duyu:Tad tomurcukları Motor: Yüzün mimik kaslarını ve otonomik olarak tükrük ve lakrimal bezleri inerve eder.

Duyu: Tat alma Motor: Tükürük ve gözyaşı salgısı, yüzün mimik hareketleri

VIII. N. vestibulocohlearis Cohlearis (duyu) Vestibularis (duyu)

Gangliyon spirale Gangliyon vestibuli

iç kulak cohleası iç kulakta semisirküler kanallar, utrikulus ve sakkulus

IX. N. glossopharyngeus (karışık)

Medulla Oblangata

Duyu: Dilde arka üçte birin tad duyusu ve üst farinksin duyusunu taşır. Motor: Stylopharyngeus kasını inerve eder ve otonomik olarak parotid bezini stimüle eder.

Tat duyusu ve dilin diğer duyuları Tükürük sekresyonu ve yutma

X. N. vagus (karışık)

Medulla oblangata ve servikal spinal kord

Kardiyovasküler, sindirim sistemi, solunum sistemi düz kasları, kardiyak kaslar ve yumuşak damağın istemli kasları

Yutma, kan basıncı ve kan oksijen ve karbondioksit düzeylerinin kontrolü

XI. N. accessorius (motor)

Medulla oblangata, servikal spinal kord

Sternokleidomastoid, trapezius ve larinks kasları

Ses düzenlemesi (larinks) kafa ve omuz hareketi

XII. N. hypoglossus (motor)

Medulla oblangata

Dil kasları

Konuşurken ve yutarken oluşan dil hareketleri

Maksiller bölge

İşitme Denge

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

459

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

460

l'

Doku

E tki

• Deri ve splanik damar

• Konstriksiyon

a1

a2

• Gözde radyal kas

• Kontraksiyon (midriyazis)

• Pilomotor düz kas

• Kontraksiyon

• Sfinkterler

• Konstriksiyon

• Erkek genital

• Ejakülasyon

• Ter bezleri (Stres)

• Terleme

• Gastrointestinal düz kas

• Gevşeme

• Trombositler

• Lipolizininhibisyonu

• Yağ hücreleri

• İnsülin salınımının inhibisyonu • Pozitif inotrop ve kronotrop

• Kalp • Yağ hücreleri

• Karaciğer • Bronşlar • İskelet kası • Pankreas

B) V2

C) V5

D) V7 E) V8

Beyindeki görsel yansıma alanlarının işlevleri ile ilgili bir soru... Beyindeki görsel yansıma alanlarının işlevleri

V2, V3, VP

Devamlı süreç, büyük görme alanları

• Gevşeme

V3A

Hareket

V4v

Bilinmiyor

MT/V5

Hareket; hareketin kontrolü

• K’un hücre içine alimim artar

LO

Büyük cisimlerin tanınması

V7

Bilinmiyor

• İnsülin salınımında artma

V8

Renkli görme

• Lipoliz, glikojenoliz

• Miyokard ve SA nodül

• Pozitif inotrop ve kronotrop

Doğru cevap: A

Adrenerjik reseptörler ve fonksiyonu

44. Vitamin A, hangisinin sentezi için bir öncüldür? A) Somatostatin C) İris pigmenti

• Vazokonstriksiyon (a1)

• Vazodilatasyon (B2)

• İntestinal relaksasyon

• Kalbin hızlanması (B162)

• İntestinal sfinkter kontraksiyonu (a1)

• Kalp kasında gerim artması (61)

• Pilomotor kontraksiyon (a1) • Mesane sfinkteri kontraksiyonu (a1)

• Renin salınımında artış (61) • İntestinalrelaksasyonu (62)

• Lipolizin inhibisyonu (a2)

• Uterusrelaksasyonu (B2)

• İnsülin salınımının inhibisyonu (a2)

• Kalori oluşum (B2)

• Renin salınımının inhibisyonu (a2)

• Lipoliz (B1)

• Trombosit agregasyonu (a2)

• Mesane duvarı relaksasyonu (B2)

• Bronkodilatasyon (B2) • Glokojenoliz (B2)

B) Ali trans retinol D) Skotopsin E) Aköz hümör

Beta re s e p tö rle r

• İris dilastasyonu (a1)

Doğru cevap: A

A) V1

• Sekresyon

• Yağ hücreleri, KChücreleri

a2: Otoreseptör

Beyindeki görsel yansıma alanlarından hangisi primer görme korteksi ile ilgilidir?

Primer görme korteksi

• Glukagon salınımı

• Pankreas

A lfa re s e p tö rle r

43.

V1

• GlukojenolizGlikoneogenez • Dilatasyon

• Damar ve düz kaslar

B4

Doğru cevap: E

• Lipoliz

• Tükrük bezi

B3

D) V7 E) V8

• Renin salimimi

• Böbrek

B2

B) V2

C)V5

• Agregasyon

• Pankreas

B1

A) V1

• Kontraksiyon

• İskelet kası damarı

)

Beyindeki görsel yansıma alanlarından hangisi renkli görme ile ilgilidir?

T a b lo : S e m p a tik s is te m v e r e s e p t ö r le r i

Doğru cevap: B 45. Transdusini aktifleyerek görmenin mekanizmasında önemli rol oynayan, aktif rodopsin de denilen madde aşağıdakilerden hangisidir? A)

Somatostatin

C) Badorodopsin I

B) Badorodopsin I D) Lumirodopsin

E) Metarodopsin II Görmenin moleküler mekanizmasının sorgulandığı bir soru

Görmenin Moieküler Mekanizması Rodopsinin Işık Enerjisi İle Parçalanması

46. Işın fotonlarının retinaya ulaşması sırasındaki olaylarla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

/ ----------------------------------------------------------------Rodopsin

A) İntraselüler cGMP miktarı artar.

Batorodopsin

(P sn)

B) Transdüsin membran proteini aktif hale gelir. C) Basil dış segment Na+ akımı azalır.

(n sn)

I

Lümirodopsin

(u sn)

D) Basiller hiperpolarize duruma gelir. E) Basil glutamat salgısını durdurur.

Metaropsin I

(dakikalar)

(msn) Metaropsin II

(sn) Skotopsin11 - sis - Retinal

u

11 - sis - Retinol

zomeraz izomeraz

— 1 hep - trans - Retinal

Basillerin dış segmentinde rodopsin ya da görme boyası olarak adlandırılan, ışığa hassas pigment bulunur. Bu madde skotopsin proteini ile karotenoid pigment retinalin (retinen) bir kombinasyonudur.



Ayrıca, retinalin 11-sis retinal adını alan özel bir tipi vardır.



Retinalin bu sis formu önemlidir, çünkü yalnız bu tipi rodopsin sentezlemek üzere skotopsinle bağlanabilir. Işık enerjisi rodopsin tarafından soğurulduğunda, retinalin sis şeklinin hep-trans şekline değişimine yol açar.

Basil reseptör potansiyeli depolarize edici değil hiperpolarize edicidir •

Işık rodopsince emilince, retinal kısımda elektron fotoaktivasyonu olur.



Meta rodopsin II, transdusini, o da cGMPfosfodiesterazı aktive eder.



cGMP, 5'-cGMPye yıkılır, cGMP miktarı azalır.



cGMP kapılı Na kanalları kapanır ve içeri sodyum girişi azalır.



Sodyum iyonları iç segmentin membranı üzerinden dışarı pompalanmaya devam eder.



İçeri giren sodyuma göre daha fazla sodyum iyonu basili terk eder.



Böylece hücre hiperpolarize olur.



Bu hücre uyarılmıştır.

Doğru cevap: E



Işık rodopsince emilince, retinal kısımda elektron fotoaktivasyonu olur.



M e tarodop sin II, tra n s d u s in i, o da cGMPfosfodiesterazı aktive eder.



cGMP, 5’-cGMPye yıkılır, cGMP miktarı azalır.



cGMP kapılı Na kanalları kapanır ve içeri sodyum girişi azalır.





Sodyum iyonları iç segmentin membranı üzerinden dışarı pompalanmaya devam eder. İçeri giren sodyuma göre daha fazla sodyum iyonu basili terk eder. Böylece hücre hiperpolarize olur.



Bu hücre uyarılmıştır.

u





Basil reseptör potansiyeli depolarize edici değil hiperpolarize edicidir

hep - trans - Retinal

(A vitamini)



Görmenin moieküler mekanizmasının sorgulandığı bir soru



Doğru cevap: A 47. Karanlık bir odaya girildikten yaklaşık 40 dakika kadar sonra karanlığa uyumun sağlanmasından esas sorumlu hücre aşağıdakilerden hangisidir?

A) Mülier hücresi

B) Basil hücresi

C) Gangliyon hücresi

D) Horizontal hücre

E) Amakrin hücre Karanlığa uyumun bilinmesinin ölçüldüğü bir soru

Karanlığa Uyum •

Karanlığa ilk girişte retinanın duyarlılığı çok düşüktür.

Karanlıkta koni ve basil uyumu

GORME-İŞİTME-KOKU-TAT DUYULARI

461

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI



50.

Hassasiyet bir dakika içinde 10 kat,

Ses dalgaları, elektriksel uyarılarına nerede ve hangi yapı tarafından dönüştürülür?

20 dakika sonunda 6000 kat 40 dakika sonunda da 25.000 kat artar.

A) Dış kulakta, timpan zarı



Şekilde ortaya çıkan eğriye karanlığa uyum eğrisi adı verilir.

B) Orta kulakta, kemikçikler C) Orta kulakta, oval pencere



Eğrinin erken bölümü konilerin uyumu ile meydana gelir.



Çünkü görmenin uyum dâhil tüm kimyasal olayları konilerde basillerin yaklaşık dört katı hızla meydana gelir.



Hızlı uyuma rağmen, koniler yalnızca birkaç dakika sonra uyuma son verirler.



Oysa yavaş uyum sağlayan basiller, hassasiyetleri çok büyük miktarda artacak şekilde dakikalarca hatta saatlerce uyum sağlamaya devam ederler.

D) İç kulakta, korti organı E) İç kulakta, maküla İşitme olayının fizyolojik özelliklerinin bilinmesi gerektiği bir soru...

Kokleanın İşlevsel Anatomisi •

Koklea kıvrılmış borulardan yapılmış bir sistem olup, yan yana yerleşmiş üç tüpten oluşur. 1) Skala vestibuli 2) Skala media (kohlear kanal) 3) Skala timpani

Doğru cevap: B 48. Aşağıdaki kranial sinirlerden hangisi kornea refleksinin efferentini oluşturur? A) N. Glossofaringeus

B) N. Vagus

C) N. Oculomatorius E) N. Opticus

D) N. Facialis

Görme ile ilgili refleksler ve ilgili liflerin bilinmesinin gerekli olduğu bir soru... Afferent Lif (Getiren)

Efferent Lif (Götüren)

Kornea Refleksi



Vestibüler ve medial skalalar R eissner zarı (vestibüler zar) ile ayrılırken,



Medial skala ile timpanik skala baziler zar ile ayrılmışlardır.



Baziler zarın yüzeyinde, elektromekanik duyarlı tüy hücreleri içeren korti organı yerleşmiştir.



Korti organı baziler zardaki titreşimlere cevap olarak sinir uyarıları üreten reseptör organdır.



Korti organındaki gerçek duysal reseptörler tüy hücreleridir.

Işık Refleksi Akomodasyon Refleksi Doğru cevap: D 49. Aşağıdaki kranial sinirlerden hangisi küresinin hareketine katkıda bulunur?

göz

A) N. Glossofaringeus B) N. Vagus

Doğru cevap: D

C) N. Oculomatorius D) N. Facialis E) N. Opticus Göz hareketleri ile ilgili kranial sinirleri sorgulayan bir soru... 3., 4. ve 6. Kranial sinirler göz küresinin hareketine katkıda bulunmaktadır. Doğru cevap: C

51.

Aşağıdaki bölümlerin hangisinde iyonu fazla miktarda bulunur? A) Skala vestibuli B) Skala media C) Skala timpani D) Orta kulak E) Östaki

Doğru cevap: B

potasyum

52.

İşitmede aksiyon potansiyelinin oluşmasını sağlayan durum aşağıdakilerden hangisidir?

ile doğrudan iletişim halinde olup, perilenf hemen tümüyle beyin omurilik sıvısı ile aynıdır.

A) Na+ iyonunun hücre içine girmesi

Skala mediayı dolduran endolenf, stria vaskülaris tarafından salgılanır.

B) K+ iyonunun hücre içine girmesi

Endolenf yüksek yoğunlukta potasyum ve düşük yoğunlukta sodyum içermekte olup bu durum perilenf bileşiminin tamamen aksidir.

C) Na+ iyonunun hücre dışına çıkması

D) K+ iyonunun hücre dışına çıkması E) Cl- iyonunun hücre içine girmesi

Bu nedenle işitmede tüy hücresinin içine girerek hücreyi uyaran iyon potasyumdur.

Doğru cevap: B 53.

Endolenf ve perilenf arasında her zaman yaklaşık + 80 mV’luk bir elektriksel potansiyel bulunmakta olup, skala medianın içi pozitif, dışı negatiftir.

Sterosilyaların içinde bulunduğu endolenf sıvısı hangi iyondan zengin bir sıvıdır? A) Magnezyum

B) Kalsiyum

C) Potasyum

D) Sodyum

Endokoklear potansiyel adı verilen bu potansiyel, stria vaskülaris tarafından pozitif potasyum iyonlarının sürekli skala mediaya sekresyonu ile oluşturulur.

E) Klor

İŞİTME FİZYOLOJİSİ



Dış tüy hücreleri iç hücreler gibi sese cevap verirler, aynı zamanda depolarizasyon ile kısalır ve hiperpolarizasyon ile uzarlar.



Bunu bazal membranın esnek bir kısmında yaparlar ve bu etkileriyle sesin amplitüdünü arttırırlar.



Bu değişiklikler dış tüy hücrelerinin bir membran motor proteini olan prestin ile gerçekleşir.

S ta p e z k e m iğ in in

tim p a n i ves tib u li

©

m em bran

Doğru cevap: C

D ış k u la k y o lu

m eb ra n

54. Korti organı nerede bulunur?

k an al

Y u v a rla k p e n c e re n in titre ş im i

A) Basiler membran O rta k u la k

ö s ta k i bo rusu

Kortı organı ve reseptör hücreler

B) Scala tympani C) Scala vestibuli D) Utrikül



Dış kulak yolunu orta kulağa bağlayan membrana timpanica’dır.

E) Semisirküler kanallar Doğru cevap: A



Orta kulakta melleus-incus-stapes (çekiç-örs-üzengi) kemikçikleri bulunur.



İç kulakta da yarım daire kanalları, utrikulus, sakkulus, kohlear kanal ve korti organı yer alır.



Ses dalgası membrana timpanicayı titreştirir.



Timpanik zar malleusu, o da incus ve stapesi titreştirir.

C) Reissner membranı



Stapes, oval pencereye göre çok daha büyük olduğu için, basınç oval pencereye yükseltilerek gelir.

E) Timpanik membran



Böylece stapes, oval pencereyi hareket ettirir.



Sonuçta skala medyadaki endolenf hareket eder.



Baziler membranda bulunan tüy hücreleri hareket eder ve iyon kanalları açılır.



Hücrenin içine potasyum iyonu girer ve hücre depolarize olur.

Endokoklear Potansiyel: •

Vestibüler ve timpanik skalalar perilenf ile skala medya ise endolenf sıvısı ile doludur.



Vestibüler ve timpanik skalalar subaraknoid boşluk

55. Skala vestibuli ile skala media arasında bulunan membran aşağıdakilerden hangisidir? A) Tektoryal membran B) Spiral membran D) Baziler membran Doğru cevap: C 56. Skala media ile skala timpani arasında bulunan membran aşağıdakilerden hangisidir? A) Tektoryal membran B) Spiral membran C) Reissner membranı D) Baziler membran E) Timpanik membran Kokleanın işlevsel anatomisinin bilinmesi gereken bir soru...

GÖRME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

46>3

GORME-İŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

464

Kokleanın İşlevsel Anatomisi •

59.

Kulakta oval pencereye piston hareketi yaptıran aşağıdakilerden hangisidir?

Koklea kıvrılmış borulardan yapılmış bir sistem olup, yan yana yerleşmiş üç tüpten oluşur.

A) Malleus

1) Skala vestibuli

B) incus

2) Skala media (kohlear kanal)

C) Stapes D) Endolenf

3) Skala timpani

E) Skala media Kulakta işitme ile ilgili kemikçiklerin özelliğinin sorgulandığı bir soru...

İŞİTME FİZYOLOJİSİ M alleus lnkus

Stapez kemiğinin oval pencereyi

Helikotrema

Kohlea

timpani vestibuli membran

© D ış kulak yolu

organ membran mebran kanal



Vestibüler ve medial skalalar Reissner zarı (vestibüler zar) ile ayrılırken,

titreşimi

borusu



Medial skala ile timpanik skala baziler zar ile ayrılmışlardır.



Baziler zarın yüzeyinde, elektromekanik duyarlı tüy hücreleri içeren korti organı yerleşmiştir.



Korti organı baziler zardaki titreşimlere cevap olarak sinir uyarıları üreten reseptör organdır.

Dış kulak yolunu orta kulağa bağlayan membrana timpanicadır.



Korti organındaki gerçek duysal reseptörler tüy hücreleridir.

Orta kulakta melleus-incus-stapes (çekiç-örs-üzengi) kemikçikleri bulunur.



İç kulakta da yarım daire kanalları, utrikulus, sakkulus, kohlear kanal ve korti organı yer alır.



Ses dalgası membrana timpanicayı titreştirir.



Timpanik zar malleusu, o da incus ve stapesi titreştirir.



Stapes, oval pencereye göre çok daha büyük olduğu için, basınç oval pencereye yükseltilerek gelir.



Böylece stapes, oval pencereyi hareket ettirir.

• •

Korti organı ve reseptör hücreler

Doğru cevap: D 57. Orta kulak kemikçiklerinin işitmedeki birincil işlevi aşağıdakilerden hangisidir? A) Ses uyarısını büyütmek B) Ses uyarısından yüksek frekanslı sesleri süzmek C) Bir ses uyarısının geldiği yönün saptanmasını sağlamak



Sonuçta skala medyadaki endolenf hareket eder.

D) Farklı ses frekansları arasında ayrım yapabilme yeteneğini artırmak



Baziler membranda bulunan tüy hücreleri hareket eder ve iyon kanalları açılır.

E) Kulağı harabiyetten korumak



Hücrenin içine potasyum iyonu girer ve hücre depolarize olur.

Doğru cevap: A

Doğru cevap: C 58. Aşağıdakilerden hangisi hatalı eşleştirilmiştir? A) Timpanik zar - Incus’un kolu B) Helikotrema - Kohleanın apeksi C) Stapesin taban parçası - Oval pencere D) Otolitler - Utrikül, sakkül makülaları E) Baziler zar - Kohlea Doğru cevap: A

60.

Skala vestibulide bulunan sıvı iyonlardan hangisinden zengindir? A) K+ B) Na+ C ) Ca++ D) Mg++ E) Cl-

aşağıdaki

Endokoklear potansiyel oluşumu sırasında özellikli bir iyon olan potasyumun sorgulandığı bir soru... -

Skala vestibuli - Skala timpanideki sıvı: Perilenf (Na fazla)

-

Skala medyadaki sıvı: Endolenf (K fazla)

|

İşitm e te s tle ri Weber

Titreşen diyapazonun sapı, ses artık Titreşen diyapazonun duyulmayıncaya kadar mastoid çıkıntı sapı kafatası verteksine konur üzerine konur ve daha sonra kulak yakınında havada tutulur

Endokoklear Potansiyel: •

Vestibüler ve timpanik skalalar perilenf ile skala medya ise endolenf sıvısı ile doludur.



Vestibüler ve timpanik skalalar subaraknoid boşluk ile doğrudan iletişim halinde olup, perilenf hemen tümüyle beyin omurilik sıvısı ile aynıdır.



Skala mediayı dolduran endolenf, stria vaskülaris tarafından salgılanır.



Endolenf yüksek yoğunlukta potasyum ve düşük yoğunlukta sodyum içermekte olup durum perilenf bileşiminin tamamen aksidir.



Bu nedenle işitmede tüy hücresinin içine girerek hücreyi uyaran iyon potasyumdur.



Endolenf ve perilenf arasında her zaman yaklaşık + 80 mV’luk bir elektriksel potansbulunmakta olup, skala medianın içi pozitif, dışı negatiftir.





Endokoklear potansiyel adı verilen bu potansiyel, stria vaskülaris tarafından pozitif potasyum iyonlarının sürekli skala mediaya sekresyonu ile oluşturulur. Dış tüy hücreleri iç hücreler gibi sese cevap verirler, aynı zamanda depolarizasyon ile kısalır ve hiperpolarizasyon ile uzarlar.



Bunu bazal membranın esnek bir kısmında yaparlar ve bu etkileriyle sesin amplitüdünü arttırırlar.



Bu değişiklikler dış tüy hücrelerinin bir membran motor proteini olan prestin ile gerçekleşir.

Normal

İleti tipi işitme

I. Sol kulakta sinirsel tipte işitme kaybı olabilir. II. Sağ kulakta iletim tipi işitme kaybı olabilir.

(bir

kaybı

kulak)

İşitme her iki tarafta eşittir

Kemik iletimi bittikten sonra havadaki titreşim işitilir

Hasta tarafta çevresel gürültünün maskeleme etkisi bulunmadığından,

Kemik iletimi bittikten

bu kulakta ses daha şiddetli

sonra havadaki titreşim işitilmez

işitilir Sinirsel sağırlık kısmi

Sinirsel tip işitm e kaybı

Ses normal kulakta daha şiddetli işitilir

(bir kulak)

olduğu sürece kemik iletimi bittikten sonra havadaki titreşim işitilir

Doğru cevap: A 62.

Koku duyusu ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Hücrede Na+ kanallarının açılması ile oluşur B) Koku reseptör hücreleri çoğalabilir

Doğru cevap: B 61. İşitme kaybı ile başvuran bir hastada VVeber testi yapılıyor. Yapılan teste göre hasta sol kulağıyla daha az duyduğunu ifade ediyor. Bu durumda aşağıdakilerden hangisi/hangileri doğrudur?

Rinne

C) Koku yolu talamusa uğramaz D) Koku duyusunun adaptasyonu yoktur E) Reseptör hücreler bipolar nöronlardan oluşur Doğru cevap: D 63.

Aşağıdaki olaylardan hangisi koku duyusunun oluşmasında önemlidir?

III. Sol kulakta iletim tipi işitme kaybı olabilir.

A) Na+ kanallarının açılması

IV. Sağ kulakta sinirsel tipte işitme kaybı olabilir.

B) Na+ kanallarının kapanması C ) Ca++ kanallarının açılması

A) İv e li

D) K+ kanallarının açılması

B) III ve IV

E) K+ kanallarının kapanması

C) İve III D) Yalnız I

Koku duyusunun oluşması sırasında sodyum iyonunun görevinin sorgulandığı bir soru...

E) Yalnız II

KOKU DUYUSU

İşitme ile ilgili testlerden olan VVeber ve Rinne testlerinin uygulanması ve analizi ile ilgili bir soru...



Üst meatusda bulunan o lfa k to r b ö lg e d e ki reseptörlerle algılanır.

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

65

GORME-IŞITME-KOKU-TAT DUYULARI

466



Olfaktor bölgede Bovvman bezleri, respiratuar bölgede Schaffer bezleri bulunur.



Koku mukozasında goblet hücresi bulunmaz.

A)



Olfaktor bölge, bipolar nöronlar, destek hücreleri ve bazal hücrelerden oluşur.

C)X, XI, XII



Bunların üzerini mukus tabakası örter.



Koku oluşması için koku veren madde mukus tabakasında çözünmelidir.

• •

66. Aşağıdaki kranial sinirlerden hangilerinin sadece motor dalı bulunmaktadır? IV, VI, X

B) IV, V, VI D) IV, VI, XI, XII E) III, IV, VI

Doğru cevap: D

Koku reseptör hücreleri bipolar nöronlardır ve dentritleri yüzeyde düğme şeklinde sonlanır.

67. Konuşurken ve yutarken oluşan dil hareketlerinin oluşumundan hangi kranial sinir sorumludur? A) N. Abducans C) N. Oculomatorius

Koku reseptör hücreleri, bölünüp çoğalan sinir hücresidir.

B) N. Trochlearis D) N.Accessorius

E) N. Hypoglossus



Koku reseptör hücresi farklı kokuları alabilir. Yani kokulara özel reseptör yoktur.

Doğru cevap: E



Beyne gelen tüm duyu yolları talamustan geçer.

68. Aşağıdaki kranial sinirlerden hangisinin tat duyusu, tükrük sekresyonu ve yutma ile ilgili fonksiyonu bulunmaktadır?

Ancak koku yolu talamusa uğramadan koku merkezine gider.

A)

N. Vestibulokohlearis

B) N. Trochlearis



Koku maddesi (odorant madde) koku zarının yüzeyine temas edip silyayı örten mukus içine yayılır.



Silyumların zarında bulunan reseptör proteinlerine (odorant reseptör) bağlanır.

Kranial sinirler ve fonksiyonlarını bilmemizi gerektiren bir soru...



G-proteini, adenilil siklaz yoluyla cAMP molekülü oluşur.

“Kranial sinirler” başlıklı tabloya bakınız.



Na iyon kanalları açılır.



Az bir koku maddesi bile çok sayıda sodyum kanalını açacak bir zincir etkisi başlatır.



Koku duyusu çok hızlı adaptasyon gösteren bir duyudur.

C) N. Glossofaringeus D) N. Accessorius E) N. Hypoglossus

Doğru cevap: C 69. Tat duyusu ile ilgili “Tat tipi eşleşmelerinden hangisi doğrudur?

Reseptör”

A) Tuzlu - T1R3 reseptörleri B) Ekşi - T2R reseptörleri C) Umami - mGluR4 reseptörleri

Doğru cevap: A

D) Tatlı - Na iyonuna özgü EnaC kanalları 64. Aşağıdaki kranyal sinirlerden hangileri küresinin hareketinde görevlidir?

E) Acı - H iyonlarına geçirgen EnaC kanalları

göz

A) III, IV, VI B) III, IV, V C ) V, VII, IX D) VII, IX, XII E) VII, IX, X

Tat tomurcukları en az beş ana tat duyusu algılar: •

Acı tat: Alkaloid, striknin ve bazı toksinlerle oluşur. •

Acı maddeler kendi reseptörüne bağlanır ve Gq proteinini aktive ederler.



Potasyum kanalları bloklanarak depolarizasyon oluşur.



T2R reseptörü acı duyusunun algılanmasında görevlidir.



Striknin T2R’yi uyarır, o da gustdusin ile birleşir.



Gasdusin cAMP’yi azaltır ve depolarizasyona neden olur.

Doğru cevap: A 65. Aşağıdaki kranial sinirlerden hangisinin hem parasempatik hem de motor dalı vardır? A) N. Abducans B) N. Trochlearis C) N. Oculomatorius D) N. Accessorius E) N. Hypoglossus Doğru cevap: C

Tat duyusu için gerekli çözünebilir kimyasal moleküller tastantlardır.

Tatlı tat: Şekerler ve ilişkili organik bileşiklerle oluşur. Reseptörlerine bağlanırlar ve Gs proteini aktive olur, hücre içinde cAMP artar.

I

Kranial sinirler S inir

1. N. olfactorius

(duyu)

II. N. opticus

(duyu)

III. N. oculomotorius

(motor)

O rjin

Dağıtım

Fonksiyon

Burun mukozasında bulunan regio olfactoriadaki bipolar gangliyon hücreleri

Bulbus olfactorius içerisinde mitral hücrelerde sonlanır

Koku alma

Retinanın gangliyon tabakasında bulunan multipolar gangliyon hücreleri

Süperior collikulus ve talamusta lateral geniculatda sonlanır.

Mesencephalon

Obliquus süperior ve rectus lateralis kasları dışında gözün diğer dış kasları ve otonomik olarak ciliaris ve sphincter pupillae kasları

IV. N. trochlearis

(motor) V. N. trigeminus

Mesencephalon

-Ophtatmicus (duyu)

Başın ön kısmı ve gözler

-Maxillaris (duyu)

Maksiller bölge

-Mandibularis (karışık)

bölge

Duyu: Mandibular Motor: Pons

VI. N. abducens (motor)

Caudal pons

Sadece obliquus süperior innervasyonu

Başın ön kısmı ve gözler

Maksiller bölge

Duyu: Mandibuler bölge Motor: Çiğneme kasları

Rectus lateralis kasını inerve eder Duyu:Tad tomurcukları

VII. N. facialis (karışık)

VIII. N. vestibulocohlearis

Cohlearis (duyu) Vestibularis (duyu)

IX. N. glossopharyngeus

Pons

(karışık)

XI. N. accessorius

(motor) XII. N. hypoglossus

(motor)

otonomik olarak tükrük ve lakrimal bezleri inerve eder.

Gangliyon spirale Gangliyon vestibuli

iç kulak cohleası İç kulakta semisirküler kanallar, utrikulus ve sakkulus

Medulla Oblangata

Duyu: Dilde arka üçte birin tad duyusu ve üst farinksin duyusunu taşır. Motor: Stylopharyngeus kasını inerve eder ve otonomik olarak parotid bezini stimüle eder.

Medulla oblangata ve servikal spinal kord

Kardiyovasküler, sindirim sistemi, solunum sistemi düz kasları, kardiyak kaslar ve yumuşak damağın istemli kasları

Medulla oblangata, servikal spinal kord

Sternokleidomastoid, trapezius ve larinks kasları

Medulla oblangata

Dil kasları

(karışık)

X. N. vagus

Motor: Yüzün mimik kaslarını ve

Görme, lens ayarı ve pupil kontraksiyonu ile oluşan

odaklama refleksinin afferentleri

Göz hareketleri, pupil kontraksiyonu ve akomodasyon Göz hareketleri

(Aşağı ve lateral) Kornea, üst nazal kavite, başın ön kısmı, konjiktiva ve lakrimal bezden duyular taşır. Farinksin bazı bölümleri damak, nazal kavite mukozası, üs t dişler, üst dudak ve yanak duyularını taşır. Duyu: Dil(tat harici), alt dişler, alt çene ve derisinden duyuları taşır. Motor: Çiğneme Gözde abdüksiyon

(lateral hareket) Duyu: Tat alma Motor: Tükürük ve gözyaşı salgısı,

yüzün mimik hareketleri

İşitme Denge

Tat duyusu ve

dilin diğer duyuları Tükürük sekresyonu ve yutma

Yutma, kan basıncı ve

kan oksijen ve karbondioksit düzeylerinin kontrolü Ses düzenlemesi (larinks) kafa ve

omuz hareketi Konuşurken ve yutarken oluşan dil hareketleri

GORME-İŞİTME-KOKU-TAT DUYULARI

467

GORME-İŞİTME-KOKU-TAT DUYULARI

468



cAMP, potasyum kanallarını depolarizasyon oluşturur.

kapatarak



T1R3 reseptörü tatlı duyusunun algılanmasında görev yapar.

Ekşi tat: Asitlerdeki hidrojen iyonları ile oluşur. •

Ekşi tat, H iyonlarına geçirgen ENaC kanalları tarafından oluşturulur.



H iyonları, potasyuma hassas kanallara bağlanarak onları bloke eder.



Potasyum geçirgenliğindeki azalma zarı depolarize eder.

Bu duyular 9. sinir aracılığıyla merkezi sinir sistemine aktarılır. •

Dilin tat duyusunu taşıyan sinirler, önden arkaya doğru 7, 9 ve 10. kraniyal sinirlerdir.



Gustator (tat hücreleri) hücrelerde reseptörün uyarılması depolarizasyona neden olur.



Tuzlu tat duyusunda Na kanalı açılarak; Ekşi, tatlı ve acı tat duyularında ise K kanalı kapanarak depolarizasyon oluşur.

“Tat reseptörleri ve mekanizmaları" başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: C

Tuzlu tat: Metal iyonları ile oluşur. •

Na iyonuna özgü ENaC kanalları tuzlu tat oluşumunda görevlidir.



Tuzlu tat reseptörlerinden sodyum girişi zarı depolarize eder.

Umumi tat: 5. tat olarak bilinir. •

Monosodyum glutamata ve etteki glutamata bağlıdır.



Ağız tadı olarak adlandırılan bu duyu, özellikle asya yemeklerindeki İştah açıcı duyudur.



mGluR4, umami tat reseptörüdür.



Tatlı ve tuzlu duyuları dilin ön kısmında bulunan fungiform papilla tarafından algılanır. Bu duyular 7. sinirin dalı korda timpani ile sinir sistemine aktarılır.



Acı ve ekşi duyuları ise, dilin posteriorunda bulunan sirkumvallat ve foliat papillalar aracılığıyla algılanır.

Acı

Şeker

C O v) •O O "

OOo o o

Kendi reseptörüne bağlanır

K* kanal blokasyonu

Kendi reseptörüne bağlanır

Ekşi m

m

K'kanal blokasyonu

I i

Tuzlu

( n?Xn?Xn?)

Na* kanallarıyla tat tomurcuğuna girer

fc A M P t IP3. Ca2*

K* kanal blokasyonu

Nörotransmitter salınımı

Depolarizasyon V___________________

I

J

Depolarizasyon

Depolarizasyon

Depolarizasyon

j 02s841

Tat reseptörleri ve mekanizmaları

1.

Aşağıdaki yapılardan hangisinde tek katlı kübik epitel bulunur? A) Bovvman kapsülü

B) Sindirim kanalı

C) Uterus

D) Fallop tüpleri E) Böbrek proksimal tübül



Bunların sitoplazmaları salgı granülleri ile doludur ve renin salgılarlar.



Jukstaglomerüler hücreler ve maküla densa birlikte jukstaglomerüler aparatı oluşturur.



Aralarında bulunan ekstraglomerüler mezangiyal hücreler (Lacis, Polkissen ya da kutup yastıkçığı hücreleri) de aparatın yapısına katılır.

Epitel tipleri bulundukları yerleri bilmemizi gerektiren bir soru... Böbrek tübüllerinde tek katlı kübik epitel bulunur. Sindirim kanalı, uterus, fallop tüplerinde tek katlı prizmatik epitel bulunur.

Doğru cevap: E Böbreğe ait aşağıdaki yapılardan hangisi üreter tomurcuğundan gelişir?

2.

Bovvman kapsülü, endotel ve mezotelde tek katlı yassı epitel bulunur.

A) Renal korpuskul C) Renal pelvis

E) Proksimal tubulus

TÜBÜLLERİN YAPISI Proksimal Kıvrıntılı Tübül: •

Lüminal yüzünde mikrovillus ve glikoproteinden zengin kalın bir glikokaliks içeren tek katlı kübik epitel hücreleriyle çevrelenmiştir.



Su, Na*, C l, glikoz ve aminoasitler gibi pek çok maddenin aktif geri emildiği bu tübüllerde enerji ihtiyacını karşılamak üzere çok sayıda mitokondri izlenir.



Nefronda suyun en çok geri emildiği bölüm proksimal tübüllerdir.



Proksimal tübülün pars convolutası en kıvrımlı ve

Böbrek kısımları ve embriyolojik kökenlerini sorgulayan bir soru...

ÜROGENİTAL SİSTEMİN GELİŞİMİ Üç tip böbrek sistemi gelişir: •

Pronefrozlar, fonksiyonel değildirler.



Mezonefrozlar, geçici boşaltım organı olarak görev yaparlar.



Metanefrozlar, kalıcı böbrekleri oluştururlar.

Kalıcı böbrekler iki kökenden gelişirler: •

çapı en geniş kısımdır.

Metanefrik divertikül (üreterik tomurcuk): o

Henle Kulbu: •

Henle inen kalın parçası, lup halindeki ince parçası veçıkan kalın parçası olmak üzere üç bölümden oluşur.



Jukstameduller nefronların henle kulpu medullaya doğru değişen oranlarda uzanır.



Kalın parçaları tek katlı kübik, ince parçası tek katlı yassı epitelle döşelidir.



Üreter, renal pelvis, kaliksler ve toplayıcı tübüller

Metanefrik mezoderm: o

Nefronlar

Doğru cevap: C 3.

Polkissen hücreleri nerede bulunur? A)

Böbrek

Proksimal tübül gibi kodekste yerleşmiştir.

Doğru cevap: A



Distal tübülün maküla densa bölgesi glomerülün damar kutbuyla temas halindedir.

4.



Glomerülün damar kutbunda izlenen ve kan basıncını düzenleyen bir yapıdır. Afferentarteriyol duvarında modifiye düz kas hücreleri olan jukstaglomerüler hücreler bulunur.

D) Safra kesesi

E) Beyin





B) Karaciğer

C) İnce bağırsak

Distal Kıvrıntılı Tübül:

Jukstaglomerüler Aparat:

B) Henle kulbu D) Distal tubulus

Aşağıdakilerden hangisi mezengial hücrelerde gevşeme yapmaz? A)ANP C) PGE2

B) Dopamin D) cAMP

E) Vazopressin

1

o

4! m

UR1NER SİSTEM

Mezengial hücrelerde kasılma ve gevşeme yapan faktörleri bilmemizi isteyen bir soru...

Kodekste, •

Malpighi cisimciği, proksimal ve distal kıvrıntılı tübüller, kortikal toplayıcı tübüller bulunur.

Mezengiumun fonksiyonları •

Glomerül ve perisitlere yapısal destek sağlar.



Vazoaktif maddelere cevap vererek filtrasyon için optimal hidrostatik basıncın kontrolünü sağlar. Sitokin, prostaglandin, glomerül tamiri ve immün savunma için önemli birçok maddeyi sentezler.

İntraglomerüler mezengial hücrelerin fagositoz görevi vardır. •

Medullada, •

Doğru cevap: C 6.

Aşağıdakilerden hangisi böbreklerin fonksiyonları arasında yer almaz?

Glomerüler filtrata yapışan protein kalıntılarını fagosite ederler.

A) Renin salgılanması B) Glukoneogenez C) Eritropoietin salgılanması D) D vitamini sentezi

Ekstraglomerüler mezangial hücreler (Lacis, Polkissen, Kutup yastıkçığı hücresi)

E) Angiotensin I sentezi



Vasküler porlarda destek fonksiyonlarına sahip hücrelerdir.

Böbreklerin fonksiyonunu sorgulayan br soru...



Lacis hücreler makula densadan glomerüle sinyal taşıyarak burada vazokonstriksiyonu etkileyebilir.

BÖBREĞİN GÖREVLERİ



M ezengial h ü c re le rd e K asılm a Y apanlar: Endotelinler, Anjiyotensin II, Vazopressin, Noradrenalin, PAF, TGF, Tromboksan A2, PGF2, Lökotrien C ve D, Flistamin



Mezengial hücrelerde Gevşeme yapanlar: ANP, Dopamin PGE2cAMP

Doğru cevap: E 5.

Medüller toplayıcı tübüller, Henlenin ince kolu, Henlenin kalın kollarının bir kısmı bulunur.



Metabolizma ile oluşan artık maddelerin atılımı esas görevidir.



Su ve elektrolit metabolizmasının düzenlenmesi,



iç ortamın iyon dengesinin sağlanması,



Kan basıncının düzenlenmesi (renin-anjiyotensin mekanizması ile)



Plazma asit-baz dengesinin düzenlenmesi,



Eritropoietin salınımı ile eritrosit yapımının stimulasyonunun sağlanması

A) Glomerüler kapillerler



Glukoneogeneze katkıda bulunur.

B) Bovvman kapsülünün pariyetal yaprağı C) Jukstaglomerüler hücreler



PG sentezi, vitam in basamaklarında yer alır.

Aşağıdakilerden hangisi böbrekte cisim ciğinin yapısına katılmaz?

Malpighi

D) İntraglomerüler mezangiyal hücreler E) Podositler Malpighi cisimciğinin yapısını bilmemizi gerektiren bir soru...

aktivasyonunun

Doğru cevap: E 7.

Sağlıklı bir erişkinde hücre içi sıvı hacmi vücut ağırlığının yaklaşık ne kadarıdır? A) % 5’i

Jukstaglomerüler hücreler afferent arteriyol duvarındaki renin salgılayan modifiye hücreleridir. Diğerleri böbrek cisimciğinin (Malpighi cisimciği) yapısında bulunurlar. Jukstaglomerüler aparatusu ve böbrek cisimciğini oluşturan bileşenler aşağıdaki şekilde görülmektedir.

D

B) % 10’u

C) % 20’si

D) % 40’ı E) % 62’si

Vücut sıvıları ve miktarlarını sorgulayan bir soru...

VÜCUT SIVILARI Nefronun bölümleri: 1. Malpighi cisimciği •

Glomerulus



Bovvman kapsülü

2. Tubuli renalis •



Erişkin insan vücut ağırlığının % 62’si su’dur.



Bunun % 40’ı hücre içinde, % 20’si hücre dışında bulunur. % 2’si de transselüler sıvıdır (BOS, eklem içi sıvılar, göz içi sıvısı, plevral sıvı gibi). Hücre dışı sıvı iki önemli bölümden oluşur:



o

Proksimal tübül (kıvrımlı ve düz)



Henle kulpu



Distal tübül (düz ve kıvrımlı)



Toplayıcı tübül

o



Hücrelararası sıvı (interstisyel sıvı): Hücre dışı sıvının 34’ü (Vücut ağırlığının % 15’i),

Plazma: Hücre dışı sıvının 14’ü (Vücut ağırlığının % 5’i) Erişkinde kan hacmi vücut ağırlığının % 7’si kadardır (5 litre)

471

Kanın % 60’ı plazma ve % 4 0 ’ı şekilli elemanlardır (Hematokrit: % 40) Çocukta su yüzdesi daha fazladır, yaşla birlikte azalır.

• •

9.

Hipovolemi durumlarında afferent arteriyolü genişleterek GFR’yi artıran aşağıdakilerden hangisidir?

Kadınlarda yağ oranı fazla, su yüzdesi erkeklere oranla daha azdır.

Ekstraselüler sıvı •

Çok miktarda sodyum, klor ve bikarbonat iyonuyla birlikte, oksijen, glikoz, yağ asitleri ve aminoasitler gibi besinleri içerir. Ekstraselüler sıvıya “iç ortam” adı verilir.

İntraselüler sıvı

A) Anjiotensin I

B) Anjiotensin II

C) Prostaglandin F

D) Prostaglandin E E) Renin

PGE’nin boşaltım sistemi üzerindeki foksiyonunu sorgulayan bir soru... Glomerüler hidrostatik basıncı, üç değişken belirler: 1. Arter basıncı



Çok miktarda potasyum, magnezyum, fosfat, sülfat ve az miktarda sodyum, klor, kalsiyum ve bikarbonat iyonları içerir.



Hücre dışı / Hücre içi oranı en fazla olan iyon ise kalsiyumdur.

.

Arteryel basınç artarsa, GFR artar,

2. Afferent arteriyol direnci Afferent arteriyol direncini P ro sto g la n d in E belirlemektedir.

Doğru cevap: D



Hipovolemi durumunda PGE1 artar, afferent arteriyol genişler, GFR artar.

8.



Böylece GFR düşürülmemeye çalışılır.

Aşağıdakileden hangisi jukstaglomerüleraparatın bileşeni değildir? 3. A)

Makula densa

B) Afferent arteriyol

C)

Efferent arteriyol D) Proksimal tübül E) Distal tübül

Jukstaglomerüler aparatın yapısı ve bileşenlerini sorgulayan bir soru...

Efferent arteriyol direnci •

Efferent arteriyol direnci artarsa, glomerüler hidrostatik basınç artar. Sonuç olarak GFR artar.



Böbrek kan akımı azaldığında artan Anjiotensin II, hem afferent, hem de efferent arteriyolü daraltır, ancak efferent arteriyolü daha çok daralttığı için GFR’yi artırır.

Doğru cevap: D 10. Aşağıdakilerden

hangisi daha çok efferent arteriyolü daraltarak GFR’yi artırıcı etki gösterir?

A) Nitrik oksit B) Anjiotensin II C) Prostaglandin F D) Prostaglandin E, E) Renin Doğru cevap: B 11. Aşağıdakilerden

hangisi daraltarak GFR’yi azaltır?

afferent

arteriyolü

Jukstaglom erüler kompleks A) Nitrik oksit Distal tübülün başlangıcındaki maküla densa hücreleri ile afferent ve efferent arteriyol duvarlarındaki jukstaglomerüler hücrelerden oluşur. 1. Juckstaglomerüler hücreler 2. Afferent arteriol 3. Efferent arteriol 4. Maküla densa 5. Distal tübül Doğru cevap: D

C) Prostaglandin l2

B) Epinefrin D) Prostaglandin E2 E) Bradikinin

Farklı maddelerin boşaltım sistem i üzerindeki foksiyonunu sorgulayan bir soru... Böbrek Dolaşımının Hormonal ve Otokoid Kontrolü Adrenalin, Noradrenalin ve Endotelin Afferent arteriolleri daraltır ve GFR’yi azaltır.

URINER SİSTEM



472

Afferent arteriyollerin daralması daima GFR’yi azaltır.



Oysa efferent arteriyol daralm asının etkisi, daralmanın şiddetine bağlıdır:

URINER SİSTEM



o

15. Böbrek yetmezliğine ait aşağıdaki belirtilerden hangisi böbrek tarafından üretilen bir hormonun eksikliği ile doğrudan ilişkilidir? A) Ödem

Orta şiddetteki daralma GFR'yi yükseltir.

B) Hipedansiyon

o Ancak şiddetli efferent arteriyol daralması (dirençte 3 kattan fazla artış) GFR’de azalmaya yol açar.

Anjiyotensin II •

C) Üremi D) Anemi E) Asidoz Doğru cevap: D

Efferent arteriyolleri daha çok daraltır ve GFR’yi artırır.

Nitrik Oksit, Prostaglandinler (PGE2 ve PGI2) ve Bradikinin •

Afferent arteriolleri genişletir (damar direncini azaltır) ve GFR’yi artırır.



Afferent arteriol direncini Prostoglandin E belirler.



Hipovolemi durumunda PGE1 artarak, glomerüle gelen kan akımını artırır.



Böylece GFR düşürülmemeye çalışılır.

16. Aşağıdakilerden hangisi böbrekte hem tübüllere sekrete hem de reabsorbe edilir? A) İnulin C) Ürik asit

B) Kreatinin D) Klor E) Bikarbonat

Böbrek fonksiyonlarından olan EPO’nun salinimi ile ilgili bir soru.. Eritropoietin, hipoksi durumunda böbrekten salınan ve eritrosit yapımını adıran bir hormondur.

Doğru cevap: B

Böbrekler iç salgı bezi olarak da görev yaparlar: 12. Eritropoietin hormonunun büyük aşağıdakilerin hangisinden salgılanır?

kısmı



Prostaglandinler



Eritropoetin hormondur.

A) Böbrek üstü bezi kodeksi

(EPO):

Hipokside

ilk

artan

B) Böbrek üstü bezi medullası C) Böbrek D) Akciğer



Renin: Jukstaglomerüler hücreler tarafından yapılır.



Vitamin D

E) Kemik iliği



Bradikinin

Doğru cevap: C

Eritropoietin Yapımı •

Eritropoietinin % 90’ı böbreklerde, %10’u karaciğerde yapılır.



EPO, böbrekte peritübüler kapiller interstisyel hücrelerde, karaciğerde perivenöz hepatositlerde üretilir.



Ayrıca, az miktarda beyin, uterus ve oviduktlarda da üretilir.



Renal doku hipoksisi hipoksi ile indüklenen faktör-1 (HIF-1) seviyesinde adış yapar.



HIF-1, EPO geninde bulunan hipoksiye duyarlı bölgeye bağlanır ve EPO sentezini arttırır.



Eritropoietin dakikalar içinde yükselmeye başlar, 24 saat içinde maksimum düzeye ulaşılır.

A) Makula densa hücreleri



B) Proksimal tübül hücreleri C) Distal tübül hücreleri D) Jukstaglomerüler hücreler

Ancak yeni alyuvarlar yaklaşık 5 gün kadar sonra dolaşımda görülür.



Epinefrin, norepinefrin ve bazı prostaglandinler eritropietin üretimini stimüle ederler.

13. Aşağıdakilerden hangisinde önemli eritropoietin hormonu sentezlenir?

miktarda

A) Böbrek üstü bezi kodeksi B) Böbrek üstü bezi medullası C) Karaciğer D) Akciğer E) Kemik iliği Doğru cevap: C 14. Böbrekte eritropoietinin sentezlendiği aşağıdakilerden hangisidir?

E) Peritübüler kapiller interstisyel hücreleri Doğru cevap: E

hücre

Doğru cevap: C

473



Fosfat geri emilimi:

A ) Sodyum B) Magnezyum C) Potasyum



Filtre olan fosfatın % 85’i proksimal tübülden, NaP04 kotransportuyla geri emilir.



Parathormon proksimal tübülde cAMP üzerinden fosfat, bikarbonat, aminoasit geri emilimini azaltır.



Fosfatüriye neden olur ve üriner cÂMP’yi artırır.

D) Klor E) Bikarbonat Doğru cevap: C 18. Proksimal tübülde cAMP aracılı olarak fosfat, bikarbonat, aminoasit geri emilimini azaltan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A)ADH C) Kortizol

Kalsiyum geri emilimi: •

Plazma kalsiyumunun kapillerlerden filtre olur.



Proksimal tübülden % 67’si ve henle çıkan kolunun kalın kısmından % 25’i geri emilir.

B)Aldosteron D) Prortaglandin

19. Distal tübülde adenilat siklazı aktive ederek, Ca+2 geri emilimini artıran hormon aşağıdakilerden hangisidir?

% 60’ı glom erüler



% 8’i ise distal tübülden geri emilir.



Parathormon, distal tübülde adenilat siklazı aktive ederek, Ca+2 geri emilimini artırır.



Tiazid diüretikleri, distal tübülde Ca+2 geri emilimini artırdıkları için, Ca+2 atılımını azaltırlar.

E) Parathormon Doğru cevap: E

İç medüller toplayıcı kanalların üreye geçirgenliği ADH ile artar.

Magnezyum geri emilimi: A) ADH C) Kortizol

B) Aldosteron D) Prortaglandin E) Parathormon



Proksimal tübülden % 30’u, henle çıkan kalın koldan % 60’ı ve distal tübülden % 5’i geri emilir.



Henle çıkan kalın koldan Mg+2ve Ca+Zgeri emilim için yarışmaya girerler. Bu nedenle, hiperkalsemi Mg*2 atılımını artırır. Aynı şekilde hipermagnezemi de Ca+2 atılımını artırır.

Doğru cevap: E 20. İdrarda cAMP atılımında artış gözlenmesi durumunda öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A) Plazmaya cAMP geçişinde azalma B) Renal tübülde parathormon etkisi

Doğru cevap: B 21. Aşağıdakilerden doğrudur?

C) Distal tübülde aldosteron etkisi

hangisi

idrar

oluşumu

için

A) Günlük oluşan glomerüler filtratın %1’den azı idrar olarak atılır. B) Proksimal tübüllerde glikozun tamamı reabsorbe olur. C) Aktif tübüler transfer enerji gerektirmez.

D) Renal kan akımında artış E) Mesane kas tonusunda artış Böbrek fonksiyonlarını ve bu fonksiyonların özellikleri ile ilgili bir soru..



Potasyumun % 67’si proksimal, % 20’si henle çıkan kalın koldan geri emilir.

D) Oluşan glomerüler filtratın 1/3’ten azı proksimal tübüllerde reabsorbe olur. E) Toplayıcı kanalların suya geçirgenliği aldosteronun etkisi sonucu olur.



Potasyum, tüplerden hem geri emilip, hem de sekrete edilen iyondur.

İdrar oluşumunun genel fizyolojik özelliklerini sorgulayan bir soru...



Potasyumun tübüllere sekresyonu aldosteron bağımlıdır.



Ürik asit ve kreatinin de potasyum gibi böbreklerde hem geri emilip, hem de sekresyona uğrarlar.

Potasyum geri emilimi:



Böbreklerden dakikada yaklaşık bir litre kan geçer.



Glomerül kapillerlerinden geçen plazmanın %20’si bovvman boşluğuna filtre olur.



Günde 100 İt glomerüler fiitrat oluşur ve 1-1,5 It’si idrar olarak atılır.

Üre geri emilimi: •

Filtre olan ürenin % 50’si proksimal tübülden pasif olarak geri emilir.



Distal tübül, kortikal tübül ve dış medüller toplayıcı kanallar üreye geçirgen değildir.

Zorunlu İdrar Hacmi •

70 kg'lık bir erişkinde, bir günde idrarla atılması gereken toksik solüt miktarı 600 miliozmoldür.

URINER SİSTEM

17. Aşağıdaki elektrolitlerden hangisi böbrek tübüllerinden hem geri emilip hem de tekrar tübüllere sekrete edilir?

ÜRİNER SİSTEM

474



Böbreğin idrarı konsantre edebilme kapasitesi 1200 mOsm/litredir.



Bu nedenle bir kişi 600 miliozmol toksik maddeyi idrarla atabilmek için günde en az 500 mİ idrar çıkarmak zorundadır.





Kalın parçaları tek katlı kübik, ince parçası tek katlı yassı epitelle döşelidir.

Distal Kıvrıntılı Tübül:

Bu 500 mililitrelik idrar hacmine günlük zorunlu idrar hacmi denir.



Proksimal tübül gibi kodekste yerleşmiştir.



Distal tübülün maküla densa bölgesi glomerülün damar kutbuyla temas halindedir.

Jukstaglomerüler Aparat:

Doğru cevap: A

• 22. Boşaltım sistemi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

Glomerülün damar kutbunda izlenen ve kan basıncını düzenleyen bir yapıdır.



A) idrar en çok jukstamedüller nefronlarda konsantre edilir

Afferent arteriyol duvarında modifiye düz kas hücreleri olan jukstaglomerüler hücreler bulunur.



B) Böbrekte magnezyumun en çok geri emildiği yer Henle kulpunun çıkan kalın koludur

Bunların sitoplazmaları salgı granülleri ile doludur ve renin salgılarlar.



C) Su böbrekte en çok toplayıcı tübüllerden geri emilir

Jukstaglomerüler hücreler ve maküla densa birlikte jukstaglomerüler aparatı oluşturur.



Aralarında bulunan ekstraglomerüler mezangiyal hücreler (Lacis, Polkissen ya da kutup yastıkçığı hücreleri) de aparatın yapısına katılır.

D) Böbrek filtrasyon membranındaki temel bariyer bazal membrandır E) Solunum yollarında tıkanıklık respiratuar asidoz görülebilir

olan

kişide

Doğru cevap: C

Doğru cevap: A 24. Proteinlerin idrarla atılımı ile aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

23. Glomerüler filtrat içerisinde bulunan aminoasitlerin hemen tamamı, aşağıdaki bölgelerden hangisinde aktif transport yoluyla reabsorbe edilir? A) Proksimal tübül C) Distal tübül

C) Plazma proteinlerinin filtrasyona uğramazlar

Böbreklerde geri emilim konusu ile ilgili bilgimizi değerlendiren soru...



Lüminal yüzünde mikrovillus ve glikoproteinden zengin kalın bir glikokaliks içeren tek katlı kübik epitel hücreleriyle çevrelenmiştir.



Su, Na+, Ch, glikoz ve aminoasitler gibi pek çok maddenin aktif geri emildiği bu tübüllerde enerji ihtiyacını karşılamak üzere çok sayıda mitokondri izlenir.



Nefronda suyun en çok geri emildiği bölüm proksimal tübüllerdir.



Proksimal tübülün pars convolutası en kıvrımlı ve çapı en geniş kısımdır,

Henle Kulbu: •



Henle inen kalın parçası, lup halindeki ince parçası ve çıkan kalın parçası olmak üzere üç bölümden oluşur. Jukstameduller nefronların henle kulpu medullaya doğru değişen oranlarda uzanır.

hepsi,

eşit

oranlarda

D) Glomerüler bazal membranın hasar görmesi, idrarla protein atılımını artırır

E) Renal pelvis

Proksimal Kıvrıntılı Tübül:

olarak

A) Proteinlerin idrarla atılımı, direk olarak plazma protein konsantrasyonuna bağlıdır B) Proteinlerin idrarla atılımı sempatik stimulasyon ile artar

B) Henle loopu D) Toplayıcı kanal

TÜBÜLLERİN YAPISI

ilgili

E) Filtrasyona uğrayan proteinlerin büyük bir kısmı, proksimal tübüllerden reabsorbe edilirler Proteinlerin atılımında böbreklerin fonksiyonu ile ilgili bir soru... Bir günde idrarla atılan 40- 150 mg proteinin 2/3’ü, plazma proteinlerinden gelir. Geri kalanı ise, mukoproteinin tübüler sekresyonundan (Tamm-Horsfall proteini) gelir. Tüm proteinlerin moleküler boy ve yükleri nedeniyle glomerüler permeabiliteleri eşit olmadığından, plazma proteinlerinin hepsi aynı oranda filtrasyona uğramazlar. Filtrasyona uğrayan proteinlerin büyük bir kısmı, proksimal tübüllerden rezorbe edilirler. Egzersizde olduğu gibi, sempatik uyarımın artışı, protein atılımını artırır.

GLOMERÜLER FİLTRASYON • • •

Maddelerin bu katlardan filtrasyonunu elektrik yükleri ve moleküler büyüklükleri belirler. Bir maddenin filtre olabilirliği 1.0 ise, o madde su gibi serbestçe filtre oluyor demektir. Filtre olabilirliğin 0.75 olması ise bir maddenin suyun geçiş hızının %75’i oranında filtre olduğu anlamını taşır.

475

Glomerüler kapilier membran, diğer kapillerlerden 300-600 kat daha geçirgendir. Glomerül kapilier membranın proteinler için temel bariyeri bazal membrandır.



Bazal membrandaki glikozaminoglikanlar (GAG) güçlü negatif yüklüdür.



Ö zellikle heparan sülfat elektronegativiteyi sağlamada önemli görev üstlenir.



Glikozaminoglikanlar podositlerde sentezlenir.

Hastalar yoğun bikarbonat kaybı yaşadıklarından metabolik asidozları mevcuttur.

Sodyum Geri Emilimi •

Sodyum, proksimal tübülün ilk yarısında; glikoz, aminoasitler ve diğer solütlerle birlikte (co-transport) taşınarak geri emilir.



Na-K pompası hücre içinde Na iyonunu azaltır. Tübül lümeninden Na iyonu emilirken sekonder aktif taşınmayla glikoz ve amino asitler de birlikte emilirler.



Proksimal tübülün ikinci yarısında glikoz ve amino asit azalır, bunun yerine sodyum, başlıca klorür iyonları ile birlikte geri emilir.

Proteinler negatif yüklü oldukları için bazal membrandan geçemezler. •

Nefrotik sendrom ve diyabetik nefropatide bu negatif yük bozulmaktadır.



Glomerüler filtratın bileşimi şekilli elemanlar ve proteinler hariç plazmaya benzer.

Glomerüler filtrasyonu oluşturan temel güç kanın hidrostatik basıncıdır. •

Aort basıncı 40-50 m m Hg’ya düşerse idrar oluşumu durur.



Normal bir erişkinde dakikada oluşan glomerüler filtrat miktarı 125 ml’dir.

Peritübüler kapilier

Tübül epitel hücresi

Na*

0

B) Hücre içi aminoasit yoğunluğunun azalması C) Hücre içine glikoz ve fruktoz difüzyonu

Magnezyum dışındaki maddeler, en fazla proksimal tübülden geri emilir. Magnezyumun çoğu ise henle çıkan kalın koldan geri emilir.



Filtre olan su ve sodyumun yaklaşık %65’i ve klorürün daha az bölümü proksimal tübülden geri emilir.



Aşırı geniş epitel fırçamsı kenarı, aynı zamanda taşıyıcı proteinlerce de zengindir.



Bu taşıyıcılar Na iyonuyla birlikte amino asit ve glikoz gibi organik maddelerin de birlikte taşınmasında (cotransport) rol alırlar.



Proksimal tübülün tüm işlevlerinin bozulduğu hastalık Fanconi sendromu’dur.

^ S ı k ı bağlantı

Bazal \ ’ kanallar \

Fırçamsı kenar (Luminal membran)

Hücrelerarası boşluk

Tübüler epitel hücrelerinden sodyumun aktif taşınmasının ana mekanizması Doğru cevap: A 26. Toksik maddelerin atılması için bir günde çıkarılması gereken idrar miktarı en az kaç mililitre olmalıdır?

Proksimal tübül yüksek aktif ve pasif geri emilim kapasitesine sahiptir. •

(-70mV)

\ Hücrelerarası Bazal sıvı membran

A) Na-K pompa aktivitesi

PROKSİMAL TÜBÜLDE GERİ EMİLİM:

'"i, (-3 mv)

25. Böbrek proksimal tübülüs hücrelerine aminoasitlerin alınmasında sekonder aktif taşıma için gerekli iyon gradientini aşağıdakilerden hangisi sağlar?

Böbreklerde geri emilim konusu ile ilgili bilgimizi değerlendiren soru...

*

R A ....:

Doğru cevap: A

D) Hücreden bikarbonat atılması E) Hücreden potasyum sızması

Tübül lümeni

A ) 50

B ) 100

C )500

D )1500

E )2000 Boşaltım ile ilgili bilmemizi gereken temel bir fizyolojik değer...

Zorunlu İdrar Hacmi •

70 kg’lık bir erişkinde, bir günde idrarla atılması gereken toksik solüt miktarı 600 miliozmoldür.



Böbreğin idrarı konsantre edebilme kapasitesi 1200 mOsm/litredir.



Bu nedenle bir kişi 600 miliozmol toksik maddeyi idrarla atabilmek için günde en az 500 mİ idrar çıkarmak zorundadır.



Bu 500 mililitrelik idrar hacmine günlük zorunlu idrar hacmi denir.

Doğru cevap: C

ÜRİNER SİSTEM



Bu hastalarda aminoasitüri, bikarbonatüri, fosfatüri, glikozüri bulunur, hiperkloremi gelişir.

476

URINER SİSTEM

27. Na-K-2CI pompasını etkileyerek etki gösteren loop diüretiklerinin (furosemid) etkilediği nefron kısmı aşağıdakilerden hangisidir?

Günlük idrarda atılan proteinlerin % 60’ı Tamm Horsfall proteinidir. Doğru cevap: C

A) Proksimal tübül 30. Aşağıdakilerden hangisi karbonik anhidraz inhibisyonu yoluyla etki eden diüretiklerdendir?

B) Henlenin inen kolu C) Henlenin çıkan kalın kolu D) Distal tübül

A)

Mannitol

E) Toplayıcı kanallar

C) Etakrinik asit

B)Furosemid D)Bumetanid E) Asetazolamid

Doğru cevap: C Doğru cevap: E 28. Tamm-Horsfall proteinlerinin sentezlendiği ve börekte Mg++’un en fazla geri emildiği nefron kısmı aşağıdakilerden hangisidir? A) Proksimal tübül

B) Henlenin inen kolu

31. Aşağıdakilerden hangisi tübüler sıvıda ozmotik basıncı artırarak, su geri emilimini azaltmak yoluyla etki gösteren bir diüretiktir? A)

C) Henlenin çıkan kalın kolu D) Distal tübül

Mannitol

B)Furosemid

C) Etakrinik asit

E) Toplayıcı kanallar

D)Bumetanid E) Asetazolamid

Doğru cevap: C Doğru cevap: A 29. Suya geçirgen olmayan aşağıdakilerden hangisidir? A) Proksimal tübül

nefron

kısmı

B) Henlenin inen kolu

32. Aşağıdakilerden hangisi kortikal toplayıcı tübülde Na geri emilimini ve K salgılanmasını azaltarak etki eden bir diüretiktir?

C) Henlenin çıkan kalın kolu D) Distal tübül E) Toplayıcı kanallar

A) Mannitol C) Spironolakton

Böbrek tübüllerirıin önemli özelliklerinin bilinmesinin ölçüldüğü bir soru

B)Furosemid D)Bumetanid E) Asetazolamid

Doğru cevap: C

Çıkan kalın Henle kulpu •

Sodyum, potasyumun ve klorürün (Na-K-2CI pompası) aktif olarak geri emildiği yerdir.



Su hemen hiç geri emilmez.



Sodyum tübüler hücre içine sodyum-hidrojen zıt taşınmasıyla da taşınır.



Na-K-2CI pompası doğuştan bozuk olursa Bartter Sendromu oluşur.



Bu pompayı bloklayan diüretikler loop diüretiklerdir (Furosemid).



Kalsiyum, magnezyum ve bikarbonat gibi diğer iyonların önemli miktarı da çıkan kalın Henleden geri emilir.



Çıkan kalın Henle’de solut geri emiliminin en önemli bileşeni, epitel hücre bazolateral membranındaki NaKATPaz pompasıdır.



Çıkan kalın Henle kulpunda lüminal membrandan hücre içine sodyum taşınması, başlıca 1Na, 1K ve 2CI girişini sağlayan bir taşıyıcıyla (co-transporter) yapılır.



Tamm Horsfall proteini de tubülün bu kısmında sentezlenir. Görevi, idrarda antibakteriyel etki sağlamaktır. Ayrıca idrarda hiyalen silendirlerin oluşumunda görevlidir.

33.

Aşağıdakilerden hangisi distal tübüllerin başlangıcında NaCI geri emilimini inhibe ederek etki gösteren bir diüretiktir? A)

Mannitol

B) Furosemid

C) Bumetanid

D) Etakrinik asid E) Klortiazid

Diüretikler ve özelliklerinin sorgulandığı bir soru...

DİÜRETİKLER Ozmotik Diüretikler •

Tübüler sıvıda ozmotik basıncı artırır, su geri emilimini azaltırlar.



Mannitol

Henle Kulbu Diüretikleri •

Henle çıkan kalın kolunda aktif Na-K-CI geri emilimini azaltırlar.



Furosemid, Etakrinik asit ve Bumetanid

Tiazid Diüretikler •

Distal tübüllerin başlangıcında Na-CI geri emilimini inhibe ederler.



Klortiazid

477

• •

Proksimal tübüllerde Na- HC03' geri emilimini bloke ederler.

34. Glomerülden süzülen glikozun çoğu aşağıdaki bölgelerin hangisinden geri emilir? A) Proksimal tübül

Asetazolamid

B) Henle kulpunun inen kolu C) Henle kulpunun çıkan kolu

Aldosteronun Yarışmacı İnhibitörleri •

Kortikal toplayıcı tübülde Na geri emilimi ve K salgılanmasını azaltırlar.



Spironolakton, Eplerenon

Na geri emilimini azaltırlar.



Amilorid ve Triamteren

j

E) Toplayıcı kanal Doğru cevap: A

Toplayıcı Tübül Sodyum Kanallarını Bloke Eden Diüretikler •

D) Distal tübül

35. Aşağıdakilerden hangisi böbrekte ADH yokluğunda su geri emiliminin en fazla olduğu bölgedir? A) Henlenin inen kolu B) Distal tübül

Diüretiklerin Sınıflandırılması D iü re tik Sınıfı

Ozm otik d iü re tik le r (Mannitol)

Henle d iü re tik le ri (Furosemid, Bumetanid) Tiazid d iü re tik le r (Hidroklorotiazid, Klortalidon)

T ü b ü le r Etki Bölgesi

E tki Mekanizması Tübüler sıvı ozmolaritesini artırır Su ve çözünmüş madde geri em ilim ini inhibe eder Lümen tarafındaki membranda NaK-Cl taşınmasını inhibe eder

C) Henlenin çıkan kolu D) Proksimal tübül E) Toplayıcı kanal

jl

Doğru cevap: D Başlıca poksimal tübüller

36. Yüksek vazopressin varlığında süzülen suyun en büvük bölümü nereden geri emilir? A) Proksimal tübüli B) Henle kulpu

Henle kıvrımının çıkan kalın kolu

C) Distal tübüli D) Kortikal toplayıcı kanallar E) Medüller toplayıcı kanallar Böbrek tübüllerinden geri emilimin irdelendiği bir soru

Lümen tarafındaki Distal tübüllerin membranda Na-CI başlangıcı geçişini inhibe eder

TÜBÜLLERİN YAPISI Karbonik anhidraz in h ib itö rle ri (Asetazolamid)

HCO, geri emiliminin ve LT sekresyonunun inhibisyonu ile Nageri emilimini azaltır

Aldosteron antagonistleri (Spironolakton, Eplerenon)

Tübüler reseptörlerde aldosteron etkisini inhibe eder, Na geri emilimi azalır, K sekresyonu artar

Sodyum kanal blokerleri (Triamteren, Amilorid)

1

Lümen tarafındaki membranda Na, kanallarına Na girişini bloke eder. Na geri emilimi azalır ve K sekresyonu azalır

Proksimal Kıvrıntılı Tübül:

Proksimal tübüller



Lüminal yüzünde mikrovillus ve glikoproteinden zengin kalın bir glikokaliks içeren tek katlı kübik epitel hücreleriyle çevrelenmiştir.



Su, Na+, C l, glikoz ve aminoasitler gibi pek çok maddenin aktif geri emildiği bu tübüllerde enerji ihtiyacını karşılamak üzere çok sayıda mitokondri izlenir.



Nefronda suyun en çok geri emildiği bölüm proksimal tübüllerdir.



Proksimal tübülün pars convolutası en kıvrımlı ve çapı en geniş kısımdır.

Toplayıcı kanallar

Toplayıcı kanallar

Henle Kulbu:

1



Henle inen kalın parçası, lup halindeki ince parçası ve çıkan kalın parçası olmak üzere üç bölümden oluşur.



Jukstameduller nefronların henle kulpu medullaya doğru değişen oranlarda uzanır.



Kalın parçaları tek katlı kübik, ince parçası tek katlı yassı epitelle döşelidir.

Doğru cevap: E

ÜRİNER SİSTEM

Karbonik Anhidraz İnhibitörleri

4;

40. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

U R IN E R S İS T E M

Distal Kıvrıntılı Tübül: •

Proksimal tübül gibi kodekste yerleşmiştir.



Distal tübülün maküla densa bölgesi glomerülün damar kutbuyla temas halindedir.

Doğru cevap: A 37. Glomerüler filtrasyona uğrayan plazma, sırasıyla aşağıdaki yollardan hangisini izleyerek ultrafiltrat haline dönüşür? A) Podosit - endotel hücresi - bazal lamina

A) Efferent arteriol daralırsa glomerüler filtrasyon hızı artar B) Glomerüler filtrasyonu belirleyen en önemli faktör glomerüler kapiller basınçtır C) İdrar yoğunluğunu belirleyen ana hormon ADH’tır İyonların büyük kısmı proksimal tübülden geri emilir E) Kan basıncı artarsa GFR azalır D)

Doğru cevap: E

B) Bazal lamina - podosit - endotel hücresi C) Endotel hücresi - bazal lamina - podosit D) Endotel hücresi - podosit - bazal lamina E) Bazal lamina - endotel hücresi - podosit

41. Aşağıdakilerden hangisi glomerüler filtrasyon hızında azalmaya neden olmaz? A) Aferent arteriollerin konstriksiyonu

Doğru cevap: C

B) Hipoalbuminemi

38. Bowman kapsülünün visseral yaprağını oluşturan özel epitel hücreleri hangisidir?

C) Glomerulosklerozis D ) Üreteral obstriksiyon E) Renal kapsülün kompresyonu

A) Kutup yastıkçığı hücreleri B) Endotel hücreleri C) Podositler

Doğru cevap: B

D) Mesengial hücreler E) Jukstaglomeruler hücreler

42. Fizyolojik koşullarda etkileyen en önemli hangisidir?

Doğru cevap: C

A) Filtrat onkotik basıncı

39. Bovvman kapsülünün visseral yaprağını oluşturan epitel hücrelerinin ayaksı uzantılarına verilen isim aşağıdakilerden hangisidir? A) Pitüsit C) Pedisel

glomerüler filtrasyonu faktör aşağıdakilerden

B) Perisit D) Parasel

E) Parvisel Bovvman kapsülü ve yapısı ile ilgili bir soru...

FİLTRASYON MEMBRANI Glom erüler filtrasyon membranını oluşturan yapılar:

Glomerüler kapiller basınç C) İntrakapsuler hidrostatik basınç B)

D) Plazma kolloid ozmotik basıncı E) Arteriyel aldosteron seviyeleri Doğru cevap: B 43. Aşağıdaki durumlardan filtasyon hızını azaltmaz?

hangisi

glomerüler

A) Arteryel kan basıncında düşme

Glomerüler kapiller endoteli

B ) Plazma onkotik basıncında artma C) Plazma protein konsantrasyonunda artma

Bazal membran Bovvmanm viseral epitel hücreleri (podosit)

E) Glomerüler kapiller basınçta azalma

Podositlerin ayaksı uzantıları (pedisel)

D)

Bovvman kapsülü basıncında azalma

Doğru cevap: D 44. Aşağıdakilerden hangisi glomerüler filtrasyonu azaltır? A) Arteriel basınç artması Bovvman kapsül basıncının artması C) Hipovolemi B)

D) Plazma onkotik basıncının azalması E) Anemi Doğru cevap: B

Doğru cevap: C

50. Hangi durumda hem glomerüler filtrasyon hızı (GFR) hem de renal kan akışı (RBF) artar? A) Afferent arteriyol dilate olup, efferent arteriyol büzülürse

A) Glomerül kapiller hidrostatik basıncı

B) Glomerül kapiller onkotik basıncı

B) Efferent ve afferent arteriyollerin her ikisi de büzülürse

C) Bovvman mesafesinde onkotik basınç

C) Sadece afferent arteriyol büzüldüğü zaman D) Sadece efferent arteriyol büzüldüğü zaman

D) Bovvman mesafesinde hidrostatik basınç E) Ultrafiltrasyon yüzeyi

E) Afferent arteriyel büzülüp efferent arteriyol dilate olursa • Glomerüler hidrostatik basıncın artması GFR’yi artırır, glomerüler hidrostatik basınçta azalma GFR’yi azaltır,

Doğru cevap: B 46. Aşağıdakilerden hangisi aynı anda hem glomerüler filtrasyonu, hem de renal kan akımını artırmaz?

• A) Afferent arteriyoler dirençte azalma

Glomerüler kapiller hidrostatik basınç normal şartlarda 60 mm Hg’dır.

B) Efferent arteriyoler dirençte azalma C) Hem aferent, hem de efferent arteriyoler dirençte azalma

Glomerüler hidrostatik basıncı, üç değişken belirler:

D) Afferent arteriyoler dirençte azalma, efferent

Arter basıncı

arteriyoler dirençte artma E) Afferent arteriyoler dirençte artma

Arteryel basınç artarsa, GFR artar.

Doğru cevap: B

Afferent arteriyol direnci

47.

Afferent arteriyol belirlemektedir.

Aşağıdakilerden hangisi üreterde tıkanma sonucu GFR’de azalmaya neden olur? A) Afferent arteryollerde hidrostatik basınç artması

direncini

Prostoglandin

E

Hipovolemi durumunda PGE1 artar, afferent arteriyol genişler, GFR artar.

B) Efferent arteriyollarda vazokonstriksiyon C) Bovvman kapsülünde basınç artması

Böylece GFR düşürülmemeye çalışılır.

D) Plazma protein düzeyinde düşme

Efferent arteriyol direnci

E) Glomerül kan akımında azalma Doğru cevap: C 48. Aşağıdakilerden hangisi glomerüler filtrasyon hızında görülen artışın en olası nedenidir? A) Mezenjiyal hücrelerin kasılması

B) Üreterin kapanması C) Jukstaglomerüler aygıttan renin salınması D) Afferent arteriyollerin dilatasyonu E) Hacim kaybı Doğru cevap: D 49. Aşağıdakilerden hangisi glomerüler filtrasyon hızını azaltır? A) Efferent arteriyolün büzülmesi B) Afferent arteriyoler basınçta bir artış C) Böbrek kapsülünün bası altında kalması

Efferent arteriyol direnci artarsa, glomerüler hidrostatik basınç artar. Sonuç olarak GFR artar. Böbrek kan akımı azaldığında artan Anjiotensin II, Hem afferent, hem de efferent arteriyolü daraltır, Ancak efferent arteriyolü daha çok daralttığı için GFR’yi artırır.

Bovvman kapsülünde hidrostatik basınç artarsa, GFR azalır. •

Bovvman kapsülünde basınç artışı, idrar yolları tıkanıklığı ile ilişkili patolojik durumlarda görülür.

“Glomerüler filtrasyon hızını etkileyen faktörler” başlıklı tabloya bakınız. Doğru cevap: A 51. Renal tübüllerden en az reabsorbe olan madde aşağıdakilerden hangisidir?

D) Plazma protein derişiminde bir azalma E) Böbrek kan akışında bir artış Doğru cevap: C

A) Üre C) Glikoz

B) Sodyum D) Kreatinin

E) Amino asitler Böbrekte reabsorbsiyon fonksiyonunu bilmemizi sorgulayan bir soru...

URINER SİSTEM

45. Aşağıdakilerden hangisi sağlıklı kişilerde glomerül ultrafiltrasyon oluşumunda pratik öneme sahip değildir?

480

G lo m e rü le r filtra syo n hızım e tk ile y e n fa k tö rle r Fizyolojik / Fizyopatolojik Nedenler

URINER SİSTEM

Fiziksel Belirleyiciler İK f

>İGFR

Böbrek hastalığı, diyabetes mellitus

tPB

>İGFR

Üriner sistem tıkanması (örn. Böbrek taşı)

| Î ttG

>İGFR

Renal kan akımında azalma, plazma proteinlerinde artma

i PG >4 GFR -

İAP

> I pg

-

İRE

>İPG

Arteryel kan basıncında düşme Anjiyotensin II azalması (ACE inhibitörleri) I

-

ÎRA

>İPc

Sempatik aktivite artışı, vazokonstriktörler (noradrenalin, endotelin)

K f: g lo m e r ü le r filt ra s y o n k a tsa y ısı

P B : Bovvm a n k a p s ü lü h id ro s t a tik b a sın c ı

G : G lo m e r ü le r k a p ille r o z m o t ik b a sın ç

A p : S is te m ik a r t e r y e l b a sın ç

R E : e f fe r e n t a r t e r iy o l d ir e n c i

R A : a ff e r e n t a r t e riy o l d ir e n c i



İnülin, kreatinin ve radyoaktif iyot GFR ölçümünde kullanılır.

Bu nedenle böbrek plazma akımının yaklaşık hesaplanmasında PAH klirensi kullanılabilir.

İnülin klirensi GFR’ye eşittir. •

Ancak PAH’ın % 90’ı böbrekler tarafından uzaklaştırılır.

İnülin bir boya maddesidir ve vücuda toksik değildir.

Doğru cevap: D



Vücutta metabolize olmaz, proteinlere ya da başka yapılara bağlanmaz.

52.



Glomerüler filtrasyonla serbestçe süzülür, tübüler işleme (reabsorbsiyon ve sekresyon) uğramaz.



Bu özelliklerinden dolayı inülin klirensi, glomerüler filtrasyon hızına eşittir (İnülin klirensi = GFR = 125 mi/dk).

B) Osmoreseptör içerir. C) Aldosteronun etkili olduğu tübül bölgesidir.



Ancak inülin bağırsak yolundan emilmediği için, sadece intravenöz yolla hastaya verilebilir. Bu nedenle kullanımı pratik değildir.

E) Renin salınımını tetikler.

Pratikte böbrek fonksiyonunu değerlendirmek için kreatinin kullanılır.

Makula densa ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Böbrek distal tübülünde bulunur.

D) Filtrattaki sodyum klorür (NaCI) miktarını algılar. Makula densa önemli fizyolojik bir yapı. M. Densanm genel özelliklerini sorgulayan bir soru... Maküla Densa

Kreatinin, kasta bulunan kreatinden oluşan bir maddedir.



Maküla densa hücreleri distal tübüle ulaşan sıvının hacim değişikliklerini algılarlar.



125 ml/dk glomerüler filtrasyona uğrar.

«



Ayrıca 10-20 ml/dk distal tübülden sekrete edilebilir. Bu nedenle kreatinin klirensi, inülin klirensi ve GFR’ye eşit ya da onlardan büyüktür. Renal tübüllerden en az reabsorbe olan maddedir.

Hipovolemi, hipotansiyon ya da renal arter darlığı gibi durumlarda GFR azalır.



GFR azalınca proksimal tübülde sıvı akışı yavaşlatır.



Böylece proksimal tübül ve çıkan henlede NaCI geri emilimi artar.



Distal tübüle gelen NaCI miktarı azalır.



• •

Diodrast ve PAH (para amino hippürik asit) klirensleri böbrek plazma akımını gösterirler. •

PAH hem tam olarak glomerüler filtrasyona uğrayıp, hem de tam olarak tüplere sekrete edildiği için, PAH klirensi, renal plazma akımını gösterir.



Böbrekler tarafından tamamen uzaklaştırıldığı bilinen bir madde yoktur.

Distal tübülde NaCI azalınca bunu maküla densa hücreleri algılar. Buna cevap olarak; •

Afferent arteriyol genişler (direnci azalır), glomerüler hidrostatik basınç artar ve GFR artar.



Afferent ve efferent arteriyol jukstaglomerüler hücrelerinden renin salgılanır.

481





Tüm dokulardaki damar sistemlerinde olduğu gibi, böbrekte de miyojenik otoregülasyon bulunur. Fakat böbrekte bundan daha etkili mekanizmalarda vardır. Bunların en önemlisi tübüloglomerüler (makula densa) geri bildirim mekanizmasıdır. Böbrekler makula densadaki NaCI yoğunluğuyla, arteriyoler direncin kontrolü arasında bağlantı kuran bir feedback mekanizmaya sahiptir.

Tübüloglomerüler feedback mekanizmanın GFR’yi kontrol için birlikte hareket eden iki komponenti vardır: • •

Afferent arteriyoler feedback mekanizma ve Efferent arteriyoler feedback mekanizma. Bu feedback mekanizmalar jukstaglom erüler kompleksin özel anatomik yerleşimine bağlıdır.

Jukstaglomerüler Aparat Distal tübülün başlangıcındaki maküla densa hücreleri ile afferent ve efferent arteriyol duvarlarındaki jukstaglomerüler hücrelerden oluşur. 1. Jukstaglomerüler hücreler 2. Afferent arteriyol 3. Efferent arteriyol 4. Maküla densa 5. Distal tübül Doğru cevap: D

54. Sempatik sistem renin salımmı etkisini hangi reseptörler üzerinden gerçekleştirir? A) Alfa-1

B) Alfa-2

C) Beta-1

D) Beta-2 E) Beta-3

Doğru cevap: C

53. Tübül içi NaCI derişimindeki azalma junkstaglomerular aygıttan aşağıdakilerden hangisinin salgılamasına neden olur? A)ADH C)Adenozin

B) Aldosteron D) Renin E) Anjiyotensin

Sempatik sistem ve ilgili reseptörler ile bunların fonksiyonu ile ilgili bir soru... Alfa-1: Konstriksiyon, ejekülasyon, Midriazis Alfa-2: GİS düzkas gevşemesi Beta-1: Kalpte yoğun (pozitif inotrop ve kronotrop), Renin salımmı

jukstaglomerüler apparatus ve ilgili hormonal olayı sorgulayan bir soru...

Beta-2: Dilatasyon, gevşeme, glikojenoliz

Jukstaglomerüler Aparat:

Beta-4: pozitif inotrop ve kronotrop

Beta-3: Lipoliz, glikojenoliz



Glomerülün damar kutbunda izlenen ve kan basıncını düzenleyen bir yapıdır.

Doğru cevap: C



Afferent arteriyol duvarında modifiye düz kas hücreleri olan jukstaglomerüler hücreler bulunur.

55.



Bunların sitoplazmaları salgı granülleri ile doludur ve renin salgılarlar.



Jukstaglomerüler hücreler ve maküla densa birlikte jukstaglomerüler aparatı oluşturur.



Aralarında bulunan ekstraglomerüler mezangiyal hücreler (lacis, Polkissen ya da kutup yastıkçığı hücreleri) de aparatın yapısına katılır.

R e n in h a k k ın d a k i h a n g is i d o ğ r u d u r ? A)

a ş a ğ ıd a k i

ta n ım la m a la rd a n

Proksimal tübül hücreleri tarafından salgılanır

B) Salgılanması plazmadan su ve sodyum kaybına yol açar C) Ortalama renal arter basıncındaki artış renin salgılanmasını uyarır D) Anjiyotensinojeni anjiyotensin l’e çevirir E) Anjiyotensin l’i anjiyotensin H’ye çevirir Doğru cevap: D 56.

A ş a ğ ıd a k ile r d e n h a n g is i s iste m i için y a n lış tır?

renin

-

an jio te n sin

Renin, jukstaglomerüler hücrelerden salgılanır B) Anjiyotensin l’in anjiyotensin ll’ye dönüşümü karaciğerde gerçekleşir

A)

C) Anjiotensin II susamayı uyarır. D) Anjiotensin IIADH salgısını artırır E) Anjiotensin II aldosteron salgısını uyarır. Renin-Anjiotensin-aldosteron sistemi her zaman sorutabilecek sorulardan.

URINER SİSTEM

GFR’nin Otoregülasyonunda Tübüloglomerüler Feedback

Renin-Anjiotensin-aldosteron sistemi

U R IN E R S İS T E M

Proksimal tübüllerden Na geri emilimini artırır

Sempatik nöronlardan noradrenalin salınımını kolaylaştırır • ADH ve ACTH salınımını artırır •

Maküla Densa •

Maküla densa hücreleri distal tübüle ulaşan sıvının hacim değişikliklerini algılarlar.



Hipovolemi, hipotansiyon ya da renal arter darlığı gibi durumlarda GFR azalır.



GFR azalınca proksimal tübülde sıvı akışı yavaşlatır.



Böylece proksimal tübül ve çıkan henlede NaCI geri emilimi artar. Distal tübüle gelen NaCI miktarı azalır.





• •

Anjiyotensin ll’nin bir kısmı anjiyotensin lll’e çevrilir. Anjiyotensin III de aldosteron yapımını artırır.

Distal tübülde NaCI azalınca bunu maküla densa hücreleri algılar. Buna cevap olarak; •

Afferent arteriyol genişler (direnci azalır), glomerüler hidrostatik basınç artar ve GFR artar.



Afferent ve efferent arteriyol jukstaglomerüler hücrelerinden renin salgılanır.

Renin, •

Karaciğerde yapılan anjiyotensinojeni (hipertansiyonojen) anjiyotensin l’e çevirir.



Anjiyotensin I, akciğer dokusundan geçerken, ACE (anjiyotensin converting enzim) tarafından anjiyotensin ll’ye dönüştürülür.

Anjiyotensin II, • •

Beyinde susama merkezini uyarır Damar düz kasını kasarak arteriyolleri daraltır



Böbreküstü bezi korteksinden aldosteron salgılatır

“Renin anjiyotensin aldosteron sistemi” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: B

------------------------------

V

R e n in a n jiy o te n s in a ld o s te r o n siste m i

57. Aşağıdakilerden bulunmaz?

hangisinin

natriüretik etkisi

61.

B ö b re k te y a p ılm a y a n h a n g is id ir ?

h o rm o n

a ş a ğ ıd a k ile rd e n

A) ANP

B) BNP

A) Eritropotein

B)

C)Aldosteron

D) Ürodilatin

C) Prostaglandin E1

D) Aldosteron

E) Dopamin

E) Vitamin D

Natriüretik hormonlar bilgimizi sorgulayan bir soru... Aldosteron Na ve suyun geri emilimini artırır, vücutta tutar.

Natriüretik etkisi olanlar: •

ANP



BNP

Renin

Böbrekte yapılan hormonların bilinmesini ölçen bir soru Prostaglandin, eritropotein, renin, vitamin D ve bradikinin böbrekte yapılan hormonlardır.

Aldosteron •

Adrenal korteksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.



Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.



Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.



Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-KATPaz pompasını uyarır.

A) Arteriolleri daraltır



B) Na emilimini azaltır C) Aldosteron salgılatır

Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.



D) Noradrenalin salmımmı kolaylaştırır E) Susama merkezini uyarır

İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.



Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.



Ürodilatin



Dopamin

Doğru cevap: C

58. Aşağıdakilerden hangisi etkilerinden değildir?

anjiotensin

H’nin

Anjiotensin II nin etkilerini sorgulayan bir soru...

Doğru cevap: D

Anjiyotensin II, 1. Beyinde susama merkezini uyarır

62.

2. Damar düz kasını kasarak arteriyolleri daraltır

R e n a l arter d a rlığ ın d a a şa ğ ıd a k ile rd e n g ö z le n ir?

3. Böbreküstü bezi kodeksinden aldosteron salgılatır

A) Plazma aldosteronu yükselir

4. Proksimal tübüllerden Na geri emilimini artırır

B) Glomerüler filtrasyon artar C) idrar Na’u artar

5. Sempatik nöronlardan noradrenalin salmımmı kolaylaştırır

h a n g is i

D) İdrar K’u düşer

6. ADH ve ACTH salmımmı artırır

E) Renin salınımı azalır Renin-Anjiotensin-aldosteron sistem ini bilmeyi sorgulayan bir soru

Doğru cevap: B

59. Kan sodyum düzeyini düzenlemede en etkili hormon aşağıdakilerden hangisidir?

Renin-Anjiotensin-aldosteron sistemi Maküla Densa

A) Kortizol

B) Östrogen

C) Progesteron

D) Aldosteron



Maküla densa hücreleri distal tübüle ulaşan sıvının hacim değişikliklerini algılarlar.

Doğru cevap: D



Hipovolemi, hipotansiyon ya da renal arter darlığı gibi durumlarda GFR azalır.

60. Aşağıdakilerden hangisi böbrek tübüllerinde potasyum ve hidrojen sekresyonunu ve sodyum reabsorbsiyonunu sağlar?



GFR azalınca proksimal tübülde sıvı akışı yavaşlatır.



Böylece proksimal tübül ve çıkan henlede NaCI geri emilimi artar.

E) ADH

A) Kortizol

B)Progesteron

C) ADH

D) Aldosteron E) Renin

Doğru cevap: D



Distal tübüle gelen NaCI miktarı azalır.

484

URINER SİSTEM

Distal tübülde NaCI azalınca bunu maküla densa hücreleri algılar. Buna cevap olarak; •

Afferent arteriyol genişler (direnci azalır), glomerüler hidrostatik basınç artar ve GFR artar.



Afferent ve efferent arteriyol jukstaglomerüler hücrelerinden renin salgılanır.

65.

Aldosteronun en fazla etkili aşağıdakilerden hangisidir?

olduğu

hücre

A) Glomerül hücreler B) Proksimal tübül hücreleri C) Henle kulbunun ince bölüm hücreleri D) Henle kulbunun kalın bölüm hücreleri

Renin,

E) Medullar toplayıcı kanaldaki esas hücreler



Karaciğerde yapılan anjiyotensinojeni (hipertansiyonojen) anjiyotensin l’e çevirir.



Anjiyotensin I, akciğer dokusundan geçerken, ACE (anjiyotensin converting enzim) tarafından anjiyotensin ll’ye dönüştürülür.

Aldosteronun özelliklerinin bilinmesini ölçen bir soru Aldosteron •

Adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.



Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.



Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.

Anjiyotensin II, •

Beyinde susama merkezini uyarır



Damar düz kasını kasarak arteriyolleri daraltır



Böbreküstü bezi korteksinden aldosteron salgılatır



Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-K ATPaz pompasını uyarır.



Proksimal tübüllerden Na geri emilimini artırır





Sempatik nöronlardan noradrenalin salınımını kolaylaştırır

Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.





ADH ve ACTH salınımını artırır

İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.



Anjiyotensin ll’nin bir kısmı anjiyotensin lll’e çevrilir.



Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.



Anjiyotensin III de aldosteron yapımını artırır.

Doğru cevap: A

Doğru cevap: E 66.

Aşağıdakilerden hangisi Anjiotensin II nin temel olarak etkili olduğu yerlerden birisi değildir?

63. Aldosteron aşağıdakilerden hangisinin böbrek tübüllerindeki sekresyonunu arttırır? A) Sodyum C) Kalsiyum

A) Kalp C) Hipotalamus

B) Potasyum D) Su E) Bikarbonat

Doğru cevap: B 64. Aldosteron hormonunun böbrekler üzerindeki etki mekanizması aşağıdakilerden hangisidir? A) Proksimal tübüllerde sodyum emilimini artırma B) Erken distal tübüllerin bazolateral membranında Na+-CI- ortak taşınmasını artırma

B) Damarlar D) Böbrek E) Karaciğer

Anjiotensin ll’nin etkilerini sorgulayan bir soru... Anjiyotensin II, •

Beyinde hipotalamusta susama merkezini uyarır



Damar düz kasını kasarak arteriyolleri daraltır



Böbreküstü bezi korteksinden aldosteron salgılatır



Proksimal tübüllerden Na geri emilimini artırır

C) Distal tübül ve toplayıcı kanallarda potasyum emilimini artırma



Sempatik nöronlardan noradrenalin salınımını kolaylaştırır

D) Toplayıcı kanal esas hücrelerinin apikal membranında sodyum kanal sayısını artırma E) Henle kulbunun inen ve çıkan kolunda Na+, K+- ATPaz enzimini artırarak sodyum emilimini artırma



ADH ve ACTH salınımını artırır

Doğru cevap: D

o Anjiyotensin ll’nin bir kısmı anjiyotensin lll’e çevrilir. o Anjiyotensin III de aldosteron yapımını artırır. Doğru cevap: E

485

67. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?



A) Kan basıncının akut düşmesinde baroreseptör merkez sempatik sistemi aktive eder

» Anjiyotensin I, akciğer dokusundan geçerken, ACE (anjiyotensin converting enzim) tarafından anjiyotensin ll’ye dönüştürülür. “Renin anjiyotensin aldosteron sistemi” başlıklı şekile bakınız.

D) Atrial natriüretik Peptid damarlarda vazodilatasyon yapar

Doğru cevap: C

E) Renin, kan basıncı düştüğünde böbreklerden salgılanır

69. Aşağıdakilerden hangisi renin salınımını azaltır? A) Sempatik uyarı B) Siroz C) Prostoglandinler D) Aortanın daralması E) Beta blokerler

Kan basıncı düzenlenmesi ile ilgili bilgimizi ölçen bir soru... • •

ANP, natriürez etkilidir ve böbreklerden Na+atılımını artırarak, vücuttan su atılımını artırır.

Doğru cevap: E

Ayrıca periferik vazodilatör etkisi ile de kan basıncını azaltıcı etki gösterir.

70. Aşağıdakilerden hangisi renin salınımını artırır?

Atrial Natriüretik Peptid (Atriopeptin)

A) Hipovolemi

Plazma hacmi artınca atriyumlardan salınır.

B) Anjiotensin



Afferent arteriyolde dilatasyon yaparak GFR’yi artırır.

C) indometazin



Tübül bazal membranındaki Na-KATP-az pompasını inhibe ederek, distal tübül distal kısmında ve kollektör tüpte natriüretik etki oluşturur.



D) Alfa-2 adrenerjik reseptörlerin uyarılması E) Beta blokerler Renin salınımını sorgulayan bir soru...

Ürodilatin ve BNP de aynı etkiyi gösterirler.



Renin hem atipik bir hormon, hemde proteolitik bir enzimdir.

Tübüler geri emilimi düzenleyen hormonlar



Böbrekte, efferent arteriollerdeki jukstaglomerüler hücrelerden salınır.



Angiotensinojeni yıkarak Angiotensin I oluşumunu sağlar.



Renin salgılayan hücrelere, plazmada, %90’ı Prorenin şeklinde bulunur; kallikrein, plasmin, kathepsin B ve Hageman Faktörü gibi etkilerle aktive edilir.



Pepstatin ve analogları ve Renin substat analogları; renini inhibe ederler. Renin’in baskılanması antihipertansif etki gösterir.



Hormon

E tki Yeri

E tk ile ri

T NaCl, Su A ldosteron

Toplayıcı kanal

geri emilimi,

t K+ salgısı Proksimal tübül, Henle’ nin çıkan kalın kolu ve distal tübül

t NaCl ve Su geri emilimi,

ADH

Distal tübül, toplayıcı tübül ve kanal

î Su geri emilimi

ANP

Distal tübül, toplayıcı tübül ve kanal

i NaCl geri emilimi

Proksimal tübül,

i P04---geri emilimi

Henlenin çıkan kalın kolu, distal tübül

t Ca++ geri

A ngiyotensin II

P arathorm on

T H+ salgısı

emilimi

Doğru cevap: C 68. Anjiotensin II oluşumu nerede gerçekleşir? A) Jukstaglomerüler Aparat B) Karaciğer C) Akciğer D) Bovvman Kapsülü E) Glomerülüs

URINER SİSTEM

B) Anjiotensin l’in Anjiotensin ll’ye dönüşümü akciğerlerde gerçekleşir C ) Atrial natriüretik Peptid böbreklerden sodyum atılımını azaltarak vücutta su tutulmasını sağlar

Renin, karaciğerde yapılan anjiyotensinojeni (hipertansiyonojen) anjiyotensin l’e çevirir.

Renin salınımını uyaranlar • Sodyum kaybı • Diüretikler • Hipotansiyon • Kanama • Dik durma • Prostoglandinler • Dehidratasyon • Renal arter veya aortanın daralması • Kalp yetmezliği • Siroz • Sempatik uyarı

Renin-Anjiotensin-Aldosteron sistem i bilgim izi değerlendiren bir soru... Doğru cevap: A

Renin salınımını inhibe edenler • Makula densada artmış Na+ , ve Cl- emilimi • Artmış afferent arterioler basınç • Anjiotensin II • Vazopressin • K yü kse kliği

• NSAİD • Beta blokerler • Alfa stimülasyon

k.

486

s --------------------

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- \

Kan

r

Renin anjiyotensin aldosteron sistemi

71. Aşağıdakilerden hangisi salınımında gözlenmez?

aşırı

aldosteron

Aldosteron salınımını sorgulayan bir soru... •

Aldosteronun sentez ve sekresyonu, primer olarak, renin-anjiotensin sistemine bağlıdır.



Plazma volümünde değişiklik olmadığı durumlarda, sodyum konsantrasyonunun azalması ve potasyum konsantrasyonunun artması, aldosteron sekresyonunu artırır.



Aldosteronun sentezi ve sekresyonunda, ACTH’nın rolü ihmal edilebilecek kadar azdır.

A) Hipokalemi B) Hipertansiyon C) Metabolik alkaloz D) Renin düzeyinin artması E) Hipernatremi Aldosteron salınımini sorgulayan bir soru... Yükdek aidosterona bağlı ESS hacmi arttığı için dolaşımdaki renin düzeyi düşüktür.

Doğru cevap: E

Aldosteronun aşırı salınımı ile ortaya çıkan bulgular:

73. Vücutta aldosteronun aşırı salınmasına neden olan bir tümör durumunda aşağıdakilerden hangisi gözlenmez?



Hipokalemi



Hipertansiyon



Metabolik alkaloz



Hipernatremi

Doğru cevap: D 72. Aldosteronun sentezi ve sekresyonunun kontrolünde, aşağıdaki faktörlerden hangisi en az önemlidir?

A) Hipernatremi C) Hipertansiyon

B) Hipervolemi D) Hiperpotasemi E) Alkaloz

Aldosteron salınımını ve fonksiyonunu sorgulayan bir soru...

Aldosteron •

Adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.

A) Renin



B) Anjiotensin-ll C) Plazma sodyum konsantrasyonu

Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.



Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.



Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-KATPaz pompasını uyarır.

D) Plazma potasyum konsantrasyonu E) ACTH

Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.

Vücutta potasyum düzenlenmesini sorgulayan bir soru...



İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.



Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.

Diyetle alınan potasyum seviyesinde çok farklılıklar olsa bile, bu farklılık ekstraselüler (Plazma) potasyum konsantrasyonunda çok az değişikliğe neden olur. Bunun nedeni, adrenal korteksten aldosteron salımmmın, potasyum seviyesindeki en küçük değişikliklere dahi duyarlı olmasıdır.

Aldosteron fazla salgılanırsa, •

Na+emilimi artar (hipernatremi),



Su emilimi artar (hipertansiyon),



K* atılımı artar (hipopotasemi) ve



H+ atılımına bağlı metabolik alkaloz gözlenir.

Doğru cevap: D 74. Esas olarak hangisinin plazma derişiminde bir artış varsa aldosteron salgılanması artar? A) ACTH

B) Klorür

C) Sodyum

D) Hidrojen

E) Potasyum Aldosteron salmımını ve fonksiyonunu sorgulayan bir soru...

Aldosteron salınımında artma, distal tübüllerden potasyum salınımında artmaya, ve plazma potasyum seviyesinde azalmaya neden olur. Adrenal yetmezlikte, aldosteron yeterli miktarda salınamadığı için, aldosteronun düzenleyici fonksiyonu kaybolacak ve plazma potasyum seviyeleri, kardiyak arreste neden olabilecek kadar artacaktır.

Potasyum geri emilimi: • • • •

Sodyum konsantrasyonunun kontrolü:

Aldosteron

Aldosteron •

Adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.



Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.



Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.



Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-K ATPaz pompasını uyarır.



Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.



İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.



Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.

75. Bir hastanın diyetindeki potasyum içeriği 5 kat artırıldığında, hastanın plazma potasyum konsantrasyonu 3.5 meq/l'den, 5meq/l’ye yükseldiği görülüyor.

B) ADH salınımı azalmıştır C) Hastada aldosteron salgılayan bir tümör vardır E) Hastada renal yetmezlik vardır

Adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.



Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.



Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.



Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-K ATPaz pompasını uyarır.



Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.



İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.



Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.

76. Aşağıdaki hormonlardan hangisi primer olarak serum osmolaritesi ile ilişkili olarak salgılanır? A) ADH

B) Kortizol

C) Östrojen

D) Oksitosin E) Adrenalin

açıklaması

A) Plazma potasyum konsantrasyonu diyetle alınan miktara duyarlıdır

D) Hastada adrenal yetmezlik vardır



Doğru cevap: D

Doğru cevap: E

Bu değişikliğin en doğru aşağıdakilerden hangisidir?

Potasyumun % 67’si proksimal, % 20’si henle çıkan kalın koldan geri emilir. Potasyum, tüplerden hem geri emilip, hem de sekrete edilen iyondur. Potasyumun tübüllere sekresyonu aldosteron bağımlıdır. Ürik asit ve kreatinin de potasyum gibi böbreklerde hem geri emilen hem de sekresyona uğrarlar.

Plazma osmolaritesinin düzenlenmesini sorgulayan bir soru...

ADH - Susama Mekanizması •

Plazma ozmolaritesi ve Na konsantrasyonunun kontrolünde vücuttaki en g ü ç lü fe edba ck sistemdir.

ÜRİNER SİSTEM



URINER SİSTEM

488



Normalde Na konsantrasyonunu düzenlemede anjiyotensin II ve aldosteron sistemlerinden çok daha etkindir.



Aldosteronun aşırı yüksek olduğu primer aldosteronizmli hastalarda bile, plazma sodyum konsantrasyonu sadece normalin 3-5 mEq/litre üzerine çıkar.

Doğru cevap: A 77. Toplayıcı kanallarda üre ve gliserol taşınmasını kolaylaştıran akuaporin aşağıdakilerden hangisidir? A) Akuaporin 1

B) Akuaporin 2

C) Akuaporin 3

D) Akuaporin 4 Doğru cevap: D

E) Akuaporin 5 Doğru cevap: C

80.

Supraoptik nükleusun hasar görmesi, aşağıda belirtilen idrar volümü ve konsantrasyonu değişikliklerinden hangisine neden olur (Sıvı aliminin sıvı kaybına eşit olduğunu varsayın)?

78. Porksimal tüplerde oluşan basit sızmadan sorumlu su kanalı aşağıdakilerden hangisidir? A) Akuaporin 1

A) idrar volümü artar ve idrar oldukça dilüe olur

B) Akuaporin 2 C) Akuaporin 3

B) İdrar volümü artar ve idrar konsantredir C) idrar volümü azalır ve idrar oldukça dilüedir

D) Akuaporin 4 E) Akuaporin 5

D) idrar volümü azalır ve idrar konsantredir E) İdrar volümü ve konsantrasyonu değişmez

Akuaporin kanatlan, bulundukları yerler ve fonksiyonları ile ilgili bilgimizi ölçen bir soru...

ADH salınımı ile ilgili temel bir soru...

Akuaporinler

Supraoptik nükleusun hasar görmesi durumunda ADH salınımı azalır, buna bağlı olarak idrar volümü artar ve dilüe olur.

Akuaporin 1: Proksimal tüplerde oluşan basit sızmadan sorumlu.

ADH •

Akuaporin 2: Toplayıcı kanallarda bulunur ve etkisi ADH ile modifiye edilir.

Çoğu hipotalamus supraoptik çekirdekte yapılır.



Nörofizin-2 ile arka hipofize gelir.

Akuaporin 3: Toplayıcı kanallarda bulunur. Üre ve gliserol taşınmasını kolaylaştırır.



Arka hipofizden salınır.



Distal ve Toplayıcı tübüllerde etkilidir.

Akuaporin 4: Beyinde bulunur.



Esas hücrede V2 reseptörü üzerinden etki eder.

Akuaporin 5: Tükürük, gözyaşı bezi ve solunum sisteminde bulunur.



V2 reseptörü, Gs proteini ile kenetlidir.



Gs, Adenilat siklazı aktifler.



Adenilat siklaz, cAMP miktarını artırır.



cAMP, Protein kinazA’yı aktifler



Protein kinaz A, Akuaporin 2 sayısını artırır.

Doğru cevap: A 79. Hipotalamusta sentezlenip arka hipofizden salınarak böbrek distal ve toplayıcı tübüllerinde aguaporin 2 sayısının artışına neden olan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Kortizol C) Oksitosin

B) Östrojen D) ADH E) Adrenalin

ADH ve akuaporinler hakkındaki bilgimizi ölçen bir soru...

Doğru cevap: A 81.

Hipotalamustan ADH salınımı aşağıdaki stimuluslardan hangisinden etkilenmez? A) Dehidratasyon B) Şiddetli kanama C) Kan ozmolaritesinde azalma D) Ağrı, anksiete, cerrahi stres E) Nikotin

ADH salınımı ile ilgili temel bir soru...

489

ADH salgısını artıranlar T Plazma ozmolaritesi 1 Kan Hacmi 4- Kan Basıncı

ADH salgısını azaltanlar

Böbrekte maddelerin taşınma sistemi ile ilgili bir soru... Glikoz Taşıma Mekanizması

4- Plazma ozmolaritesi T Kan Hacmi T Kan Basıncı



Böbreklerde glikoz emilimi ince bağırsaktan glikoz emilimine benzer.



Bazolateral membrandaki Na-K ATPaz pompası hücre içindeki sodyumu hücre dışına atar.



Hücre içinde negatif elektrik yük artar ve Na yoğunluğu azalır.



Hücre içi Na azalması ve negatif yük artışı, Na’un tübül lümeninden fırçamsı kenar yolu ile hücre içine difüze olmasına neden olur.



Glikoz ve Na+, lüminal zarda bulunan ortak bir taşıyıcı olan SGLT-2’ye bağlanır.



Glikoz, Na’la birlikte hücre içine taşınır (Cotransport).



Na+ daha sonra lateral hücreler arası mesafeye pompalanır.



Glikoz ise GLUT 2 aracılığı ile interstisyel sıvıya taşınır.

Mide bulantısı Hipoksi İlaçlar Alkol Klonidin (antihipertansif ilaç) Haloperidol (Dopamin blokeri)

İlaçlar Morfin Nikotin Siklofosfamid

Doğru cevap: C 82.

Aşağıdakilerden hangisi vücutta aşırı sıvı bulunması durumunda dolaşımı dengelemek amacıyla salman humoral faktörlerden biridir? A) Atrial natriüretik peptid

Doğru cevap: B

B) Antidiüretik hormon C) Anjiotensin I

84. Glikoz tübüler hücreye taşındıktan sonra hangisi aracılığı ile intertisyel sıvıya taşınır?

D) Anjiotensin II E) Aldosteron Plazma hacminin ve kan basıncının düzenlenmesi ile ilgili bir soru...

A) SGLT-1

B) SGLT-2

C) GLUT-1

D) GLUT-2 E) GLUT-3

ANP •

Atrium hücrelerinde sentezlenip depolanan peptid hormondur.



Salmımı uyaran esas faktör ekstraseiüler sıvı hacminin artması yani hipervolemidir.



ADH ve adrenalin de ANP salınımına neden olur.

A N P’nin e tk ile ri: •

Aldosteron salınımını inhibe eder.



Afferent arteriolde dilatasyon yapar.



Efferent arteriolde konstriksiyon yapar.



GFR’yi artırır ve direk etki ile natriürez yapar.



Renin salınımını inhibe eder.



Direk etki ile bradikardi yapar.



PGE2 vazodilatasyonla medullar kan akımını artırır ve natriüreze neden olur.

Aşağıdakilerden hangisi böbrekte glikozun luminal membranda taşınmasına aracılık eder? A) SGLT-1

B) D)

C) GLUT-1 E) GLUT-3

Glikoz Taşıma Mekanizması •

Glikoz ve Na+, lüminal zarda bulunan ortak bir taşıyıcı olan SGLT-2’ye bağlanır.



Glikoz, Na’la birlikte hücre içine taşınır (Cotransport).



Na+ daha sonra lateral hücreler arası mesafeye pompalanır.



Glikoz ise GLUT 2 aracılığı ile interstisyel sıvıya taşınır.

Doğru cevap: D

Doğru cevap: A 83.

Böbrekte maddelerin taşınma sistemi ile ilgili bir soru...

SGLT-2 GLUT-2

85. Aşağıdakilerden hangisi renal plazma akımının ölçülmesinde kullanılır? A) Para amino hüppirik asit (PAH)

B) Oksalat

C)Ürat

D) inulin E) Kreatinin

Doğru cevap: A

URINER SİSTEM

ADH sekresyonunu düzenlenm esi

490

URINER SİSTEM

86. Aşağıdakilerden hangisi renal plazma akımının ölçülmesinde kullanılır?

88. Glomerüler filtrasyon hızının belirlenmesinde en duvarlı yöntem aşağıdakilerden hangisidir?

A) Oksalat

B) Ürat

A) Kreatinin klirensi

B) Üre klirensi

C) inulin

D) Kreatinin

C) İnülin klirensi

D) Sintigrafi

E) Diodrast

E) Renal anjiyografi

GFR ve böbrek plazma akımının ölçülmesinde kullanılan yöntemlerin bilinmesini irdeleyen bir soru

GFR ve böbrek plazma akımının ölçülmesinde kullanılan yöntemlerin bilinmesini irdeleyen bir soru

İnülin, kreatinin ve radyoaktif iyot GFR ölçümünde kullanılır.

İnülin, kreatinin ve radyoaktif iyot GFR ölçümünde kullanılır.

İnülin klirensi GFR’ye eşittir.

İn ü lin klire n s i GFR’ye e şittir.



İnülin bir boya maddesidir ve vücuda toksik değildir.



inülin bir boya maddesidir ve vücuda toksik değildir.



Vücutta metabolize olmaz, proteinlere ya da başka yapılara bağlanmaz.



Vücutta metabolize olmaz, proteinlere ya da başka yapılara bağlanmaz.



Glomerüler filtrasyonla serbestçe süzülür, tübüler işleme (reabsorbsiyon ve sekresyon) uğramaz.



Glomerüler filtrasyonla serbestçe süzülür, tübüler işleme (reabsorbsiyon ve sekresyon) uğramaz.



Bu özelliklerinden dolayı inülin klirensi, glomerüler filtrasyon hızına eşittir (inülin klirensi = GFR = 125 ml/dk).



Bu özelliklerinden dolayı inülin klirensi, glomerüler filtrasyon hızına eşittir (İnülin klirensi = GFR = 125 ml/dk).



Ancak inülin bağırsak yolundan emilmediği için, sadece intravenöz yolla hastaya verilebilir. Bu nedenle kullanımı pratik değildir.



Ancak inülin bağırsak yolundan emilmediği için, sadece intravenöz yolla hastaya verilebilir. Bu nedenle kullanımı pratik değildir.

Pratikte böbrek fonksiyonunu değerlendirmek için kreatinin kullanılır. •

Kreatinin, kasta bulunan kreatinden oluşan bir maddedir.

P ratikte böb re k fo n k s iy o n u n u d e ğ e rle n d irm e k için kre a tin in kullanılır. •

Kreatinin, kasta bulunan kreatinden oluşan bir maddedir.



125 ml/dk glomerüler filtrasyona uğrar.



125 ml/dk glomerüler filtrasyona uğrar.



Ayrıca 10-20 ml/dk distal tübülden sekrete edilebilir.



Ayrıca 10-20 ml/dk distal tübülden sekrete edilebilir.



Bu nedenle kreatinin klirensi, inülin klirensi ve GFR’ye eşit ya da onlardan büyüktür.



Bu nedenle kreatinin klirensi, inülin klirensi ve GFR’ye eşit ya da onlardan büyüktür.

Diodrast ve PAH (para amino hippürik asit) klirensleri böbrek plazma akımını gösterirler. •

• •

PAH hem tam olarak glomerüler filtrasyona uğrayıp, hem de tam olarak tüplere sekrete edildiği için, PAH klirensi, renal plazma akımını gösterir. Böbrekler tarafından tamamen uzaklaştırıldığı bilinen bir madde yoktur. Ancak PAH’ ın % 90’ı böbrekler tarafından uzaklaştırılır. Bu nedenle böbrek plazma akımının yaklaşık hesaplanmasında PAH klirensi kullanılabilir.

D io d ra st ve PAH (para am in o h ip p ü rik asit) k lire n s le ri bö b re k plazm a akım ını göste rirle r. •

PAH hem tam olarak glomerüler filtrasyona uğrayıp, hem de tam olarak tüplere sekrete edildiği için, PAH klirensi, renal plazma akımını gösterir.



Böbrekler tarafından tamamen uzaklaştırıldığı bilinen bir madde yoktur.



Ancak PAH’ın %90’ı böbrekler tarafından uzaklaştırılır. Bu nedenle böbrek plazma akımının yaklaşık hesaplanmasında PAH klirensi kullanılabilir.

Doğru cevap: E

Doğru cevap: C

87. Üre ve kreatinin klirens testleri aşağıdakilerden hangisinin değerlendirilmesinde kullanılır?

89. Kreatinin tanımlar?

kfirensini

aşağıdakilerden

hangisi

A) Tübüler ekskresyon

A) Bir dakikada idrarla atılan kreatinin miktarı

B) Tübüler reabsorpsiyon C) Glomerüler filtrasyon hızı

B) Bir dakikada kreatininden temizlenen plazma miktarı

D) Konsantre etme yeteneği E) Kan akışı ve basıncı

C) İdrardaki kreatinin konsantrasyonuyla plazmadaki kreatinin konsantrasyonu arasındaki fark

Doğru cevap: C

D) Bir günde idrarla çıkartılan kreatinin miktarı E) Bir dakikada tübüluslardan kreatinin miktarı

reabsorbe edilen

491

BÖBREK FONKSİYONLARINI ÖLÇMEDE KLİRENS YÖNTEMİ Bir maddenin klirensi demek, bir dakikada o maddeden temizlenen plazma hacmi demektir.

Distal tübülün ikinci yarısı ve toplayıcı tübül benzer özelliklere sahiptir. •

C= (U x V) / P

Esas ve interkale hücreler içerirler.



ADH yokluğunda suya geçirgen değildirler.



Yüksek ADH düzeylerinde suya geçirgen hale gelirler, su geri emilir.

U: Maddenin idrardaki konsantrasyonu V: Günlük idrar hacmi P: Maddenin plazmadaki konsantrasyonu

Esas Hücreler CCr = (İd ra r kreatinini X 24 saatlik İd ra r volümü) / (Plazma kreatinini X 1440)



Na geri emilimi ve potasyum sekresyonu burada olur.



Bazolateral taraftaki Na-K ATPaz pompasının aktivitesine bağlıdır.



Na geri emilim hızı özellikle aldosteronla kontrol edilir.

Doğru cevap: B 90. Aşağıdakilerden hangisi tübüler sıvının en sevreltik olduğu ve “dilüe edici bölge’’ olarak da adlandırılan kısımdır? A) Henle inen kol B) Henle çıkan kalın kol C) Distal tübül ilk yarısı D) Distal tübül ikinci yarısı

İnterkale Hücreler •

Bikarbonat geri emilimi ve hidrojen sekresyonu burada olur.



Su ve karbondioksitten karbonik asidin ayrışması ile hidrojen ve bikarbonat iyonları oluşur.



H* iyonu tübüler lümene salgılanırken her bir hidrojene karşılık bazolateral membrandan geri emilecek bir HC03 hazır olur.



interkale hücreler ayrıca potasyum iyonlarını geri emerler.

E) Toplayıcı tübül Tübüllerin fonksiyonlarını ve farklılıklarını bilmemizi gerektiren bir soru...

Distal tübülün ilk kısmı, •

Jukstaglomerüler kompleksin yapısına katılır.



Na, K ve Cl dahil iyonların önemli kısmı buradan geri emilir.



Su ve üreye geçirgen değildir.



Tübüler sıvı burada seyreltilir, dilüe edici bölge adını alır.

Doğru cevap: B 93. ADH yokluğunda suyun en cok geri emildiği yer aşağıdakilerden hangisidir? A) Proksimal tübül

Doğru cevap: C

B) Henle kulpu alt kısmı

C) Distal tübül ilk yarısı D) Distal tübül ikinci yarısı

91. Aşağıdakilerden hangisi distal tübül interkale hücrelerde gerçekleşir? A) K* iyonunun geri emilimi

E) Toplayıcı tübül Doğru cevap: A 94. Yüksek ADH varlığında suyun en cok geri emildiği yer aşağıdakilerden hangisidir?

B) K* iyonunun sekresyonu C) H* iyonu geri emilimi

A) Proksimal tübül B) Henle kulpu alt kısmı C) Distal tübül ilk yarısı D) Distal tübül ikinci yarısı

D) Bikarbonat atılımı E) Na* geri emilimi

E) Toplayıcı tübül

Doğru cevap: A

Tübüllerin özelliklerini bilmemizi gerektiren bir soru... 92.

Aşağıdakilerden hangisi hücrelerde gerçekleşir?

distal

tübül

esas

Proksimal Kıvrıntılı Tübül: •

Lüminal yüzünde mikrovillus ve glikoproteinden zengin kalın bir glikokaliks içeren tek katlı kübik epitel hücreleriyle çevrelenmiştir.



Su, Na*, C l, glikoz ve aminoasitler gibi pek çok maddenin aktif geri emildiği yerdir.



ADH yokluğunda da yüksek ADH varlığında da suyun en çok geri emildiği bölüm proksimal tübüllerdir.

A) Na* sekresyonu B) K* iyonunun sekresyonu C) H* iyonu geri emilimi D) Bikarbonat atılımı E) H* geri emilimi

URINER SİSTEM

Özellikli hücrelerden olan esas hücrelerin sorgulandığı bir soru...

Klirens’in tanımının sorgulandığı bir soru

492

URINER SİSTEM



Proksimal tübülün pars convolutası en kıvrımlı ve çapı en geniş kısımdır.

Doğru cevap: A 95. Fizyolojik koşullarda tübül sıvısının en hipertonik olduğu kısım aşağıdakilerden hangisidir?



iç medulla toplayıcı kanallar da üreye çok geçirgendir.



Böylece ürenin çoğu, medulla interstisyumuna pasif diffüzyona uğrar.



Böbrek çok konsantre idrar oluşturduğu zaman, medulla interstisyum ozmolaritesine katkısı en fazla olan madde üredir.

A) Proksimal tübül B) enle kulpu alt kısmı C) Distal tübül ilk yarısı D) Distal tübül ikinci yarısı E) Toplayıcı tübül Tübüllerin fonksiyonlarını ve farklılıklarını bilmemizi gerektiren bir soru...

(%40-50 oranında, yani 500 mOsm/L kadar). Doğru cevap: B 97. Az su içilmesi durumunda, böbrekler idrarı en fazla ne kadar konsantre edebilme yeteneğine sahiptir?

Henle Kıvrımının İnen Kolu (1200 mOsm/litre) •

Sıvı Henle kıvrımının inen kolundan aşağı akarken, su geri emilir.



Aşağı inen kol suya çok geçirgen fakat NaCI ve üreye çok az geçirgendir.



Böylece inen kol içindeki sıvının ozmolaritesi giderek artar ve interstisyel sıvının ozmolaritesi olan 1200 mOsm/litre’ye kadar çıkar.



Yani idrarın en konsantre olduğu yer Henle kulpunun en alt kısmıdır.

Doğru cevap: B 96. Vücutta sıvı azalması durumunda medulla interstisyum ozmolaritesine katkısı en fazla olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Na/K ATPaz pompası

D) 1200 mOsm/L

Böbreklerin idrarı konsantre edebilme özelliklerinin bilinmesinin irdelendiği bir soru Vaza Rekta Zıt Akım Mekanizması •

Bir erişkinde bir günde biriken toksik solüt miktarı 600 miliozmoidür.



Böbrekler bu miktarı idrarla atmak zorundadır.



Böbreğin idrarı konsantre edebilme kapasitesi 1200 mOsm/litredir.



Bu nedenle bir kişi 600 miliozmol maddeyi idrarla atabilmek için en az 500 mİ idrar çıkarmak zorundadır.



Bu 500 mililitrelik idrar hacmine günlük zorunlu idrar hacmi denir.



İşte az miktarda idrarda (500 mİ sıvı içinde), 600 mOsm toksik maddeyi atabilmek için böbreklerde vaza rekta zıt akım mekanizması mevcuttur.

C) Aldosteron

Renal medullada, henle kulpundaki filtrat akış yönüyle,

Üre ve boşaltım sistemindeki özelliğinin sorgulandığı bir soru...

Medüller Toplayıcı kanallar

B) 600 mOsm/L

C) 900 mOsm/L

E) 5000 mOsm/L

B) Üre D) ADH E) Glikoz

A) 300 mOsm/L

-

vasa rektadaki kanın akış yönü zıt yönlerde olmaktadır.



Zıt akım sayesinde, moleküllerin rölatif kinetik enerjileri artar ve suyun geri emilimi hızlanır.



Vasa rektanın en önemli görevi,



Yüksek ADH düzeylerinde suyun geri emilimi sağlanır.



Böylece idrar hacmi azalırken, idrardaki solütlerin önemli kısmı yoğunlaştırılır.

-

medullaya solüt taşım ını ile medullar hipertonisitenin devam ettirilmesi ve



Medüller toplayıcı kanallar üreye geçirgendir.

-

emilen suyun uzaklaştırılmasıdır.



Üre interstisyel alana geri emilerek bu bölgede ozmolaritenin yükselmesine yardım eder.



Bu da böbreklerin idrarı yoğunlaştırma yeteneğine katkıda bulunur.

Üre geri emilimi •

Vücutta su az ve ADH fazla olduğunda, su geri emilince tübüler sıvıda üre konsantrasyonu artar.



Medullar hipertonisitenin sağlanmasıyla su, henle kulpunun inen kolundan kolaylıkla reabsorbe edilir.

Doğru cevap: D

4?>3

Aşağıdakilerden hangisi idrarın konsantrasyon ve dilüsyonu için yanlıştır? A) İdrar yoğunluğunu ADH’dır.

belirleyen

ana

99. Böbrekte bulunan aşağıdaki nefron birimlerinden hangisinde hidrostatik basınç en düşüktür?

hormon

A) Distal tübül C) Proksimal tübül

B ) Zıt akımlı çoğaltıcı sistem medulla hipertonisitesini arttırır. C) İdrarın konsantre edilmesi kortikal nefronlarda gerçekleşir.

B) Henle kıvrımı D) Glomerülüs E) Pelvis

Nefron segmentleri ve özelliklerini bilmemizi gerektiren bir soru...

D ) ADH, distal tübül ve toplayıcı kanal hücrelerini etkiler.



Renal dolaşımda en düşük basınç pelvistedir.



Pelviste basınç 0 mmHg’dir.

E) Zıt akımlı değişim mekanizmasında vaza rekta görev yapar.



Glomerülüste ise basınç en yüksektir.



Glomerülüsten pelvise doğru gittikçe basınç düşer.

Böbreğin temel görevlerinden olan idrarın konsantrasyon ve dilüsyonunun sorgulandığı bir soru...

Doğru cevap: E 100. Vücut sıvılarının pH’sının kontrolü primer olarak böbreğin hangi fonksiyonuna bağlıdır?

İDRARIN KONSANTRE EDİLME MEKANİZMASI

A) Sodyum fosfatın reabsorbsiyonuna ve bikarbonatın sekresyonuna

• İdrar nerede konsantre edilir:

B) Sodyum reabsorbsiyonuna, potasyum atılımına

Medullada (JM nefronda)

■ İnen henlenin özelliği ne: Su çok geri emilir

• Medulla interstisyumu neden suyu geri emer: Çünkü hiperozmolar

• Medulla interstisyumu neden hiperozmolar: Çünkü üre fazla, Na-K-CI fazla Çıkan vaza rekta Sadece e le ktro litle r geri emilir

■ Elektrolitleri dışarı atan pompanın adı ne: Na-K-2CI pompası

D) Hidrojen iyonu reabsorbsiyonuna E) Hidrojen iyonu reabsorbsiyonuna

sekresyonuna,

sodyum

sekresyonuna,

kalsiyum

Tüm nefron boyunca, aktif transport ile Na ile H+ değişimi yapılır.



Hidrojen atılım ı ve Na reabsorbsiyonu, vücut sıvılarında pH’yı kontrol eden primer mekanizmadır.

Hidrojen İyon Konsantrasyonundaki Değişimlere Karşı Savunma:

• Üre medulla interstisyumuna nasıl gelir: Pasif difüzyonla (Meduller toplayıcı kanallardan)

Asidoz ve alkalozu önlemek için düzenleyici üç sistem vardır:

• Sistemin adı ne: Vaza rekta z ıt akım mekanizması

• Sistemin amacı ne: Az suda, çok toksik atmak (500 mİ suda, 600 mOsm toksik atmak)

• Böbreğin idrarı konsantre edebilme yeteneği

1) Vücut sıvılarının kimyasal asit-baz tampon sistemleri 2) Solunum merkezi, ekstraselüler sıvılardan C 02’in (karbonik asidin) uzaklaştırılmasını düzenler 3) Böbrekler, asit veya alkali idrar oluşturur, ekstraselüler sıvı H+ iyonunu normale döndürür.

kaç: 1200 mOsm/litre

• Bir günde biriken toksik solut miktarı ne kadar: 600 miliozmol

Hidrojen iyon konsantrasyonunda bir değişiklik olduğu zaman 1. Tampon sistemleri bir saniyeden kısa zamanda reaksiyona girerler.

• Günlük minimum idrar miktarı kaç mililitre:

Doğru cevap: C

potasyum



• Çıkan henlenin özelliği ne:

V

sekresyonuna,

Vücutta asit-baz dengesinin kontrolü ile ilgili bir soru...

• Emilen suyu ne uzaklaştırır:

500 mİ

C) Hidrojen iyonu reabsorbsiyonuna



Tampon sistemler hidrojen iyonlarını vücuttan atmaz veya onları vücutta artırmaz.



Denge yeniden kuruluncaya kadar onları bağlı tutar.

J

ÜRİNER SİSTEM

98.

494

2. Solunum sistemi vücuttan C02ve böylece H2C 03’in atılımım sağlar.

c h ,2 o =v -c osm =

V - -------- 222:----------

URINER SİSTEM

"o s m



Birkaç dakika içinde etkili olur.



Bu iki savunma hattı, böbrekler devreye girinceye kadar fazla H* iyon değişimini engeller.



3. Böbrekler •



Yukarıdaki örneği kullanırsak, eğer idrar akım hızı 1 ml/dk ve ozmolar klirens 2 ml/dk ise serbest su klirensi -1 ml/dk olarak bulunur.

Doğru cevap: D

Diğer iki savunma sistemine göre yavaş, saatlerden günlere kadar uzayan sürede etkili olur. Ancak asit-baz düzenlemede görev alan en güçlü sistemdir.

102. Yanlışlıkla çok miktarda sıvı verilen hastanın kırmızı küreleri lizise uğruyor. Verilen sıvı aşağıdakilerden hangisi olabilir?

Doğru cevap: D 101. Negatif su dengesinde aşağıdakilerden hangisi görülür? A) Hücreler ve ekstraselüler kompartıman hidratedir B) Sadece hücreler hidratedir C) intraselüler kompartıman hidrate fakat ekstraselüler kompartıman dehidratedir D) Total vücut suyu azalmıştır E) Hücreler ve ekstraselüler dehidratedir

D) Hipertonik üre

Vücutta su kontrolü ve ilgili maddeler ile ilgili bir soru... •

Hastanın eritrositlerinin lizise uğramasının sebebi kırmızı kürelerin içlerine su girmesine bağlı şişmesidir.



Eritrositlere su girişi ekstrasellüler sıvının hipotonik olmasına (düşük osmotik basınca) hipotonik üreye bağlıdır.



İzotonik solüsyonlar hücre membranının her iki tarafında osmotik basınç eşit olduğu için hücre içi veya dışına su geçişi olmaz.



Hipertonik mannitol eritrositlerin büzülmesine neden olabilir.

Vücutta su kontrolü ile ilgili bir soru...

İdrarın Konsantrasyonu Ve Sulandırılmasının Hesaplanması

B) İzotonik mannitol

C) Hipertonik mannitol

E) Hipotonik üre

kompartıman

Total vücut suyu azaldığında, “vücut negatif su dengesi içerisindedir” denir.

A) izotonik NaCI

Üre geri emilimi: •

Filtre olan ürenin % 50’si proksimal tübülden pasif olarak geri emilir.

Ozmolar klirens •

Kanda erimiş maddelerin toplam klirensi, ozmolar klirens (C ) olarak ifade edilir.



Distal tübül, kortikal tübül ve dış medüller toplayıcı kanallar üreye geçirgen değildir.



Bir dakikada erimiş maddelerden temizlenen plazma hacminin ölçüsüdür.



İç medüller toplayıcı kanalların üreye geçirgenliği ADH ile artar.



Örneğin, plazma ozmolaritesi 300 mOsm/litre, idrar ozmolaritesi 600 mOsm/litre ve idrar akım hızı 1 ml/dk ise; ozmolar klirens 2.0 ml/dk’dır.



Vücutta su az ve ADH fazla olduğunda, su geri emilince tübüler sıvıda üre konsantrasyonu artar.



İç medulla toplayıcı kanallar da üreye çok geçirgendir.



Böylece ürenin çoğu, medulla interstisyumuna pasif diffüzyona uğrar.



Böbrek çok konsantre idrar oluşturduğu zaman, medulla interstisyum ozmolaritesine katkısı en fazla olan madde üredir. (%40-50 oranında, yani 500 mösm/L kadar).

osm

p r osm

Serbest Su Klirensi •

Erimiş maddeden yoksun suyun atılma hızını ifade eder.



Serbest su klirensi pozitif olduğu zaman, aşırı su idrarla atılmaktadır.





Serbest su klirensi negatif olduğu zaman, erimiş madde fazlası idrarla kandan uzaklaştırılmakta ve su vücutta korunmaktadır. İdrar ozm olaritesi plazma ozm olaritesinden daha yüksek olursa, serbest su klirensi, suyun korunduğunu işaret etmek üzere negatif olacaktır.

Doğru cevap: E 103. Serum sodyumu normal ise serum osmolaritesinin yükselmesinin en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Etanol

B) Hiperglisemi

C) Hiperlipidemi

D) Mannitol E) Hiperproteinemi

495

OZMOLARİTE: • • • • •

1 litre solüsyondaki çözünmüş partiküllerin miktarıdır (ozmol/Lt) 1 molar Glikoz = 1 ozmol Glikoz

Diodrast ve PAH (para amino hippürik asit) klirensleri böbrek plazma akımını gösterirler.

1 molar NaCI = 2 ozmol NaCI (NaCI Na + Cl) Plazma ozmolaritesi hesaplanırken, plazmadaki tüm partiküller hesaplanır. Plazma ozmolaritesi (mOzmol / Lt) = 2(Na+K) + Glikoz/18 + BUN/2.8

• •

Normal plazma ozmolaritesi = 285-290 mOsm/lt Plazma ozmolaritesini belirlemede en etkili olan = Sodyum



Plazma ozmolaritesini belirlemede sodyumdan sonra etkili olan = Glikoz

B ) GFR tayini için kreatinin klirensi kullanılır. C) GFR böbrek fonksiyonlarının iyi bir göstergesidir. D) İnulin klirensi böbrek kan akımının tayininde kullanılır. kreatinin

klirensi

ile

Böbrekler tarafından tamamen uzaklaştırıldığı bilinen bir madde yoktur.



Ancak PAH'ın %90’ı böbrekler tarafından uzaklaştırılır.



Hematokrit 0.45 ve Total böbrek kan akımı= 650 / (1-0.45)= 1182 ml/dk’dır.

Doğru cevap: D 105. Aşağıdakilerden hangisi potasyumuu hücre dışına kaydırarak plazma potasyum düzeyini artırır? A) İnsülin

ters

GFR’nin hesaplanmasında kullanılan maddelerin bilinmesinin ölçüldüğü bir soru İnülin, kreatinin ve radyoaktif iyot GFR ölçümünde kullanılır.



İnülin bir boya maddesidir ve vücuda toksik değildir.



Vücutta metabolize olmaz, proteinlere ya da başka yapılara bağlanmaz.



Glomerüler filtrasyonla serbestçe süzülür, tübüler işleme (reabsorbsiyon ve sekresyon) uğramaz. Bu özelliklerinden dolayı inülin klirensi, glomerüler filtrasyon hızına eşittir (İnülin klirensi = GFR = 125 ml/dk). Ancak inülin bağırsak yolundan emilmediği için, sadece intravenöz yolla hastaya verilebilir. Bu nedenle kullanımı pratik değildir.

Pratikte böbrek fonksiyonunu değerlendirmek için kreatinin kullanılır. Kreatinin, kasta bulunan kreatinden oluşan bir maddedir.



125 ml/dk glomerüler filtrasyona uğrar.



Ayrıca 10-20 ml/dk distal tübülden sekrete edilebilir.

B) Aldosteron

C)Adrenerjik uyarı

D) Alkaloz

E) Şiddetli egzersiz Doğru cevap: E 106. Aşağıdakilerden potasyumu azaltır?

İnülin klirensi GFR’ye eşittir.





Böbreğe giden total kan akımı, hematokrit ve böbrek plazma akımı yardımı ile hesaplanabilir.

fonksiyon

A) Normal bir kişide GFR 100ml/dk’nın üzerindedir.



PAH hem tam olarak glomerüler filtrasyona uğrayıp, hem de tam olarak tüplere sekrete edildiği için, PAH klirensi, renal plazma akımını gösterir.

Total böbrek plazma akımı 650 ml/dk ise

104. Aşağıdakilerden hangisi böbrek değerlendirmesi için yanlıştır?





Bu nedenle böbrek plazma akımının yaklaşık hesaplanmasında PAH klirensi kullanılabilir.

Doğru cevap: B

E) Serum kreatinini, orantılıdır.

Bu nedenle kreatinin klirensi, inülin klirensi ve GFR’ye eşit ya da onlardan büyüktür.

A) insülin C) Hücre lizisi

hangisi

ekstrasellüler

B) Aldosteron yetersizliği D) Asidoz E) Şiddetli egzersiz

Plazma potasyum düzeyi kontrolü ile ilgili bir soru... Plazma potasyum düzeyini etkileyen faktörler K*’u hücre içine kaydıran faktörler (Ekstraselüler [K*]’u azaltan)

K+’u hücre dışına kaydıran faktörler (Ekstraselüler [K*]’u artıran) •



İnsülin

İnsülin yetersizliği

• Aldosteron yetersizliği



Aldosteron

• Adrenerjik blokaj



Adrenerjik stimülasyon

• Asidoz



Alkaloz



Hücre lizisi

• Şiddetli egzersiz

Doğru cevap: A

ÜRİNER SİSTEM



Vücut osm olariteinin kontrolü ve dengesinin sorgulandığı bir soru...

496

URINER SİSTEM

107. Aşağıdakilerden hangisi ADH sentezini arttırır? A) Alkol B) Klonidin

109. Aşağıdakilerden hangisi III. Ventrikülün anteroventral (AV3V) bölgesini uyararak susama hissine neden olur? A) Dopamin

C) Haloperidol

B) BNP

D) Plazma ozmolaritesinde azalma E) Nikotin

C) ANP D) Anjiotensin II E) Ürodilatin

Doğru cevap: E 108. Aşağıdakilerden hangisi ADH sentezini azaltır? A) Hipoksi B) Klonidin

Anjiotensin ll’nin susamaya direkt etkisinin sorgulandığı bir soru Ozmoreseptörler

C) Morfin



Hipotalamusta supraoptik ve paraventriküler nükleuslarda ADH sentezleyen magnosellüler nöronlar bulunur.



Bunların 5/6’sı supraoptik çekirdekte ve 1/6’sı paraventriküler çekirdekte bulunur.



ADH bu çekirdeklerde sentezlenir, aksonal iletiyle arka hipofizdeki sinir uçlarına taşınır.



Sinir ucunda veziküllerde depolanan ADH, kalsiyuma cevap olarak salgılanır.



Ozmolarite ve ADH salgı kontrolünde 2. önemli alan AV3V bölgesidir (3. Ventrikülün Antero-Ventral bölgesi)

D) Plazma ozmolaritesinde artma E) Nikotin ADH sentezininin kontrolü ile ilgili bir soru...

ADH salınımmı artıranlar • •

Plazma osmotik basıncının artması Hücre dışı sıvı hacminin azalması



Kan hacminin azalması

• •

Kan basıncının düşmesi Ağrı, heyecan, stres, egzersiz

• •

Bulantı, kusma Ayakta durma



Üstte subfornikal organ ve altta organum vaskulozum lamina terminalis (OVLT) vardır.



Morfin, nikotin, siklofosfamid, vinka alkaloidleri (vinkristin, vinblastin)



AV3V bölgesinin lezyonları

• •

Klofibrat, karbamazepin, klorpropamid Anjiyotensin II

ADH salınımmı azaltanlar •

Plazma osmotik basıncının azalması



Hücre dışı sıvı hacminin artması



Alkol, klonidin, haloperidol

ADH salgısı, susama, Na iştahının kontrolü ve kan basıncı kontrolünde önemli bozukluklara yol açar. Bu bölgenin elektriksel olarak veya anjiyotensin II tarafından uyarılması ADH salgısını, susamayı ve sodyum iştahını etkiler. Anjiyotensin II santral dipsojenik etkili hormondur.

ADH sekresyonunu düzenlenmesi ADH salgısını a rtıra n la r

T Plazma ozmolaritesi

ADH salgısını a za lta n la r

i Kan Hacmi

1 Plazma ozmolaritesi t Kan Hacmi

i Kan Basıncı

? Kan Basıncı

Doğru cevap: B

110. Aşağıdakilerden hangisi fosfatın renal klirensini artırır? A) Noradrenalin

Mide bulantısı Hipoksi İlaçlar Morfin Nikotin Siklofosfamid

Doğru cevap: D

İlaçlar Alkol Klonidin (antihipertansif ilaç) Haloperidol (Dopamin blokeri)

B) Aldosteron C) Paratiroid hormon D) Anjiyotensin E) Vazopressin Renal klirens kavramını bilmemizi gerektiren bir soru...

497

H o rm o n

E tk i Y e r i

ANP

NaCl v e Su

P roksim al tü b ü l,

t

g eri e m ilim i,

kolu v e d is ta l tü b ü l

T H+

D istal tü b ü l, to p la y ıc ı

t

tü b ü l v e ka n a l

e m ilim i

salgısı

D ista l tü b ü l, to p la y ıc ı

i

e m ilim i I

!

H e n le n in ç ık an k a lın k o lu , d is ta l tü b ü l

Metabolik asidozda, •

o düşük pH, düşük HC03' ve pC02 azalması

Solunumsal alkalozda •

NaCl g eri

i



Ca++ g eri

Yüksek pH, artmış plazma HC03‘ konsantrasyonu ve artmış pC02

Mikst asidoz

e m ilim i



Düşük pH, düşük HC03' ve artmış pC02

Doğru cevap: B

Doğru cevap: C 111. Asit-baz yanlıştır?

Artmış pH, azalmış pC02 ve düşük plazma HC03‘ konsantrasyonu

Metabolik alkalozda

P 0 4 — geri

e m ilim i

t

Kısmi solunumsal düzenlemeden sonra

Su g eri

tü b ü l ve k a n a l P roksim al tü b ü l,

P a ra th o rm o n

K+ salgısı

H e n le ’ nin çık an kalın

II

ADH

t

Kısmi renal düzenlemeden sonra o düşük pH, artmış pC02 ve artmış HC03‘

Su

g eri e m ilim i,

T o p layıcı k a n a l

A n g iy o te n s in



E t k ile r i

T N aC l, A ld o s t e r o n

Solunumsal asidozda

dengesi

bozuklukları

için

hangisi

112. pH=7.36, pCO2=20 mmHg ve HC03=9 mEq/l olan bir hastada ne düşünürsünüz? (Eylül-90) A) Metabolik Alkaloz

A) Metabolik alkaloz solunumu baskılar. B) Respiratuar asidozda PC02 azalmıştır.

B) Kompanse Metabolik Asidoz

C) Respiratuar alkalozda BOS’da PC02 azalır. D) Metabolik asidozda plazmada HC03- azalmıştır. E) Respiratuar alkaloz tam olarak kompanse edilebilir.

C) Dekompanse Metabolik Asidoz D) Respiratuvar Alkaloz

Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru...

E) Respiratuvar Asidoz Asit-baz dengesinin bilinip bilinmediğinin ölçüldüğü bir soru •

Asit-Baz Bozukluklarının Analizi ve Klinik Ölçümler:

pH normale yakın (7.38-7.42 arasında), Kompanse Asidoz gibi duruyor.



HC03düşük, yani sorun böbreklerde (Metabolik Asidoz)

Asit-baz bozukluğu arteriyel kan örneğindeki üç kriterin analizinden teşhis edilebilir:



C 0 2 düşük, yani solunumsal komoansasyon yapılmış.



pH



Plazma HC03_konsantrasyonu



PC02

Doğru cevap: B 113. Kompanse olmamış bir metabolik alkaloz olayında, kan değerlerindeki değişiklikler aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) pH, HC03ve PC02 artmıştır. B ) pH azalmış, HC03 yükselmiş, PC02 normaldir. C) pH yükselmiş, HC03 ve PC02 azalmıştır. D) pH yüksek, HC03 yüksek, PC02 normaldir. E) pH, HC03 ve PC02 azalmıştır. Asit-baz dengesinin bilinip bilinmediğinin ölçüldüğü bir soru •

Alkaloz var yani H+ az, yani pH yüksek olmalı



Metabolik alkaloz var, yani sorun böbrekte, HC03 yüksek olmalı



Kompanse olmamış, yani PCOz değişmemiş, Normal olmalı

Doğru cevap: C

URINER SİSTEM

T ü b ü le r g e ri e m ilim i d ü z e n le y e n h o r m o n la r

URINER SİSTEM

114. Respiratuvar asidozun mekanik kompansasyonu arteryel kanda aşağıdakilerden hangisi ile olur?

Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru...

A) Normal pC02, düşük pH ve düşük HC03



B) Yüksek pC02, normal pH ve yüksek HC03 C) Yüksek pC02, düşük pH ve normal HC03

Mide içeriğinin kusulması asit kaybına neden olur, çünkü mide sekresyonu çok asidiktir.



Ancak, gastrointestinal yolun daha derindeki içeriğin kusulması alkali kaybına ve sonuçta asidoza neden olur.

D) Düşük pC02, normal pH ve yüksek HC03 E) Düşük pC02, yüksek pH ve normal HC03 Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru...

Doğru cevap: E 116.

Bir kişide respiratuvar asidoz gelişirse ve uzun sürerse, böbrekler hücre dışı sıvılarda sodyum bikarbonat artışına neden olur.

Vücut sıvılarının kimyasal asit-baz tampon sistemleri Solunum merkezi, ekstraselüler sıvılardan C02’in (karbonik asidin) uzaklaştırılmasını düzenler Böbrekler, asit veya alkali idrar oluşturur, ekstraselüler sıvı H+ iyonunu normale döndürür.

Hidrojen iyon konsantrasyonunda bir değişiklik olduğu zaman 1. Tampon sistemleri bir saniyeden kısa zamanda reaksiyona girerler. •

Tampon sistemler hidrojen iyonlarını vücuttan atmaz veya onları vücutta artırmaz.



Denge yeniden kuruluncaya kadar onları bağlı tutar.

hangisi

B) Hiperventilasyon D) Pankreas fistülü E) Nazogastrik kayıp Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru... •

Hiperventilasyonda C 0 2 fazla atılacağından respiratuar alkaloz olur.



Aşırı kan transfüzyonunda hipokalemi ve metabolik alkaloz olur.



Nazogastrik kayıpta H* ve K+çok kaybolduğundan ve böbrekler K* korumak için K+tutup H+ atacağından metabolik alkaloz meydana gelir.



Pankreas fistülünde ise bol miktarda bikarbonat kaybedileceğinden metabolik asidoz oluşur.

Doğru cevap: D 117.

Metabolik asidozdaki aşağıdakilerden hangisidir? A)



Birkaç dakika içinde etkili olur.



Bu iki savunma hattı, böbrekler devreye girinceye kadar fazla H+ iyon değişimini engeller.

D) Bikarbonat eksikliği E) Sodyum iyonu eksikliği





Diğer iki savunma sistemine göre yavaş, saatlerden günlere kadar uzayan sürede etkili olur. Ancak asit-baz düzenlemede görev alan en güçlü sistemdir.

esas

bozukluk

Karbondioksit fazlalığı

B) Karbondioksit eksikliği C) Bikarbonat fazlalığı

Böbrekler

asidoz

C) Aşırı kan transfüzyonu

2. Solunum sistemi vücuttan C02ve böylece H2C 03’in atılımını sağlar.

3.

metabolik

A) Hipokalemi

Hidrojen İyon Konsantrasyonundaki Değişimlere Karşı Savunma: Asidoz ve alkalozu önlemek için düzenleyici üç sistem vardır:

Aşağıdakilerden yapar?

Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru...

Bikarbonat Tampon Sistemi

C 02+H20

Karbonik anhidraz « H2C 03 H2C 03 + ■ ■. *

h ++ h c o 3-

Doğru cevap: B 115. Metabolik alkalozun hangisidir?

nedeni

aşağıdakilerden

Na HC03 ■«------ - Na++HC03•

A) Egzersiz B) Sublethal morfin doz aşımı

Bikarbonat azalması sonucu olan asidoza metabolik asidoz,



C) Siyanozlu kalp hastalığı D) Akut hipoksik-hipoksi

Bikarbonat artışı sonucu olan alkaloza ise metabolik alkaloz denir.



pC02’de artış sonucu olan asidoza solunumsal asidoz,

E) Mide içeriğini kusma

p C 0 2’de azalma sonucu olan alkaloza ise solunumsal alkaloz denir.

Doğru cevap: D 118.

2) Metanefrik mezoderm: Nefronlar Doğru cevap: E

Aşağıdakilerden hangisi metabolik alkolozu gösterir?

kompanse

olmuş

121. Atmış kg ağırlığındaki bir kişinin intrasellüler sıvı volümü kaç litredir?

A) pH=7.5, HCO3=20mEq/L, PC02=25mmHg B) pH=7.4, HC03=34mEq/L, PC02=45mmHg C) pH=7.3, HC03=17mEq/L, PCO2=30mmHg

A )36

B )24

C) 16

D )12 E) 6

D) pH=7.7, HC03=34mEq/L, PCO2=10mmHg Doğru cevap: B

E) pH=7.3, HCO3=10mEq/L, PC02=15mmHg Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru... •

122. Hematokriti %40, plazma hacmi 3500 mİ olan bir insanın kan hacmi yaklaşık ne kadardır?

Kompanse metabolik alkoloz sırasında, pH’yı normale getirmek için, bir karbondioksit girişi olacaktır. Bu nedenle net sonuç, bikarbonat ve parsiyel karbondioksit basıncında artış ve normale yakın bir PH değeri bulunacaktır.

A) 5833

B )4970

C )6412

D )6625 E) 7200

Doğru cevap: A Doğru cevap: B 123. 119.

Aşağıdakilerden gelişir?

hangisinden

kalıcı

böbrek

Sağlıklı kişilerde ve normal koşullarda, aşağıdaki vücut sıvılarından hangisinin hacmi en fazladır? A) Plazma B) İdrar

A) Mezonefroz B) Metanefroz C) Pronefroz

C) Gastrointestinal salgılar D) Hücreler arası sıvı

D) Splachnik mezoderm

E) Hücre içi sıvı

E) Ektoderm

Vücut sıvılarının dağılımı, hematokritle ilişkisi, hücre içi ve hücre dışındaki elektrolit dağılımı sınavlarda sıkça sorulan sorulardır.

Doğru cevap: B 120.

Böbreğe ait aşağıdaki üretrojen kökenlidir?

yapılardan

URINER SİSTEM



hangisi

A) Renal korpuskul B) Henle kulbu C) Proksimal tubulus D) Distal tubulus E) Toplayıcı tubulus Böbreğin bölümlerinin gelişimini bilmemizi ölçen bir soru

ÜROGENİTAL SİSTEMİN GELİŞİMİ Üç tip böbrek sistemi gelişir:

VÜCUT SIVILARI •

Erişkin insan vücut ağırlığının % 62’si su’dur.



Bunun % 40’ı hücre içinde, % 20’si hücre dışında bulunur.



% 2’si de transselüler sıvıdır (BOS, eklem içi sıvılar, göz içi sıvısı, plevral sıvı gibi).

Hücre dışı sıvı iki önemli bölümden oluşur: •

Hücrelararası sıvı (interstisyel sıvı): Hücre dışı sıvının 34’ü (Vücut ağırlığının % 15’i),



Plazma: Hücre dışı sıvının 14’ü (Vücut ağırlığının % 5’i) Erişkinde kan hacmi vücut ağırlığının % 7’si kadardır (5 litre)





Pronefrozlar, fonksiyonel değildirler.



Mezonefrozlar, geçici boşaltım organı olarak görev yaparlar.





Metanefrozlar, kalıcı böbrekleri oluştururlar.



Kalıcı böbrekler iki kökenden gelişirler: 1) Metanefrik divertikül (üreterik tomurcuk): Üreter, renal pelvis, kaliksler ve toplayıcı tübüller



Kanın % 60’ı plazma ve % 4 0 ’ı şekilli elemanlardır (Hematokrit: % 40) Çocukta su yüzdesi daha fazladır, yaşla birlikte azalır. Kadınlarda yağ oranı fazla, su yüzdesi erkeklere oranla daha azdır.

Doğru cevap: E

L.

500

URINER SİSTEM

124. Plazmada en fazla bulunan aşağıdakilerden hangisidir?

elektrolit

Hücre içindeki iyonlar Potasyum

Hücre içinde en fazla bulunan katyon

Magnezyum

Hücre içinde en fazla bulunan ikinci katyon

Doğru cevap: D

Protein

Hücre içinde en fazla bulunan negatif yüklü organik madde

125. Serumdaki en yüksek anyon aşağıdakilerden hangisidir?

Organik fosfor

Hücre içinde en fazla bulunan anyon

Kalsiyum

Hücre içinde en az bulunan iyon

A) Klor C) Kalsiyum

B) Potasyum D) Sodyum E) Manezyum

B) Klorür

A) Bikarbonat C) Fosfat

D) Sülfat E) Organik asitler Hücre dışındaki iyonlar

Doğru cevap: B 126. Aşağıdaki iyonlardan hangilerinin ekstraselüler sıvıdaki miktarı, intrasellüler sıvıdaki miktarından daha fazladır?

Sodyum

Hücre dışında en fazla bulunan katyon

Klor

Hücre dışında en fazla bulunan anyon

Bikarbonat

Hücre dışında fazla

Kalsiyum

Hücre dışı / Hücre içi oram en fazla olan iyon

Glikoz

Hücre dışında daha fazla bulunur

A) P04-CI B) Na-K C) Na-CI K-CI E) Mg-K D)

Doğru cevap: C 127. İntrasellüler sıvıda aşağıdakilerden hangisinin konsantrasyonu en düşüktür?

Doğru cevap: B 128. Aşağıdakilerden hangisinin hücre içi sıvıdaki konsantrasyonu, hücre dışı sıvıdaki konsantrasyonundan daha düşüktür? A) Potasyum

B) Magnezyum

C) Bikarbonat

D)

Protein

E) Fosfat Vücut sıvılarının dağılımı, hematokritle ilişkisi, hücre içi ve hücre dışındaki elektrolit dağılımı sınavlarda sıkça sorulan sorulardır.

Ekstraselüler sıvı •

Çok miktarda sodyum, klor ve bikarbonat iyonuyla birlikte, oksijen, glikoz, yağ asitleri ve aminoasitler gibi besinleri içerir. Ekstraselüler sıvıya “iç ortam” adı verilir.

İntraselüler sıvı

PH .............. P roteinler.. . .

28 mEq/L.............. 4 mEq/L................ 1 nıEq/L................ 90 mg/dl................ 30 mg/dl................

0.0001 mEq/L 58 mEq/L 4 mEq/L 10 mEq/L 75 mEq/L 2 mEq/L 0-20 mg/dl 200 mg/dl

0.5 m g /d l..............

0-95 mg/dll

40 mmHg.............. 45 mmHg.............. 7 . 4 ........................ 2 gm/dl..................

23 mmHg 46 mmHg 7.0 16 am/dl

_

E) Magnezyum

10 mEq/L 140 mEq/L

E

C) Fosfat

Cl .............. HCOs.............. Fosfotlar........ so4 .............. G likoz............ Amino asitler. .. Koilestrol Fosfolipidler Nötrol yağ — po 2 .............. PCOz..............

İn tra s e lü le r

142 mEq/L............ 4 mEq/L................ 2. 4 mEq/L............ 1.2 mEq/L.............. ~c LU

B) Kalsiyum D) Sodyum

M g~............

E k s tra s e lü le r

cç c

A) Potasyum

Na+ .............. K* .............. Ca" ..............

E k stra se lü le r v e in tra se lü le r sıv ıla rın k im y asa l b ile şim i

Doğru cevap: C 129. Plazmada yer alan aşağıdaki moleküllerden hangisi, plazma ozmolalitesini belirlemede en fazla etkiye sahiptir? A) Plazma proteinleri



Çok miktarda potasyum, magnezyum, fosfat, sülfat ve az miktarda sodyum, klor, kalsiyum ve bikarbonat iyonları içerir.

C) Sodyum



Hücre dışı / Hücre içi oranı en fazla olan iyon ise kalsiyumdur.

Doğru cevap: C

B) Glukoz D) Poyasyum E) HC03

501

A) Etanol

Plazma H acm inin Ö lçüm ü: •

B) Hiperglisemi

C) Hiperlipidemi

D) Mannitol E) Hiperproteinemi

Kan H acm inin Ö lçüm ü:

Ozmolaritenirı hesaplanması ve osmolaritede etkili maddelerin neler olduğunun bilinmesini irdeleyen bir soru OZM O LARİTE: • 1 litre solüsyondaki çözünmüş partiküllerin miktarıdır (ozmol/Lt) • 1 molar Glikoz = 1 ozmol Glikoz •

1 molar NaCI = 2 ozmol NaCI (NaCI —» Na + Cl)



Plazma ozmolaritesi hesaplanırken, plazmadaki tüm partiküller hesaplanır.



Plazma ozmolaritesi (mOzmol / Lt) = 2(Na+K) + Glikoz/18 + BUN/2.8

• • •

Normal plazma ozmolaritesi = 285-290 mOsm/lt Plazma ozmolaritesini belirlemede en etkili olan = Sodyum Plazma ozmolaritesini belirlemede sodyumdan sonra etkili olan = Glikoz

Doğru cevap: B 131. Plazma ölçülür?

hacmi

aşağıdakilerden

Radyoaktif iyot ile işaretlenmiş albumin (125 Ialbumin) ve Evans mavisi (T-1824) gibi plazma proteinlerine bağlanan boyalar kullanılabilir.



Eritrositleri işaretlemede sıklıkla kullanılan madde eritrosite sıkıca bağlanan ra d y o a k tif krom (51Cr)’dur.



Plazma hacmi ve hematokrit bilinirse kan hacmi hesaplanabilir.



Total kan hacmi= Plazma hacmi / 1 -Hematokrit Vücut Sıvılarının Ölçülmesi Hacim

İn d ik a tö rle r

Toplam v ü c u t suyu

Antipirin, alkol, radyoaktif su (trityum , 3H20 ), ağır su (döteryum, 2H20)

H ücre dışı sıvı

İnülin, mannitol, radyoaktif Na, radyoaktif Cl, radyoaktif iyotalamat, tiyosülfat iyonu

Doğrudan ölçülemez. H ücre iç i sıvı

Total vücut sıvısından, hücre dışı sıvı hacminin çıkarılmasıyla hesaplanır.

Plazma hacm i

125 l-albümin, Evans mavisi boyası (T-1824)

hangisiyle

Demir, krom, fosfor izotoplan (51Crişaretli kırmızı kan hücreleri) Kan hacm i

A) İnülin C) Gram boyaması

B) Evans mavisi D) Kongo kırmızısı E) Metilen blue

Doğru cevap: B 132. Aşağıdaki vücut sıvı kompartmanlarından hangisi herhangi bir indikatörle doğrudan ölçülemez?

Kan hacmi = Plazma hacmi / (1 hematokrit) eşitliği ile hesaplanır.

Doğrudan ölçülemez. H ücrelerarası sıvı

Hücre dışı sıvı hacminden - plazma hacminin çıkarılmasıyla hesaplanır

Doğru cevap: B

A) Total vücut sıvısı B) Hücre dışı sıvı C) Plazma hacmi D) Kan hacmi

134. Kan değerleri aşağıdaki şekilde olan bir kişinin plazma ozmolaritesi kaç mOsm/litredir? (Na= 138 mEq/L, K= 4 mEq/L, Glikoz= 80 mg/dL, BUN= 11,2 mg/dL)

E) İnterstisyel sıvı

A )276

Doğru cevap: E

B ) 284

C )289

133.

Hücre dışı sıvı hacminden, plazma hacminin çıkartılmasıyla hesaplanan vücut sıvı kompartmanı aşağıdakilerden hangisidir?

D) 293 E) 312 Ozmolaritenin hesaplanması ve osmolaritede etkili maddelerin neler olduğunun bilinmesini irdeleyen bir soru

A) Total vücut sıvısı B) interstisyel sıvı C) Hücre dışı sıvı

OZMOLARİTE: •

1 litre solüsyondaki çözünmüş partiküllerin miktarıdır (ozmol/Lt)



1 molar Glikoz = 1 ozmol Glikoz



1 molar NaCI = 2 ozmol NaCI (NaCI -> Na + Cl)

D) Plazma hacmi E) Kan hacmi

URINER SİSTEM

130. Serum sodyumu normal ise serum ozmolaritesinin yükselmesine neden olan en olası durum aşağıdakilerden hangisidir?

URINER SİSTEM

502



Plazma ozmolaritesi hesaplanırken, plazmadaki tüm partiküller hesaplanır.



Plazma ozmolaritesi (mOzmol / Lt) = 2(Na+K) + Glikoz/18 + BUN/2.8 Normal plazma ozmolaritesi = 285-290 mOsm/lt

• • •

Plazma ozmolaritesini belirlemede en etkili olan = Sodyum Plazma ozmolaritesini belirlemede sodyumdan

Nefronun bölümleri: 1. Malpighi cisimciği • • 2.

Glomerulus Bovvman kapsülü

Tubuli renalis • Proksimal tübül (kıvrımlı ve düz) • Henle kulpu • Distal tübül (düz ve kıvrımlı)

sonra etkili olan = Glikoz



Doğru cevap: D

Toplayıcı tübül

Doğru cevap: E 135. Bertini kolonları aşağıdaki organlardan hangisine ait bir yapıdır? A) Akciğer

B) Karaciğer

C) Dalak

136. Böbrek glomerüler kapiller tipi aşağıdakilerden hangisidir?

D) Beyin

A) Sürekli kapiller

E) Böbrek

B) Somatik kapiller C) Sinüzoidal kapiller D) Pencereli diyaframsız kapiller

Böbrekte bulunan özel bir yapının bilinmesinin ölçüldüğü bir soru

E) Pencereli diyaframlı kapiller

ÜRİNER SİSTEM HİSTOLOJİSİ •

Böbrekler dışta korteks ve içte medulla olmak üzere iki bölümden oluşur.

Önemli işlevleri olan böbrek glomerüler kapiller tipinin sorgulandığı bir soru



Medullada 10-18 adet piramidal yapı mevcuttur.



Piramid sayısı 6 ya da daha az olursa hipoplazik böbrek tanısını koydurur. Piramitlerin arasına uzanan kortikal dokuya Bertini kolonları adı verilir. Her medüller piramidin tabanından kortekse doğru,toplayıcı kanal ve henlenin oluşturduğu medüller ışınlar uzanır.



Bir kaç minör kaliks, majör kalikse açılır ve oluşan idrar pelvis olarak adlandırılan genişlemiş bölüm aracılığıyla üretere aktarılır.



• •



Böbrek cisimcik

Proksimal kıvrımlı Distal kıvrımlı tübül tübül

Glom erüler kapiller damar yumağı: • • •

• • Korteks

Nefrona bağlanan toplayıcı tübül Medülla

Toplayıcı kanal

• • • •

Bazal membranın ortasında lamina densa (elektron yoğun tabaka) bulunur.



Lamina densa; heparan sülfat (negatif yüklü glikozaminoglikan), tip IV kolajen, entaktin ve lamininin oluşturduğu ağ şeklinde bir yapıdır. Bazal membranın her iki yanında lamina rara (elektron geçirgen tabaka) bulunur. Lamina rara, hücrelerin tutunmasını sağlayan fibronektin içerir. Bu yapıların tümü; (pencereli endotel + bazal membran + filtrasyon yarıkları) filtrasyon bariyerini oluşturur.

Böbrek k e s itle ri ve nefron

Böbreğin en küçük fonksiyonel birimi nefron’dur. •

Her böbrek 1 ila 4 milyon nefron içerir.

Bovvman kapsülü olarak adlandırılan iki tabakalı bir kapsülle sarılmıştır. Kapsülün iç tabakası viseral tabakadır ve glomerüler kapillerleri içine alır. Dış tabaka pariyetal tabakadır ve renal cisimciğin en dıştaki sınırını oluşturur. İki tabaka arasında, kapiller duvardan ve viseral tabakadan süzülen sıvının toplandığı idrar boşluğu bulunur. Bovvman kapsülünün pariyetal yaprağı tek katlı yassı epitel hücreleriyle döşelidir. Bovvman kapsülünün viseral yaprağını podositler oluşturur. Podositlerin ikincil uzantıları pedisel olarak adlandırılır. Pediseller çok ince ve kapiller bazal laminayı çevreleyen oluşumlardır. Pedisellerin arasındaki boşluklar filtrasyon yarığı (slit) olarak adlandırılır. Glomerül kapiller endotel hücreleriyle, podositler arasında kalın bir bazal membran bulunur.



503

• •

Glomerül kapilerler endoteli diyaframsız pencereli endoteldir. Glomerülde, ancak damarların dışında yerleşmiş intraglomerüler mezangiyal hücreler de izlenir. Bir de glomerül kapiller duvarına tutunan mezangial hücreler (polkissen kutup yastıkçığı) vardır. Bu hücrelerde ANP reseptörü bulunur.



“Böbrek cisimciği horizorıtal kesit” başlıklı şekile bakınız.

eder. Vasküler porlarda aynı zamanda glomerül içindeki hücrelerle aynı destek fonksiyonlarına sahip Lacis hücreleri (ekstraglomerüler mezangial hücreler) bulunur. Lacis hücreler makula densadan glomerüle sinyal taşıyarak burada vazokonstriksiyonu etkileyebilir.

URINER SİSTEM



Mezengial hücrelerde Doğru cevap: D 137. Aşağıdakilerden hangisi görevi olan hücredir?

Kasılma Yapanlar böbrekte

fagosotoz

A) İntraglomerüler Lacis hücresi B) intraglomerüler mezengial hücre C) Polkissen hücresi D) Podosit E) Pedisel

• Endotelinler • Anjiyotensin II • Vazopressin • Noradrenalin • PAF • TGF • Tromboksan A2 • PGF2 • Lökotrien C ve D • Histamin

Gevşeme yapanlar • ANP • Dopamin • PGE2 • cAMP

Hangi organda hangi fagositoz yapan hücrenin bulunduğu sınavlarda sıkça sorulan sorulardandır Doğru cevap: B

Böbrekte Mezengiumun Fonksiyonları • • • • •

Glomerül ve perisitlere yapısal destek sağlar. Vazoaktif maddelere cevap vererek filtrasyon için optimal hidrostatik basıncın kontrolünü sağlar. Sitokin, prostaglandin, glomerül tamiri ve immün savunma için önemli birçok maddeyi sentezler. İntraglomerüler mezengial hücrelerin fagositoz görevi vardır. Glom erüler filtrata yapışan antijen-antikor kompleksleri de dahil protein kalıntılarını fagosite

138.

Müköz salgı yapan Littre bezlerinin bulunduğu yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Prostatik üretra B) Pendülöz üretra C) Membranöz üretra D) Bülböz üretra E) Üreter

Üretranın yapısının bilinmesinin ölçüldüğü bir soru

*

5



Prostatik, membranöz, bülböz ve pendülöz bölümleri vardır.

Üretra lümeni distalde genişleyerek fossa navikularisi oluşturur.



Prostatik üretra çok katlı değişici epitelle döşelidir.

Üretra boyunca bulunan müköz salgı bezleri olan Littre bezleri pendülöz kısımda yoğunlaşmıştır.



Spongioz üretra erektil penis dokusu içinde kolumnar stratifiye (çok katlı prizmatik) ve yalancı çok katlı epitelle çevrilidir, distali ise çok katlı yassı epiteldir.

Erkek Üretrası:

URINER SİSTEM

• •

Dorsal ve distal kısmındaki verumontanum denir.

kabarıklığa

Prostatik utrikül verumontanum’un ucuna, ejakülatör kanallar verumontanum’un kenarlarına açılırlar. •

Membranöz üretra, çok katlı prizmatik ya da yalancı çok katlı prizmatik epitel ile döşelidir.



Dış kısmında çizgili kastan oluşan dış sfinkter bulunur.



Üretranın bülböz ve pendülöz kısımları penisin korpus spongiyozumunda yer alır.



Üretra lümeni distalde genişleyerek fossa navikularisi oluşturur.



Üretra boyunca bulunan müköz salgı bezleri olan Littre bezleri pendülöz kısımda yoğunlaşmıştır.



Spongioz üretra erektil penis dokusu içinde kolumnar stratifiye (çok katlı prizmatik) ve yalancı çok katlı epitelle çevrilidir, distali ise çok katlı yassı epiteldir.

Doğru cevap: B 139.

Aşağıdakilerden hangisi çok katlı değişici epitelle döşelidir? A) Proksimal tübül B) Henle kulpu ince kısımlar C) Henle kulpu kalın kısımlar D) Membranöz üretra E) Prostatik üretra

Üretranın yapısının bilinmesinin ölçüldüğü bir soru

ÜRETER - MESANE - ÜRETRA Mesane ve İdrar Yolları: •

Renal kaliksler, renal pelvis, üreter ve mesane mukozası çok katlı değişici epitelle döşelidir.

Erkek Üretrası: •

Prostatik, membranöz, bülböz ve pendülöz bölümleri vardır.



Prostatik üretra çok katlı değişici epitelle döşelidir. Dorsal ve distal kısmındaki kabarıklığa verumontanum denir. Prostatik utrikül verumontanum’un ucuna, ejakülatör kanallar verumontanum’un kenarlarına açılırlar.



Membranöz üretra, çok katlı prizmatik ya da yalancı çok katlı prizmatik epitel ile döşelidir.



Dış kısmında çizgili kastan oluşan dış sfinkter bulunur.



Üretranın bülböz ve pendülöz kısımları penisin korpus spongiyozumunda yer alır.

Kadın Üretrası: •

Çok katlı yassı epitel ile döşeli olan, 4-5 cm, uzunluğunda bir tüptür.

Arada yalancı çok katlı prizmatik epitel içeren alanlar da bulunur. Doğru cevap: E

Smile Life

When life gives you a hundred reasons to cry, show life that you have a thousand reasons to smile

Get in touch

© Copyright 2015 - 2025 AZPDF.TIPS - All rights reserved.